Virunga GoriLLeri

Rien

Banned
Katılım
13 Tem 2007
Mesajlar
4,381
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
119
Konum
Diler bu kızlar susmamı, iyi kötü bi markayım
30mr0g4.jpg


Afrika’nın en eski ulusal parkında cinayet kol geziyor.


Karanlık çökene dek beklediler.Kimliği bilinmeyen saldırganlar, geçtiğimiz yıl 22 Temmuzda, ormanda dizlerinin üzerine çöktü ve bir goril ailesini öldürmek üzere gerekli hazırlıklara başladı. Ellerinde otomatik silahlarla Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin doğusundaki Mikeno Yanardağı’nın yamaçlarından birinde gizlenen katiller, turistlerin çok iyi tanıdığı ve VirungaUlusal Parkı’nın korucularının çok sevdiği on iki bireyli Rugendo ailesinin peşindeydi. Ailenin reisi olan gümüş sırtlı goril, 225 kiloluk Senkwekwe, belki saldırganların yakında olduğunu hissetmiş ve belki de onların sevimsiz kokusunu alınca geniş siyah burnunu buruşturmuş, ama endişelenmemişti. O güne dek binlerce insan görmüştü Senkwekwe ve zamanla onların yakınlığının sinir bozucu ama kaçınılmaz olduğunu kabul etmişti. Rugendo ailesi insanlara öyle alışkındı ki, goriller zaman zaman ormandan çıkar, hemen o anda karar verdikleri bir piknik için mısır tarlalarına dalar ve yerli çiftçileri kızdırırdı.
Yakınlardaki Bukima kışlasından park korucuları o gece saat sekizde silah sesleri duydu. Ertesi sabah devriye gezdikleri sırada üç dişi gorili –Mburanumwe, Neza ve Safari– vurulmuş halde buldular. Safari’nin yavrusu yakında bir yerlere sinmiş bekliyordu. Bir sonraki gün de –yine aynı gece göğsünden silahla vurumuş olan– Senkwekwe ölü bulundu. Üç hafta sonra Rugendo ailesinden bir başka dişinin, Macibiri’nin cesedi ile karşılaştılar –yavrusunun da öldüğü düşünülüyordu.
Bu yaşananlardan yalnızca bir ay önce, bir diğer goril grubundan iki dişiyle bir yavru saldırıya uğramıştı. Korucular dişilerden birini sanki infaz edilmiş gibi başının arkasından vurulmuş halde bulmuştu; hâlâ hayatta olan yavrusu ölü annesinin göğsüne tutunuyordu. Diğer dişi ise hiçbir zaman bulunamadı.
Sonuç olarak, iki aydan kısa bir süre içinde toplam yedi Virunga dağ gorili öldürüldü. Brent Stirton’un, ölü gorilleri gözyaşları içinde taşıyan köylüleri belgeleyen fotoğrafı, dünyanın dört bir yanındaki gazete ve dergilerde yayımlandı. Bu zeki, alçakgönüllü, park korucularının “kardeşlerimiz” dediği hayvanların katli, uluslararası çapta öfkeye yol açtı.
Şüpheli çoktu. Goriller, parkı çok sayıda silahla donanmış on binlerce askerle paylaşıyor. Bu askerler, birbirine rakip iki milis grup ve Kongo ordusu arasındaki üç cepheli gerilla savaşının bir parçası. Aynı zamanda yasak avcılar ve çok sayıda yasadışı odunkömürü üreticisine de ev sahipliği yapan parkın etrafı kanlı çatışmalardan kaçan ailelerle dolup taşan geniş mülteci kamplarıyla ve yiyeceklerini topraktan çıkarmaya çalışan çiftçilerle çevrili. Gorillerin, insanların yarattığı bu karmaşa girdabının ortasında zarar görmeden yaşamını sürdürmesi zaten bir mucize olurdu. Peki ama gorilleri böylesine soğukkanlılıkla kim öldürür –ve neden?

Virunga Ulusal Parkı, rakipsiz biyolojik ve jeolojik çeşitliliğiyle Afrika’daki parkların baş tacı. 1925’te kurulan park, Afrika’daki ulusal parkların en eskisi. Yaklaşık 800 bin hektarlık ince uzun, göz kamaştırıcı bir coğrafya olan Virunga’da, okapi –zebra–zürafa karışımı bir hayvan düşünün– Ruwenzori duiker, kışı geçiren Sibirya kuşları ve üç cins goril gibi çok çeşitli hayvanlar barınıyor.
Doğa korumacı Richard Leakey’nin kurduğu Nairobi merkezli yeni bir oluşum olan WildlifeDirect örgütünün müdürü Emmanuel de Merode, “Virunga, Afrika kıtasında en yüksek sayıda memeli, kuş ve sürüngeni barındıran park ve en fazla endemik tür de burada bulunuyor” diyor. 1993’ten beri Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde (KDC) çalışan 37 yaşındaki biyolojik antropolog de Merode, doktorasını KDC’nin doğu bölümündeki yasadışı av eti ticareti üzerine yapmış.
Merode, “Virunga ayrıca en büyük volkanik lav göllerinden birini barındırıyor ve dünya genelinde 900 ila 5000 metre arasındaki en geniş coğrafi çeşitliliğe –alpin ormanlar, bataklıklar, tropik ormanlar ve savanalar– sahip,” diyor.
“Gerçek şu ki, Virunga belki de yeryüzündeki en muhteşem ulusal park.”
Günümüzde dünya genelinde yaşamını sürdürebilen dağ gorili sayısı 720 civarında; bunların yarısı Uganda’daki Bwindi Impenetrable Ulusal Parkı’nda, diğer yarısı da 24 kilometre güneyde, Virunga Dağları’nda yaşıyor. Yanardağlarla bezeli Virunga sıradağları Ruanda, Uganda ve KDC arasındaki sınırlar boyunca uzanıyor. Virunga bölgesini üç park paylaşıyor: En çok 20–30 gorilin yaşadığı Mgahinga Goril Ulusal Parkı (Uganda); belki 120 gorilin bulunduğu –Dian Fossey’in araştırmalarıyla ünlü olan– Yanardağlar Ulusal Parkı (Ruanda) ve goril sayısının 200’e ulaştığı Virunga Ulusal Parkı.
Bir zamanlar Virunga Ulusal Parkı’na turist çeken bir numaralı etken olan dağ gorilleri, yılda birkaç milyon dolar getiri sağlama potansiyeline sahip. Bu önemli, çünkü KDC’deki tüm parklar gibi Virunga da ayakta kalabilmek için kendi gelirini sağlamak zorunda.
Virunga, Kongo Doğa Koruma Enstitüsü’ne (ICCN) bağlı; resmi bir kuruluş olarak işleyen bu örgüte hükümetin sağladığı maddi kaynak yok denecek kadar az. Kongo’daki ulusal parklar, bütçelerindeki bu belirsizlik nedeniyle rüşvete ve istismara çok açıklar.
Yaban Hayatı Dairesi, eski diktatör ve günümüz Afrika kleptokrasisinin babası Mobutu Sese Seko’nun gözde projelerinden biriydi; Seko, halka seslenişlerinden birinde, “Çalmak istiyorsanız biraz akıllıca, kibarca çalın. Ama bir gecede zengin olacak kadar çok çalarsanız yakalanırsınız” demişti.
Böylesi bir liderliğin Virunga için sonuçları korkunç oldu. Özellikle de iki kişi –gorillerin öldürüldüğü dönemde Virunga Ulusal Parkı’nın baş korucusu olan Honoré Mashagiro ile parkın güney bölümünün korucularından Paulin Ngobobo– arasında yaşanacak büyük bir çekişmeye zemin hazırlaması açısından.
UNESCO tarafından 1979’da bir Dünya Mirası Alanı kabul edilen Virunga Ulusal Parkı, BM’nin en tehlikedeki yerler listesindeki sabit yerini de koruyor. Neden mi?
Çünkü tüm biyotik çeşitliliği bir yana, Virunga aynı zamanda son zamanlarda insanın insana yaptığı insafsızlığın da en çeşitli olduğu toprakların merkezinde yer alıyor: 1994’te komşu Ruanda’daki soykırım –800 binden fazla Tutsi’nin katli– ve 1996–97 ile 1998–2003 yılları arasında Kongo’da beş milyondan fazla –2. Dünya Savaşı’ndan beri hiçbir çatışmada görülmemiş oranda– insanın ölümüyle sonuçlanan iki savaş. Yıkımın boyutları düşünüldüğünde, Virunga Ulusal Parkı’nın hâlâ var olması bile bir mucize. Bu konuda parktaki 650 ICCN korucusunun tarifsiz kararlılığının hakkını vermek gerekiyor. Son on yılda, 110’dan fazla park korucusu görev başında öldürüldü. Ve bunların çoğu da yasak avcılar değil, milisler tarafından vuruldu.
Ruanda soykırımından sonra, çoğu Hutu savaşçıları ve Ruandalı askerlerden oluşan failler, batıdaki Kongo’ya kaçıp başıbozuk Kongo ordusuyla ittifak kurdu.
Geçen yıllar süresince sürgündeki bu insanlar, daha çok FDLR olarak bilinen Ruanda’nın Kurtuluşu İçin Demokratik Kuvvetler adı ile yeniden bir araya geldiler. Bölgenin zengin kaynaklarını ele geçirip kullanan –madenlerde zorla çalıştırdıkları insanlarla altın, kalay ve diğer mineralleri çıkarıp, odunkömürü yapmak için doğal yaşlı ormanları biçen– Hutu milisler ise yeniden silahlanıp, etnik nefrete dayalı ideolojilerine yeni bir nesli katarak Tutsileri bu kez de doğu Kongo’da katletme olanağı buldular.
Hutularla Kongo ordusu arasındaki anlaşma karşısında Tutsi halkından Kongolu bir general olan Laurent Nkunda, Halkın Savunması İçin Ulusal Kongre (CNDP) adındaki kendi asi grubunu oluşturdu. Nkunda’nın askerlerinin Ruanda’nın da üzeri kapalı desteğiyle Hutu güçlerine karşı yıllardır verdiği savaş, Virunga Ulusal Parkı’nın güney yarısını kan gölüne çevirdi.
Kongo ordusu, siyasi rüzgârların nereden estiğine ve paranın aktığı yöne göre bazen Nkunda’nın güçleriyle savaşırken, bazen de FDLR’nin saflarına katılıyor.
Tarafların üçü de Kuzey Kivu eyaletinin sivil halkına söze dökülemeyecek bir şiddet uyguladı. Neredeyse hiç para ödenmeyen asker çeteleri makineli tüfekleriyle her istediklerini, ne zaman isterlerse ve kimden olursa olsun, alıyorlar.
On binlerce kadına ve bazıları henüz beş yaşında olan küçücük kız çocuklarına tecavüz edildi, bazıları Kongo ve FDLR askerlerinin toplu tecavüzüne uğradı, sonra Nkunda’nın askerleri köylerini geri alınca, bu kez onların tecavüzüne uğradılar.
Sayısız masum insan işkenceye maruz kaldı, sivil halktan yüzlerce insan vurularak öldürüldü ve evlerinden kaçmak zorunda bırakılan 800 binden fazla kişi de kendi ülkelerinde açlıktan kırılan sığınmacılara dönüştü.


 
Geri
Üst