manashan
New member
- Katılım
- 27 Eki 2007
- Mesajlar
- 164
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Mücahit, müşahit, müteahhit ve her şeye müsait!
Önce mücahittiler. Kendilerini ahir zamanın Sahabe-i Kirami gibi görürlerdi.
Kıyama hazırlanıyorlardı.
Uhut ve Bedir aslanları gibi şanlı olduklarını düşünürlerdi.
Siyonizme lanet ederek yatarlar, masonlara buğuz ederek kalkarlardı.
Gel zaman git zaman siyasete girmeye karar verdiler.
Politik yürüyüşlerinde önce müşahit oldular.
Sandığa giren hak oylarla batılları tasnif ettiler.
Aradan geçen süre içinde gördüler ki ikbal ve istikbal siyasette, orada yürüdüler.
Özal ve Demirel sonrasında çöken merkez sağ kulvara göz kırpmaya başladılar.
Uç veren ekonomik krizler, post modern darbeler ve kavram kargaşaları yollarını aydınlattı.
Derken Milli olanlarlarla, küreselciler diye kırılmalar yaşadılar.
Milli olanlar ilk günkü samimi yürüyüşlerini sürdürürken küreselciler Okyanus ötelerine,
mahfillere açıldılar ve teminatlar verip taahhütlerde bulundular.
İkna etmiş olacaklar ki o mahfillerden müthiş destekler aldılar ve onların desteğiyle
iktidara geldiler.
Gelince de bir anda mücahit ve müşahitlikten müteahhitliğe terfi ettiler.
Dar-ül Harp deyip Türkiye’yi kafir ilan ettiler ve yolsuzluk bağlamında kendilerine manevi
zırhlar ördüler.
Zaman içinde müteahhitliği de aşıp her şeye müsait hale geldiler.
Kendi burjuvazisini yarattılar.
Medyalarını kurdular.
Derin yapılar inşa ettiler.
En önemlisi devleti topyekün ele geçirmeye başladılar.
Bir başka boyut, onlarca yıldır tapındıkları paradigmaları paramparça edip ihtiyaçlarına
göre içtihatlara başladılar.
Kimsesizlerin kimsesiyiz deyip egemenlerin hamisi oldular.
Mazlumların banisiyiz deyip yetimin, garibin, işsizin, yoksulun haramisi oldular.
AB’ye erişmeyi asrı saadet gibi sunmaya başladılar.
Siyonizmle yoldaşlığı İbrahimi dinlerin kardeşliği diye ambalajladılar.
Irak’ta bir milyon Müslüman boğazlanırken lojistik destekler verdiler ama öbür yandan
seçimde istismar adına Gazze katliamını tiyatro malzemesi yaptılar.
Ben de Diyarbakır’a müdahale ederim diyen Barzani küstahını kucaklarken, Denktaş
kahramanını ayaklarına paspas yapmaya kalktılar.
Sorarım size bütün bu sapma veya değişimler ne içindir?
İslam mı, devlet mi, millet mi ne için?
Her şey netice ile ölçüleceğine göre tablo ortadadır:
Bunlarla mukaddes dinimiz reforme edilip kullanılmış, halk sefil olmuş ve devlet de ayağa
düşürülmüştür.
Buna mukabil kendileri yükselmiş de yükselmiştir!
İyi de bu yükseliş nereye mi kadar?
Cevap basit ve tektir:
Karanlığın en kesif olduğu an, aydınlığa en yakın olunan zamandır... Hesap günü
yakınlaşıyor...
SEBAHATTİN ÖNKİBAR
http://www.haberbu.com/haber/Mucahit-musahit-muteahhit-ve-her-seye-musait/66529
Önce mücahittiler. Kendilerini ahir zamanın Sahabe-i Kirami gibi görürlerdi.
Kıyama hazırlanıyorlardı.
Uhut ve Bedir aslanları gibi şanlı olduklarını düşünürlerdi.
Siyonizme lanet ederek yatarlar, masonlara buğuz ederek kalkarlardı.
Gel zaman git zaman siyasete girmeye karar verdiler.
Politik yürüyüşlerinde önce müşahit oldular.
Sandığa giren hak oylarla batılları tasnif ettiler.
Aradan geçen süre içinde gördüler ki ikbal ve istikbal siyasette, orada yürüdüler.
Özal ve Demirel sonrasında çöken merkez sağ kulvara göz kırpmaya başladılar.
Uç veren ekonomik krizler, post modern darbeler ve kavram kargaşaları yollarını aydınlattı.
Derken Milli olanlarlarla, küreselciler diye kırılmalar yaşadılar.
Milli olanlar ilk günkü samimi yürüyüşlerini sürdürürken küreselciler Okyanus ötelerine,
mahfillere açıldılar ve teminatlar verip taahhütlerde bulundular.
İkna etmiş olacaklar ki o mahfillerden müthiş destekler aldılar ve onların desteğiyle
iktidara geldiler.
Gelince de bir anda mücahit ve müşahitlikten müteahhitliğe terfi ettiler.
Dar-ül Harp deyip Türkiye’yi kafir ilan ettiler ve yolsuzluk bağlamında kendilerine manevi
zırhlar ördüler.
Zaman içinde müteahhitliği de aşıp her şeye müsait hale geldiler.
Kendi burjuvazisini yarattılar.
Medyalarını kurdular.
Derin yapılar inşa ettiler.
En önemlisi devleti topyekün ele geçirmeye başladılar.
Bir başka boyut, onlarca yıldır tapındıkları paradigmaları paramparça edip ihtiyaçlarına
göre içtihatlara başladılar.
Kimsesizlerin kimsesiyiz deyip egemenlerin hamisi oldular.
Mazlumların banisiyiz deyip yetimin, garibin, işsizin, yoksulun haramisi oldular.
AB’ye erişmeyi asrı saadet gibi sunmaya başladılar.
Siyonizmle yoldaşlığı İbrahimi dinlerin kardeşliği diye ambalajladılar.
Irak’ta bir milyon Müslüman boğazlanırken lojistik destekler verdiler ama öbür yandan
seçimde istismar adına Gazze katliamını tiyatro malzemesi yaptılar.
Ben de Diyarbakır’a müdahale ederim diyen Barzani küstahını kucaklarken, Denktaş
kahramanını ayaklarına paspas yapmaya kalktılar.
Sorarım size bütün bu sapma veya değişimler ne içindir?
İslam mı, devlet mi, millet mi ne için?
Her şey netice ile ölçüleceğine göre tablo ortadadır:
Bunlarla mukaddes dinimiz reforme edilip kullanılmış, halk sefil olmuş ve devlet de ayağa
düşürülmüştür.
Buna mukabil kendileri yükselmiş de yükselmiştir!
İyi de bu yükseliş nereye mi kadar?
Cevap basit ve tektir:
Karanlığın en kesif olduğu an, aydınlığa en yakın olunan zamandır... Hesap günü
yakınlaşıyor...
SEBAHATTİN ÖNKİBAR
http://www.haberbu.com/haber/Mucahit-musahit-muteahhit-ve-her-seye-musait/66529