yehovan
Banned
SUNUŞ
Büyük Birlik Partisi (BBP)... Kurulduğu günden beri oy oranı hep yüzde 1-2’lik dilimlerle ifade edildi. En büyük rüzgarını 22 Temmuz seçimlerinden önce yakaladı. Bir çok Türk milliyetçisi, Muhsin Yazıcıoğlu’nun çağrısına karşılık vererek görkemli törenlerle BBP’ye katıldı. Tam “Türk milliyetçilerinin ortak paydada buluşacağı bir çatı oluşuyor” derken erken seçim kararı alındı ve herşey allak bullak oldu. Yazıcıoğlu, önce diğer partilerden gelen ittifak çağrılarını reddetti; sonra partisinden istifa ederek bağımsız aday oldu. BBP ile TBMM’ye girme planları yapan kurmaylarının eli ise boş kaldı. İşte deprem buradan sonra başladı. Yakın çalışma arkadaşları “Gemisini terkeden kaptan” olarak gördükleri Yazıcıoğlu ile yollarını ayırdı. Bu dizimizde BBP’de sessiz sedasız bir iç hesaplaşma başlatan ancak seçim telaşı nedeniyle geri planda kalan bu sürece yeniden ışık tutmaya çalışacağız.
Heyecan dalgasını yönetemedi
BBP, Türk - İslam ülküsü davasının son kalesi. Bugün aynı kaynaktan beslenen ama ayrı akan suların Büyük Birlik deltasında buluşması gerektiğini düşünüyorum.
Kutsal davaya baş koyan ve liderliğini yürüten Yazıcıoğlu, dava arkadaşlarına, hareketin hayrına olacak her tür yeniliğe hazır olduğunu duyurmuştu.
Türk milliyetçileri, son yıllarda vatanın bölünmez bütünlüğü ve üniter devlet yapısı karşıtı tüm cephelerin saldırı oklarına hedef olmaya başladığında, milliyetçiler için yeni bir umut da belirmek üzereydi. 14 yıl önce Muhsin Yazıcıoğlu’nun yanındaki bir avuç insanla kurduğu Büyük Birlik Partisi, bu umudun yeni adresi, çekim merkezi olabilir miydi? 2006 yılının son aylarında Türk milliyetçiliğine gönül verenlerde bir hareketlilik başlamıştı. MHP’de umduğunu bulamayanlar, “küskünler” ve “kırgınlar”, ülkülerini suyun akışına bırakmaktan vazgeçmiş, bir kez daha buluşmak için kolları sıvamıştı. Türkiye’nin önünde bir genel seçim vardı. Ülkücü Hareket’in sembol isimleri, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun samimi davetine tek tek icabet ediyorlardı. Aralık ayı, ülkücülerin meşveret toplantılarında yapılan heyecanlı konuşmalara tanık oldu. Türk milliyetçileri bir kez daha toparlanıyordu.
Kucaklayıcı bir oluşum
Ankara’da gerçekleştirilen ilk toplantı, ATP, BBP ve Hür Parti ile birlikte, tüm milliyetçileri de kucaklayacak bir oluşumun çıkış noktası oldu. Sıra yol haritasını çizmeye gelmişti. O toplantıda, 14 yıl bir dernek yapısından öteye geçemeyen ve teşkilatlanmasını bile tam olarak sonuçlandıramayan Büyük Birlik Partisi’nin, başka bir isim, başka bir amblem ve yepyeni bir tüzükle tazelenmesi ihtiyacı da dile getirilmişti. Bu kutsal davaya baş koyan ve liderliğini yürüten Yazıcıoğlu, dava arkadaşlarına, hareketin hayrına olacak her tür yeniliğe hazır olduğunu duyurdu. Sonra İstanbul toplantısı, yeni partinin isim ve amblem çalışmaları... Derken yeni “Milliyetçi Türkiye Partisi” can bulmaya başlamış, heyecan ise yıllardır köşelerinde bekleyen ya da seslerini duyurmaya çalışan ülkücü camiada dalga dalga yayılmıştı. 28 Ocak 2007 tarihinde Ankara’da ilk katılım töreni düzenlendiğinde, Büyük Birlik Partisi’ne katıldığını açıklayan isimler, kamuoyunda büyük yankı buldu.
Namık Kemal Zeybek BBP’de
Başta Namık Kemal Zeybek olmak üzere, pek çok eski MHP’li ve önemli isim BBP rozetini taktı. Bu arada kamuoyu araştırmaları ise, partinin yıllardır yüzde 1’lerde seyreden oy oranının yüzde 3’lere, yüzde 4’lere çıktığını müjdeliyordu. Her hafta bir katılım töreni düzenleniyor, her katılım töreninde Muhsin Yazıcıoğlu, sonunda yuvaya dönen dava arkadaşlarını yere göğe sığdıramayan cümlelerle “hoş geldiniz” konuşmaları yapıyordu. Artık uçak havalanmıştı. Sıra yükselmeye gelmişti. İlk fire, partinin adında ve ambleminde yapılacak değişiklikler konusunda verildi. Önceleri, “gerekirse lider değişikliğine gideriz” diyen Yazıcıoğlu, “seçimlere BBP olarak katılma” kararını duyurdu. Keyifler biraz kaçmış olsa da, kalkan uçak tökezlemiş olsa da hedef belliydi.
Başta Namık Kemal Zeybek olmak üzere, katılımlar yoğun bir şekilde sürerken pek çok eski MHP’li ve önemli isim BBP’nin rozetini taktı.
İttİfak görüşmeleri sonuçsuz
Yeni katılımcılar, yılların deneyimli siyasetçileriydi elbette. Onların da bir siyasi öngörüsü, bir düşüncesi olacaktı kuşkusuz. Seçimler beklendiği gibi 2007 Kasım ayında değil de 22 Temmuz tarihinde yapılacak olunca, Yazıcıoğlu’nun yeni kurmayları, bir “ittifak” zorunluluğunu da dile getirmeye başladılar. Dik duruş sergileyen, milli duyarlılığı olan siyasi partilerin liderleriyle görüşmeler ayarlandı. İlk durak Necmettin Erbakan’dı. Erbakan’ın Balgat’taki evini üç kez ziyaret eden Namık Kemal Zeybek, bu iki partinin seçim işbirliği yapması konusunda gayret sarf etti. Ancak, görüşmeler bir türlü olumlu sonuçlanmıyordu. Yazıcıoğlu’nun, Saadet Partisi ile işbirliği yapılması durumunda da bu iki partinin barajı aşması konusunda ciddi şüpheleri vardı. Zeybek’in tüm çabaları sonuçsuz kaldığında, BBP MKYK seçim konusunu konuşmak üzere bir kez daha toplandı. Karar Başkanlık Divanı’na bırakılmıştı.
Depremi yaratan bağımsız adaylık fikri
Muhsin Yazıcıoğlu’nun hedefi muhakkak TBMM’ye girmekti. Bunun yolu da kendisinin bağımsız aday olmasından geçiyordu. Kurmaylar karşı çıktı ancak Yazıcıoğlu kararlıydı
Başkanlık Divanı’nda tüm üyelerin düşüncesi, seçimlere BBP çatısı altında girmekten yanaydı. Elbette bir baraj sorunu olacaktı. Ancak önümüzde yerel seçimler vardı, her ne kadar 14 yıllık bir siyasi parti bünyesinde buluşmuş olunsa da, bu henüz yeni bir oluşumdu. Bu seçimler, taze kanla canlanan Büyük Birlik Partisi’nin geleceği ve bundan sonraki yol haritası konusunda mutlaka ipucu verecekti. Belki yüzde 5 ya da yüzde 6 oy oranı yakalanabilecek ve teşkilatlar bu oy patlamasıyla daha şevkle, daha coşkuyla işlerine asılacaktı. Ancak Muhsin Yazıcıoğlu’nun hedefi muhakkak TBMM’ye girmekti. Bunun yolu da kendisinin bağımsız aday olmasından geçiyordu. Kurmaylar karşı çıktı ancak Yazıcıoğlu kararlıydı. Ne de olsa Sivas O’nun yüzünü her zaman güldürmüştü. 19 BBP’liyi de bağımsız sokarak seçimlere giren Yazıcıoğlu’nun bu kararı, partinin yeni isimleri, yılların deneyimli siyasetçileri ve Yazıcıoğlu’nun dava arkadaşları arasında şok etkisi yarattı. Adaylığın ilanı ile birlikte istifa furyası da başladı.
Vefa İstanbul’da bir semt adı
Devlet eski Bakanı Abdulhaluk Çay, BBP’ye katılımındaki toplantıdaki konuşmasına “Bir gün bir lider Vefa’nın İstanbul’da bir semt olduğunu öğrendiğini söylemişti. İstanbul’da Vefa semti var. Ama Ankara’da o da yok. Bugün birliği simgeleyen tek şey vefadır. Bu vefayı bana Yazıcıoğlu ve arkadaşları gösterdi” diyerek başlamıştı. Çay, bugün BBP saflarında artık yer almıyor. Çay, BBP’de oluşturulmak istenen birlikteliğin gerçekleşmemesini açıklarken öncelikli olarak Türk milliyetçilerine yönelik eleştiri getiriyor. Çay’a göre Türk Milliyetçiliği fikrinin, ülküsünün, idealinin rafa kaldırılması Türk milliyetçilerinin heyecan içerisinde bir araya gelmesinde en büyük eksiklik. Seçimler öncesi ittifak çalışmaları sürerken, birden bağımsız olarak seçimlere girme kararı ve bunun parti organlarında tartışılmaması yaşanan depremin en büyük nedenleri arasında. Çay, BBP’de seçim öncesi Türk milliyetçilerini heyecanlandıran bir oluşumun yarım kalmasını öncelikli olarak davaya bağlılığın olmamasıyla açıklıyor. Kimsenin dava için fedakarlıkta bulunmadığını belirten Çay, Türk milliyetçilerinin ancak davalarıyla ayakta kalabileceğini belirterek şunları söylüyor: “Önce bunun tespitini yapalım. Kimse davadan söz etmiyor. Türk milliyetçiliğinin ülküsünden, idealinden bahsetmiyor. Kişi ayırt etmiyorum. Bu şekilde kopuş davaya büyük yara verdi. Türk milliyetçiliğinin yeniden kendine gelebilmesi değerlerine ve ülküsüne temelden sahip çıkmasıyla olur. Bu tespit son derece önemlidir” şeklinde konuşuyor. Çay, milliyetçiliğin yeniden toparlanabilmesi için temel kriteri ortaya koyduktan sonra BBP’yle ilgili şu tespitleri yapıyor: “Yeni bir oluşum gerçekleştirildiği zaman elbette heyecanlanıyorsunuz. Ancak benim siyasete geri dönmek gibi bir niyetim yoktu. Böyle bir girişim olunca, yani yeni bir oluşum gerçekleştirmek isteyenler olunca ben de bir anlamda çorbada tuzum bulunsun demek suretiyle bu işe soyundum. Yoksa bu saatten sonra siyasetten hiç bir beklentimin olmadığı ortada. Ayrıca zaten bana özellikle gerçekleştirdiğimiz son Türk kurultayı’nın ardından büyük saldırılar oldu. Hatta beni bir partiden aday bile gösterdiler. Elbette bunların gerçekle hiçbir alakası yoktu, olmadığı da ortaya çıktı. Dolayısıyla ben böyle bir ortamda siyasete dönmek istememiştim. Ancak başta dediğim gibi ortaya konan heyecan ve yeni oluşum çabaları bizi de işin ucundan tutma gayretlerine ortak etti. Ancak daha sonra ortaya çıkan yönetim zafiyetleri de açıkçası beni üzdü”
Kırılma, liste YSK’ya verilince yaşandı
BBP’de yaşanan istifa fırtınasının en önemli kırılma noktasının seçimlerden önce aday listelerinin Yüksek Seçim Kurulu’na verilmesi sırasında yaşandığına dikkat çeken Abdulhaluk Çay partideki gelişmeleri şu şekilde anlatıyor: “Listelerin verileceği gün gariplikler yaşandı. SP ve DYP ile görüşmeler gündemdeydi. Yazıcıoğlu ve yanında bulunan Zeybek, görüşmelerin yürütülmesinde yetkili kılındı. Ancak toplantının yapıldığı gün saat 16.30’da seçimlere bağımsız adaylarla girilmesi kararı alındı. Bu şekilde görülmüş oldu ki çok büyük bir oyunla karşı karşıyayız. Ben bazı şeyleri bazı önemli siyasetçilerden bizzat duydum. Bu tür söylentiler ise elbette ki gerçekleştirmek istediğimiz açılımlara gölge düşürebilirdi.”
“Namık Kemal Zeybek ve beş arkadaşımızla birlikte BBP’ye gittik. Başlangıçta güzel bir heyecan vardı, ancak bize verilen değişim sözünün önünde direnilmesi üzerine, bu heyecan zaman içerisinde yok oldu...”
Büyük Birlik Partisi iktidarı,bir değişim, dönüşüm ve yeniden diriliş hareketi olacaktır
Muhsin Yazıcıoğlu (3 Şubat 2007)
Bağımsız adaylarla katılmak hatalıydı
“Seçimlere parti olarak girilmesi gerekiyordu. Burada çok büyük bir yanlış yapıldı. O zaman bize de gitmek kaldı” diyen Ulaştırma eski Bakanı Öksüz, “BBP’nin büyütülmek istenmemesinin zarar verdiğine” dikkat çekti
Büyük Birlik Partisi’nin önemli isimlerinden Ulaştırma eski Bakanı Enis Öksüz’e BBP’nin içinde olduğu durumun nedenlerini sorduğumuzda, öncelikli olarak yorum yapmaktan kaçındı. Bunun nedeni olarak ise BBP’de bulunan yöneticilerle yüz yüze uzun yıllar çalıştığını, ayrıca partiden kavga etmeden ayrıldığını belirtti. Ancak Türkiye’nin genel durumu çerçevesinde yine de BBP’nin hatalarını şöyle sıraladı: “Belki de BBP’nin yanlışlarını bulmak istiyorsanız, öncelikli olarak doğrularını sıralamak gerekecektir. Bu nedenle parti yöneticilerine bunu sormak gerekiyor. Ben kendilerini bu noktada çok sert eleştirmek istemem. Ancak bana göre esas hata, seçimlere bağımsız adaylarla girmek kararıyla olmuştur. Seçimlere parti olarak girilmeliydi. Burada çok büyük bir yanlış yapıldı. O zaman bize de gitmek kaldı”
Parti büyütülmek istenmedi
BBP’ye yapılan tek adam eleştirisine ise Öksüz, “Bu Türk siyasetinin genel bir hastalığı” diye cevap verdi. Öksüz, bunun sadece Büyük Birlik Partisi’nde değil, diğer partilerde de bulunduğunu, dolayısıyla bu partide olmasının son derece normal karşılanması gerektiğini vurguladı. Öksüz ayrıca BBP’nin büyütülmek istenmediği, bunun da partiye önemli zararlar verdiği eleştirisinde bulundu.
Seçim kulisi hemşehrilerle
Memleketi Sivas’tan bağımsız aday olarak seçime girme kararı veren Muhsin Yazıcıoğlu, 22 Temmuz seçimlerinde ilçe ilçe dolaşarak başta esnaf olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarının da desteğini almak için yoğun bir seçim kampanyası içerisine girmişti.
Türk Milliyetçiliği’nin anlayışıyla bağdaşmıyor
Türk milliyetçilerinin değişim çalışmalarının ve sürecinin öncü isimlerinden biri olan MHP Samsun eski Milletvekili Vedat Çınaroğlu ise, milliyetçilere nefes aldıracak çalışmaların BBP’den çok daha önce başlatıldığını belirtiyor. Türk Birliği adı altında başlayan değişim çalışmaları sürerken BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun kendilerini partiye çağırdığını ifade eden Çınaroğlu, “Biz çalışmalara başladığımız sırada Muhsin Yazıcıoğlu bizi çağırdı ve yeni bir partiye gerek olmadığını, partinin bulunduğunu belirtti. Aynı zamanda parti programı başta olmak üzere isim ve ambleminin de değiştirilebileceğini söyledi. Biz de bunun üzerine Namık Kemal Zeybek ve beş arkadaşımızla birlikte BBP’ye gittik. Başlangıçta güzel bir heyecan vardı, ancak bize verilen değişim sözünün önünde direnilmesi üzerine bu heyecan zaman içerisinde yok oldu” diye konuşuyor.
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde, seçim başlamadan AKP adayı Abdullah Gül’ü destekleyeceğini açıklamasının Türk milliyetçilerinin anlayışıyla örtüşmediğini belirten Çınaroğlu, Yazıcıoğlu’nun kişisel olarak bu görüşte olabileceğini; ancak Türk milliyetçilerinin bu görüşe katılmadığını anlatıyor. Çınaroğlu, bu zihniyetin Türk milliyetçilerinin alternatifi olamayacağını da dile getiriyor. Çınaroğlu’nun bir diğer önemli tespiti ise BBP’nin periferisine ilişkin. Sadece Genel merkezin değil, teşkilatların da değişim konusunda çok istekli olmadıklarını belirten Çınaroğlu, Gül’ü destekleyen ve bu anlamda Türk milliyetçilerinin istediği değişimi kabul etmeyen anlayışın sadece genel merkezde olmadığını, teşkilatlara da hakim olduğunu, burnun da değişimin önünde engel olarak durduğunun zaman içerisinde anlaşıldığını belirtiyor.
Böyle bir zihniyetin Türk milliyetçilerinin öncüsü olmayacağını ifade eden Çınaroğlu, “ Türk milliyetçilerinin BBP’ye neden gelmedikleri çok iyi okunmalı. Değişime karşı direnen bu anlayış, parti programında durduğu sürece BBP Türk milliyetçilerinin alternatifi olamayacak, aynı zamanda bunda direnenler çıkıp bunun Türk milliyetçiliği olmadığını da söylemeleri gerekecek, bundan vazgeçecekler” tespitinde bulunuyor.
İstanbul Alperen Ocakları’ndan Açıklama
Yayınlamaya başladığımız “Yolda Dağılan Büyük Birlik” yazı dizimizle ilgili olarak İstanbul Alperen Ocakları yaptığı bir açıklama ile Büyük Birlik camiasında bir dağılmanın sözkonusu olmadığını duyurdu. Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı Mustafa Kayatuzu’nun konuyla ilgili açıklaması şöyle: Değerli Yeniçağ Gazetesi Yönetim Kurulu ve değerli çalışanları; 27 Ağustos 2007 tarihli, “YOLDA DAĞILAN BÜYÜK BİRLİK” başlıklı yazı dizinizdeki gerek yanlış ifade edilen başlık ve içerikteki hatalı yorumlardan dolayı derin üzüntülerimizi belirtiriz.
Alperen Ocaklarımız ve İstanbul Büyük Birlik Camiası adına ve de bizlere umut bağlayan tüm gönüldaşlarımız adına 1992’den beri var olduğumuz gibi yine bugün den sonra da sayın Genel Başkanımız Muhsin Yazıcıoğlu’nun emrinde Türk-İslam davasına hizmet etmeye devam edeceğimizi kamuoyuna beyan ederiz.
Büyük Birlik camiası adına; yazı dizinizindeki “dağılma, kopma ve ayrılma” gibi tüm ifadeleri redederiz. Camiamızda hiç bir dağılmanın sözkonusu olmadığını belirtir, bu tür haber ve söylemlerin ancak ve ancak şevkimizi artırıp bize artı güç katacağını tüm kamuoyunun bilmesini isteriz.
Saygılarımızla
Mustafa Kayatuzu
Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı
Samimiyet olmayınca
Türk milliyetçilerinin birlik çabalarında ismi geçenlerden biri de MHP eski Malatya Milletvekili Hasan Basri Coşkun oldu. Türk milliyetçilerinin birlik çalışmalarında başlangıçta olumlu bir hava olmasına rağmen daha sonra istenilenin elde edilememesini samimiyetin bulunmamasına bağlayan Coşkun, sürecin tıkanması ile ilgili olarak şunları kaydediyor: “ BBP’deki bütün arkadaşlar için aynı şeyi söyleyemem ama hayata geçirilen birlik çalışmalarında samimiyet eksik kaldı. Başlangıçta bu sürece katılan bütün arkadaşlarımız yeni ve değişime inanmış çalışmaların olacağına inanıyordu. Anca bu değişimin önü tam olarak açılamadı.”
Farklı anlayış sunulmalı
Coşkun’a göre eksik olan bir diğer unsur ise uygun bir yapının kurulamaması. Coşkun, uygun bir siyasi yapının ortaya konması gerektiğini belirterek, bu yapının çatısının oluşturulamaması ile ilgili olarak da şunları kaydediyor: “Burada da ilk unsur samimiyet. Ancak bunun yanında değişime inanmış insanların da olması gerekiyor. Bunu da tam olarak bulamadık.”
Yanlışlar AKP’ye yaradı
BBP’nin değişim çalışmalarında ismi öne çıkanlardan biri olan MHP eski Aydın milletvekili Bekir Ongun’a göre, başta yakalanan heyecanın devam ettirilememesi sadece milliyetçileri değil, Türkiye’yi de etkiledi. Seçmenin önüne AKP karşısında güçlü alternatif konamadığı için AKP yüzde 47 oyla birinci parti oldu. BBP’nin iyi bir potansiyeli yakalamış olduğunu, ancak bunu değerlendiremediğini dile getiren Ongun, bağımsız olarak seçime girmenin büyük bir hata olduğunu da belirtirken, partiden kopmaların önemli nedenlerinden bir tanesinin de bu olduğunu kaydetti.
Türkiye’nin ihtiyacı vardı
BBP’nin hataları nedeniyle AKP’nin yedeği durumunda kaldığını söyleyen Ongun, yeni bir isim ve yeni bir amblem ile ortaya çıkacak bir partinin başlangıçta oluşan heyecanı daha arttırabileceğini ifade ederek şunları söylüyor: “Türk milliyetçileri başta olmak üzere toplumun kendisine dönük, kendi milli değerlerini merkez alan bir oluşuma ihtiyacı vardı. Biz bunu önceden gördüğümüz için bu tür yapılanmayı gerçekleştirmek üzere bir araya gelme kararı aldık. Ancak bunun da belli şartları vardı. Bu şartlar gerçekleşmeyince, açıkçası milliyetçilerin ve Türkiye’nin istediği alternatif gerçekleşmemiş oldu. Eğer değişim için gerekli olanlar yapılmış olsaydı, bugün çok daha farklı şeyleri yaşıyor olurduk. Bizim çizdiğimiz çerçevede bir değişime sadece bir kesimin değil tüm Türkiye’nin ihtiyacı vardı. Seçim sonuçları bunu bence açıkça ortaya koydu. İnsanlar mevcut iktidara kerhen oy verdi. Kimisi istikrar devam etsin dedi, kimisi borcum var dedi. İnsanlar değişimi görmeyince, yapılanlara inanmayınca iktidardan yana tavır koydular”
Yazıcıoğlu’nun oyları düştü
Seçimlere BBP’nin bağımsız adaylarla girmesinin de yanlış olduğunu dile getiren Ongun, bağımsız olarak TBMM’ye girebilmenin öncelikli şartının, güçlü bir toplumsal yapının desteğini sağlamak ya da etnik kimlikleri ön plana çıkarmak olduğunu belirterek şunları kaydediyor: “BBP’den bağımsız olarak seçimlere giren arkadaşlarımızın da üzerlerine çok yük bindi. Özellikle büyük şehirlerde bağımsız adayların etnik temele dayalı adaylar olduğu sanılıyordu. Kendilerinin Türkiye’yi kucaklayacak adaylar olduklarını anlatmaları noktasında yetersiz kaldıklarını söyleyebiliriz, ama bu da gayet normal. Çünkü insanlar özellikle bu seçimlerde bağımsız adayları etnik temelli partinin adayları ile özdeşleştirdiler. Bu noktada bağımsız olarak seçimlere girmek de büyük bir hataydı.”
Tek başına olmaz
“Bir siyasi parti liderinin önceliğinin, partisini toparlamak ve mücadele vermek” olduğunu belirten Emekli Tuğgeneral Raif Babaoğlu, “Muhsin Yazıcıoğlu, tek başına Meclis’e girdi. Ancak tek başına mücadele verilemez” dedi
MHP Eski Genel Başkan Yardımcılarından Emekli Tuğgeneral Raif Babaoğlu da son dönemde BBP’ye katılanlardan biriydi. Babaoğlu, Yazıcıoğlu’nun seçimlere bağımsız katılma kararının ardından, verdiği bir dilekçeyle hem MKYK üyeliğinden hem de partiden istifa ederek sessiz sedasız köşesine çekildi. Babaoğlu BBP’den istifa dilekçesinde; “Kaptan kendisini kurtardı ancak gemi tamamen battı. Bu durumda yapacak bir şey kalmadığı için partiden ve görevimden ayrılıyorum. Meclis’e tek başına giren Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’na da başarılar diliyorum” dedi.
Bize söz verilmişti
Yazıcıoğlu’nun Sivas’tan bağımsız aday olmasını eleştiren Babaoğlu, bu kararın BBP yöneticileri tarafından değil, kişisel çıkarlar gözetilerek alındığını öne sürüyor. “Bu çok yanlış bir davranıştı. Oysa, bir liderin önceliği partisini toparlamak ve mücadele vermekti. Şimdi tek başına Meclis’e girdi. Ancak bu mücadele tek başına verilmez” yorumunu yapıyor. Büyük bir törenle BBP’ye katılan Babaoğlu, o dönemde kendisine bizzat Yazıcıoğlu tarafından verilen bazı sözlerin de tutulmadığını anlatıyor: “Muhsin Yazıcıoğlu, tüm katılan arkadaşlarıma ve bana, partide tüzük değişikliği yapma sözü verdi. Pek çok vaat gibi bu da yerine getirilmedi. Liderlik sultası aynen devam etti. Kararlar tamamen kişiseldi. Eş-dost, akrabaların oluşturduğu mekanizmalar, partiyi yönetiyordu”
Bugün, Meclis’te Yazıcıoğlu’nun sergilediği duruşu da eleştiren Emekli Tuğgeneral Raif Babaoğlu, “Şimdi bakıyorum da, istifa etmekle en doğru kararı vermişim” yorumunu yaptı. BBP’nin Yazıcıoğlu nezdinde saf değiştirdiğini öne süren Babaoğlu, “Abdullah Gül’ün Cumhur-başkanlığını desteklemek, bu partinin temsil ettiği zihniyeti de desteklemektir” diye konuştu.
19 Ağustos’taki Kurultay’da Yazıcıoğlu yeniden başkan seçilmişti.
Partinin, Türk milliyetçiliğine seslenebilmesi için öncelikle Türk milliyetçiliğini orjin alan bir kurumsal yapıyı gerçekleştirmesi şart. Kapalı kapılar ardında şahsi görüşlerin ifade edildiği sürece BBP’nin bir açılımı gerçekleştirmesi mümkün görünmüyor
(Yaşar YAZICIOĞLU)
Dünyada Liberalist anlayışlar ve sosyalizme yakın duran anlayışlar dışında üçüncü yol arayışları devam ediyor. Arkadaşlar bunun önünü açabilirlerdi. Önemli olan da bu. Farklılıklar ortaya konabilir ve buna öncülük yapılabilirdi
(Bahattin ERGEZEN)
“Bu iktidarı indirecek milletin iradesi artık Büyük Birlik Hareketi’dir. Zamanında DP’nin söylediği ‘Artık yeter söz milletin’ sloganını, ‘Artık yeter söz Türk milletinindir’ diye değiştiriyoruz”
Muhsin YAZICIOĞLU 24 Mart 2007
Hepimiz ortada kaldık
Başbakanlık eski Müsteşarlarından ve BBP’de değişime inanmış kişilerden biri olan Yaşar Yazıcıoğlu ise küreselleşme karşısında direnişin kalesi olacak bu yeni soluğun başlamadan bitmesinin hayal kırıcı bir durum olduğunu söyledi. Yaşar Yazıcıoğlu, küresel sermayenin emrine girmiş milliyetçilerden farklı olarak Türk Milli idealinin küreselleşmenin yayılmacılığından korumak amacıyla böyle bir değişim hareketi başlattıklarını vurguladı.
Küreselleşmeye karşı Türk Milliyetçiliği
Küreselleşme karşısında Türkiye’yi ve Türk milliyetçiliğini korumak amacıyla bu hareketi başlattıklarını ve BBP Genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun da başlangıçta kendilerine bu yönde sorun çıkmayacağına dair bağlayıcı ifadeler kullandığını belirten Yaşar Yazıcıoğlu yeni parti, yeni amblem ve yeni ekip konusunda Muhsin Yazıcıoğlu ile anlaşmaya vardıklarını da ifade etti. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun bu çerçevede kendileri ile masaya oturduğunu ifade eden Yaşar Yazıcıoğlu, “Amacımız Türkiye’yi saran küreselleşmeden ülkemizi koruyacak, aynı zamanda tüm Türk dünyasını kucaklayacak bir anlayışla yeni bir oluşum gerçekleştirmekti. Ancak olmadı. Verilen sözler tutulmayınca hepimiz ortada kaldık” ifadelerini kullanıyor.
Uzun soluklu yürüyüş
BBP’nin bu tavrıyla bir aşamaya gelmesinin zor olduğunu da belirten Yaşar Yazıcıoğlu’na göre BBP’de değişim olmasının ve partinin kitlelere ve yine özellikle de Türk milliyetçiliğine seslenebilmesi için öncelikle Türk milliyetçiliğini orjin alan bir kurumsal yapıyı gerçekleştirmesi şart. Kapalı kapılar ardında şahsi görüşlerin ifade edildiği sürece BBP’nin Türk milliyetçiliğini eksen alan bir açılımı gerçekleştirmesinin mümkün olmadığını belirten Yaşar Yazıcıoğlu, BBP’nin kendi dünyasından kurtulması gerektiğini vurgulayarak şunları kaydediyor: “Bir ideal uğrunda bir araya gelmek isteyen insanların bu zihniyet nedeniyle bir anlamda önüne geçilmiş oldu. Biz Türk milliyetçilerini çok daha güçlü bir şekilde TBMM’ye taşıyabilirdik. Ancak hedef sadece Türk milliyetçilerinin güçlü bir şekilde TBMM’ye taşınması olarak tanımlanmamıştı. Elbette ki bu önemliydi. Ancak bizler çok daha uzun soluklu bir yürüyüşü temsil etmek istiyorduk. Dediğim gibi bir idealimiz vardı ve bunu gerçekleştirmek istiyorduk. Amaç buydu.”
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, bağımsız adaylığını açıkladıktan sonra, halkın da desteğini aradı. Yazıcıoğlu’nun Sivas’tan bağımsız olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girmesi partililerde hem bir sevince hem de eleştirilere kapı aralamıştı.
BBP üçüncü bir yol denemeliydi
Türk milliyetçilerini bir araya getirme çalışmalarının önemli bir aşama olduğunu kaydeden Doç. Dr. Bahattin Ergezer, yapılan çalışmaların daha cesur adımlarla desteklenmesi gerektiğini savunuyor. Öncelikli olarak BBP’nin tek başına seçimlere girmemekle büyük bir hata yaptığını belirten Ergezer, MHP’nin efsane lideri Alparslan Türkeş’in, ’Düşük oy oranında kalsak bile milletin bizi unutmaması için seçimlere girmeliyiz’sözünü hatırlatarak bu konuda şunları söylüyor: “BBP’nin seçimlere girmemesi yanlış oldu. Çünkü eğer seçimlere girseydi, belki beklenen oy oranını yine alamazdı ama 81 il’de milletle kucaklaşır, derdini anlatabilirdi. Öte yandan kabul edelim etmeyelim, sevelim sevmeyelim AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan TBMM’deki diğer liderlere göre daha mütevazi davrandı. Diğer liderler aristokrat kaldılar. Muhsin Yazıcıoğlu vefalı ve mütevazi bir lider. Bunu hissettirebilirdi. Dolayısıyla bu liderler karşısında bir alternatif oluşturabilirdi. Ancak bu gerçekleşmedi. Öncelikle sorun bana göre burada yaşandı.”
Oy için adres istediler
Bugün Türkiye’deki bütün siyasi partiler bir araya getirildiğinde liderleri dışında hiçbir değişikliğin göze çarpmadığını dile getiren Ergezer, bir çok vatandaşın ve öğrencinin kendisini arayarak hangi partiye oy vereceğini sorduklarını hatırlatarak, bunun için adres vermekte zorlandığını da söyledi. Dünyada bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de üçüncü bir yol arayışının hızlanması gerektiğini dile getiren Ergezer, BBP’nin bu konuda öncülük yapabileceğini de dile getiriyor. BBP’nin cesur adımlar atarak üçüncü yol arayışında bulunabileceğini belirten Ergezer’e göre bu fırsat henüz kaçmış değil: Ergezer sözlerini şöyle sürdürüyor: “Dünyada Liberalist anlayışlar ve sosyalizme yakın duran anlayışlar dışında üçüncü yol arayışları hala devam ediyor. BBP’de bir araya gelen arkadaşlar bunun önünü açabilirlerdi. Bence önemli olan da buydu. BBP bu konuda farkını ortaya koyabilir, bu farklılığın öncülüğünü yapabilirdi. Türkiye’de 12 Eylül öncesinde başlamış bu üçüncü yol arayışları hala devam etmekte. Bu Türkiye açısından çok önemli bir konu. BBP’de başlatılan değişim çabalarına bir de bu açıdan bakmak gerekiyor. Aynı zamanda Türk milliyetçilerinin içerisinde de bu arayışları merkez alan anlayışların olduğunu biliyoruz. Bu değişim anlayışının hayata geçirilmesinde Türk milliyetçilerinin önemli katkılarının da olacağını düşünüyorum.”
Dar siyaset anlayışıyla millet kucaklanamaz
MHP eski Bilecik milletvekili Hüseyin Arabacı ise 22 Temmuz seçim sonuçlarına göre i AKP’yi ikame edecek bir parti bulunmamakta olduğu görüşünü savunuyor. Türk toplumunun sosyo ekonomik sorunlarını proje haline getirip siyasallaştırma çabası içerisine girdiklerini ve bunun için de alternatif bir siyasi parti oluşturma programını ortaya koyduklarını hatırlatan Arabacı, BBP Genel Başkanı başta olmak üzere BBP yönetiminin de buna evet demesiyle bu oluşumu BBP çatısı altında hayata geçirmeye karar verdiklerini belirtiyor.
Uzun vadeli çözüm
Arabacı şunları söylüyor: “Bizim amacımız uzun vadeli yapısal değişimleri içeren Türkiye meselelerine çözüm bulmaktı. Ancak BBP’de bu projeyi hayata geçirmeye başladıktan sonra buradaki arkadaşların bizim anlayışımıza özlem ve samimiyetle sahip çıkamadıklarını da üzüntü ile görmüş olduk. Buradaki anlayış bizim uzun soluklu anlayışımızın tersine daha dar çaplı bir siyasi görüşü ortaya koymakta. Siyaset anlayışı küçük olduğundan dolayı kendilerine özel politik hedefler ortaya koyuyorlar. Bu da hiçbir zaman Türk milletinin sorunlarını çözmeye yetmeyecektir. Sonuç olarak dar siyasetle milletle kucaklaşılamaz.”
*************************************
Kaynak
**************************************
Büyük Birlik Partisi (BBP)... Kurulduğu günden beri oy oranı hep yüzde 1-2’lik dilimlerle ifade edildi. En büyük rüzgarını 22 Temmuz seçimlerinden önce yakaladı. Bir çok Türk milliyetçisi, Muhsin Yazıcıoğlu’nun çağrısına karşılık vererek görkemli törenlerle BBP’ye katıldı. Tam “Türk milliyetçilerinin ortak paydada buluşacağı bir çatı oluşuyor” derken erken seçim kararı alındı ve herşey allak bullak oldu. Yazıcıoğlu, önce diğer partilerden gelen ittifak çağrılarını reddetti; sonra partisinden istifa ederek bağımsız aday oldu. BBP ile TBMM’ye girme planları yapan kurmaylarının eli ise boş kaldı. İşte deprem buradan sonra başladı. Yakın çalışma arkadaşları “Gemisini terkeden kaptan” olarak gördükleri Yazıcıoğlu ile yollarını ayırdı. Bu dizimizde BBP’de sessiz sedasız bir iç hesaplaşma başlatan ancak seçim telaşı nedeniyle geri planda kalan bu sürece yeniden ışık tutmaya çalışacağız.
Heyecan dalgasını yönetemedi
BBP, Türk - İslam ülküsü davasının son kalesi. Bugün aynı kaynaktan beslenen ama ayrı akan suların Büyük Birlik deltasında buluşması gerektiğini düşünüyorum.
Kutsal davaya baş koyan ve liderliğini yürüten Yazıcıoğlu, dava arkadaşlarına, hareketin hayrına olacak her tür yeniliğe hazır olduğunu duyurmuştu.
Türk milliyetçileri, son yıllarda vatanın bölünmez bütünlüğü ve üniter devlet yapısı karşıtı tüm cephelerin saldırı oklarına hedef olmaya başladığında, milliyetçiler için yeni bir umut da belirmek üzereydi. 14 yıl önce Muhsin Yazıcıoğlu’nun yanındaki bir avuç insanla kurduğu Büyük Birlik Partisi, bu umudun yeni adresi, çekim merkezi olabilir miydi? 2006 yılının son aylarında Türk milliyetçiliğine gönül verenlerde bir hareketlilik başlamıştı. MHP’de umduğunu bulamayanlar, “küskünler” ve “kırgınlar”, ülkülerini suyun akışına bırakmaktan vazgeçmiş, bir kez daha buluşmak için kolları sıvamıştı. Türkiye’nin önünde bir genel seçim vardı. Ülkücü Hareket’in sembol isimleri, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun samimi davetine tek tek icabet ediyorlardı. Aralık ayı, ülkücülerin meşveret toplantılarında yapılan heyecanlı konuşmalara tanık oldu. Türk milliyetçileri bir kez daha toparlanıyordu.
Kucaklayıcı bir oluşum
Ankara’da gerçekleştirilen ilk toplantı, ATP, BBP ve Hür Parti ile birlikte, tüm milliyetçileri de kucaklayacak bir oluşumun çıkış noktası oldu. Sıra yol haritasını çizmeye gelmişti. O toplantıda, 14 yıl bir dernek yapısından öteye geçemeyen ve teşkilatlanmasını bile tam olarak sonuçlandıramayan Büyük Birlik Partisi’nin, başka bir isim, başka bir amblem ve yepyeni bir tüzükle tazelenmesi ihtiyacı da dile getirilmişti. Bu kutsal davaya baş koyan ve liderliğini yürüten Yazıcıoğlu, dava arkadaşlarına, hareketin hayrına olacak her tür yeniliğe hazır olduğunu duyurdu. Sonra İstanbul toplantısı, yeni partinin isim ve amblem çalışmaları... Derken yeni “Milliyetçi Türkiye Partisi” can bulmaya başlamış, heyecan ise yıllardır köşelerinde bekleyen ya da seslerini duyurmaya çalışan ülkücü camiada dalga dalga yayılmıştı. 28 Ocak 2007 tarihinde Ankara’da ilk katılım töreni düzenlendiğinde, Büyük Birlik Partisi’ne katıldığını açıklayan isimler, kamuoyunda büyük yankı buldu.
Namık Kemal Zeybek BBP’de
Başta Namık Kemal Zeybek olmak üzere, pek çok eski MHP’li ve önemli isim BBP rozetini taktı. Bu arada kamuoyu araştırmaları ise, partinin yıllardır yüzde 1’lerde seyreden oy oranının yüzde 3’lere, yüzde 4’lere çıktığını müjdeliyordu. Her hafta bir katılım töreni düzenleniyor, her katılım töreninde Muhsin Yazıcıoğlu, sonunda yuvaya dönen dava arkadaşlarını yere göğe sığdıramayan cümlelerle “hoş geldiniz” konuşmaları yapıyordu. Artık uçak havalanmıştı. Sıra yükselmeye gelmişti. İlk fire, partinin adında ve ambleminde yapılacak değişiklikler konusunda verildi. Önceleri, “gerekirse lider değişikliğine gideriz” diyen Yazıcıoğlu, “seçimlere BBP olarak katılma” kararını duyurdu. Keyifler biraz kaçmış olsa da, kalkan uçak tökezlemiş olsa da hedef belliydi.
Başta Namık Kemal Zeybek olmak üzere, katılımlar yoğun bir şekilde sürerken pek çok eski MHP’li ve önemli isim BBP’nin rozetini taktı.
İttİfak görüşmeleri sonuçsuz
Yeni katılımcılar, yılların deneyimli siyasetçileriydi elbette. Onların da bir siyasi öngörüsü, bir düşüncesi olacaktı kuşkusuz. Seçimler beklendiği gibi 2007 Kasım ayında değil de 22 Temmuz tarihinde yapılacak olunca, Yazıcıoğlu’nun yeni kurmayları, bir “ittifak” zorunluluğunu da dile getirmeye başladılar. Dik duruş sergileyen, milli duyarlılığı olan siyasi partilerin liderleriyle görüşmeler ayarlandı. İlk durak Necmettin Erbakan’dı. Erbakan’ın Balgat’taki evini üç kez ziyaret eden Namık Kemal Zeybek, bu iki partinin seçim işbirliği yapması konusunda gayret sarf etti. Ancak, görüşmeler bir türlü olumlu sonuçlanmıyordu. Yazıcıoğlu’nun, Saadet Partisi ile işbirliği yapılması durumunda da bu iki partinin barajı aşması konusunda ciddi şüpheleri vardı. Zeybek’in tüm çabaları sonuçsuz kaldığında, BBP MKYK seçim konusunu konuşmak üzere bir kez daha toplandı. Karar Başkanlık Divanı’na bırakılmıştı.
Depremi yaratan bağımsız adaylık fikri
Muhsin Yazıcıoğlu’nun hedefi muhakkak TBMM’ye girmekti. Bunun yolu da kendisinin bağımsız aday olmasından geçiyordu. Kurmaylar karşı çıktı ancak Yazıcıoğlu kararlıydı
Başkanlık Divanı’nda tüm üyelerin düşüncesi, seçimlere BBP çatısı altında girmekten yanaydı. Elbette bir baraj sorunu olacaktı. Ancak önümüzde yerel seçimler vardı, her ne kadar 14 yıllık bir siyasi parti bünyesinde buluşmuş olunsa da, bu henüz yeni bir oluşumdu. Bu seçimler, taze kanla canlanan Büyük Birlik Partisi’nin geleceği ve bundan sonraki yol haritası konusunda mutlaka ipucu verecekti. Belki yüzde 5 ya da yüzde 6 oy oranı yakalanabilecek ve teşkilatlar bu oy patlamasıyla daha şevkle, daha coşkuyla işlerine asılacaktı. Ancak Muhsin Yazıcıoğlu’nun hedefi muhakkak TBMM’ye girmekti. Bunun yolu da kendisinin bağımsız aday olmasından geçiyordu. Kurmaylar karşı çıktı ancak Yazıcıoğlu kararlıydı. Ne de olsa Sivas O’nun yüzünü her zaman güldürmüştü. 19 BBP’liyi de bağımsız sokarak seçimlere giren Yazıcıoğlu’nun bu kararı, partinin yeni isimleri, yılların deneyimli siyasetçileri ve Yazıcıoğlu’nun dava arkadaşları arasında şok etkisi yarattı. Adaylığın ilanı ile birlikte istifa furyası da başladı.
Vefa İstanbul’da bir semt adı
Devlet eski Bakanı Abdulhaluk Çay, BBP’ye katılımındaki toplantıdaki konuşmasına “Bir gün bir lider Vefa’nın İstanbul’da bir semt olduğunu öğrendiğini söylemişti. İstanbul’da Vefa semti var. Ama Ankara’da o da yok. Bugün birliği simgeleyen tek şey vefadır. Bu vefayı bana Yazıcıoğlu ve arkadaşları gösterdi” diyerek başlamıştı. Çay, bugün BBP saflarında artık yer almıyor. Çay, BBP’de oluşturulmak istenen birlikteliğin gerçekleşmemesini açıklarken öncelikli olarak Türk milliyetçilerine yönelik eleştiri getiriyor. Çay’a göre Türk Milliyetçiliği fikrinin, ülküsünün, idealinin rafa kaldırılması Türk milliyetçilerinin heyecan içerisinde bir araya gelmesinde en büyük eksiklik. Seçimler öncesi ittifak çalışmaları sürerken, birden bağımsız olarak seçimlere girme kararı ve bunun parti organlarında tartışılmaması yaşanan depremin en büyük nedenleri arasında. Çay, BBP’de seçim öncesi Türk milliyetçilerini heyecanlandıran bir oluşumun yarım kalmasını öncelikli olarak davaya bağlılığın olmamasıyla açıklıyor. Kimsenin dava için fedakarlıkta bulunmadığını belirten Çay, Türk milliyetçilerinin ancak davalarıyla ayakta kalabileceğini belirterek şunları söylüyor: “Önce bunun tespitini yapalım. Kimse davadan söz etmiyor. Türk milliyetçiliğinin ülküsünden, idealinden bahsetmiyor. Kişi ayırt etmiyorum. Bu şekilde kopuş davaya büyük yara verdi. Türk milliyetçiliğinin yeniden kendine gelebilmesi değerlerine ve ülküsüne temelden sahip çıkmasıyla olur. Bu tespit son derece önemlidir” şeklinde konuşuyor. Çay, milliyetçiliğin yeniden toparlanabilmesi için temel kriteri ortaya koyduktan sonra BBP’yle ilgili şu tespitleri yapıyor: “Yeni bir oluşum gerçekleştirildiği zaman elbette heyecanlanıyorsunuz. Ancak benim siyasete geri dönmek gibi bir niyetim yoktu. Böyle bir girişim olunca, yani yeni bir oluşum gerçekleştirmek isteyenler olunca ben de bir anlamda çorbada tuzum bulunsun demek suretiyle bu işe soyundum. Yoksa bu saatten sonra siyasetten hiç bir beklentimin olmadığı ortada. Ayrıca zaten bana özellikle gerçekleştirdiğimiz son Türk kurultayı’nın ardından büyük saldırılar oldu. Hatta beni bir partiden aday bile gösterdiler. Elbette bunların gerçekle hiçbir alakası yoktu, olmadığı da ortaya çıktı. Dolayısıyla ben böyle bir ortamda siyasete dönmek istememiştim. Ancak başta dediğim gibi ortaya konan heyecan ve yeni oluşum çabaları bizi de işin ucundan tutma gayretlerine ortak etti. Ancak daha sonra ortaya çıkan yönetim zafiyetleri de açıkçası beni üzdü”
Kırılma, liste YSK’ya verilince yaşandı
BBP’de yaşanan istifa fırtınasının en önemli kırılma noktasının seçimlerden önce aday listelerinin Yüksek Seçim Kurulu’na verilmesi sırasında yaşandığına dikkat çeken Abdulhaluk Çay partideki gelişmeleri şu şekilde anlatıyor: “Listelerin verileceği gün gariplikler yaşandı. SP ve DYP ile görüşmeler gündemdeydi. Yazıcıoğlu ve yanında bulunan Zeybek, görüşmelerin yürütülmesinde yetkili kılındı. Ancak toplantının yapıldığı gün saat 16.30’da seçimlere bağımsız adaylarla girilmesi kararı alındı. Bu şekilde görülmüş oldu ki çok büyük bir oyunla karşı karşıyayız. Ben bazı şeyleri bazı önemli siyasetçilerden bizzat duydum. Bu tür söylentiler ise elbette ki gerçekleştirmek istediğimiz açılımlara gölge düşürebilirdi.”
“Namık Kemal Zeybek ve beş arkadaşımızla birlikte BBP’ye gittik. Başlangıçta güzel bir heyecan vardı, ancak bize verilen değişim sözünün önünde direnilmesi üzerine, bu heyecan zaman içerisinde yok oldu...”
Büyük Birlik Partisi iktidarı,bir değişim, dönüşüm ve yeniden diriliş hareketi olacaktır
Muhsin Yazıcıoğlu (3 Şubat 2007)
Bağımsız adaylarla katılmak hatalıydı
“Seçimlere parti olarak girilmesi gerekiyordu. Burada çok büyük bir yanlış yapıldı. O zaman bize de gitmek kaldı” diyen Ulaştırma eski Bakanı Öksüz, “BBP’nin büyütülmek istenmemesinin zarar verdiğine” dikkat çekti
Büyük Birlik Partisi’nin önemli isimlerinden Ulaştırma eski Bakanı Enis Öksüz’e BBP’nin içinde olduğu durumun nedenlerini sorduğumuzda, öncelikli olarak yorum yapmaktan kaçındı. Bunun nedeni olarak ise BBP’de bulunan yöneticilerle yüz yüze uzun yıllar çalıştığını, ayrıca partiden kavga etmeden ayrıldığını belirtti. Ancak Türkiye’nin genel durumu çerçevesinde yine de BBP’nin hatalarını şöyle sıraladı: “Belki de BBP’nin yanlışlarını bulmak istiyorsanız, öncelikli olarak doğrularını sıralamak gerekecektir. Bu nedenle parti yöneticilerine bunu sormak gerekiyor. Ben kendilerini bu noktada çok sert eleştirmek istemem. Ancak bana göre esas hata, seçimlere bağımsız adaylarla girmek kararıyla olmuştur. Seçimlere parti olarak girilmeliydi. Burada çok büyük bir yanlış yapıldı. O zaman bize de gitmek kaldı”
Parti büyütülmek istenmedi
BBP’ye yapılan tek adam eleştirisine ise Öksüz, “Bu Türk siyasetinin genel bir hastalığı” diye cevap verdi. Öksüz, bunun sadece Büyük Birlik Partisi’nde değil, diğer partilerde de bulunduğunu, dolayısıyla bu partide olmasının son derece normal karşılanması gerektiğini vurguladı. Öksüz ayrıca BBP’nin büyütülmek istenmediği, bunun da partiye önemli zararlar verdiği eleştirisinde bulundu.
Seçim kulisi hemşehrilerle
Memleketi Sivas’tan bağımsız aday olarak seçime girme kararı veren Muhsin Yazıcıoğlu, 22 Temmuz seçimlerinde ilçe ilçe dolaşarak başta esnaf olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarının da desteğini almak için yoğun bir seçim kampanyası içerisine girmişti.
Türk Milliyetçiliği’nin anlayışıyla bağdaşmıyor
Türk milliyetçilerinin değişim çalışmalarının ve sürecinin öncü isimlerinden biri olan MHP Samsun eski Milletvekili Vedat Çınaroğlu ise, milliyetçilere nefes aldıracak çalışmaların BBP’den çok daha önce başlatıldığını belirtiyor. Türk Birliği adı altında başlayan değişim çalışmaları sürerken BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun kendilerini partiye çağırdığını ifade eden Çınaroğlu, “Biz çalışmalara başladığımız sırada Muhsin Yazıcıoğlu bizi çağırdı ve yeni bir partiye gerek olmadığını, partinin bulunduğunu belirtti. Aynı zamanda parti programı başta olmak üzere isim ve ambleminin de değiştirilebileceğini söyledi. Biz de bunun üzerine Namık Kemal Zeybek ve beş arkadaşımızla birlikte BBP’ye gittik. Başlangıçta güzel bir heyecan vardı, ancak bize verilen değişim sözünün önünde direnilmesi üzerine bu heyecan zaman içerisinde yok oldu” diye konuşuyor.
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde, seçim başlamadan AKP adayı Abdullah Gül’ü destekleyeceğini açıklamasının Türk milliyetçilerinin anlayışıyla örtüşmediğini belirten Çınaroğlu, Yazıcıoğlu’nun kişisel olarak bu görüşte olabileceğini; ancak Türk milliyetçilerinin bu görüşe katılmadığını anlatıyor. Çınaroğlu, bu zihniyetin Türk milliyetçilerinin alternatifi olamayacağını da dile getiriyor. Çınaroğlu’nun bir diğer önemli tespiti ise BBP’nin periferisine ilişkin. Sadece Genel merkezin değil, teşkilatların da değişim konusunda çok istekli olmadıklarını belirten Çınaroğlu, Gül’ü destekleyen ve bu anlamda Türk milliyetçilerinin istediği değişimi kabul etmeyen anlayışın sadece genel merkezde olmadığını, teşkilatlara da hakim olduğunu, burnun da değişimin önünde engel olarak durduğunun zaman içerisinde anlaşıldığını belirtiyor.
Böyle bir zihniyetin Türk milliyetçilerinin öncüsü olmayacağını ifade eden Çınaroğlu, “ Türk milliyetçilerinin BBP’ye neden gelmedikleri çok iyi okunmalı. Değişime karşı direnen bu anlayış, parti programında durduğu sürece BBP Türk milliyetçilerinin alternatifi olamayacak, aynı zamanda bunda direnenler çıkıp bunun Türk milliyetçiliği olmadığını da söylemeleri gerekecek, bundan vazgeçecekler” tespitinde bulunuyor.
İstanbul Alperen Ocakları’ndan Açıklama
Yayınlamaya başladığımız “Yolda Dağılan Büyük Birlik” yazı dizimizle ilgili olarak İstanbul Alperen Ocakları yaptığı bir açıklama ile Büyük Birlik camiasında bir dağılmanın sözkonusu olmadığını duyurdu. Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı Mustafa Kayatuzu’nun konuyla ilgili açıklaması şöyle: Değerli Yeniçağ Gazetesi Yönetim Kurulu ve değerli çalışanları; 27 Ağustos 2007 tarihli, “YOLDA DAĞILAN BÜYÜK BİRLİK” başlıklı yazı dizinizdeki gerek yanlış ifade edilen başlık ve içerikteki hatalı yorumlardan dolayı derin üzüntülerimizi belirtiriz.
Alperen Ocaklarımız ve İstanbul Büyük Birlik Camiası adına ve de bizlere umut bağlayan tüm gönüldaşlarımız adına 1992’den beri var olduğumuz gibi yine bugün den sonra da sayın Genel Başkanımız Muhsin Yazıcıoğlu’nun emrinde Türk-İslam davasına hizmet etmeye devam edeceğimizi kamuoyuna beyan ederiz.
Büyük Birlik camiası adına; yazı dizinizindeki “dağılma, kopma ve ayrılma” gibi tüm ifadeleri redederiz. Camiamızda hiç bir dağılmanın sözkonusu olmadığını belirtir, bu tür haber ve söylemlerin ancak ve ancak şevkimizi artırıp bize artı güç katacağını tüm kamuoyunun bilmesini isteriz.
Saygılarımızla
Mustafa Kayatuzu
Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı
Samimiyet olmayınca
Türk milliyetçilerinin birlik çabalarında ismi geçenlerden biri de MHP eski Malatya Milletvekili Hasan Basri Coşkun oldu. Türk milliyetçilerinin birlik çalışmalarında başlangıçta olumlu bir hava olmasına rağmen daha sonra istenilenin elde edilememesini samimiyetin bulunmamasına bağlayan Coşkun, sürecin tıkanması ile ilgili olarak şunları kaydediyor: “ BBP’deki bütün arkadaşlar için aynı şeyi söyleyemem ama hayata geçirilen birlik çalışmalarında samimiyet eksik kaldı. Başlangıçta bu sürece katılan bütün arkadaşlarımız yeni ve değişime inanmış çalışmaların olacağına inanıyordu. Anca bu değişimin önü tam olarak açılamadı.”
Farklı anlayış sunulmalı
Coşkun’a göre eksik olan bir diğer unsur ise uygun bir yapının kurulamaması. Coşkun, uygun bir siyasi yapının ortaya konması gerektiğini belirterek, bu yapının çatısının oluşturulamaması ile ilgili olarak da şunları kaydediyor: “Burada da ilk unsur samimiyet. Ancak bunun yanında değişime inanmış insanların da olması gerekiyor. Bunu da tam olarak bulamadık.”
Yanlışlar AKP’ye yaradı
BBP’nin değişim çalışmalarında ismi öne çıkanlardan biri olan MHP eski Aydın milletvekili Bekir Ongun’a göre, başta yakalanan heyecanın devam ettirilememesi sadece milliyetçileri değil, Türkiye’yi de etkiledi. Seçmenin önüne AKP karşısında güçlü alternatif konamadığı için AKP yüzde 47 oyla birinci parti oldu. BBP’nin iyi bir potansiyeli yakalamış olduğunu, ancak bunu değerlendiremediğini dile getiren Ongun, bağımsız olarak seçime girmenin büyük bir hata olduğunu da belirtirken, partiden kopmaların önemli nedenlerinden bir tanesinin de bu olduğunu kaydetti.
Türkiye’nin ihtiyacı vardı
BBP’nin hataları nedeniyle AKP’nin yedeği durumunda kaldığını söyleyen Ongun, yeni bir isim ve yeni bir amblem ile ortaya çıkacak bir partinin başlangıçta oluşan heyecanı daha arttırabileceğini ifade ederek şunları söylüyor: “Türk milliyetçileri başta olmak üzere toplumun kendisine dönük, kendi milli değerlerini merkez alan bir oluşuma ihtiyacı vardı. Biz bunu önceden gördüğümüz için bu tür yapılanmayı gerçekleştirmek üzere bir araya gelme kararı aldık. Ancak bunun da belli şartları vardı. Bu şartlar gerçekleşmeyince, açıkçası milliyetçilerin ve Türkiye’nin istediği alternatif gerçekleşmemiş oldu. Eğer değişim için gerekli olanlar yapılmış olsaydı, bugün çok daha farklı şeyleri yaşıyor olurduk. Bizim çizdiğimiz çerçevede bir değişime sadece bir kesimin değil tüm Türkiye’nin ihtiyacı vardı. Seçim sonuçları bunu bence açıkça ortaya koydu. İnsanlar mevcut iktidara kerhen oy verdi. Kimisi istikrar devam etsin dedi, kimisi borcum var dedi. İnsanlar değişimi görmeyince, yapılanlara inanmayınca iktidardan yana tavır koydular”
Yazıcıoğlu’nun oyları düştü
Seçimlere BBP’nin bağımsız adaylarla girmesinin de yanlış olduğunu dile getiren Ongun, bağımsız olarak TBMM’ye girebilmenin öncelikli şartının, güçlü bir toplumsal yapının desteğini sağlamak ya da etnik kimlikleri ön plana çıkarmak olduğunu belirterek şunları kaydediyor: “BBP’den bağımsız olarak seçimlere giren arkadaşlarımızın da üzerlerine çok yük bindi. Özellikle büyük şehirlerde bağımsız adayların etnik temele dayalı adaylar olduğu sanılıyordu. Kendilerinin Türkiye’yi kucaklayacak adaylar olduklarını anlatmaları noktasında yetersiz kaldıklarını söyleyebiliriz, ama bu da gayet normal. Çünkü insanlar özellikle bu seçimlerde bağımsız adayları etnik temelli partinin adayları ile özdeşleştirdiler. Bu noktada bağımsız olarak seçimlere girmek de büyük bir hataydı.”
Tek başına olmaz
“Bir siyasi parti liderinin önceliğinin, partisini toparlamak ve mücadele vermek” olduğunu belirten Emekli Tuğgeneral Raif Babaoğlu, “Muhsin Yazıcıoğlu, tek başına Meclis’e girdi. Ancak tek başına mücadele verilemez” dedi
MHP Eski Genel Başkan Yardımcılarından Emekli Tuğgeneral Raif Babaoğlu da son dönemde BBP’ye katılanlardan biriydi. Babaoğlu, Yazıcıoğlu’nun seçimlere bağımsız katılma kararının ardından, verdiği bir dilekçeyle hem MKYK üyeliğinden hem de partiden istifa ederek sessiz sedasız köşesine çekildi. Babaoğlu BBP’den istifa dilekçesinde; “Kaptan kendisini kurtardı ancak gemi tamamen battı. Bu durumda yapacak bir şey kalmadığı için partiden ve görevimden ayrılıyorum. Meclis’e tek başına giren Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’na da başarılar diliyorum” dedi.
Bize söz verilmişti
Yazıcıoğlu’nun Sivas’tan bağımsız aday olmasını eleştiren Babaoğlu, bu kararın BBP yöneticileri tarafından değil, kişisel çıkarlar gözetilerek alındığını öne sürüyor. “Bu çok yanlış bir davranıştı. Oysa, bir liderin önceliği partisini toparlamak ve mücadele vermekti. Şimdi tek başına Meclis’e girdi. Ancak bu mücadele tek başına verilmez” yorumunu yapıyor. Büyük bir törenle BBP’ye katılan Babaoğlu, o dönemde kendisine bizzat Yazıcıoğlu tarafından verilen bazı sözlerin de tutulmadığını anlatıyor: “Muhsin Yazıcıoğlu, tüm katılan arkadaşlarıma ve bana, partide tüzük değişikliği yapma sözü verdi. Pek çok vaat gibi bu da yerine getirilmedi. Liderlik sultası aynen devam etti. Kararlar tamamen kişiseldi. Eş-dost, akrabaların oluşturduğu mekanizmalar, partiyi yönetiyordu”
Bugün, Meclis’te Yazıcıoğlu’nun sergilediği duruşu da eleştiren Emekli Tuğgeneral Raif Babaoğlu, “Şimdi bakıyorum da, istifa etmekle en doğru kararı vermişim” yorumunu yaptı. BBP’nin Yazıcıoğlu nezdinde saf değiştirdiğini öne süren Babaoğlu, “Abdullah Gül’ün Cumhur-başkanlığını desteklemek, bu partinin temsil ettiği zihniyeti de desteklemektir” diye konuştu.
19 Ağustos’taki Kurultay’da Yazıcıoğlu yeniden başkan seçilmişti.
Partinin, Türk milliyetçiliğine seslenebilmesi için öncelikle Türk milliyetçiliğini orjin alan bir kurumsal yapıyı gerçekleştirmesi şart. Kapalı kapılar ardında şahsi görüşlerin ifade edildiği sürece BBP’nin bir açılımı gerçekleştirmesi mümkün görünmüyor
(Yaşar YAZICIOĞLU)
Dünyada Liberalist anlayışlar ve sosyalizme yakın duran anlayışlar dışında üçüncü yol arayışları devam ediyor. Arkadaşlar bunun önünü açabilirlerdi. Önemli olan da bu. Farklılıklar ortaya konabilir ve buna öncülük yapılabilirdi
(Bahattin ERGEZEN)
“Bu iktidarı indirecek milletin iradesi artık Büyük Birlik Hareketi’dir. Zamanında DP’nin söylediği ‘Artık yeter söz milletin’ sloganını, ‘Artık yeter söz Türk milletinindir’ diye değiştiriyoruz”
Muhsin YAZICIOĞLU 24 Mart 2007
Hepimiz ortada kaldık
Başbakanlık eski Müsteşarlarından ve BBP’de değişime inanmış kişilerden biri olan Yaşar Yazıcıoğlu ise küreselleşme karşısında direnişin kalesi olacak bu yeni soluğun başlamadan bitmesinin hayal kırıcı bir durum olduğunu söyledi. Yaşar Yazıcıoğlu, küresel sermayenin emrine girmiş milliyetçilerden farklı olarak Türk Milli idealinin küreselleşmenin yayılmacılığından korumak amacıyla böyle bir değişim hareketi başlattıklarını vurguladı.
Küreselleşmeye karşı Türk Milliyetçiliği
Küreselleşme karşısında Türkiye’yi ve Türk milliyetçiliğini korumak amacıyla bu hareketi başlattıklarını ve BBP Genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun da başlangıçta kendilerine bu yönde sorun çıkmayacağına dair bağlayıcı ifadeler kullandığını belirten Yaşar Yazıcıoğlu yeni parti, yeni amblem ve yeni ekip konusunda Muhsin Yazıcıoğlu ile anlaşmaya vardıklarını da ifade etti. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun bu çerçevede kendileri ile masaya oturduğunu ifade eden Yaşar Yazıcıoğlu, “Amacımız Türkiye’yi saran küreselleşmeden ülkemizi koruyacak, aynı zamanda tüm Türk dünyasını kucaklayacak bir anlayışla yeni bir oluşum gerçekleştirmekti. Ancak olmadı. Verilen sözler tutulmayınca hepimiz ortada kaldık” ifadelerini kullanıyor.
Uzun soluklu yürüyüş
BBP’nin bu tavrıyla bir aşamaya gelmesinin zor olduğunu da belirten Yaşar Yazıcıoğlu’na göre BBP’de değişim olmasının ve partinin kitlelere ve yine özellikle de Türk milliyetçiliğine seslenebilmesi için öncelikle Türk milliyetçiliğini orjin alan bir kurumsal yapıyı gerçekleştirmesi şart. Kapalı kapılar ardında şahsi görüşlerin ifade edildiği sürece BBP’nin Türk milliyetçiliğini eksen alan bir açılımı gerçekleştirmesinin mümkün olmadığını belirten Yaşar Yazıcıoğlu, BBP’nin kendi dünyasından kurtulması gerektiğini vurgulayarak şunları kaydediyor: “Bir ideal uğrunda bir araya gelmek isteyen insanların bu zihniyet nedeniyle bir anlamda önüne geçilmiş oldu. Biz Türk milliyetçilerini çok daha güçlü bir şekilde TBMM’ye taşıyabilirdik. Ancak hedef sadece Türk milliyetçilerinin güçlü bir şekilde TBMM’ye taşınması olarak tanımlanmamıştı. Elbette ki bu önemliydi. Ancak bizler çok daha uzun soluklu bir yürüyüşü temsil etmek istiyorduk. Dediğim gibi bir idealimiz vardı ve bunu gerçekleştirmek istiyorduk. Amaç buydu.”
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, bağımsız adaylığını açıkladıktan sonra, halkın da desteğini aradı. Yazıcıoğlu’nun Sivas’tan bağımsız olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girmesi partililerde hem bir sevince hem de eleştirilere kapı aralamıştı.
BBP üçüncü bir yol denemeliydi
Türk milliyetçilerini bir araya getirme çalışmalarının önemli bir aşama olduğunu kaydeden Doç. Dr. Bahattin Ergezer, yapılan çalışmaların daha cesur adımlarla desteklenmesi gerektiğini savunuyor. Öncelikli olarak BBP’nin tek başına seçimlere girmemekle büyük bir hata yaptığını belirten Ergezer, MHP’nin efsane lideri Alparslan Türkeş’in, ’Düşük oy oranında kalsak bile milletin bizi unutmaması için seçimlere girmeliyiz’sözünü hatırlatarak bu konuda şunları söylüyor: “BBP’nin seçimlere girmemesi yanlış oldu. Çünkü eğer seçimlere girseydi, belki beklenen oy oranını yine alamazdı ama 81 il’de milletle kucaklaşır, derdini anlatabilirdi. Öte yandan kabul edelim etmeyelim, sevelim sevmeyelim AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan TBMM’deki diğer liderlere göre daha mütevazi davrandı. Diğer liderler aristokrat kaldılar. Muhsin Yazıcıoğlu vefalı ve mütevazi bir lider. Bunu hissettirebilirdi. Dolayısıyla bu liderler karşısında bir alternatif oluşturabilirdi. Ancak bu gerçekleşmedi. Öncelikle sorun bana göre burada yaşandı.”
Oy için adres istediler
Bugün Türkiye’deki bütün siyasi partiler bir araya getirildiğinde liderleri dışında hiçbir değişikliğin göze çarpmadığını dile getiren Ergezer, bir çok vatandaşın ve öğrencinin kendisini arayarak hangi partiye oy vereceğini sorduklarını hatırlatarak, bunun için adres vermekte zorlandığını da söyledi. Dünyada bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de üçüncü bir yol arayışının hızlanması gerektiğini dile getiren Ergezer, BBP’nin bu konuda öncülük yapabileceğini de dile getiriyor. BBP’nin cesur adımlar atarak üçüncü yol arayışında bulunabileceğini belirten Ergezer’e göre bu fırsat henüz kaçmış değil: Ergezer sözlerini şöyle sürdürüyor: “Dünyada Liberalist anlayışlar ve sosyalizme yakın duran anlayışlar dışında üçüncü yol arayışları hala devam ediyor. BBP’de bir araya gelen arkadaşlar bunun önünü açabilirlerdi. Bence önemli olan da buydu. BBP bu konuda farkını ortaya koyabilir, bu farklılığın öncülüğünü yapabilirdi. Türkiye’de 12 Eylül öncesinde başlamış bu üçüncü yol arayışları hala devam etmekte. Bu Türkiye açısından çok önemli bir konu. BBP’de başlatılan değişim çabalarına bir de bu açıdan bakmak gerekiyor. Aynı zamanda Türk milliyetçilerinin içerisinde de bu arayışları merkez alan anlayışların olduğunu biliyoruz. Bu değişim anlayışının hayata geçirilmesinde Türk milliyetçilerinin önemli katkılarının da olacağını düşünüyorum.”
Dar siyaset anlayışıyla millet kucaklanamaz
MHP eski Bilecik milletvekili Hüseyin Arabacı ise 22 Temmuz seçim sonuçlarına göre i AKP’yi ikame edecek bir parti bulunmamakta olduğu görüşünü savunuyor. Türk toplumunun sosyo ekonomik sorunlarını proje haline getirip siyasallaştırma çabası içerisine girdiklerini ve bunun için de alternatif bir siyasi parti oluşturma programını ortaya koyduklarını hatırlatan Arabacı, BBP Genel Başkanı başta olmak üzere BBP yönetiminin de buna evet demesiyle bu oluşumu BBP çatısı altında hayata geçirmeye karar verdiklerini belirtiyor.
Uzun vadeli çözüm
Arabacı şunları söylüyor: “Bizim amacımız uzun vadeli yapısal değişimleri içeren Türkiye meselelerine çözüm bulmaktı. Ancak BBP’de bu projeyi hayata geçirmeye başladıktan sonra buradaki arkadaşların bizim anlayışımıza özlem ve samimiyetle sahip çıkamadıklarını da üzüntü ile görmüş olduk. Buradaki anlayış bizim uzun soluklu anlayışımızın tersine daha dar çaplı bir siyasi görüşü ortaya koymakta. Siyaset anlayışı küçük olduğundan dolayı kendilerine özel politik hedefler ortaya koyuyorlar. Bu da hiçbir zaman Türk milletinin sorunlarını çözmeye yetmeyecektir. Sonuç olarak dar siyasetle milletle kucaklaşılamaz.”
*************************************
Kaynak
**************************************