Rektörlerde hapis korkusu

T

Banned
Katılım
8 May 2006
Mesajlar
3,665
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun
Sivil anayasada bürokrat dokunulmazlığının sınırlandırılacak olması sebebiyle ‘yolsuzluklarının soruşturulacağı’ korkusuna kapılan bazı üniversite rektörleri zehir zemberek açıklamalarla gerginliği artırıyor.
Sivil anayasada bürokrat dokunulmazlığının sınırlandırılacak olması sebebiyle ‘yolsuzluklarının soruşturulacağı’ korkusuna kapılan bazı üniversite rektörleri zehir zemberek açıklamalarla gerginliği artırırken, Vakit’e konuşan akademisyen ve siyasetçiler, “YÖK zırhı kalkarsa rektörlerin büyük bir çoğunluğu hapsi boylar” diyor.


Sivil anayasada bürokrat dokunulmazlığının sınırlandırılacak olması nedeniyle korkuya kapılan bazı üniversite rektörleri zehir zemberek açıklamalarla gerginliği artırırken, Vakit’e konuşan akademisyenler, “YÖK zırhı kalkarsa rektörlerin büyük bir çoğunluğu hapsi boylar. Bu yüzden şimdiden anayasanın değişmemesi için ortalığı ayağa kaldırıyorlar” değerlendirmesinde bulundu.


PROF. AĞIRAKÇA: “HEPSİ CEZA ALIR”

Medeniyet Derneği Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Ağırakça: “20-25 yıldır büyük saltanat süren rektörlerin saltanatları ellerinden gideceği için bağırıp çağırdıklarını belirterek, “Özellikle üniversitelerdeki yatırımlarda, maddi zararlar alabildiğine çok. Rektörlerin büyük bir çoğunluğunun yolsuzluk dosyaları bulunuyor. YÖK zırhı kalkar, devletin müfettişleri namuslu bir şekilde tetkik ederse, onlar da hak yemezlerse, bu adamların hepsi ceza alır. Birçoğu hapsi boylar. Şimdiden bunun önüne geçmek istiyorlar” dedi.

“Bu zalim rektörlerin yaptıkları, bu şekilde bağırıp çağırmaları saltanatlarının gitmemesi içindir” diyen Ağırakça, “YÖK’ün rektörleri koruma yetkisi azaltılsın ve akademik kurullara daha fazla imkan tanınsın” çağrısında bulundu. Prof. Ağırakça’nın değerlendirmeleri şöyle: . “Zamanında, Kemal Alemdaroğlu aleni olarak ülkenin malını çaldı. Devletin malını çaldı. Buna hiçbir şey yapılmadı, sadece görevden aldılar. Yaptıkları yanına kar kaldı. Hepsinin suiistimalleri var ve bunu kendileri de biliyorlar.”


“MESUT PARLAK YALAN SÖYLEDİ”

“Başbakan Erdoğan, ‘Mesut Parlak’ı destekleyin’ demeseydi ‘Mesut Parlak’ asla seçilemezdi. Sırf Başbakan öyle dedi diye, bizim gibi düşünen öğretim üyelerinin oyunu aldı Mesut Parlak. Şimdi ise, Mesut Parlak, kendi menfaatine dokunacağı için yeni anayasaya sırt çeviriyor. Yönetime geldiğinde demişti ki ‘Bütün mağdurların mağduriyetini gidereceğim.’ Yalan söyledi. Bütün mağdurların mağduriyetlerini gidereceğini söylediği halde, benim dönmem için hukuki dayanaklarım bulunmasına rağmen, beni almamak için gayret sarfediyor.”
“1960 askeri darbesinden sonra 147 önemli öğretim üyesi görevden alındı. Bunlar Süleyman Demirel döneminde çıkartılan af kanunu ile görevlerine geri döndüler. Yine, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra, 1402 sayılı yasa gereğince yüzün üzerinde akademisyen görevden alındı, 1402’ler olarak anılan bu akademisyenler de Özal döneminde önemli af kanunları çıkartılarak görevlerine geri döndüler. Darbelerden sonra gelen sivil iktidarlar bunların hukukunu korudu. Ancak, 28 Şubat'tan sonra da bizim gibi bir çok kimse görevden atıldı. Ancak, bu güne kadar gelen yönetimler 28 Şubat'ta mağdur olan akademisyenler için her hangi bir çalışma yapmadı. Şimdi anayasaya konulacak geçici maddelerle, YÖK mağdurları, üniversiteden atılanlar, görevlerine geri dönmelidir.”


HATİPOĞLU: ZIRH KALKARSA ÇOĞU GİDER

Tüm Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Tahir Hatipoglu da, “Türkiye’de en büyük dokunulmazlık zırhı rektörlerdedir. İkinci bir kamu görevlisi daha gösteremezsiniz” dedi ve ekledi: “Eğer ki, dokunulmazlık zırhı kaldırılırsa, rektörlerin çoğu gider. Çünkü otoriter birisi yargılanacağını bile bile, otoriter davranamaz. Böyle bir karar çıktığında rektörlerin yarısından fazlasının yargılanması gerekir.”



KİK 47 ÜNİVERSİTEDE YOLSUZLUK TESPİT ETTİ

2003 yılında kurulan Kamu İhale Kurumu (KİK) mercek altına aldığı 53 üniversiteden 47’sinde çeşitli yolsuzluk ve usulsüzlüklerle karşılaştı. 4 yılda masaya yatırılan 690 ihalenin 240’ında şaibe gördü. Üstelik incelenen ihaleler üniversitelerin yaptığı toplam ihalelerin sadece yüzde 5'ini kapsıyordu. Usulsüzlüklerin en yoğun olduğu yer İstanbul Üniversitesi. Onu, Gazi ve Ondokuz Mayıs üniversiteleri izledi. Listede Boğaziçi, Galatasaray ve ODTÜ de yer aldı.


İHALELERİNDE YOLSUZLUK TESPİT EDİLEN ÜNİVERSİTELER

Marmara, İstanbul Teknik, Yıldız Teknik, Van Yüzüncü Yıl, Ankara, Hacettepe, Dokuz Eylül, Ege, Fırat, Dicle, Harran, Gaziantep, Gazi, İnönü, Adnan Menderes, Afyon Kocatepe, Selçuk, Balıkesir, Çanakkale Onsekiz Mart, Mustafa Kemal, Mersin, Abant İzzet Baysal, Akdeniz, Anadolu, Atatürk, Celal Bayar, Çukurova, Cumhuriyet, Erciyes, Gaziosmanpaşa, Kafkas, Sütçü İmam, Karadeniz Teknik, Kocaeli, Muğla, Niğde, Osman Gazi, Pamukkale, Trakya, Uludağ ve Zonguldak üniversiteleri.


İPEKÇİ HAKKINDA SORUŞTURMA AÇILMADI!

Galatasaray Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Duygun Yarsuvat; beş yıldızlı otelde 6 kişi ile birlikte grup seks yaptığı ve geceyi organize ettiği iddia edilen Gönül İpekçi hakkında gazetelerde haber yer almasına rağmen soruşturma açmadı.


YAMAÇ VE BERNAY KORUNDU

YÖK, ilaç çetesi ile işbirliği yaparak Bağ-Kur’u zarara uğratmakla suçlanan Gazi Üniversitesi Rektörü Kadri Yamaç’ın yargılanmasına izin vermedi. YÖK, hakkında “Keyfi yönetim, kamu kaynaklarının amaç dışı kullanımı, haksızlık, yolsuzluk, akraba atamaları, kadrolaşma, torpil ve devleti zarara uğratma” gibi iddialar bulunan OMÜ Rektörü Ferit Bernay’ı, soruşturma izni vermeyerek korudu.
 
Haydi Fethullah Gülen çetesi işbaşında.Sanki suçsuz Rektörün bile yargılandıgını bilmiyoruz.Şimdi de rektörler üzerine abanacaklar.Bahsettigi rektörlerin hepsi yargılandı.Bakın o yargılananlardan biri neler demiş?


Bernay, SABAH'a konuştu: Bu araştırma değil, suç arama komisyonu. Zamanında aleyhimde yürüyüş düzenleyenlerden biri komisyonun bilirkişisi! Zihinlerine uymayanı cezalandırıyorlar...

ORUÇ ZORLAMASI

Bazı öğretim üyeleri Kuran'a el basıp göreve başlıyor, kampüste öğrencilere oruç ve namaz baskısı yapılıyordu. Birilerinin oyununu bozduk.

Cami var mescit yok

Bernay, "Mescitleri neden kapattınız" sorusuna şu cevabı veriyor: Çünkü kampüs içinde 2 bin kişilik camimiz var...

Kendi zihinlerine uymayanı cezalandırmaya çalışıyorlar

Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ferit Bernay, hakkında kurulan Meclis Araştırma Komisyonu için, "Araştırma değil suç arama komisyonudur bu" diyor ve ekliyor:"Akıl ile tabular savaşıyor.".

Bugünkü konuğum Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ferit Bernay. Bernay bugün yönetimi hakkında kurulan Meclis Araştırma Komisyonu'na ifade verecek. (Bernay, röportajdan sonra yaptığı yazılı açıklamada akademik programı nedeniyle toplantıya katılamayacağını bildirdi.) Suçu mu? Keyfi yönetim, kadrolaşma ve yolsuzluk. Yani iddialar son derece ciddi. Bernay, "Van'dan sonra sıra Samsun'da" diyor konuşmaya başlarken. "Ama bizim iki büyük farkımız var, birincisi Samsunlu üniversitesine sahip çıkıyor, ikincisi ise Kemal Gürüz döneminde öylesine çok soruşturmadan, denetlemeden geçtik ki hakkımızda yanlış bir şey bulmaları, açık yakalamaları falan mümkün değil." Bir süre durup ardından ekliyor "Ama amaç düzgün iş yapmak değil. Amaç kendi zihniyetlerinden olmayanı cezalandırmak. O yüzden bakın sırada Malatya var. Bir sonraki hedef ise Erzurum."

19 Mayıs Üniversitesi'nin özelliği nedir? Niye ikinci Van olayı deniliyor?

-Samsun öncelikle Türkiye'nin sembol kentlerinden bir tanesi. Bu şehir her zaman siyasi kadroların hedefi olmuştur. 1990'lı yıllardan itibaren ise bazı huzursuzluklar yaşandı burada. Kelimeleri dikkatli seçmeye çalışıyorum bir taraftan da buradaki tabloyu anlatmak istiyorum. Burada bazı kesimler öğrencilere oruç tut namaz kıl baskısı yapıyor, baş kaldıranlara şiddet uyguluyor, dövüyorlardı. Muhafazakar siyasi bir baskıdan söz ediyorum. O dönemlerde her cuma günü üniversite boş, işlem durur vaziyette.

Kuran'a el basarak göreve başlayan öğretim üyeleri varmış.

-Eh, işte bunlara şahit olduk biz. O zamanlar öğretim üyesiydim. Kampüsün her tarafında sarıklılar, cüppeliler dolaşıyordu. Bunlar basına da yansıdı zaten. Aynı kıyafetler lojmanlarda da vardı. Şöyle toparlayayım, dini değer yargılarının fazlaca hissedildiği bir dönem yaşadık biz burada. Ve neticede ben 2000 yılında seçimden ikinci olarak sunulmama rağmen rektör atandım.

Nasıl tepkilerle karşılandınız?

-Görev başladığımda bazı dekanlar gelip "Seni burada yaşatmayız" dediler. Burada çalıştırılmayacağımı, engelleneceğimi yüzüme karşı ifade ettiler. Sonra aleyhime yürüyüş düzenlendi. Şimdi o yürüyüşe katılan kişi komisyonun bilirkişisi, aleyhime demeç veren ise komisyon başkanı. Trajikomik tabii.

Hangi konu için bilirkişilik yapıyor?

-Kendisi Tokat'tan getirildi. Personel işlerinden anlıyor diye. Yani koskoca Ankara'da personel işlerinden anlayan başka bilirkişi bulamadılar. Neyse. Başa dönersek, biz işe koyulduk. Üniversiteyi olması gerektiği gibi yönetmeye başladık. Yani birilerinin oyununu bozduk. Üniversiteye çağdaşlık getirdik. "Öğrencimizin burnu kanayacak olursa gerekeni yaparız" dedik.

Yaşatmayız diyenler ne oldu?

-Bu ekipler Kemal Gürüz'e kadar ulaşıp, kadroların onaylanmasını engellemeye çalıştılar. Amaç üniversite başarısız olsun. Mevcut muhafazakar tablo değişmesin istediler tabii. Amaçlarına da ulaştılar aslında. O zaman biz fazladan bir çok denetleme geçirdik. İki yıl boyunca kadro alamadık. Düşünebiliyor musunuz?

Gürüz'e sormadınız mı "Niye kadro verilmiyor" diye?

-Sordum. Elindeki yetkiyi bu şekilde kullandı o zaman. Bence yanıltılmıştı. Sonra kendisi de anladı hatasını ve hatta özür diledi, "Yanlış yaptım" dedi. Biz de yolumuza devam ettik. Bakın ben şuna inanıyorum, eğer insanlar kendi akademik güçlerine, bilimsel kimliklerine güvenemiyorsa başka kimliğe, elbiselere ihtiyaç duyarlar. Bu elbiseler zaman zaman siyasi, bazen de tarikat elbiseleri olabilir. Hedef üniversiteyi ele geçirmekti, biz buna izin vermedik. Türkiye'de üniversitelerde yaşanan tartışmalar inanın akıl ve bilimle bir takım tabuların mücadelesidir.

Peki gelelim Meclis Araştırma Komisyonu'na. Madem ortada hiçbir suç yok, neden kuruldu?

-Üç suçlama var. Biri keyfi yönetim ikincisi kadrolaşma, üçüncüsü ise yolsuzluk. Ne bulabildiler bugüne kadar? Hiçbir şey. Öylesine bulamadılar ki Türkiye'de bir ilk daha gerçekleştirdiler. Sayıştay'a verilen belgede şöyle diyor. "2001 yılından itibaren katma, döner sermaye ve sosyal hizmetler bütçesi hesaplarının incelenmesi ve denetlenmesi..." Ama belgede "re'sen" diye yazıyor. Yani bütün bunlara bir bakın, tesadüfen bir şey bulursanız ne ala. Sayıştay kararıyla suç arama işlemi yani. Zaten bütün üniversite işi gücü bıraktık, fotokopi çekiyoruz. Yüzlerce milyar kağıt masrafı. İşgücünü katmıyorum.

Hangi belgeleri istediler sizden?

-O daha da komik. Üniversitede çalışan bütün kişilerin mezuniyet diplomaları örnekleri, akademik yükseltme jüri raporları. Yani 25 yıl önce girdiğim doçentlik sınavının raporunu istiyorlar. Sağlık, kültür daire başkanlığının 5 yıllık tüm alışveriş dökümleri. Halı sahada kimler oynadı. Kendi rektörlük binamı verdim, anaokulu yaptırdım, lojmana taşındım. Şimdi soruyorlar "Niye anaokulu yaptırdınız masrafları nedir?" diye. İyi mi? Bunlar aklıma ilk gelenler.

BAŞBAKAN'I YANILTTILAR

Bütün bunların arkasında kim var?

-Bakın, Öğretim üyelerinden bir grup OMİDER diye bir dernek açtı. Hatta biz başvurup ismimizin patentini aldık. Bu dernekteki arkadaşlar sabah akşam çalışıp bizim aleyhimize raporlar yazıyorlar. 100 kişilik bir dernekten bahsediyorum. Hatta derneğin açılışını o zamanki Refah ve MHP milletvekilleriyle birlikte yaptılar. Şimdi o milletvekillerinin bazıları AKP'den vekil oldular. Bilmem tabloyu yeterince açıklayabiliyor muyum?

Başbakan hakkınızda "80 bilim adamını atmışlar" diye açıklama yaptı.

-İş oraya kadar gitti. Ne yazıktır ki Başbakan'ı bile yanılttılar. Çünkü bizim bilim adamı alma ya da atma yetkimiz yok. Bunu YÖK yapar. Başbakan'a söylenen doktorası bitmiş araştırma görevlileri mevzusu. Üstelik o konuşmayı yaptığında sadece 53 tanesinin ilişiği kesilmişti. Bu karar da zaten YÖK'ün. Hacettepe ve ODTÜ rektörleri çıkıp açıklama yaptı "Biz yıllardan beri yapıyoruz" diye.

Ya hakkınızdaki akraba kadrolaşması iddiaları?

-Komik. Hani sanırsınız bütün üniversitelerde istatistiksel bir araştırma yapılmış da bizimkindeki akrabalık oranı fazla bulunmuş, yok öyle bir şey. Örneğin teyzesinin oğluna fayda sağladığı iddia edilen Üniversite Vakfı Başkanı Türkay Yalın'- ın teyzesi bile yok. Düşünün artık. İsmimizi tescil ettirdik diye bir milletvekili çıkıp "Bar, pavyon açıyorlar" diye mecliste konuşma yaptı. Bu nasıl bir anlayış! Yasaya göre, tam tersi, o isimle bar pavyon yapılmasın diye altına eklenen maddeleri tamamen yanlış anlayarak okumak... Acınası. Bir komik iddia daha var. "Sanatçı getiriyor, kamu kaynaklarını amaç dışı kullanıyor" diyorlar. Biz burada festivaller düzenliyor ve tabii ki konser vermeleri için sanatçıları getirtiyoruz. Üniversitelerin bir görevi de sosyo kültürel etkinlikler düzenlemektir. Biz buradaki 20 bin öğrencimizi düşünmek zorundayız, biz Anadolu üniversitesiyiz.

Yani ortada bir cadı avı var galiba...

-Eh biraz öyle. Doğrudur.

MECLİS CAMİSİ MODELİ

Peki bölümlerdeki mescitleri kapattığınız doğru mu?

-Doğru. 2 bin kişilik bir camimiz varken mescitlere niye ihtiyaç duyalım ki? Yönetim olarak böyle bir karar aldık. Fiziki hacimleri bilime kazandırdık. Bir tek hastane içindekine dokunmadık çünkü insanların oradakine ihtiyacı var. Hatta oranın imamı bile mevcut.

Üniversite camisine dışardan kimseyi almıyormuşsunuz.

-30 bin kişilik bir şehiriz biz burada. 20 bin öğrencimiz var. Bu nizamiyeden girme hakkı olan herkes camiyi kullanabilir. Öğrenci refakatçisi dahil. Ama güvenlik şeridinden geçme hakkına sahip olmayanın bu camide işi ne? Ankara'da meclisteki camiye herkes girebiliyor mu yani? Ankara halkına açık mı o cami? Hayır. Meclisin yaptığı aynı güvenlik uygulamasını ben de üniversitem için yapıyorum. Zaten normal bir kişi şehir merkezine 17 kilometre uzakta olan bir camiye namaz kılmaya gelmez. Kendisine yakın olanı tercih eder.

Uslu çocuk olun yoksa haddinizi bildiririz anlayışı

Kuran'a el basarak göreve başlayanlara şahit olduk. Kampüs sarıklı cüppeli doluydu.

Siz sık sık "Üniversitelerle uğraşılıyor" diyorsunuz. Neden uğraşıyorlar sizce?

-Bakın önce Van diye düşünülüyor ama Ağustos ayında ilk baskın bize yapıldı aslında. Temizlik hizmetleriyle ilgili bir ihale açmıştık. Bir mali polis baskını oldu. Aslında yasaya göre özerkliğimiz var ama... Neyse biz o ihaleyle ilgili tespitlerimizi önceden yapmışız ve ihaleyi 4 gün önce iptal etmişiz, iyi mi? O gün ise yeni ihale var ve yeni ihaleyi şikayetçi olan firma kazanmış. Van olayıyla benzerliklerini görebiliyor musunuz?

İLK BASKIN BİZE OLDU

Yani o ihalede yapılan bir yanlış olsaydı olaylar çok daha farklı bir yere gidebilirdi.

-Gidebilirdi. Ama bizim farkımızı anlamadılar. Biz Kemal Gürüz döneminde hiç soruşturmadan çıkamamış bir üniversiteyiz. Öylesine didik didik arandık, bir şey çıkmadı. Öylesine temiziz yani. Sorunuza dönersek, önce biz baskına uğradık. Sonra Van olayı patladı. Şimdi bizim hakkımızda komisyon kurdular. Bakın yarın öbür gün sırada Malatya'daki üniversite var. Soruşturmayı başlatan zihniyet üniversiteye önyargılı bakan, akıl ve bilimden uzak bir zihniyettir. Örneğin geçenlerde Malatya'da çok ilginç bir olay yaşandı. Sayıştay'ın Resmi Raporu'nu AKP'li bir il başkanı basın toplantısı yaparak okudu. Bu Türkiye tarihinde ilktir.

Yani bilinçli bir şekilde üniversitelerle uğraşılıyor.

-Tabii. Araştırma görevlisi kadrolarının kullanımı ilk kez Başbakanlık genelgesiyle yasaklandı. Yatırım bütçeleri ilk defa negatife döndü. Bir çok üniversitenin hastaneleri vardır. Kamu binalarının devamlılığı için onarıma ihtiyaçları olur. Buna bu yıl bütçede sıfır verdiler. Hastanelerin kendi döner sermayeleriyle ayakta durabilmeleri giderek zorlaşıyor. Yeni personel verilmiyor. Sözleşmeli işçilere hiç izin verilmiyor.

Sizin hastanenizde sedyelerde hastaların öldüğü söylendi.

-Çok komik. Bizim acil servisimiz Avrupa standartlarına göre yapılan en iyi acillerden biridir. Herkes gelip örnek alıyor. Ama bir derdimiz var. Bu hastanenin 900 hemşire ihtiyacı var dedik, 287 hemşire ile iş görüyoruz. Geçen yılbaşı yeni hemşire alımı için müracaat ettik hala duruyor. Adam var, yetişmiş personel var ama nedense üniversitelere yollamıyorlar. Üstelik para pul da istemiyoruz. Yatırım yapmışız, ülkenin en iyi hastanelerinden birini ortaya çıkarmışız ama hemşire alamıyoruz. Hizmet veremediğimiz için döner sermaye işlemiyor.

TEHDİT ALIYORUM

Amaç nedir?

-Üniversitelerin saygınlığını azaltmak, itibarını zedelemek. Yani daha doğrusu söyleneni dinleyen, uslu çocuklar olmamızı istiyorlar ama akademik yapıda bu durum olmaz. Uslu çocuk olun yoksa haddinizi bildiririz anlayışı. Oysa sorgulamadan bilimsel bir yapı olmaz. Bakın soruşturma geçiren tüm üniversitelere, geçmişlerinde siyaseti, bir takım tabuları, din ağırlığını göreceksiniz. Kendi düşüncelerinden olmayanı cezalandıran anlayıştır bu, başka bir şey değil.

Tehdit alıyor musunuz? Sonuçta sizin de deyiminizle birilerinin oyununu, düzenini bozdunuz.

-Sevmiyorum bunları konuşmayı. Alıyorum tehdit. Çok da umurumda değil. Ama geçenlerde ailemi hedef alan bir tehdit mektubu aldım, ilk defa o zaman rahatsız oldum, "Bütün bunlara değer mi?" diye düşündüm. Ne yalan söyleyeyim. İnsan bazen yalnız kaldığını hissedebiliyor.

Samsun'da Ankaralı Bir Çocuk Cerrahı Ferit Bernay 1956 Ankara doğumlu. Ankara Fen Lisesi'ni bitirdikten sonra 1973 yılında Hacettepe Üniversitesi OMÜ Tıp Fakültesi'ne girmiş. Amerika'da Çocuk Cerrahisi dalında doktora yapan Bernay, 1992 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Başhekim Yardımcısı olmuş. Ardından sırasıyla Tıp Fakültesi dekanlığı, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanlığı, Fakülte Kurul Üyeliği Profesör temsilciliği ve Türk Çocuk Cerrahisi Derneği Yönetim kurulu üyeliği yapmış. 2000 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nin Rektörü olan Prof. Dr. Bernay 2004 yılında ikinci kez rektör seçildi.
Sabah
 
Anayasa Hukuku Profesörü olan YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, kurulan 15 yeni üniversiteye Anayasa'ya ve Anayasa Mahkemesi kararına aykırı olarak rektör atadı. Anayasa'nın 104. ve 130. maddeleri, rektör seçme ve atama yetkisini Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e vermesine rağmen YÖK Başkanı Teziç, Cumhurbaşkanı Sezer'i by-pass ederek 15 yeni üniversiteye rektör atadı. 15 yeni üniversiteye geçici olarak atanan rektörlerin yapacağı bütün işlemlerinin Anayasa ve kanunlara aykırı olacağına dikkat çekiliyor.


SEZER'İN YETKİSİ ALINDI

Yürürlükteki 1982 Anayasası, rektörleri seçme ve atama yetkisini münhasıran Cumhurbaşkanı'na veriyor. Anayasa'nın 104. maddesinde Cumhurbaşkanı'nın görevleri sayılırken, "Üniversite rektörlerini seçmek" görevi de sayılıyor. Anayasa'nın 130. maddesinde ise "Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanır" düzenlemesi yer alıyor. Anayasa hukukçusu olan YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, Anayasa'da rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından seçilip atanacağının düzenlenmesine rağmen kurulan 15 yeni üniversiteye rektör atadı. YÖK Başkanı Teziç'in 15 yeni üniversiteye yaptığı bu atamayla Sezer'i by-pass ederek rektör atama yetkisini elinden aldığına işaret ediliyor. Anayasa'nın açık hükmüne rağmen YÖK'ün rektör atamasının Anayasa'ya aykırılık teşkil ettiği belirtiliyor.


MAHKEMEYİ DİNLEMEDİ

YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, 15 yeni üniversiteye tedviren rektör atarken Anayasa Mahkemesi'nin 12 Ağustos 2006 tarihinde verdiği bağlayıcı kararı da görmezden geldi. Anayasa Mahkemesi iptal kararında, Anayasa'nın 104. ve 130. maddelerine göndermede bulunarak, "Buna göre, Cumhurbaşkanı rektör ataması işleminde hem seçme hem de atama yetkisine sahiptir. Ancak, Cumhurbaşkanı'nın bu 'seçme' işlemini herhangi bir kurumun aday göstermesine ihtiyaç duymaksızın doğrudan doğruya mı, yoksa belli kurumların göstereceği adaylar arasından mı yapacağı; rektör adaylarında aranacak nitelikler gibi konulara ilişkin olarak Anayasa'da herhangi bir kurala yer verilmeyerek bu hususların düzenlenmesinde yasa koyucu yetkili kılınmıştır" ifadelerine yer verildi. Anayasa Mahkemesi bu kararıyla yeni üniversitelerin rektörlerini atanması konusunda Meclis'ten kanun çıkartılmasının şart olduğuna işaret etti. Anayasa Mahkemesi Başkan vekili Haşim Kılıç ise karara yazdığı gerekçede "Yasa koyucu YÖK'na kanunlarla açıkça kurucu ya da devamlı olarak rektör seçme aşamasında görev vermediği sürece Kurul'un bu boşluğu kendiliğinden doldurması Anayasa'ya açık aykırılık oluşturur"diyerek YÖK'ün yaptığı atamaların hukuksuz olduğunu ifade etmişti.


'TEDVİREN' KANUNDA YOK

YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, yeni üniversitelere atanan rektörleri 'vekaleten' atayamamasına rağmen 'tedviren' atama yaptı. 'Tedviren' rektör atanmasına ilişkin bir düzenlemenin ise 2547 sayılı YÖK Kanunu'nda olmadığına dikkat çekiliyor. YÖK Kanunu, vekil rektör atama konusunda YÖK'e değil, rektöre yetki veriyor. Teziç, rektör ataması konusunda yeni üniversitelerin kurulmasına ilişkin kanunun 8. maddesinde yer alan "Bu Kanunla yeni kurulan ve bağlantısı değiştirilen yükseköğretim kurumlarında uygulamayla ilgili olarak ortaya çıkacak sorunlar Yükseköğretim Kurulu kararıyla çözümlenir"hükmünü esas aldı. 8. maddeki bu düzenleminin ise yeni üniversitelere bağlanan yükseköğretim kurumlarının teşkilatı, mevcut kadroları ve pozisyonları ile birlikte personeli, bu kuruluşlarla ilgili yılı bütçe ödenekleri, bütçedeki ödeneklerin tahakkuka bağlanma yetkisi, bina ve tesisleri, her türlü araç ve gereci, malzeme, döşeme, demirbaş ve taşıtları ile birlikte her türlü taşınır ve taşınmaz malları başka bir işleme gerek kalmaksızın bağlandıkları üniversitelere devredilmiş sayılmasına ilişkin olduğuna dikkat çekiliyor. Bu maddede yeni üniversitelere rektör atanmasına ilişkin hiçbir hüküm bulunmuyor.

1 rektöre 3 üniversite

Kanuna göre üniversitelere kurucu rektör atayamayan YÖK, çok tartışılacak bir yol geliştirerek, başka üniversitelerde rektörlük yapan isimleri yeni üniversitelerde de görevlendirmeye karar verdi. Tedviren denilen atama ile ilk defa bir rektör 3 üniversite yönetecek. 3 üniversiteyi yönetecek rektörler arasında Prof. Dr. Ferit Bernay, Prof. Dr. Kadri Yamaç ve Prof. Dr. İbrahim Özen bulunuyor. 15 yeni üniversite için tedviren görevlendirilen rektörler şu isimlerden oluşuyor:


(Adıyaman) Adıyaman Üniversitesi Rektörlüğü'ne İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu

(Kırşehir) Ahi Evren Üniversitesi Rektörlüğü'ne, Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tunçalp Özgen

(Aksaray) Aksaray Üniversitesi Rektörlüğü'ne, Niğde Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hamza Uygun

(Amasya) Amasya Üniversitesi Rektörlüğü'ne, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ferit Bernay

(Yozgat) Bozok Üniversitesi Rektörlüğü'ne, Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cengiz Utaş

(Düzce) Düzce Üniversitesi Rektörlüğü'ne, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Atilla Kılıç

(Erzincan) Erzincan Üniversitesi Rektörlüğü'ne, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz

(Giresun) Giresun Üniversitesi Rektörlüğü'ne, Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özen

(Çorum) Hitit Üniversitesi Rektörlüğü'ne, Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Yamaç

(Kastamonu) Kastamonu Üniversitesi Rektörlüğü'ne, Gazi Üniversitesi Rektörü Kadri Yamaç

(Burdur) Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörlüğü'ne, Süleyman Demirel Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar

(Tekirdağ) Namık Kemal Üniversitesi Rektörlüğü'ne, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Enver Duran

(Ordu) Ordu Üniversitesi Rektörlüğü'ne, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ferit Bernay
(Rize) Rize Üniversitesi Rektörlüğü'ne, KTÜ Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özen

(Uşak) Uşak Üniversitesi Rektörlüğü'ne, Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Halim Sözbilir
............................................................................................................................


Sütten Çıkmış akkaşık bernay niye böyle telaşlanmış
Bundan sonra kanunlar uygulanacak kimse keyfi atamalar yapamıycak diye olabilirmi
Yasalar hakkıyla uygulansaydı şu an yayıldığı koltuğa yayılmış olamıycağını biliyor olabilirmi ???
 
Yaptiklari yolsuzluklarin hesabini vermeleri gerekiyordu.
Sanki asker gibi dokunulmazliklari var. Istediklerini yapip ustlerine kar
kaliyordu. Kac tane haberleri cikti yaptiklari yamukluklar uzerine. Kac tane
ogrenciden dinledik hikayelerini. Hukuk onunde neden bir ustunluge sahip
olsunlar ki.. Eger sucsuzsalar, yetistirdikleri hakimler, savcilar, avukatlar
bunu zaten gorurler. Korkulari nedir ki?
 
ishynum846' Alıntı:
Yaptiklari yolsuzluklarin hesabini vermeleri gerekiyordu.
Sanki asker gibi dokunulmazliklari var. Istediklerini yapip ustlerine kar
kaliyordu. Kac tane haberleri cikti yaptiklari yamukluklar uzerine. Kac tane
ogrenciden dinledik hikayelerini. Hukuk onunde neden bir ustunluge sahip
olsunlar ki.. Eger sucsuzsalar, yetistirdikleri hakimler, savcilar, avukatlar
bunu zaten gorurler. Korkulari nedir ki?
Önce şu Tayyibinizden ve Gülünüzden ve digerlerinden bir hesabı sorun ondan sonra da başkalarından sorarsınız.Bunu yapmadıgınız sürece de,amacınızın bagcıyı dövmek oldugu anlaşılır.

incubus84 [COLOR="Red"' Alıntı:
Sütten Çıkmış akkaşık bernay niye böyle telaşlanmış
Bundan sonra kanunlar uygulanacak kimse keyfi atamalar yapamıycak diye olabilirmi
Yasalar hakkıyla uygulansaydı şu an yayıldığı koltuğa yayılmış olamıycağını biliyor olabilirmi ???[/COLOR]
Sütten çıkmış akkaşık uzmanı;Demek bundan sonra kanunlar uygulanacak,keyfi atamalar yapılmayacak ha güldürmeyin,sizin amacınızın ne oldugunu biliyoruz,daha dogrusu sen de bildigini sanıyorsun ama nafile.
 
Rektörü Keyfi Yargıla , Askeri Keyfi Yargıla

Ülkede Cemaatleşmeyen Kadrolaşmayan Boyun eğmeyen 2 üst düzey kurum koltuk kişiler kalmıştı gözlerini onlara diktiler. Gülennin bahsettiği tam kadrolaşma olmadan atacakları adımlar erken sayılır. Bu yüzde bu 2 kurumu yıpratacak kafa tutan insanları zedeleyecek inciltecek vazgeçirecek yargılamalarla kendi adamlarını(Arap Şehlerini İHl mezunlarını, Cemaatin önce gelenlerini, Kendi eşlerini Damatlarını) Atıyarak tam olarak istediklerini elde edecekler.

Yok öyle başta iğneyi kendilerine batırsınlar bir hele. Ak pak çıksınlar karşımıza. Erdoğan büyükşehir başkanlığı yolsuzluklarından milletvekili iken hazırlanan fezdekelerden. Gül meşhur kayıp trilyon ve diğer fezdekelerinden aklansın paklansın sonra herkesin dokunulmazlığını kaldırsınlar. Yer mi ? Bence yemez.


Türkiye Cumhuriyetinin En büyük kadrolaşması bu şekide tamamlanacak. Buna dur demek gerek.
 
düşünemiyorum o halde yök'üm...
 
Piki niçin milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmıyor?
Niçin Cumhurbaşkanı dokunulmazlık zırhına büründürülüyor?
Rektörlere ve komutanlara sataşmadan önce bunların cevabını verin.
 
incubus84' Alıntı:
Allah nasip kısmet ederse aynen dediğiniz gibi olacak hiç bir rektör hiç bir asker makamını kendi çıkarları için kullanamayacak
Sen önce kendi hırsızlarından bir hesap sor.Ne kadar fanatiksin ya eline almışsın bir düdük hep aynı nagmeleri öttürüyon.Allahtan %47 yi yakaldınız bir de 90 ı falan yakalasanız.bırak su vermeyi,hayat hakkı bile tanımazsınız siz be...
 
acaba kayıp trilyon cumhurbaskanının neresınden cıkcak bakalım!!
 
Kayıp trilyon davasında Cumhurbaşkanı Abdullah gülle aynı suçlamalara maruz kalarak yargılanan bütün bürokratların yargı tarafından suçsuzluğu tescillenmiştir
Çamur atmadan evvel biraz düşünelim :D
 
incubus84' Alıntı:
Kayıp trilyon davasında Cumhurbaşkanı Abdullah gülle aynı suçlamalara maruz kalarak yargılanan bütün bürokratların yargı tarafından suçsuzluğu tescillenmiştir
Çamur atmadan evvel biraz düşünelim :D

allah allah abdullah gül'ün dokunulmazlıgı kalktı da yargılandı da temizlendi de...hmm ne zaman oldu butun bunlar , e madem dokunulmazlıgı varken yargılanmıs gerek yok kalkmasın dokunulmazlık!!!

ayrıca madem bu masum neden ben yargılanıp da aklanmak istiyorum dıye ortalıga cıkıyor...enteresan hareketler..bi dengesizlik soz konusu...

neyse konudan sapmayalım .. kolay gelsın ...
 
:saskin:saskin:saskin artı ve eksi yönleri vardır elbette
 
incubus84' Alıntı:
Kayıp trilyon davasında Cumhurbaşkanı Abdullah gülle aynı suçlamalara maruz kalarak yargılanan bütün bürokratların yargı tarafından suçsuzluğu tescillenmiştir
Çamur atmadan evvel biraz düşünelim :D

O zaman neden dokunulmazlık zırhına büründürülüyor Sayın Gül. Hem ayrıca kayıp tirilyon davasından Erbakan dahil birçok kişi suçlu bulundu. Hani herkesin suçsuzluğu tescillenmişti?
 
Geri
Üst