Ben Mersinde yaşıyorum ve bu olay birlikte kaldığım arkadaşımla benim başımdan geçti. Birgün ikimizde okuldan döndük evdeyiz. Arkadaşıma telefon geldi ve odadaki arkadaşım baktı. Oldukça yorgun ve yaşlı bir kadın sesi varmış telefonda. Ama bana ne olduğunu anlatmadı. Sadece bunu telefonu yaşlı bi kadının ettiğini söyledi. Dalga geçeceğimi zannetti. Çünkü daha önceden de başından böyle olaylar geçti bana her söylediğinde dalga geçtim.
Gece tekrar telefon çaldı biz film izlerken. Arkadaşım korktuğu için telefona ben baktım ama benimde içimde biraz korku vardı. Aynı konuşma banada geldi. Kadın şöyle söylüyordu
12 de dışarı çıkın yoksa ..
Ben içeri yüzüm sararmış halde geldim. Saat 23.30du. Yarım saat sonra üstümüzü değiştirip aşağı indik. Dışarı çıkmamızla arkadaşımın bayılması bir oldu. Sonra bi gölge gördüm. Daha sonra ölen ve benim nefret ettiğim matematik hocamın siluetini gördüm (matematik hocam 59 yaşında saçlarına yeni yeni aklar düşmüş bir kadındı). Benimle hiç konuşmadı. Sadece yukarıyı işaret etti. Yukarı çıktığımda arkadaşımın yerde yatan cesedini gördüm. Sonra bayılmışım. Sabah kalktığımda yanımda annemi ve babamı gördüm ve hemen o evden taşındım. Ve o evin arkasındada matematik hocamın yerde yatan cansız cesedini gördüm.
Ben bu hikayeyi bi arkadaşımın ağzından anlattım. Gerçekten ölmüştü o çocuk.
Bundan 3 sene önceydi. 3 arkadaş cin çağırmaya karar verdik Aramızdaki arkadaşlardan biri bu duayı çok iyi biliyordu ve yazlığımızda denemeye karar verdik. Devamlı aksilikler çıktı. Anlayacağınız kâğıtlar uçtu ve tam çağıracağız biri geldi.
Başkişi ben oldum ve soruları ben sordum. Harfleri dizemediğimiz için sadece evet, hayır diyebildi. Ben Kemal Sunal&l8217;ı davet ettik sanıyordum ama belli ki bizimle dalga geçiyordu. Ne yapağımızı bilemedik ve sonra arkadaş fincanı kaldırdı. Arkadaş fincanı kaldırdığında iş işten geçmişti ve serbest kalmıştı. Altını çizerim 6 kere geri gönderme duasını okumasına rağmen gitmedi.
Sonra akşam oldu, korkuyordum tabi ki. Uyurken karın ustu yatıyordum ve birden bacağımda diz altı kısmıma dokundu ve beni kalk diye dürttü. Bende anladım ama korkumdan hiçbir şey yapamadım.
Ertesi gün korkuyordum ama tam banyoya girdim yüzümü yıkıyordum. Bir baktım yerde kiremit rengiyle yazılmış bir işaret. İşarete bir anlam veremedim ama üçgen çizmişti.d-e-f harfleri vardı.
Neyse o günden sonra hep geldiğini sanıyorduk ama çok rahatsız edildik. Başta ben hala rahatsız ediliyorum
Ben o sene lise sınavlarına hazırlanıyordum. O sene ve benim en büyük abim ise üniversite sınavına. Ben calışkan, dürüst biriyken o okulda bir çete gibi sigara, içki, seks herşey vardı. Evim içinde sürekli kavga vardı. Bir gece yatağıma yattığımda abimin odasının ışığının açık olduğunu fark ettim. Ona seslensem bana kızıcaktı bunu biliyordum. Tekrar yatağıma dönmeye karar verdim. Ama abimim odasından garip sesler yükseliyodu. önce anlamaya çalıştım. Ama olmadı bu ses hem ürkütücü hemde çok boğuktu. Son anda bana bir cesaret geldi ve odaya girmeye karar verdim.
Odaya girdiğimde gözlerime inanamadım. Benim öz ve öz abimim ve tabiki onun çetesi (arkadaşları) oradaydı. Benim 2 yıldır beraber olduğum erkek arkadaşımı zincirliyorlardı. Ben o ara ne yapmam gerektiğini bilmezken birden bire abimin önüne atladım. Abim benim olduğumu farketmemişti. Ben hızla sevgilimin yanına ilerlerken birden bire o zincirlerden biri bana hızla geldi ve ben resmen duvara yapıştım. Ağızımdan burnumdan başımdan dahası her yerimden kanlar fışkırıyordu. Abim o ara yanıma geldi ve bana baktı resmen bana saydı. O ara annem ve babam gürültüyü duyup odaya geldiler. Ben gözümü zar zor açıyodum. Benim artık bir abim yoktu. Derken kendimi yerde buldum. Gözlerimi açtığımda hastanede yatıyordum. Başımda annem hüngür hüngür ağlıyordu. Belliydi ağlamaktan gözleri çok fena şişmişti. Hemen babamın nerede olduğunu sordum ve bunu duyan annem ağlamayı daha fazla sürdürdü.
15 gün sonra hastaneden çıktığımda eve gelmiştik. Ama ben hala ne babamı ne sevgilimi nede abimi olacak o adamı görmüştüm. O gece anneme olanları sordum. o bana herşeyi yavaş yavaş anlatmıştı. Ne olmuştu dersiniz!
O gece ben duvara çarpıp düştükten sonra babam abimin yaptıklarının farkına varmış ve onu öyle bir dövmeye başlamış ki, bendem ve sevgilimden beter etmiş. Sonra polisler gelmiş abimin sabıkalı olduğu ortaya çıkmış. Polisler hem abimi hem babamı hapse atmışlar. Sevgilim ise yoğun bakımdaymış ve bundan tam 5 yıl sonra ben, oturduğum şehrin en iyi ünivetsitesini kazandım. Sevgilimle nişanlanmıştık. Babam ise hapisten çıkmıştı. Abime gelince o hala hapisteydi ve nezaman çıkacağını hiç birimiz bilmiyoruz. Yani belki de bilmek istemiyoruz. Ama evdeki herkesin değimiyle ki özellikle babamın benim artık bir abim yoktu! Bundan sonra da olmayacaktı.
Son olarak soylemeden edemiyeceğim. Abimin odasınıda (eskiden olan abimin) sevgilimle beraber çocuk odası yapmayı düşünüyoruz.
Yaz tatilinde köye gitmiştim. Müthiş bir yaz tatili beni bekliyordu. Ben öyle cinlere falan inanmazdım o zamanlar, yani görene kadar&l8230;
Akşam otururken evde ışıklar gitti. Bir türlü uykum gelmiyor ve bıraksalar sabaha kadar uyurdum herhalde. Canım sıkıldı, bende uyumakta olan henüz 4 yaşındaki kuzenimin yanına yattım ama uykum yok. Birden anlamadığım bir şey oldu başımın üstünden böyle parlak sim gibi bir şeyler dökülüyor ve gözlerim kapanıyordu. Ben açmak için mücadele ediyordum ama olmuyor bir türlü ve sonunda gözlerim kapandı ama açmak istiyorum ama hala uyumadım. Bilincim yerinde olmuyor, birden uyku bastırdı tabi ne ses var ne soluk. Evde kulağıma bir şey gelmiyor başımda birinin durup beni izlediğinin farkındayım. İçimden bazı sesler ne olur aç gözünü başına kötü şeyler gelecek diyor sürekli ama açamıyorum. Biryandan içimdeki o ürpertici ses kalbim sıkışıyor yerinden çıkacak gibi oluyor.
Bu arada benim 6.hislerim çok iyidir. Birçok beladan böyle kurtuldum. Neyse en sonunda kendimi zorladım ve açtım hayatım boyunca böyle korkunç bir şey görmedim. Başımda uzun boylu dev gibi biri üzerinde kefene benzeyen kahverengi upuzun bir elbise, kıvırcık saçları kocaman korkunç gözleri, kocaman ağzı ve bana sırıtarak bakması yaklaşık 1.5 dk bakışmışızdır. O arada kızım sen ne yapıyorsun kendine gel bakma sakın ona diyen bir ses&l8230;
Hemen yorganı başıma kapadım ve sıkı sıkı tutmaya başladım. Bağıracağım sesim çıkmıyor sabah olmuş yorganı öyle bir tutmuşum ki babaannemle yengem uğraşıyor zor kaldırmışlar ve gözlerimin altı mosmor olmuş. Olanları anlattım inanmadılar aradan iki gün geçti bende herhalde düş gördüm dedim onlara. UyuYasak Kelime
unuttum gittim olayı.
Uyanıkken düş görülür mü? O olaydan sonra üçüncü gün evde yalnızım. Bebeğimle oynuyorum ona elbise dikmek için tam yattığımız odanın kapısındaki asılı olan yerden iğne alacaktım ki bir de ne göreyim. Kafasını kapıdan çıkarmış bana pis pis sırıtıyor. Çığlığı nasıl attıysam kapıya kaçtım ve olanları anlattım inanmadılar. Bu kez beni kandıramazlardı gündüz vakti düş göremem eve o odanın kapısı kilitliydi. Evin anahtarı yengemin üstünde gitmişti oysaki onlarda inanamadılar kapı açıktı ve benim yattığım odada ben yalnızdım.
O günden sonra köye gitmedim bir daha. Olayı yaşadığımda 5. sınıftaydım, şimdi üniversitedeyim ve daha da gitmeye niyetim yok.
İzmir narlıderede bir gelinin hikayesi. İzmir narlıdere askeriyesi civarında olmuş bu olay. 79/2 giden bir asker narlıderede ustabirliğine gelmiş ve her asker görevi gibi nöbetini gelip gitmeye başlamış. Asker 2-4 nöbetine gidiyormuş. Her nöbete geldiğinde nöbet tuttuğu yerin karşısın da bir apartmanın 3. katında bir kız la bakışmaya başlamışlar.
Asker nöbet tutmuyor 2 saat boyunca kızla göz göze bakışıyormuş. El kol haraketleriyle asker ona randevu teklif etmeye çalışıyormuş en sonunda ayarlamış kızı ve çarşı iznine çıkınca kızla buluşmuş. Kız onun hoşuna gitmiş o da kızın. Artık her hafta çıkıyor buluşup konuşuyorlarmış. Kız askere bağlanmaya başlamış günler günleri aylar ayları kovalamış askerin şafak 10 a düşmüş ama askerin niyeti kötüymüş çıkmalarının amacı sadece kızı kullanmakmış ve başarmış kızın bekaretini eline almış ama sadece almış ondan sonrası gelmemiş
asker ne kızla buluşuyor ne bir haber yolluyormuş. Asker olanları arkadaşlarına anlatmış. Arkadaşları fırsattan istifade etmek isteyip. Askerden haber var gel deyip kızı kandırıp ve dağın başında ırzına geçmişler kızın ve ondan yaptıkları pisliği örtmek için kızı öldürüp orda kafasını kesmişler.
İşte hikayenin adıda burdan geliyor. O gelin her gün her gece 2 ve 4 arası orayı ziyaret eder hiç kimseye zarar vermeden klübenin etrafında 2 veya 3 tur atar ve giderrrr
Bu olayı 6 sene önce yaşadım. Ablam okuldan eve gelmişti. Okulda birşeyler öğrendiğini ve bunu yapmak istediğini söyledi. Arkadaşlarından ruh çağırmayı öğrenmiş. Neyse odamıza geçtik. Kibrit lazım dedi gidip getirdim. Yere oturduk 2 kibrit çıkarıp yan yana koydu. Sonra dua okunması gerekiyormuş. Hatırladığım kadarıyla ablamın da Türkçe açıklamalı Kur-an vardı. Buradan bi kaç sure okudu ve korkular başladı.
Geldiğini belli etmişti. Kibritin biri yerinden oynamaya başladı. Saçma gibi gelebilir ama soldaki kibrit evet sağdaki hayır olarak oynuyordu yerinden. Yani biz soru sorduğumuzda eğer evetse cevabı soldaki yerinden oynuyordu. Bu cin ruh olaylarına inanmazdım aslında o an da aklımdan geçen şey Nasıl olurdu böyle birşey görünmeyen bir varlıkla iletişim kuruyorsun. Ve sana cevap veriyor. Tabi ben o sırada korkudan ölmek üzereyim. Ablama sürekli gönder şunu diye söyleniyorum. Korkma falan derken içeri odalardan tıkırtılar gelmeye başladı.
Benim artık ciddi ödüm çatlayacak. Ablam da o tıkırtılardan sonra korkmuş olmalı ki hemen göndermeye çalıştı. Bir kaç dua okudu sonra ruh gitti. Gidip gitmediğini kibritlerden anladık. Evden o varlık uzaklaştığında gidip yüzümü yıkadım, su içtim ancak kendime geldim. İnanılmaz birşeydi çünkü. Hiç inanmazdım böyle şeylere gerçekten varmış. Sonra ne mi oldu, yalnız başıma hiç yatamadım. Gece hiç kalkamadım yataktan hep korktum. Neyse ki korku falan kalmadı
Bir mühendis olan Necdet Durmaz kendi otomobiliyle yolculuğa çıkmıştı. Çalışmakta olduğu firma tarafından görevlendirilmiş ve İstanbul&l039;dan Malatya&l039;ya gidiyordu. Bu ildeki fabrikada bir arızayı acilen gidermesi gerekiyordu.
Ancak yol üzerindeki Kırşehir&l039;in Dere bayırı geçerken otomobili bozuldu. Hemen köylülerden yardim istedi. Aksam vakti olduğu için kimse bir şey yapamıyordu.Necdet Durmaz geceyi mecburen orada geçirecek sabah olunca da yakındaki bir kasabaya otomobili çekilecekti.
Kendisine hemen Köy Misafirhanesi&l039;nde yer verildi. Necdet Durmaz burada bir süre dinlendikten sonra muhtarın yanına gitti. Muhtar misafirlerini en iyi şekilde ağırlamak için her türlü ayrıntıyı düşünüyor, otomobilini de merak etmemesini sorunu çözeceklerini söylüyordu. Muhtar Necdet Durmaz o gece köy meydanında düzenlenecek olan düğüne davet etti.
Mustafa Belli köy meydanına geldiğinde , bütün kalabalık oraya toplanış eğleniyordu. Davullar zurnalar çalıyor, köy halkı halay çekiyordu. Bir süre sonra Necdet Durmaz gürültüden uzaklaşmak için kalabalığın arka tarafına yürüdü. Ağaçların başladığı yerde tek başına duran çok güzel bir kız gördü. Yanına yaklaştı ve onunla tanıştı. Bu genç kız köyde öğretmen olarak çalışıyordu. İstanbul&l039;dan gelmişti.
Birlikte koruluğun içinde yürüdüler. Hava oldukça serin olduğu için Necdet Durmaz genç kıza ceketini verdi. Koruluğun bittiği yerde, tepe başlıyordu. Genç kız daha fazla eslik etmemesini evinin o tepenin ardında olduğunu söyledi. Orada ayrıldılar.
Necdet Durmaz ne o gece ne de ertesi sabah genç kızı aklından çıkaramadı. Onu tekrar görmek istiyordu. Köy muhtarına gidip, durumu anlattı ve genç kız hakkında bir şeyler öğrenmek istedi. Ancak o bunları anlatırken muhtar şaşkınlık içinde onu dinliyordu. Çünkü bahsettiği öğretmen geçen kış evinde çıkan yangında ölmüştü.
Muhtar, Necdet Durmaz ı ikna edemedi ve birlikte o tepenin ardına hala yıkıntıları duran eve gittiler. Necdet Durmaz ın bunu anlayabilmesi olanaksızdı. Verdiği tüm bilgiler doğruydu ancak ona, bu genç kadının artık yaşamadığı söyleniyordu.
Muhtar sonunda dayanamaYasak Kelime
Necdet Durmaz ı genç kızın mezarına Yasak Kelime
ürdü. Köy mezarlığına girdiklerinde onları bir sürpriz bekliyordu. Uzakta duran bir mezar taşının üstünde Necdet Durmaz ın ceketi asılı duruyordu
Balıkesirdeki bi kız lisesinde yatakhanenin birinde kızları gece uyku tutmayınca birbirlerine hikayeler anlatmaya başlamışlar. Bunların çoğu da okullarına ait korkunç olaylarmış. Güya şeytan çok eski zamanlarda burada yaşayan bi ailenin fertlerine dadanmış ve onların ruhlarına giriyomuş. İnanışa göre şeytanın ayakları terstir ya o insana da şeytan girince doğal olarak ayakları ters dönüyomuş. Aradan bi kaç saat geçmiş. Gruptakilerin uykusu gelince herkes yatağına gitmiş. Kızlardan biri accayip sıkışmış. Tuvalete gidecek ama anlatılanlardan epey bi korktuğu için gidemiyomuş. Alt ranzada yatan arkadaşını dürtüp uyandırmış. Diğer kız da bu hikayelerden en çok etkileneniymiş. Zaten zar zor uyuduğundan hiç kalkmak istememiş. Ancak arkadaşı ısrar edince onunla tuvalete gitmek zorunda kalmış. Arkadaşı tuvalete girince o da kapının önünde beklemeye başlamış. Diğer kız tuvaletten çıktığında bi tuhaf bakıyomuş. Bizimki anlatılanların etkisiyle de olsa gerek direkt kızın ayaklarına bakmış. Bi de ne görsün! Arkadaşının ayakları ters dönmüş. Parmakları arka tarafa bakıyomuş. Kızcağız çığlık çığlık kaçmaya başlamış. Koşarken de ara sıra arkasına bakıyomuş. Tam bu sırada koridorda belletmen öğretmenle çarpışmış. Kız nefes nefese başına gelenleri anlatmış. Sonunda Hocam inanamıyorum ayakları resmen ters dönmüştü demiş. Öğretmen Benimkiler gibi mi yani? diyerek ayaklarını göstermiş. Kız kafasını aşağı indirince belletmenin ayaklarının da 180 derece arkaya baktığını görmüş. Napsın kızcağız bu manzarayla beraber oracıkta aklını yitirmiş.
Olay 1974 yılında yapılan Kıbrıs Harekatı&l039;nda yaşanmış. Savaş sırasında bir gün bizim askerlerden birinin yanına bir başka Mehmetçik gelmiş. Biraz hoşbeşten sonra, ailesine ulaştırması için ona bir mektup vermiş. Bizimki Kardeşim savaştayız. Kimin ne olacağı belli değil ki. Belki sen gidersin de ben kalırım dese de diğer sker sürekli Hayır sen gideceksin ben kalacağım diyormuş. Sonunda başa çıkamayınca razı olmuş. Mektubu Yasak Kelime
üreceğine söz vermiş. Bir daha o askeri görmemiş. Bi süre sonra da olayı unutmuş.
Savaştan yıllar sonra, askerlikle ilgili eşyalarını karıştırırken bir anda eline o mektup geçmiş. Verdiği sözü tutmamış olmanın rahatsızlığıyla hemen mektubun üzerindeki adrese doğru yola çıkmış. Giderken de Döndüyse kendisini görürüm şehit olduysa ailesine başsağlığı dileyip mektubu veririm diye aklından geçiriyormuş.
Sonunda evi bulup kapıyı çalmış. Kapıyı açan yaşlı teyzeye, Kıbrıs&l039;ta birlikte savaştıkları oğullarından bir mektup getirdiğini kendisiyle görüşmek istediğini söylemiş. Kadın şaşkınlık içinde adamı içeri buyur edip kocasının yanına Yasak Kelime
ürmüş. Yaşlı adam olayı dinledikten sonra İyi de evladım bizim Kıbrısta savaşan bir oğlumuz yok ki demiş. Ardından da diğer odaya gitmiş ve elinde bi fotoğrafla geri dönmüş. Resmi bizimkine göstererek Sana mektubu veren bu muydu? diye sormuş. Bizim Kıbrıs gazisinin gözleri parlamış Evet,işte bu askerdi. Ama Kıbrısta savaşan oğlunuz yok demiştiniz. Anne çoktan gözyaşlarına boğulmuşmuş bile. Baba ise başını sallayıp üzüntülü bi sesle Evet bu bizim oğlumuz. Ancak Kıbrısta değil yıllar önce Korede şehit oldu demiş.
Gece tekrar telefon çaldı biz film izlerken. Arkadaşım korktuğu için telefona ben baktım ama benimde içimde biraz korku vardı. Aynı konuşma banada geldi. Kadın şöyle söylüyordu
12 de dışarı çıkın yoksa ..
Ben içeri yüzüm sararmış halde geldim. Saat 23.30du. Yarım saat sonra üstümüzü değiştirip aşağı indik. Dışarı çıkmamızla arkadaşımın bayılması bir oldu. Sonra bi gölge gördüm. Daha sonra ölen ve benim nefret ettiğim matematik hocamın siluetini gördüm (matematik hocam 59 yaşında saçlarına yeni yeni aklar düşmüş bir kadındı). Benimle hiç konuşmadı. Sadece yukarıyı işaret etti. Yukarı çıktığımda arkadaşımın yerde yatan cesedini gördüm. Sonra bayılmışım. Sabah kalktığımda yanımda annemi ve babamı gördüm ve hemen o evden taşındım. Ve o evin arkasındada matematik hocamın yerde yatan cansız cesedini gördüm.
Ben bu hikayeyi bi arkadaşımın ağzından anlattım. Gerçekten ölmüştü o çocuk.
Bundan 3 sene önceydi. 3 arkadaş cin çağırmaya karar verdik Aramızdaki arkadaşlardan biri bu duayı çok iyi biliyordu ve yazlığımızda denemeye karar verdik. Devamlı aksilikler çıktı. Anlayacağınız kâğıtlar uçtu ve tam çağıracağız biri geldi.
Başkişi ben oldum ve soruları ben sordum. Harfleri dizemediğimiz için sadece evet, hayır diyebildi. Ben Kemal Sunal&l8217;ı davet ettik sanıyordum ama belli ki bizimle dalga geçiyordu. Ne yapağımızı bilemedik ve sonra arkadaş fincanı kaldırdı. Arkadaş fincanı kaldırdığında iş işten geçmişti ve serbest kalmıştı. Altını çizerim 6 kere geri gönderme duasını okumasına rağmen gitmedi.
Sonra akşam oldu, korkuyordum tabi ki. Uyurken karın ustu yatıyordum ve birden bacağımda diz altı kısmıma dokundu ve beni kalk diye dürttü. Bende anladım ama korkumdan hiçbir şey yapamadım.
Ertesi gün korkuyordum ama tam banyoya girdim yüzümü yıkıyordum. Bir baktım yerde kiremit rengiyle yazılmış bir işaret. İşarete bir anlam veremedim ama üçgen çizmişti.d-e-f harfleri vardı.
Neyse o günden sonra hep geldiğini sanıyorduk ama çok rahatsız edildik. Başta ben hala rahatsız ediliyorum
Ben o sene lise sınavlarına hazırlanıyordum. O sene ve benim en büyük abim ise üniversite sınavına. Ben calışkan, dürüst biriyken o okulda bir çete gibi sigara, içki, seks herşey vardı. Evim içinde sürekli kavga vardı. Bir gece yatağıma yattığımda abimin odasının ışığının açık olduğunu fark ettim. Ona seslensem bana kızıcaktı bunu biliyordum. Tekrar yatağıma dönmeye karar verdim. Ama abimim odasından garip sesler yükseliyodu. önce anlamaya çalıştım. Ama olmadı bu ses hem ürkütücü hemde çok boğuktu. Son anda bana bir cesaret geldi ve odaya girmeye karar verdim.
Odaya girdiğimde gözlerime inanamadım. Benim öz ve öz abimim ve tabiki onun çetesi (arkadaşları) oradaydı. Benim 2 yıldır beraber olduğum erkek arkadaşımı zincirliyorlardı. Ben o ara ne yapmam gerektiğini bilmezken birden bire abimin önüne atladım. Abim benim olduğumu farketmemişti. Ben hızla sevgilimin yanına ilerlerken birden bire o zincirlerden biri bana hızla geldi ve ben resmen duvara yapıştım. Ağızımdan burnumdan başımdan dahası her yerimden kanlar fışkırıyordu. Abim o ara yanıma geldi ve bana baktı resmen bana saydı. O ara annem ve babam gürültüyü duyup odaya geldiler. Ben gözümü zar zor açıyodum. Benim artık bir abim yoktu. Derken kendimi yerde buldum. Gözlerimi açtığımda hastanede yatıyordum. Başımda annem hüngür hüngür ağlıyordu. Belliydi ağlamaktan gözleri çok fena şişmişti. Hemen babamın nerede olduğunu sordum ve bunu duyan annem ağlamayı daha fazla sürdürdü.
15 gün sonra hastaneden çıktığımda eve gelmiştik. Ama ben hala ne babamı ne sevgilimi nede abimi olacak o adamı görmüştüm. O gece anneme olanları sordum. o bana herşeyi yavaş yavaş anlatmıştı. Ne olmuştu dersiniz!
O gece ben duvara çarpıp düştükten sonra babam abimin yaptıklarının farkına varmış ve onu öyle bir dövmeye başlamış ki, bendem ve sevgilimden beter etmiş. Sonra polisler gelmiş abimin sabıkalı olduğu ortaya çıkmış. Polisler hem abimi hem babamı hapse atmışlar. Sevgilim ise yoğun bakımdaymış ve bundan tam 5 yıl sonra ben, oturduğum şehrin en iyi ünivetsitesini kazandım. Sevgilimle nişanlanmıştık. Babam ise hapisten çıkmıştı. Abime gelince o hala hapisteydi ve nezaman çıkacağını hiç birimiz bilmiyoruz. Yani belki de bilmek istemiyoruz. Ama evdeki herkesin değimiyle ki özellikle babamın benim artık bir abim yoktu! Bundan sonra da olmayacaktı.
Son olarak soylemeden edemiyeceğim. Abimin odasınıda (eskiden olan abimin) sevgilimle beraber çocuk odası yapmayı düşünüyoruz.
Yaz tatilinde köye gitmiştim. Müthiş bir yaz tatili beni bekliyordu. Ben öyle cinlere falan inanmazdım o zamanlar, yani görene kadar&l8230;
Akşam otururken evde ışıklar gitti. Bir türlü uykum gelmiyor ve bıraksalar sabaha kadar uyurdum herhalde. Canım sıkıldı, bende uyumakta olan henüz 4 yaşındaki kuzenimin yanına yattım ama uykum yok. Birden anlamadığım bir şey oldu başımın üstünden böyle parlak sim gibi bir şeyler dökülüyor ve gözlerim kapanıyordu. Ben açmak için mücadele ediyordum ama olmuyor bir türlü ve sonunda gözlerim kapandı ama açmak istiyorum ama hala uyumadım. Bilincim yerinde olmuyor, birden uyku bastırdı tabi ne ses var ne soluk. Evde kulağıma bir şey gelmiyor başımda birinin durup beni izlediğinin farkındayım. İçimden bazı sesler ne olur aç gözünü başına kötü şeyler gelecek diyor sürekli ama açamıyorum. Biryandan içimdeki o ürpertici ses kalbim sıkışıyor yerinden çıkacak gibi oluyor.
Bu arada benim 6.hislerim çok iyidir. Birçok beladan böyle kurtuldum. Neyse en sonunda kendimi zorladım ve açtım hayatım boyunca böyle korkunç bir şey görmedim. Başımda uzun boylu dev gibi biri üzerinde kefene benzeyen kahverengi upuzun bir elbise, kıvırcık saçları kocaman korkunç gözleri, kocaman ağzı ve bana sırıtarak bakması yaklaşık 1.5 dk bakışmışızdır. O arada kızım sen ne yapıyorsun kendine gel bakma sakın ona diyen bir ses&l8230;
Hemen yorganı başıma kapadım ve sıkı sıkı tutmaya başladım. Bağıracağım sesim çıkmıyor sabah olmuş yorganı öyle bir tutmuşum ki babaannemle yengem uğraşıyor zor kaldırmışlar ve gözlerimin altı mosmor olmuş. Olanları anlattım inanmadılar aradan iki gün geçti bende herhalde düş gördüm dedim onlara. UyuYasak Kelime
unuttum gittim olayı.
Uyanıkken düş görülür mü? O olaydan sonra üçüncü gün evde yalnızım. Bebeğimle oynuyorum ona elbise dikmek için tam yattığımız odanın kapısındaki asılı olan yerden iğne alacaktım ki bir de ne göreyim. Kafasını kapıdan çıkarmış bana pis pis sırıtıyor. Çığlığı nasıl attıysam kapıya kaçtım ve olanları anlattım inanmadılar. Bu kez beni kandıramazlardı gündüz vakti düş göremem eve o odanın kapısı kilitliydi. Evin anahtarı yengemin üstünde gitmişti oysaki onlarda inanamadılar kapı açıktı ve benim yattığım odada ben yalnızdım.
O günden sonra köye gitmedim bir daha. Olayı yaşadığımda 5. sınıftaydım, şimdi üniversitedeyim ve daha da gitmeye niyetim yok.
İzmir narlıderede bir gelinin hikayesi. İzmir narlıdere askeriyesi civarında olmuş bu olay. 79/2 giden bir asker narlıderede ustabirliğine gelmiş ve her asker görevi gibi nöbetini gelip gitmeye başlamış. Asker 2-4 nöbetine gidiyormuş. Her nöbete geldiğinde nöbet tuttuğu yerin karşısın da bir apartmanın 3. katında bir kız la bakışmaya başlamışlar.
Asker nöbet tutmuyor 2 saat boyunca kızla göz göze bakışıyormuş. El kol haraketleriyle asker ona randevu teklif etmeye çalışıyormuş en sonunda ayarlamış kızı ve çarşı iznine çıkınca kızla buluşmuş. Kız onun hoşuna gitmiş o da kızın. Artık her hafta çıkıyor buluşup konuşuyorlarmış. Kız askere bağlanmaya başlamış günler günleri aylar ayları kovalamış askerin şafak 10 a düşmüş ama askerin niyeti kötüymüş çıkmalarının amacı sadece kızı kullanmakmış ve başarmış kızın bekaretini eline almış ama sadece almış ondan sonrası gelmemiş
asker ne kızla buluşuyor ne bir haber yolluyormuş. Asker olanları arkadaşlarına anlatmış. Arkadaşları fırsattan istifade etmek isteyip. Askerden haber var gel deyip kızı kandırıp ve dağın başında ırzına geçmişler kızın ve ondan yaptıkları pisliği örtmek için kızı öldürüp orda kafasını kesmişler.
İşte hikayenin adıda burdan geliyor. O gelin her gün her gece 2 ve 4 arası orayı ziyaret eder hiç kimseye zarar vermeden klübenin etrafında 2 veya 3 tur atar ve giderrrr
Bu olayı 6 sene önce yaşadım. Ablam okuldan eve gelmişti. Okulda birşeyler öğrendiğini ve bunu yapmak istediğini söyledi. Arkadaşlarından ruh çağırmayı öğrenmiş. Neyse odamıza geçtik. Kibrit lazım dedi gidip getirdim. Yere oturduk 2 kibrit çıkarıp yan yana koydu. Sonra dua okunması gerekiyormuş. Hatırladığım kadarıyla ablamın da Türkçe açıklamalı Kur-an vardı. Buradan bi kaç sure okudu ve korkular başladı.
Geldiğini belli etmişti. Kibritin biri yerinden oynamaya başladı. Saçma gibi gelebilir ama soldaki kibrit evet sağdaki hayır olarak oynuyordu yerinden. Yani biz soru sorduğumuzda eğer evetse cevabı soldaki yerinden oynuyordu. Bu cin ruh olaylarına inanmazdım aslında o an da aklımdan geçen şey Nasıl olurdu böyle birşey görünmeyen bir varlıkla iletişim kuruyorsun. Ve sana cevap veriyor. Tabi ben o sırada korkudan ölmek üzereyim. Ablama sürekli gönder şunu diye söyleniyorum. Korkma falan derken içeri odalardan tıkırtılar gelmeye başladı.
Benim artık ciddi ödüm çatlayacak. Ablam da o tıkırtılardan sonra korkmuş olmalı ki hemen göndermeye çalıştı. Bir kaç dua okudu sonra ruh gitti. Gidip gitmediğini kibritlerden anladık. Evden o varlık uzaklaştığında gidip yüzümü yıkadım, su içtim ancak kendime geldim. İnanılmaz birşeydi çünkü. Hiç inanmazdım böyle şeylere gerçekten varmış. Sonra ne mi oldu, yalnız başıma hiç yatamadım. Gece hiç kalkamadım yataktan hep korktum. Neyse ki korku falan kalmadı
Bir mühendis olan Necdet Durmaz kendi otomobiliyle yolculuğa çıkmıştı. Çalışmakta olduğu firma tarafından görevlendirilmiş ve İstanbul&l039;dan Malatya&l039;ya gidiyordu. Bu ildeki fabrikada bir arızayı acilen gidermesi gerekiyordu.
Ancak yol üzerindeki Kırşehir&l039;in Dere bayırı geçerken otomobili bozuldu. Hemen köylülerden yardim istedi. Aksam vakti olduğu için kimse bir şey yapamıyordu.Necdet Durmaz geceyi mecburen orada geçirecek sabah olunca da yakındaki bir kasabaya otomobili çekilecekti.
Kendisine hemen Köy Misafirhanesi&l039;nde yer verildi. Necdet Durmaz burada bir süre dinlendikten sonra muhtarın yanına gitti. Muhtar misafirlerini en iyi şekilde ağırlamak için her türlü ayrıntıyı düşünüyor, otomobilini de merak etmemesini sorunu çözeceklerini söylüyordu. Muhtar Necdet Durmaz o gece köy meydanında düzenlenecek olan düğüne davet etti.
Mustafa Belli köy meydanına geldiğinde , bütün kalabalık oraya toplanış eğleniyordu. Davullar zurnalar çalıyor, köy halkı halay çekiyordu. Bir süre sonra Necdet Durmaz gürültüden uzaklaşmak için kalabalığın arka tarafına yürüdü. Ağaçların başladığı yerde tek başına duran çok güzel bir kız gördü. Yanına yaklaştı ve onunla tanıştı. Bu genç kız köyde öğretmen olarak çalışıyordu. İstanbul&l039;dan gelmişti.
Birlikte koruluğun içinde yürüdüler. Hava oldukça serin olduğu için Necdet Durmaz genç kıza ceketini verdi. Koruluğun bittiği yerde, tepe başlıyordu. Genç kız daha fazla eslik etmemesini evinin o tepenin ardında olduğunu söyledi. Orada ayrıldılar.
Necdet Durmaz ne o gece ne de ertesi sabah genç kızı aklından çıkaramadı. Onu tekrar görmek istiyordu. Köy muhtarına gidip, durumu anlattı ve genç kız hakkında bir şeyler öğrenmek istedi. Ancak o bunları anlatırken muhtar şaşkınlık içinde onu dinliyordu. Çünkü bahsettiği öğretmen geçen kış evinde çıkan yangında ölmüştü.
Muhtar, Necdet Durmaz ı ikna edemedi ve birlikte o tepenin ardına hala yıkıntıları duran eve gittiler. Necdet Durmaz ın bunu anlayabilmesi olanaksızdı. Verdiği tüm bilgiler doğruydu ancak ona, bu genç kadının artık yaşamadığı söyleniyordu.
Muhtar sonunda dayanamaYasak Kelime
Necdet Durmaz ı genç kızın mezarına Yasak Kelime
ürdü. Köy mezarlığına girdiklerinde onları bir sürpriz bekliyordu. Uzakta duran bir mezar taşının üstünde Necdet Durmaz ın ceketi asılı duruyordu
Balıkesirdeki bi kız lisesinde yatakhanenin birinde kızları gece uyku tutmayınca birbirlerine hikayeler anlatmaya başlamışlar. Bunların çoğu da okullarına ait korkunç olaylarmış. Güya şeytan çok eski zamanlarda burada yaşayan bi ailenin fertlerine dadanmış ve onların ruhlarına giriyomuş. İnanışa göre şeytanın ayakları terstir ya o insana da şeytan girince doğal olarak ayakları ters dönüyomuş. Aradan bi kaç saat geçmiş. Gruptakilerin uykusu gelince herkes yatağına gitmiş. Kızlardan biri accayip sıkışmış. Tuvalete gidecek ama anlatılanlardan epey bi korktuğu için gidemiyomuş. Alt ranzada yatan arkadaşını dürtüp uyandırmış. Diğer kız da bu hikayelerden en çok etkileneniymiş. Zaten zar zor uyuduğundan hiç kalkmak istememiş. Ancak arkadaşı ısrar edince onunla tuvalete gitmek zorunda kalmış. Arkadaşı tuvalete girince o da kapının önünde beklemeye başlamış. Diğer kız tuvaletten çıktığında bi tuhaf bakıyomuş. Bizimki anlatılanların etkisiyle de olsa gerek direkt kızın ayaklarına bakmış. Bi de ne görsün! Arkadaşının ayakları ters dönmüş. Parmakları arka tarafa bakıyomuş. Kızcağız çığlık çığlık kaçmaya başlamış. Koşarken de ara sıra arkasına bakıyomuş. Tam bu sırada koridorda belletmen öğretmenle çarpışmış. Kız nefes nefese başına gelenleri anlatmış. Sonunda Hocam inanamıyorum ayakları resmen ters dönmüştü demiş. Öğretmen Benimkiler gibi mi yani? diyerek ayaklarını göstermiş. Kız kafasını aşağı indirince belletmenin ayaklarının da 180 derece arkaya baktığını görmüş. Napsın kızcağız bu manzarayla beraber oracıkta aklını yitirmiş.
Olay 1974 yılında yapılan Kıbrıs Harekatı&l039;nda yaşanmış. Savaş sırasında bir gün bizim askerlerden birinin yanına bir başka Mehmetçik gelmiş. Biraz hoşbeşten sonra, ailesine ulaştırması için ona bir mektup vermiş. Bizimki Kardeşim savaştayız. Kimin ne olacağı belli değil ki. Belki sen gidersin de ben kalırım dese de diğer sker sürekli Hayır sen gideceksin ben kalacağım diyormuş. Sonunda başa çıkamayınca razı olmuş. Mektubu Yasak Kelime
üreceğine söz vermiş. Bir daha o askeri görmemiş. Bi süre sonra da olayı unutmuş.
Savaştan yıllar sonra, askerlikle ilgili eşyalarını karıştırırken bir anda eline o mektup geçmiş. Verdiği sözü tutmamış olmanın rahatsızlığıyla hemen mektubun üzerindeki adrese doğru yola çıkmış. Giderken de Döndüyse kendisini görürüm şehit olduysa ailesine başsağlığı dileyip mektubu veririm diye aklından geçiriyormuş.
Sonunda evi bulup kapıyı çalmış. Kapıyı açan yaşlı teyzeye, Kıbrıs&l039;ta birlikte savaştıkları oğullarından bir mektup getirdiğini kendisiyle görüşmek istediğini söylemiş. Kadın şaşkınlık içinde adamı içeri buyur edip kocasının yanına Yasak Kelime
ürmüş. Yaşlı adam olayı dinledikten sonra İyi de evladım bizim Kıbrısta savaşan bir oğlumuz yok ki demiş. Ardından da diğer odaya gitmiş ve elinde bi fotoğrafla geri dönmüş. Resmi bizimkine göstererek Sana mektubu veren bu muydu? diye sormuş. Bizim Kıbrıs gazisinin gözleri parlamış Evet,işte bu askerdi. Ama Kıbrısta savaşan oğlunuz yok demiştiniz. Anne çoktan gözyaşlarına boğulmuşmuş bile. Baba ise başını sallayıp üzüntülü bi sesle Evet bu bizim oğlumuz. Ancak Kıbrısta değil yıllar önce Korede şehit oldu demiş.