türk ocağı
serdengeçti
Hadiseyi biliyorsunuz Türk Silahlı Kuvvetlerin sınır ötesi operasyon" yapmak üzere Irak'a gönderilmesi için "Hükümet'e 1 yıl süreyle izin verilmesini" öngören Başbakanlık Tezkeresi, bugün TBMM Genel Kurulu'nda yapılacak "kapalı oturum"da görüşülecek... Oturum "kapalı" da olsa, "açık" da olsa; bu "tezkere"nin Meclis'ten geçmesi için bütün şartlar önceden hazırlandı.
Yani, "teröre lânet" gösterileri, "ana-babaların gözyaşları" ve kartel medyasının yürüttüğü "tek çare sınır ötesi operasyon" kampanyaları; milletvekilleri üzerinde yeteri kadar "mahalle baskısı"nın oluşmasına yol açtı!.. Bunca "propaganda"dan sonra, milletvekillerinin "hayır" demesi biraz imkânsız gibi!..
Gerçi, "bölge milletvekilleri" arasında "tezkerenin çok faydalı olacağına inanmıyorum... Bölge halkı böyle bir operasyona sıcak bakmıyor!" diyen milletvekilleri var ama, bunların "tezkere karşıtı" görüşlerinin bir kıymet-i harbiyesinin olacağını, yani sonucu değiştireceğini hiç düşünmüyorum... Bu tezkere, her hâlûkârda geçecektir!..
SİVRİSİNEKLERE KARŞI MERMİ
Peki, "tezkere"nin geçmesi ve "sınır ötesi operasyon" düzenlenmesi, "PKK'lılar"ın ürediği/üretildiği "terör bataklığı"nı kurutmaya yetecek midir?..
Hiç sanmıyorum!.
Son 23 yılda düzenlenen "24 sınır ötesi operasyon"la bu bataklık nasıl kurutulamadıysa, "25. operasyon" da bunu kurutmaya yetmeyecektir!..
Zira, bugünkü manşet haberimizde de göreceğiniz gibi; Türkiye son 23 yıldır "kuklacı"larla değil, "kukla"larla; bir diğer ifadesiyle "bataklık"la değil, "sinek"lerle mücadele etti!..
Yani, sizin anlayacağınız;
23 yıl boyunca; "Sivrisinek"lere karşı "mermi" kullandık, "top" kullandık, "füze" kullandık... Ve tabiî, bu ülke insanının "yüzmilyarlarca dolar"ını da, dağlara gömdük!..
Hiç şüpheniz olmasın ki;
"25. operasyon"dan elde edilecek sonuç da, bir "fiyasko"dan öte geçmeyecektir!..
Peki, niye "fiyasko" olacaktır?..
Biraz önce dedim ya;
"Kuklacı"larla değil, "kukla"larla!.. "Bataklık"la değil, "sivrisinek"lerle... "Eşek"lerle değil, "semer"lerle... "Sahip"leriyle değil, "köpek"leriyle mücadele ettiğimiz için!..
TAVŞANA KAÇ, TAZIYA TUT!
Şimdi, şöyle düşünün:
Bu operasyonlarda "tank" kullanıyoruz, "top" kullanıyoruz... Bunları da "Avrupa"dan ve "Amerika"dan alıyoruz... Dahası, "reorganizasyon"unu da "İsrail" adlı 5-6 milyonluk, kıçıkırık bir ülkeye yaptırıyoruz!..
Ne garip değil mi;
Bizim "PKK ile mücadele" etmemiz için "tank" ve "top"larımızı reorganize eden İsrail, aynı zamanda "Türkiye ile savaşması" için "peşmerge"lere "silahlı eğitim" veriyor!..
Evet, bataklık içinde bataklık!..
Amerika Birleşik Devletleri derseniz;
Bir "müttefik"(!) olarak; bir yandan "teröre şiddetle karşı" rolü oynuyor, bir yandan da "PKK terörü"ne yardım ve yataklık ediyor!..
Herhalde söylemeye gerek yok;
"Türk askeri"ne karşı savaşırken öldürülen "PKK'lı teröristler"in üzerinden "Amerikan silahları" çıktı!..
Söyleyin Allah aşkına;
Amerika'nın bu yaptığı, "tavşana kaç, tazıya tut" taktiği uygulamak değilse nedir?..
Ya "Avrupa"ya ne demeli?..
Onlar da, Diyarbakır'ı neredeyse "komşu kapısı" yaptı!.. Habire Diyarbakır'a gidip, "PKK'lılıkları tescilli" kişi ve kuruluşlara destek veriyorlar!..
Bir dostum söylemişti:
"Bindiğim Diyarbakır uçağında, Türkler'den ve Kürtler'den daha fazla yabancı vardı!"
Yukarıdan beri söylediklerimi özetleyecek olursak, derim ki;
"Terörle mücadele"nin tek yolu "sınır ötesi" değildir!..
"Başarı"nın sırrı;
"Kukla"larla değil, "kuklacı"larla!..
"Sivrisinek"lerle değil, "bataklık"la!..
"Köpek"lerle değil, "sahip"leriyle!..
"Semer"le değil, "eşek"lerle uğraşmaktır!..
NE OLDU SİVİL ANAYASA'YA?
Bunları böylece belirttikten sonra, şimdi de gelelim bazı "teşhis"lere!..
Hasan Cemal diyor ki:
"Yazın bir kenara:
Tuzak kuruluyor!
Görmeye çalışın.
Türkiye'yi Batı'dan koparmak isteyenler... Türkiye'nin yüzünü Doğu'ya çevirmek isteyenler...
(...) Türkiye'nin otoriter bir rejim ile içine kapanık, dünyayla kavgalı, istikrarsız bir ülke olmasından çıkar elde etmek isteyenler.../... görmüyor musunuz, yerlerini almışlar, Türkiye'nin yedi düvelle savaş oyununu seyretmeye hazırlanıyorlar.
Daha önemlisi;
22 Temmuz öncesinde başaramadıklarını, yani demokrasinin defterini iyice dürmenin tertiplerini yapıyorlar."
Hasan Cemal'e aynen katılıyorum... Gerçekten de, bir "saman alevi gibi" parlayan, ancak şimdilerde "rüzgârın söndürdüğü mum"a dönen "sivil anayasa" çalışmalarına ne oldu?!?..
Ne oldu "mahalle baskısı" kampanyalarına?.. Ne oldu "Malezyalaşma" endişelerine?.. Ne oldu "başörtüsü özgürlüğü"nün bütün yurdu kaplayacağı paranoyalarına?.. Sahi ne oldu "sivilleşme" ve "özgürleşme" çabalarına?!?..
Bugün, sayın Tayyip Erdoğan bile, "inceldiği yerden kopsun" deme noktasına gelmişse; "terörist"ler değil ama "militarist"ler kazanmış ve "sivilleşme çabalarına kan doğranmış" demektir!..
12 KÖYLÜYÜ KİMLER ÖLDÜRDÜ?
"Sivil anayasaya kurşun" sıkıp, "demokrasi defterini dürmek" isteyen güç ve odaklar, "hedefe uygun senaryo" yazıp, bunu sahneye koyamazlar mı?..
Ne yalan söyleyeyim Koray Düzgören'in aktardığı "iddialar" tüylerimi diken diken etti.
Biliyorsunuz... Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Beşağaç Köyü yakınlarında "12 korucu ve köylü" öldürülmüştü...
29 Eylül günü meydana gelen bu "katliam"ın sebebi neydi acaba?.. Ya da yapanlar kimlerdi?.. "Eli kanlı cani"ler, iddia edildiği gibi PKK'lılar mıydı, yoksa başkaları mı?..
Hiçbir yorumda bulunmadan, Koray Düzgören'in yazısını aktarıyorum... Buyrun, birlikte okuyalım:
"Peki işin aslı neydi? İçlerinde 7'si korucu olan 12 köylü neden ve kimler tarafından öldürülmüştü?
Son gelen haberlere bakılırsa mesele, korucubaşlarının çıkar ilişkileriyle ilgiliydi.
İddia şöyle:
Olayın cereyan ettiği Beşağaç Köyü 1993 yılında güvenlik güçleri tarafından boşaltıldı.
Köylüler çaresiz Hakkari, Van ve Beytüşşebap'a göçtüler. Yıllar sonra 2004'te devletin koyduğu şarta uyup koruculuğu kabul ettikleri için geri dönebildiler.
Fakat döndüklerinde yaylalarının başka bir korucu aşiret tarafından işgal edildiğini gördüler. Buna rağmen yaşamlarını sürdürmeye koyuldular, köylerini yeniden inşa etmeye çalıştılar.
Köyün su meselesini çözmek için de KÖYDES projesine başvurup üç ay önce ihale yapılmasını sağladılar. 200 milyarlık ihaleyi Beytüşşebaplı Kamil Durmuş ve Yusuf Ataman'ın alması, işgalci korucuların tepkisine yol açtı.
İddiaya göre ihaleden pay alamayan ve su projesiyle Beşağaç köylülerinin bölgeye iyice yerleşmelerini istemeyen işgalciler, müteahhidi sürekli tehdit etmeye başladılar.
Köylüler ve şirket direnince de işi silahla engellemeye karar verdiler. Nitekim işçileri taşıyan minibüs olay günü inşaattan köye dönüyordu.
Gelen son haberlere bakılırsa bu durumu ve olayın asıl faillerini, güvenlik güçlerinin bölge yetkilileri ile idari makamlar da çok iyi biliyor.
Hatta iddialar, katliamın güvenlik güçlerinin gözetim ve koruması altında gerçekleştirildiğine kadar uzanıyor."
GAZA GELME EY TÜRKİYE!
Fazla söze hacet var mı bilmiyorum!.. Son olarak söylemek istediğim şu:
Gözlerinin önüne "bir tek kibrit çöpü" dayayanlar; "ağaç"ları ve "orman"ları göremez!..
Gözlerini "sınırın ötesi"ne dikenler de, "sınırın içinde" olup-bitenleri göremez!..
Bana kalırsa;
Türkiye, bundan böyle; "semer dövmeyi" bırakıp, "eşek"leri dövmeye!.. "Kukla"ya değil, "kuklacı"ya ateş etmeye!.. "Köpek"leri bırakıp "sahip"leriyle cedelleşmeye başlamazsa, elleri yine boş kalacak, PKK'nın ekmeğine yine yağ sürecek ve teröristler, bundan sonra da "terörün rantı"nı yemeye devam edecektir!..
Bunları gör, ey Türkiye!..
Tuzağa düşme!.. Keleğe gelme!..
Hasan Karakaya
Vakit
Yani, "teröre lânet" gösterileri, "ana-babaların gözyaşları" ve kartel medyasının yürüttüğü "tek çare sınır ötesi operasyon" kampanyaları; milletvekilleri üzerinde yeteri kadar "mahalle baskısı"nın oluşmasına yol açtı!.. Bunca "propaganda"dan sonra, milletvekillerinin "hayır" demesi biraz imkânsız gibi!..
Gerçi, "bölge milletvekilleri" arasında "tezkerenin çok faydalı olacağına inanmıyorum... Bölge halkı böyle bir operasyona sıcak bakmıyor!" diyen milletvekilleri var ama, bunların "tezkere karşıtı" görüşlerinin bir kıymet-i harbiyesinin olacağını, yani sonucu değiştireceğini hiç düşünmüyorum... Bu tezkere, her hâlûkârda geçecektir!..
SİVRİSİNEKLERE KARŞI MERMİ
Peki, "tezkere"nin geçmesi ve "sınır ötesi operasyon" düzenlenmesi, "PKK'lılar"ın ürediği/üretildiği "terör bataklığı"nı kurutmaya yetecek midir?..
Hiç sanmıyorum!.
Son 23 yılda düzenlenen "24 sınır ötesi operasyon"la bu bataklık nasıl kurutulamadıysa, "25. operasyon" da bunu kurutmaya yetmeyecektir!..
Zira, bugünkü manşet haberimizde de göreceğiniz gibi; Türkiye son 23 yıldır "kuklacı"larla değil, "kukla"larla; bir diğer ifadesiyle "bataklık"la değil, "sinek"lerle mücadele etti!..
Yani, sizin anlayacağınız;
23 yıl boyunca; "Sivrisinek"lere karşı "mermi" kullandık, "top" kullandık, "füze" kullandık... Ve tabiî, bu ülke insanının "yüzmilyarlarca dolar"ını da, dağlara gömdük!..
Hiç şüpheniz olmasın ki;
"25. operasyon"dan elde edilecek sonuç da, bir "fiyasko"dan öte geçmeyecektir!..
Peki, niye "fiyasko" olacaktır?..
Biraz önce dedim ya;
"Kuklacı"larla değil, "kukla"larla!.. "Bataklık"la değil, "sivrisinek"lerle... "Eşek"lerle değil, "semer"lerle... "Sahip"leriyle değil, "köpek"leriyle mücadele ettiğimiz için!..
TAVŞANA KAÇ, TAZIYA TUT!
Şimdi, şöyle düşünün:
Bu operasyonlarda "tank" kullanıyoruz, "top" kullanıyoruz... Bunları da "Avrupa"dan ve "Amerika"dan alıyoruz... Dahası, "reorganizasyon"unu da "İsrail" adlı 5-6 milyonluk, kıçıkırık bir ülkeye yaptırıyoruz!..
Ne garip değil mi;
Bizim "PKK ile mücadele" etmemiz için "tank" ve "top"larımızı reorganize eden İsrail, aynı zamanda "Türkiye ile savaşması" için "peşmerge"lere "silahlı eğitim" veriyor!..
Evet, bataklık içinde bataklık!..
Amerika Birleşik Devletleri derseniz;
Bir "müttefik"(!) olarak; bir yandan "teröre şiddetle karşı" rolü oynuyor, bir yandan da "PKK terörü"ne yardım ve yataklık ediyor!..
Herhalde söylemeye gerek yok;
"Türk askeri"ne karşı savaşırken öldürülen "PKK'lı teröristler"in üzerinden "Amerikan silahları" çıktı!..
Söyleyin Allah aşkına;
Amerika'nın bu yaptığı, "tavşana kaç, tazıya tut" taktiği uygulamak değilse nedir?..
Ya "Avrupa"ya ne demeli?..
Onlar da, Diyarbakır'ı neredeyse "komşu kapısı" yaptı!.. Habire Diyarbakır'a gidip, "PKK'lılıkları tescilli" kişi ve kuruluşlara destek veriyorlar!..
Bir dostum söylemişti:
"Bindiğim Diyarbakır uçağında, Türkler'den ve Kürtler'den daha fazla yabancı vardı!"
Yukarıdan beri söylediklerimi özetleyecek olursak, derim ki;
"Terörle mücadele"nin tek yolu "sınır ötesi" değildir!..
"Başarı"nın sırrı;
"Kukla"larla değil, "kuklacı"larla!..
"Sivrisinek"lerle değil, "bataklık"la!..
"Köpek"lerle değil, "sahip"leriyle!..
"Semer"le değil, "eşek"lerle uğraşmaktır!..
NE OLDU SİVİL ANAYASA'YA?
Bunları böylece belirttikten sonra, şimdi de gelelim bazı "teşhis"lere!..
Hasan Cemal diyor ki:
"Yazın bir kenara:
Tuzak kuruluyor!
Görmeye çalışın.
Türkiye'yi Batı'dan koparmak isteyenler... Türkiye'nin yüzünü Doğu'ya çevirmek isteyenler...
(...) Türkiye'nin otoriter bir rejim ile içine kapanık, dünyayla kavgalı, istikrarsız bir ülke olmasından çıkar elde etmek isteyenler.../... görmüyor musunuz, yerlerini almışlar, Türkiye'nin yedi düvelle savaş oyununu seyretmeye hazırlanıyorlar.
Daha önemlisi;
22 Temmuz öncesinde başaramadıklarını, yani demokrasinin defterini iyice dürmenin tertiplerini yapıyorlar."
Hasan Cemal'e aynen katılıyorum... Gerçekten de, bir "saman alevi gibi" parlayan, ancak şimdilerde "rüzgârın söndürdüğü mum"a dönen "sivil anayasa" çalışmalarına ne oldu?!?..
Ne oldu "mahalle baskısı" kampanyalarına?.. Ne oldu "Malezyalaşma" endişelerine?.. Ne oldu "başörtüsü özgürlüğü"nün bütün yurdu kaplayacağı paranoyalarına?.. Sahi ne oldu "sivilleşme" ve "özgürleşme" çabalarına?!?..
Bugün, sayın Tayyip Erdoğan bile, "inceldiği yerden kopsun" deme noktasına gelmişse; "terörist"ler değil ama "militarist"ler kazanmış ve "sivilleşme çabalarına kan doğranmış" demektir!..
12 KÖYLÜYÜ KİMLER ÖLDÜRDÜ?
"Sivil anayasaya kurşun" sıkıp, "demokrasi defterini dürmek" isteyen güç ve odaklar, "hedefe uygun senaryo" yazıp, bunu sahneye koyamazlar mı?..
Ne yalan söyleyeyim Koray Düzgören'in aktardığı "iddialar" tüylerimi diken diken etti.
Biliyorsunuz... Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Beşağaç Köyü yakınlarında "12 korucu ve köylü" öldürülmüştü...
29 Eylül günü meydana gelen bu "katliam"ın sebebi neydi acaba?.. Ya da yapanlar kimlerdi?.. "Eli kanlı cani"ler, iddia edildiği gibi PKK'lılar mıydı, yoksa başkaları mı?..
Hiçbir yorumda bulunmadan, Koray Düzgören'in yazısını aktarıyorum... Buyrun, birlikte okuyalım:
"Peki işin aslı neydi? İçlerinde 7'si korucu olan 12 köylü neden ve kimler tarafından öldürülmüştü?
Son gelen haberlere bakılırsa mesele, korucubaşlarının çıkar ilişkileriyle ilgiliydi.
İddia şöyle:
Olayın cereyan ettiği Beşağaç Köyü 1993 yılında güvenlik güçleri tarafından boşaltıldı.
Köylüler çaresiz Hakkari, Van ve Beytüşşebap'a göçtüler. Yıllar sonra 2004'te devletin koyduğu şarta uyup koruculuğu kabul ettikleri için geri dönebildiler.
Fakat döndüklerinde yaylalarının başka bir korucu aşiret tarafından işgal edildiğini gördüler. Buna rağmen yaşamlarını sürdürmeye koyuldular, köylerini yeniden inşa etmeye çalıştılar.
Köyün su meselesini çözmek için de KÖYDES projesine başvurup üç ay önce ihale yapılmasını sağladılar. 200 milyarlık ihaleyi Beytüşşebaplı Kamil Durmuş ve Yusuf Ataman'ın alması, işgalci korucuların tepkisine yol açtı.
İddiaya göre ihaleden pay alamayan ve su projesiyle Beşağaç köylülerinin bölgeye iyice yerleşmelerini istemeyen işgalciler, müteahhidi sürekli tehdit etmeye başladılar.
Köylüler ve şirket direnince de işi silahla engellemeye karar verdiler. Nitekim işçileri taşıyan minibüs olay günü inşaattan köye dönüyordu.
Gelen son haberlere bakılırsa bu durumu ve olayın asıl faillerini, güvenlik güçlerinin bölge yetkilileri ile idari makamlar da çok iyi biliyor.
Hatta iddialar, katliamın güvenlik güçlerinin gözetim ve koruması altında gerçekleştirildiğine kadar uzanıyor."
GAZA GELME EY TÜRKİYE!
Fazla söze hacet var mı bilmiyorum!.. Son olarak söylemek istediğim şu:
Gözlerinin önüne "bir tek kibrit çöpü" dayayanlar; "ağaç"ları ve "orman"ları göremez!..
Gözlerini "sınırın ötesi"ne dikenler de, "sınırın içinde" olup-bitenleri göremez!..
Bana kalırsa;
Türkiye, bundan böyle; "semer dövmeyi" bırakıp, "eşek"leri dövmeye!.. "Kukla"ya değil, "kuklacı"ya ateş etmeye!.. "Köpek"leri bırakıp "sahip"leriyle cedelleşmeye başlamazsa, elleri yine boş kalacak, PKK'nın ekmeğine yine yağ sürecek ve teröristler, bundan sonra da "terörün rantı"nı yemeye devam edecektir!..
Bunları gör, ey Türkiye!..
Tuzağa düşme!.. Keleğe gelme!..
Hasan Karakaya
Vakit