denız
New member
- Katılım
- 10 Ocak 2006
- Mesajlar
- 1,557
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Bir varmış ....Bir yokmuş...
Bir zamanlar bir Krallık ve onun Sarayında bir Okul varmış...
5 Asırdır varolan bu Okulda sayısız ilimadamı ve bilgin yetişirmiş..
Ve bu Krallık Sarayında tarihler 905i gösterdiğinde ,
bir kaç Okul öğrencisi biraraya gelip kendi Ordularını kurmaya
karar vermişler...Amaçları yabancı orduları yenmek olan bu Ordunun,
Başkomutanı ALİ adlı bir gençmiş....
Adı gibi....
YENmek için doğmuş ...
Bu orduyu zaferden zafere koşturmak için ant içmiş...
Bayraklarının rengi Sarı ve Kırmızı sembolleride ASLAN olan
bu gençlerin Ordusu , halk tarafından kısa sürede çok sevilmiş...
Öte yandan denizin diğer yakasında aynı Krallıkta ,
ama bostanda yaşayan lambacılar varmış...
Saray gençlerini taklit edip, kendilerini gösterme çabasındalarmış...
Kuruldukları yer olan yokluderede lambacılar Saraylıları düelloya
davet etmişler...
Papazın çayırında karşı karşıya geldiklerinde Saraylıların yarısı
deniz engeli nedeniyle bu mücadeleye gelememiş...
Ama Saraylılar yarım Orduyla bütün lambacıları perişan edip ,
7 yerlerini işgal etmişler...
Bozguna uğrayan lambacılar ne yapacaklarını şaşırıp senelerce
kendilerine gelememişler...
Gel zaman git zaman Saray ordusundaki bölünmeden ve Saraylıların
Ordusunu, halkını, sadece Saray içinden "Seçme"
insan ; "Seçme" askerlerden oluşturma niyeti , lambacılara fırsat olmuş...
Lambacılar bundan faydalanıp zenginlerin yardımıyla halka
Şirinlik muskası dağıtıp sayılarını arttıracak yöntemler
geliştirmişler ve bunda "Arabacılar" denen diğer ordu gibi
başarılı olmuşlar...
Ta ki 2 kule arasında sıkışıp kalan SARAY Halkına
yeni bir KRAL gelene kadar...
Bu METİN kişi inanılmaz OK atarmış TAY üzerinden...
Attığı Oklar öyle isabetli ve güçlüymüş bir gün attığıyla KALESİNİ
yıkmış lambacıların...
Halk arasında efsane haline gelen bu TAÇSIZ KRAL sayesinde
HALKIN SARAY sevgisi ve sayısı iki kule arasından çıkıp
KRALLIĞIN tüm sınırlarına yayılmış...
Servetleri reddedip SARAYINA gelen bu METİN kişiyle
SARAY Ordusunun Krallık içinde ele geçirmediği Kale ,
kazanmadığı Zafer kalmamış...
Sonra büyük bir kıtlık dönemine girilmiş...
Lambacılar , Arabacılar ve yeni oluşan bir Laz ordusunun
hükümleri ve güçleri artmış...
Yinede SARAY HALKI zaferlere hasret ama giderek artan coşku ve
sevgiyle Ordusunu teşvik ediyormuş...
Aç ve susuz kalmışlar , ama SEVDALARINI asla terketmemişler..
Öyle bir güçle sevmişler ki ; 14 ASIR 14 gün gibi geçmiş...
ORDUNUN başarısındaki esas temel HALKININ
karşılıksız sevgisi ve desteğiymiş...
Bu büyük ve sabırlı HALKI sayesinde tekrar eski bolluk günlerine
dönmüşler...İlerleyen zaman içinde büyüyen SARAY Ordusuna
çeşitli lejyoner askerler katılmış...
Bazıları komutan düzeyindeymiş...
Bunlardan ASLAN YÜREKLİ olanı Saray Ordusunun
bir Zaferi sonrası onbinlerce lambacının arasından tek başına
sıyrılıp Sarı-Kırmızı BAYRAĞI lambacıların merkezine ve tam
Kalelerinin ortasına dikivermiş...
O BAYRAK ordan çıkmamış...
Yıkılmış ortalık ...Bu olayla TARİHE geçmiş...
ULUBATLI lakaplı bu lejyoner tekrar yurduna dönünce
yerine komutanlığa eski bir Ordu mensubu olan
bir İMPARATOR gelmiş...
Davranışları , hareketleri , yüreğiyle gerçek bir İMPARATOR...
Ama elinde sadece içi geçmiş bitmiş denilen bir asker yığını varmış...
Bu yığının arasına 3 tane lejyoner istemiş...
3 üde yaşlıymış gelenlerin , ama özellikle
HACI olanı dünyaca tanınan çok usta bir savaşçıymış...
Uzaktan attığı çok isabetli TOP atışlarıyla düşmanları yerle bir
etmekte üstüne yokmuş , diğeri tecrübeli
bir KALE ustasıymış ,önündeki diğer yaşlı Lejyonerde çok yetenekli
bir savunma hattı kurucusuymuş...
İMPARATORUN kurduğu bu Ordu
çok çalışarak , azmederek ve HALKININ inanılmaz desteğiyle
önce 4 yılda Krallık içindeki tüm savaşları kazanmışlar...
Ardından sıra yabancı Krallıklarla mücadeleye gelmiş...
İMPARATORU , ORDUSU ve HALKIYLA bütünleşen
SARAYLILAR yıllarca Avrupa’da ezilmiş , horgörülmüş halkların
yegane temsilcisi olmuş ve onların intikamını bütün sömürgecileri
tek tek hiç yenilmeden yerle bir ederek almış...
SARAYLILAR özellikle ^Kırmızı Urbaların^ kabusu olmuş...
Milenyum tarihinde konfederasyonlar arasındaki en büyük 2. Savaşıda
kazanıp Krallığına geri dönmüşler...
TARİHİN en büyük DESTANLARINI yazanlar layık oldukları şekilde
karşılanmışlar...
Yer-Gök ...
SARI ve KIRMIZI kesmiş..
Bunu hazmedemeyen lambacılar ve arabacılar
aralarında "Kutsal ittifak " kurup Krallık halkını ve meclisi SARAY a
karşı ayaklandırmak ve kendine kukla bir
Konfederasyon yapmak için yürüyüşler
düzenleyip Yıldırım başkomutanları nezdinde çeşitli
harekatlara girişmişler...
Sonuç tüm HALKLARIN okkalı birer tokatıyla başarısız olmuş...
Şeref meselesi yapılan bir yarışmanın Ödülü olan 3 YILDIZIDA önce
SARAY Ordusu ve HALKI bileğinin hakkı ve gücüyle alınca iyice çıldıran
ve çaresiz kalan lambacılar ve arabacılar usta lejyoner
arayışına girişmişler...
Onlarda yeniçerilerinin "İsterüz ü" karşısında servetler ödeyerek ,
yeni bir HACI , yeni bir FATİH ,
yaratmak için yırtınmışlar ,ama suni maketini bile bulamamışlar ,
yeni bir SARAY olmak istemişler ama barınak bile olamamışlar...
Onlar bu zaferlerin taklidi - hayali ile yaşarken , çok az takviyeli
SARAYLILAR en büyük savaşın galibi olarak ,
AY-YILDIZ ve KRALLIK adına tüm
DÜNYAYI fethetmekten henüz geri dönmüş...
Her gittikleri seferdede Tarihe yeni bir
Altın Sayfa eklemişler...
................................
Bu SARAY ın adının
GALATASARAY olduğunu söyler atalarımız ...
---------------------------------------------------------------
Bu Yazıdaki herşey hayal ürünüdür...
MASAL olduğu bellidir...
Böyle bir DESTANIN gerçek olması mümkün müdür...?
Değildir...???
Şaibedir ... Şaibe...???
Masaldır... MASAL....?????
-------------------------------------
(Bu yüzyıllık MASAL hep devam edecek....)
Edip GÜRMAN'a teşekkürler..
Bir zamanlar bir Krallık ve onun Sarayında bir Okul varmış...
5 Asırdır varolan bu Okulda sayısız ilimadamı ve bilgin yetişirmiş..
Ve bu Krallık Sarayında tarihler 905i gösterdiğinde ,
bir kaç Okul öğrencisi biraraya gelip kendi Ordularını kurmaya
karar vermişler...Amaçları yabancı orduları yenmek olan bu Ordunun,
Başkomutanı ALİ adlı bir gençmiş....
Adı gibi....
YENmek için doğmuş ...
Bu orduyu zaferden zafere koşturmak için ant içmiş...
Bayraklarının rengi Sarı ve Kırmızı sembolleride ASLAN olan
bu gençlerin Ordusu , halk tarafından kısa sürede çok sevilmiş...
Öte yandan denizin diğer yakasında aynı Krallıkta ,
ama bostanda yaşayan lambacılar varmış...
Saray gençlerini taklit edip, kendilerini gösterme çabasındalarmış...
Kuruldukları yer olan yokluderede lambacılar Saraylıları düelloya
davet etmişler...
Papazın çayırında karşı karşıya geldiklerinde Saraylıların yarısı
deniz engeli nedeniyle bu mücadeleye gelememiş...
Ama Saraylılar yarım Orduyla bütün lambacıları perişan edip ,
7 yerlerini işgal etmişler...
Bozguna uğrayan lambacılar ne yapacaklarını şaşırıp senelerce
kendilerine gelememişler...
Gel zaman git zaman Saray ordusundaki bölünmeden ve Saraylıların
Ordusunu, halkını, sadece Saray içinden "Seçme"
insan ; "Seçme" askerlerden oluşturma niyeti , lambacılara fırsat olmuş...
Lambacılar bundan faydalanıp zenginlerin yardımıyla halka
Şirinlik muskası dağıtıp sayılarını arttıracak yöntemler
geliştirmişler ve bunda "Arabacılar" denen diğer ordu gibi
başarılı olmuşlar...
Ta ki 2 kule arasında sıkışıp kalan SARAY Halkına
yeni bir KRAL gelene kadar...
Bu METİN kişi inanılmaz OK atarmış TAY üzerinden...
Attığı Oklar öyle isabetli ve güçlüymüş bir gün attığıyla KALESİNİ
yıkmış lambacıların...
Halk arasında efsane haline gelen bu TAÇSIZ KRAL sayesinde
HALKIN SARAY sevgisi ve sayısı iki kule arasından çıkıp
KRALLIĞIN tüm sınırlarına yayılmış...
Servetleri reddedip SARAYINA gelen bu METİN kişiyle
SARAY Ordusunun Krallık içinde ele geçirmediği Kale ,
kazanmadığı Zafer kalmamış...
Sonra büyük bir kıtlık dönemine girilmiş...
Lambacılar , Arabacılar ve yeni oluşan bir Laz ordusunun
hükümleri ve güçleri artmış...
Yinede SARAY HALKI zaferlere hasret ama giderek artan coşku ve
sevgiyle Ordusunu teşvik ediyormuş...
Aç ve susuz kalmışlar , ama SEVDALARINI asla terketmemişler..
Öyle bir güçle sevmişler ki ; 14 ASIR 14 gün gibi geçmiş...
ORDUNUN başarısındaki esas temel HALKININ
karşılıksız sevgisi ve desteğiymiş...
Bu büyük ve sabırlı HALKI sayesinde tekrar eski bolluk günlerine
dönmüşler...İlerleyen zaman içinde büyüyen SARAY Ordusuna
çeşitli lejyoner askerler katılmış...
Bazıları komutan düzeyindeymiş...
Bunlardan ASLAN YÜREKLİ olanı Saray Ordusunun
bir Zaferi sonrası onbinlerce lambacının arasından tek başına
sıyrılıp Sarı-Kırmızı BAYRAĞI lambacıların merkezine ve tam
Kalelerinin ortasına dikivermiş...
O BAYRAK ordan çıkmamış...
Yıkılmış ortalık ...Bu olayla TARİHE geçmiş...
ULUBATLI lakaplı bu lejyoner tekrar yurduna dönünce
yerine komutanlığa eski bir Ordu mensubu olan
bir İMPARATOR gelmiş...
Davranışları , hareketleri , yüreğiyle gerçek bir İMPARATOR...
Ama elinde sadece içi geçmiş bitmiş denilen bir asker yığını varmış...
Bu yığının arasına 3 tane lejyoner istemiş...
3 üde yaşlıymış gelenlerin , ama özellikle
HACI olanı dünyaca tanınan çok usta bir savaşçıymış...
Uzaktan attığı çok isabetli TOP atışlarıyla düşmanları yerle bir
etmekte üstüne yokmuş , diğeri tecrübeli
bir KALE ustasıymış ,önündeki diğer yaşlı Lejyonerde çok yetenekli
bir savunma hattı kurucusuymuş...
İMPARATORUN kurduğu bu Ordu
çok çalışarak , azmederek ve HALKININ inanılmaz desteğiyle
önce 4 yılda Krallık içindeki tüm savaşları kazanmışlar...
Ardından sıra yabancı Krallıklarla mücadeleye gelmiş...
İMPARATORU , ORDUSU ve HALKIYLA bütünleşen
SARAYLILAR yıllarca Avrupa’da ezilmiş , horgörülmüş halkların
yegane temsilcisi olmuş ve onların intikamını bütün sömürgecileri
tek tek hiç yenilmeden yerle bir ederek almış...
SARAYLILAR özellikle ^Kırmızı Urbaların^ kabusu olmuş...
Milenyum tarihinde konfederasyonlar arasındaki en büyük 2. Savaşıda
kazanıp Krallığına geri dönmüşler...
TARİHİN en büyük DESTANLARINI yazanlar layık oldukları şekilde
karşılanmışlar...
Yer-Gök ...
SARI ve KIRMIZI kesmiş..
Bunu hazmedemeyen lambacılar ve arabacılar
aralarında "Kutsal ittifak " kurup Krallık halkını ve meclisi SARAY a
karşı ayaklandırmak ve kendine kukla bir
Konfederasyon yapmak için yürüyüşler
düzenleyip Yıldırım başkomutanları nezdinde çeşitli
harekatlara girişmişler...
Sonuç tüm HALKLARIN okkalı birer tokatıyla başarısız olmuş...
Şeref meselesi yapılan bir yarışmanın Ödülü olan 3 YILDIZIDA önce
SARAY Ordusu ve HALKI bileğinin hakkı ve gücüyle alınca iyice çıldıran
ve çaresiz kalan lambacılar ve arabacılar usta lejyoner
arayışına girişmişler...
Onlarda yeniçerilerinin "İsterüz ü" karşısında servetler ödeyerek ,
yeni bir HACI , yeni bir FATİH ,
yaratmak için yırtınmışlar ,ama suni maketini bile bulamamışlar ,
yeni bir SARAY olmak istemişler ama barınak bile olamamışlar...
Onlar bu zaferlerin taklidi - hayali ile yaşarken , çok az takviyeli
SARAYLILAR en büyük savaşın galibi olarak ,
AY-YILDIZ ve KRALLIK adına tüm
DÜNYAYI fethetmekten henüz geri dönmüş...
Her gittikleri seferdede Tarihe yeni bir
Altın Sayfa eklemişler...
................................
Bu SARAY ın adının
GALATASARAY olduğunu söyler atalarımız ...
---------------------------------------------------------------
Bu Yazıdaki herşey hayal ürünüdür...
MASAL olduğu bellidir...
Böyle bir DESTANIN gerçek olması mümkün müdür...?
Değildir...???
Şaibedir ... Şaibe...???
Masaldır... MASAL....?????
-------------------------------------
(Bu yüzyıllık MASAL hep devam edecek....)
Edip GÜRMAN'a teşekkürler..