Türk tarihini yücelten güçlerden biri de şüphesiz ki yüksek ahlaka, yüksek fazilete, yüksek fedakarlık duygusuna ve yüksek kahramanlıklara imzasını atmış Türk kadını olmuştur. Tomrisler, Nene Hatunlar, Kara Fatmalar ve nice Türk yiğitlerinin fedakar anneleri bizlere övünülecek bir mazi bırakmıştır. İşte bu kahramanlardan biri de Maraşlı Kara Fatma Hatun'dur.
Maraş ve Adana'da yerleşmiş Bozdoğan oymağının reisi Kerimoğlu Bey'in kızı olan Kara Fatma, çok iyi ata biner, silah kullanır, değme babayiğitlere taş çıkartır, savaşlara katılırdı. Gelinlik çağına gelince, Kuşadası Muhafızı Kalender Paşa ile evlenmiş, ondan Süleyman adlı bir oğlu olmuştu. Kalender Paşa'nın ölümün ardından oğlunu alarak, 1854 yılında Kırım Eyaleti yüzünden çıkan Osmanlı-Rus Savaşına gönüllü olarak katıldı. Tuna Boylarında Ruslara karşı amansız mücadele etti. Namık Kemal'in "Vatan Yahut Silistre" adlı piyesinde canlandırılan kadın karakter Kara Fatma'nın hayatından piyese uyarlanmıştır. Kara Fatma ruhu Kurtuluş savaşına da yansımış, yurdun her yerinde yeni Kara Fatmalar doğmuştur.
Tarihinden habersiz, milli ülkülerden, memleket sorunlarından soyutlanmış, hedefsiz bırakılmış şekilde yetişen Türk Gençliği'ne tabii ki meşguliyet verilmeliydi. Bu bağlamda Holivut yıldızları, Amerika'nın ve Avrupa'nın varoş harsından kopmuş şarkıcılar, ahlaktan yoksun arabesk taverna pop şarkıcıları Türk gençlerine seçenek olarak sunulmaktadır. Kendi kahramanlarından ve milletini yücelten gerçek yıldızların adları bile anılmamaktadır.
1980 öncesi Türkiyesi'nde vamp kadınlar, dansözler genelde gayrı Türk unsurlardan çıkmaktaydı. Özel kanalların yayınları, Batı'ya açılma siyaseti, her türlü ahlaksızlığın olağanmış gibi yansıtılmış olması Türk harsında çok hızlı ve derin yaralar açmıştır. "Popsıtar, Biri Bizi Gözetliyor, Evleniyoruz..." gibi popüler kültür ürünü olan yayınların bu denli ilgi görmesi, Türk kızlarının bu yayınlarda boy göstermesi, gündelik zevkler ve moda peşinde koşmaları hatta bu hastalığın toplumun geneline yayılıyor olması hiç de iç açıcı bir durum değildir.
Türk'ün yüksek seciyesi bu tür hastalıklardan acilen arındırmalıdır.Başka milletlerin yaşam tarzına hayranlık duymayan toplumbilimciler; milli hedefler çizebilen, eğitim siyaseti ve kendi toplumu için ilkeli yayılar sunabilen basın; tarihine aşık, milleti ile barışık yeni kuşaklar yetiştirmek için kollarını sıvamalıdır. Ancak bu sayede Kıbrıslar'da Kerkükler'de cepheye gönül rahatlığı ile koşabilecek Kara Fatmalar doğacaktır.
Tanrıkut
7 Şubat 2004
kaynak: benim kişisel bilgilerimdeki sayfadır
Maraş ve Adana'da yerleşmiş Bozdoğan oymağının reisi Kerimoğlu Bey'in kızı olan Kara Fatma, çok iyi ata biner, silah kullanır, değme babayiğitlere taş çıkartır, savaşlara katılırdı. Gelinlik çağına gelince, Kuşadası Muhafızı Kalender Paşa ile evlenmiş, ondan Süleyman adlı bir oğlu olmuştu. Kalender Paşa'nın ölümün ardından oğlunu alarak, 1854 yılında Kırım Eyaleti yüzünden çıkan Osmanlı-Rus Savaşına gönüllü olarak katıldı. Tuna Boylarında Ruslara karşı amansız mücadele etti. Namık Kemal'in "Vatan Yahut Silistre" adlı piyesinde canlandırılan kadın karakter Kara Fatma'nın hayatından piyese uyarlanmıştır. Kara Fatma ruhu Kurtuluş savaşına da yansımış, yurdun her yerinde yeni Kara Fatmalar doğmuştur.
Tarihinden habersiz, milli ülkülerden, memleket sorunlarından soyutlanmış, hedefsiz bırakılmış şekilde yetişen Türk Gençliği'ne tabii ki meşguliyet verilmeliydi. Bu bağlamda Holivut yıldızları, Amerika'nın ve Avrupa'nın varoş harsından kopmuş şarkıcılar, ahlaktan yoksun arabesk taverna pop şarkıcıları Türk gençlerine seçenek olarak sunulmaktadır. Kendi kahramanlarından ve milletini yücelten gerçek yıldızların adları bile anılmamaktadır.
1980 öncesi Türkiyesi'nde vamp kadınlar, dansözler genelde gayrı Türk unsurlardan çıkmaktaydı. Özel kanalların yayınları, Batı'ya açılma siyaseti, her türlü ahlaksızlığın olağanmış gibi yansıtılmış olması Türk harsında çok hızlı ve derin yaralar açmıştır. "Popsıtar, Biri Bizi Gözetliyor, Evleniyoruz..." gibi popüler kültür ürünü olan yayınların bu denli ilgi görmesi, Türk kızlarının bu yayınlarda boy göstermesi, gündelik zevkler ve moda peşinde koşmaları hatta bu hastalığın toplumun geneline yayılıyor olması hiç de iç açıcı bir durum değildir.
Türk'ün yüksek seciyesi bu tür hastalıklardan acilen arındırmalıdır.Başka milletlerin yaşam tarzına hayranlık duymayan toplumbilimciler; milli hedefler çizebilen, eğitim siyaseti ve kendi toplumu için ilkeli yayılar sunabilen basın; tarihine aşık, milleti ile barışık yeni kuşaklar yetiştirmek için kollarını sıvamalıdır. Ancak bu sayede Kıbrıslar'da Kerkükler'de cepheye gönül rahatlığı ile koşabilecek Kara Fatmalar doğacaktır.
Tanrıkut
7 Şubat 2004
kaynak: benim kişisel bilgilerimdeki sayfadır