icemen
New member
- Katılım
- 7 Şub 2007
- Mesajlar
- 20,136
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
1950'de İstanbul umumi Haritası 1950'lerde, İstanbul nasıldı dersiniz? Yandaki harita size o günleri hatırlatıyor olmalı. Henüz, birinci, ikinci, üçüncü boğaz köprüleri yoktu. Boğazi alttan geçecek olan tunelin inşaatı da başlamamıştı. 1950'lerde, İstanbul'da, sakin, huzurlu bir hayat vardı. Boğazın her iki yakasında, yeşillikler, alabildiğine uzanıyordu. Trafik, 1 numaralı sorun değildi. Bir yerden bir yere gitmek için, telaşeli davranmaya da gerek yoktu, çünkü yaşam, (Eminönü - Beyoğlu - Üsküdar çevrelerinde) dar bir üçgende odaklanmıştı. Boğazda, Kalender vapuru, iskeleden iskeleye keyifli keyifli süzülüyor, uzaktan tramvaylarin "çın, çın" düdükleri yankılanıyordu.
40 paralık Osmanlıca tramvay bileti
Üçüncü mevkii tramvay bileti (üzeri 3 kırmızı şeritli), 1935-39 arasi Tramvay , İstanbul'un, tek değilse bile, en önemli ulaşim aracıydı. Önemli merkezlerinin arsında dolaşıp dururdu. Tramvaylarda "mevki" farkı vardı. Birinci ve ikinci mevki vagonlarının renkleri, konforları ve ücretleri farklı olurdu. Birinci mevkiideki koltuklar deriden, ikinci mevkiidekiler tahtadan olurdu. Yolcular, hem bindikleri vagona, hem de gidecekleri mesafeye (kıta'ya) göre ücret öderlerdi. 1872 - 1881 yillari arasındakı atlı tramvaylar döneminde, birinci mevkiide kısa mesafe 20 para, en uzun mesafe 60 para; ikinci mevkii için en kısa mesafe 10 para, en uzun mesafe 40 paraymis. Ücretler, mevkiiye ve mesafeye göre değişiyordu. Tramvay biletlerinin bir yüzünde, tüm kıtalar, mevkiiler ve ücretleri tablo halinde gösterilirdi. Arka yüzünde ise, bugünkü sistem haritalarına benzer bir şekilde hatlar gösterilirdi. Her bir daire arası bir kıtayı temsil ederdi. Biletlerin üzerinde yazıların tamami Osmanlıca ve Fransızca olurdu. Bizim zamanımızda, tramvayların akordeon yan kapıları olurdu. Vatman, çan çalmak için, ayağının altındakı bir düğmeye basardı. İçeride dolaşan biletcinin, boynuna astığı kahverengi deriden bir para çantası, elinde biletleri yanyana dizdiği bir tahta kutusu olurdu. Bileti kopartmadan önce, arkası lastikli kalın kalemle, biletin üzerini işaretlerdi.
70 paralık Osmanlıca-Fransızca yazılı tramvay bileti Biletlerin üzerinde yazılan ifadelere, duraklara birlikte bir göz atalım mi ? Yedi-Colué, Ak-Serai, Beyazıd, Sultan-Ahmed, Emin-Eunu, Sirkedji, Pont, Karakeuy, Cabatache, Bechiktach, Ortakeuy, Courou-Tchechme, Arnaoutkeuy, Bebek, Silivri-Kapou, Daoud-Pacha, Top-Capou, Tchappa, Edirné-Capou, Fatih, Chehzadé-Basi, Eyoub, Aivan-Sérai, Djbali, Cassim-Pacha, Yenicheir, Harbié-Ferikeuy, Chichli-Caracol, Chichli, Azap-Capou, Municipalité, Galata-Sérai, Tunnel, Tatavla, Nichantache ! Fransızca-Türkçe arası garip bir dille ifade edilen bu isimler, tramvay üzerindeki hat tabelalarında da görülürdü. Yukarıda yazılanlar "Asil" duraklardı Bir de bunların yanında "İhtiyari" (zorunlu olmayan) duraklar olurdu. Vatman, inecek ya da binecek yolcu yoksa, bu duraklarda durmazdi.
Dersaadet tramvay şirketi 1914 yılının Ocak ayında, Dersaadet tramvay şirketi , elektrikli tramvayın işletilmesi ile ilgili tüm hazırlıkları tamamlamış. Deneme seferini, Galata köprüsünden başlatma kararı almış. Derken 25 Ocak 1914 günü, gelmiş, çatmış. Pazar günü olmasına rağmen, Karakoy (Karakeuy) meydanında, büyük bir halk kitlesi toplanmış. Herkes, beygir gücü yerine, elektrik gücüyle çaıişacak tramvayı merak ediyormuş. Böylece, tramvay elektriğe, köpü de tramvaya kavuşmuş. Bu birliktelik, tramvayın son seferine kadar sürmüş.
Kadıköy'de tramvaylar
Tramvaya asılanlar 2
Tramvayla ilgili haberler, gazetelere de konu olurdu. 1955'lerdeki bir gazete haberini birlikte okuyalım: "Şu tramvayın haline bakınız, daha doğrusu, tramvayı kucaklayan gençlerin haline! Bu gençler Haydarpaşa Lisesi öğrencileridir. Okuldan çıktıktan sonra, önlerinden dolu geçen tramvaya binip, bir an evvel, uzaktaki evlerine gitmek için, işte böyle ileri atılmakta, tramvayı sarmaktadırlar. Elbetteki bunların, bu hareketlerinde bir aykırılık yoktur. Okuldan çıkış saatine göre, bir kaç tramvay geçirilmezse, tek tramvay da dolu geçirilirse, öğrenciler başka ne yapabilirler? Ezilmek, düşmek, arkadan gelen, yandan geçen diğer vasıtaların altında kalmak tehlikesine rağmen, bu çocuklar işte her gün böyle hareket etmekte, mekteplerine böyle gidip gelmektedirler. Reklam ve propaganda nutukları bir yana, herkesin gözü önünde cerayan eden bu hali görüp bir son vermek lazımdır. Bu çocukları bu şekilde tramvaya hücum etmekten men şeklinde olursa, çok daha ağır yazarız! "
Taksim'de tramvaylar İstanbul için vazgeçilmez gibi görülen tramvaylar, 1956 sonbaharında başlayan "İmar hareketleri"nden nasibini aldı. İlk önce, tramvayların, şehrin en önemli meydanı Aksaray'a girmesine izin verilmedi. Sonra, Topkapı-Çapa ve Çapa-Aksaray hatlarındaki raylar söküldü. İstanbul, yavaş yavaş, tramvaysız yaşama hazırlanıyordu. İstanbul yakası, 1961 yılında, tramvaylara tamamen veda etti. Avrupa ülkelerinde, kaldırılan tramvayların yerini hemen metrolar aldıysa da, İstanbul, metro ile çok uzun seneler sonra tanışacaktı. İstanbul'da, raylar söküldü, meydanlar yeniden duzenlendi, hatlar iptal edildi, araçlar tamir edilemeyecek şekilde açik havada bekletildi, tramvay zamana yenik düştü.

40 paralık Osmanlıca tramvay bileti

Üçüncü mevkii tramvay bileti (üzeri 3 kırmızı şeritli), 1935-39 arasi Tramvay , İstanbul'un, tek değilse bile, en önemli ulaşim aracıydı. Önemli merkezlerinin arsında dolaşıp dururdu. Tramvaylarda "mevki" farkı vardı. Birinci ve ikinci mevki vagonlarının renkleri, konforları ve ücretleri farklı olurdu. Birinci mevkiideki koltuklar deriden, ikinci mevkiidekiler tahtadan olurdu. Yolcular, hem bindikleri vagona, hem de gidecekleri mesafeye (kıta'ya) göre ücret öderlerdi. 1872 - 1881 yillari arasındakı atlı tramvaylar döneminde, birinci mevkiide kısa mesafe 20 para, en uzun mesafe 60 para; ikinci mevkii için en kısa mesafe 10 para, en uzun mesafe 40 paraymis. Ücretler, mevkiiye ve mesafeye göre değişiyordu. Tramvay biletlerinin bir yüzünde, tüm kıtalar, mevkiiler ve ücretleri tablo halinde gösterilirdi. Arka yüzünde ise, bugünkü sistem haritalarına benzer bir şekilde hatlar gösterilirdi. Her bir daire arası bir kıtayı temsil ederdi. Biletlerin üzerinde yazıların tamami Osmanlıca ve Fransızca olurdu. Bizim zamanımızda, tramvayların akordeon yan kapıları olurdu. Vatman, çan çalmak için, ayağının altındakı bir düğmeye basardı. İçeride dolaşan biletcinin, boynuna astığı kahverengi deriden bir para çantası, elinde biletleri yanyana dizdiği bir tahta kutusu olurdu. Bileti kopartmadan önce, arkası lastikli kalın kalemle, biletin üzerini işaretlerdi.

70 paralık Osmanlıca-Fransızca yazılı tramvay bileti Biletlerin üzerinde yazılan ifadelere, duraklara birlikte bir göz atalım mi ? Yedi-Colué, Ak-Serai, Beyazıd, Sultan-Ahmed, Emin-Eunu, Sirkedji, Pont, Karakeuy, Cabatache, Bechiktach, Ortakeuy, Courou-Tchechme, Arnaoutkeuy, Bebek, Silivri-Kapou, Daoud-Pacha, Top-Capou, Tchappa, Edirné-Capou, Fatih, Chehzadé-Basi, Eyoub, Aivan-Sérai, Djbali, Cassim-Pacha, Yenicheir, Harbié-Ferikeuy, Chichli-Caracol, Chichli, Azap-Capou, Municipalité, Galata-Sérai, Tunnel, Tatavla, Nichantache ! Fransızca-Türkçe arası garip bir dille ifade edilen bu isimler, tramvay üzerindeki hat tabelalarında da görülürdü. Yukarıda yazılanlar "Asil" duraklardı Bir de bunların yanında "İhtiyari" (zorunlu olmayan) duraklar olurdu. Vatman, inecek ya da binecek yolcu yoksa, bu duraklarda durmazdi.

Dersaadet tramvay şirketi 1914 yılının Ocak ayında, Dersaadet tramvay şirketi , elektrikli tramvayın işletilmesi ile ilgili tüm hazırlıkları tamamlamış. Deneme seferini, Galata köprüsünden başlatma kararı almış. Derken 25 Ocak 1914 günü, gelmiş, çatmış. Pazar günü olmasına rağmen, Karakoy (Karakeuy) meydanında, büyük bir halk kitlesi toplanmış. Herkes, beygir gücü yerine, elektrik gücüyle çaıişacak tramvayı merak ediyormuş. Böylece, tramvay elektriğe, köpü de tramvaya kavuşmuş. Bu birliktelik, tramvayın son seferine kadar sürmüş.

Kadıköy'de tramvaylar

Tramvaya asılanlar 2

Tramvayla ilgili haberler, gazetelere de konu olurdu. 1955'lerdeki bir gazete haberini birlikte okuyalım: "Şu tramvayın haline bakınız, daha doğrusu, tramvayı kucaklayan gençlerin haline! Bu gençler Haydarpaşa Lisesi öğrencileridir. Okuldan çıktıktan sonra, önlerinden dolu geçen tramvaya binip, bir an evvel, uzaktaki evlerine gitmek için, işte böyle ileri atılmakta, tramvayı sarmaktadırlar. Elbetteki bunların, bu hareketlerinde bir aykırılık yoktur. Okuldan çıkış saatine göre, bir kaç tramvay geçirilmezse, tek tramvay da dolu geçirilirse, öğrenciler başka ne yapabilirler? Ezilmek, düşmek, arkadan gelen, yandan geçen diğer vasıtaların altında kalmak tehlikesine rağmen, bu çocuklar işte her gün böyle hareket etmekte, mekteplerine böyle gidip gelmektedirler. Reklam ve propaganda nutukları bir yana, herkesin gözü önünde cerayan eden bu hali görüp bir son vermek lazımdır. Bu çocukları bu şekilde tramvaya hücum etmekten men şeklinde olursa, çok daha ağır yazarız! "

Taksim'de tramvaylar İstanbul için vazgeçilmez gibi görülen tramvaylar, 1956 sonbaharında başlayan "İmar hareketleri"nden nasibini aldı. İlk önce, tramvayların, şehrin en önemli meydanı Aksaray'a girmesine izin verilmedi. Sonra, Topkapı-Çapa ve Çapa-Aksaray hatlarındaki raylar söküldü. İstanbul, yavaş yavaş, tramvaysız yaşama hazırlanıyordu. İstanbul yakası, 1961 yılında, tramvaylara tamamen veda etti. Avrupa ülkelerinde, kaldırılan tramvayların yerini hemen metrolar aldıysa da, İstanbul, metro ile çok uzun seneler sonra tanışacaktı. İstanbul'da, raylar söküldü, meydanlar yeniden duzenlendi, hatlar iptal edildi, araçlar tamir edilemeyecek şekilde açik havada bekletildi, tramvay zamana yenik düştü.










