αqqα уєкяυ
New member
Sizin için seçtiklerimiz kuşağında bu hafta, Freddie Mercurynin ünlü Show Must Go On adlı şarkısının beyazperde uyarlaması olan filmden bahsedeceğiz. Çekimleri devam eden filmin yapımcılığını ABD ve İsrail üstleniyor. Filmin yönetmen koltuğunda AKP hükümeti var. Başrolde ise akil adamlar, akil olmayan adamlar ve müstakil adamlar yer alıyor.
Yüksek seviyeli bir bütçeyle çekimlerine başlanan filmin konusu ise oldukça tanıdık. Film, büyükşehrin banliyölerinde etkili olan suç çetesi üyelerinin kahraman dedektif ve akil adamlar klübüyle birlikte hareket ederek anlaşmalarını, polisle işbirliği yaparak kent hayatında sıradan vatandaş şeklinde kamufle olmalarını ve daha organize bir soygun planı yapmalarını anlatıyor.
Akil adamlar klübünün ilk kuralı: akil adamlar klübü hakkında konuşmamaktır ve matrix tarafından seçilmiş kişiler olan akil adamlar barış sürecinde iş başında gibi akılda kalıcı replikleri olan film, fragmanlarından gördüğümüz kadarıyla tipik Hollywood klişelerinden ve sıradanlığından kopamıyor. Oldukça tanıdık ve sıkıcı gelen senaryosunu görsel efekt zenginliğiyle güçlendirmeye çalışan filmin seyirciler üzerinde kalıcı olmayan bir etki yapacağını öngörüyoruz.
AAK (Akil Adamlar Klübü) oyuncularının bir kısmı oyunculukta oldukça yeni, acemi ve ilk defa kamera karşısına çıkan, diğer kısmı ise yaklaşık 10 küsur yıldır yönetmenle çeşitli yapımlarda yer almış ve oldukça tecrübeli oyunculardan oluşmaktadır. Bu durumun film genelindeki oyunculuk performanslarında ve zaten zayıf olan senaryoda zaafiyet ve çelişki yaratması kaçınılmaz. Ama yönetmenin bu olasılıkları düşünerek, görsel efektler ve kurgular için oldukça tecrübeli olan bir Hollywood ekibiyle çekimlerden önce, daha senaryo aşamasında ön çalışma yapmış olması ve halen de birlikte çalışması filmin olası başarısızlık riskini azaltabilecektir. En azından meraklı seyirciler nedeniyle filmin belli bir gişe rakamına ulaşabileceği kanaatindeyiz.
Öte yandan, yapımcı ve yönetmen, bir seri olarak öngörülen filmin devam filmlerine ilişkin olarak da şimdiden röportajlarda küçük ipuçları vermekte. Oysa ki, serinin bu filminin bir fiyaskoyla sonuçlanması halinde devam filmlerinin durumuna ilişkin soru işaretlerinin artacağını düşünüyoruz.
ABD-İsrail ve AKP biraderlerin önceki ortak çalışmalarına göz attığımızda, içerikten ziyade kurgu ve görsel efekt zenginliğiyle izleyici üzerinde etki oluşturmaya odaklandıkları görülmektedir. Yıllardır değişmeyen ve Hollywood sinemasında sıkça kullanılmış olan senaryo formatlarının bir uyarlaması olan önceki yapımlarda seyirciye bir filminin konusuz da olsa görselliği nedeniyle izlenebileceği ve övgüye değer olabileceği mesajı verilmeye çalışılmıştır. Bağımsız sinema eleştirmenlerinin sert bir şekilde karşı çıktığı bu yeni sinema anlayışının artık seyircileri içerikten ve düşünmekten uzaklaştırdığına yönelik eleştirilerin dikkate alınması gerektiği görüşündeyiz.
İyi seyirler...
Altan Ekmekçi
Yüksek seviyeli bir bütçeyle çekimlerine başlanan filmin konusu ise oldukça tanıdık. Film, büyükşehrin banliyölerinde etkili olan suç çetesi üyelerinin kahraman dedektif ve akil adamlar klübüyle birlikte hareket ederek anlaşmalarını, polisle işbirliği yaparak kent hayatında sıradan vatandaş şeklinde kamufle olmalarını ve daha organize bir soygun planı yapmalarını anlatıyor.
Akil adamlar klübünün ilk kuralı: akil adamlar klübü hakkında konuşmamaktır ve matrix tarafından seçilmiş kişiler olan akil adamlar barış sürecinde iş başında gibi akılda kalıcı replikleri olan film, fragmanlarından gördüğümüz kadarıyla tipik Hollywood klişelerinden ve sıradanlığından kopamıyor. Oldukça tanıdık ve sıkıcı gelen senaryosunu görsel efekt zenginliğiyle güçlendirmeye çalışan filmin seyirciler üzerinde kalıcı olmayan bir etki yapacağını öngörüyoruz.
AAK (Akil Adamlar Klübü) oyuncularının bir kısmı oyunculukta oldukça yeni, acemi ve ilk defa kamera karşısına çıkan, diğer kısmı ise yaklaşık 10 küsur yıldır yönetmenle çeşitli yapımlarda yer almış ve oldukça tecrübeli oyunculardan oluşmaktadır. Bu durumun film genelindeki oyunculuk performanslarında ve zaten zayıf olan senaryoda zaafiyet ve çelişki yaratması kaçınılmaz. Ama yönetmenin bu olasılıkları düşünerek, görsel efektler ve kurgular için oldukça tecrübeli olan bir Hollywood ekibiyle çekimlerden önce, daha senaryo aşamasında ön çalışma yapmış olması ve halen de birlikte çalışması filmin olası başarısızlık riskini azaltabilecektir. En azından meraklı seyirciler nedeniyle filmin belli bir gişe rakamına ulaşabileceği kanaatindeyiz.
Öte yandan, yapımcı ve yönetmen, bir seri olarak öngörülen filmin devam filmlerine ilişkin olarak da şimdiden röportajlarda küçük ipuçları vermekte. Oysa ki, serinin bu filminin bir fiyaskoyla sonuçlanması halinde devam filmlerinin durumuna ilişkin soru işaretlerinin artacağını düşünüyoruz.
ABD-İsrail ve AKP biraderlerin önceki ortak çalışmalarına göz attığımızda, içerikten ziyade kurgu ve görsel efekt zenginliğiyle izleyici üzerinde etki oluşturmaya odaklandıkları görülmektedir. Yıllardır değişmeyen ve Hollywood sinemasında sıkça kullanılmış olan senaryo formatlarının bir uyarlaması olan önceki yapımlarda seyirciye bir filminin konusuz da olsa görselliği nedeniyle izlenebileceği ve övgüye değer olabileceği mesajı verilmeye çalışılmıştır. Bağımsız sinema eleştirmenlerinin sert bir şekilde karşı çıktığı bu yeni sinema anlayışının artık seyircileri içerikten ve düşünmekten uzaklaştırdığına yönelik eleştirilerin dikkate alınması gerektiği görüşündeyiz.
İyi seyirler...
Altan Ekmekçi