T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi
Esas: 2008/5440
Karar: 2009/1354
Karar Tarihi: 30.01.2009
ÖZET: Davacının beden gücü kaybından doğan maddi tazminata ilişkin daha sonradan ıslah dilekçesi ile açtığı dava, Adli Tıp Kurumu rapor tarihine göre iki yıllık zamanaşımı süresi dolmadan açılmıştır. Bu nedenle, ıslah edilen miktar yönünden de işin esası incelenerek varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekir.
(818 S. K. m. 47) (2918 S. K. m. 109) (YİBK. 22.06.1966 T. 1966/7 E. 1966/7 K.) (YHGK. 21.3.2001 T. 2001/4-258 E. 2001/276 K.)
Dava ve Karar: Davacı Elif Doğan vekili Avukat Halil Özhuy tarafından, davalı Balıkesir Üniversitesi Rektörlüğü ve Turgay Sungur aleyhine 17.6.2002 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 6.11.2007 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ve davalı Balıkesir Üniversitesi Rektörlüğü vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm, davacının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2 - Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar, davacı ve davalı Balıkesir Üniversitesi Rektörlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
a) Borçlar Kanunu'nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Davaya konu edilen olayda davacının yaralanma derecesi ve yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde mahkemece hükmedilen 1.000.000.000 lira manevi tazminat miktarı azdır. Mahkemece daha üst düzeyde manevi tazminat takdir edilerek hüküm altına alınması için kararın bozulması gerekmiştir.
b) Davacı, 24.11.2000 günü meydana gelen trafik kazası nedeniyle yaralandığını belirterek maddi ve manevi tazminat istemli ilk davayı 17.6.2002 gününde açmış, 7.2.2007 günlü ıslah dilekçesiyle de ilk davayı açarken saklı tuttuğu fazlaya ilişkin beden gücü kaybının ödetilmesini istemiştir.
Mahkemece, davalının süresinde ileri sürdüğü zamanaşımı defi kabul edilerek davanın ıslah edilen bölümü zamanaşımı nedeniyle reddedilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın 109. maddesinin 1. bendinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin taleplerin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı; aynı maddenin 2. bendinde de davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza yasasının bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunması durumunda bu sürenin, maddi tazminat talepleri için de geçerli olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda olduğu gibi, haksız eylem gününe göre ceza zamanaşımı geçmiş olsa bile davacının gelişen durumun varlığı nedeniyle zararını tam anlamıyla öğrenememesi söz konusu olabilir. Bu durumda davacının zarara ıttılaı, diğer deyimle zararı öğrenmesinin üzerinde durulmalıdır. Burada önemli olan, zarar gören davacının yasanın anladığı anlamda zarar veren olayın sonuçlarını, gidişatını, kesinleşen durumunu değerlendirecek bilgiye sahip olmasıdır. Zarar tamamlanmadan zarar gören açısından zararın belirli olduğu kabul edilemez. Zararın tamamlanması tüm sonuçları ile bilinmesiyle mümkündür. Eşyaya verilen zarar ile insana verilen zarar arasındaki temel fark da budur. Buna göre davacının <zararı ıttıla> diğer bir deyimle <zararı öğrenme> tarihinin Adlı Tıp Kurumunun maluliyet oranına ilişkin raporunun düzenlendiği 7.10.2005 günü olduğunu kabul etmek ve buna göre 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın 109/1. maddesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresini hesaplamak gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.3.2001 gün ve 2001/4-258 Esas-2001/276 Karar sayılı kararı da bu yöndedir. Davacının beden gücü kaybından doğan maddi tazminata ilişkin 7.2.2007 günlü ıslah dilekçesi ile açtığı dava, Adli Tıp Kurumu rapor tarihine göre iki yıllık zamanaşımı süresi dolmadan açılmıştır. O halde, ıslah edilen miktar yönünden de işin esası incelenerek varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, ıslah edilen bölümün zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda (2/a ve b) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA davalının tüm, davacının öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve temyiz eden davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30.01.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
4.Hukuk Dairesi
Esas: 2008/5440
Karar: 2009/1354
Karar Tarihi: 30.01.2009
ÖZET: Davacının beden gücü kaybından doğan maddi tazminata ilişkin daha sonradan ıslah dilekçesi ile açtığı dava, Adli Tıp Kurumu rapor tarihine göre iki yıllık zamanaşımı süresi dolmadan açılmıştır. Bu nedenle, ıslah edilen miktar yönünden de işin esası incelenerek varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekir.
(818 S. K. m. 47) (2918 S. K. m. 109) (YİBK. 22.06.1966 T. 1966/7 E. 1966/7 K.) (YHGK. 21.3.2001 T. 2001/4-258 E. 2001/276 K.)
Dava ve Karar: Davacı Elif Doğan vekili Avukat Halil Özhuy tarafından, davalı Balıkesir Üniversitesi Rektörlüğü ve Turgay Sungur aleyhine 17.6.2002 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 6.11.2007 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ve davalı Balıkesir Üniversitesi Rektörlüğü vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm, davacının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2 - Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar, davacı ve davalı Balıkesir Üniversitesi Rektörlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
a) Borçlar Kanunu'nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Davaya konu edilen olayda davacının yaralanma derecesi ve yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde mahkemece hükmedilen 1.000.000.000 lira manevi tazminat miktarı azdır. Mahkemece daha üst düzeyde manevi tazminat takdir edilerek hüküm altına alınması için kararın bozulması gerekmiştir.
b) Davacı, 24.11.2000 günü meydana gelen trafik kazası nedeniyle yaralandığını belirterek maddi ve manevi tazminat istemli ilk davayı 17.6.2002 gününde açmış, 7.2.2007 günlü ıslah dilekçesiyle de ilk davayı açarken saklı tuttuğu fazlaya ilişkin beden gücü kaybının ödetilmesini istemiştir.
Mahkemece, davalının süresinde ileri sürdüğü zamanaşımı defi kabul edilerek davanın ıslah edilen bölümü zamanaşımı nedeniyle reddedilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın 109. maddesinin 1. bendinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin taleplerin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı; aynı maddenin 2. bendinde de davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza yasasının bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunması durumunda bu sürenin, maddi tazminat talepleri için de geçerli olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda olduğu gibi, haksız eylem gününe göre ceza zamanaşımı geçmiş olsa bile davacının gelişen durumun varlığı nedeniyle zararını tam anlamıyla öğrenememesi söz konusu olabilir. Bu durumda davacının zarara ıttılaı, diğer deyimle zararı öğrenmesinin üzerinde durulmalıdır. Burada önemli olan, zarar gören davacının yasanın anladığı anlamda zarar veren olayın sonuçlarını, gidişatını, kesinleşen durumunu değerlendirecek bilgiye sahip olmasıdır. Zarar tamamlanmadan zarar gören açısından zararın belirli olduğu kabul edilemez. Zararın tamamlanması tüm sonuçları ile bilinmesiyle mümkündür. Eşyaya verilen zarar ile insana verilen zarar arasındaki temel fark da budur. Buna göre davacının <zararı ıttıla> diğer bir deyimle <zararı öğrenme> tarihinin Adlı Tıp Kurumunun maluliyet oranına ilişkin raporunun düzenlendiği 7.10.2005 günü olduğunu kabul etmek ve buna göre 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın 109/1. maddesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresini hesaplamak gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.3.2001 gün ve 2001/4-258 Esas-2001/276 Karar sayılı kararı da bu yöndedir. Davacının beden gücü kaybından doğan maddi tazminata ilişkin 7.2.2007 günlü ıslah dilekçesi ile açtığı dava, Adli Tıp Kurumu rapor tarihine göre iki yıllık zamanaşımı süresi dolmadan açılmıştır. O halde, ıslah edilen miktar yönünden de işin esası incelenerek varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, ıslah edilen bölümün zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda (2/a ve b) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA davalının tüm, davacının öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve temyiz eden davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30.01.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.