türk ocağı
serdengeçti
Bataklık Kandil değil, Avrupa
Başbakanın BDPlileri nekrofil, MHPlileri morg bekçisi, CHPlileri boş teneke olmakla itham ettiği; CHP liderinin, Kürt sorununu çözmek adına, her zamanki gibi koltuğunun altına dosyaları alıp partilerin kapılarını çaldığı; buna karşın MHPnin çay bile içmeyiz diyerek randevu talebini reddettiği; Leyla Zananın akil adam sıfatıyla ahkâmlar kestiği; İmralı sakinine ev hapsi olabilir mi acaba? tartışmalarının başladığı, havanda su dövme süreci, Kandilden gelen it sürüsünün Dağlıcadaki karakola yaptığı baskınla birlikte sona erdi.
Türkiyede birileri bu işi nasıl çözeriz? diye iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış, samimi ya da göstermelik, birtakım girişimlerde ve söylemlerde bulunurken
Kandildeki mağarasında oturan yılanın başı, elindeki telsizle verdiği bir kısa emirle bütün bu haralalı güreleli süreci tık diye kesiveriyor Bu kadar basit yani
Bu kadar basit, bu kadar komik, bu kadar gerçek Otuz yıldır konusu, senaryosu, oyuncuları, kurgusu değişmeyen bir film bu. Maalesef ki, senaristi de, yönetmeni de onlar Yani, eli kanlı teröristler, eşkıyalar, gayrı sahih nesepliler... Aynı filmi makaraya sarıp tekrar tekrar izliyorlar ve izletiyorlar. Her keresinde ve her karesinde gencecik kuzuların kanlarının oluk oluk aktığı bir film
Geçen otuz yıllık süre içinde, aynı filmin gösterime sokulmasında, içimizdeki bazı figüranların, dublörlerin, hadi doğrudan söyleyelim, hainlerin, şerefsizlerin, nemacıların katkısını bir kenara bırakalım; onlar bir şekilde cezalarını burada ya da öbür tarafta çekecekler
Şimdi (ve uzun yıllardır) cevabı aranan soru şu: Biz bu kanlı, lanet filmi daha ne kadar seyredeceğiz? Senaristi ve yönetmeni PKK olan bu filmin sonu gelmeyecek mi? Gelecekse de bu nasıl olacak?
Bugüne kadar konuyla ilgili olsun olmasın, bu sorunun bitmesi için iyiniyetli ve samimi çok sayıda kişi (ve kuruluş) kendilerince öneriler ve yöntemler ortaya koydu. Devletin ilgili birimleri bilfiil müdahalelerde bulundu, operasyonlar düzenledi, sınırötesi harekatlar yaptı. Sonuç?
Hani şu klâsik, klişe ve fakat doğru cümle var ya, sivrisinekleri değil, bataklığı kurutacaksın, işte bugün kadar yapılan teşhislerin ve tedavilerin yanlışlığı burada ortaya çıkıyor: Sivrisinekler kim? Bataklık neresi?
Bölgedeki her ailede ortalama çocuk sayısı 10 olduğuna göre, dağlara çıkıp askere kurşun yağdıracak sivrisineklerin sayısı konusunda örgütün bir sıkıntısı yok Arkadan gelen var nasıl olsa
Bataklık? Güneydoğu bölgesi mi? Kandil mi? Daha önceleri Suriye mi? Kuzey Irak mı? İran mı? Neresi?
Her karakol baskını ya da mayınlı tuzak sonrası, Mehmetçiklerin bayraklara sarılı tabutları her bir ocağa ateş düşürmeye başlayınca ilk hedef (bataklık) olarak Kandili görüyor ve gösteriyoruz. Kandil üzerine yapılan boş sortiler ve birkaç leşin ardından yaralı ve hiddetli yüreklerin biraz gazı alınıyor; olayın sıcaklığı geçince de normal günlük hayatımıza dönüyoruz. Yani, bataklık olarak gördüğümüz bir üssü yine olduğu gibi orada bırakıyoruz.
Ardından sık sık terennüm edilen de şu: Havadan bombalama yetmez, tastaman oraya girmeli, yerle bir etmeli, teröristlerin kökünü kazımalıyız.
Kandile gidip orayı yerle bir edip o dağı eşkıyaların başına geçirince terörün kökünün kazınacağı yanılmasının -ve yanlış teşhisin- bir başka tezahürü de işte bu
Hâlâ yanlış adres, yanlış teşhis, yanlış yöntem ve yanlış beklenti Çünkü, Kandil ya da bir başka yer, sadece ve sadece sivrisineklerin saklandığı, eğitim gördüğü, yatıp kalktığı birer kamp Kampların özelliği, bugün burada yarın şurada kurulup kaldırılabilmesidir. Kandili yok edersiniz ama bir başka dağın tepesinde bir başka kamp kurarlar
Kurarlar, çünkü bunu yapabilmek için kaynakları var. Elemandan yana sıkıntıları yok, biraz önce belirttik, bol miktarda potansiyel militanlar bölgede doğuyor, büyüyor, yetişiyor. Asıl önemli kaynak ise paradır; yani maddi kaynak Bu konuda da hiç sıkıntıları yok. Sürekli ve bol bol para akışı söz konusu ve örgütün maddi bakımdan dara düşmesi imkânsız
Bataklık mı arıyorsunuz? İşte, bataklığın hası da aslı da bu finansal kaynak merkezleri. Bunlar da Avrupada Almanyada, Belçikada, Fransada
İki yıl önce gazete haberinde, PKKnın finans kaynağı olan KAR-SAZla ilgili şu bilgiler vardı: PKK'nın finans kaynağı KAR-SAZ'a üye bin şirket bulunuyor. İstihbarat raporlarında bu şirketlerden 279'unun adı geçiyor. Buna göre 279 şirketten 147'si Almanya'da bulunuyor. Avrupa'da da Fransa'da 49, İsviçre'de 14, Hollanda'da 13, İngiltere'de 12, Avusturya'da 10, İsveç'te 8, Yunanistan'da 2, Danimarka, Belçika ve Romanya'da ise birer şirket var. Türkiye'de de biri İzmir, diğeri Diyarbakır'da olmak üzere iki KAR-SAZ üyesi bulunuyor ( ) Türkiye, Hollanda ve Fransa makamlarının PKK'nın mali kaynaklarıyla ilgili raporları, KAR-SAZ'ın yılda 1 milyar Euro kara para akladığını ve bu parayı terör örgütüne gönderdiğini ortaya koyuyor.
Meseleyi anladınız mı? Siz bu finans kaynağını, PKKnın Avrupadaki para kasalarını, yani buradaki bu bataklıkları yok etmediğiniz, para kaynaklarını ve musluklarını kapatmadığınız sürece, ister Kandili ister bir başka kampı yok edin, bir şey değişmez.
Uyuşturucudan insan kaçakçılığı ticaretine kadar, gayrımeşru onlarca sektörden yıllık milyarlarca dolarlık ciro elde eden bir örgütün, elindeki en önemli araç olan terörü bitireceğini ve ben artık para kazanmak istemiyorum diyeceğini sananlar, sadece ve sadece aptallardır.
Ne Kürtlerin sorunları, ne anadil, ne özerklik, ne de Apo itinin cezasının hafifletilmesi Bunlar örgütün hiç mi hiç umurunda değildir ve tek amacı kasasını ve kesesini doldurmaktır. Dolayısıyla tek amacı para olan bir örgütün ümüğünü sıkmak için, gideceksiniz ve onun finans kaynaklarını kurutacaksınız Tek çare budur?
Bu nasıl yapılır sorusunun cevabını bulmak için de zorlanmanıza gerek yok, açın MOSSADın tarihçesini ve eylemlerini okuyun; o da olmadı Çatlı ve arkadaşlarının ASALAyı nasıl yok ettiğini inceleyin Göreceksiniz
Yurtiçindeki ve Kuzey Iraktaki pisliklere gelince Bu pislikleri temizlemek için de Latin Amerikadan ve Afrikadan paralı askerler getirtin; kelle başına prim ödeyin, bakın neler oluyor
ADNAN ŞENEL
40 AMBAR
k.Bataklık Kandil deÄil, Avrupaâ¦
Başbakanın BDPlileri nekrofil, MHPlileri morg bekçisi, CHPlileri boş teneke olmakla itham ettiği; CHP liderinin, Kürt sorununu çözmek adına, her zamanki gibi koltuğunun altına dosyaları alıp partilerin kapılarını çaldığı; buna karşın MHPnin çay bile içmeyiz diyerek randevu talebini reddettiği; Leyla Zananın akil adam sıfatıyla ahkâmlar kestiği; İmralı sakinine ev hapsi olabilir mi acaba? tartışmalarının başladığı, havanda su dövme süreci, Kandilden gelen it sürüsünün Dağlıcadaki karakola yaptığı baskınla birlikte sona erdi.
Türkiyede birileri bu işi nasıl çözeriz? diye iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış, samimi ya da göstermelik, birtakım girişimlerde ve söylemlerde bulunurken
Kandildeki mağarasında oturan yılanın başı, elindeki telsizle verdiği bir kısa emirle bütün bu haralalı güreleli süreci tık diye kesiveriyor Bu kadar basit yani
Bu kadar basit, bu kadar komik, bu kadar gerçek Otuz yıldır konusu, senaryosu, oyuncuları, kurgusu değişmeyen bir film bu. Maalesef ki, senaristi de, yönetmeni de onlar Yani, eli kanlı teröristler, eşkıyalar, gayrı sahih nesepliler... Aynı filmi makaraya sarıp tekrar tekrar izliyorlar ve izletiyorlar. Her keresinde ve her karesinde gencecik kuzuların kanlarının oluk oluk aktığı bir film
Geçen otuz yıllık süre içinde, aynı filmin gösterime sokulmasında, içimizdeki bazı figüranların, dublörlerin, hadi doğrudan söyleyelim, hainlerin, şerefsizlerin, nemacıların katkısını bir kenara bırakalım; onlar bir şekilde cezalarını burada ya da öbür tarafta çekecekler
Şimdi (ve uzun yıllardır) cevabı aranan soru şu: Biz bu kanlı, lanet filmi daha ne kadar seyredeceğiz? Senaristi ve yönetmeni PKK olan bu filmin sonu gelmeyecek mi? Gelecekse de bu nasıl olacak?
Bugüne kadar konuyla ilgili olsun olmasın, bu sorunun bitmesi için iyiniyetli ve samimi çok sayıda kişi (ve kuruluş) kendilerince öneriler ve yöntemler ortaya koydu. Devletin ilgili birimleri bilfiil müdahalelerde bulundu, operasyonlar düzenledi, sınırötesi harekatlar yaptı. Sonuç?
Hani şu klâsik, klişe ve fakat doğru cümle var ya, sivrisinekleri değil, bataklığı kurutacaksın, işte bugün kadar yapılan teşhislerin ve tedavilerin yanlışlığı burada ortaya çıkıyor: Sivrisinekler kim? Bataklık neresi?
Bölgedeki her ailede ortalama çocuk sayısı 10 olduğuna göre, dağlara çıkıp askere kurşun yağdıracak sivrisineklerin sayısı konusunda örgütün bir sıkıntısı yok Arkadan gelen var nasıl olsa
Bataklık? Güneydoğu bölgesi mi? Kandil mi? Daha önceleri Suriye mi? Kuzey Irak mı? İran mı? Neresi?
Her karakol baskını ya da mayınlı tuzak sonrası, Mehmetçiklerin bayraklara sarılı tabutları her bir ocağa ateş düşürmeye başlayınca ilk hedef (bataklık) olarak Kandili görüyor ve gösteriyoruz. Kandil üzerine yapılan boş sortiler ve birkaç leşin ardından yaralı ve hiddetli yüreklerin biraz gazı alınıyor; olayın sıcaklığı geçince de normal günlük hayatımıza dönüyoruz. Yani, bataklık olarak gördüğümüz bir üssü yine olduğu gibi orada bırakıyoruz.
Ardından sık sık terennüm edilen de şu: Havadan bombalama yetmez, tastaman oraya girmeli, yerle bir etmeli, teröristlerin kökünü kazımalıyız.
Kandile gidip orayı yerle bir edip o dağı eşkıyaların başına geçirince terörün kökünün kazınacağı yanılmasının -ve yanlış teşhisin- bir başka tezahürü de işte bu
Hâlâ yanlış adres, yanlış teşhis, yanlış yöntem ve yanlış beklenti Çünkü, Kandil ya da bir başka yer, sadece ve sadece sivrisineklerin saklandığı, eğitim gördüğü, yatıp kalktığı birer kamp Kampların özelliği, bugün burada yarın şurada kurulup kaldırılabilmesidir. Kandili yok edersiniz ama bir başka dağın tepesinde bir başka kamp kurarlar
Kurarlar, çünkü bunu yapabilmek için kaynakları var. Elemandan yana sıkıntıları yok, biraz önce belirttik, bol miktarda potansiyel militanlar bölgede doğuyor, büyüyor, yetişiyor. Asıl önemli kaynak ise paradır; yani maddi kaynak Bu konuda da hiç sıkıntıları yok. Sürekli ve bol bol para akışı söz konusu ve örgütün maddi bakımdan dara düşmesi imkânsız
Bataklık mı arıyorsunuz? İşte, bataklığın hası da aslı da bu finansal kaynak merkezleri. Bunlar da Avrupada Almanyada, Belçikada, Fransada
İki yıl önce gazete haberinde, PKKnın finans kaynağı olan KAR-SAZla ilgili şu bilgiler vardı: PKK'nın finans kaynağı KAR-SAZ'a üye bin şirket bulunuyor. İstihbarat raporlarında bu şirketlerden 279'unun adı geçiyor. Buna göre 279 şirketten 147'si Almanya'da bulunuyor. Avrupa'da da Fransa'da 49, İsviçre'de 14, Hollanda'da 13, İngiltere'de 12, Avusturya'da 10, İsveç'te 8, Yunanistan'da 2, Danimarka, Belçika ve Romanya'da ise birer şirket var. Türkiye'de de biri İzmir, diğeri Diyarbakır'da olmak üzere iki KAR-SAZ üyesi bulunuyor ( ) Türkiye, Hollanda ve Fransa makamlarının PKK'nın mali kaynaklarıyla ilgili raporları, KAR-SAZ'ın yılda 1 milyar Euro kara para akladığını ve bu parayı terör örgütüne gönderdiğini ortaya koyuyor.
Meseleyi anladınız mı? Siz bu finans kaynağını, PKKnın Avrupadaki para kasalarını, yani buradaki bu bataklıkları yok etmediğiniz, para kaynaklarını ve musluklarını kapatmadığınız sürece, ister Kandili ister bir başka kampı yok edin, bir şey değişmez.
Uyuşturucudan insan kaçakçılığı ticaretine kadar, gayrımeşru onlarca sektörden yıllık milyarlarca dolarlık ciro elde eden bir örgütün, elindeki en önemli araç olan terörü bitireceğini ve ben artık para kazanmak istemiyorum diyeceğini sananlar, sadece ve sadece aptallardır.
Ne Kürtlerin sorunları, ne anadil, ne özerklik, ne de Apo itinin cezasının hafifletilmesi Bunlar örgütün hiç mi hiç umurunda değildir ve tek amacı kasasını ve kesesini doldurmaktır. Dolayısıyla tek amacı para olan bir örgütün ümüğünü sıkmak için, gideceksiniz ve onun finans kaynaklarını kurutacaksınız Tek çare budur?
Bu nasıl yapılır sorusunun cevabını bulmak için de zorlanmanıza gerek yok, açın MOSSADın tarihçesini ve eylemlerini okuyun; o da olmadı Çatlı ve arkadaşlarının ASALAyı nasıl yok ettiğini inceleyin Göreceksiniz
Yurtiçindeki ve Kuzey Iraktaki pisliklere gelince Bu pislikleri temizlemek için de Latin Amerikadan ve Afrikadan paralı askerler getirtin; kelle başına prim ödeyin, bakın neler oluyor
ADNAN ŞENEL
40 AMBAR
k.Bataklık Kandil deÄil, Avrupaâ¦