Albayrak
Can Feda
- Katılım
- 23 May 2007
- Mesajlar
- 4,439
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Merkez Bankası Başkanlığı yapmış olan Yaman Törüner, Milliyet’teki “Paramızı bize verip faiziyle her şeyimizi alıyorlar” başlığı altında çok önemli bir yazı yazdı.
Törüner şu bilgileri verdi:
* “Türk bankaları, ortalama yüzde 8’e mal ettikleri ve düzenlemeler nedeniyle tutmak zorunda oldukları döviz fonlarını, ortalama yüzde 4 faizle yabancı bankalara yatırırlar.
Merkez Bankası’na ve Hazine’ye yüzde 7 civarında mal olan dövizler de ortalama yüzde 4’le yabancı bankalara yatırılır.
* Yabancı bankalar, kendi ülkelerindeki fonlar aracılığıyla gelip, bizim paramızın bir bölümünü bizim borsamıza, bir bölümünü de bizim Hazine bonolarımıza veya tahvillerimize yatırırlar. IMF sayesinde, kur riskini garanti ettiklerinden yüzde 22 civarında faiz alırlar.
* Yabancılar bizden aldıkları 112 milyar doların, 80 milyar dolarını Hazinemize ve borsamıza sıcak para olarak yatırır; bizim paramızla havadan yüzde 22 faiz alırlar. 112 milyar doların ne kadarının mevduat alınan ülkeye yatırılacağına ise, rating (değerleme) şirketleri karar verirler. Buna, ’ülke riski’denilir.
* Bu hükümet geldikten beri bu yolla, sıcak paraya yaklaşık 90 milyar dolar faiz ödedik. İşte bu faizlerle, yani hiç para koymadan yabancılar bankalarımızı ve diğer önemli kuruluşlarımızı satın aldılar. Almaya da devam edecekler. Bu sebeple, ülkemize rekor derecede yabancı yatırımcı geldi.
Küresel sermaye, bu yolla hiç sermaye koymadan, Türkiye’de ve gelişmekte olan diğer ülkelerde iyi para kazanıyor. Yabancıların AKP’yi neden destekledikleri belli değil mi?”
* * *
Demek ki Türkiye, uluslararası dolandırıcılık ile soyulmaktadır. Aslında soygun bile yapılan dolandırıcılık karşısında hafif bir kelimedir. Bankaya yatırdığınız sizin paranızı size borç olarak vererek faiziyle evinizi satın aldıklarını düşünün. AKP hükümeti işte böyle bir dolandırıcılığa ortaktır
Bu tabloya siyasi partilerden sadece bir itiraz var. Seçim öncesi diye dile getirmiyorum, gerçeği söylüyorum. O itiraz da Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş’a ait. Haydar Baş şöyle diyor:
“Uluslararası kredi kuruluşları, emisyonumuzu artırarak üretim yapmak yerine, faizle alınan yabancı para ile aynı üretimi yapmamızı tavsiye ediyor. Yani ’yerli para ile yapılan üretim enflasyon oluşturur ama maliyetli yabancı para ile yapılan üretim ülkemizi kalkındırır’gibi mantık dışı açıklamalara muhatap olmaktayız. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ekonomi politikaları adı altında uygulanan modeller esaret zincirinden başka bir şey değildir. Bu yüzden ekonomi modelimizde her şeyden önce maliyetsiz ve yerli para özgürlüğüne kavuşturulacak, önündeki tüm engeller kaldırılarak, ekonomi küresel güçlere bağımlı olmaktan kurtarılacaktır.
Günümüzde uluslararası kredi kuruluşlarının etkisinde ve yönetiminde olan ülkeler, hazinenin üzerine oturmuş dilenciler gibi yabancılar gelsin yatırım yapsın, bizi işe alsın diye bekletilmektedir.
Aslında sadece ülkemizdeki kaynaklar, bütün insanlığa yetecek durumdadır.
Öte yandan yabancı paranın bir ülke topraklarında dolaşımda bulunması, yerli halkın emeği ve üretimi ile kendine karşılık bulması, o ülkenin sahip olduğu zenginliklerin, milletin alın terinin o yabancı ülkeye aktarılması anlamına gelmektedir.
Liberal anlayış, paranın serbest dolaşımından bahsederken global tefecilerin ellerindeki paralarla, ülkeleri sömürmek için piyasalarla istedikleri gibi oynamasını kasteder. Oysa biz paranın serbest dolaşımı derken, paraya herkesin ulaşabildiği bir ekonomi sisteminden bahsediyoruz.”
Törüner şu bilgileri verdi:
* “Türk bankaları, ortalama yüzde 8’e mal ettikleri ve düzenlemeler nedeniyle tutmak zorunda oldukları döviz fonlarını, ortalama yüzde 4 faizle yabancı bankalara yatırırlar.
Merkez Bankası’na ve Hazine’ye yüzde 7 civarında mal olan dövizler de ortalama yüzde 4’le yabancı bankalara yatırılır.
* Yabancı bankalar, kendi ülkelerindeki fonlar aracılığıyla gelip, bizim paramızın bir bölümünü bizim borsamıza, bir bölümünü de bizim Hazine bonolarımıza veya tahvillerimize yatırırlar. IMF sayesinde, kur riskini garanti ettiklerinden yüzde 22 civarında faiz alırlar.
* Yabancılar bizden aldıkları 112 milyar doların, 80 milyar dolarını Hazinemize ve borsamıza sıcak para olarak yatırır; bizim paramızla havadan yüzde 22 faiz alırlar. 112 milyar doların ne kadarının mevduat alınan ülkeye yatırılacağına ise, rating (değerleme) şirketleri karar verirler. Buna, ’ülke riski’denilir.
* Bu hükümet geldikten beri bu yolla, sıcak paraya yaklaşık 90 milyar dolar faiz ödedik. İşte bu faizlerle, yani hiç para koymadan yabancılar bankalarımızı ve diğer önemli kuruluşlarımızı satın aldılar. Almaya da devam edecekler. Bu sebeple, ülkemize rekor derecede yabancı yatırımcı geldi.
Küresel sermaye, bu yolla hiç sermaye koymadan, Türkiye’de ve gelişmekte olan diğer ülkelerde iyi para kazanıyor. Yabancıların AKP’yi neden destekledikleri belli değil mi?”
* * *
Demek ki Türkiye, uluslararası dolandırıcılık ile soyulmaktadır. Aslında soygun bile yapılan dolandırıcılık karşısında hafif bir kelimedir. Bankaya yatırdığınız sizin paranızı size borç olarak vererek faiziyle evinizi satın aldıklarını düşünün. AKP hükümeti işte böyle bir dolandırıcılığa ortaktır
Bu tabloya siyasi partilerden sadece bir itiraz var. Seçim öncesi diye dile getirmiyorum, gerçeği söylüyorum. O itiraz da Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş’a ait. Haydar Baş şöyle diyor:
“Uluslararası kredi kuruluşları, emisyonumuzu artırarak üretim yapmak yerine, faizle alınan yabancı para ile aynı üretimi yapmamızı tavsiye ediyor. Yani ’yerli para ile yapılan üretim enflasyon oluşturur ama maliyetli yabancı para ile yapılan üretim ülkemizi kalkındırır’gibi mantık dışı açıklamalara muhatap olmaktayız. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ekonomi politikaları adı altında uygulanan modeller esaret zincirinden başka bir şey değildir. Bu yüzden ekonomi modelimizde her şeyden önce maliyetsiz ve yerli para özgürlüğüne kavuşturulacak, önündeki tüm engeller kaldırılarak, ekonomi küresel güçlere bağımlı olmaktan kurtarılacaktır.
Günümüzde uluslararası kredi kuruluşlarının etkisinde ve yönetiminde olan ülkeler, hazinenin üzerine oturmuş dilenciler gibi yabancılar gelsin yatırım yapsın, bizi işe alsın diye bekletilmektedir.
Aslında sadece ülkemizdeki kaynaklar, bütün insanlığa yetecek durumdadır.
Öte yandan yabancı paranın bir ülke topraklarında dolaşımda bulunması, yerli halkın emeği ve üretimi ile kendine karşılık bulması, o ülkenin sahip olduğu zenginliklerin, milletin alın terinin o yabancı ülkeye aktarılması anlamına gelmektedir.
Liberal anlayış, paranın serbest dolaşımından bahsederken global tefecilerin ellerindeki paralarla, ülkeleri sömürmek için piyasalarla istedikleri gibi oynamasını kasteder. Oysa biz paranın serbest dolaşımı derken, paraya herkesin ulaşabildiği bir ekonomi sisteminden bahsediyoruz.”