Cree
Murat
- Katılım
- 25 Haz 2005
- Mesajlar
- 3,500
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
ARADA BiR ÇOK BUNALDIĞINIZDA
Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı...
Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir
metod vardı içinde..
Deniyordu ki; "arada bir, çok bunaldığınızda, hayatın sizin için
çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve
kendi cenaze töreninizi düşünün"...
Cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım...
Diyordu ki; " bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi, dünyayı
terkettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdikleriniz ve sizi sevenler için
öneminizi anlayacaksınız... özellikle insanların sizin için neler
söyleyeceklerini, onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın...
O andan geriye dönme şansınız olmadığını, hayat denen kredinizin
bittiğini ve onlara yanıt verme şansınız olmadığını düşünün...
Tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini hissedin...
Dünyadaki küslüklerin, ayrılıkların, kavgaların yanında bu acının ve
geri dönülmezliğin korkunç çaresizliğini yaşayın...
Bırakın canınız yansın, bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz...
Orada, o musalla taşında düşünün kendinizi...
Seyredin şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini...
Akıllarından ve yüreklerinden geçen cümleleri hayal edin...
Kitaba devam etmeden bıraktım kenara ve gözlerimi kapatıp aynen
düşünmeye başladım... Eşimi, oğlumu, annemi, babamı, kardeşlerimi ve
diğer tüm çevremi oturttum tek tek kendi cenaze törenimdeki
yerlerine... birer birer yerleştirdim tabutumun çevresine hepsini...
hayatımda çok nadir bu kadar canım yanmıştı... görüyordum işte
"babaaaa..." diye ağlayan biricik oğlumu...
Eşim kucağında "ağlayan emanetimle" ayakta durmaya çalışıyordu
perperişan...Koca çınar babacığım, belli belirsiz dualar okuyordu,
o gözümden
Kardeşlerim, akrabalarım "çok erken gitti, doyamadı oğluna.."diyordu
acıyan ses tonlarıyla... Ve dostlarım... Onlar da şaşkındı... Bazısı
"daha dün birlikteydik, nasıl olur.." diyordu...
Farkındalık önemli bir kavramdır psikolojide...Belki de hiç
aklımızagelmeyen ve gelmeyecek bir farkındalığı göstermek istemişti
yazar...
Canım oğlumun söyleyecek çok >şeyi yoktu... Özleyecekti, yokluğumu
hissedecekti..ağlayacaktı aklına geldikçe... Belki ölümün ne anlama
geldiğini hissedecek yaşa gelinceye kadar sıradan bir üzüntünün ötesine
geçmeyecekti duyguları...
Sevgili eşim... Benim muhteşem hatunum...
Nasıl dayanır bensizliğe O ki, benim için herşeyini feda edip koşmuştu
Bana... Hayatının tek adamı şimdi toprak olacaktı...Bir daha " Seni
seviyorum " diyemeyecekti... Bir daha hevesle açamayacaktı çalan kapıyı...
Ve her gelen gece bensizliğini haykıracaktı yüzüne... Her sabah da bensiz
başlayacaktı koca gün...
Ben o gün kurduğum o hayalle, canımın tüm yanmasına rağmen
YENİDEN DOĞDUM...
Bilgisayar diliyle "format attım hayatıma"...Sahip olduklarımın farkına
vardım ve hala nefes alıyor olduğum için şükrettim...
gözlerimi açtığım anda o kötü ve acı sahne bitmiş, oyun perde
demişti...Peki ya hayal değil de,gerçek olsaydı ve perde bir daha
açılmamak üzere kapansaydı...
İşte bu final bu yazıyı buraya kadar okumanıza değmiş olmalı...
Belki gerildiniz, kötü oldunuz ama devamını getirirseniz buna değer
bence...
Ölümün kime ve ne zaman geleceğini Yüce Allah' tan başka bilen yok...
İşte bu yüzden hazır yaşıyorken ve nefes alıyorken yapabileceklerinizi
yapın, ertelemeyin...
Bilerek - bilmeyerek kırdığınız kalpleri tamir edin...
Sizi sevenlere ve sevdiklerinize daha fazla zaman ayırın...
Ve en önemlisi;
VERDİĞİ -VERMEDİĞİ, ALDIĞI - ALMADIĞI HERŞEY İÇİN, TEKRAR TEKRAR
ŞÜKREDİN YÜCELER YÜCESİ YARADAN'A...
CAN DÜNDAR
Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı...
Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir
metod vardı içinde..
Deniyordu ki; "arada bir, çok bunaldığınızda, hayatın sizin için
çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve
kendi cenaze töreninizi düşünün"...
Cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım...
Diyordu ki; " bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi, dünyayı
terkettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdikleriniz ve sizi sevenler için
öneminizi anlayacaksınız... özellikle insanların sizin için neler
söyleyeceklerini, onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın...
O andan geriye dönme şansınız olmadığını, hayat denen kredinizin
bittiğini ve onlara yanıt verme şansınız olmadığını düşünün...
Tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini hissedin...
Dünyadaki küslüklerin, ayrılıkların, kavgaların yanında bu acının ve
geri dönülmezliğin korkunç çaresizliğini yaşayın...
Bırakın canınız yansın, bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz...
Orada, o musalla taşında düşünün kendinizi...
Seyredin şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini...
Akıllarından ve yüreklerinden geçen cümleleri hayal edin...
Kitaba devam etmeden bıraktım kenara ve gözlerimi kapatıp aynen
düşünmeye başladım... Eşimi, oğlumu, annemi, babamı, kardeşlerimi ve
diğer tüm çevremi oturttum tek tek kendi cenaze törenimdeki
yerlerine... birer birer yerleştirdim tabutumun çevresine hepsini...
hayatımda çok nadir bu kadar canım yanmıştı... görüyordum işte
"babaaaa..." diye ağlayan biricik oğlumu...
Eşim kucağında "ağlayan emanetimle" ayakta durmaya çalışıyordu
perperişan...Koca çınar babacığım, belli belirsiz dualar okuyordu,
o gözümden
Kardeşlerim, akrabalarım "çok erken gitti, doyamadı oğluna.."diyordu
acıyan ses tonlarıyla... Ve dostlarım... Onlar da şaşkındı... Bazısı
"daha dün birlikteydik, nasıl olur.." diyordu...
Farkındalık önemli bir kavramdır psikolojide...Belki de hiç
aklımızagelmeyen ve gelmeyecek bir farkındalığı göstermek istemişti
yazar...
Canım oğlumun söyleyecek çok >şeyi yoktu... Özleyecekti, yokluğumu
hissedecekti..ağlayacaktı aklına geldikçe... Belki ölümün ne anlama
geldiğini hissedecek yaşa gelinceye kadar sıradan bir üzüntünün ötesine
geçmeyecekti duyguları...
Sevgili eşim... Benim muhteşem hatunum...
Nasıl dayanır bensizliğe O ki, benim için herşeyini feda edip koşmuştu
Bana... Hayatının tek adamı şimdi toprak olacaktı...Bir daha " Seni
seviyorum " diyemeyecekti... Bir daha hevesle açamayacaktı çalan kapıyı...
Ve her gelen gece bensizliğini haykıracaktı yüzüne... Her sabah da bensiz
başlayacaktı koca gün...
Ben o gün kurduğum o hayalle, canımın tüm yanmasına rağmen
YENİDEN DOĞDUM...
Bilgisayar diliyle "format attım hayatıma"...Sahip olduklarımın farkına
vardım ve hala nefes alıyor olduğum için şükrettim...
gözlerimi açtığım anda o kötü ve acı sahne bitmiş, oyun perde
demişti...Peki ya hayal değil de,gerçek olsaydı ve perde bir daha
açılmamak üzere kapansaydı...
İşte bu final bu yazıyı buraya kadar okumanıza değmiş olmalı...
Belki gerildiniz, kötü oldunuz ama devamını getirirseniz buna değer
bence...
Ölümün kime ve ne zaman geleceğini Yüce Allah' tan başka bilen yok...
İşte bu yüzden hazır yaşıyorken ve nefes alıyorken yapabileceklerinizi
yapın, ertelemeyin...
Bilerek - bilmeyerek kırdığınız kalpleri tamir edin...
Sizi sevenlere ve sevdiklerinize daha fazla zaman ayırın...
Ve en önemlisi;
VERDİĞİ -VERMEDİĞİ, ALDIĞI - ALMADIĞI HERŞEY İÇİN, TEKRAR TEKRAR
ŞÜKREDİN YÜCELER YÜCESİ YARADAN'A...
CAN DÜNDAR