Aşk'a Dair Karışık Resimli Şiirler , Mektuplar Arşiv

Ata Kızı

Angel Of Revenge
Moderatör
Katılım
23 May 2010
Mesajlar
10,583
Reaction score
0
Puanları
0



siir101781eu.jpg









BİR ''HİÇ'' DEĞİLSEN BUNU BANA BORÇLUSUN !




Dünlerimin yarım kalmışlığıyla yazıyorum bu satırları..
Garip bir hüzün var içimde.. sanki bir yanım hep ağlamaklı ..

Kaç kez söndürdüm yalnızlığımı sigaramın külünde ben bile unuttum..
kaç kez bitirdim o adı sigaramın dumanında..?
Ama yine de sevdamı kırık kalemimde harcayamadım...

Bir fotoğrafa bakıyorum şimdi...
Resmi de;hayalim gibi ben gibi dünlerim gibi yarım kaldı bir ocak sabahı..
Şimdi düşünüyorum da yarım kalan kimin düşüydü acaba?

Sevmekse en büyüğünden seviyorum ama geleceğimde yok artık dünlerime bıraktım onu..
Sinsice akan zamanlara kattım sırtımdaki yaralarımı.. Şimdi ismi ritimsiz kalp atışlarımda saklı..
Ne yapalım bedenimize hapsolmuş ruhlarımızı ben özgürleştirdim o yapamadı..
Şimdi o mahkum ben özgürüm.. iki kişilik bir yürek bu..
Artık ben yetemiyorum içine ona verdikçe küçülüyor küçücük oluyor gözümde..

Acı bir gerçek kıpırdıyor artık hayatımın sayfalarında..
rüzgar kulaklarıma fısıldıyor; *giden gitti diyor bekleme*

yüreğimde onun için büyüttüğüm sevdamı hançerlediği vakit dünya dönmekten vazgeçti onun için sanki..
Bir ocak sabahı ben ondan vazgeçtim.. Ama sevgimden vazgeçmedim..

Anlamak biraz zor neden mi böyle..çünkü bütün benliğimle duygularımla ve sevgimle o KADINI yaratan benim.. Olduğu gibi kabullenmek de bana düşerdi tabiiki özellikle de savunmak. .
O'nu herşeyiyle sevdim ben..

Sevdim ve yarattım.. Bu uğurda herşeyimi kaybetsem bile..

Ne demiş üstad: güzelliğin beş para etmez..bu bendeki aşk olmasa...
Şimdi bir hiç değilsen bunu benim sevgime borçlusun!!!

Hadi gel de şimdi karanlığı konuşturan yazılarımı sustur susturabilirsen...
 
saudade0vb0fb.gif







KENDİNİ GETİR BANA..





Gelirsen pırıl pırıl bakışlarınla gelmelisin ve mutluluğu asmalısın sol omzuna. Bakışlarına kan dökmemelisin kinden nefretten her tür tuzaktan arınarak çıkmalısın yola. Hayatı taşıyacak kadar yürekli olmalı küçük parmakların avuçlarının içiyse her dem ıslak olmalı.

Gelirsen gözlerini getirmelisin içlerinde bakmaya doyamayacağım umut dolu gözbebeklerini de almalısın yanına. Bir ceylanı bile kıskandıracak o nefis yürüyüşünle gelmelisin bana. Yürek titreten gülüşlerini de almalısın yanına ve akmalısın yüreğime daha ilk merhaba demek için hazırlık yaptığım anda.

Ardında bıraktığın sözcüklerin tümünü silerek hafızandan o öpmeye kıyamadığım dudaklarınla gelmelisin. Güneşi getirmelisin gelirken karanlıkların üzerine çullanmalıyız seninle ve içimize gömmeliyiz karanlığı. Hayatla başa çıkabilecek kadar sert en küçük kırılmada parçalanacak kadar yumuşak bir yürekle gelmelisin bana gelirsen.

Minicik öykülerinle gelmelisin bir kedi kadar sessiz bir kaplan kadar yırtıcı olmalısın yola çıktığın andan itibaren. Seni dinleme zevkini de getirmelisin bana dudaklarından dökülen her sözcüğü içmeliyim kana kana.

Fesleğen kokulu saçlarınla gel gelirsen ve içinden topladığın çiçeklerini ver bana. Yüreğinden sessizce süzülen nehirlerini getir bana utangaçlıklarını sokulganlıklarını çılgınlıklarını da yanına yoldaş yaparak.

Ama neyse sen bana aldırma. Unut yukarıda istediklerimin tümünü.

“Gelirsen Sadece Kendini Getir Bana …

 
SeyirLik DegiL ÖmürLük OLsun


YaşLı Bir Bey Sabah Erken Evinden Çıkmış YoLda İLerLerken
bir BisikletLinin Kendisine Çarpması İLe Yere YuvarLanmış Ve Hafif YaraLanmış.
Sokaktan GeçenLer YaşLı Beyi Hemen En Yakın SağLık Birimine ULaştırmışLar.
HemşireLer Adamcağızın Yarasına Pansuman YapmışLar Ama Biraz BekLemesini Ve
Röntgen Çekerek Herhangi Bir Kırık Veya ÇatLak OLup OLmadığını
İnceLeyecekLerini söyLemişler.


alkans_dede-nine.JPG

YaşLı bey HuzursuzLanmış AceLesi oLduğunu
İstemediğini Söylemiş.HemşireLer merakLa AceLsinin sebebini sormuş.
YaşLı Bey Karım Huzur Evinde KaLıyor Her Sabah Onunla Kahvaltı Etmeye Giderim.
Geç KaLmak İstemiyorum demiş.Karınızın siz gecikince merak edeceğini düşünüyorsunuz


HerhaLde Demiş Hemşire.
Adam Üzgün Bir İfade İLe Ne Yazıkki Karım ALzheimer Hastası Ve Benim Kim
OLduğumu BiLmiyor Demiş.HemşireLer HayretLe Madem Sizin Kim OLduğunuzu
BiLmiyor Neden HerGün OnunLa KahvaLtı Yapmak İçin Koşuşturuyorsunuz DemişLer.
Adam Buruk Bir sesLe
"Ama Ben Onun Kim OLduğunu BiLiyorum
 



Karanlığı Konuşturan Yazılarımı Sustur Susturabilirsen


Dünlerimin yarım kalmışlığıyla yazıyorum bu satırları...

Garip bir hüzün var içimde...

Sanki bir yanım hep ağlamaklı...


Kaç kez söndürdüm yalnızlığımı sigaramın külünde, ben bile unuttum..

Kaç kez bitirdim o adı sigaramın dumanında...

Ama yine de, sevdamı kırık kalemimde harcayamadım...


Bir fotoğrafa bakıyorum şimdi...

Resmi de hayalim gibi, ben gibi, dünlerim gibi...

Yarım kaldı bir ocak sabahı...

Şimdi düşünüyorum da yarım kalan kimin düşüydü acaba...!




Sevmekse, en büyüğünden seviyorum ama...

Geleceğimde yok artık, dünlerime bıraktım onu...

Sinsice akan zamanlara kattım sırtımdaki yaralarımı...

Şimdi ismi ritimsiz kalp atışlarımda saklı...


Ne yapalım bedenimize hapsolmuş ruhlarımızı ben özgürleştirdim,

o yapamadı...

Şimdi o mahkum ben özgürüm...

İki kişilik bir yürek bu...

Artık ben yetemiyorum içine...

O'na verdikçe küçülüyor, küçücük oluyor gözümde...


Acı bir gerçek kıpırdıyor artık hayatımın sayfalarında...

Rüzgar kulaklarıma fısıldıyor; ''giden gitti'' diyor ''bekleme''


Yüreğimde onun için büyüttüğüm sevdamı hançerlediği vakit...

Dünya dönmekten vazgeçti onun için sanki..

Bir ocak sabahı ben ondan vazgeçtim...

Ama sevgimden vazgeçmedim...




Anlamak biraz zor, neden mi böyle...

Çünkü bütün benliğimle, duygularımla ve sevgimle

O Kadını Kadın yapan benim...

Olduğu gibi kabullenmek de bana düşerdi tabiiki özellikle de savunmak...

O'nu herşeyiyle sevdim ben...

Sevdim .........

Bu uğurda herşeyimi kaybetsem bile..

Ne demiş üstad;

''Güzelliğin beş para etmez, bu bendeki aşk olmasa''...

Şimdi bir hiç değilsen bunu benim sevgime borçlusun!!!



Hadi gel de şimdi karanlığı konuşturan yazılarımı, sustur susturabilirsen !!!
 
resim_goster2.php


Sen bende uzak kaldın. Asla yanıma yakınlaşamayan, yakınımdaki seni tanımadığımsın.

Sen benim uzaklarımda kalan sevgilisin.

Uzaklardan gelip, yüreğime akan sevgili. Hep var olan ama asla var olamayan.

Seni yok sayarak yaşamıma kattım. Sana düşler yakmadım geceler boyu.

Şarkılar tutmadım fal olsundiye.

Eksiktin ve eksik girdin yaşamıma.

Sen aşkın acemisisin sevgili.

O yüzdendir kıymet bilemeyişin.

Öfkelerim var sana, içime sığdıramadığım.





Sana söylemekten çekindiğim.

Çekinmelerim korku değil, anlamsız geliyor içimde biriktirdiğim sitemlerim.

Sen istemedikten sonra… Sen özlemedikten sonra.. Niye ki sitemim…

Halbuki resimlerin!..

Ne kadar da yakınımda gibi bakıyor gözlerime.

Okyanusa dalar gibi, gökyüzünü kucaklar gibi.

Uçurtmasının ucuna, bakışlarını bırakan çocuk gibi.

Benim uçurtmam yok sevgili. Benim aşklarım var. İçime çektiğim.

Ta derinlerime gizlediğim, yaşadığım aşklarım var.

Sen aşkın acemisisin sevgili. O yüzdendir kıymet bilmeyişin.

Oysa aşk yürek ister.

Yürek kırmızıdır.

Asi ve fütursuz.

Sen aşkın kanatlarını alamadın yüreğine.

Çırpıntıları korkuttu çünkü seni. Sen sakin

denizleri seversin. Okyanus korkutuyor seni sevgili.

Oysa, "seni çok seviyorum" demiştin. Sevmek bu mu sevgili?

Sevmek aramamak mı?

Sevmek Özlememek mi?

Hayır. Sevmek özlemektir. Sevmek akıldan çıkaramamaktır.

Sevmek , deli rüzgarda koşmaktır.

Sevmek. okyanusta yüzmektir.

Sevmek, gözden göze akmaktır. Sevmek, bir yürek çarpıntısıdır.

Sen aşkın acemisisin sevgili. O yüzdendir kıymet bilemeyişin.

Ben seni yok saydım. Çünkü yoksun zaten.

Bir yerlerde soluk alman, bana yetmez sevgili.

Bende soluk alamadın ki sen.

Soluğunu soluğuma ekleyemedin ki…

Sen aşka koşamadın sevgili. Bırakamadın kendini rüzgara.

Rüzgar seni korkutur. Sen sakin havaları seversin.

Sen, filizlenen tohumu besleyemedin ki…

Ben seni yok saydım.

Sen aşkın acemisisin sevgili. O yüzdendir kıymet bilemeyişin.

Yüreğin yüreğime gecikti. Kanın kanım gibi akmıyor.

Ben çoğalmalıydım sende.

Oysa sen, bendenuzakları seçtin.

Uzakları yakın kılmayı beceremedin ki sevgili.

Ben seni yok saydım.

reesimun1.jpg


Sen aşkın acemisisin. O yüzdendir kıymet bilmeyişin.

Benim uçurtmam yok sevgili. Benim aşklarım var. İçime çektiğim.

Ta derinlerime gizlediğim, yaşadığım aşklarım var.

Bir de, bir de yaşayamadığım aşklarım var. Sen gib
 
Gitgide alışıyorum sana....
Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz...
Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin...
Yanımda olduğun zamanlar;
sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor,
alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun...
Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan...
Alışkanlıklar daima korkutur beni...
Düşün ki ben yaşam......aya bile alışkın değilim...
Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır...
Fakat şimdi sana alışıyorum...
Alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor.
Yalnız içimde garip bir korku var.
Sana alışmaktan değil seni kendime alıştırmaktan korkuyorum...
Bir gün sana şimdi verdiklerimden daha güzelini
daha değerlisini verememekten korkuyorum...
Bir gün ansızın ölmekten ve seni, bana olan alışkanlığınla
yapayalnız bırakmaktan korkuyorum...
****
Asıl büyük sevgiyi seni sevmekte buldum ve sevgim
senin sevginle değerleniyor, ayrı bir anlam kazanıyor...
Sevgin olmasaydı değersiz bir cam parçasıydım.
Sevginle bir aynayım şimdi. Bana bakanlar baştanbaşa
seni görecekler içimde...
Bir zincirin iki halkasıyız seninle anlıyor musun?
Aynı kadehte karışmış iki içkiyiz.
İki kelimeyiz seninle birbirini tamamlayan.
Her yerde iki olduğumuz için
bir bütün haline geliyoruz durmadan...

Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni...
Durup durup dudaklarını öpmek geliyor içimden...
Saçlarını okşamak geliyor, ellerini tutmak geliyor...
Kokunun tenime sindiğini hissediyorum geceleri...
Teninin dudaklarımda eridiğini hissediyorum...
Boynunun en güzel yerini benden başkası bilemez artık...

Seni kimse benim kadar benimle bir bütün olduğuna inandıramaz....
Gitgide bu alışkanlığın içinde kaybolduğumu hissediyorum...
Beni yaşadığım zamanın dışına çıkarıyorsun.
Bir gün tarih öncesinde yaşıyoruz , bir gün bulutların üstünde...
Uzun süren bir baygınlık sonrasının
o anlatılmaz baş dönmesi içindeyim...
Bütün merdivenler birbirine eklendiği zaman
seninle vardığım yüksekliğe erişemez...

Açılmış bütün kuyuların derinliği
içimde seni bulduğum yer kadar derin değil...
Alışkanlık kozasını ören bir ipekböceği gibi gitgide tamamlıyor bizi.
Emsalsiz bir oluşun içinde yuvarlanıyoruz.
Korkunç bir yangın başladı yüreklerimizde.
Özlem, kıskançlık, arzu ne varsa içimizde hepsi birdenbire tutuştu.
Alev almayan bir yerimiz kalmadı.
Alevlerimiz muhteşem bir kızıllığın içinde yıldızlara kadar uzanıyor.
Hiç bir su, bu ateşi söndüremez artık.
Nehirle, denizler boşalsa üstümüze hiç sönmeyeceğimizi biliyorum.
Bu yangın biz birer kor haline gelinceye kadar sürecek.
Önce bakışlarımız alıştı birbirine, sonra parmak uçlarımız...
Bu oluş tamamlandığı anda yeryüzünde
bizden güçlüsü olmayacak!
En mutlu olduğumuz yerde en güçlü de olacağız seninle...
Bu bir sonun değil bir varoluşun başlangıcıdır.
Geçmişteki tüm alışkanlıkların bana alışmanı önleyemez artık...



nn-woman-Love-man-helex-2_large.jpg


 
01rx7.jpg


Kadın adamı çok seviyordu...
Yemyeşil ovalarını verdi adama
Yaşam fışkıran.
"Beni seviyor musun?"
"Evet" dedi adam...
Güneşini ayını verdi kadın
Yıldızları taktı bir bir adamın omuzlarına...
"Beni seviyor musun?"
"Tabi" dedi adam...
Kadın çağladı
Gürül gürül akan pınarını verdi adama.
"Beni seviyor musun?"
"Elbette" dedi adam...
Kadın bağlandı
Yaşam ipini adama verdi.
Bir oldular tek oldular adamla.
"Beni seviyor musun?"
"Biliyorsun" dedi adam...
Kadın dağlarını verdi adama
Tırmandılar doruklara.
"Beni seviyor musun?"
Aşağılara baktı adam zirveden.
Başkalarını gördü
Sustu adam...
 
13.jpg








Bir söz söyledim ve sen öldün.
Sustum ve sen öldün.
Bir şey yaptım ve sen öldün.
Hiçbir şey yapmadım sen yine öldün.
Seyrettim ve sen öldün.
Düşündüm ve sen öldün.
İsyan ettim ve sen öldün.

Sen ölmeden, sen ölürken ve sen öldükten sonra.
Sordum, neden?
Bu akılsızlığın hiç bir akıllı yanıtı yok.
Çünkü gerçek herkesten önce öldü. Bundan ki ölüm nedeninin hiçbir önemi yok.

Öldüğün için;
"Sen haklıydın ben haksız."
Dedim ve ben öldüm.
Şimdi ben de haklıyım. Artık eşitiz, artık kardeşiz ve artık özgürüz.

Peki mutlu muyuz? Mutluysak neden hala ölüyoruz? Mutlu değilsek neden hala savaşıyoruz?
Ortak akıl asgari deliliğimizin ortak paydasında buluşmak.
Gerçeğin/doğrunun olmadığı bir kaosta, deliliğin de aklın da hiçbir anlamı yoktur.

 
155m3j8.jpg




“ Sen sustukça tenhalarda,
Yirmi dokuz harf, iki yürek
Bilmediğin kalabalıklara seni anlatacağım “


Kapat tüm kapılarını.
Sadece dinle,
En sevdiğimiz şarkı radyoda çalınıyor bak..
Uzaklığına inat
Sen ellerini uzat bana
Gözlerini kapat kirpiklerime.
Saçlarını bırak yüreğime.
Ve sokul nefesimin sen kokan nefesine.
Kelimeler bir şiire başlamışken
Yüreklerimiz
Sevdanın raksına dursun.

Suskunluğuna doyamadım sevgili.
Varlığında öldür beni.
Seni anlattığım yerden sor bilmediklerimi
Anlatma beni.
Yorma kendini.
Sen sustukça,
Ben sustuğun yerde yüreklendiririm harflerimi.
Seni anlatabildiğim kadar yaşatırım cesedimi.
Seni anlatamadığım gün,
Sonsuzluğa bağışlarım yufka gençliğimi.
Adının harfleri and olsun ki,
Gövdemin en körpe yerinden koparırım yaralarımı.
Sen beni suskunluğuna bahşet yeter ki,
Sustuğunda bıraktığın her boşluktan
Ben bir hayatı bağışlarım sevda gözeneklerine.

Sustuğun yerde,
İçime bir başka çekiyorum seni sevgili.
Adının tüm harfleri ıslak dudaklarımda.
Şiirlerim sevdanda ıslanmayı bekliyor
Mürekkebimin en taze yerinde.

“ Beni sesinin yokluğuna alıştıran yüreğine “
Seni sensiz de yaşatabilecek kadar güçlü yüreğime “
 
Aramak... Ömür boyunca aramak... Yalnız seni aramak..
Paslı teneke kutularda, küf kokan dolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde, sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak. Belki bu şehirde değilsin. Ne çıkar? Seni arıyorum ya.
Belki de aynı sokakta evlerimiz, sabahları beni görüyorsun işime giderken. Sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı... Beni bekliyorsun ya da bir başkasını, bir başkasını..

Hiç gel demeyeceğim sana.. Aramak neredeyse ben oradayım. Ayaklarım ne güne duruyor? Yok yok birden karşıma çıkma. Kaç saklan
Seni aramak istiyorum.

Git bu şehirden haydi git. Dağlara çık, o uzak dağlara. Rüzgarların krallığında hüküm sür. Baktın ki oraya da geldim, yine kaç. Başını al açıl denizlere. Gemilerin en güzeli, en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni, dilediğin yerde demir atmalı. Ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter. Seni arıyorum ya!

Bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan, ama ne aradığını bilmeli. Yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından. Okyanus dalgaları üstünde bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli. Yalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar kesip kanatmalı. Çöllerden geçmeli yolu, yanmalı kavrulmalı. Sonra gözün alabildiğine ak, soğuk ülkelere düşmeli. Buzlar kırılmalı ayaklarının altında, üstüne kar yağmalı.

Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni. Ayaklarını Afrika'dan getirip bir kağıt üzerine yapıştırmalıyım. Saçların Sibirya’da olmalı dudakların Çin’de. Gözlerin Hindistan'da bir mabudun gözleri olmalı. Ellerin İtalya'da bir heykelin elleri. Bulursam seni parça parça bulmalıyım. Yine de bir yerin eksik olmalı. Yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım.

 
Gelme diyecektim, geldin. İyi ettin geldiğine.
Neredeyiz? Bir şehir yanıyor, dikkat et. Tutuşabiliriz. İşte ilk ateş gözlerine düştü, sonra dudaklarına, saçlarının arasına kıvılcımlar doldu ışıl ışıl.
Yanıyorsun, yanıyorum, yanıyoruz.
Aranmakla yetinsek bunlar gelmeyecekti başımıza. Yine de memnunum. İyi ettin geldiğine.
"Taş olup kalmaktansa, ağaç olup yanmak iyi."

Ellerini ver, ellerini. Öpüşmeye susadım. Tırnak uçlarından öpmeye başlayacağım seni. Titreme, yanıyorsun. Koluma yat, sağ erkek koluma, güçlü erkek koluma. Dağılsın saçların, bırak. Nasıl olsa onları da öpeceğim tutam tutam. Kulak memelerini, gür kaşlarını, dudaklarını da öpeceğim. Dolgun dudaklarını seven, gözlerini, artık yaşamıyoruz. Belki de yaşamak bu, bizim bilmediğimiz. Öyleyse yeni yeni başlıyoruz yaşamalara, derin nefes almalara, o ölümsüz olmalara.

Bir ekşi elma ısırıyordum, dişlerim kamaşıyordu omuz başlarını gördükçe ve biraz sen oluyordum sevdikçe, sevildikçe. <Işığı söndür> diyordun, inadına yakıyordum. Yalvarıyordun, çıldırıyordum. Hiç ağlamadın. Ağlasan ne değişecekti. Ama ağlamadın işte yükseldin, yüceleştin. Tanrılaştın bir yerde.

Öyle güzeldin anlatılmaz. Alnımdan ter boşanıyordu, saçlarım yapış yapış olmuştu. Yüz merdiven inip yüz merdiven çıkıyordum bir dakikada. Derin bir kuyudan su çekiyordum. Bir mağara ağzından sana sesleniyordum. Karanlıklar içinde birbirimizi aydınlatıyorduk.
Sağır bir zamandı yaşadığımız. Sağır ve merhametsiz. Kör bir geceydi yumruklayan kapıyı, kör ve dilsiz.

Artık hiç sönmeyecektik biliyorum....
 
Senden hiç ayrılmamak vardı. Zamanı durdurmak, bütün saatleri parçalamak vardı. Isyan içindeydim. Neydi bu çaresizlik? Bizi çepeçevre saran bu dört duvar neydi? Bir ara Tanrıyı düşündüm, peygamberleri, dinleri, kitapları düşündüm. Boş inançlarımız mıydı çaresizliği yaratan? O bizim eserimiz miydi? Öyleyse neden bizden büyüktü, güçlüydü? Bunca yıl neyi aramış, kimi özlemiştim?
Madem ki benim olmayacaktın, neden seni karşıma çıkardılar? Kim yaptı bunu? Bu kötülükler kimin eseri? Tanrının işi yok da bizi mi görsün? Öyleyse kime inanacağız? O kitaplar ki sabırdan bahsediyor. Ama ne kadar? Nereye kadar? O dinler ki duadan bahsediyor. Kime, niçin ve ne zaman? O peygamberler hiç sevmediler mi? Ben sana inanıyorum kitaplara değil. Ben seni istiyorum. Dua değil. Sabır değil.

Artık gideceksin, biliyorum, vakit geç oldu.
Yatakta izin kalacak, havada kokun ve yastığın üzerinde bir iki tel saçlarından.Telaş içinde giyinmeye başlayacaksın. <çoraplarında eğrilik var> diyeceğim, düzelteceksin. Dudaklarını boyarken, eğilip ensenden öpeceğim. Için sevgiyle dolacak. Gözlerin ışıl ışıl < üzülme, üzülme diyeceksin, yine geleceğim.> Ya gelmezsen? Hayır hayır geleceğine inanıyorum. Yine gideceğini bilmek kötü. Dayanılmaz bir şey bu.
Hatırlıyorum; elini uzattın, <Allahaısmarladık> dedin ve gittin. Gözden kayboluncaya kadar baktım arkandan, sonra kapıyı kapattım, bir başka kapı açıldı yalnızlığa.

Yürüyemiyordum, oturamıyordum. Yattım, uyuyamadım. Sanki yerçekiminden kurtulmuştum, boşluktaydım, ağırlığım kalmamıştı.
Elimde, tam nabzımın üzerinde bir saat işliyordu her şeyden habersiz. Çıkardım, duvara
çarptım, parçalandı ve durdu. Fakat sadece saatin sesiydi kaybolan. Yoksa zaman ilerliyordu
 
19_by_inna_ya.jpg






Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız. Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi nerdesin?
Ne yapıyorsun?
Güneş çoktan doğdu. Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
Öyleyse ayrılmadık. Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.

Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum. Önce beklemekten. Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan. Ikisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın. Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar, sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini..Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını, kanunlara saygı göstermesini, insanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar. Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun. Ya o? Ya o?

Insanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat, çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor, saadet bekliyor yaşamaktan. Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık. Aradıklarının çoğunu bulamamış, beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak göçüp gidiyor bu dünyadan. Işte yaşamak maceramız bu.
Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak ve yaşayıp beklerken ölmek!

Özleme bir diyeceğim yok. O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası. O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı. O tek güzel yönü bekleyişlerimizin. Insanlığımız özleyişlerimizle alımlı, yaşantımız özlemlerle güzel. Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.
Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem. Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.
Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; seni özlediğim içindir.
Beklemenin korkunç zehiri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir.
Yaşıyorsam; içimde umut varsa, yine seni özlediğim içindir.

Seni bunca özlemesem; bunca sevmezdim ki!
 


diyadn2uc3.png





Bugün bir yalnızlığa düştüm yine..

Başımı ellerimin arasına aldım, sessizce ağlamaya başladım. Önümde yarıya gelmiş bir konyak şişesi < Beni iç > diye fısıldıyordu, < Beni iç.> Sonra yalvarmaya başladı: < Ne olur > dedi < Ne olur haydi iç beni.> Bir bardak doldurdum, tepeme diktim. Şişe rahatladı, sustu.

Hani ellerimiz birbirine değince nasıl oluyorduk? İşte öyle oldum. Hani bakışlarımız buluştuğu zaman, bir başka türlü atması vardı yüreklerimizin, onu hatırladım. Sonra bir tren hareket etti. Sabahtı. Karşı karşıyaydık. Konuşuyorduk. Ben sevmek diyordum durmadan. Gözlerim gözlerine soruyordu. < Seviyor musun? > diye. Hep evet diyordu gözlerin, ellerin, dudakların hep evet diyordu.

Oysa ki bir çok hayır diyen insanlar vardı çevremizde. Örneğin: bir çocuk hayır, diyordu, bir kadın, bir adam, bir başkası hayır diyordu. Hayır`lar arasında ezilmeye mahkumdu evet`lerimiz.

Tren ilerliyordu. Gözlerin gözlerime soruyordu ne olacak diye. Sigara üstüne sigara yakıyordum, kadeh kadeh içki içiyordum; fakat bilmiyordum ben de ne olacağını. Bizi sürükleyen bir akıntıydı. Durduramazdık onu, hükmedemezdik ona. Bir anafora rastlayıp yok oluncaya kadar akıp gidecektik işte. Peki anafor nerdeydi? Uzak mıydı? Belki çok yakındı kimbilir. Biz onu göremeyecektik. O gözlerimizi kör ettikten sonra saracaktı bizi buz gibi kollarıyla.

Tren ilerliyordu. Pencereden deniz görünüyordu. Denize akşam güneşi vurmuştu. Renk renk kayıklar gördük kıyılarda. Denize taş atan çocuklar gördük. Uzakta bir balıkçı ağlarını topluyordu.

Ve tren ilerliyordu. Kadere yaklaşıyorduk. Bir alacakaranlık bastı zamanı. Gözlerim gözlerindeydi. Ellerini tuttum. titredin. Acı acı bir düdük öttü. Bir şeyler koptu içimizden. Sonra tren durdu, indik, yollarımız ayrı ayrıydı.

Şimdi o gün verdiğin yalnızlığı yaşıyorum...
 

Loneliness_by_LV_2004.jpg






Geceydi...Bütün insanların çırılçıplak olduğu bir zamandı.
Onları düşünüyordum; gümüş tepsilerdeki kristal kadehlerden zamanı yudumlayan insanları düşünüyordum.İrili ufaklı aynaların karşısında enseleri bembeyaz kadınlar boyanıyordu.

Uzun uzun parmakları vardı kadınların ..Öpülmeye alışmış olgun dudakları vardı. Kocaman kocamandı kalçaları.
O kadınları düşünüyordum.
Bir kurt bir geyiği kovalıyordu yüreğimde. Geyik soluk soluğaydı, yorgundu, bitkindi. Karların üzerinde akıp giden bir yıldız gibiydi. Koşuyordu. Koşmak kurtuluş değildi belki, ama bir ümitti. Koşmalıydı.
Oysa birer namlu ağzıydı kurdun gözleri. Avına güvenle, şehvetle yaklaşıyordu.
Yeni bilenmiş, sedef saplı bıçaklara benziyordu dişleri , bütün dileği et ve kandı.
İstese geyiğe hemen yetişebilirdi, ama uzasın istiyordu bu şehvetli koşu,bu bütün damarlarına yayılan sarhoşluk bitmesin istiyordu.
Ben seni düşünüyordum. Çünkü geceydi. Sevişme zamanıydı insanların.
Yalnızdım. Beni kuşatan duvarlar birer beyaz çarşaftı bu saatte.
Kapılar tüylü, yumuşak battaniyelere benziyordu.
Ben seni düşünüyordum. Kim bilir ne güzeldin soyunduğun zaman? Nasıl kadındın?
Nasıl öpüşürdün kim bilir? Nasıl kadın kadın kokardı her yerin? Tutup avuçlarıma
sığdırıyorum seni, gözlerime, dudaklarıma sığdırıyorum.
Sensiz kahrolmak vardı. Seninle yaşamak vardı dolu dizgin.
Seninle her gece birbirimizi yenilemek vardı odalarda.
Odalara sığmamak vardı. Bir sel gibi taşmak vardı gecelerden.
Elimi uzatsam tutabilirdim seni. öyle yakındın. Zamana kokun sinmişti.
Belki de uzaktan günlerce koşsam yetişemezdim sana. Zamana kokun sinmişti.
Tuttum resmini indirdim duvardan.
Duvar ağlamaya başladı.....
 

1222170044aklarzw8.jpg



Bana çılgın diyorsun, seni sevdiğim için. Yanılıyorsun, sevmek çılgınlık değil. Sevmek insan tarafımızı bulmamızdır bence. Biraz da yaklaşmamızdır Tanrıya zaman zaman.

Dünyada sevmeyenlere, sevemeyenlere acımalı. O ot gelip, ot gidenlere acımalı. Sevebilen insan kendini keşfetmiş insandır. Talihli insandır. Çektiği bütün acılara rağmen; mutlu, kıvançlı insandır o.

Aşktır yücelten bizi ve derinliğimiz aşktandır. Gerisi boş, yalan. Aşksa, sevmektir. Durmadan, nefes alırcasına sevmektir. Sevmekle sevilmek ayrı şeyler...Sevilmeyi çoğaltmak, ona bir başka şekil vermek, daha da yoğunlaştırmak onu elimizde değil.
Oysa ki sevgimizi dilediğimiz gibi yoğurabilir, dilediğimiz şekli verebiliriz ona.. Derinlikse derinlik, yükseklikse yükseklik, genişlikse genişlik. Sevmekte gücümüz var, irademiz var, aklımız var. Biz varız sevmekte. Sevmek yaratmaktır bir bakıma. Sevilmekse yaratılmak.. Demek ki biz seninle birbirimizi yaratıyoruz durmadan. Sen beni yarattıkça güzelsin işte ve ben seni yarattıkça güçlüyüm, daha bir insanım.

Beni sevmeseydin yine bir şey değişmeyecekti benim için. Sen biraz eksik kalacaktın biraz sen kaybedecektin. O kadar.. Şimdi insanların en güzeliyiz, en iyisiyiz elbette. Seviyoruz seviliyoruz. Sevgimi anlamadığın ve ona saygı göstermediğin anda ölebilirim .. Karşılık vermediğin anda değil.

Birbirimizi yeniden yaratmaya devam edelim...
 




ask-resmi.jpg


Dün bir şiir daha yazdım senin için.

Önce tuttum karşıma oturttum seni,
konuşturdum, güldürdüm, ağlattım.
Her halin hoşuma gidiyordu.
Kadındın, ama önce insandın.
Güzeldin, ama önce iyiydin.
Elbette seni yazacaktım, senin için yazacaktım.
Bana < çok yazıyorsun > diyorlar.
Bir insana < sen çok yaşıyorsun, öl artık > denir mi?


Benim yaşamam ve şiirim birbirinden ayrı şeyler değil ki!
Yaşarken şairliğimi yaşıyorum ben.
Yürürken, konuşurken, sevişirken hep şairliğimin içindeyim, o da benim içimde.
Birbirimizi tamamlıyoruz durmadan.

Sen hiç denize baktığın zaman bir orman gördün mü?
Dağların gökyüzüne en yakın olduğu yerde yeraltı nehirlerini düşündün mü hiç?
Öpüşürken, sevişirken açların, yoksulların yüreği çarptı mı sende?
Güldüğün zaman Afrika`da isimsiz bir zenciyi hatırlayıp, onun büyük acısını duydun mu derinden?

Senin o güzel gözlerin bende yalnız seni görüyor.
Seviyorsan beni seviyorsun, beni istiyorsun benden.
Oysaki ben sende bütün insanlığı, güzelliği seviyorum.
Al gözlerimi de kendine bir benim gözlerimle bak.
Gör, ne kadar erişilmez, ne kadar yüce olduğunu.

Her maddenin bir atomu olduğu gibi bir şiiriyeti de vardır.
Bilgin atomu parçalayan, sanatçı ise şiiriyeti bulan, işleyen ve onu sanat haline getiren insandır.
Şiir bir köprüdür madde ile ruh arasında. Şiir güzelliğin en yoğun ifadesidir ve nefes alışıdır duygularımızın.
Atom gücü, elektik gücü gibi bir de şiir gücü vardır dünyada.
Sanatçı bu gücü ellerinde tutan kimsedir işte. Onu şiir, müzik,
heykel ve resim haline getiren mutlu kişidir o..

Her zaman, her yerde söylemişimdir. < Hayatımdan şairliğimi çıkarırsanız geriye önemli bir şey kalmaz > diye. Yazmamı bana çok görmeyin....
 
Yüzünü buruşturma geçecek!



Her kalp kendine yeni bir eş kalp bulmak için yollara düşecek yola düşmese de oturup bir köşede beklese de diğer bir kalp tarafından bulunacaksonsuza kadar seni sevmeyeceğim korkma…




Suçlu da durma!


Bu yalnız benim seçimim; sevme seçimim karşılaştığım ne olursa olsun direnme biçimimben seni beni sev diye sevmedim hiç.
Hiç karşılık beklemedim sevgilerdendostluklardan…

Ben ve dostlarım böyle bir dünyadan geldik hangi kayıp gezegendi bilmem buluştuk bu yüzden özel ve önemliydileröyle kaldılar… Farklı olmak acı çekmeyi getirecektibu çağda yana yakıla sevmek de…

Ben de diğerlerinden biri olabilirdim güzeldim ilgi çekiyordum çabuk unutabilir; yeniden başlayabilirdim.Oysa seçmedim bu yolu bana göre değildi ben masalsı sevdalar düşledim yanlıştı; ama hiç küçük değildi sevgilerim bu yüzden daha önemliydi az sevmelerden günlük ilişkilerden yirmi birinci yüzyılda sırıtıyordum belki ama böyleydim…

Yüzünü buruşturma üzgünde durma!

Korkma seni sonsuza kadar sevmeyeceğim…
 
Ben de diğerlerinden biri olabilirdim güzeldim ilgi çekiyordum çabuk unutabilir; yeniden başlayabilirdim.Oysa seçmedim bu yolu bana göre değildi ben masalsı sevdalar düşledim yanlıştı; ama hiç küçük değildi sevgilerim bu yüzden daha önemliydi az sevmelerden günlük ilişkilerden yirmi birinci yüzyılda sırıtıyordum belki ama böyleydim…

Yüzünü buruşturma üzgünde durma!

Korkma seni sonsuza kadar sevmeyeceğim…






Emgıne , yüreğine saglık She ......Çok güzeldi gerçekten..Teşekkurler
 

AYRILIK_VAKT.jpg





Ölmedim işte. Ölemedim. Demek ki yaşamam gerekliydi. Bir gizli kuvvet olmalı bizi yaşatan. Yaşamakla ölmek arasındaki maceramızı düzenleyen çaresizliğimizi her yerde yüzümüze tokat gibi indiren bir büyük kuvvet olmalı.



Şimdi seni daha çok seviyorum. Meğer ölüm senin kadar güzel değilmiş. Şimdi güzelliğin daha yakıcı, daha alımlı. Bütün neden’ler senin için yaşamayı gerektiriyor şimdi.


Nasıldım , nasıldım o gece, o gün bilemezsin? Eski, taş binalar üstüme yıkılıyordu, başımda parçalanıyordu vitrinlerin camları. Her taşıt beni ezip geçiyordu yanımdan. İnsanlar alnımda yürüyordu çamurlu pis ayaklarıyla. Rüzgar gırtlağıma yapışmış bir el gibiydi. Kitaplar, dergiler, gazeteler gördüm boyalı dükkanlarda. Hepsi ölmek diyordu. Yalnız ölümdü gördüğüm kaldırımlarda.



Artık her şey boştu, yalandı.



Kirli bir çamaşırdı üzerimde yaşamak. Umutlarımı yitirmiştim. Arayıp bulacak gücüm kalmamıştı. Öylesine yorgundum, bitkindim. Ellerimi sevmiyordum, gözlerim utanç veriyordu gözlerime. Damarlarımdaki kan rahatsız ediyordu beni. Ölmek, gitgide bir umut haline geliyordu içimde. Büyüyor, büyüyordu.



Boşlukta bir tel gerilmeye başladı … Gerildi, gerildi. Sonra kan rengi bir karanlığa düştüm. Duvarlar kırmızıydı, yerler, masalar, sokaklar, insanlar hep kırmızıydı, Ama karanlıktı yine, korkunç bir karanlıktı. Kırmızı sisler içindeydim. Dört yanım denizdi, kıpkızıl.



Sonra rengi değişti çevremin. Bulutlar dağılmaya başladı. İlk gün ışığı merhaba dedi pencereden, yeşil yapraklar el salladı . Bir adam uzun uzun öksürdü.



İlk ellerimi buldum vücudumda, derken ayaklarımı, gözlerimi, dudaklarımı, saçlarımı buldum.



Ve seni düşündüm. İşte o zaman yaşadığımı anladım, utandım.
 
Geri
Üst