Onu cebimizde, çantamızda taşıyoruz. Markette kasa sırası beklerken ilk ona uzanıyor ellerimiz. Yeni çıkan tatları, markaları muhakkak deniyoruz. Pahalı olsa da en afilli kutuları tercih ediyoruz. Hiç değilse sıkıldığımızda, yemeklerden sonra, kitap okurken, yazı yazarken ya da yürüyüş esnasında bize eşlik ediyor.
Çocuğumuzun can sıkıntısını gidermek, çocuğumuza çiğneme alışkanlığını kazandırmakta yine ona düşüyoruz. Onlarca çeşidi bulunan, televizyonda arka arkaya reklamları dönen sakızlardan bahsediyoruz. Küçücük, rengarenk... Bizi çocukluk günlerimize götüren tek ayrıntı. Bu masumiyet aracı bir bakıyorsunuz acımasız bir cellada dönüşebiliyor.
'Nasıl ve kimin celladı?' derseniz; tabiki kuşların... Çünkü kuşlar bu sakızları ekmek parçası zannederek yemeğe çalışıyorlar. Ağzına yapışınca da gagalarını bir daha açamıyorlar. Sonrada bu minik canlılar açlık ve susuzluktan ölüyorlar. Korkudan tir tir titreyen, küçücük, masum, sevimli bu hayvanlara hepimizin sahip çıkması gerekiyor. Bunun içinde büyük fedakarlıklara gerek yok. Hem sizin hem de çocuklarınızın hassasiyet gösterip sakızını yere değil çöpe atması yeterli. Amaç; hayat kurtarmak. Değmez mi?

alintidir