asabi
New member
- Katılım
- 7 Ocak 2006
- Mesajlar
- 82
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0

Mevlânâ, Bediüzzaman'ı misafir etti
İsmail Berk
Yağmurlu bir gün, 1960 Mart’ı. Isparta’dan çıkan araç, bütün güvenlik ve arama koridorlarını aşıp Konya’ya ulaşmıştı. Bardaktan boşalırcasına rahmet yüklü bereketin sağanağı, atmosferi yere indirmişti adeta.
Araçta, veda yolculuğuna çıkmış bir zat vardı. Beklenmedik bir kararla “Urfa’ya” deyip, hususî iki talebesiyle yola çıkmıştı. Isparta’dan ayrıldığını fark eden dönemin idarecileri tedirgin olmuş ve o zatın nereye gittiğini bilmek istiyorlardı. O ise dünyadan veda etmeye hazırlanıyordu.
Veda duraklarından biri de Hazreti Mevlânâ idi. Göz gözü görmez bir rahmet tecellisi içinde, bütün kontrol noktalarının devre dışı kaldığı bir inayetle, Konya’dan geçmişti. Selefi Mevlânâ’ya “Allah’a ısmarladık” diyerek. El sallamıştı, buğulu camın arkasından makama. Hareket halinde birbirlerini görmüştü ikisi de. Madde ile mânânın birleştiği özel bir halde. Dünyevî ve uhrevî âlemlerin bir birine geçit verdiği bir ikram-ı İlâhî sadedinde.
Aralarında, yağmurun bahara hazırlık yapan müstesna halinden kaynaklanan merhamet eseri vardı. Biri sevgi ve aşkın rahmet tezahürü, diğeri ise bu asrın şefkat timsaliydi. Kesif âlemin hızlı ve ani bu buluşma anı, halleşmenin manevî ikliminde birbirleriyle hemhal eden bir haletin asra düşen Kur’ân gölgesi ve Resulullah muhabbetiydi.
Zamanın sonsuza açılan penceresindeki buluşmaları ise hâlâ devam ediyor. Bunun maddî âlemdeki yansıması ise, kalpten kalbe Anadolu’dan bütün dünyaya verdikleri ortak mesajları ve bu asrın mesnevisi olan nur risaleleri ile devam eden fikri ve asli buluşmalarıydı.
Geçen Pazar, bu buluşmanın ev sahibi Mevlânâ diyarı Konya’ydı. Manevî sultan Mevlânâ ve onun ismiyle şereflenmiş mekân; Mevlânâ Kültür Merkezindeydik. “Ya Hazret-i Mevlânâ” ilâhisi ile başlayan sema gösterisi, misafirleri karşılayan mehter marşı, Selçuklu ile Osmanlı’nın da buluşma sahneleriydi.
Salon doluydu. Salon dışında da aktiviteler vardı. Beş bin kişilik buluşma zemini hazırdı. Zaten programın adı da “Bediüzzaman Buluşmaları-2” olarak duyurulmuştu. Peygamber Efendimizin manevî şahsiyetine hürmeten ve onun isminin en çok zikredildiği bir gönüller buluşmasıydı.
Zamanın yeteneği, veda görüşmesinin günümüze düşen sonuçlarını, Bediüzzaman’ın talebeleri olarak takdim etmişti mirasını. Yüzyıla, insanlığa, dünyanın sulh ve sükununa. Peygamber aşkıyla ve tefekkür yoluyla.
Talebeleri Mustafa Sungur, Mustafa Türkmenoğlu, Mehmet Fırıncı ve Mehmet Birinci bir aradaydılar. Mütavazi, hallerine razı, gördükleri manzaranın ruhlardaki inşirahı ile mutlu ve şükür babında kısa konuşan ağabeylerdi.
Mehmet Kutlular, organizasyonun açış konuşmasını yaptı. Risâle-i Nur’daki Peygamber sevgisini nazara verdi. Konya temsilcimiz Said Çamkerten, organizasyonun başarısından memnundu. Hoşgeldin takdimi yaptı. Tam bir takım ruhu sergilediler. Panel yöneticisi, coşku ve aksiyon insanı muhterem Halil Uslu ise, yılların ümidini diri görmenin hazzı içindeydi. Kitleyi heyecan dalgasına boğdu.
Konuşmacılardan Gürbüz Aksoy, ilmin onuru bir akademik tahlille sivil toplum ve ahlâk konusunu işledi. Eğitimci Vehbi Vakkasoğlu, Peygamber sevgisi ve ahlâkı üzerinde durdu. “Gönlü gönlümüz olsun” duasıyla anlamlı mesajlar verdi. Etkileyiciydi.
Bediüzzaman araştırmacısı, Nur ailesinin kalem erbabı İslâm Yaşar ise, “Aile ve Ahlâk” konusunda “Muhammedî Muhabbete” değindi. Cennet amellerinden güzel ahlâkın aileyi cennet yapmasına vurgu yaptı. Müşfikti ve mütebessimdi.
İlahiyatçı-hukukçu Ali Çetinkaya ise, dünyevileşmeye dikkat çekti. “Asıl hayat ahiret, hedef ise Allah rızası” temasını işledi. Seri ve akıcıydı. 45 yıl sonra dünyevî vedanın, uhrevi meyveleri bize dönmüş ve böylesi bir buluşmanın güzel adımları atılmıştı.
Müeddeb hali ve el bağlayan duruşu ile Peygamber Efendimize ait şiirlerini ve tefekkürî halini salona iz bıraktıran Dursun Ali Erzincanlı, teşbihte hata olmasın Bilâl-i Habeşi gibiydi.
Takdimci, eğitimci ve programın emektarlarından Cafer Hocanın son teşekkürü ile yeni bir buluşma dileğiyle ayrıldık. Hakkı, Ahmet, İsmail, İbrahim, Sedat Beylere ve ismini sayamadığım binlerce gönül dostuna teşekkürler.
Evet Mevlânâ, Bediüzzaman’ın ruhaniyatını ve talebelerini misafir etmişti. Bu beraberlik devam edecektir. Ebede kadar.
Kaynak: Yeni Asya