€rd@ls10
Altın Üye
- Katılım
- 2 Ocak 2008
- Mesajlar
- 16,867
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
NASIL SÖYLENİR BİLMEM Kİ
Boyumdan büyük hayallerde sevişirken seninle
Tahahütlü sancıların timsah sinsiliği gölgeliyor dudaklarını
Ki bundandır soluğumun titremesi
Bir pencere aralıyor gülüşün
Ayazında kalıyorum son baharın
Üşüyorum…
Uzadıkça uzayan bir hikayeyle
Mest oluyor ellerimiz
Bense kahramanı zannediyorum kendimi
Beklide bin yıl sürecek hikayenin
Ölümsüzleşiyorum işte…
Ölüme nispet yaparcasına
Bırakıyorum kendimi boşluğa
Düşüyorum…
Nasıl söylesem bilmem ki
Anlamları kelimeleştiremiyor bu kez
Ama dağarcığımdaki bütün kelimeler
Hep aynı limana demirler
Aynı anlama kavuşur zihnimde
Lakin anlamları kelimeleştiremiyorum bu kez
Senli hayallerimin ortasında
Kolları olmayan bir tanrı karşıladı beni
Bir sancı hissettim o lahza,
Tütün kadar acı, tütün kadar keyifli
Savaşta kesmişler kollarını
Ben tanrılar yaralanmaz bilirdim
Nasıl söylesem bilmem ki
Salı pazarı kadar kalabalık zihnim
Kalabalık ve dağınık…
Bir çocuk geçmişimi oynuyor sanki
Pazarın hemen solundaki sinema salonunun
Duvarında bir afiş
Afişte siyah-beyaz fotoğraflarım
Fotoğrafların altında büyük puntolarla
“ ölümsüzlük hikayesi “
Bir çocuk geçmişimi oynuyor sanki
Yalnız silinen bir şeyler var dünden
Çalınan fotoğraflar,
Ya da fotoğraflanmamış anlar
Hiçbir kayıtta izine rastlanmayan
Ancak yaşadığım-yaşanılan
Bir şeyler var dünden silinen
Nasıl anlatsam bilmem ki
Zihnim kaybetmişken kendini
Dudaklarına yansıyan süliyetler
Ürpertiyor yorgun kalbimi
Titriyor soluğum…
Beklide titrediği için soluğum
Dudaklarına yansıyor yaşlı timsahların sinsiliği
Anlatamıyorum işte
Kaç zamandır cevapsız suallerle boğuşuyor zihnim
Korkunç kabuslarla bölünüyor berrak hayallerim
Kan kokuları alıyorum her seher vakti
Belkide yeniden doğuruyorum kendimi
Nasıl anlatsam bilmem ki
Sana bırakıyorum sözü
alıntı
Boyumdan büyük hayallerde sevişirken seninle
Tahahütlü sancıların timsah sinsiliği gölgeliyor dudaklarını
Ki bundandır soluğumun titremesi
Bir pencere aralıyor gülüşün
Ayazında kalıyorum son baharın
Üşüyorum…
Uzadıkça uzayan bir hikayeyle
Mest oluyor ellerimiz
Bense kahramanı zannediyorum kendimi
Beklide bin yıl sürecek hikayenin
Ölümsüzleşiyorum işte…
Ölüme nispet yaparcasına
Bırakıyorum kendimi boşluğa
Düşüyorum…
Nasıl söylesem bilmem ki
Anlamları kelimeleştiremiyor bu kez
Ama dağarcığımdaki bütün kelimeler
Hep aynı limana demirler
Aynı anlama kavuşur zihnimde
Lakin anlamları kelimeleştiremiyorum bu kez
Senli hayallerimin ortasında
Kolları olmayan bir tanrı karşıladı beni
Bir sancı hissettim o lahza,
Tütün kadar acı, tütün kadar keyifli
Savaşta kesmişler kollarını
Ben tanrılar yaralanmaz bilirdim
Nasıl söylesem bilmem ki
Salı pazarı kadar kalabalık zihnim
Kalabalık ve dağınık…
Bir çocuk geçmişimi oynuyor sanki
Pazarın hemen solundaki sinema salonunun
Duvarında bir afiş
Afişte siyah-beyaz fotoğraflarım
Fotoğrafların altında büyük puntolarla
“ ölümsüzlük hikayesi “
Bir çocuk geçmişimi oynuyor sanki
Yalnız silinen bir şeyler var dünden
Çalınan fotoğraflar,
Ya da fotoğraflanmamış anlar
Hiçbir kayıtta izine rastlanmayan
Ancak yaşadığım-yaşanılan
Bir şeyler var dünden silinen
Nasıl anlatsam bilmem ki
Zihnim kaybetmişken kendini
Dudaklarına yansıyan süliyetler
Ürpertiyor yorgun kalbimi
Titriyor soluğum…
Beklide titrediği için soluğum
Dudaklarına yansıyor yaşlı timsahların sinsiliği
Anlatamıyorum işte
Kaç zamandır cevapsız suallerle boğuşuyor zihnim
Korkunç kabuslarla bölünüyor berrak hayallerim
Kan kokuları alıyorum her seher vakti
Belkide yeniden doğuruyorum kendimi
Nasıl anlatsam bilmem ki
Sana bırakıyorum sözü
alıntı