‘’aşktan başka bir şeye inanmadım’’ ...Uslanmadım...

Sahilim

New member
Katılım
25 Ara 2010
Mesajlar
1,578
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
biRseyLer.de
aglamak_esmalale.jpg


İklimin ayaza bilenmiş ellerinden ödünç alıyorum yine ve yeni bir seferi daha…Vakit kimin şakaklarından dökülüyor usulca,bilmiyorum…Üstündeki ince çiziklerinden sızan kanlı kelamlar sarıyorum,kimse bilmez anlamlarını hangi lisanda saklıyorum ve içime ne derleyip ardından böylesine neyi topluyorum…


‘’büyük dertlerin dilsizliğini,küçük dertler çözermiş’’…



Anla ki;ben sadece sayıklamayı öğreniyorum…



‘’usanmadım,uslanmadım’’


Ad-(ım)-sız bir mesafe;satır başlarının saçlarını acımasızca kazıyor defterimden...Doğumuna gün sayılan bir paragrafın hizasındaki çocukça koşuşlar,daha henüz dolaşmışken yaşamın ayaklarına…Ben düşmüşken tüm bildiğim bucakların ucundan…Ve sen;sol cepkeninde kaybolmuş bir nokta’nın son nefesini içine çekmişken…


‘’utanmadım karşılıksız sevmelerden’’


Bakir ve papatya kokan bir mektubun sayfalarında dokuyorum yankıları…Unutulmak için hatırlanacak gecelerin demine bir yaprak lahza daha ekliyorum ve o koyuldukça,ben aklanıyorum…
Hem katili hem de maktulu oynamayı becermiş yaşa’n’mış’lık’lar’ı kalıntısızca katlediyorum,makamı nihavent’e el vermiş notalarından…


‘’açık yara misali,yüreğimin hali’’


Bir sevda’nın kaderini göğsünden ince ince oyararak,çıkışsız girintilerinden yaratmaksa böylesine cesurca ve bir şiirin avuç içlerinde kahramanca savaşmaksa…


Demiştim ki;’’bu,kokunla tüt(s)ül(en)en ,kabuğu içinden bağlı bir kalp yarası’’…


‘’aşktan başka bir şeye inanmadım’’


Ömrü milimlik arşınlardan biçilmiş yollarda hiçbir zaman rastlaşmadım onunla…Yolculuğumun gidiş bileti dönüşsüz kesilmişti esasında…Çetelemin ayak uçlarında hitapsız buyruklar vardı,içime gark edilmiş girdaplarımda sırtı dönük varışlar…


‘’öğrenmedi gönül yaşlanmayı,dünya zamanıyla gün saymayı’’


Esrik bir vaktin,dibine imzasını vuran kitabında yazılı lügatlarımın parçacıkları…Muamma hem de öylesi bir muammadır ki bu;ne gitmeyi becerebildik her defasında ne de kalmayı…Arsız bir araf’ın eksiksizce eksik bırakılmış sayıklama´lar´ı…


‘’saldım semaya özgür,en kara sevdayı’’


Eski ve öksüz susmalara,üvey sefkatler sürme durağıdır şimdi…Şehrin virane efsanelerini gözbebeklerinde devşirmiş ıslak saçlı o küçük çocuğa,tek bir nefeste sarılmak gibi…Gizli öznelerin hayat boşluklarına sığdırılmış ezik ve küçük ve dikişsiz özlemlerdir adresi...Geçitsiz ve lahuti…


‘’senden başka bir şeye inanmadım’’


Devrikti onunla kurulmuş her tümce…Ne düzlemde iyileşiyordu illetleri ne de boylamda…Birbirinin mezarını çiğneyenler ve tek bir lokmada yutanlardı bir vaktin sevgili-ler-i…Ve düş’tü’ler ve devrildiler kıyametlerinin sırat köprülerinden…


‘’bunalmadım,bulanmadım’’


Tarihsiz sözcüklerin izleridir kursağımızda yaşayan…Duman altı sigaralardan yüreklerimize taşınan ve es´leri azaltan…Amâ sular boyunca durulup bir türlü taşırılamayan…Sabahın kıpırtısız nidalarında uyanan ve güneşi de sırf bu yüzden;ay sayan…


‘’yoksa orman misali yanar mıydım’’


Sezgiler kısırlaştırır bazen o ışıltılı hevesleri…Kaçmaya medarın yoktur kalmaya inancın…Son harfi tamamlanmamış bir duanın rengine yamarsın açık kaçıklarını…Ardından söversin bildiğin tüm lanetlere…Ve bilirsin ki;düşleri,sevda’nın perdelerine asamazsın…


‘’aşktan ölmeseydim,aşka doğmasaydım’’


Miâdı,sessiz harflerle doldurmuş kelimelerin kuraktır mevsimleri...Sonbahar’ı,Kış’ı,İlkbahar’ı ya da Yaz’ı…Fark etmez susuzluğun Nisan´ı ya da Kasım’ı…Bir’dir tüm vakt-i zaman acılarının dalgalanan bayrağı…
Ceseti,celladı,yaşayanı ya da geride kalanı...


’kendimi masallara adar mıydım’’


''Devranımın seyrinde,küsurlu hecelerimin öyküleri;kavlimin kervanından geçmez satır nihayetleri''
 
dogununinsanlaryx8ld6.jpg


Her yürek bir dünyadır kendi içinde..
Her umut bir hayat

Ve hayatın vazgeçilmezi ise insan..

Her insanın yüreğinde nice hayatlar can bulur zaman içinde. Her nerede yaşanıyorsa bir hayat. Ve her yaşanan hayatın, damarlarında ki kanla, soluduğu nefesle vücut buluyorsa sahibinde. Elbet her yaşamın kocaman bir yüreği vardır ki vardır yine yüreğince umutları. İşte kaçınılmayan tek yazgı. Gelir mutlak bulur sevda bir yerlerde seni. Umudun var olduğu her yerde ansızın yeşeriverir sevda..

Ve düşünce yüreklere. Bin inatla ve bin umutla kucak açar gökyüzü. Yarınlara bir başka sarılır insan. Hayata bir başka tutunur işte daha önce hiç olmadığı kadar. Gözlerinde baharın şen türküleri bestelenir her bakışında. Her sevda da; yeniden doğar içindeki dünden hazır çocuk. Her defasında yeniden doğar, belki daha öncesinde binlerce kez öldürdüğü umutları. Ansızın gelen bir Rüzgâr gibidir sevda..

Umulmadık bir anda yüzüne vuran, ardından dokunup dudaklarına sonra bir nehir misali durmaksızın gönlüne akan. Yüreğine bir dokundu mu rüzgârı sevdanın. Karşı koyulmaz bir arzuyla, koşmak istersin yarınlara doğru hiç durmadan. Ateşi düştü mü yüreğine bir yârin; yapamazsın, karşı koyamazsın fırtınalarına. Önünde duramazsın bu selin. Kim bilir neleri götürür zavallı yüreğinden bu gidiş?.. Tıpkı daha önce nice gidişlerin ardından kaybettiklerin gibi. Kim bilir her gidişin ardından el sallarken yarın onu nelerin beklediğini..

Ben bilirim işte. Ben bir gidişin nelere gebe olduğunu iyi bilirim. Ben elinde kalanların sana verdiği sancıyı iyi bilirim işte. Uykuların haram olur sabahı bulmayan gecelerde. Ve her kuytuda bir şeyleri daha alır götürür hayat senden..

Saklamak isterken delice yüreğinde ki sevdayı, bu uğurda neler eksilirdi yüreğinden her defasında. Kanardı son bulmaksızın erişkin yaralar gibi. Yıldız yağmurları yağarken sevdalılar üzerine, o bir başına ağlardı.

Zaten böyle değil midir, bütün gidişler?.. Her son yeni bir başlangıca gebe değil midir?..


Her ne yaşanırsa yaşansın, acıların arasında küllerinden doğar insan, yeniden ansızın yüreğine vuran bir rüzgârla..

Asi bir rüzgarım artık ben ne yöne gittiğim bilinmez.
Nerelerde bulurum kim bilir kendimi.
Hangi sevdaların yanında. Ansızın gelen rüzgarlar savurur bendekileri taa uzaklara..

 
14264764qs0.jpg


Yağmurun bir damlasında bıraktım yüreğimi. Gözlerim gözlerine yağdığında kirpiklerim acıtıyor bedenini. Su gibi, ırmak gibi, akıyor yüreğim. Uzanıp tutuverecekmiş gibi ellerim. Tam ulaşacakken kaçıyor benliğim, duru sularla birlikte kıyıya vuruyor...


Kıyılar çiziyor benliğimi, gözlerimden akan yağmur tanelerini kurutuyor. Yağmurlar bulut oluyor. Yağıyor kır çiçeği kokulu tepelere. Çiçekler mis kokuyor, toprak kokuyor, yağmur kokuyor, sen kokuyorsun. Tenime yağıyor...


Tenim derin suların maviliğinde dalgalarla boğuşuyor. Kahve olan gözlerim okyanus renginde çırpınıyor. Mavi kokuyor, yeşil oluyor, sen doğuyorsun...


Doğuşun bir bebeğin kokusu gibi, süt, saf, temiz...
Çocukluğumda sev beni. Avuçların ben kokayım. Gözlerinde ben doğayım. Nefes aldığın soluk ben olayım, ciğerlerine dolayım...


Sevmekle sevmemek arasında kaybolsun düşüncelerim. Hırçınlaşsın gözlerim. Tırkan aralarında dolan ten ol, sen ol. Kaybolsun düşlerim. Düşlerime gelen sen ol. Mutlu et beni...


Ruhum ruhuna değsin, sesim sesine, tenim tenine.. Vuruşlarında öldür beni. Aç kalmalarım doysun yalnızlığa. Ruhunla doyur beni. Sevmelerin tertemiz olsun. El değmemiş, kirlenmemiş, tüketilmemiş, Bakışlarında yor beni. Sevmelerimde doğur beni...


Ellerin çizsin kaderimi, yüzümde. Yüzümde yol ol.
Yollarına kat beni, katık ol, su ol...


Nefesler tüketmesin sevdayı, gözler doymasın birbirine, değerler yıpranmasın arkanı döndüğünde...


Hayat ol, AŞK ol, inanç ol...


Ölümsüz sevda ol, türküler yakılmayan, çiğnenmemiş toprak ol, yüzülmemiş deniz, alınmamış nefes...


Bir çığlıkta öldür bedenimi, acıtan sen ol...
SUSUŞUM OL...
 
sensiz2copysa0om3.jpg

Yüreğine kanatLanan yüreğin kanadı kırıLdı, kanıyor.
Göğe uçurduğum umutLarım vuruLdu bir bir
Hüzün ki, yokLuğuna katık ettiğim,
Yine doLandı eteğime, peşimi bırakmıyor.


Adının her harfini gözyaşıma çizdim ve titrek bir yürekLe yokLuğuna ektim
Sen avazın çıktığı kadar susarken ben taze çığLıkLar yeşerttim sana!
Nefes nefes acıyı yonttum adınLa,
YokLuğuna buLadım eLLerimi,
Yüzüme böLük pörçük diktiğim yamaLı güLüşLerdeyim şimdi.



Ah yar!
Ah! yoLuna ,can diye diye benden geçtiğim,
Ah suskuLarın şahı,
Bir çözebiLsem boynuma doLadığın sessizLiğin düğümünü
Bir yudum harf düşse, hisseme aLfabenden
YaLın ayak çıktığım yokuşLarında düşmeden bir yürüyebiLsem.


ÖyLe bir acı ki bu!
nasıL anlatıLır biLmem
Kırsan kırıLmaz, büksen büküLmez
AteşLer yakmaz, suLar söndürmez!

SöyLesene yar!
Hasretini adımLasam kaç adımda biter?
ÖzLemin kaç nefestir saysam?
BiLemessin ki
AkLa sığdıramazsın bu denkLemi
NasıL anLatayım ki daha haL-i pür-meLâLimi...



Sen yine sükutu giyin yar!
DiLersen hiç konuşma.
Ben keLamLarımı çürüttüm yoLunda.
Çarpsada bir tokat gibi yüzüme, her harfi yoLuna heceLedim.
Ve biLesin üstüne aşkı giydirdiğim,
Söz verdim ben bu yüreğe,
Hiç bir harfi sensiz bir cümLeye kurban etmedim!
 
collage18df0uu9.jpg



Hangi cümleye sığınırsınız canınız yandığında, sözcükler yeter mi içinizdeki acının şiddetini anlatmaya(?)


Hangi densiz demiş; zaman her acıya ilaç, zaman kendine çare bulabilmiş mi ki; olabilsin dertlere ilaç!.. Zaman ancak olgunlaştırıyor benim bahçemdeki meyveleri, ya da sararıp zaman için de yok olacak güllerin gelişmesini… Ama asla çare olamıyor ne içimdeki dertlere, ne de çığlık atamadığım gecelere…


Pare pare bölünüyorum gecenin en zifirisi dünyama bulaştığında… Ve bedenim, arınamıyor acının şiddetinden… Dörtnala koşan çaresizlik büküyor belimi, dudaklarım lal olmuş diyemiyor ki artık yeter!..


Suspus olmuş gece gibiyim; sözcükleri asmışım ay’ın ücra bir köşesine, en güzel düşlerimi gizlemişim dağların aradın da ki ulu çınarın göğsüne ve kurban vermişim en ihtişamlı çağımı, karanlıkların prensi olan geceye…


Artık masallar anlatmak neye yarar, gökkuşağının tüm renkleri siyaha çalarken kendini kandırmak koca bir yalan… Edilen hangi yemin tutuldu ki acıları son buldursun bu sahte zaman…


İzaha lüzum kalmadı; konuşmak anlamsız artık ve beden, metruk bir şehir gibi ak sanılan çarşaflar arasında… Benlik, kabullenmenin arifesin de, ama geç kalmışlığın ertesinde ve acımasızlığın kol gezdiği hayatı bir solukta çekiyor ciğerlere…


Şimdi hangi yemin rücu eder aslına, hangi sözcük aldığını getirip bırakır kapıma? Her söylenen yalan soğuk bir hançer gibi sokulurken bağrıma; dışarıya bahar gelmiş diyorlar, o da ne? Şimdi tüm mevsimler hazan mevsimi, baharlar çoktan solmuş, bu dert benim kime ne!..


 
n3450x337wd0.jpg
,

Ne kir,
Ne de toz..

Yıllar birikmiş paçalarımda..

Sıralı dağlar ardına koşturduğum senli düşler, düşünceler vardı ceplerimde..
Her sana ulaşma isteği içimde belirdiğinde, ellerime alır serperdim yüzünü, yeryüzünün dört bir yanına..

Her taraf senin düşlerinle dolardı, her düşünce sana varırdı
Yollar sana çıkar, gözler sana bakar, birikmiş yıllar bir sana söz geçiremezdi..

Yıllanmış şarap gibiydin gönül mahzenimde. Kimse bulamasın diye arar gibi yapardım seni..

Halbuki ne kadar yakınımdaydın, bir nefes üfleyişi kadar..

Üç noktalı cümleler biriktirirdim senin için
(...) ..


Konulan her noktaya bir ömür biçerdim, ömrünün uzun olmasını dilerdim..

Ağırlığın omuzlarımdan başlar, ayak parmak uçlarıma kadar inerdi
..

Bükülürdü belim, susardı dilim, konuşamazdım sana karşı..
Konuşabilseydim eğer, yine "Seni Seviyorum" derdim..

Hiç bir engel yoktu benim çağlayan ırmağımın önünde..
Bir can borcum vardı, o da Allah'a aitti..

. . .

Bir masalın hiç kaybetmeyen kahramanı gibi hissederdim senleyken..
Oysa bir kukla tiyatrosunda, ipleri başkasının ellerinde olan oyuncakmışım..

Hey sen..
Sola fazla çekme ipi,
Orada yüreğim var..
 
Bir hiç uğruna yaşattığın acıların bir hiç uğruna ruhunu kemirdiğini anladığın anlardır, vazgeçişlerinin yaşandığı zamanlar…
Ruhunu bedeninden ayıran vakitlerdir, ruhunu saflaştırdığın anlar…
Bedenine çakılı kalmış acılarının işkenceyle çıkarmak istersin yüreğinden ve beyninden, ne kadar iyi işkence yaparsan o kadar iyi yontarsın acılarını…
Gözlerinin derinlere daldığı anlarda tekrar anlarsın;
“Hangi işkence yüreğini silebilir ki…”
Ve hangi yolda yürürsen tekrar karşılaşmazsın aynılarıyla…
Sığınmaz acıların tek kişilik bedenine, tek kişilik değildir çünkü onlar…
Tek kişilik olmaya müsait değildir senin diken devesi kaplı yüreğin…
Yürek savaşır, yürek yarışır kendiyle en çok… Tek kişilik bir savaştır ve galip gelen yenilenin kardeşidir aslında. Kim yenerse yensin iç acır, kanar…
Kanayan yaranın zordur kapanması…
Uçurumdan atmaya çalıştığın ve her seferinde ya beraber yuvarlandığın ya da eline zamkla yapıştırılmış gibi çıkmayan acıların izin vermez onları yok etmene, sen ne kadar didinsen de…
Hangisinin doğru olduğuna karar veremezsin, kararsız senaristler gibi, öldürsen mi, yaşatsan mı başkarakteri…
Bir meyve ağacının meyvelerini saymaya başlarsın saymayı yeni öğrenmiş çocuklar gibi, oyunlar bulursun kendine, unutmak için her şeyi…
Kolay değildir hiç bir şey, Kolay da kolay değildir…
Kolay demek yolun yarısını tamamlamak değildir, hep denildiği gibi…
Kolay olmaz sileceklerin tüm camı silmesi…
O yüzden bir hiç uğruna yaşattığın acıların bir hiç uğruna ruhunu kemirdiği anlardır, vazgeçişlerinin yaşandığı zamanlar,
Ve sen her vazgeçişte aslında yeniden sarılırsın vazgeçmeye çalıştığın her şeye…
Ve bağlarsın onları bedeninin en saklı bölgelerine
Ve sen hep o yüzden her sabah bir iç çekersin onları yerine yerleştirmek istercesine…
Sen diye bahsedersin şimdi olduğu gibi ikinci tekil şahıstan, yani kendine hep”sen” dersin yani ben’e…
Ben işte hep bu yüzden “ben” diye konuşmam,
Yabancı olduğumdan en çokta kendime beklide…
Hükmetmez hiçbir komutan kendisine…
O yüzden” ben” hep “sen” olur hayatımın en kangren dönemlerinde…
İşte ben hep o yüzden bedenime çakılı kalmış acılarımı işkenceyle çıkartmaya çalışırken hep “ sen “ derim kendime…
İnsan kendi kendine işkence yapamaz diye…



Sen yani Ben…
Boğuldukça öğreniyorsun girdaplı vakitlerde yüzmeyi…


 
sevdamny0.gif




bir parça daha eksilirken, adımladım şehrinizi…bir parça daha eksilirken dudaklarımdan düşürmedim isminizi…
eksikliklerimle daha çok sevdim sizi…
varlığınıza yeni boyutlar verdim izinsizce…
dört elementten (vaz)geçtim.
toprak olsam kururdum susuzluktan…
ateş olsam hava olmadan alev alamazdım…
bir tarafım varlıkken, sen tarafım hiçlik oluyordu…
tek hücreli bir kentte, varlığınıza yeni kaygılar verdim c/isimsizce…
şehrinize ayak değdirişimle gözlerinizden başlıyordum yol almaya…
elimi uzatamadım; sonum yaklaşırken, yokluğunuzdan tutunamadım…
y/andım kendimce…
aynı otobüs camından bakarken hüzün/baz y/anlarımla,ve içinizden geçerken içim…
ve ben, soluksuz seyrederken sizi,siz beni bu şehirden uğurluyormuşçasına; göz yaşlarımı ıslıyordum ellerinizde…
çöl güneşi üzerimdeydi, yaşlarım kıpırdarken dalgalarlar eşliğinde,
hep aynı heves, sevinç çığlıklarıyla büyürdü içimde…
fakat aşkın ölümlü bedenine bilet alıyormuşum ben… bilemedim…
nefret için bir sürü neden bulabiliyormuşta insan,sevmek için tek bir neden kafiymiş; hem şiire hem gazele…
benim hüznüm benim olsun…
ya Rab! öyle bir ört ki yüzümü, yüz-göz olduğum acılarımı kimse göremez olsun…
altı harflik isminizden provası edilmemiş mutluluklar biçiyordum çaresizce,
hep bir yanı pot duruyordu…
yıkıldığım bu şehre, kan damlatıyorlarmış gittim gideli…
koca bir şehir geçerken gözlerimin akşam yürüyüşünden,
hüzünlerimle geçinemeyen katilimi, isli bir fırtınayla ele/verdim.
kalbimin ritmi bozuldu yok(suz)luğundan…
ateşe odun attım… sönmesini bekledim…
ateşe odun atmakla söner mi hiç?
sönmedim… y/andım… da/yandım… yıkıldım… öldüm.. dirildim…
yüreğime çıkmaz yollu yolun/unuzun,
alev döşeli kaldırım taşlarından geçerken y/andı adımlarım…
bir düş’tü/nüz gördüğüm;
ezanla uyumuştum…
gözlerimi size yummuştum…
boğazı sıkılarak öldürüldü düş’lerimin boy aynası…
siz yoktunuz..
ele/verdim bir cinayet gibi yalpalanan iz(be)düş’ümü;
kent y/andı…
hazirandı…
kabuk bağlayan sol yanım, tek hecede kavruldu “gece”…
s/esti, yankılandı…
duymak istedikçe sesinizi,
acılarımla yoğururken yokluğunuzu,
duydum duymak istediklerimi…
düzenbaz bir saray mızıkacısının katranı karalayan melodisiyle uyudum…
üzüm çekirdeğini doldurmaz y/anışlarım oldu…
şehrin sokaklarına sığınan u/mutsuzluklarım,
yalnız benim görebildiğim; birer hayal olmuşlar…
birer yıkım…
çok oldu… yıkıldığımı görmeyeli…
bilsem bir yolu var yolunuza çıkar yollar kurmanın…
kursağımda ilahi bir seslenişin, serzenişini kuşanıp yine sus/ardım…
ne var sanki susacak?
altı harfli isimsizliğim değil mi sanki beni siz yapan?
göz pınarlarım yosunlaşıyor…
her şeyinize kapıldım…
anlatamadım yine sizi size,
y/andım hiçliğinizde…
gidişinizin pimini bir parça daha çekerek bir kez daha yazıyorum;
her satıra “üç nokta”…

 
4075541mdaa3.jpg


Asi esiyor yine rüzgarlar yüreğimde.
Yüreğimin sokaklarında yine sis var..

Ve yüreğimin duvarları nem kokuyor..
Alışamadım bu kentin sahteliklerine ve gözlerim görmek istemiyor silkelenerek kaldımlara dökülen sevgileri..

Anlamı boş olan cümleler gökkuşağı renklerine boyanmış ve karşı tarafın yüreğine usulca bırakılmış aynı bir hediye paketi gibi. Yürekler yabancı, gözler uzaklara bakıyor karşındaki insanın gözlerinin içine bakması gerekirken. Susuyorum iyice şiddetleniyor rüzgarlarım.

Yalanlar duymaya alıştırmışız galiba kendimizi alıştırmışız ki gerçekleri duymak pekte hoşumuza gitmiyor..

Kahretsin odam yine hüzün kokuyor. Neye yarar gözlerimiz başka gözlerin içine bakamazken ve neye yarar yüreğimizin bestesini dinleyemezken. Ben bu kenti sana bırakıyorum ey güneş biliyorum ki güneşin olduğu yerde rüzgarlar esemez..

Giderken bavulumda götürecek birşeyim yok aslında. Belki yazılmaya bekleyen kağıtlarımı alırım yanıma. Yüreğimden başka götürecek bir şeyim yok. Bir parçam burada kalmak isterse. İster gelir ister gelmez burada kalmak istiyorsa eyvallah..

Rüzgarlarım nereye götürürse giderim. Ama yüreklerin renkli ışıklarla süslenip içi boş olduğu yere sürüklerse beni geldiğim gibi
"giderim"..

 

Sapkın bir hayaldi tüneyen
Parmak uçlarından yakılası geceye.
Aykırı güdümlerim var
Engizisyon içimde kurulmalı artık
Ölümlere mahkum etmeliyim engellerimi
/yoksa heveslerimi çalacaklar/korkuyorum

Biz bahane
Koyu bir yalan, zemini sağlamlaştırmak adına
Sen ve ben ayrı ayrıyız
Kavuşmak için can atsak da
Çoktan çiftleşti acı
Sağır doğurganlığıyla.

Sınırlarımı kırmızıyla çizmeyeceğim.
Kutsalları alaşağı ediyorum bayım
Elle tutulur bir isim koy bana
Yalın ve sıcak
Sakın söyleme, biliyorum
Bu şiirde zafer, kaybetmenin diğer adıdır.
 

sdpbyakelelen.jpg


Sen benden daha iyisine layıksın
ben sana göre değilim ve seni üzüyorum






martibymustafakocakoc.jpg


Y ı l l a r s o n r a g e l e n, a y r ı l ı k i t i r a f ı


- Benim adıma karar verdin yani, öyle mi


-
Evet senin için en iyisi buydu

- Neden, ben buna karar veremeyecek kadar aciz miydim

-
Hayır, hayır sadece senin daha fazla üzülmene dayanamadım, ama görüyorum ki hata yapmışım






cekipgidesimvarbyangelo.jpg


...Çok sevmiştim seni sevgili, anlayamayacağın kadar çok...


Güverteden atılan simide bir martı ne kadar sevinirse
senin bir gülüşün beni o kadar mutlu ediyordu
Görmedin
Güne sana ‘g ü n a y d ı n’ diyerek başlayıp, ‘i y i g e c e l e r’ diyerek kapatırdım
Duymadın



Oysa, sana giderken ‘sen vefakar ol, vazgeçme benden demiştim
Ve sen gitmeyi seçtin
Sızlamadı bile yüreğin, süzülen yaşlarıma



skybyklakier666.jpg



Şimdi, ‘tekrar deneyelim’ diyorsun ya bana, ne değişti o kadar zaman
sonunda yar; sen ilerlerken ben olduğum yerde mi kaldım


Ben senden vazgeçeli çok oldu
Kalbim yaralarını iyileştiremediğinden, eskiden gelen ve yeni gelecek olan
aşklara;
tadilat nedeniyle kapalı





 
d%C3%BC%C5%9Ferken.jpg


Şiirden aşağıya attım kendimi
Düşerken düşündüm
virgul.gif
ölmesem mi?

İbrahim Tenekeci
 
Alone_by_psychofunk.jpg


Adın; Sükût deyip susuyorum..!


Adın; Sükût deyip susuyorum..
Gece;
Yine seni d/üşüyorum..

Bak ellerimde kırık dökük
Umut sökük, neş'e sökük
Giyindiğim hicran, en yenisinden,
Kanattım yine dünleri.
Uykular kan tadında ey sevgili!
Yetim kılıp herşeyinden beni
Yokluğunu ilikliyorlar yüreğime..
İzbe çukurlarda dermansız,
Bir başıma,
Naçar soluklardayım.
Hangi nefeste ansam adını
Bir bahar havası ,avuçlarımda.
Göğüm mavileniyor ,
Yeşilleniyor dalım.
Sensiz hep divane, yorgun
Bilinmez yollara çıkıyorum sevgili!
Kapanıyor, yüzüme kapılar.
Elimde kalıyor tutunduklarım.
Devriliyorum!.
Sendeliyorum yokluğunun üzerinde.
El ver düşüyorum sevgili!
Ölesi iliştirildim ki acıya,
Sıyrılamıyorum!..
Gel döndür beni bu yollardan!
Sağnak sağnak bir hüzün yağıyor üstüme
Acının küf kokusu ağır,
Kırılgan ellerimde..
Birbirine dolanıyor ayaklarım
Düşüp kalıyorum..
Avuç avuç sen ağlıyorum,
Direniyorum sevgili!
Kanadı kırık turnalar gibi,
Yağmura hasret bulutlar gibi,
Sabahı bekleyen geceler gibi,
Bekliyorum!..
Yokluğun kaplıyor göğümü,
Gülmeler kan tadı,
Geceler hüzün makamında.
Toprağını örtüyor üzerime,
Kaskatı gecenin solukları.
Bir el ver sevgili ne olur
Doğrulamıyorum!...

Adın;
Sükût diyip susuyorum..
Gece;
Yine seni d/üşüyorum..
 
2prgwsh.jpg




Kol kola gelip geçen bir mevsim gibidir
Baharı yaşamayan kentlerde,
Aşk...
Sana mesafeler çok çok özlemdir
Bir kozaya iki kelebek,
Mümkündür!
Papatya topluyor isen
Çöl yüreği bahçelerimden.
Sen...
Sevileri,
Mehabetli sabahlarında sütçülerin,
Bilinç kaybına uğramış,akıp giden zamanlar
Gözümün önünden gitmez hiç
Soba önünde terli yüzü babaannemin,
Patlayan mısır kokusu bekleyişleri
Ve
Dudak kıvrımından çaldığım gece lambam,
Sen gülerken,Sitare...
Kırık ve hatırlanmayan şiir dizeleri gibidir,
Sana, aşk...
Sulusepken düşüşleri
Gözyaşlarımın...
Sitare...Bildim...
Bu elemler geçicidir,bak
Sana kalmasın edası,
Ahımın...
Gönlümün cümbüşüdür,
Yünden ördüğüm hayaller
Sana.
Tortusu içtiğim kahvelerin,
Ötüşleri horozların,
Gün ağarmaya yakın hevesleridir.
Üşeme sen diyedir,
Kirpiler kıvrılırken içlerine
Sanırsam,oyun peşindeyken bir çocuğun.
Asude baharlar kalır,hey
Kirpiklerim uzanırken yollarına
Sitare, demem.
Dönüşü Bir şey'e benzemez
Gidenlerin...

Halil İbrahim Polat
*İzdiham/eylül sayısından
 
155m3j8.jpg


Sen sustukça tenhalarda,
Yirmi dokuz harf, iki yürek
Bilmediğin kalabalıklara seni anlatacağım
 
136ns.jpg


Haydi seninle saklambaç oynayalım.


Yüreğime saklanırsan eğer,


seni bulmak zor olmaz.


Ancak kendi kabuğunun ardına gizlenirsen,


seni bulmaya çalışmak bir işe yaramaz.
 
Kimseye bir şey ispatlamak zorunda değilsin yüreğim
şakaklarına bir ömür dayanmış ki büsbütün yalnızlık
bir yanda yüreğin bir yanda gözlerin karanlığa merhaba derken
artık kıvranmanın alemi yok!


10488663tj6.png
 
225189_10150172833293815_96997808814_6843889_6664411_n.jpg

Körüm körlüğüme bile, körüm gördüğüme bile,
körüm gösterdiklerine bile.
Vaat ettiğin cennetine bile körüm
Senin görmenle görür cümle gözler. Aç gözlerimi, Ya Basir!

Senai Demirci
 
Rica ederimm.:)
 
Geri
Üst