_bozkurt_
New member
ANKARA dün cadı kazanı gibiydi.
Dedikodunun bini bir para.
Neler konuşulmadı neler.
Başbakan'ın 10 bakanla birlikte İspanya'da olmasının arkasındaki gerekçeden tutun, bu işin temizlenmesi için ABD'nin devrede olduğuna kadar.
Ancak en heyecan verici olan dedikodu, TSK'nın komuta kademesinin istifa hazırlığı içinde olduğuydu.
Sabah saatlerinde bir araya gelen bazı yüksek rütbeli askerlerin,"Madem bize güvenilmiyor. O zaman bu koltuklarda oturmanın âlemi yok. Hep beraber istifa edelim. Ne halleri varsa görsünler"diye konuştukları ve istifalarını hazırladıkları dedikodusu dün Ankara'ya yayıldı.
Genelkurmay'da yapılan değerlendirmede, 3. Ordu Komutanı'nın ve hatta 1. Ordu Komutanı'nın da tutuklanabileceğinin konuşulduğu ve bunlar olmadan önce toplu istifanın ele alındığı dedikodusu epey heyecan yarattı.
Ele alınan bir diğer mesele, Balyoz Planı ile ilgili Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un da hedefte olduğu, darbe hazırlığı olduğu iddia edilen Balyoz Planı'nın hazırlandığı dönemde Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olması nedeniyle, ona yönelik olarak bazı hazırlıkların da bulunduğu iddiaları Ankara'nın dedikodu gündeminde yer aldı.
Ankara bu dedikodularla çalkalanırken, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in Genelkurmay Başkanı ile bir görüşme yapması ve ardından Çankaya Köşkü'ne çıkacağının açıklanması, sabahtan beri yapılan dedikoduların çok da boş olmadığı izlenimi doğurdu.
Gerçi Cemil Çiçek bunu yalanladı ve sonrasında Çankaya'ya çıkmaktan da vazgeçti ama dedikodular durmadı.
Diyeceksiniz ki, "Peki sizce bu dedikodular gerçek mi?"
Emin olun bilmiyorum.
Ama şunu söyleyebilirim.
Genelkurmay Başkanı, geçen haftalarda yaptığı açıklamalarda ne dedi:
"Bize güvenin. Bizde darbeci olmaz. Orduyu yıpratmayın. Eğer kötü niyetli birileri varsa biz gereğini yaparız, aramızda barındırmayız."
Mesaj açıktı.
Peki ne oldu?
Kuvvet komutanları, generaller, albaylar gözaltına alındı. Tutuklanma talebiyle mahkemedeler. Belli ki, gerisi de gelecek.
Bu açıkça, Genelkurmay Başkanı'na "güvenmiyoruz" demek.
İyi de, bundan sonra bu devlet nasıl yönetilecek?
Silahlı Kuvvetler'e ve onun komutanına güvenmeyen bir yapı ile Silahlı Kuvvetler nasıl bir araya gelecek?
Güvenilmeyen bir Silahlı Kuvvetler'e ülkenin sınırları, şerefi, namusu nasıl emanet edecek?
Böyle bir durumda ben Genelkurmay Başkanı olsam, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la konuşur, "Madem bana güvenmiyorsunuz, buyurun istifam" derim.
Şu anda içinde bulunduğumuz durum, bu ülkenin yaşadığı en ağır krizdir.
İçinden nasıl çıkılacağı konusunda ise hiçbir fikrim yok.
Olan varsa beri gelsin.
Galiba tek çıkar yol, toplumsal hafızamızın balıklar kadar olması ve bunun da unutulup gidecek konular arasına girmesi.
Savaşı kaybeden komutan yargılanır
ŞÖYLE bir baktım, herhangi bir ülkede askerlere yönelik böyle bir yargı müdahalesi olmuş mu diye.
Pek yok.
Var olanlar şöyle:
Birincisi Nürnberg Mahkemeleri.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında yenik Alman Ordusu'nun yenilen generalleri yargılanmışlar. Ama son derece dikkatli ve tarihe usul açısından mükemmel olarak geçen bir hukuk süreciyle. Savaş mahkemesi olmasına ve galipler tarafından yapılmasına rağmen.
Bir başka yargılama Yunanistan'da.
Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası, Yunanistan'daki Albaylar Cuntası yargılanmış.
Kıbrıs'ta savaşı kaybettikleri için.
Benzer bir yargılama Arjantin'de olmuş, Falkland yenilgisi sonrası.
Bir de 80'lerin başında İspanya'da, parlamentoyu basan bir albay yargılanmış. Ama olay bireysel.
Batı'daki örneklere baktığımda vardığım sonuç şu:
"Sadece savaşı kaybeden komutanlar yargılanmış."
Acaba bizde de durum bu mu?
Yarına
SEVGİLİ okurlar, bugün sizlere Mustafa Kemal Atatürk'ün Afyonkarahisar'da yaptığı bir konuşmayı nakletmek istiyordum.
Ancak yerim dar geldi.
Ya siz bulun okuyun.
Ya da ben yarın yazayım.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bir ülkenin, bütün güçleriyle bir ülke olduğunu unutmadığımız zaman.
FATİH ALTAYLI
Dedikodunun bini bir para.
Neler konuşulmadı neler.
Başbakan'ın 10 bakanla birlikte İspanya'da olmasının arkasındaki gerekçeden tutun, bu işin temizlenmesi için ABD'nin devrede olduğuna kadar.
Ancak en heyecan verici olan dedikodu, TSK'nın komuta kademesinin istifa hazırlığı içinde olduğuydu.
Sabah saatlerinde bir araya gelen bazı yüksek rütbeli askerlerin,"Madem bize güvenilmiyor. O zaman bu koltuklarda oturmanın âlemi yok. Hep beraber istifa edelim. Ne halleri varsa görsünler"diye konuştukları ve istifalarını hazırladıkları dedikodusu dün Ankara'ya yayıldı.
Genelkurmay'da yapılan değerlendirmede, 3. Ordu Komutanı'nın ve hatta 1. Ordu Komutanı'nın da tutuklanabileceğinin konuşulduğu ve bunlar olmadan önce toplu istifanın ele alındığı dedikodusu epey heyecan yarattı.
Ele alınan bir diğer mesele, Balyoz Planı ile ilgili Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un da hedefte olduğu, darbe hazırlığı olduğu iddia edilen Balyoz Planı'nın hazırlandığı dönemde Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olması nedeniyle, ona yönelik olarak bazı hazırlıkların da bulunduğu iddiaları Ankara'nın dedikodu gündeminde yer aldı.
Ankara bu dedikodularla çalkalanırken, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in Genelkurmay Başkanı ile bir görüşme yapması ve ardından Çankaya Köşkü'ne çıkacağının açıklanması, sabahtan beri yapılan dedikoduların çok da boş olmadığı izlenimi doğurdu.
Gerçi Cemil Çiçek bunu yalanladı ve sonrasında Çankaya'ya çıkmaktan da vazgeçti ama dedikodular durmadı.
Diyeceksiniz ki, "Peki sizce bu dedikodular gerçek mi?"
Emin olun bilmiyorum.
Ama şunu söyleyebilirim.
Genelkurmay Başkanı, geçen haftalarda yaptığı açıklamalarda ne dedi:
"Bize güvenin. Bizde darbeci olmaz. Orduyu yıpratmayın. Eğer kötü niyetli birileri varsa biz gereğini yaparız, aramızda barındırmayız."
Mesaj açıktı.
Peki ne oldu?
Kuvvet komutanları, generaller, albaylar gözaltına alındı. Tutuklanma talebiyle mahkemedeler. Belli ki, gerisi de gelecek.
Bu açıkça, Genelkurmay Başkanı'na "güvenmiyoruz" demek.
İyi de, bundan sonra bu devlet nasıl yönetilecek?
Silahlı Kuvvetler'e ve onun komutanına güvenmeyen bir yapı ile Silahlı Kuvvetler nasıl bir araya gelecek?
Güvenilmeyen bir Silahlı Kuvvetler'e ülkenin sınırları, şerefi, namusu nasıl emanet edecek?
Böyle bir durumda ben Genelkurmay Başkanı olsam, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la konuşur, "Madem bana güvenmiyorsunuz, buyurun istifam" derim.
Şu anda içinde bulunduğumuz durum, bu ülkenin yaşadığı en ağır krizdir.
İçinden nasıl çıkılacağı konusunda ise hiçbir fikrim yok.
Olan varsa beri gelsin.
Galiba tek çıkar yol, toplumsal hafızamızın balıklar kadar olması ve bunun da unutulup gidecek konular arasına girmesi.
Savaşı kaybeden komutan yargılanır
ŞÖYLE bir baktım, herhangi bir ülkede askerlere yönelik böyle bir yargı müdahalesi olmuş mu diye.
Pek yok.
Var olanlar şöyle:
Birincisi Nürnberg Mahkemeleri.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında yenik Alman Ordusu'nun yenilen generalleri yargılanmışlar. Ama son derece dikkatli ve tarihe usul açısından mükemmel olarak geçen bir hukuk süreciyle. Savaş mahkemesi olmasına ve galipler tarafından yapılmasına rağmen.
Bir başka yargılama Yunanistan'da.
Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası, Yunanistan'daki Albaylar Cuntası yargılanmış.
Kıbrıs'ta savaşı kaybettikleri için.
Benzer bir yargılama Arjantin'de olmuş, Falkland yenilgisi sonrası.
Bir de 80'lerin başında İspanya'da, parlamentoyu basan bir albay yargılanmış. Ama olay bireysel.
Batı'daki örneklere baktığımda vardığım sonuç şu:
"Sadece savaşı kaybeden komutanlar yargılanmış."
Acaba bizde de durum bu mu?
Yarına
SEVGİLİ okurlar, bugün sizlere Mustafa Kemal Atatürk'ün Afyonkarahisar'da yaptığı bir konuşmayı nakletmek istiyordum.
Ancak yerim dar geldi.
Ya siz bulun okuyun.
Ya da ben yarın yazayım.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bir ülkenin, bütün güçleriyle bir ülke olduğunu unutmadığımız zaman.
FATİH ALTAYLI