Referandum süreci, Devlet Bahçeli ve MHP...

türk ocağı

serdengeçti
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
1,813
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Taceddin Dergahı
Müesses Nizam” adacığında göçük altına kalan bir yalnız lider ve yönetimi:
Devlet Bahçeli ve MHP…​

Referandum neticeleri ile Türk siyâsetinde bir fay kırıldı ve MHP Lideri Devlet Bahçeli ve üst yönetimi fayın bir tarafında, MHP tabanının çok önemli bir bölümü diğer tarafında kaldı. Görünen o ki, kırılan fayın iki yakası bundan böyle birbirinden biteviye uzaklaşacak.

MHP’nin geleceği için iki fay arasındaki ulaşım imkânının tamamen ortadan kalkması ve MHP lideri ve üst yönetiminin bir “müesses nizam” adacığında yalnız kalmaları geleceği kurtarmak adına ve gelecek için en sağlıklı olanı; yanlarına iletişim araçları hâricinde istedikleri üç şeyi alabilirler.

MHP lideri ve üst yönetimi için Türk siyâsî hayatında bugün bulundukları yerin adı; “yoğun bakım ünitesi”. Artık “makineye bağlı” olarak “bitkisel hayatlarını” devam ettirebilirler. “Devrim” isimli otomobile benzeyen “bağlı” oldukları “eski model” makinenin, MHP tabanı ile ciddi bir senkronizasyon problemi olduğu artık âşikâr.

Sürücünün direksiyon hâkimiyeti “sıfır”. Yol hâkimiyeti “sıfır”. Gözleri işâret levhalarını seçemiyor, algılayamıyor. “Kasaptan alınmış bir ehliyet” mevzubahis. Sürücünün yalnızca “gece karanlığında görüşü” biraz iyi, lâkin MHP tabanı artık “gece karanlığında” değil, “gündüz seyâhat” etmek istiyor.

MHP’nin kırk yıllık oy depolarının içinin boşalması anlamı taşıyan referandum neticeleri, Erzurum, Yozgat, Kırşehir, Nevşehir, Çankırı, Gümüşhane ve “sembolik” anlamı olan Osmaniye’de “evet” oylarının % 70 gibi bir ortalamaya oturması, MHP tabanı ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve üst yönetimi arasındaki zihniyet makasının ne kadar açıldığının en bâriz göstergesi.

Siyâsî partiler demokrasinin “vazgeçilmez unsurları” olarak milletten “kopuk” olarak siyâset yapamazlar. Siyâsî partiler yine demokrasinin “vazgeçilmez unsurları” olarak tabanından “kopuk” olarak da siyâset yapamazlar. Varlık sebeplerine mugâyir bir durumdur bu.

Parti genel merkezlerinin bir odasında “birkaç kafadar” bir araya gelerek siyâset oluşturamazlar, strateji ve politika belirleyemezler. Eğer buna direnirlerse, en önce millet ve kendi tabanları kendilerini inkâr eder. Tekerler direksiyona direnir ve ayrı yöne seyrederler.

MHP Genel Başkanının ve üst yönetiminin bugün yaşadığının adı tam olarak budur.

Üstelik MHP’nin yaşadığı ikinci “çirkin ördek yavrusu sendromu”dur bu. Cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle ilgili referandumda da aynı neticeyi yaşamasına rağmen, konumunda ısrar etmesi mânidardır.

Referandumun iki absürt uca savrulmuş en ilginç iki partisi aynı geleneğin iki partisi oldu: MHP ve BBP.

MHP siyâsetin geçimsiz partisi olarak rijit bir “istemezük” tavrıyla “hayır” propogandası yaparak millet nezdinde sevimsizleşti. “Evet” ile neticelenecek bir referandumun sonunda ülkenin bölüneceği üzerinden bir korku imparatorluğuna oynadı. Bunu yaparken iç bünyede farklı düşünenleri “soğuk savaş” jargonunun artık belgesellerde kaldığını fark edemeyen bir kafayla “hain” ilan etti, “bir sigara dumanı kadar değersiz” ilan etti.

Referandum neticelerinin hemen akabinde Devlet Bahçeli’nin açıklamalarının arkasındaki psikoloji dikkate almağa değer.

“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’nin bölücülük ve yolsuzluk siciline uygun yandaş yargı yaratma gizli amaçlarına hizmet edecek Anayasa değişikliklerinin Türk milleti tarafından kabul edilmesiyle Türkiye için hayati risk ve tehlikelerle dolu karanlık bir döneme girildiğini…”.(D. Bahçeli)

Bu açıklamanın satır aralarında, Cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle ilgili referandumda Türk milleti tarafından “anlaşılamayan”, Anayasa değişiklikleriyle ilgili referandumda yine Türk milleti tarafından “anlaşılamayan” MHP lideri ve üst yönetimi, bu durumun vebâlini ve kabahatini “Türk milleti”ne yüklüyor. Sanırım bu yönetim/yönetimsizlik ile ilk seçimlerde yine “Türk milleti” tarafından anlaşılamamak gibi bir kabahate(!) muhatap olacak.

Referandumun diğer absürt ucunda ise BBP var. Aslında hakikaten ancak “mükellefiyetler bahsi”nde değerlendirilebilecek bir “Divan Yönetimi”. Kameraların ve objektiflerin dayanılmaz câzibesi ve “evet” demenin harâretiyle ortada ne usûl, ne erkân, ne BBP çizgisi, ne âdâb-ı muâşeret ve ne de siyâsî strateji gözetmeyen, iktidârın koltuk değneği ve payandası fonksiyonunu “gönüllü olarak” üstlenen Genel Merkez yönetimi, bir kez daha BBP’nin misyonunu ifâ edemeyeceklerini malûmunu ilân ettiler.

Ülkücü gelenek, temsil edildiği iki siyâsî parti ile bir önemli siyâsî virajda daha şarampole yuvarlandı.

Kim bilir, belki dibe vuracağız sıçramak için…

Referandum neticelerinin Türk milleti adına hayırlı olmasını temennî ediyorum.

Bendeniz yakın dostlarım kadar mutmâin değilim, umarım değişiklikler, “yargı kastın”ın kartvizit değişikliğinden ibâret kalmaz ve demokrasinin ve adâletin herkes için gerekli olduğu gerçeği Türk yargısının mihenk taşı olur.

Bundan sonra ümid ederiz ki, ne mezhep ne de ideolojik aidiyetler ve önyargılar “yargımızı ve adâletimizi” gölgeleyebilir.


ADNAN İSLAMOĞULLARI

k:Haber 10 - Referandum süreci, Devlet Bahçeli ve MHP…
 
Geri
Üst