Sleeping Dogs İncelemesi.[INC]

W.PiTToN

W.C.ConsuAllen
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
19,043
Reaction score
0
Puanları
0
sleepingdogs-475x296.jpg

GTA 3’ün piyasaya daha ilk çıktığı zamanlarda açık-dünya oyunlarında yeni bir dönemin başlayacağından kimsenin haberi yoktu sanırım, Rockstar yetkilileri dışında. Yapım çok iyi bir etki bırakmıştı sektörde, yavaş yavaş taklitleri veya rakipleri sahaya çıkacaklardı. 2003 yılında Activision’ın yayıncılığını yaptığı True Crime: Strees of LA sahne aldı. Yine suç dünyasını konu alıyordu yapım ama GTA’dan farklı olarak polislerin tarafındaydık bu sefer. Özellikle dövüş sistemiyle akıllarda kalıcı bir oyun olmuştu True Crime. İki yıl sonra devam oyunu geldi; bu sefer New York City’e geçiş yapmıştık. Lakin True Crime: New York City beklenen ilgiyi görmedi, zaten zamanının gerisinde bir yapımdı. İlk oyunun üstüne hiçbir şey katılmamış, hatta bazı güzel özellikler yok olmuştu. Bu hayal kırıklığının ardından Activision bir süre True Crime ismini dillendirmedi.
2009 yılında True Crime: Hong Kong duyuruldu, ancak yapımcı artık United Front Games idi. Proje başlatılmış ve yapım aşamasında ilerleme kaydedilmişti. Fakat Activision daha büyük gelir kalemlerine sahip yapımlarına yoğunlaştığı için yapım 2011’e ertelendi. Daha sonra Activision tarafından projenin iptal edildiği duyuruldu. True Crime isminden çok fazla şey beklemiyordu Activision artık. Bunun üzerine Square Enix devreye girdi ve isim haklarını satın alıp, United Front Games ile masaya oturdu. True Crime ismi değiştirildi ve Sleeping Dogs olarak duyuru yapıldı. 2012 E3’te oldukça ilgi gören Sleeping Dogs sonunda piyasaya çıktı ve bize de incelemek düştü.

Hong Kong’un karanlık yüzü

Ne yalan söyleyeyim, Sleeping Dogs’un fragmanlarını seyrederken ve hatta E3’te yoğun ilgi gördüğünü bilmeme rağmen yapımın ucuz Uzak Doğu aksiyon filmlerine benzer bir yapı içereceğini düşünüyordum. Ayrıca açık-dünya oyunu yapmak kolay bir iş değildi gerçekten. Ve önümüzde Mafia (Mafia II biraz o standartların altında idi) ile GTA serisi gibi standartları oldukça yüksek iki örnek varken bu türde ortaya atılan başka ürünleri beğenmek kolay olamazdı. Tüm bu düşünce ve ön yargılarım çerçevesinde oynamaya başladım Sleeping Dogs’u.
Oyunun hikayesi Hong Kong’taki çeteleri konu alıyor. 10 yaşında buradan ayrılan ve ailesi ile San Francisco’ya taşınan, orada SF Polis Departmanı’na giren ve tekrar ülkesine dönen gizli polis Wei Shen’i kontrol ediyoruz. Hong Kong’ta ‘triad’, yani büyük mafya örgütü bulunuyor ve Sun on Yee isimli bu örgütün bölgesinde iki çete bulunuyor. İki çetenin kendi aralarında sürtüşmeleri var bu arada. Wei’nin amacı bu mafya örgütünün içine sızarak çökertmek. Senaryo klişe gibi gözükse de onu ilginç kılan etkenlerden biri, Wei’nin içine sızdığı çetede bazı çocukluk arkadaşlarının olması. Bunun yanında kız kardeşi bu çetelerden birine mensup iken ölüyor.

En başta belirttiğim gibi özgürlük vaat eden bir açık-dünya oyunu Sleeping Dogs. Gizli polis ve çete üyesi olduğu için Wei, tıpkı GTA’daki gibi sokaklarda istediğiniz gibi suç işliyorsunuz. Park halindeki arabaları çalmak, trafikteki araçlara yolcuları indirerek el koymak, canınızı sıkan kişileri eşek sudan gelinceye kadar dövmek yapabileceğiniz klasik hareketlerden birkaç tanesi. Haritanın çok çok büyük olduğunu söyleyemem ama ulaşım için araçlara ihtiyacınız olacaktır. Dilerseniz taksi de kullanabilirsiniz; uzun mesafedeki yerlere ulaşım oldukça pratik hale geliyor, çünkü taksiye biniyorsunuz gözleriniz kapanıp açıldığında gitmek istediğiniz yerde oluyorsunuz. Parayı sorun etmediğiniz sürece taksi de iyi bir çözüm yani.
Özellikle GTA IV’teki kadar veya Sleeping Dogs gibi E3 2012’nin ilgi gören oyunlarından Watch Dogs’un oynanış videolarında gördüğüm şehir kadar canlı bir hayat bu yapımda. Yapabileceğiniz şeylerin sayısı, özgür olsanız da kısıtlı. Bunun yanında şehirdeki insanların saçma sapan hareketlerini görebiliyorsunuz. Mesela araçla dönüş yaparken, 20 metre ötede olan bir arkadaş durduk yere şemsiyesini fırlatarak yere atabiliyor kendini. Yada kornaya bastığınız zaman deli dana gibi koşturmaya başlayanlar olabiliyor.

Şehirde görevler haricinde yapabileceğimiz şeylerden biraz daha bahsedeyim. Harita üzerinde araba simgeleri bulunuyor; buralardan araç satın alabiliyorsunuz ve garajını zenginleştiriyorsunuz. ‘P’ harfi ise sahibi olduğunuz araçları çıkarabileceğiniz noktaları ifade ediyor. Kahve içebileceğiniz, yemek yiyebileceğiniz yerler de bulunuyor Hong Kong’da. Keza Wei’nin eli yüzü düzgün kıyafetler giymesini isterseniz giyim mağazalarına uğrayabilirsiniz. Sürekli para harcayacağınız faaliyetleri söyledim; nereden gelecek bu değirmenin suyu? Ana ve yan görevlerden zaten para kaldırıyorsunuz. Bunun yanında harita üzerinde kafes dövüşlerine katılıp para kazanabilirsiniz. Horoz dövüştüren ‘at hırsızlarının’ yanına gidip, gözünüze kestirdiğiniz horozu seçerek üzerine para yatırabilirsiniz. Ancak kumar gerçekten tehlikeli bir şeymiş. 200 bin dolarımı bıraktım o horozcularda yahu.
Tıpkı GTA’daki gibi ana görevlerin yanında yan görevler bulunuyor Sleeping Dogs’ta. Ancak ana görevler iki başlık altında ayrılmış durumda. Bir polis görevleriniz bulunuyor, bir de çete görevleriniz. Yan görevlerde de böyle bir ayrım söz konusu oluyor bazen. Ayrıca iki ana görev başlığı ile bağlantısı olmayan yan görevlerle de karşılaşabiliyorsunuz. Bir de Wei’nin çapkınlık maceraları var ki oraya hiç girmeyelim; şeytan tüyü var elemanda yahu.

Şehirde polisler devriye olarak geziyor, kimisi yaya kimisi araç içinde. Haritada mavi yıldız veya kişi simgesi şeklinde gözüküyor polisler. Araç çalar veya birine zarar verirseniz, ve bunu onların görebildiği bir pozisyonda yaparsanız peşinize düşüyorlar. Polis araçlarından kaçmak çok kolay değil, altınızda hangi araba olursa olsun sizin kadar hızlı oluyor polis araçları. Ara sokaklara dalmalı, şaşırtmalı yolları izlemelisiniz. Wheelman’de de böyleydi ve sevmemiştim bu özelliği. Polisler peşinizdeyken haritada çember oluşuyor ve polisleri atlatıp onun dışına çıkabilirseniz, kısa süre içinde aranma durumu yok oluyor.
Öğrenecek çok şey var

Oyunda bulunan karakter geliştirme ekranı, Sleeping Dogs’un dikkat çekici yanlarından biri. Karakter gelişimi, aldığınız görevlere ve bu görevler esnasındaki davranışlarınıza bağlı olarak kazandığınız tecrübe puanlarıyla gerçekleşiyor. Polis teşkilatı için aldığınız görevlerde sivillere, kamu mallarına zarar verirseniz polis leveliniz düşüyor. Ayrıca peşinizdeki polislere ve araçlarına da zarar vermemeniz gerekiyor. Çete görevlerinde ‘triad’ seviyenizi yükseltmeye çalışıyorsunuz. Düşmanlarınıza verdiğiniz zararlar, başarılı kombolar artı puan alarak hanenize yazılıyor. Her iki seviyenin de tecrübe puanları bağımsız işliyor. Yani birinden kazandığınız seviyeyi diğerinin özelliklerini açmak için kullanamıyorsunuz.
Bunların yanında dövüş teknikleri ve sağlık için geliştirme bölümü bulunuyor. Burada bulunan yetenekler de ait olduğu seviye puanıyla açılmak zorunda, yani bağımsız. Son olarak bu ekranda ‘face’ başlığını göreceksiniz. Ayrıca oyun esnasında sol altta, haritanın sağındaki sarı bar da ‘face meter’ olarak geçiyor. ‘Face’i genel itibar seviyesi olarak düşünebilirsiniz. İtibarınızı dövüşlerde ve yan görevlerde insanlara yardım ederek artırabilirsiniz. ‘Face’ gelişimi de en az diğerleri kadar önemli; mesela yeterince paranız olsa bile 3. itibar seviyesindeyken, daha fazla itibar gerektiren giyim malzemelerini ve araçları satın alamıyorsunuz.

Sleeping Dogs’un dövüş sistemini Batman serisine benzetirsek, yanlış yapmış olmayız. Hatırlarsınız; Batman ile Arkham Asylum ve Arkham City’de genelde kalabalık düşman grupları arasına girerdik. Ve düşmanlardan biri saldırmak üzere olduğu an kafasına uyarı işareti çıkardı. Bu sayede hızlı hareket ederek saldırıyı savunup karşı saldırı yapabiliyorduk. Sleeping Dogs’ta da yine oldukça kalabalık rakiplerin arasında bulacaksınız kendinizi. Birebir dövüşlerin sayısı yok denecek kadar az, daha çok bire altı veya sekiz arasında değişiyor. Burada da düşmanlarınız tam saldırmak üzereyken kırmızıyla kaplanıyor. Farenin sağ tuşuna geç kalmadan basarsanız, rakibin hamlesini bertaraf edip karşı saldırı yapıyor Wei.
Dövüş sisteminin güzellikleri bunlarla sınırlı değil. Wei’nin, özellikle geliştikçe, oldukça sağlam hareketlerine şahit olacaksınız. Van Damme tekmeleri savuracak (Van Damme demişken; The Expendables 2’de ayıp ettiler efsaneye. Van Damme hiç dayak yermiymiş!), gelen tekmeleri yakalayıp düşmanını havadan yere yapıştıracak, diz darbesiyle bitirici vuruşlar yaparak rakibini alt edecek. ‘F’ tuşu ile rakiplerinizi yakalayabilir, kafalarını duvarlara çarpabilir veya yüksek bir yerden aşağıya atabilirsiniz. Ayrıca birini yakaladığınız zaman etrafta kırmızı ile kaplanan nesneler olacak. Rakiplerinizi bu tür nesnelere götürerek sonlarını hazırlayabilirsiniz. Mesela içi alev alev yanan büyük bir fırına sokabilirsiniz, yada açıkta kalmış elektrik kablolarına fırlatabilirsiniz. İlk True Crime’dan bile çok daha gelişmiş bir dövüş sistemi bulunuyor anlayacağınız.

Wei teknoloji konusunda da kavgalarda olduğu kadar uzman. Bazen güvenlik sistemi ile korunan kapıları ve güvenlik kameralarını ‘hack’lemeniz gerekecek. Wei akıllı cep telefonu ile (ben Motorola Droid’e benzettim) sistemlere girerek, şifreleri çözmeye çalışıyor. Bu ‘hack’ sistemi oldukça hoşuma gitti açıkçası. Önce rastgele rakamları giriyorsunuz 4 tane; girdiğiniz rakamlardan şifre içinde olmayanlar kırmızı ile işaretleniyor, şifrede olan fakat yeri farklı olanlar sarı ile, doğru yerde olanlar ise yeşil ile. Yanılmıyorsam altı deneme hakkınız var. Cep telefonu sadece ‘hack’ için kullanılmıyor elbette. Bağlantıda olduğunuz kişileri aramanız gerekiyor görevlere göre. Ayrıca mesajlar geliyor veya mesaj atıyorsunuz. Oyunda ilerledikçe karakterlerin biyografileri de telefonunuza yükleniyor. Lakin GTA IV’teki gibi telefonu özgürce kullanamıyorsunuz. Açayım; mesela isim listesi görevlere göre değişiyor, yani genel bir rehber yok. Tanışık olduğunuz herkesi istediğiniz her an arayamıyorsunuz.
Oyun konsoldan port edilmiş olmasına rağmen PC sürümünde bilgisayar tuşlarıyla sunuluyor ‘tutorial’ler. Yani Xbox tuşlarını görmüyorsunuz ekranda. Ancak konsoldan port edildiği için kamera geçişlerinde problem yaşıyorsunuz fare ile kontrol ederken. Araç kullanırken fareyi oynattığınız takdirde açıyı kaybediyorsunuz veya Wei ile ilerlerken rahat bir şekilde sağa sola bakamıyorsunuz. Grafikler gayet iyi olduğunu söyleyebilirim. Araç ve karakter modellemeleri oldukça başarılı olmuş. Özellikle yağmur efekti tek kelimeyle muhteşem, hele bir de gece yağıyorsa. Ses kadrosunda da ünlü isimler bulunuyor. Asyalı-Amerikalı oyunculardan Kelly Hu, Lucy Liu ve ‘Batman Begins’, ‘Michael Clayton’, ‘RocknRolla’ filmlerinde de boy gösteren İngiliz aktör Tom Wilkinson karakterlere ruh katmış.

Sonuç

‘Sleeping Dogs’ta silah yok mu?’ diye sorabilirsiniz, elbette var. Ancak oyunun ortalarına gelene kadar neredeyse hiç silah kullanmıyorsunuz. Yapım kavga-dövüş üzerine yoğunlaşmış ve iyi de etmiş. Gördüğüm en iyi dövüş sistemlerinden birine sahip, ki belki de esinlendikleri Batman serisinden daha iyi bence. Grafikler port edilmiş bir oyuna göre gayet iyi. Ancak kamera geçişlerinde ve kontrolünde problem yaşıyorsunuz. Bununla birlikte ‘açık-dünya’nın bazı eksikleri var; etraftaki insanlar hareketleri buna örnek olabilir. Ayrıca sürekli birbirine benzeyen tipler görüyorsunuz. Bu tür oyunlarda en çok önem verdiğim noktalardan birisi de araç sürüşüdür. Gördüğüm en iyi araba sürüş hissi sunan oyunlardan biri olan GTA IV (ki hasar modellemesi de öyle) ile kıyaslama yapmak söz konusu değil. Ancak Saints Row serisi, Wheelman gibi araba sürüşü konusunda sınıfta kalmış örnekler göz önünde bulundurulduğunda Sleeping Dogs gayet iyi durumda sayılır.
Wei Shen’in macerası dikkat çekecek şekilde sunuluyor, hikayenin temelleri biraz klişe olsa da kurgu bunu size hissettirmeyecek bir biçimde hazırlanmış. Ne demiştim ilk başlarda; ‘olumsuz bir şekilde ön yargı ile yaklaşıyordum yapıma’. İşte bu sözlerimi yutuyorum; Sleeping Dogs türünün iyi örnekleri arasında yer almayı hak eden bir oyun kesinlikle. Taklit, yapmacık, başarısız ve sonunda adı sanı unutulan açık-dünya oyunlarının aksine, devamı gelmesi gereken bir yapım…
 
Geri
Üst