Newwave
Altın Üye

Kurânda uzayda hayat -2- Uzayda akıllı canlılar
Sığınıyorum Allâha taşlanmış şeytandan
Adıyla Allâhın, merhametiyle kuşatanın, gereğince merhamet edenin
Uzayda hayat varmı konusu son yüzyılın insanlarının en çok merak ettikleri konulardan biridir. İslamın bu konuda ne bildirdiği kurân ve hadislerdeki apaçık delillere rağmen tartışma konusu olmuş , bu konuda ihtilaf edilmiş. Hiç şüphesiz kurân ve hadislerle bildirilen gerçek uzayda hayâtın varlığıdır. İki âyetle açıkça bilrildiği gibi uzayda dâbbe (kımıldayan) denilen canlı türleri vardır. Bu konuyu açıklayan kurânda uzayda hayat adlı yazımda buna dâir bilgi edinebilirsiniz. O yazıda delil olan iki ayet ve bir hadis sundum. O iki ayet ve hadis şunlardır:
1- Kurânın 16ncı sûresi olan nahl sûresinin 49uncu âyeti :
ve Allâha secde eder ne (var) göklerde ve ne (var) yer(yüzün)de dâbbeden (kımıldayandan, canlıdan) ve melekler ve onlar büyüklenmezler .
2- Kurânın 42nci sûresi olan şûrâ sûresinin 29uncu âyeti.
ve onun (Allâhın) âyetlerinden (belirtilerinden) , yaratılış
(tarz)ı gökler ve yer(yüzünü)n ve ne yaydı o ikisinde dâbbeden (kımıldayandan, canlıdan) ve o (onların) toplanmalarına dilediğinde kadîr (çok iyi ölçüler koyan) .
3- hadis.
bilim süreyyâda (ülker takım yıldızlarında) olsa, onunla birbirine kavuşur fars oğullarından (îranlılardan) adamlar.
(hadîsin kaynağı: (1)ahmed bin hanbelin müsnedi, (2 (297-420-422-469)).
( hadisdeki bilim kelimesi yerine îmân kelimesi kullanılan aynı hadîsin diğer bir naklinin kaynağı :tirmizî , tefsîr bölümünde 47 (3), 62 (1), menkıbeler 70 ).
(hadisdeki birbirine kavuşur kelimesi yerine elbet ona kavuşur kelimesi kullanılan diğer bir naklinin kaynağı : buhârî, tefsîr bölümü 62 (1) . Müslim , sahâbenin fazîletleri bölümü 231. Tirmizî, tefsîr bölümü 47 (3), 62 (1), menkıbeler 70 .ahmed bin hanbel 2 (417) ).
Bu konunun anlaşılması için öncelikle bilinmesi gereken , âlemîn = âlemler kelimesinin anlamıdır.
Âlemîn nedir:
Kuranda âlemîn kelimesini tarif eden ayetler var.
26 şuara 23üncü ayette firavun musaya soruyor ; dedi firavun ve ne düzenleyeni (rabbi) aleminin.
cevap 1 =
(26 şuara 24) = dedi düzenleyeni (rabbi) gökler ve yer(yüzün)ün ve ne (varsa) arasında o ikisinin oldunuz ise yakînen bilenler.
cevap 2 =
(26 şuara 26) = dedi düzenleyeniniz (rabbiniz) ve düzenleyeni (rabbi) babalarınızın ilklerinin
cevap 3 =
(26 şuara 28) = dedi düzenleyeni (rabbi) doğu ve batının ve ne (varsa) arasında o ikisinin oldunuz ise aklediyorsunuz.
öyleyse âlemîn =
1 - gökler ve yer ve ikisi arasında ne var ise hepsi (mekansal ; yükseklik ve alçaklık)
2 şimdikiler ve ilk var olanlar (zamansal ; şimdi ve geçmiş)
3- doğu ve batı ve arasında ne varsa hepsi ( yüzeysel ; enlilik)
yani kuranda bahsedilen âlemîn kelimesi çok boyutlu olarak evren ile ilgili bir kelimedir.
Âlemîn en az bunlardır ve bunlar içinde dünya okyanusa nisbetle bir damla su kadar yer tutmaz. Alemin dünyadır iddiası olanlar bir toz zerresinin dünya olduğunu iddia etmekten bile daha beter bir küçültme yapmaktadırlar.
Kuranda âlemîn hakkındakiler bunlardan ibaret değil. Konuyu çok uzatabilecek bir tartışmaya sebep verebilir , açıklanması zor bir konu olduğu için devamından bahsetmiyorum.
Kurânda uzayda akıllı canlıların varlığını bildiren âyetler.
(25 furkân 1) mübârek oldu (o) ki inici etti (gerçeği , yanlışı) farkettireni (furkânı) kuluna , olur diye evrenlere bir uyarıcı.
(6 enâm 90) (işte) onlar (onlar) ki (gerçeğe) iletti Allâh , böylece (gerçeğe) iletenine onların aynı şekilde uy , de , değil istiyorum (istemiyorum) sizden üzerine onun bir ücret , o (kurân) ancak hatırlatmadır evrenler için.
(12 yûsuf 104) ve ne istiyorsun (istemiyorsun) onlardan , üzerine onun , her hangi bir ücretten (bir şey) , o ancak bir hatırlatma evrenler için.
Furkân kurânın niteliklerinden bir niteliktir. Bu kelime kurânda 7 adeddir. 7 aded olması ile evrenlerin kurandaki tariflerinden bir tarifte gökler ve yer ve ne varsa arasında o ikisinin cümlesiyle tarifinden anlaşıldığı gibi uzay ve ondakiler evrenlerdir. Kuranın bildirmesi ile bildiğimiz gökler 7 kattır. Bu ilişkide kuranın matematik mucize yapısına işaret etmekle birlikte furkan kelimesinin gök katları adedince olması , bu ayetle ilgilendirilince furkanın gök katlarının 7 adeddinin hepsine gönderildiğine işaret olur.
Furkan , iyiyi , kötüyü , doğruyu, gerçeği , yanlışı ayırd ettiren , farkettiren anlamındadır.
Furkân , kurânda ;
1- salat ve selam ona yüce Allâhın elçisi Muhammede indirildiği bildirilir ve kurân hakkında nitelik , vasıf olarak kullanılır. ( 2- bakara 185) (3 âli imrân 4) (25 furkân 1).
Ayrıca yevmel furkân (gerçek ve yanlışı ayırd ettiriren gün)
Olarak kullanılır. (8 enfâl 41).
Ayrıca müminlere furkan (gerçeği , yanlışı ayırd ettiren , fark ettiren) vadedilir. (8 enfâl 29)
Böylece salat ve selam ona yüce Allâhın elçisi Muhammed ve ümmeti hakkında 5 âyette geçer, bunlardan biri selam onlara yüce Allâhın elçileri mûsa ve hârun ve îsâ hakkında ortak kullanılır.
2- salat ve selam onlara mûsâ ve hâruna indirildiği bildirilir
(2 bakara 53) (3 âli imrân 4) (21 enbiyâ 48).
Böylece 3 âyette selam onlara yüce Allâhın elçileri Mûsâ ve Hârûn hakkında kullanılır , bunlardan biri salat ve selam ona yüce Allâhın elçisi Muhammed hakkında ortak kullanılır.
Sonuç : furkan kelimesi kurânda 3 peygamber hakkında kullanılır.
1- salat ve selam ona yüce Allâhın elçisi Muhammed.
2- selam onlara yüce Allâhın elçileri Mûsa ve Hârun.
3- ayrıca 3 âli imrân 4 numaralı âyette incilin de anılması sebebiyle selam ona yüce Allâhın elçisi Îsâ bu peygamberlere dâhil olabilir.
Furkân evrenlere ,yâni 7 kat gökler ve yer ve o ikisi arasında ne varsa onlara uyarıcı olsun diye Allâhın kuluna , yâni muhammede indirildi.
Öyleyse 7 kat gökler ve yer ve o ikisi arasında ne varsa onlarda , yâni evrenlerde uyarılması gereken akıllı canlılar var. Eğer evrenlerde uyarılması gereken canlılar olmasa idi furkânın onlara uyarılmaları için indirilmesi anlamsız , saçma olurdu.
Uzayda hayatın varlığını isbat eden yazıma da delil olan hadis bu konuya da delildir. Uzayda akıllı canlıların varlığına bu hadis delildir. İşte o hadis:
bilim süreyyâda (ülker takım yıldızlarında) olsa, onunla birbirine kavuşur fars oğullarından (îranlılardan) adamlar.
Ülkerde ilim yada îmân varsa , hiç şüphesiz orada akıllı canlılar vardır.
Kurânda furkan kelimesinin , bahsettiğim 3 peygamber hakkında kullanılmış olmasının da özel bir anlamı var anlaşılan. Anlaşılan bu peygamberler dünya dışındaki bu canlılara da peygamber olmuşlar. Buna dair hadisler de var . Aşağıda yazılı. Öyleyse furkan evrensel iletişim gücü ile ilgili bir özellik olabilir.
Bu hadisin , hadislerin , kitaplarından kaynağını bulamadım. Kaynağı nakledilmeyen bu hadisi (berakat yayınevinin , altıparmak peygamberler tarihi adlı kitaptan , miraçtan sonra zuhur eden vakıalar başlıklı bölümden alarak , açıklamalar ekleyerek aşağıda yazdım.
Ayrıca aynı kitapta birinci ğöğe çıkmadan önceki gökte dünyâ göğünde (aşağı gökte) mirâcın başlangıcında gördüklerini anlatarak salat ve selâm ona yüce allâhın elçisi şöyle diyor:
1 - bir deryâya (denize) eriştim denizde ve karada ne kadar hayvan var ise o deryâda (denizde) mevcût idi (vardı). (o deniz) muallakta (asılı olarak havada) duruyor ve bir damla damlamıyordu.
(ayrıca birinci kat göğe kadar olan bölümün , yıldızların tümünün içinde bulunduğu dünya göğü (alt gök) olduğu , birinci göğün dolayısıyla 7 göğün , bu göğün üzerinde olduğu bu hadisin devamından anlaşılıyor.).
Açıklama :
Anlaşılan bu hadiste bildirilen canlılar insan ve cin türü ileri akıl seviyesinde olmayan hayvan türü canlılardır. Âyetler ve hadislerle bildirildiği gibi hayvanlarında aklı vardır. Ancak asıl konu edindiğimiz , insanların akıl seviyesine benzer akıllı canlılardır. Aşağıdaki konular bu tür ileri akıl seviyesindeki canlılara dâirdir.
2 - yecûc ve mecûc.Alıntı :
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki,
Cebrâîl aleyhisselam beni yecûc ve mecûc tâifesine iletti. Onları îmâna ve Allâhu teâlâya ibâdete davet ettim".
Açıklama;
Hakkında pek çok hadis olan yecûc ve mecûcun mirâc konusunda olması göklere yapılan yolculuk sebebiyle , uzayda olması muhtemel canlılar olarak düşünülmesi mümkün. Ancak buna dair şüphesiz bir delilim yok. Yecûc ve mecûcun dünyâda olmasıda mümkün olabilir. Zülkarneynin onları hapsettiği ile ilgili âyet ve hadisler var. Zülkarneynin onları dünyada bir yerde hapsetmiş olması mümkün olsada buna dâirde kesin bir bilgim yok. Uzayda olması muhtemel akıllı canlılara bunlar örnektir. Öyleyse yecûc ve mecûc ile ilgili tüm âyetler ve hadisler uzayda hayat konusuyla ilgili olarak incelenmelidir. Bu kavmin akıllı canlılar oldukları fakat insan olmadıkları bildilmiştir.
3 -
Alıntı:
sonra beni şehre ilettiler ki , biri meşrıkta ( doğuda) , diğeri meğribde ( batıda) idi. Bu şehirlerin her birinin iki bin kapısı var idi. İki kapısının uzaklığı bir fersah idi. (bir fersah yaklaşık 5 kilometre).
Açıklama;
2000 kapı var ve her kapı arasındaki uzaklık 5 kilo metre . Öyleyse bu şehirlerin çevresi 2000 x 5 = 10 000 kilo metre. Eğer bu şehirler dairesel şekilde iseler. 10 000 bölü 3,14 = 3 184 , 713 . Yani eğer bu şehirler dâiresel şekilde iseler genişlikleri 3 bin 184 kilo metre olur. Bu kadar büyük bir şehir dünyada yok, bilinen tarihtede yok. Öyleyse bu şehirler dünya dışında , uzayda olan şehirler olabilir.
Ev durumu hesabı;
3 184 000 metrelik çapı olan bu şehrin yarı çapı
1 592 000 metre , alanı 1592 000 x 1 592 000 x 3. 14 = 7 958 216 000 000 metre kare ortalama 2000 metre kare alana bir ev olsa 7 958 216 000 000 bölü 2000 = 3 979 108 ev yapılabilir. Aşağıdaki hesaba göre 44 milyar 160 milyon olan nüfusa göre; 44 160 000 000 bölü 3 979 108 = 11 097 kişi bir evde yaşamak zorunda olacaktır. Öyleyse bu canlıların evleri çok katlı olmak zorundadır . Bir ailede 6 kişi olsa bir evde (11 097 bölü 6 =) 1849 daire olmak zorundadır. Bu türde bir ev ileri teknoloji gerektiren gökdelen türü ev olmak zorundadır. Bu tür bir yerleşimin mümkün olması , dünyanın genişliği ile hesaplanırsa , dünya nüfûsu arttıkça dünyanın insanlar için yeterli olmayacağı endişesine gerek olmadığı , gelişen teknoloji ile uygun çözümlerin bulunabileceği anlaşılır.
A) âd kavminin müminleri.
Alıntı :
"Meşrıkta (doğuda) olan şehrin halkı âd kavminin müminlerinden idi . Sâlih aleyhisselâma îmân getirmişler idi. İbrânî dili konuşurlardı".
Açıklama ;
Öyleyse kurân ve hadislerde bahsedilen âd kavmi ile ilgili tüm bilgiler uzayda hayat konusuyla ilgili olarak incelenmelidir. Bu kavmin akıllı canlılar oldukları , islamı kendilerine tebliğ eden peygamberleri olduğu , cennete çağırıldıkları ve cehennemle uyarıldıkları âyet ve hadislerle bildirilmiştir.
Selam ona Sâlih peygambere îmân etmiş olmalarına gelince. Âd kavmine pek çok peygamber gönderilmiş , sonunda selam ona Hûd peygamber gönderilmiş ve kurânda Hûdun kavmi olarak târif edilmişler. Hûda îmân etmedikleri için helak edildiler. Ardından semûd kavmine Sâlih peygamber gönderildi. Âd kavminden olan müminler ise helak edilmediler. Bu hadiste bildirilen âd kavminden kurtulan müminlerin semûd kavminin peygamberi Sâlihe de îmân ettikleridir.
B)
Alıntı :
"Mağribde (batıda) olan şehir ise süryânî lisâniyle konuşurlardı".
2- devam
Alıntı :
"Her kapıda on bin kişi silâhıyla beklerdi. Her ay bu on bin kişi gider başka on bin kişi gelirdi. Kıyâmete kadar böyle olup , bir gelene bir daha nöbet gelmez".
Açıklama :
Tahmînî bir hesap ;
2000 kapı , her kapıda 10 000 asker. 2000 x 10 000 = 20 000 000 (20 milyon asker). Peygamberimizin yaşadığı çağda insanların toplamı bile ancak bu kadar olabilir. Öyleyse 20 milyon askeri olan iki şehrin dünyâda olması imkansız. Aradan geçen 1400 küsür yılda insanların nüfûsu en az 1000 kat artmış olmalı. Buna rağmen , yeryüzünde 20 milyonlu askeri olan hiç bir ülke yok. Onların sayısı da artıyordur.
20 milyon asker çıkaracak bir toplumun nüfûsu asker sayısının en az 4 katı olmak zorundadır. Öyleyse bu iki şehrin her birinin nüfûsu : (20 000 000 x 4 = 80 000 000 ) 80 milyon her ay , her kapı için 10 000 asker çıkaran topluluğun nüfûsu . Ümmeti Muhammed gibi ortalama 65 yıl yaşıyorsalar , 20 yaşında asker oluyorsalar , 65 yaşına kadar kendilerine nöbet sırası gelmemesi için ; 65 - 19 = 46 yıl başkaları nöbet tutmalıdır. Öyleyse 46 yılın her ayı için(46 x 12 =) 552 ay için , her kapı için 10 000 asker çıkaracak toplum adedinin 552 katı bir toplum var olmalıdır . Öyleyse her kapı için 10 000 asker çıkaran toplum adedi (80 000 000) 80 milyonun 552 katı bir toplum olmalıdır. 80 000 000 (80 milyon ) x 552 = 44 160 000 000 (44 milyar 160 milyon) . Yani bu toplumun nüfûsu 44 milyar civarında olmak zorundadır. Dünyanın şimdiki nüfûsu tahmini olarak 7 milyar civârındadır. Bu iki toplum 1400 yıl önce dünyanın toplam nüfûsunun 6 katı nüfûsa sahip imiş. Aradan geçen 1400 yılda 1000 (bin) kat artmış olsalar her birinin şimdiki nüfusları
(44 160 000 000 x 1000 = 44 160 000 000 000 ) 44 tirilyon 160 milyar olmalıdır.
Bu durumda bu iki şehrin her biri dünya nüfûsunun ( 44 160 milyar bölü 7 milyar = ) 6 308 (6 bin 3 yüz 8) katı nüfûsa sahiptirler.
Alıntı :
"Onları dine davet ettim ve ibâdet talim ettim. Kabul ettiler. Cümlesi islâma geldiler. Onlar bizim kardeşlerimizdir. Onların iyileri , bizim iyilerimizle , onların kötüleri , bizim kötülerimizle olurlar".
4 -
Alıntı :
"Sonra beni üç tâifeye daha ilettiler ki , onlar hâlâ Allâhu teâlâdan gayri düşman bilmezler (Allâhın düşmanlardırlar). Adları (mensek) , tevil) ve (mâiris) dir. Onları dîne davet ettim, kabul etmediler. Cümlesi cehennemde olurlar".
Dip Not: Sörf Yaparken Konuya Takıldım Paylaşmak İstedim Hackhell den Başka Bir Forum Sitesi Bilmediğim İçin Tek Tık Buraya Açtım Hepinize Hayırlı Bayramlar Dilerim >}
Kaynak : En büyük bir » Kurâânâda uzayda hayat -2- Uzayda akıllı canlılar