mehmetünlü
New member
- Katılım
- 18 Ara 2006
- Mesajlar
- 12,137
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0

* Tamam, çok farklı bir Başbakan... Tamam, alışıldık siyasetçi tipine pek benzemiyor. Tamam, bu açıdan epey puan da topladı / topluyor... Ama sanırım yanlışı şu: Alışıldık siyasetçi tipine benzememenin bir kıvamı vardır. Bazen o kıvamı kaçırıyor.
* Bütün gazeteleri, bütün televizyonları kendisine bağladığında arızanın son bulacağını düşünüyor... Oysa gazete ve televizyon arızası, hiç bitmeyen ve bitmeyecek bir arızadır. Bir yerden önünü alırsın, bir de bakmışsın başka yerden fışkırıvermiş...
* Türkiyeye yaptığı büyük iyiliklerin, büyük hizmetlerin herkes tarafından takdir edilmesini bekliyor. Takdir edilmediğini gördüğünde de önce şaşırıyor, sonra öfkeleniyor. Oysa Peygamberlere bile muhalefet yapıldığını gayet iyi bilmesi gerekmez mi?
* Seçime tek başına giriyor... Bütün riski kendisi üstüne alıyor... Teveccühün tamamını kendi hanesine yazıyor... Aslında haksız da sayılmaz... Ama işin bu kısmını hep göz önünde bulundurduğu için istişare kavramını unutuyor... Halbuki şura kutsal bir kurumdur...
* Karmaşık konuların çözümünü bazen çok hafife alıyor... Konut sorununu TOKİ aracılığıyla çözdüğü gibi Kürt sorununu da gayet kolay çözebileceğini düşünüyor...
* Köşe yazarlarıyla laf yarıştırıyor... Köşe yazarları yazı yazmazsa memleketin gül gibi idare edileceğini sanıyor... Oysa köşe yazarları, muhalefetsiz kalmış bir memleketin öfkesini dillendirme alanıdır... Hem de kolay ve zararsız yoldan...
* Kendisinden önce memlekete bir çivi bile çakılmadığını söylüyor... Siyasetçilerin bazen abartılı laflar etmesi hoş görülebilir... Ama benden önce bir çivi bile çakılmadı dersen, Allahtan kork... Sen nerede yetiştin? Gökten zembille mi indin derler ki, pek de yalan olmaz bu konu...
* Türkiyeyi idare ederken Ağzımla kuş tutsam bile bana karşı çıkanlar olacaktır anlayışına sahip olması gerektiğini hep unutuyor... Bu yüzden idare etmek yerine yönetmeye ve yönlendirmeye kalkıyor... İnsanoğlunun çatık kaş hükümet dedikleri zat şeklindeki tiplere karşı antipati besleyebileceğini bilmiyor.
* Düşmanlıkları ve cepheleşmeleri o kadar körüklüyor ki, bal gibi haklı olduğu Danıştay kararı konusunda bile haksız bulunabiliyor...
* Bir özgüven patlaması yaşıyor... Aslında özgüven iyi bir şeydir... Kendine güvensiz, pısırık birinin Başbakanlık makamında oturmasını istemeyiz... Ama özgüvenin fazlası da başka türlü komplikasyonlara yol açar... Nitekim açıyor da...
* Tahammül ve hoşgörüden giderek uzaklaşıyor... Oysa Türkiyenin yakın tarihi, makam odalarında kendilerini eciş bücüş çizen karikatüristlerin karikatürlerini sergileyen başbakanların tarihidir...