AnaToLiaN
MeCCaH
Yürekli bir psikolog arıyorum. Neden mi? Zahide Uçar yazıyor...
Yürekli bir psikolog arıyorum. Neden mi? Başbakan’ın ruh halinin analiz edilerek
açıklanmasına ihtiyacım var da o yüzden.
Başbakan partisinin Kızılcahamam “kelle programlama” toplantısında konuşuyor. Dile
getirdiği iki konu var ki, akıllara ziyan.
“Sınırdan giren PKK’lıların o şekilde karşılanmasını tertip edenler ile bir şehit
anasını “elinden tutarak(!)”mecliste sokup slogan attırmak birbirinden farklı
değildir. Bu kadar açık söylüyorum” dedi.
Hakikaten pes, bu kadar mı aklınızı, insafınızı yitirdiniz? Dinleyen parmak
vekilleri de bu akla ziyan konuşmayı alkışlıyordu.
Bir şehit annesi dediği kişi, Şehit Anneleri Derneği Başkanı Pakize Akbaba’dır.
1-Pakize AKBABA öyle elinden tutulup bir yerlere götürülecek kişi değildir. Başbakan
herhalde Akbaba’yı kendi vekilleri ile karıştırdı.
2- Pakize Akbaba devletinin talebi üzerine evladını askere göndermiştir! Evladı
vatan savunmasında şehit olmuştur! Pakize Akbaba’nın elinde T.C. Bayrağı vardı.
RTE şehit annesi ile katilleri aynı kefeye koymuştur. Türk Bayrağı taşıyan ile PKK
çaputunu taşıyan bir tutulmuştur. Kurban ile katili bir gören kafanın psikolojik
analizi gerçekten yapılmalıdır!
İkinci psikolojik analize muhtaç bir konuşma daha var.
Bu sefer Başbakan dinleme rezaleti ile ilgili konuşuyor. Savunmaya bir bakın:
“Dinleme bize mal ediliyor. Beni de dinlediler. Bir dergide konuşmalarım yayınlandı.
Bunu hiç kimse konuşmuyor.”
Bu lafı eden şahıs bu ülkenin başbakanıdır. Söze bakarsanız, hiçbir yetkisi yok,
gariban, sahipsiz bir vatandaş zannedersiniz(!) Zaman zaman “ben başbakanım” diye
ortalığı yıkan kişidir kendileri...
Gelelim “bir dergide yayınlandı” denilen ses kayıtlarına:
Ben bu konuyu yazmadım ama videoda seyrettim. Yazmadım, çünkü gayri resmi dinlenmiş, hukuk dışı bir veriyi yazarsam, hukuk dışılığı eleştirme hakkını kendimde bulamazdım.
Başbakan “benim telefon görüşmem” dediğine göre, yayınlanan konuşma, ülkenin en
yetkili 2.kişisi tarafından doğrulanmış ve sahiplenilmiş oldu. O zaman bizim de
içeriğini yazmamızda bir sakınca kalmadı.
Sayın Başbakan, hangi ilişkiler gereği Remzi Gür’den kızınıza o kadar büyük miktarda
bir parayı göndermesini istediniz? Sizin için, “RTE’nın birçok gizli kasası var”
deniyor. Bu durumda Remzi GÜR sizin gizli kasanız mı? Remzi Gür, cumhurbaşkanlığı
seçiminde bir CHP milletvekiline rüşvet teklif etmekten yargılanıyor. Bir başbakan
bu yapıda bir kişi ile bu kadar yakın ilişki içinde olabilir mi?
Halis Toprak’ın mallarına TMSF el koydu. Halis Toprak Güneydoğu’ya yatırım yapan
nerede ise doğu kökenli tek iş adamıdır. Halis Toprak İstinye Aslanlı Köşk
ihalesinin feshi için TMSF tarafından Remzi Gür'e 117 milyon TL eksik bedelle 23.8
milyon TL'ye ihale edildiğini iddia ederek İstanbul Sarıyer İcra Hakimliği'nde dava
açtı. Sizin Remzi Gür’e, hesaplarınızı yöneten bir banka memuru muamelesi yaparak
“25” gönder demenizi ne ile izah ediyorsunuz? Medyaya düşen ve “benim konuşmam” diye
sahiplendiğiniz bu bilgilerden sonra, Halis Toprak’ın iddialarında eli güçlenmiş
olmuyor mu?
Gelelim ikinci konuşmanıza:
O konuşmada da Talat ile el ele verip Denktaş’ı devre dışı bırakmayı planladığınız
ortaya çıkıyor. Hani sıkışınca Denktaş’a “gidip kendi ülkesinde konuşsun” diye
nezaket dışı bir laf etmiştiniz. O Denktaş ki, siz kısa pantolon ile gezerken Kıbrıs
Türk’ünün yaşatılması için mücadele veriyordu. Madem Denktaş gidip kendi ülkesinde
konuşacak, siz Denktaş’ın ülkesinde “bir zamanlar KGB ile bağlantısı olduğu bile
iddia edilen” Talat ile el ele verip Denktaş’a tuzak kurmayı hangi hukuk ile izah
ediyorsunuz? Bu tuzak suç teşkil etmiyor mu?
Siz kimsiniz Sayın Başbakan? Siz nerede yetiştiniz? Siz gerçek bir kimlik misiniz
yoksa sadece Türkiye’ye karşı değil; Kuzey Kıbrıs Türk Devleti’nden başlayıp, Kerkük
Türkmenleri, Azerbaycan ile devam eden Türklerin baypas edilme sürecinde görevli bir
aktör müsünüz?
Bu kadar karmaşık ilişkilerin insanı olan sizi; bir ferdi olduğum bu ülkenin
başbakanı olarak görmekten “gerçekten” utanç duyuyorum.
Ve bu kafayı analiz edecek, yürekli bir psikolog arıyorum.
KAYNAK Zahide UÇAR
Yürekli bir psikolog arıyorum. Neden mi? Başbakan’ın ruh halinin analiz edilerek
açıklanmasına ihtiyacım var da o yüzden.
Başbakan partisinin Kızılcahamam “kelle programlama” toplantısında konuşuyor. Dile
getirdiği iki konu var ki, akıllara ziyan.
“Sınırdan giren PKK’lıların o şekilde karşılanmasını tertip edenler ile bir şehit
anasını “elinden tutarak(!)”mecliste sokup slogan attırmak birbirinden farklı
değildir. Bu kadar açık söylüyorum” dedi.
Hakikaten pes, bu kadar mı aklınızı, insafınızı yitirdiniz? Dinleyen parmak
vekilleri de bu akla ziyan konuşmayı alkışlıyordu.
Bir şehit annesi dediği kişi, Şehit Anneleri Derneği Başkanı Pakize Akbaba’dır.
1-Pakize AKBABA öyle elinden tutulup bir yerlere götürülecek kişi değildir. Başbakan
herhalde Akbaba’yı kendi vekilleri ile karıştırdı.
2- Pakize Akbaba devletinin talebi üzerine evladını askere göndermiştir! Evladı
vatan savunmasında şehit olmuştur! Pakize Akbaba’nın elinde T.C. Bayrağı vardı.
RTE şehit annesi ile katilleri aynı kefeye koymuştur. Türk Bayrağı taşıyan ile PKK
çaputunu taşıyan bir tutulmuştur. Kurban ile katili bir gören kafanın psikolojik
analizi gerçekten yapılmalıdır!
İkinci psikolojik analize muhtaç bir konuşma daha var.
Bu sefer Başbakan dinleme rezaleti ile ilgili konuşuyor. Savunmaya bir bakın:
“Dinleme bize mal ediliyor. Beni de dinlediler. Bir dergide konuşmalarım yayınlandı.
Bunu hiç kimse konuşmuyor.”
Bu lafı eden şahıs bu ülkenin başbakanıdır. Söze bakarsanız, hiçbir yetkisi yok,
gariban, sahipsiz bir vatandaş zannedersiniz(!) Zaman zaman “ben başbakanım” diye
ortalığı yıkan kişidir kendileri...
Gelelim “bir dergide yayınlandı” denilen ses kayıtlarına:
Ben bu konuyu yazmadım ama videoda seyrettim. Yazmadım, çünkü gayri resmi dinlenmiş, hukuk dışı bir veriyi yazarsam, hukuk dışılığı eleştirme hakkını kendimde bulamazdım.
Başbakan “benim telefon görüşmem” dediğine göre, yayınlanan konuşma, ülkenin en
yetkili 2.kişisi tarafından doğrulanmış ve sahiplenilmiş oldu. O zaman bizim de
içeriğini yazmamızda bir sakınca kalmadı.
Sayın Başbakan, hangi ilişkiler gereği Remzi Gür’den kızınıza o kadar büyük miktarda
bir parayı göndermesini istediniz? Sizin için, “RTE’nın birçok gizli kasası var”
deniyor. Bu durumda Remzi GÜR sizin gizli kasanız mı? Remzi Gür, cumhurbaşkanlığı
seçiminde bir CHP milletvekiline rüşvet teklif etmekten yargılanıyor. Bir başbakan
bu yapıda bir kişi ile bu kadar yakın ilişki içinde olabilir mi?
Halis Toprak’ın mallarına TMSF el koydu. Halis Toprak Güneydoğu’ya yatırım yapan
nerede ise doğu kökenli tek iş adamıdır. Halis Toprak İstinye Aslanlı Köşk
ihalesinin feshi için TMSF tarafından Remzi Gür'e 117 milyon TL eksik bedelle 23.8
milyon TL'ye ihale edildiğini iddia ederek İstanbul Sarıyer İcra Hakimliği'nde dava
açtı. Sizin Remzi Gür’e, hesaplarınızı yöneten bir banka memuru muamelesi yaparak
“25” gönder demenizi ne ile izah ediyorsunuz? Medyaya düşen ve “benim konuşmam” diye
sahiplendiğiniz bu bilgilerden sonra, Halis Toprak’ın iddialarında eli güçlenmiş
olmuyor mu?
Gelelim ikinci konuşmanıza:
O konuşmada da Talat ile el ele verip Denktaş’ı devre dışı bırakmayı planladığınız
ortaya çıkıyor. Hani sıkışınca Denktaş’a “gidip kendi ülkesinde konuşsun” diye
nezaket dışı bir laf etmiştiniz. O Denktaş ki, siz kısa pantolon ile gezerken Kıbrıs
Türk’ünün yaşatılması için mücadele veriyordu. Madem Denktaş gidip kendi ülkesinde
konuşacak, siz Denktaş’ın ülkesinde “bir zamanlar KGB ile bağlantısı olduğu bile
iddia edilen” Talat ile el ele verip Denktaş’a tuzak kurmayı hangi hukuk ile izah
ediyorsunuz? Bu tuzak suç teşkil etmiyor mu?
Siz kimsiniz Sayın Başbakan? Siz nerede yetiştiniz? Siz gerçek bir kimlik misiniz
yoksa sadece Türkiye’ye karşı değil; Kuzey Kıbrıs Türk Devleti’nden başlayıp, Kerkük
Türkmenleri, Azerbaycan ile devam eden Türklerin baypas edilme sürecinde görevli bir
aktör müsünüz?
Bu kadar karmaşık ilişkilerin insanı olan sizi; bir ferdi olduğum bu ülkenin
başbakanı olarak görmekten “gerçekten” utanç duyuyorum.
Ve bu kafayı analiz edecek, yürekli bir psikolog arıyorum.
KAYNAK Zahide UÇAR