icemen
New member
- Katılım
- 7 Şub 2007
- Mesajlar
- 20,136
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
ne diyeyim..
bir dalganın en tepesinde taşınmış, taşınmış ve şimdi en sonunda bir kıyıya vurup, bırakılmış gibiyim. ne deniz kaldı ortalıkta, ne köpüklü su, ne parlak güneş.
kalbimi açıp gitti birisi. kaburgalarımı ayırdı, çıplak atışlarıyle kaldı kalbim ortalıkta. ve gitti o. kapatmadan göğsümü. kaburgalarım yavaşça kapanacak şimdi kalbimin üstüne, toprak, kar ve çamurla birlikte. bir çocuk azarlandığında omzunun düşüşü gibi.
vakitsiz ikindiler yaşıyorum bir günün ortasında, vakitsiz gün batımları. vakitsiz susuyor dünya, ve vakitsiz konuşuyor. en çok da uyku zamanlarında.
ne diyeyim..
yatakta yatmak yerine oturup kafanı duvara yasladığında anlıyorsun bunu karanlıkta. kafanı duvara yaslıyorsun omzunla birlikte ve uğunuyorsun acıdan. ya da onu da yapamıyorsun. o zaman anlıyorsun sözün tükendiği yeri, ya da yakarmanın ne anlama geldiğini.
şimdi orda değilim. söz var şimdi. söz olabildi nihayet. buna da şükür.
"geçecek, üzülme. sana ne kadar hiç geçmeyecek gibi gelse de göreceksin geçecek" dediğinde bir dostun, gerçekten geçmeyeceğine inanışını ama onu bunları söylediği için ne kadar da sevdiğini hatırlıyorsun. geçiyor gerçekten, hiç geçmeyecek gibi dursa ve geçtiği kadarının daha çoğu bazen yeniden başlasa da..
ne diyeyim..
asla sözcüğünü alfabetik sırasına aldırmadan dağarcığının en başına getirip koyuyorsun şimdi. ama anlayamadığın, engelleyemediğin, adını bilmediğin ikinci bir sen onu ordan alıyor sen görmeden. ve yerine anlamsız bir umut koyuyor. aptal olduğunu yeniden anlıyorsun. ama asla. aptal olsan da asla aptallık yapmayacaksın, biliyorsun.
ne diyeyim.
sakladığım tüm sevgimi senin için çıkarmıştım sakladığım yerlerden. ve ortaya dökmüştüm. oysa öyle yapmamalıydım. baştan beri biliyordum.
bir dalganın en tepesinde taşınmış, taşınmış ve şimdi en sonunda bir kıyıya vurup, bırakılmış gibiyim. ne deniz kaldı ortalıkta, ne köpüklü su, ne parlak güneş.
kalbimi açıp gitti birisi. kaburgalarımı ayırdı, çıplak atışlarıyle kaldı kalbim ortalıkta. ve gitti o. kapatmadan göğsümü. kaburgalarım yavaşça kapanacak şimdi kalbimin üstüne, toprak, kar ve çamurla birlikte. bir çocuk azarlandığında omzunun düşüşü gibi.
vakitsiz ikindiler yaşıyorum bir günün ortasında, vakitsiz gün batımları. vakitsiz susuyor dünya, ve vakitsiz konuşuyor. en çok da uyku zamanlarında.
ne diyeyim..
yatakta yatmak yerine oturup kafanı duvara yasladığında anlıyorsun bunu karanlıkta. kafanı duvara yaslıyorsun omzunla birlikte ve uğunuyorsun acıdan. ya da onu da yapamıyorsun. o zaman anlıyorsun sözün tükendiği yeri, ya da yakarmanın ne anlama geldiğini.
şimdi orda değilim. söz var şimdi. söz olabildi nihayet. buna da şükür.
"geçecek, üzülme. sana ne kadar hiç geçmeyecek gibi gelse de göreceksin geçecek" dediğinde bir dostun, gerçekten geçmeyeceğine inanışını ama onu bunları söylediği için ne kadar da sevdiğini hatırlıyorsun. geçiyor gerçekten, hiç geçmeyecek gibi dursa ve geçtiği kadarının daha çoğu bazen yeniden başlasa da..
ne diyeyim..
asla sözcüğünü alfabetik sırasına aldırmadan dağarcığının en başına getirip koyuyorsun şimdi. ama anlayamadığın, engelleyemediğin, adını bilmediğin ikinci bir sen onu ordan alıyor sen görmeden. ve yerine anlamsız bir umut koyuyor. aptal olduğunu yeniden anlıyorsun. ama asla. aptal olsan da asla aptallık yapmayacaksın, biliyorsun.
ne diyeyim.
sakladığım tüm sevgimi senin için çıkarmıştım sakladığım yerlerden. ve ortaya dökmüştüm. oysa öyle yapmamalıydım. baştan beri biliyordum.