Lanet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
Fatma Sibel Yüksek



Başbakan Erdoğan'ı İsveç Başbakanı'nın karşısında öyle "boynu bükük" görünce hüzünlendim ister istemez…

AKP'de 'kapatma krizininin' nasıl bir strateji ile yönetileceği konusunda kafalar karışık.

"Artık parti kapatma devri bitmiştir"

diyenlere kendisini fazla kaptıran Başbakan, hazırlıksız yakalandığı bu hamle karşısında 'tahkim edilmiş bir mevzi' bulmakta zorlanıyor. Güvensiz kalelerde vuruşuyor…

Her şeyi bir yana bırakıp savunmaya yönelmenin de, tek başına anayasa değişiklikleri yapıp gerekirse referanduma gitmenin de yüksek riskleri var.

"Kapatsınlar anasını satayım, daha güçlü geliriz!" yaklaşımının moral verici, gaza getirici bir tarafı var ama takkeler öne konulup düşünüldüğünde vaziyet hiç de o kadar basit görünmüyor.

Kapatılma, hele de siyasi yasak AKP için büyük bir yıkım olacaktır.

"Artık parti kapatma devri bitti" diyenleri yanıltan da Başbakan'ın kendisi…

AKP madem ki geleceğini AB ile bütünleşmeye bağlamıştı, öyleyse sonuna kadar da gidilmeliydi. AB'ci takımı "reformlar da reformlar" diye çırpınmakta kendi açısından haklıydı.

Erdoğan, müzakere sürecinde karşısına çıkan her pürüzde

"Biz de yolumuza Ankara kriterleri ile ederiz"

kabadayılığına başvurmasaydı bugün AB'den destek istemeye yüzü olurdu…Kıbrıs'ı satmışsın, ecdadımızın kanını dökerek bize miras bıraktığı kutsal varlıkları "vakıflar yasası" adı altında azınlıklara peşkeş çekmişsin…Diğer istediklerini de yapıverseydin, ne kaybederdin?

Erdoğan, her konuda olduğu gibi AB konusunda da samimiyetsiz bir siyaset izledi. Günün siyasi ihtiyaçlarına göre fikir savunma alışkanlığını terk etmedi. "Milliyetçi olunacak, ol!", "Demokrat olunacak, ol!". Sağcı da biziz, solcu da biziz, memlekete komünizm gelecekse onu da biz getiririz…

Neticede, "içerideki meşru dayakların" yeterli olamayacağını hisseden AKP, AB'den daha etkin bir destek istemeye mecbur kaldı.

Evet, Brüksel'deki siyasi yetkililer klasik açıklamaları yapmışlardı ama bu yeterli değildi. AB, kapatılma davasının üstüne daha güçlü bir biçimde gitmeliydi…

Erdoğan'ın İsveç ziyaretinin 'örtülü amacı' budur. 'Örtülüdür'; çünkü aşağılayıcı ve çifte standartlı yaklaşımları ile Türk halkında tiksinti yaratmaya başlayan AB'den destek istemenin ters tepici bir yönü de olabilir. Türk halkının , bölücü teröre açıkça arka çıkan AB'ye hiçbir güveni ve saygısı kalmamıştır. Böyle bir psikolojik ortamda AB'nin kapısına gitmek, AKP'nin sonunu hızlandırmaktan başka bir işe yaramayabilir…

Neyse ki Başbakan'ın çevresinde bunu akıl edebilecek kimseler hâlâ mevcut. Onun için İsveç ziyaretine 'destek arama turu' görünümü verilmedi. Hatta, giderayak grup toplantısında tansiyon düşürüldü,

"Anayasa Mahkemesi sürecini bekleyeceğjz, biz işimize bakıyoruz"

denildi. Peki neden İsveç? İşte bu sorunun cevabı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni biraz küçük düşürücü mahiyette..

Şöyle ki: Başbakan'ın 'gezme merakı" 'karşılıklılık' ilkesine tabi olan hiç resmi ziyaret imkânı bırakmamıştır. Her ülkeye yılda beşer kez gidildiği için, elde İsveç'ten başka ülke kalmamıştır.

İsveç Başbakan'ı ile Erdoğan'ın ortak basın toplantısında beklenen oldu.

"embedded gazeteci", Kanal 24'ün Avrupa Temsilcisi Saadet Oruç, "ısmarlama" soruyu sordu:

"Sayın İsveç Başbakanı, siz demokratik bir ülkenin başbakanı olarak böyle bir çağda parti kapatılmasını nasıl karşılıyorsunuz?"

İsveç Başbakanı'nın cevabı:

"Nu är det inte en politisk flykting som hälsar på i Rosenbad. Den turkiske premiärministern har hittills klarat maktkampen mot de konservativa krafterna rätt bra.

Ändå ska man inte underskatta utmaningen från riksåklagaren. Det har hänt förr att partier blivit förbjudna. Redan det faktum att en process är möjlig säger mycket om tillståndet i Turkiet

Bir şey anlamadınız değil mi? Doğrudur…

Biz de anlamadık; çünkü adam İsveççe konuştu!

Salonda çeviri de yapılmadığı için, CNN-Türk ve NTV gibi kanallar aptal durumuna düşmeyip canlı yayını bir süre sonra kestiler.

Ama Kanal-7 ve Kanal-24 gibi 'yandan çarklı' televizyonlar, yalakalık olsun diye basın toplantısını sonuna kadar yayınladılar.

Erdoğan'ın memnun bir yüz ifadesiyle kafa sallamasına bakılırsa, İsveç Başbakanı iyi bir şeyler söylemişti(!)

AKP tabanı şimdi bir de İsveççe öğrenmek zorunda kalacak, yazık…

Sakin görünme kararı alan AKP'nin içine düştüğü kafa karışıklığının fotoğrafıdır bu…

Hani anayasanın parti kapatma ile ilgili maddelerini değiştiren bir tasarı hazırlanıyordu?

Gazeteler çarşaf çarşaf yazdı bu çalışmanın detaylarını?

Oysa, önceki gün Kanal-24'te Mustafa Karaalioğlu'nun programına çıkan AKP'nin 'hukuk dehası' Dengir Mir Fırat,

"Böyle bir çalışmamız yok"

dedi. Haydaa!

Savunma mı yazsak? Seçime mi gitsek? Parti mi değiştirsek? AB'nin kollarına mı sığınsak?..

Erdoğan AB kapısında kurtuluş ararken tam o sırada Avrupa Adalet Divanı'nın PKK'yı terör örgütlerin listesinden çıkarıp 'iade-i itibar'da bulunduğu haberi gelmesin mi?

Başbakan'ın durumuna üzüldüm.

Lanet olsun içimdeki bu insan sevgisine!
 
Kurtlar Vadisi Muronun lafını almış yazının sonuna eklemiş Muronun demesi gibi Nedir? Nedir? Nedr? Kimdir? nerde yazar bu Fatma Sibel Yüksek.. Yoksa Emperyalist eytim sonucunda bilinçsiz şekilde yetiştirilmiş kendini çözememiş kapitalist çarkın dişler arsına sıkışmış bir zavallımıdır?
 
Geri
Üst