Syndicate İncelemesi.[İnceleme]

W.PiTToN

W.C.ConsuAllen
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
19,043
Reaction score
0
Puanları
0
Syndicate-475x267.jpg

Ben henüz bilgisayar nedir bilmezken çıkan Syndicate’in üzerinden 19 yıl geçtikten sonra Starbreeze Studios efsaneyi farklı bir şekilde yorumlayıp yeniden ortaya çıkardı. İşin içinde Starbreeze olunca ve konu Deus Ex’inki ile benzerlik gösterince beklediğim oyunlar arasında girmişti yeni nesil Syndicate. Oyun çıktı, Mass Effect 3’ten fırsat buldukça ben de oynadım. Beklediğime değmiş mi bakalım…
Yıl olmuş 2069

Hikayenin geçtiği yıla gelene kadar kısa bir özet geçiliyor neler olup bittiği ile ilgili ve oyun başlayıveriyor sonrasında. Yıl 2069, hükümetlerin, devletlerin ve siyasetçilerin artık eski gücü ve itibarı yok. Uluslararası şirketler sahip oldukları teknolojilerle dünyaya yön veriyor, tüm insanlığı ilgilendiren konularda söz sahibi merci haline geliyor. Hikayesi itibariyle Deus Ex: Human Revolution’ı andırıyor Syndicate anlayacağınız. İki oyunun türü de farklı olduğu için karşılaştırmak pek doğru değil ancak konular ve atmosferler oldukça benzer olunca ister istemez Deus Ex’i de bu yazıda belirtmek durumunda kalıyorum.

Tıpkı Deus Ex’teki gibi, kontrol ettiğimiz karakter bu büyük şirketlerin birinde ajan olarak çalışıyor. Miles Kilo, dünyanın en büyük ve en güçlü şirketlerinden biri olan EuroCorp’un göz önünde olmayan pis işlerini gören bir ajan. Geçmişini bilmiyor, geleceği hakkında da karar alacak iradeye sahip değil. Düşündüğü ve yaptığı tek şey EuroCorp CEO’sunun verdiği emirleri harfiyen uygulamak. Adam Jensen gibi etkili bir karakterden oldukça uzak Miles Kilo, çenesi bıçak açmıyor oluşu da daha çok sinir bozuyor maalesef. Gordon Freeman’a yakışıyordu sessizlik, ancak ne Crysis 2’nin Alcatraz’ına ne Syndicate’in Miles Kilo’suna, ne de başka karakterlere yakışmıyor.
Gelişmiş teknoloji ile birlikte ‘Augmentation’ 2069’ta da varlığını sürdürüyor. Ancak geliştirmeler daha çok beyinlere yerleştirilen çipler üzerinden ilerliyor. EuroCorp’un ‘DART’ isimli projesinde uygulayıcı olarak görev alan Miles Kilo ile, çipin sağladığı nimetlerden faydalanıyoruz. İlk olarak ‘Backfire’dan bahsedeyim; bu özel güç sayesinde düşmanlarınızın çiplerine saldırı yaparak sarsılmalarını sağlıyor ve daha kolay öldürebiliyorsunuz. Bu arada açıklığa kavuşturmam gereken bir noktayı es geçmişim, insanların yarısından fazlası, beyinlerinde çip taşıyor, hayatlarını kolaylaştırmak açısından.

Diğer iki özel güç, ‘Backfire’dan çok daha etkili sonuçlar veriyor. ‘Persuade’i hangi rakibiniz üzerinde kullandıysanız, o sizin tarafınıza geçiyor ve düşmanlarınıza mermi yağdırmaya başlıyor. Düşman kalmadığı zaman da intihar ediyor vakit kaybetmeden. ‘Suicide’ ile adından da anlaşılacağı üzere karşınızdakilerin intihar etmesini sağlıyorsunuz. Bazen silahları ile sadece kendilerini öldürüyorlar, bazen ise bombalarını çıkarıp patlatıyor ve etrafındaki arkadaşlarına da zarar veriyorlar. Bu üç özel gücün dışında ‘DART Overlay’ özelliğini kullanarak; zamanı yavaşlatıyor, duvarların ardına gizlenmiş düşmanlarınızı görebiliyorsunuz.
Miles Kilo’nun sahip olduğu çipin sundukları, yukarıda saydıklarımla da sınırlı değil elbette. İşine yarayan hemen her elektronik cihazı ‘hack’leyip kullanabiliyor Miles. Mesela üst düzey güvenlik alarmı nedeniyle kilitlenen kapıları açabiliyor, asansörleri uzaktan hareket ettirebiliyor, düşman askerlerinin dijital zırhlarını devre dışı bırakabiliyor ve ‘turret’ları etkisiz hale getiriyor, hatta bazen kendi tarafına çekerek düşmanlarının üstüne ölüm yağdırabiliyor.

Syndicate’in klasik FPS’lerden farklı olması için konulmuş (benim tahminim) geliştirme ekranı , oyun deneyimine bir farklılık getirmiyor. Zaten ayrıntılı olmayan bir yetenek ağacı var elimizde. Bazı karakterlerden aldığınız çipler sayesinde kazandığınız puanlarla, yeni bir geliştirme gerçekleştiriyorsunuz. Mesela ‘Backfire’ özelliğinin etkisini artırıp birden fazla kişiye tesir etmesini sağlayabilir, daha fazla bomba taşıma özelliğini açabilir, ‘DART Overlay’ esnasında iken vereceğiniz hasarı artırabilir ve alacağınız hasarın azalmasını sağlayacak geliştirmeyi edinebilirsiniz.

Yukarıda oyunun birçok özelliğinden bahsettim, yazılanları okuduğunuzda çok farklı deneyimler sunan bir FPS olarak algılayabilirsiniz Syndicate’i. İşin aslı, her bölümünde onlarca düşmanın akın akın geldiği ve bunları öldürmeden ilerleyemeyeceğiniz bir oyun Syndicate. Farklı öldürme tekniklerine sahip olsanız da, çizgisel ilerleyiş ve bir yerden sonra kendini tekrar eden olaylar nedeniyle yapım adam öldürmekten fazlasını sunamıyor. Bölümlerin çoğunda karşılaşacağınız manzara şu; önden bir grup düşman geliyor, öldürüyorsunuz, eğer öldürmezseniz ikinci grup düşman sahaya adım atmıyor. İkinci grup düşmanı da ortadan kaldırıyorsunuz, akabinde üçüncü grup geliyor ki genelde bu grupta daha güçlü düşmanlar bulunuyor, böyle kallavi adamlar. Üçün grubu da alt ettikten sonra sağda solda bulunan kapılardan veya asansörlerden biri aktif hale geliyor, siz de mekandan ayrılıyorsunuz.

Bu kadar adamı öldürmekten sıkılmamı, Miles Kilo’nun hareketleri ve oyunun başarılı bir şekilde yaşattığı vuruş hissi engelledi. Bir kere Miles’ın ayaklarını, vücudunu görebiliyoruz, kanlı canlı bir adam. Silahı tutarken yaptığı hareketler de oldukça gerçekçi, ayrıca çatışmalar esnasında birebir temasa girdiğiniz zaman, düşmanlarını çok şık bir şekilde dövüyor. Silahların etkilerini de, bol kan ve kopan vücut parçalarıyla yansıtmış yapımcılar. Görsel anlamda en çok bu yanını tuttum Syndicate’in. Özellikle pompalı ile düşmanlarınızın gövdelerini ikiye ayırabiliyor, birçok silah ile kafalarını, kolları ve bacaklarını koparabiliyorsunuz.
Sonuç

Eğer benim gibi Deus Ex: Human Revolution kadar kapsamlı bir oyun beklediyseniz, beklentilerinizi boşa çıkaracaktır Syndicate. Türlerinin farklı olmasını geçtim, ne karakterleri etkili, ne de hikayesi HR kadar derin. Senaryoyu güçlendiren ara sahneler yok. Görevleri neden yaptığınızı, niçin bu kadar insanın hayatına kastettiğinizi net bir şekilde anlatamıyor oyun. Sağdan soldan bilgiler edinebiliyorsunuz ama etkisiz kalan hikaye, onları okumayı teşvik etmekten oldukça uzak. Ayrıca sürekli kendini tekrar eden olaylara sahne olan bölümler, ‘bitse de gitsek’ havasında oynamanıza neden olabilir. Ha bir de; yıl olmuş 2069, biz hala kapıyı pencereyi el-kol gücüyle zaman zaman iterek, zaman zaman çekerek açıyoruz. Olacak iş değil!

Eğer eski Syndicate’i bilenlerdenseniz, yeni nesil Syndicate’ten yine uzak durun derim. Bunu Murat Gamsız’ın yorumlarını göz önünde bulundurarak söylüyorum tabi. Yoksa benim ilk oyunla ilgili herhangi bir deneyimim yok
Ama bol aksiyonlu oyunları seviyor, hikayeye çok takılmam, bir silah verin ve düşmanlarımı koyun karşıya, onları öldürüp ‘Boss’larla kapışırım diyorsanız Syndicate vaktinizi çalacak oyun olabilir. Kısa süren tek kişilik oyunun yanında ‘Co-op’ deneyimi de bulunuyor.
 
Geri
Üst