Kim Uygulayacak Bu Yasaları?
ERGENEKON adı verilen soruşturma, ilgili yasa maddelerine uyulmadığı, bunlara aykırı davranıldığı savlarını da gündeme getirmiştir. Pekiyi, nedir bu yasa maddeleri? Birkaçını sayalım:
Soruşturmanın gizliğini hiçe sayanlar:
Öncelikle, bir takım yayın organları, gizlilik kararı alınmış olan, böyle bir karar alınmamış olsaydı bile hazırlık soruşturması yasa gereğince gizli bulunan bu soruşturma ile ilgili bilgileri, belgeleri, gözaltına alınanların anlatımları yayınlayıp durmaktadırlar. Bu davranışlarla ilgili TCK’nun maddeleri şöyledir:
Madde 285/1, 3 ve 4 şöyledir:
“Soruşturmanın gizliliğini ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır...”
“Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, ceza yarı oranında arttırılır.”
“Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası hükmolunur.”
288.maddede ise şu hüküm vardır:
“Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hakim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü ve yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
İftira edenler:
Bazı yayınların da iftiradan öteye gitmediği öne sürülmektedir. Öyle ise, bu yayınları yapanlar için TCK’nun 267.maddesinin uygulanması gerekecektir. Bu madde iftira suçunu ayrıntılı bir biçimde öngörmüştür. Ergenekon soruşturmasının bu aşamasında ilgili hükümleri şunlardır:
“(1) Yetkili makamlara ihbar ve şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiilin maddi eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde, ceza yarı oranında arttırılır.
(3) Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş olan mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında arttırılır.
(4)... mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur...”
Maddenin 8.fıkrasına göre, bu suçtan dolayı zamanaşımı süresinin, iftiraya uğrayanın o suçu işlemediği sabit olduğu andan başlayacağını da ayrıca belirteyim.
Ayrıca, TCK’nun 271.maddesi de şöyledir:
“İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil ve emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.”
Kamu görevlilerinin durumu
TCK 258/1: “Görevi nedeniyle kendisine verilen veya aynı nedenle bilgi edindiği ve gizli kalması gereken belgeleri, kararları ve emirleri ve diğer tebligatı açıklayan veya yayınlayan veya ne suretle olursa olsun başkalarının bilgi edinmesini kolaylaştıran kamu görevlisine, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir.”
Bunun dışında, önde gelen bazı yetkililer, Ergenekon soruşturması kapsamında bulunan ve suç olduğu öne sürülen eylemleri 4-5 yıl öncesinden bildikleri anlamına gelecek açıklamalarda bulunmaktadırlar. Eğer gerçekten durum bu ise, o zaman TCK’nun 279/1.maddesinin uygulanması gerekecektir. Bu maddeye göre:
“Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Sormak gerekiyor: Bu yasa maddeleri niçin uygulanmıyor?
Yetki aşımı
Bu yazıda soruşturmanın kendisi üzerinde değil, fakat onunla dışardan ilgili olanlara, eğer suçun unsurları varsa, uygulanması gereken TCK maddelerini belirtmeye çalıştım. Söylenecek ve belirtilebilecek daha çok şey var, ancak bir köşe yazısının boyutları bir konuyu enine boyuna irdelemeye olanak tanımıyor. Bununla birlikte, doğrudan soruşturmanın kendisi ile değil, fakat usulü bakımından şunları da belirtmeden geçmemek gerek: Eğer, soruşturmaya konu olan olaylar 2003-2004 yıllarına aitseler, o zaman Tolon ve Eruygur paşalar muvazzaf olarak orduda bulundukları için soruşturmanın Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından yürütülmesi gerekir. Darbe yapılacağı ve bu amaçla planlar yapıldığı da öne sürüldüğüne göre de, suç yerinin Ankara olması gerekir. Öyle olunca da, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı her iki açıdan da yetkisizdir. O zaman sormak gerekmez mi, neden İstanbul C. Başsavcılığı bu soruşturmayı üstlenmiştir? Doğrusu, verilecek yanıtı gerçekten merak ediyorum.
Bu gazetenin genel yayın yönetmeni Ufuk Büyükçelebi’ye kelepçe takılmasına değinmeden geçemeyeceğim. Bakın, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 93.maddesi ne diyor:
“Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı halinde kelepçe takılabilir.”
O kelepçeyi takan görevliler, Büyükçelebi’nin gerçekten de o kadar polisi bertaraf ederek kaçacağını, kendisinin ya da başkalarının “beden bütünlükleri”ne tehlike oluşturacağını mı düşündüler dersiniz? O kelepçeyi takan görevlilerin bu davranışları açıkça görevi kötüye kullanmak suçu olduğuna göre, kim onları yargı önüne çıkaracak?
Çetin Yetkin
ERGENEKON adı verilen soruşturma, ilgili yasa maddelerine uyulmadığı, bunlara aykırı davranıldığı savlarını da gündeme getirmiştir. Pekiyi, nedir bu yasa maddeleri? Birkaçını sayalım:
Soruşturmanın gizliğini hiçe sayanlar:
Öncelikle, bir takım yayın organları, gizlilik kararı alınmış olan, böyle bir karar alınmamış olsaydı bile hazırlık soruşturması yasa gereğince gizli bulunan bu soruşturma ile ilgili bilgileri, belgeleri, gözaltına alınanların anlatımları yayınlayıp durmaktadırlar. Bu davranışlarla ilgili TCK’nun maddeleri şöyledir:
Madde 285/1, 3 ve 4 şöyledir:
“Soruşturmanın gizliliğini ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır...”
“Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, ceza yarı oranında arttırılır.”
“Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası hükmolunur.”
288.maddede ise şu hüküm vardır:
“Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hakim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü ve yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
İftira edenler:
Bazı yayınların da iftiradan öteye gitmediği öne sürülmektedir. Öyle ise, bu yayınları yapanlar için TCK’nun 267.maddesinin uygulanması gerekecektir. Bu madde iftira suçunu ayrıntılı bir biçimde öngörmüştür. Ergenekon soruşturmasının bu aşamasında ilgili hükümleri şunlardır:
“(1) Yetkili makamlara ihbar ve şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiilin maddi eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde, ceza yarı oranında arttırılır.
(3) Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş olan mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında arttırılır.
(4)... mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur...”
Maddenin 8.fıkrasına göre, bu suçtan dolayı zamanaşımı süresinin, iftiraya uğrayanın o suçu işlemediği sabit olduğu andan başlayacağını da ayrıca belirteyim.
Ayrıca, TCK’nun 271.maddesi de şöyledir:
“İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil ve emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.”
Kamu görevlilerinin durumu
TCK 258/1: “Görevi nedeniyle kendisine verilen veya aynı nedenle bilgi edindiği ve gizli kalması gereken belgeleri, kararları ve emirleri ve diğer tebligatı açıklayan veya yayınlayan veya ne suretle olursa olsun başkalarının bilgi edinmesini kolaylaştıran kamu görevlisine, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir.”
Bunun dışında, önde gelen bazı yetkililer, Ergenekon soruşturması kapsamında bulunan ve suç olduğu öne sürülen eylemleri 4-5 yıl öncesinden bildikleri anlamına gelecek açıklamalarda bulunmaktadırlar. Eğer gerçekten durum bu ise, o zaman TCK’nun 279/1.maddesinin uygulanması gerekecektir. Bu maddeye göre:
“Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Sormak gerekiyor: Bu yasa maddeleri niçin uygulanmıyor?
Yetki aşımı
Bu yazıda soruşturmanın kendisi üzerinde değil, fakat onunla dışardan ilgili olanlara, eğer suçun unsurları varsa, uygulanması gereken TCK maddelerini belirtmeye çalıştım. Söylenecek ve belirtilebilecek daha çok şey var, ancak bir köşe yazısının boyutları bir konuyu enine boyuna irdelemeye olanak tanımıyor. Bununla birlikte, doğrudan soruşturmanın kendisi ile değil, fakat usulü bakımından şunları da belirtmeden geçmemek gerek: Eğer, soruşturmaya konu olan olaylar 2003-2004 yıllarına aitseler, o zaman Tolon ve Eruygur paşalar muvazzaf olarak orduda bulundukları için soruşturmanın Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından yürütülmesi gerekir. Darbe yapılacağı ve bu amaçla planlar yapıldığı da öne sürüldüğüne göre de, suç yerinin Ankara olması gerekir. Öyle olunca da, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı her iki açıdan da yetkisizdir. O zaman sormak gerekmez mi, neden İstanbul C. Başsavcılığı bu soruşturmayı üstlenmiştir? Doğrusu, verilecek yanıtı gerçekten merak ediyorum.
Bu gazetenin genel yayın yönetmeni Ufuk Büyükçelebi’ye kelepçe takılmasına değinmeden geçemeyeceğim. Bakın, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 93.maddesi ne diyor:
“Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı halinde kelepçe takılabilir.”
O kelepçeyi takan görevliler, Büyükçelebi’nin gerçekten de o kadar polisi bertaraf ederek kaçacağını, kendisinin ya da başkalarının “beden bütünlükleri”ne tehlike oluşturacağını mı düşündüler dersiniz? O kelepçeyi takan görevlilerin bu davranışları açıkça görevi kötüye kullanmak suçu olduğuna göre, kim onları yargı önüne çıkaracak?
Çetin Yetkin