Albayrak
Can Feda
- Katılım
- 23 May 2007
- Mesajlar
- 4,439
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Erken seçim, 22 Temmuz seçimleri veya bazılarının deyimiyle baskın seçim yapıldı. ‘Siyaset tarihimizin en sürpriz seçimi’ sayılan bu seçim, Türk halkı, Türkiye üzerindeki dış hesaplar, siyaset dinciliği, Atatürk mirası, Türkiye’nin geleceği ve nihayet, Müslüman dünya açısından ciddi biçimde irdelenmesi gereken tarihsel bir olaydır.
Bu irdeleme işi zaman içinde elbette yapılacaktır.
9. Cumhurbaşkanımız Demirel, bu seçimi değerlendiren sohbetimizde aynen benim kullandığım tâbiri kullandı. “Seçim değil, tsunami.” Ve ekledi: “Biz kazanamadık diyorsun, iyi de, seçim mi oldu da siz kazanamadınız. Buna seçim denebilir mi? Bu, seçim falan değil, bu başka bir şey. Bunu ileride anlayacağız. Allah sonunu hayırlı kılsın.”
Biz Türk halkına Türkiye’nin iyi gitmediğini, hayra doğru yol almadığını söyleyip kendi projelerimizi sunduk. Vekâlet istedik. Türkiye Kuzey Irak’ta zararda, PKK terörü açısından zararda, AB’ye ortaklık konusunda zararda. Son dört yılda, en büyük teknolojik ve ticarî kurumlarını ‘özelleştirme’ adı altında ona-buna satmasına rağmen borçlarının toplamına 150 milyar dolar ilave gelmiş, toplam borç 400 milyar doları aşmıştır. Cari açığı rekorda, dış ticaret açığı rekorda, işsizlik rekorda, istihdam neredeyse sıfır. Borsadaki sıcak paranın % 76’sını ellerinde tutan dış sömürü odakları % 20 reel faizle Türkiye’yi iliklerine kadar soyup dışarı taşıyorlar.
Bin yıldır yaşadığımız dinin adı ‘Ilımlı İslam’ olarak değiştiriliyor. Kur’an’ı İncilleştirmek, camiyi kiliseleştirmek istiyorlar. Papa, İslam Peygamberi’ne ağız dolusu hakaret ediyor; içte ve dışta sesini çıkaran yok. Bazı Avrupa ülkeleri, örneğin Hollanda, Kur’an’ın Avrupa’da yasaklanmasını istiyor. Kur’an’ı, Hitler’in ‘Kavgam’ kitabından daha tehlikeli ilan ediyorlar. (Milliyet, 9 Ağustos)
Böyle bir ortamda camilerde rahat namaz kıldığınızı söyleyerek kendinizi kandırmayın. Kıldığınız, İslam’ın istediği namaz değildir. İslam’ın büyük vicdanı Muhammed İkbal bu namazlara ‘Muhammed’in namazı değil, esirlerin namazı’ diyor. Bu camilerde İslam hükümlerine göre namaz caiz değildir. Haçlılar, yüz metreye bir kurdurdukları bu camilerde sizi hapsetmek ve topraklarınızı sömürüp halkımızı köleleştirmek istiyorlar. Atatürk mirasını çökertmek istemeleri bu yaptıklarını kolaylaştırmak içindir. İslam’ın antiemperyalist gücünü temsil eden Atatürk’e düşmanlığın arkasında işte bu hesap vardır. Bunu görün. Bu oyuna gelmeyin.
Kısacası, Türkiye hem siyaseten hem de ekonomik olarak dışarıdan yönetiliyor. Bunun sonu çok kötü gelecektir. Türkiye aldatılıyor. Teslim alınmış basın, Türkiye’nin gerçek gündemini saklayarak halkı uyutuyor. Uyandığınızda çok geç olacak. Türkiye Sevr’e götürülüyor. Nitekim, seçimin hemen ardından, Ermeni hükûmeti, Türkiye’yi Sevr’i uygulamaya çağırdı. Başka bir çareniz kalmamıştır dedi. (Milliyet, 9 Ağustos)
Bütün bunlar olup biterken, bütün Hıristiyan Batı ve onların içimizdeki yandaşları AKP iktidarının devamı için âdeta çırpınıyor. ABD ve Bush, IMF, AB kurmayları, Yunanistan, Kıbrıs Rum şefliği, Barzanî, Talabanî, içeride Patrikhane, AKP iktidarı devam etmelidir diye 24 saat feryat ediyor. Bunun bir anlamı olduğunu bu milletin fark etmesi gerekir. Biraz yardımcı olalım:
Bu gidişin rotası, AB-ABD mandasına doğrudur. Ne yazık ki Anadolu halkı kısa vadeli rahatı için mandacıların afsunlarına teslim olmuştur.
Hıristiyan güç odaklarının bu seçim münasebetiyle AKP’nin emrine âmâde iki milyar dolar bir parayı Türkiye’ye soktuğu halkın her yerde dilinde dolaşıyor. Doğrudur veya değildir; ama konuşulan bu. Şuyuu vukuundan beter. AKP'nin, aylardır halk yığınlarının kümelendiği yerlere tırlarla malzeme, tonlarla para dağıttığı sürekli konuşulmaktadır. AKP’li belediyelerin dağıttıkları da ayrı...
Devletin bütçesinden bir buçuk katrilyon parayı 90 bin personeline maaş olarak dağıtan Diyanet’e bağlı imamların AKP’nin birer neferi gibi çalıştıkları, AKP’ye oy vermeyenlerin İslam’a ihanet etmiş olacakları propagandasını yaydıkları cümle halkın dilinde dolaşmaktadır. Bu ülke ve Müslümanlar bu Diyanet’le nereye gidebileceklerini düşünüyorlar? Diyanet böyle bir şeye dedi-kodu çerçevesinde bile âlet olmamalıydı.
Türk siyaseti (!) işte, böyle bir seçim kampanyası (!) yaşadı ve AKP iktidarı 22 Temmuz seçiminde oylarını % elli artırdı. İlave oylar, iki partiyi TBMM’ye sokacak oranda. Tam 6.5 milyon.
Demek ki halk, fakir semt pazarlarından görkemli kuyumcu çarşılarına kadar ayyuka çıkardığı şikâyetlerinde dürüst değildi. Demek ki halk da yalan söylemeye başlamış, iki yüzlülük siyasetine bulaşmıştır.
İşin en ürkütücü yanı burasıdır. Demek ki halk, her kesimiyle halinden memnun olduğu halde bizlere yalan söylemiş, bizi boşu boşuna ter döktürüp kaygılandırmış.
Öyleyse, ne âla. Bizim amacımız bu halkı rahat ettirmek, onurlu yaşatmak değil miydi? Halk zaten öyle ise biz bundan mutluluk duyarız. Anlaşılan, halk AKP iktidarından, beş yıl boyunca olup bitenlerden, ekonomiden, İslam’ın Hıristiyanlaştırılmasından son derece mutlu imiş. AKP’nin oylarını böylesine artırması da ‘demokrasinin zaferi’ imiş. Bütün Hıristiyan Batı böyle diyor, Türk halkı da bunu tasdik ediyor.
O halde, halkımız 22 Temmuz tercihinin hayrını görsün.
Biz, ‘ABD, AB, IMF, Karamanlis, Papadopulos, Barzani, Talabani, Patrik sekizlisi’nin işareti istikametinde oy veren halk gibi düşünmüyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, TBMM’de, iktidarın çaldığı düdük istikametinde oy vermeyen milletvekillerine antidemokratik damgası vuran bu halk, daha sonra ‘Malum Sekizli’nin buyruklarına göre oy verdiğinde bizim bunu görmeyeceğimizi veya görüp de sükûtla karşılayacağımızı nasıl düşünebilir?
‘Malum Sekizli’nin emriyle iş yapmak demokrasi oluyor da bizim öz vicdanlarımızla iş yapmamız neden antidemokratik oluyor? Bir halk böyle bir hükmü nasıl verebilir? Biz bu yapılanı tasdik etmiyoruz. Biz bunun aksini düşünüyoruz ve düşünmeye devam edeceğiz. Biz, Türk halkının ‘demokrasi’ adı altında kandırıldığını, milyar dolarlık para, yiyecek, giyecek, beyaz eşya vs. dağıtılarak aldatıldığını, böyle bir oyuna teslim olacak hale getirildiğini esefle seyrediyoruz.
Bizim görüşümüz, inancımız şudur:
Bu seçimde imanla imkân karşı karşıya geldi ve imkân kazandı, iman kaybetti. İman tarafında olduğumuz için siyaseten biz de kaybettik.
Bu seçim münasebetiyle şu açıkça görülmüştür: İstiklal Harbi’nde imkânın değil, imanın yanında yer alan Türk halkı, bu ruh ve azminden çok şey yitirmiştir. Türk halkı imanın yanında yer almanın sabır, ıstırap ve tahammül yükünü taşımaya aday olmanın dışına çıkmış görünüyor.
Bu bizi kahırlandırıyor, çocuklarımızın yarınları için kaygımız büyüktür.
Umarız aldanan biziz. Umarız Haçlı kodamanların ve onların borazanlığını yapanların söyledikleri gibi, biz paranoya içindeyiz; çağdışı, marjinal kalmışız. Umarız durum böyledir. Yanılan biz olalım, isabet edenler, Bush, AB, Karmanlis, Papadopulos, Barzani, Talabani, Patrik, Papa ve onlar gibi düşünenler olsun.
Bu satırları yazan bendeniz, Türk halkını yirmi yıldır uyandırmaya, aydınlatmaya, zulüm ve ikiyüzlülüğe karşı ayağa kaldırmaya çalışan ve bu seçim münasebetiyle boşuna uğraştığını anlayan HYP Genel Başkanı, kendi vicdanımı tatmin eden cevabı Kur’an’ın Ra’d Suresi 11. ayetinde bulmaktayım.
Herkes tercihinin karşılığını elbette görecektir.
Vicdanımız; tarihin, toplumun ve Tanrı’nın huzurunda rahat. Artık hiç kimse HYP camiasını itham edemez. Ama biz herkesi itham hakkını kazanmış bulunuyoruz.
HYP, ilk defa seçime giren bir partidir. Bütün imkânsızlıkları büyük bir dirayet ve sabırla aşarak işimizi mükemmel biçimde yaptık. Rekor bir zamanda teşkilatlarını tamamladığımız HYP’yi, 81 ilde tam liste seçime soktuk. Siyaset tarihimizde ilk kez, kadın oranını seçim listelerinde %37 gibi bir rakama çıkarıp o rekoru da elimize aldık.
Halk bizi değil, küresel güçlerle onların şarkısını çalan işbirlikçileri dinledi. Umudumuz, yaptığının hayrını görmesidir. Belirgin niteliği vukuf ve dürüstlük olan bir siyaset ocağının temsilcileri olarak mertçe söyleyelim ki biz bu tercihe asla saygı duymuyoruz. Umarız yanılan biz oluruz. Hüküm vermek için vakit henüz erken.
HYP, bu seçime 14. parti olarak girdi (diğer on üç parti daha önceki seçime de girmişti), 8. parti olarak çıktı. Bir rekorumuz daha var:
Aldığımız iki yüz bin civarındaki oyu, birkaç şehirden, bir-iki bölgeden değil, tüm Türkiye’den aldık. Ülkenin en ücra köylerinden bile oyumuz var. Ne kadarsa ne kadar, ama her yerden oy aldık. Bunun siyaset diliyle ifadesi şudur:
HYP, bütün Türkiye’de bir siyaset markası olmuştur. HYP, artık bir Türkiye partisidir.
Sadece siyasetçi olarak değil, sabır, tahammül, fedakârlık ve feragatlarıyla bir destan yazan bütün kurmaylarıma, bütün çalışanlarımıza, bütün mensuplarımıza ve bize oy verme basîret, feraset, cesaret ve imanını gösteren yurttaşlarımıza tüm yüreğimle şükranlarımı, saygılarımı, sevgilerimi iletiyor, hepsini kucaklıyorum.
İmanın imkânı alt etmesi için yürümeye devam edeceğiz.
“Yarın elbet bizim, elbet bizimdir;
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir.”
Benim kahraman arkadaşlarım!
Dik durun, imanınıza güvenin, fenaya ve faniye mağlup olmamak gibi bir büyük onurun temsilcileri olarak gururlanın!. Çileli yolumuza devam ederken zamanüstü kelamın şu ilahî nağmeleri vicdan kulağınızda sürekli canlı kalsın:
“GEVŞEMEYİN, TASALANMAYIN! EĞER İNANIYORSANIZ ÜSTÜN OLAN SİZSİNİZ.” (Âli İmran, 139)
HYP İnternet Sitesi
Bu irdeleme işi zaman içinde elbette yapılacaktır.
9. Cumhurbaşkanımız Demirel, bu seçimi değerlendiren sohbetimizde aynen benim kullandığım tâbiri kullandı. “Seçim değil, tsunami.” Ve ekledi: “Biz kazanamadık diyorsun, iyi de, seçim mi oldu da siz kazanamadınız. Buna seçim denebilir mi? Bu, seçim falan değil, bu başka bir şey. Bunu ileride anlayacağız. Allah sonunu hayırlı kılsın.”
Biz Türk halkına Türkiye’nin iyi gitmediğini, hayra doğru yol almadığını söyleyip kendi projelerimizi sunduk. Vekâlet istedik. Türkiye Kuzey Irak’ta zararda, PKK terörü açısından zararda, AB’ye ortaklık konusunda zararda. Son dört yılda, en büyük teknolojik ve ticarî kurumlarını ‘özelleştirme’ adı altında ona-buna satmasına rağmen borçlarının toplamına 150 milyar dolar ilave gelmiş, toplam borç 400 milyar doları aşmıştır. Cari açığı rekorda, dış ticaret açığı rekorda, işsizlik rekorda, istihdam neredeyse sıfır. Borsadaki sıcak paranın % 76’sını ellerinde tutan dış sömürü odakları % 20 reel faizle Türkiye’yi iliklerine kadar soyup dışarı taşıyorlar.
Bin yıldır yaşadığımız dinin adı ‘Ilımlı İslam’ olarak değiştiriliyor. Kur’an’ı İncilleştirmek, camiyi kiliseleştirmek istiyorlar. Papa, İslam Peygamberi’ne ağız dolusu hakaret ediyor; içte ve dışta sesini çıkaran yok. Bazı Avrupa ülkeleri, örneğin Hollanda, Kur’an’ın Avrupa’da yasaklanmasını istiyor. Kur’an’ı, Hitler’in ‘Kavgam’ kitabından daha tehlikeli ilan ediyorlar. (Milliyet, 9 Ağustos)
Böyle bir ortamda camilerde rahat namaz kıldığınızı söyleyerek kendinizi kandırmayın. Kıldığınız, İslam’ın istediği namaz değildir. İslam’ın büyük vicdanı Muhammed İkbal bu namazlara ‘Muhammed’in namazı değil, esirlerin namazı’ diyor. Bu camilerde İslam hükümlerine göre namaz caiz değildir. Haçlılar, yüz metreye bir kurdurdukları bu camilerde sizi hapsetmek ve topraklarınızı sömürüp halkımızı köleleştirmek istiyorlar. Atatürk mirasını çökertmek istemeleri bu yaptıklarını kolaylaştırmak içindir. İslam’ın antiemperyalist gücünü temsil eden Atatürk’e düşmanlığın arkasında işte bu hesap vardır. Bunu görün. Bu oyuna gelmeyin.
Kısacası, Türkiye hem siyaseten hem de ekonomik olarak dışarıdan yönetiliyor. Bunun sonu çok kötü gelecektir. Türkiye aldatılıyor. Teslim alınmış basın, Türkiye’nin gerçek gündemini saklayarak halkı uyutuyor. Uyandığınızda çok geç olacak. Türkiye Sevr’e götürülüyor. Nitekim, seçimin hemen ardından, Ermeni hükûmeti, Türkiye’yi Sevr’i uygulamaya çağırdı. Başka bir çareniz kalmamıştır dedi. (Milliyet, 9 Ağustos)
Bütün bunlar olup biterken, bütün Hıristiyan Batı ve onların içimizdeki yandaşları AKP iktidarının devamı için âdeta çırpınıyor. ABD ve Bush, IMF, AB kurmayları, Yunanistan, Kıbrıs Rum şefliği, Barzanî, Talabanî, içeride Patrikhane, AKP iktidarı devam etmelidir diye 24 saat feryat ediyor. Bunun bir anlamı olduğunu bu milletin fark etmesi gerekir. Biraz yardımcı olalım:
Bu gidişin rotası, AB-ABD mandasına doğrudur. Ne yazık ki Anadolu halkı kısa vadeli rahatı için mandacıların afsunlarına teslim olmuştur.
Hıristiyan güç odaklarının bu seçim münasebetiyle AKP’nin emrine âmâde iki milyar dolar bir parayı Türkiye’ye soktuğu halkın her yerde dilinde dolaşıyor. Doğrudur veya değildir; ama konuşulan bu. Şuyuu vukuundan beter. AKP'nin, aylardır halk yığınlarının kümelendiği yerlere tırlarla malzeme, tonlarla para dağıttığı sürekli konuşulmaktadır. AKP’li belediyelerin dağıttıkları da ayrı...
Devletin bütçesinden bir buçuk katrilyon parayı 90 bin personeline maaş olarak dağıtan Diyanet’e bağlı imamların AKP’nin birer neferi gibi çalıştıkları, AKP’ye oy vermeyenlerin İslam’a ihanet etmiş olacakları propagandasını yaydıkları cümle halkın dilinde dolaşmaktadır. Bu ülke ve Müslümanlar bu Diyanet’le nereye gidebileceklerini düşünüyorlar? Diyanet böyle bir şeye dedi-kodu çerçevesinde bile âlet olmamalıydı.
Türk siyaseti (!) işte, böyle bir seçim kampanyası (!) yaşadı ve AKP iktidarı 22 Temmuz seçiminde oylarını % elli artırdı. İlave oylar, iki partiyi TBMM’ye sokacak oranda. Tam 6.5 milyon.
Demek ki halk, fakir semt pazarlarından görkemli kuyumcu çarşılarına kadar ayyuka çıkardığı şikâyetlerinde dürüst değildi. Demek ki halk da yalan söylemeye başlamış, iki yüzlülük siyasetine bulaşmıştır.
İşin en ürkütücü yanı burasıdır. Demek ki halk, her kesimiyle halinden memnun olduğu halde bizlere yalan söylemiş, bizi boşu boşuna ter döktürüp kaygılandırmış.
Öyleyse, ne âla. Bizim amacımız bu halkı rahat ettirmek, onurlu yaşatmak değil miydi? Halk zaten öyle ise biz bundan mutluluk duyarız. Anlaşılan, halk AKP iktidarından, beş yıl boyunca olup bitenlerden, ekonomiden, İslam’ın Hıristiyanlaştırılmasından son derece mutlu imiş. AKP’nin oylarını böylesine artırması da ‘demokrasinin zaferi’ imiş. Bütün Hıristiyan Batı böyle diyor, Türk halkı da bunu tasdik ediyor.
O halde, halkımız 22 Temmuz tercihinin hayrını görsün.
Biz, ‘ABD, AB, IMF, Karamanlis, Papadopulos, Barzani, Talabani, Patrik sekizlisi’nin işareti istikametinde oy veren halk gibi düşünmüyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, TBMM’de, iktidarın çaldığı düdük istikametinde oy vermeyen milletvekillerine antidemokratik damgası vuran bu halk, daha sonra ‘Malum Sekizli’nin buyruklarına göre oy verdiğinde bizim bunu görmeyeceğimizi veya görüp de sükûtla karşılayacağımızı nasıl düşünebilir?
‘Malum Sekizli’nin emriyle iş yapmak demokrasi oluyor da bizim öz vicdanlarımızla iş yapmamız neden antidemokratik oluyor? Bir halk böyle bir hükmü nasıl verebilir? Biz bu yapılanı tasdik etmiyoruz. Biz bunun aksini düşünüyoruz ve düşünmeye devam edeceğiz. Biz, Türk halkının ‘demokrasi’ adı altında kandırıldığını, milyar dolarlık para, yiyecek, giyecek, beyaz eşya vs. dağıtılarak aldatıldığını, böyle bir oyuna teslim olacak hale getirildiğini esefle seyrediyoruz.
Bizim görüşümüz, inancımız şudur:
Bu seçimde imanla imkân karşı karşıya geldi ve imkân kazandı, iman kaybetti. İman tarafında olduğumuz için siyaseten biz de kaybettik.
Bu seçim münasebetiyle şu açıkça görülmüştür: İstiklal Harbi’nde imkânın değil, imanın yanında yer alan Türk halkı, bu ruh ve azminden çok şey yitirmiştir. Türk halkı imanın yanında yer almanın sabır, ıstırap ve tahammül yükünü taşımaya aday olmanın dışına çıkmış görünüyor.
Bu bizi kahırlandırıyor, çocuklarımızın yarınları için kaygımız büyüktür.
Umarız aldanan biziz. Umarız Haçlı kodamanların ve onların borazanlığını yapanların söyledikleri gibi, biz paranoya içindeyiz; çağdışı, marjinal kalmışız. Umarız durum böyledir. Yanılan biz olalım, isabet edenler, Bush, AB, Karmanlis, Papadopulos, Barzani, Talabani, Patrik, Papa ve onlar gibi düşünenler olsun.
Bu satırları yazan bendeniz, Türk halkını yirmi yıldır uyandırmaya, aydınlatmaya, zulüm ve ikiyüzlülüğe karşı ayağa kaldırmaya çalışan ve bu seçim münasebetiyle boşuna uğraştığını anlayan HYP Genel Başkanı, kendi vicdanımı tatmin eden cevabı Kur’an’ın Ra’d Suresi 11. ayetinde bulmaktayım.
Herkes tercihinin karşılığını elbette görecektir.
Vicdanımız; tarihin, toplumun ve Tanrı’nın huzurunda rahat. Artık hiç kimse HYP camiasını itham edemez. Ama biz herkesi itham hakkını kazanmış bulunuyoruz.
HYP, ilk defa seçime giren bir partidir. Bütün imkânsızlıkları büyük bir dirayet ve sabırla aşarak işimizi mükemmel biçimde yaptık. Rekor bir zamanda teşkilatlarını tamamladığımız HYP’yi, 81 ilde tam liste seçime soktuk. Siyaset tarihimizde ilk kez, kadın oranını seçim listelerinde %37 gibi bir rakama çıkarıp o rekoru da elimize aldık.
Halk bizi değil, küresel güçlerle onların şarkısını çalan işbirlikçileri dinledi. Umudumuz, yaptığının hayrını görmesidir. Belirgin niteliği vukuf ve dürüstlük olan bir siyaset ocağının temsilcileri olarak mertçe söyleyelim ki biz bu tercihe asla saygı duymuyoruz. Umarız yanılan biz oluruz. Hüküm vermek için vakit henüz erken.
HYP, bu seçime 14. parti olarak girdi (diğer on üç parti daha önceki seçime de girmişti), 8. parti olarak çıktı. Bir rekorumuz daha var:
Aldığımız iki yüz bin civarındaki oyu, birkaç şehirden, bir-iki bölgeden değil, tüm Türkiye’den aldık. Ülkenin en ücra köylerinden bile oyumuz var. Ne kadarsa ne kadar, ama her yerden oy aldık. Bunun siyaset diliyle ifadesi şudur:
HYP, bütün Türkiye’de bir siyaset markası olmuştur. HYP, artık bir Türkiye partisidir.
Sadece siyasetçi olarak değil, sabır, tahammül, fedakârlık ve feragatlarıyla bir destan yazan bütün kurmaylarıma, bütün çalışanlarımıza, bütün mensuplarımıza ve bize oy verme basîret, feraset, cesaret ve imanını gösteren yurttaşlarımıza tüm yüreğimle şükranlarımı, saygılarımı, sevgilerimi iletiyor, hepsini kucaklıyorum.
İmanın imkânı alt etmesi için yürümeye devam edeceğiz.
“Yarın elbet bizim, elbet bizimdir;
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir.”
Benim kahraman arkadaşlarım!
Dik durun, imanınıza güvenin, fenaya ve faniye mağlup olmamak gibi bir büyük onurun temsilcileri olarak gururlanın!. Çileli yolumuza devam ederken zamanüstü kelamın şu ilahî nağmeleri vicdan kulağınızda sürekli canlı kalsın:
“GEVŞEMEYİN, TASALANMAYIN! EĞER İNANIYORSANIZ ÜSTÜN OLAN SİZSİNİZ.” (Âli İmran, 139)
HYP İnternet Sitesi