Sahi Kimdir Şu Noel Baba ?

matrix_27

New member
Katılım
4 Nis 2007
Mesajlar
993
Reaction score
0
Puanları
0

Kendi geleneklerinden ve medeniyetinden kopan toplumların en büyük handikapı, şüphesiz kendi kendilerine yabancılaşmalarıdır. Bu bağlamda Noel Baba efsanesi özellikle İslam ülkelerinde çocuklarımızın ve gençlerimizin bilinçaltlarının hıristiyanlığın anlam ve kavram çerçevelerine göre inşa edilmesinde önemli bir enstrüman olarak kullanılır. Öyle ki, artık çocukları gördüğünde sevgi ve merhametten dolayı titreyen, mendili ile yüzünü, burnunu, silen; onları bağrına basan Rahmet Peygamberi’nden hiç söz edilmez. Ortalıkta, bazı kaynaklara göre çocuklara tecavüz ettiği için halk tarafından linç edilmek istenen ve akabinde İskenderiye’den kaçmak zorunda kalan bir Nicolas vardır.
Aziz Nikola, bazı kaynaklara göre 3. yüzyılda Patara’da doğdu ve orada dini eğitim alıp rahip olduktan sonra, M.S. 345 veya 351 tarihinde, bir cuma gününde 6 Aralık’da Demre’de öldüğü görüşü bazı tarihçiler tarafından kabul görmektedir. Fakat birçok yazar bunun aksini iddia ederek, tarihsel bir kişiliğinin olmadığını savunur. O sadece Yunan kültürünü içselleştiren Pavluscu hıristiyanlığın, Yunan tanrısı, denizlerin hakimi Paseydon’un yerine geçirilen sahte bir mittir. Eğer yaşadığını kabul edersek, onun hakkında şöyle bir öykü vardır. Yaşadığı dönemde iyilik severliği, çocuk sevgisi, batı-doğu ayrımına karşı düşünceleri ve denizcilerin de kurtarıcısı olmasıyla tanınıyordu. Aziz Nikola’nın 325 yılında yapılan İznik Konsülü’ne Myra Başpiskoposu olarak katılıp, Allah’ın birliğini savunan Ariusçular’la tartışması ve tavır alması onun daha çok tanınmasına neden olmuştu. Buradan anlaşılacağı üzere, tevhid anlayışını savunan hıristiyanlarla amansız bir şekilde mücadele ederek Roma ve kilise nezdinde takdir edilmek istiyordu. Bilindiği gibi hıristiyanlık, asırlar boyunca, ‘Tanrı, oğul ve kutsal ruh’ (Teslis) tartışmalarını yaşadı. Bu konuda, ilk tartışma bizzat imparator Kostantin’in başkanlık ettiği İznik Konsili’nde vuku bulmuştu. Ve konsilde Ariusçular’a, karşı Paganist (müşrik) imparatorun safını tutan Aziz Nikola; ‘Tanrı, oğul ve kutsal ruh’un birlikte olabileceğini savunur ve bir tuğlayı örnek göstererek: “Ateş, toprak ve su nasıl bir tuğlada bir arada toplanmışsa, aynı şekilde Tanrı bir ve üç özellikli olabilir” der. Nicolas’ın bu teolojik saptırması, kendisine duyulan ilginin artmasına neden olur. Roma paganizmi ile İsa’nın dinini uzlaştıran “Pavluscu Kilise” onu taltif eder. Nicola artık kendisinin bir çocuk tecavüzcüsü olduğunu unutturmayı başarmıştır.
Kaynakların bir çoğuna göre Aziz Nikola’nın Demre’deki mezarı, M.S. 5 ve 9. yüzyıllar arasında yoğun olarak bir Hac merkeziydi, ziyaretlerin çokluğu ve dolayısı ile ortaya çıkan rant İtalyan Barili tüccarların ilgisini cezbetti ve 9 Mayıs 1087’de İtalyan korsanlar tarafından, mezarı talan edilerek kemikleri Bari’ye kaçırıldı. Olayın ortaya çıkması ve tepkilerin yoğunlaşması, Avrupa’nın Aziz Nikola’yı daha yakından tanımasını sağladı. Kilise her zaman yaptığı gibi mevcut durumu değerlendirerek, onu evrenselleştirmek suretiyle tüm dünya çocuklarının koruyucusu ve sevgilisi haline getirdi. Onun papazlıktan çocukların sevgilisi Noel Baba’ya dönüşümü kılığındaki bazı olguların yeniden inşa edilmesi ile mümkün oldu.
Bu arada efsaneleşen Noel Baba’nın adı, öncelikle Hollanda’da, çocuklara yönelik söylentilerin de etkisiyle kuzey ülkelerine ve okyanus ötesine yayıldı. Piskoposluk harmaniyesi olarak giyilen kürk mantoya, piskoposların başındaki sivri külahı ise bir kapşona dönüştü. Hollandalı çocukların evlerine gitmek için bindiği beyaz at, ren geyiklerinin çektikleri bir kızak halini aldı. Tüm ülkeler, Aziz Nikola’yı sevgiyle kendi örf ve adetleri ile bütünleştirmeye başladılar Bunun sonucunda, doğal olarak Aziz’in adı da ülkeden ülkeye değişim göstermeye başladı.
Vatanı Türkiye olarak iddia edilen Noel Baba, Amerika’da “Santa Claus”, Almanya’da “Nikolaus”, Fransa’da “Pere Noel”, Hollanda’da “Sinter Klaas”, Rusya’da “Saint Andrew”, İtalya’da “Nicholas”, İspanya’da “Papa Noel” adlarıyla meşhur oldu. Daha sonraları Kilise’nin ve misyonerlerin propoganda çalışmalarının gayretiyle Aziz Nikola’nın çok tanınması ve sevilmesi, sermayedarların ve reklamcıların ilgisini çekti. 1930 yılında elbisesi, ilk defa bir meşrubat reklamında, yani Coca Cola’da kullanıldı ve halen de kullanılmaya devam etmektedir. 16. yüzyıla kadar, Avrupa’da “Nikola” adını taşıyan yaklaşık 60 kilise varken, 21. Yüzyıl’da bu sayı 2000’i aşmıştır. Aziz Nikola’nın Demre’de başlayan yaşam öyküsü, Bari’ye kemiklerinin kaçırılması ile gelişip, reklamların da etkisiyle tüm dünyaya yayıldı. Ancak en önemlisi, yoğun propogandalarla çocukların ilgisinin çekilmesi ve onların bir idolü haline getirilmesidir.
İşte bu yüzden Noel Baba’nın evrenselleşmesi daha kolay oldu. Çünkü çocuk sevgisi hıristiyan değerleri taşımak için bir araç haline dönüştürülünce, misyon faaliyetlerinin önü iyice açılmış oldu. Evet, bugün bizim garpzade hümanist yarım aydınlarımız Noel Baba’yı hıristiyan kimliğinden ve değerlerinden ayrı tutmaya çalışsalar da, bunu, aklı başında olan hiçbir Müslüman-Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına yutturamayacaklardır. Yapılması gereken, kendi tarihsel ve toplumsal kimliğimizle yakından ilgili olan tarihsel şahsiyetlerin ve kahramanların, çocuklarımızın ve gençlerimizin önüne bir prototip olarak sunulmasıdır. Zira, kendi prototiplerini ve numune-i imtisallerini kendi gelenek ve medeniyetinden çıkaramayan toplumların bilim, sanat, düşünce, edebiyat, felsefe ve kendine has bir mimari üretmeleri mümkün değildir.
Artık bu Noel Baba sahtekarlığına ve çılgınlığına dur demenin zamanı gelmedi mi? Invisible Church (Görünmez Kilise) kavramı gereğince evrensellik ve humanite kavramlarının şemsiyesi altında daha ne kadar hıristiyanlık propogandasına göz yumacağız ?


Alıntıdır...
 
Açıkçası noel babaya anti sempati duymaya başladım...Küçücük çocuğa Peygamberimizi soruyosun bilmiyo...Elin noel babasını biliyor bi de dört gözle bekliyo...İlginç olan Okulda yabancı uyluklu küçük çocuklar var...dönüp islamla ilgili bilgi alıyorlar ve edep ile ilgili çok güzel sorular soruyorlar...Ama yurdum insanı ve çocukları oralı bile değil....

Paylaşım için saol..Gerçekten hassasiyetimin artığı bir nokta olmaya başlamıştı...Allah razı olsun değindiğin için....
 
Geri
Üst