baris622
New member
- Katılım
- 3 Eki 2007
- Mesajlar
- 550
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Evet plan bu...
Planla hedeflenen Türkiye’nin Başbakanı Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Gül’ü siyaseten bitirmek, AKP’yi de tasfiye etmek.
Bu plan tutacak mı tutmayacak mı? bilinmez. Ancak tutsa da tutmasa da Türkiye’ye maliyeti ağır olacak. Her halükarda birilerinin kellesi gidecek; bazı kişiler ve kesimlerle birlikte Türkiye de bir fatura ödemek zorunda kalacak.
Zira ok yaydan çıktı bir kere. Kılıçlar çekildi. Kod adı Ergenekon olan derin devlet Erdoğan- Gül ikilisini AKP’yle birlikte silip süpürmek için yeniden atağa geçti.
Aslında AKP de bunu hak etti.
Özgürlükleri sadece türban özgürlüğüne indirgeyen, demokrasiyi sadece kendisi için isteyen, farklıkları içine sindiremeyen, demokratikleşme sürecinden çark eden, Türkiye’nin bütünleşmeye çalıştığı Avrupa Birliği’ni ‘ahlaksız’ ilan eden, çetelerin üstüne gitmekten ürken, Kürt meselesinde orduya taviz üstüne taviz veren, her aşamada kendi çıkarlarını ülke çıkarlarının üstünde gören; kısacası halkta beklenti yaratmaktan öteye gitmeyen, değişim ve demokratikleşme umutlarını sömüren, ülkenin acil sorunlarına çözüm bulmak yerine oyalamayı seçen ve ordunun dümen suyunda giden AKP kendi ipini kendi çekti.
Böyle olacağı AKP’nin gidişatından belliydi. Birçok siyasal gözlemci de bunu açık açık söylemişti. Yazılarımda bu gözlemlere dikkat çekmiş, AKP’nin kaybedeceğinden söz etmiştim.
Son olarak 19 Şubat’ta ‘AKP Hükümeti’nin ipi çekilmiş gözüküyor. Ordu Amerika’yla uzlaşınca AKP’ye yol göründü. Erdoğan şimdi orduyla yaptığı uzlaşmanın bedelini ödüyor‘ demiştim. Kara harekatının sürdüğü 26 Şubat’ta ise, ‚Türk devletinin Kürdistan’daki yegane siyasi dayanağı olan AKP çökmüştür. AKP’nin içine düştüğü bu durum aynı zamanda ordunun AKP karşısındaki zaferi anlamına geliyor! Ordu gelinen aşamada Dolmabahçe uzlaşmasını gözden geçirecektir. Yakında AKP’yi harcamaya dönük yeni bir manevra yapacaktır‘ diye yazmıştım.
Yazdıklarımın daha mürekkebi kurumadan AKP’ye kapatma davası açıldığı haberi geldi. Haber, reel dünyadan kopuk yaşamaya alıştırılan, uyutulan ve aldatılan Türkiye kamuoyu açısından ‚şok‘ etkisi yaratsa da benim için sürpriz değildi. Çünkü süreç bu yönde işlemekteydi. AKP’nin başına uygun bir zamanda çorap örüleceği çoktan belliydi.
Doğrusu bundan daha uygun bir zaman da seçilemezdi!
Ekonomi dibe vurmuş durumda. Türkiye’nin kamu ve özel sektörünün borcu 450 milyar dolar civarında. Yalnızca bu yıl 100 milyar dolar iç ve dış borç ödenmesi gerekiyor. Cari açık almış başını gitmiş. Üstüne üstlük global kriz nedeniyle uzun yıllardır Türk ekonomisini ayakta tutan sıcak para da geri gitmenin hazırlığını yapıyor. İşsizlik artıyor, gelir dağılımındaki adaletsizlik sürüyor ve yoksulluğun sınırları genişliyor. Ayrıca emekçiler de hareketleniyor. İşçi ve memurların tepkisi gün geçtikçe yükseliyor.
Hava ve kara harekatlarıyla Kürtler de karşıya alınmış, Kürt halkıyla köprüler atılmış bulunuyor. AKP Türkiye’nin bu en önemli demokrasi dinamiğine ‚düşman‘ muamelesi yapıyor.
TÜSİAD ve liberallerin de desteğini çektiği AKP’yi Amerika’nın da gözden çıkardığı belli oluyor. Geriye bir tek Avrupa Birliği kalıyor ki, o da AKP’ye güvenmiyor ve ciddiye de almıyor.
AKP şimdi yalnızları oynuyor. Kendi hataları sonucu yalnızlaşan Erdoğan ve ekibi gelinen aşamada köşeye sıkışmış görünüyor. Fakat kapatma davası aynı zamanda başbakan ve partisine yalnızlıktan kurtulma ve zevahiri kurtarma fırsatı da veriyor. AKP isterse süreci tersine çevirebilir. Bu süreçten itibar kazanarak ve güçlenerek de çıkabililir. Bunun da yolu kapsamlı bir özeleştiriden ve tutarlı bir demokratikleşmeden geçiyor.
Doğrusu bu saatten sonra AKP’nin bunu yapacağına inanmıyorum. AKP’ye artık inan kaldı mı onu da bilmiyorum. Aksine davayla birlikte derin devlete daha da yanaşacağını düşünüyorum.
Elbette bu da bir işe yaramayacaktır.
Erdoğan koltuğuna sıkı sıkı yapışsa, koltuğunu korumak için çırpınıp dursa da açıktan direnmediği ve demokrasiye yönelmediği için başaramayacaktır. Kaos ortamı derinleşince de, ki derinleşecektir, pılını pırtını toplayacak ve sahneden çekilecektir. Erdoğan kendi hırsının ve küçük hesaplarının kurbanı edilecektir.
Türkiye’nin başbakanı ya kendi rızasıyla gidecek, ya zorla gönderilecektir.
Türkiye’nin vicdanı diyebileceğim Profesör Murat Belge, bundan kısa bir süre önce Taraf Gazetesi’nden Neşe Düzel’e verdiği söyleşide, Ergenekon çetesinin kaos ortamı yaratarak 2009’da kanlı bir darbeye zemin hazırladığını iddia etmişti. 2009 için planlanan darbenin 12 Eylül’den de beter bir şey olacağını ve kıyamet gibi kan akıtılacağını belirten Belge, ‚Türkiye bu yapıyı temizleyemezse kendi temizlenir‘ demişti.
Galiba öyle olacak.
Kapatma davasıyla birlikte Türkiye kaos ortamına girdi. Ergenokon’un ayakçılarıyla uğraşmayı yeterli gören AKP eline geçirdiği fırsatları değerlendirmedi. AKP derin devletin ipini çekemedi. Şimdi sıra Ergenekon’dadır. Ergenekon yeni hamlesiyle AKP’yle birlikte Türkiye’nin de ipini çekmiştir. Derin devlet geleneksel reflekse uygun hareket etmiş, ‘benden sonrası tufan’ demiştir. Artık kim kazanırsa kazansın bunun maliyeti ağır olacaktır.
Erdoğan gitse de kalsa da, AKP kapansa da kapanmasa da iradesi parçalanmış Türkiye kolay kolay dikiş tutmayacaktır.
Statükocu güçler birbirlerine girecek, kriz derinleşip yayılacaktır. Ancak statükocu güçler ne yaparlarsa yapsınlar tasfiye olmaktan kurtulamayacaktır. Kanlı kaotik dönemin ardından yeni bir Türkiye kurulacaktır.
Yeni Türkiye’de Kürtler de herkes gibi özgür ve eşit olmalıdır. Bunun için de Kürt siyasetinin gözünü gelecekten ayırmadan yaşanan gelişmeleri dikkatle izlemesi,Türkiye’nin kaostan demokrasiyle çıkmasına öncülük etmesi, halkların çıkarlarını birleştirmesi ve geniş bir demokrasi cephesi örgütlemesi gerekiyor.
Kürtlerin çıkarı bunu gerektiriyor.
19.03.08
Yazar Adı: Günay Aslan
Planla hedeflenen Türkiye’nin Başbakanı Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Gül’ü siyaseten bitirmek, AKP’yi de tasfiye etmek.
Bu plan tutacak mı tutmayacak mı? bilinmez. Ancak tutsa da tutmasa da Türkiye’ye maliyeti ağır olacak. Her halükarda birilerinin kellesi gidecek; bazı kişiler ve kesimlerle birlikte Türkiye de bir fatura ödemek zorunda kalacak.
Zira ok yaydan çıktı bir kere. Kılıçlar çekildi. Kod adı Ergenekon olan derin devlet Erdoğan- Gül ikilisini AKP’yle birlikte silip süpürmek için yeniden atağa geçti.
Aslında AKP de bunu hak etti.
Özgürlükleri sadece türban özgürlüğüne indirgeyen, demokrasiyi sadece kendisi için isteyen, farklıkları içine sindiremeyen, demokratikleşme sürecinden çark eden, Türkiye’nin bütünleşmeye çalıştığı Avrupa Birliği’ni ‘ahlaksız’ ilan eden, çetelerin üstüne gitmekten ürken, Kürt meselesinde orduya taviz üstüne taviz veren, her aşamada kendi çıkarlarını ülke çıkarlarının üstünde gören; kısacası halkta beklenti yaratmaktan öteye gitmeyen, değişim ve demokratikleşme umutlarını sömüren, ülkenin acil sorunlarına çözüm bulmak yerine oyalamayı seçen ve ordunun dümen suyunda giden AKP kendi ipini kendi çekti.
Böyle olacağı AKP’nin gidişatından belliydi. Birçok siyasal gözlemci de bunu açık açık söylemişti. Yazılarımda bu gözlemlere dikkat çekmiş, AKP’nin kaybedeceğinden söz etmiştim.
Son olarak 19 Şubat’ta ‘AKP Hükümeti’nin ipi çekilmiş gözüküyor. Ordu Amerika’yla uzlaşınca AKP’ye yol göründü. Erdoğan şimdi orduyla yaptığı uzlaşmanın bedelini ödüyor‘ demiştim. Kara harekatının sürdüğü 26 Şubat’ta ise, ‚Türk devletinin Kürdistan’daki yegane siyasi dayanağı olan AKP çökmüştür. AKP’nin içine düştüğü bu durum aynı zamanda ordunun AKP karşısındaki zaferi anlamına geliyor! Ordu gelinen aşamada Dolmabahçe uzlaşmasını gözden geçirecektir. Yakında AKP’yi harcamaya dönük yeni bir manevra yapacaktır‘ diye yazmıştım.
Yazdıklarımın daha mürekkebi kurumadan AKP’ye kapatma davası açıldığı haberi geldi. Haber, reel dünyadan kopuk yaşamaya alıştırılan, uyutulan ve aldatılan Türkiye kamuoyu açısından ‚şok‘ etkisi yaratsa da benim için sürpriz değildi. Çünkü süreç bu yönde işlemekteydi. AKP’nin başına uygun bir zamanda çorap örüleceği çoktan belliydi.
Doğrusu bundan daha uygun bir zaman da seçilemezdi!
Ekonomi dibe vurmuş durumda. Türkiye’nin kamu ve özel sektörünün borcu 450 milyar dolar civarında. Yalnızca bu yıl 100 milyar dolar iç ve dış borç ödenmesi gerekiyor. Cari açık almış başını gitmiş. Üstüne üstlük global kriz nedeniyle uzun yıllardır Türk ekonomisini ayakta tutan sıcak para da geri gitmenin hazırlığını yapıyor. İşsizlik artıyor, gelir dağılımındaki adaletsizlik sürüyor ve yoksulluğun sınırları genişliyor. Ayrıca emekçiler de hareketleniyor. İşçi ve memurların tepkisi gün geçtikçe yükseliyor.
Hava ve kara harekatlarıyla Kürtler de karşıya alınmış, Kürt halkıyla köprüler atılmış bulunuyor. AKP Türkiye’nin bu en önemli demokrasi dinamiğine ‚düşman‘ muamelesi yapıyor.
TÜSİAD ve liberallerin de desteğini çektiği AKP’yi Amerika’nın da gözden çıkardığı belli oluyor. Geriye bir tek Avrupa Birliği kalıyor ki, o da AKP’ye güvenmiyor ve ciddiye de almıyor.
AKP şimdi yalnızları oynuyor. Kendi hataları sonucu yalnızlaşan Erdoğan ve ekibi gelinen aşamada köşeye sıkışmış görünüyor. Fakat kapatma davası aynı zamanda başbakan ve partisine yalnızlıktan kurtulma ve zevahiri kurtarma fırsatı da veriyor. AKP isterse süreci tersine çevirebilir. Bu süreçten itibar kazanarak ve güçlenerek de çıkabililir. Bunun da yolu kapsamlı bir özeleştiriden ve tutarlı bir demokratikleşmeden geçiyor.
Doğrusu bu saatten sonra AKP’nin bunu yapacağına inanmıyorum. AKP’ye artık inan kaldı mı onu da bilmiyorum. Aksine davayla birlikte derin devlete daha da yanaşacağını düşünüyorum.
Elbette bu da bir işe yaramayacaktır.
Erdoğan koltuğuna sıkı sıkı yapışsa, koltuğunu korumak için çırpınıp dursa da açıktan direnmediği ve demokrasiye yönelmediği için başaramayacaktır. Kaos ortamı derinleşince de, ki derinleşecektir, pılını pırtını toplayacak ve sahneden çekilecektir. Erdoğan kendi hırsının ve küçük hesaplarının kurbanı edilecektir.
Türkiye’nin başbakanı ya kendi rızasıyla gidecek, ya zorla gönderilecektir.
Türkiye’nin vicdanı diyebileceğim Profesör Murat Belge, bundan kısa bir süre önce Taraf Gazetesi’nden Neşe Düzel’e verdiği söyleşide, Ergenekon çetesinin kaos ortamı yaratarak 2009’da kanlı bir darbeye zemin hazırladığını iddia etmişti. 2009 için planlanan darbenin 12 Eylül’den de beter bir şey olacağını ve kıyamet gibi kan akıtılacağını belirten Belge, ‚Türkiye bu yapıyı temizleyemezse kendi temizlenir‘ demişti.
Galiba öyle olacak.
Kapatma davasıyla birlikte Türkiye kaos ortamına girdi. Ergenokon’un ayakçılarıyla uğraşmayı yeterli gören AKP eline geçirdiği fırsatları değerlendirmedi. AKP derin devletin ipini çekemedi. Şimdi sıra Ergenekon’dadır. Ergenekon yeni hamlesiyle AKP’yle birlikte Türkiye’nin de ipini çekmiştir. Derin devlet geleneksel reflekse uygun hareket etmiş, ‘benden sonrası tufan’ demiştir. Artık kim kazanırsa kazansın bunun maliyeti ağır olacaktır.
Erdoğan gitse de kalsa da, AKP kapansa da kapanmasa da iradesi parçalanmış Türkiye kolay kolay dikiş tutmayacaktır.
Statükocu güçler birbirlerine girecek, kriz derinleşip yayılacaktır. Ancak statükocu güçler ne yaparlarsa yapsınlar tasfiye olmaktan kurtulamayacaktır. Kanlı kaotik dönemin ardından yeni bir Türkiye kurulacaktır.
Yeni Türkiye’de Kürtler de herkes gibi özgür ve eşit olmalıdır. Bunun için de Kürt siyasetinin gözünü gelecekten ayırmadan yaşanan gelişmeleri dikkatle izlemesi,Türkiye’nin kaostan demokrasiyle çıkmasına öncülük etmesi, halkların çıkarlarını birleştirmesi ve geniş bir demokrasi cephesi örgütlemesi gerekiyor.
Kürtlerin çıkarı bunu gerektiriyor.
19.03.08
Yazar Adı: Günay Aslan