Sivas'ta yakılan aydınlar mı... Aydınların kurşunladığı canlar mı?
Bunun adı “demokratik eylem” mi, yoksa “suçüstü paniği” mi?.. Eğer “eylem” yapmak istiyorsanız, önce “gazetenin adresi”ni öğrenecek, gidip orada eylem yapacaksınız... Ama siz ne yapıyorsunuz, “gazetenin basıldığı matbaa”nın önüne gidip, orada bağırıp-çağırıyorsunuz...
Hiç olmazsa, “protesto” edeceğiniz gazetenin adresini öğrenip, öyle gelseydiniz!.. Ama onu bile düşünemeyecek kadar “acemi”siniz, “cahil”siniz!..
Hepsi bir yana da;
Bu “eylem” niye?..
Kalkmış, “Duyarlı Toplum Platformu” adlı “dandik bir topluluk” kurmuş ve “19 yıllık yalan” haberinden dolayı Akit'i protesto etmeye yeltenmişsiniz!.. Tabiî, başınızda da “CHP'liler” var.
Gerçi “püskürtülmüşsünüz” ama, yine de sormak istiyorum;
“Sizin derdiniz ne?..”
Biz, ne diyoruz;
“Madımak'ta ölenlerin mezarları açılsın, yeniden otopsileri yapılsın!.. Kim dumandan zehirlenerek ölmüş, kim kurşunlanarak öldürülmüş, ortaya çıksın!”
Peki, siz ne diyorsunuz?..
“Mezar”lar açılmasın, “otopsi”ler yapılmasın, “kurşunlanarak öldürülen”ler ortaya çıkarılmasın mı istiyorsunuz?..
Eğer derdiniz buysa, açıkça söyleyin ki; biz de, kimin, “neyin peşinde” olduğunu bilelim...
Ama, “yanlış adres”e gelip de, “siyah çelenk” bırakmaya kalkarsanız, biz de “neyi gürültüye getirmek istediğinizi” sormaya devam ederiz.
Önce şunda anlaşalım...
“Madımak Oteli”nde ölenlerin sayısı kaçtır?.. Bunlar, iddia edildiği gibi “37 aydın” mıdır, 33 mü, yoksa 35 mi?..
Önce bunu netleştirelim...
37 mi, 35 veya 33 mü?..
Ben söyleyeyim;
Edebiyatçılar Derneği'nin 1994'te yayınladığı “Sivas Kitabı”nda verilen tam sayı 33'tür!.. Ki, buna “katliamdan sağ kurtulan” ama kısa süre sonra katıldığı bir “panel”de “kalp krizi” geçirerek ölen Battal Pehlivan da dahildir!..
Bu durumda, “Madımak'ta ölenlerin tam sayısı 32'dir” ama Battal Pehlivan da, buna eklenmiş ve sayı 33'e çıkarılmıştır!..
ÖLENLERİN SAYISI 37!
Ama, asıl rakam 33 değil, 37'dir...
Zira, olaylarda ölen diğer “dört kişi”den ikisi “otel görevlisi”, diğer “iki kişi” ise, otel önündeki “gösterici”lerdendir!..
Yani;
32+1+4 eşittir 37'dir!..
Peki, 37 kişi hayatını kaybetmişken, niye “33 aydın yakılarak öldürüldü” deniliyor?
Niye “kurşunlanarak öldürülen otel görevlileri” hesaba katılmıyor?..
Ya da;
“Kalp krizi”nden ölen Battal Pehlivan da, niye “yakılarak”(!) öldürülenlerin arasında sayılıyor?..
Dahası; bu “33 aydın”(!) arasına “12 yaşındaki çocuklar” ile Hollandalı gazeteci Carina Thuijs adlı “yabancı” da dahil ediliyor!..
Bu söyledikleri “yalan” olmuyor ama Akit'in haberi “yalan” oluyor, öyle mi?..
Yesinler sizin hümanistliğinizi!..
KAÇ KİŞİ VURULDU?
Akit, ölenlerin hepsinin “kurşunlanarak” öldürüldüğünü iddia etmiyor ki!.. “Bazılarının kurşunlandığını” söylüyor ki, onları da “fotoğraflarla” belgeliyor!..
Hadi, Otel Katibi Ahmet Öztürk'ün “kurşunlandığını” da inkar edin!..
Hadi, onun da “yakılarak öldürüldüğünü” söyleyin!..
Ama, hayır!..
Ahmet Öztürk, bir otel görevlisiydi ve “dışarıdaki göstericileri seyrederken” öldürüldü!..
Evet, bir “tabanca”dan çıkan “kurşun”larla öldürüldü!..
Hem de “ensesinden!”
Diyorlar ki;
“Sivas'ın gerici ve yobazları, 33 aydını yakarak öldürdü!”
Ben de soruyorum;
“Onlar aydınları yakarak(!) öldürdüler ise, aydınlar(!) kimleri vurarak öldürdü?!?”
Soru bu!..
Ve bu soru, 19 yıldır cevaplandırılmadı... Hiç kimse karnından konuşmasın, açık ve net konuşsun... Otel içindeki “aydın”(!)lardan biri çıksın ve desin ki;
“Evet, Ahmet Öztürk'ü ben öldürdüm!.. Diğer otel görevlisini de, bir başka aydınımız öldürdü!.. Onları enselerinden vuran kurşunlar bizim tabancamızdan çıktı!.. Panik halindeydik... Biraz da sarhoştuk!.. Otele yaklaşan göstericilere ateş ederken, otel görevlilerini vurduk!.. Sonra da silahları yok ettik!”
Bunu “itiraf” edecek bir babayiğit var mı?.. Ama hayır!.. “Madımak'ın rantı”nı yemek varken, bu itirafı kim yapar?..
Ne var ki;
Böyle bir “itiraf” yapılmasa da, Ahmet Öztürk ve diğerleri “otel içinden açılan ateşle” öldürülmüşler, sonra da cesetleri Numune Hastanesi'ne götürülerek, “Erdal İnönü'nün talimatı” ile kurşunlar çıkarılmış ve “hepsi yandı” diye rapor tutulmuştur!..
Bunun böyle olduğunu
“Aydın”(!)lar itiraf etmese de, “Operasyona katılan askerler” itiraf etmektedir!..
DEDE KURTULDU, GENÇLER ÖLDÜ!
Gelelim, şu “yanma” meselesine...
Yeni Şafak'tan Osman Özsoy'un, dünkü Arşiv sayfamızda da yayınlanan yazısında, “ilginç bir soru” vardı...
Osman Özsoy soruyordu:
“Bir yer ateşe verilse yangın mahallinden gençler mi daha rahat kaçabilir, yoksa yürürken başkasının yardımına ihtiyaç duyacak kadar yaşlı olanlar mı?
‘Elbette gençler' dediğinizi duyar gibiyim. Ama bunun tersinin gerçekleştiği bir olay oldu ülkemizde. 78 yaşındaki dede, hem de kaldığı otelin üst katlarında bulunduğu halde yangından kurtuldu ama otuzlu yaşlardaki 35 kişi yangında can verdi.
78 yaşındaki Aziz Nesin yanan otelden çıkabiliyor da, çoğu 40 yaşın altında olan diğerleri nasıl oluyor da ölüyorlar? Bunlar yangına uykuda yakalanmıyorlar ki, kaçamasınlar...
Olay gündüz oluyor.
Benim sorum şu:
40 yaşın altındaki bir kişi bir yangın anında 4-5 katlı binada yanarak ölmeyi mi göze alır, son anda atlayarak kurtulma şansını mı?”
Evet, bu soru da cevaplanmalı değil mi?.. Sahi; “78 yaşındaki Aziz Nesin” sağ kurtulurken, “gençler” niye öldü?.. Bir kısmı “BBP binası”na sığınırken, diğerleri niye “ölmeyi” tercih etti?..
Bunda, Erdal İnönü'nün; “Sakın otelden ayrılmayın, sizi kurtaracağız” teminatının bir rolü var mı acaba?..
AZİMET KÖYLÜOĞLU DİYOR Kİ!
Osman Özsoy, önceki günkü yazısında, bir “ayrıntı”yı daha açıkladı:
“Sivas olaylarıyla ilgili 19 yıldır gizli tutulan morg fotoğraflarını yayınlayan Akit gazetesi, Madımak Oteli'nde ölen 37 kişinin yanmadığını açıkça ortaya koyuyor.
Dönemin soruşturma savcısına gönderilmek üzere hazırlanan dosyadan karanlık eller tarafından çıkartılan fotoğraflar, “Yanarak öldüler” şeklinde hazırlanan otopsi raporlarının tamamının yalan olduğunu belgeliyor.
Sivas Olayları sırasında Madımak Oteli'nde yanarak öldürüldüğü iddia edilen insanlardan bir bölümünün yakın mesafeden kendilerine kurşun sıkılarak öldürüldüğünü bana ilk ifade eden kişi, Türkiye Cumhuriyeti'nin 50. Hükûmeti olan I. Çiller Hükümeti'nde Devlet Bakanı olarak görev yapan Sivaslı, Alevi kökenli bir bakandır... Kaldı ki, siyasi tarihimizde Alevi kimliğini gizlemeden açıkça dillendiren ilk bakanlardan biri olarak yer almıştır.”
Osman Özsoy bakanın adını açıklamamış ama; “Madımak Oteli'nde yanarak öldürüldüğü iddia edilen insanlardan bir bölümünün yakın mesafeden kurşun sıkılarak öldürüldüğünü” ilk ifade eden bakan, herhalde Azimet Köylüoğlu olmalıdır!..
Azimet Köylüoğlu bile bunu demişse, Akit'in “yalan” yazdığını iddia edenlerin sözleri, daha baştan çürümüş demektir!..
MURAT ALAN MI ACILARI TAZELEDİ?
Önceki günkü gazetelerde, “Akit'i yalanlama yarışı” vardı... Kimi, haberi yapan muhabirimiz Murat Alan'ın, olaylar sırasında ölen Ahmet Alan'la “akraba” olduğu için “intikam” almaya çalıştığını yazdı, kimi de “Akit, aileleri de yaktı” diye başlık attı...
Öncelikle şunu söyleyelim;
Murat Alan, eğer soyadı “Alan” olan herkesle “akraba” olacaksa, niye “Ergenekon sanığı ve MHP Milletvekili Engin Alan”la akraba olduğunu yazmadınız?..
Aklınıza mı gelmedi, yoksa Engin Alan nire, Sivas nire diye mi düşündünüz?..
Ama, illa bilmek istiyorlarsa söyleyelim; Murat Alan'ın, Sivas'ta ölen Ahmet Alan'la hiçbir kan bağı yoktur!..
Çünkü Murat, “Adıyamanlı”dır...
Gelelim, “Akit, aileleri de yaktı” komedisine... “Morg fotoğrafları”nı yayınladık ya, Sivas'ta ölenlerin aileleri sarsılmışlar ve fotoğrafları görünce acıları tazelenmiş!..
Gazetenin biri, öyle yazıyor!..
Oha!.. Ve de çüş!..
Ulan, bu ne biçim “acıların tazelenmesi”dir ki, Sivas'ta ölenlerin aileleri, tam 19 yıldır, her yılın 2 Temmuz'unda “pankart” açıp yürüyorlar.
Ne yazıyor o pankartta;
“Unutmadık,
Unutturmayacağız!”
Her yılın 2 Temmuz'unda “ölenlerin fotoğrafları” da bulunan bu pankartı açarak yürüyen ve bir anlamda “acılarını tazeleyen” ailelerin aklına şimdi mi geldi, acılarının tazelendiği?..
“Unutmadık!.. Unutturmayacağız” diyen kendileri, “acıları tazelenen” kendileri!..
Böyle saçmalık olur mu?..
Hem sonra;
Aydınlık'a konuşan Av. Şenal Sarıhan diyor ki; “Akit'in yayınladığı fotoğraflar yeni değil... O fotoğraflar; ilk baskısı 2002'de yapılan “Madımak Yangını... Sivas Katliamı Davası isimli kitapta vardır...”
Öyle sanıyorum ki;
“Sivas'ta ölenlerin yakınları”nda da bu kitaptan vardır... Peki, kitaptaki fotoğrafa bakınca acılar tazelenmiyor da, Akit'te yayınlanınca mı tazeleniyor?..
Güldürmeyin insanı!..
Bir iddianız varsa, adam gibi koyarsınız ortaya, biz de yararlanırız... Ama “Sivas rantı”nı elden kaçırmamak için, bu tür “fasa-fiso” iddialarla karşımıza gelirseniz, sadece güleriz!..
Hasan Karakaya
Yeni Akit
