Börteçine9
New member
11 ayın sultanı olarak bilinen ‘kutlu’ bir Ramazan ayını daha geride bıraktık.
‘Tövbe’, ‘mağfiret’, ‘nefse hakimiyet’, ‘yardımlaşma’ ve ‘dayanışma’ ayı olan bir Ramazan daha, sanki ‘göz açıp kapayıncaya kadar’ bir süre içerisinde geçip gidiverdi ömrümüzden.
‘İnananlar’, ‘iman edenler’, Ramazan ayının ‘kutsal niteliğine’ uygun olarak oruçlarını tuttular, ‘hiçbir karşılık’ beklemeden yaradana ‘kulluk’ vazifelerini yerine getirdiler.
‘İnanmayanlar’, Ramazan ayını ‘sosyal bir işkence’ olarak algıladılar, ‘inanıyormuş gibi’ görünenler de bu ayı ‘gösteriş’ için araç olarak değerlendirdiler.
Kimileri, şafak sökümünden havanın kararmasına kadar geçen süre içinde ‘aç kalmak’ ile ‘ibadeti’ birbirine karıştırıp Allah katında ‘muteber’ bir kul olacakları zannına kapıldılar.
Kimileri ebeveynlerinden gördükleri ‘bir geleneği’ yerine getirdiler, kimileri ‘zayıflamak’, ‘diyet yapmak’, ‘sağlıklı kalmak’ için oruç tutmayı tercih ettiler.
Kimileri ise ‘oruç tutmadıkları’ halde, çevrelerine ‘tutuyormuş’ izlenimi vermeye çalıştılar.
Kişilerin ‘gerçek’ niyetini tabii ki Allah bilir.
* * *
Amma velakin ‘kullardan saklanamayan’ bir takım gerçekler de var.
Ramazan ayı, ne yazık ki bu sene de ‘kutsal amacına’ uygun olmayan bir takım ‘çarpık’ görüntülere sahne oldu.
‘Nefisler’ imanın önüne geçti, ‘günahlar’ dağlar gibi sıraya girdi.
‘Mutlu azınlık’ ile ‘mutsuz çoğunluk’ arasındaki ‘sosyal ayrışma’, doruk noktasına ulaştı.
‘Çalışmadan’, ‘üretmeden’, ‘rantiye’ gelirleri ile ‘yalılarda’, ‘konaklarda’, ‘şatolarda’ ‘malikanelerde’, krallara layık ‘mutlu’ bir hayat sürdürenler, ‘körler sağırlar, birbirini ağırlar’ hesabı, ‘beş yıldızlı’ otellerde, ‘lüks’ restaurantlarda ‘birbirleri’ için iftar yemekleri verdiler.
‘Çengiler’, ‘çalgıcılar’, ‘revü kızları’ eşliğinde, kilosu ‘85 milyon’ liraya satılan ‘Medine’ hurmaları, kilosu ‘120 milyon’ liraya kapışılan leziz peynirler, birbirinden enfes ‘ithal meyve tabakları’ ile süslenen ziyafet sofralarında, içine ‘altın tozu’ konulan çorbalara kaşık salladılar.
‘Devleti’ nasıl soyacakları, ‘milleti’ nasıl sömürebilecekleri, ‘daha çok’ nasıl çalıp çırpabilecekleri üzerine ‘fikir cimnastikleri’ yaptılar.
Fakirler için kurulan ‘iftar’ çadırlarını bile ‘rant’ aracı haline getirmeye çalıştılar.
İbadeti, ‘oy’ için ‘meze’ yapmaya kalkıştılar.
* * *
‘Değişim’, ‘dönüşüm’ ekseninde geçirdiğimiz ‘kimlik erozyunu’ yüzünden, bayramları bile doğru dürüst kutlayamıyoruz artık.
Bayramlarımızı da elimizden aldılar.
Ramazan bayramı ‘şeker’ bayramına dönüştü.
Kurban bayramı da ‘et’ bayramı olarak anılıyor ne yazık ki.
‘Şikayet’ değil, ‘icra’ makamında olan zatlardan biri şöyle kükrüyor:
- “Bakıyorsunuz, bayram adını değiştirdi. Ne oldu bayramın adı? Tatil. Olmaz. Adını bir başka türlü de değiştirmişler şimdi. Şeker bayramı. Bu dört dörtlük bir Ramazan bayramı, ne Şeker bayramı. Yani buna bir kültürel erozyon denir.”
Allahın bir kulu çıkıp da kendisine sormuyor:
“Tamam, doğru diyorsunuz beyefendi.
Ama tam 6 yıldan beri iktidardasınız!
Bu altı yıl boyunca ‘küpünüzü’ doldurmaktan başınızı kaldırıp, Ramazan Bayramlarının 'şeker bayramı' olarak anılmaması için ne yaptınız?”
Sahi ya, ne yaptılar?
Hatırlayan var mı?
İsrafil KUMBASAR
KaynaK
‘Tövbe’, ‘mağfiret’, ‘nefse hakimiyet’, ‘yardımlaşma’ ve ‘dayanışma’ ayı olan bir Ramazan daha, sanki ‘göz açıp kapayıncaya kadar’ bir süre içerisinde geçip gidiverdi ömrümüzden.
‘İnananlar’, ‘iman edenler’, Ramazan ayının ‘kutsal niteliğine’ uygun olarak oruçlarını tuttular, ‘hiçbir karşılık’ beklemeden yaradana ‘kulluk’ vazifelerini yerine getirdiler.
‘İnanmayanlar’, Ramazan ayını ‘sosyal bir işkence’ olarak algıladılar, ‘inanıyormuş gibi’ görünenler de bu ayı ‘gösteriş’ için araç olarak değerlendirdiler.
Kimileri, şafak sökümünden havanın kararmasına kadar geçen süre içinde ‘aç kalmak’ ile ‘ibadeti’ birbirine karıştırıp Allah katında ‘muteber’ bir kul olacakları zannına kapıldılar.
Kimileri ebeveynlerinden gördükleri ‘bir geleneği’ yerine getirdiler, kimileri ‘zayıflamak’, ‘diyet yapmak’, ‘sağlıklı kalmak’ için oruç tutmayı tercih ettiler.
Kimileri ise ‘oruç tutmadıkları’ halde, çevrelerine ‘tutuyormuş’ izlenimi vermeye çalıştılar.
Kişilerin ‘gerçek’ niyetini tabii ki Allah bilir.
* * *
Amma velakin ‘kullardan saklanamayan’ bir takım gerçekler de var.
Ramazan ayı, ne yazık ki bu sene de ‘kutsal amacına’ uygun olmayan bir takım ‘çarpık’ görüntülere sahne oldu.
‘Nefisler’ imanın önüne geçti, ‘günahlar’ dağlar gibi sıraya girdi.
‘Mutlu azınlık’ ile ‘mutsuz çoğunluk’ arasındaki ‘sosyal ayrışma’, doruk noktasına ulaştı.
‘Çalışmadan’, ‘üretmeden’, ‘rantiye’ gelirleri ile ‘yalılarda’, ‘konaklarda’, ‘şatolarda’ ‘malikanelerde’, krallara layık ‘mutlu’ bir hayat sürdürenler, ‘körler sağırlar, birbirini ağırlar’ hesabı, ‘beş yıldızlı’ otellerde, ‘lüks’ restaurantlarda ‘birbirleri’ için iftar yemekleri verdiler.
‘Çengiler’, ‘çalgıcılar’, ‘revü kızları’ eşliğinde, kilosu ‘85 milyon’ liraya satılan ‘Medine’ hurmaları, kilosu ‘120 milyon’ liraya kapışılan leziz peynirler, birbirinden enfes ‘ithal meyve tabakları’ ile süslenen ziyafet sofralarında, içine ‘altın tozu’ konulan çorbalara kaşık salladılar.
‘Devleti’ nasıl soyacakları, ‘milleti’ nasıl sömürebilecekleri, ‘daha çok’ nasıl çalıp çırpabilecekleri üzerine ‘fikir cimnastikleri’ yaptılar.
Fakirler için kurulan ‘iftar’ çadırlarını bile ‘rant’ aracı haline getirmeye çalıştılar.
İbadeti, ‘oy’ için ‘meze’ yapmaya kalkıştılar.
* * *
‘Değişim’, ‘dönüşüm’ ekseninde geçirdiğimiz ‘kimlik erozyunu’ yüzünden, bayramları bile doğru dürüst kutlayamıyoruz artık.
Bayramlarımızı da elimizden aldılar.
Ramazan bayramı ‘şeker’ bayramına dönüştü.
Kurban bayramı da ‘et’ bayramı olarak anılıyor ne yazık ki.
‘Şikayet’ değil, ‘icra’ makamında olan zatlardan biri şöyle kükrüyor:
- “Bakıyorsunuz, bayram adını değiştirdi. Ne oldu bayramın adı? Tatil. Olmaz. Adını bir başka türlü de değiştirmişler şimdi. Şeker bayramı. Bu dört dörtlük bir Ramazan bayramı, ne Şeker bayramı. Yani buna bir kültürel erozyon denir.”
Allahın bir kulu çıkıp da kendisine sormuyor:
“Tamam, doğru diyorsunuz beyefendi.
Ama tam 6 yıldan beri iktidardasınız!
Bu altı yıl boyunca ‘küpünüzü’ doldurmaktan başınızı kaldırıp, Ramazan Bayramlarının 'şeker bayramı' olarak anılmaması için ne yaptınız?”
Sahi ya, ne yaptılar?
Hatırlayan var mı?
İsrafil KUMBASAR
KaynaK