Yıldızlar ates böcegi sanilmaktan korkmazlar..

_AtmoSfer_

New member
Katılım
27 Tem 2007
Mesajlar
1,923
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
✰ßonßon✰Hayatım YıkıLmış Sarayım benim...
"düsünüyorum da,
sanirim en büyük korkumuz oldugumuz gibi görünmek.
yumusacik kalbimizin fark edilmesi,
naif yönlerimizin kesfedilmesi,
cesaretsizligimizin anlasilmasi,
korkularimizin paylasilmasi
sanki zarar görecegimizin en büyük isareti.


kabuklarimizin altinda
kendimizi saklamakta ne kadar da ustayiz.
ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarimizin ardinda.
hissedilmeden, el degmeden, sevgimizi göstermeden.
istiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
kirpiler ve kaplumbagalar gibi.


sahi koruyor mu bizi bu çatlamamis sert kabuk?
kimse incitemiyor mu duygularimizi, inançlarimizi, benligimizi?
yoksa zarar mi veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
hissettiklerimizi gölgeliyor, yansitmiyor mu gerçek kimligimizi?
duygularimizi bastiriyor, el ele tutusmamizi engelliyor mu?
eger bir yildiz gibi isil isilsam ve bir yildiz kadar parlak.


ne çikar atesböcegi sansalar beni.?
belki en hoyrat yürek bile atesböceginin
o uçucu, masum, sevimli çocuksuluguna el kaldirmaya kiyamaz?
güçlü kapilarin arkasina kilitlemesem kendimi, korkakligimi, sevgi
istegimi en insani yönlerimi kayitsizca sunabilsem
bu sert kabugun agirligindan kurtulup
bir kus gibi uçacagim özgürce.


anlasilacagim ve bir ayna gibi yansiyacagim
karsimdakine.
o da çözülecek belki.
samimi ve güvenliksiz, silahsiz biriyle göz göze gelince.
oysa bir görebilsek bunu.
kalmadi böyle insanlar demesek.
güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
kirilmaktan korkmasak.
incinsek, yaralansak.
ne olur bir darbe daha alsak.
yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabugu.


denesek.
risk alsak.
yanilsak.
fark etmez.
tekrar, tekrar bikmadan denesek.
ve kucaklassak yeniden.
tipki eskisi gibi.
ne oldugunu anlayamadigimiz o onbes yildan öncesi gibi.


o zaman fark edecegiz.
ne kadar özledigimizi birbirimizi.
neler biriktirdigimizi,
kaybolan degerlerimizi ne kadar özledigimizi.
beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
vakit az, paylasmak, sarilmak için.


yasadigimiz cografya zor, sartlari agir.
yüregi daha fazla küstürmemek lazim.
sirtimizda agir küfeler, her gün katlanan.
ve kosullar bir türlü düzelmeyen.
sevgiye çok ihtiyacimiz var.
ufukta kara bir kis görünüyor.
ancak birbirimize sokulursak atlatiriz o günleri.


kirin o sert, o agir kabuklarinizi.
kurtulun bu yükten.
korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
yalnizliga mahkum ediyor bizleri.
hem hepimiz bir yildiziz.
ne çikar atesböcegi sansalar bizi. "

Tagore
 
Bir Ayrılığın Anatomisi

insanların birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır" der dostoyevski. ..


veda acısı, kabuğunu soyar insanın; yaldızını kazıyıp çırılçıplak ortaya serer.birlikteliğ in örttüğü tüm kusurları, ayrılık sergiler.bir ayrılık arifesinde helalleşilir ve o an hakiki tabiatlarıyla yüzleşilir.



"ölene kadar" diye söz verilmiştir, ama "ölüm yolunda" başka tercihler belirmiştir.



kararsız prensesin vicdanı azap çekerken 7 cücelerin somurtkanı "aklını başına al" diye fısıldar kulağına; haytası ise "kalbinin sesini dinle" diye çekiştirir eteğinden...



hep hayran bakan gözlere, hatalar takılmaya başlar.



"ama"yla biter alelade iltifat cümleleri:



"sen iyi bir insansın, ama arkadaşların kötü", "seni seviyorum, ama bu ilişkide mutlu değilim", "ben başka türlü bir beraberlik düşlemiştim" vs.. vs...



sonra gelsin uykusuz geceler...bir türlü karar verememeler. ..ruhen gidip gelmeler..."hele biraz daha zaman geçsin" diye nikah ertelemeler. ..



birlikteymiş gibi yaparken, sevecek başka yüzler, yüzecek başka denizler kollamalar.. .



"aslında bütün bunlar bizim iyiliğimiz için"e kendini inandırmalar. ..



sonrası hep aynı:



bekleyenin "hani sonbaharda buluşacaktık. hazan geldi geçti, sen gelmez oldun" sızlanmaları.. .



bekletenin "geliyorum az kaldı" oyalamaları.. .



bittiğini bile bile işi uzatmalar; söyleyemedikçe hepten batağa saplanmalar. ..terke makul bir gerekçe ararken hepten çarşafa dolanmalar.. .veda konuşmasında süslü iltifat cümlelerinin arasına, o cümleleri hiçleştiren mayınlar serpiştirmeler. .. üzgün görünmeler... bağış dilenmeler "...ama kaçınılmazdı" demeler..."sözünden caydın"yakınmalarını "sen de eski sen değilsin. değişmişsin" diye göğüslemeler... asıl kendinin değiştiğini bilmezden gelmeler... ve son sahne:



terk edenin o mahcup "gönlüm başkasında" itirafına karşılık terk edilenin kırık çalımı:



"uğurlar olsun! ben yoluma devam ediyorum". ihanetler böyledir:ilki, bir yenisine gebedir; ikincisi daha az acı verir. ondan sonra dur durak yoktur: güvenilmez aşık, sevdikçe kıran, gezdikçe ardında bir kırık kalpler mezarlığı bırakan biçare dervişe döner. artık acılara hapsolmuştur: buluşmak istedikçe ayrılacak, birleşmeye çalıştıkça parçalanacak, sonunda terk ettiklerinin "ah"ı tutup terk edildiğinde mukadder yalnızlığına kapanacaktır.



Can DÜNDAR
 
Yalnızlığa Alışmali...

Bavulları hep toplu durmalı insanın...

Bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı...

Tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten vaz­geçmeli...

İhanetlere, terkedilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı...

Yalnızlığa alışmalı...



* * *



Çünkü "omuz omuza" günlerin vakti geçti. Dayanışma... günümüz borsasının değer kaybeden hisse senet­lerinden biri artık...

Bireyin keşif çağı, geride kı­rık dökük yalnızlıklar bıraktı.

Terörün bile bireyselleştiği çağdayız. Zaman, birlikten kuvvet doğurma zamanı değil; zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır.



* * *



İşte o yüzden alışmalı yalnız­lığa...

Sokaklar dolusu ıssızlıkla başbaşa yaşamayı göze almalı insan... Güvendiği dağlardaki karlara bakıp ders çıkarmalı... Hüzünlü bir şarkıyla paylaşı­lan gecelerde başım dayayacak bir omuz arama huylarından vazgeçmeli... Sofrada tek tabağa, tabakta az yemeğe alışmalı...

Romanlardan yalnızlığı yücelten paragraflar asmalı evin en görünür duvarlarına...

"Yalnızlık paylaşılmaz/ Paylaşmılsa yalnızlık olmaz" dizeleriyle başlamalı güne...

Telesekretere "şu anda size cevap verebilecek kim­se yok" denmeli, "... belki de hiçbir zaman olmaya­cak..."

Cevapsızlığa, sessizliğe ısınmalı...



* * *



Oysa sessizlik haksızlığa alkıştır.

Haklılığın onuru yaşatır insanı... Susmanın utancı öldürür.

O yüzden en sessiz gecelerde ''doğruydu, yaptım"la teselli bulmalı insan...

Feryada komşuların yetişmemesine, soğuk duvar diplerinde sessizce ağlaşmaya alışmalı... Kendiyle he­saplaşmaya çalışmalı...

Gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye, kendiyle hüzünlenip, kendiyle keyiflenmeye hazır ol­malı...

Hep başını alıp gidebilecek kadar cesur, ama hep kalıp savaşacakmış kadar gözüpek olabilmeli...

Sessizliği, sese dönüştürebilmeli...



* * *



Ve sırt çantasını her daim hazır tutmalı insan...

Yollarla barışmalı...

Yalnızlığa alışmalı...


CAN DUNDAR



 
yüreğine sağlık dostum KaRma dediğini dikkata alsan iyi olur (=:)
 
Geri
Üst