Aşk'a Dair Karışık Resimli Şiirler , Mektuplar Arşiv

Aklın alamayacağı kadar masum,
Şiirlere konu olacak kadar duygulu aşklar,
Kalbimi yerle yeksan eden ayrılıklar yaşadım.

Mutlu oldum çoğu zaman. Pamuklara sarıp sarmalayıp yüreğimin başköşesine oturttum aşkı. Gözümden sakındım. Çocuksu heyecanlar yaşadım. Bir uçurtmanın kanadına takılıp avare deli divane döndüm durdum. Hayat bana ben hayata daha bir güzel bakar oldum. Yatağına sığmayan nehirler gibi çağladım durdum. Gözüm görmedi, kulağım duymadı dünya ayağımın altından kaydı gitti de haberim olmadı.

Hasret gelip kapımı çaldığında, sevdiğim yanı başımdayken birlikte nefes almayı, elleri avuçlarımdayken tenine dokunmayı, gözleri gözlerimdeyken gülüşünü, araya mesafeler girdiğinde ise varlığında yokluğunu, yokluğunda varlığını özledim.

Kıskançlık, sinsi bir düşman misali damarlarımda dolaşmaya başladığında, çiçekten, böcekten, dokunduğu her şeyden, söylediği ya da söyleyeceği her sözden, olur olmaz her şeyden kıskandım.

Ve iki ezeli düşman...

Yalan ve ihanet... Beni arkadan vurmaya çalışan çift başlı hançer misali karşımda belirdiğinde, yüreğim yandı. İçim acıdı. Kırıldım... İncindim... Gözyaşlarımı, mutsuzluğuma katık edip kardeşçe mutluluk oyunları oynadım. Bir volkan misali kendi içimde yandım durdum, sonunda benden kalanları yine yüreğime savurdum.

Aşk... Öyle hassas, öyle narin, öyle kırılgan ve öyle büyüleyici bir şeydi ki buna inandım. Ve aşk camdandı ben onu anladım.

Ateş cama nasıl can veriyorsa, aşkta insana can veriyordu. Sihrini varlığının benzersiz biçiminde taşıyan cam, maddenin halleri içinde nasıl zarafetle dans ediyor, özverili ve duyarlı insanların ellerinde nasıl bir sanat eserine dönüşüyorsa, Aşk ta insan doğasının her dalında hizmet verip, kendini ispatlamaya var olmaya çalışıyordu. Onu biçimlendirmek, korumak da bize kalıyordu.

Derler ki!

Hayatın en hüzünlü anı mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın an dır.

İşte öylesi anlarda, ister istemez ellerimin arasından kayıp giden, tuzla buz olan aşk her defasında cam kırıkları misali yüreğime saplanıyordu.

Ayrılıklar,
Hüzünler,
Her seferinde kapımı çalan,
Gözyaşlarım var
Yüreğimde cam kırıkları
Yüreğimde can kırıkları var
Ne yana dönsem o yana batar
Ne yana dönsem o yanım kanar
..
 


Bana gel, sadece bana...
Yıllardır içinde sakladığın ve haykırmak için biriktirdiğin sevda sözlerinle gel.
Ya da konuşma, tek bir söz bile söyleme, suskunluğunla gel.
Utangaçlığın, güçsüzlüğün, üzerini yalanlarla örttüğün hatalarınla gel...
Sana kendini anlatman için hiç fırsat vermeyen insanları bırak bir kenara.
Onlar hep zamanını çaldı senin.
Sen aşkını saklarken hoyrat ellerden, onlar her seferinde bir çentik açıp yüreğine, büyüttüler yaranı, kanattılar.
Sen paylaşmak adına içindeki mavilikleri sunarken onlara, yıldızsız gecelerin karanlığına çektiler seni.

Kimliğini çaldılar.
Uyuyamadığın bütün uykuları, üşüdüğün kış sabahlarını, iç sıkıntısıyla geçirdiğin bütün akşamları, seni yatağından sıçratan kabuslarını topla öyle gel.
Arzuladığın ama ertelediğin ne varsa hepsini alıp gel.
Ben koşulsuzca sevmeye hazırım seni.
Sorgulamadan, yargılamadan, değiştirmeye çalışmadan seni, sevmeye hazırım.

Hayatı seninle yeniden keşfetmeye, seninle yaşanacak sevdanın isimsiz neferi olmaya hazırım.
Gel ve sarıl bana.
Bu sahte hayatların ortasında inandığım tek gerçek sen ol.
Suç ortağım ol, aşık olmak suçunu birlikte işleyelim.
Bekleyişle tüketme beni.
Gel ve sarıl, son bulsun kalabalığın ortasında asırlardır süren korkunç yalnızlığım.

Vazgeçilmezim olmak için gel.
Seni kaybetmekten öyle korkayım ki, düşüncesi bile titretsin yüreğimi.
Sen olmadan yaşanmayacağını bileyim, sen olmadan geçecek bir gün bile yaralasın, acıtsın kalbimi
Bekleme artık gel.
Başkalarının asla göremediği, bir tek benimle konuşan içindeki o deli çocuğu ortaya çıkartmak için gel. Korunmaya muhtaç bir çocuk o biliyorum.
Korkma,
kimsenin onu incitmesine izin vermem. Güven bana.
Birine güvenmenin insanda yaratacağı o müthiş huzuru duyarak gel.
Gel ve ağla.
Bunca yıl çektiğin acılardan bir çırpıda sıyrılmak için sarıl boynuma ve ağla. Gözyaşlarınla birlikte akıp gitsin hepsi. Seninle ağlarım ben de.
Ben de sıyrılırım yüreğimi sömüren kimliksiz sevdalardan.
Bir tek sana kalırım kendim olarak.
Bir tek sana hiçbir şey beklemeden sunabilirim benliğimi.
Sadece bana gel yar...
Yıllardır ışık girmemiş karanlık odalarımı aydınlatmak için sadece sadece sadece bana gel.
Ben sevmeye hazırım seni...

Sonsuza dek...

 

nerdesinoo8.jpg





Zamanın tadı kaçmış
Cildi tahriş olmuş gökyüzünün
İrili ufaklı sevdalar büyütürken sen kalbinde
Gitgide artıyor ozon tabakasındaki hüzün
Hava şartları nedeniyle iptal ediliyor şiirlerim
Ultraviyole kederler giydiriyorum Anadan doğma şairliğime
Güneşten medet bekliyor ıslak kafiyelerim
Haddimi aşıyorum özgürlüğümü arş-ı alaya taşıyarak belki de
Kendime karşı hiç sadık değilim
Defalarca aldattım adımı esaretlerle
Telefonum dilini yutmuş sanki
Bazen öyle çok gürültü yapıyor ki sessizliklerim
Kulaklarımı tıkıyorum zihnimin çığırtkan farelerine
İlaçlarım ihmal ediyor beni
Monalisa portresinde asırlardır sergileniyor ikilemlerim
Yastığıma gömdüğüm periyodik migrenler sayesinde
Herkese Dur! demesi gereken trafik levhaları gibiyim
Odam hayli soğukkanlı karşılıyor gidişini
Tırnakladığın duvarlara oje sürerken deliliğim
Unutkan takvimlerim özenle çekmeceye yerleştiriyor Geçmişi
Belirsizliğinin güneyine göç ederken pusulasız cesedim
Gördüm denizde imkansızlığın ayak izlerini
Kesin yakamozum çalınmıştır diye
Haber saldım kılıçbalıklarının ülkesine
Zifiri okyanuslara sığınan ışıklar kadar sahipsizdim
Alay etti dalgalar denklemlerimin sayısız bilinmeyenleriyle
Çünkü ben yanlış anlamaya hayli müsait bir problemdim
Belki de o nedenle yaşadıklarımın sağlaması yok !Evi toparlamadan misafir çağrılmaz diyordu Kadın
Halının altına süpürülmeye de razıydı oysa AdamHoş geldin ateş güzeli eteğinde akapella ezgilerle
Şiirlerime girmek için ilk şarttı beni yaralamak
Keşke lütfedip de daha önce kanatsaydın kalemimi
Yoksa neden buyur etmeyeyim ki seni seyir defterime
İnsan içine çıkamaz haldeyim bak
Ruhum azılı bir bukalemun aşklarımın hayvanat bahçesinde
İrisin hariç her rengi taklit edebilirdim
Besleseydin vahşi yanlarımı göğüs kafesinde
Ya da şuan eşsizliğinden bahsediyor olabilirdim
Esmer yalanlarını sevebilirdim
Narkotik kelimesinin sıkça telaffuz edildiği vakitlerde
Jiletlerin gölgesinde uyurken bileklerim
İntiharı bile yarı yarıya paylaşabilirdim seninle
Ömründen aforoz etsen de akli dengesi bozuk yüreğimi
Mabedin kimsesizliğimi ağırlasın yine Perşembe ayinlerinde
Hadi tekrar Tanrı'ya inandır beni
12 muhtelif yerinden bıçaklanmış o Eylül gecesinde
Tekrar elinin ayarını kaçır hadi suça teşvik eden tenimde
Sonra hücreme gönder dokunulmazlıktan sabıkalı hücrelerini
Darbe üstüne darbe!
Ah Carmen nam-ı değer ateş güzeli
Zulandaki kış manzaralı vaatleri de al getir beraberinde
Al getir bütün kurgusal ihanetleri
Morfinin baz alındığı şehirlere acil müdahalelerde
Orgazm kokan otel odalarının herhangi bir penceresinde
Yelkovanların akreplere boyun eğmediği saatlerde
Nefessiz kalmış sigaralara suni teneffüslerde
Çay bardağının çanak tuttuğu (ince) belden aşağı sohbetlerde
Köhne sevişmelere uygun kompartımanlar rezerv edilebilen
Ankara-İstanbul arası hazlandırılmış tren seferlerinde
Gözlerinde bir an geçirsem yeterdi
Tam da hayal(et)inin lades kemiği zamklanırken hayal(et)ime
Şanssızlıklar kol gezerdi hikayemizin edebi edepsizliğinde
Bacağı kırık şeytanlar deyimlere konuk olurken
Sözümü keserdi kasıklarında bileylenen fahişe dürtü
Dudaklarının artçı sarsıntıları dudaklarımda hissedilirdi
Alenen öpüşürdük alenen gülüşürdük üşürdük alenen
Can atarken sen hastanelerin sterilize çöplüklerine
Kadınlığına edilmiş ağız dolusu küfre rağmen
Hala nice erkeğin günahını barındırırdın rahminde
İtinayla kirletirdin yazdığım Sen'leri
Belki de o nedenle şuan okuduklarının kıymeti yok !-Bir damla daha yalan alır mısınız?
-Teşekkürler, artık hazmedemiyorum!


Tüm plaketleri topladın yalnızlığımın ödül töreninde
Veda sahnelerinde temsili hayatlardık
Boş koltuklara kanıtlardık ölmek konusundaki hünerlerimizi
Deccalden rol çalardık, rol verirdik peygamberlere
Kıyametin yoklama kaçaklarıydık
Mahşerin dört atlısını dizginleme uğraşındaydık
Sen ve ben, biz yani ikimiz sen ne diyorsan işte
Yaldızlı kutsal kitapların imla hatalarıydık
Tanrının huzurunda huzursuzduk ateş güzeli
Aramızda(n) geçenlerin başka bir açıklaması yok !
 

Bir kadınn en güzel yeri neresidir?
Henüz kırılmamşsa kalbidir..

Kırılmşsa ıslak bakan gözleri ..

Artık ağlayamıyorsa dudağnın kenarına yerleşmiş hüznü..

Hüznü bile hissetmiyorsa artk buz tutmuş parmakları..

Isınmyorsa konuşmuyorsa ve artk hiç gülmüyorsa

Anılarda kalmış çocukluğudur..

Ama muhakkak tatlı bir yeri vardır kadının..

Yeter ki ona severek bakan bir çift göz olsun üstünde ..

Kadın sevenine gösterir severek gösterir sakladığı tadı..
 
Teşekkürler Ata Kızı çalışmaların her zamanki gibi yüreğimizdeki o noktaya hitap etti yüreğine sağlık
 
Seninde yüreğine , okuyan gözlerıne saglık arkadasım , sagolasın :smile:
 
Bile bile girdim bu oyuna. Ne olursa olsun hep dışında kalacağımı bile bile, beni oyununa al istedim.


Bir kenarda durup senin yaşamını izleyerek sessizce sıramı bekledim. Ve hep sevdim seni. Sen gülerken, ağlarken, severken, kanarken, kanatırken, orada öylece durup sevdim seni. Elimden de başka birşey gelmedi.


Hiç şikayet etmedim senden. Hiç şikayet etmedim sevginden. Hiç şikayet etmedim sevgisizliğinden. Asla sevilmek için sıramın gelmeyeceğinden.


Bilerek girdim bu oyuna. Ve çıkıp gitmeyi, seni bırakmayı, seni artık sevmemeyi göze alamayacağıma göre şikayet etmeye de hakkım yoktu.


Kendimce sebepler buldum. Kendimce haklar verdim, kendimce haklar aldım kendimden. Sadece küçük bir ihtimal için kendimce senin oyunlarınla savaştım.Senin hayatın tüm gerçekliğiyle sürüp giderken gözlerimin önünde, ben kendime yalanlardan bir yaşam yarattım.


Hiç şikayet etmedim. Hiç suçlu aramadım. Çünkü ben bunları sadece kendim için yaşadım.


Kendim için sevdim seni. Seni sevmek beni yaşama yakın tuttuğu için. Seni sevdikçe kendime bağlandığım için. Seni sevdikçe herşeyi sevdiğim için.






Ben bunları kendim için yaptım.


Hiç bir zaman bir hayatım olmayacağını bile bile. Senden bir hayat istemeye hakkım olmadığını düşüne düşüne. İçten içe beni çok sevmeni isteyerek ve bunun hiç olmayacağını bilerek sevdim seni.Kaynakwh: [URL="http://www.webhatti.com/smiley.gif"][/URL]


Elimden de başka bir şey gelmedi.


Sonra yoruldum orada öylece durmaktan. Dahil olmadığım bir yaşamı izleyerek içindeymişim gibi davranmaktan. Yoruldum dışarıda kalmaktan. Buna hakkım yoktu farkındaydım. Çünkü ben bunları kendime, kendim yaptım.


Zor zamanlarında elinden tutarken bunun bir anlamı olmadığını bile bile yaptım. Sen ağlarken kanayan yüreğimin yalvarışlarını duymayacağını bile bile sarıldım sana. Sen hayattan vazgeçerken umurunda olmadığını bile bile yalvardım. Sadece bir an için seni mutlu edebilirsem, dünyanın en mutlu insanı olduğum için çırpındım seni mutlu etmek için.


Sadece kendim için.


Aciz bir aşktı bu. Bencil bir aşktı bu. Çaresiz ve imkansız bir aşktı bu.


Ama yine de çok büyük bir aşkla yaşadım bunları.


Sadece kendim için yaşadım.


Yoruldum sonra. Sen de benim için birşeyler yap istemeye başladım. Benim için yapacak hiç birşeyin olmadığını bile bile istedim.


Mesela sevebilirdin beni.


Seni sevdiğim kadar olmasa da sevebilirdin, az da olsa, bir anlık da olsa, gücün ne kadarına yetiyorsa mesela...



 
DSC06768.JPG


Tel tel çözülmüştü zırhım, kelimelerinle..
Zırhım ,
İncelmiş bir sökük yumaktı ellerimde..
Hayli kırışık,
Hayli karışık bir yumak..


Yoktu zırhım,
Çırıl çıplaktım savaşların ortasında..
Korkma ! diyordun..
Hiç korkma ve yürü!
Yürü ! diyordun arzın taa merkezine..
Tut ! diyordun,
Deliliğimin ellerinden tut!
Tut ve düş ! diyordun ,
Vurgunu olduğun cehennemin yüreğine..
Yoktu zırhım,
Koş diyordun,
Dermanın kesilesiye..


Tel tel çözülmüştü zırhım, kelimelerinle..
Ve hayat, nişancıların en ustasıydı..
Zaman,
Okunu doğrultuyordu gövdeme..
Bilinmez bir yönden,
Bilinmez bir yöne fırlatıyordu ,
Yoktu zırhım..
Gövdem,zamanın okunda
Parçalanıyordu..


Sen,
Kayboluveriyordun birden,
Savaşı(mı)n orta yerinde çekip gidiyordun..
Delilik, ellerimden kayıyordu.
Arzın merkezi yer değiştiriyordu..
Sen, saf değiştiriyordun..
Onlar oluyordun sen de..
Sen,
Onlarla bir oluyordun..
Susuyordun..


Oysa;
Tel tel çözülmüştü zırhım, kelimelerinle..
Zırhım ,
İncelmiş bir sökük yumak olmuştu ellerimde.


Şimdi ,
Üryan bıraktığın ben,
Dokurum, ıssızlığımla yeniden zırhımı
Bürünürüm yine yek başınalığı..


Seslenirim sana orta yerinden savaşlarımın,
Bir daha geri gelme..
 
72740_10150092723275649_393699880648_6940524_7808941_n.jpg


Yaşlı bir bey, sabah erken evinden çıkmış,
yolda ilerlerken, bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış.
Sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar.
Hemşireler, önce pansuman yapmışlar ve 'biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini' söylemişler.
Yaşlı bey huzursuzlanmış;
"acelesi olduğunu, röntgen istemediğini" söylemiş.

Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar.
"Eşim huzur evinde kalıyor.Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum" demiş.
"Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz" deyince.Yaşlı adam üzgün bir ifade ile ;
"Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor,hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor" demiş.
Hemşireler hayretle ;
"Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden hergün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?"diye sormuşlar.
Adam buruk bir sesle ;
"Ama ben onun kim olduğunu biliyorum" demiş
 
Çok güzel Mr .Ali .Yüreğine sağlık :smile:
 
Senden hiç ayrılmamak vardı. Zamanı durdurmak, bütün saatleri
parçalamak vardı. İsyan içindeydim. Neydi bu çaresizlik?
Bizi çepçevre saran bu dört duvar neydi?
Bir ara Tanrıyı düşündüm, peygamberleri, dinleri, kitapları düşündüm.
Boş inançlarımız mıydı çaresizliği yaratan?
O bizim eserimiz miydi? Öyleyse neden bizden büyüktü, güçlüydü?
Bunca yıl neyi aramış, kimi özlemiştim? Madem ki benim olmayacaktın
neden seni karşıma çıkardılar? Kim yaptı bunu? Bu kötülükler
kimin eseri? Tanrının işi yokta bizi mi görsün? Öyleyse kime inanacağız?
O kitaplar ki sabırdan bahsediyor. Ama ne kadar? Nereye kadar?
O dinler ki duadan bahsediyor. Kime, niçin ve ne zaman?
O peygamberler hiç sevmediler mi?
Ben sana inanıyorum kitaplara değil.
Ben seni istiyorum. Dua değil. Sabır değil.
Artık gideceksin , biliyorum, vakit geç oldu. Yatakta izin kalacak,
havada kokun ve yastığın üzerinde bir iki tel saçlarından.
Telaş içinde giyinmeye başlayacaksın. <çoraplarında eğrilik var>
diyeceğim, düzelteceksin. Dudaklarını boyarken, eğilip ensenden
öpeceğim. İçin sevgiyle dolacak. Gözlerin ışıl ışıl < üzülme, üzülme
diyeceksin, yine geleceğim.>
Ya gelmezsen? Hayır hayır geleceğine inanıyorum.
Yine gideceğini bilmek kötü. Dayanılmaz bir şey bu.
Hatırlıyorum; elini uzattın, dedin ve gittin.
Gözden kayboluncaya kadar baktım arkandan, sonra kapıyı kapattım,
bir başka kapı açıldı yalnızlığa.
Yürüyemiyordum, oturamıyordum. Yattım, uyuyamadım. Sanki
yerçekiminden kurtulmuştum, boşluktaydım, ağırlığım kalmamıştı.
Elimde, tam nabzımın üzerinde bir saat işliyordu her şeyden habersiz.
Çıkardım, duvara çarptım, parçalandı ve durdu.
Fakat sadece saatin sesiydi kaybolan.
Yoksa zaman ilerliyordu..


 
Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var,
beklemek var.
Şimdi nerdesin? Ne yapıyorsun? Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış
olmalısın. Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi? Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz



Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
Önce beklemekten. Ömür boyunca
ya bekliyor ya bekletiyor insan.
İkisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.
Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar, sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini..
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını, kanunlara saygı göstermesini, insanları
sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.
Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.
Ya o? Ya o? İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat, çocuklarından saygı
ve bir parça huzur bekliyor, saadet bekliyor yaşamaktan.
Zaman ilerliyor, bir gün o daölümü bekliyor artık.
Aradıklarının çoğunu bulamamış, beklediklerinin çoğu gelmemiş
bir insan olarak göçüp gidiyor bu dünyadan.
İşte yaşamak maceramız bu.
Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak ve yaşayıp beklerken ölmek!
Özleme bir diyeceğim yok. O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası.
O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı. O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.
İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı, yaşantımız özlemlerle güzel.
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.
Bir kokusu var bütün çiçeklere
değişmem. Bir ışığı var. bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.
Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; seni özlediğim içindir.
Beklemenin korkunç zehiri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir.
Yaşıyorsam; içimde umut varsa,
yine seni özlediğim içindir.
Seni bunca özlemesem; bunca sevmezdim ki!
 






Ergenlik çağına girdi bileklerim ilk intiharımla..
sancılı bir doğum gibi aldırdım mutluluklarımı içimden kürtajla..
fazla büyüdüm..
fazlasıyla büyüdüm içimdeki acılarla..
gülümsedim..
oda güldü..
tanışıyor muyuz diye sordu?
yine gülümsedim..
evet!
siz benim yıllar önce cami avlusuna bıraktığım mutluluğumsunuz..
hala bıraktığım gibi küçücük ve hiç büyümemiş..
ama ben büyüyorum..
her gün biraz daha ölüyorum..
arta kalanım ben bu hayattan..
bu hayatın kazayla hamile kalıp doğurmak istemediği bir günahım..
yanlış yazılan bir kaderim..
her yürekte doğum lekesiyim..
evet!
aradığımız kişiye şuanda ulaşılamıyor..
sevgilime söyler misiniz?
aşkın şarjı bitti,beni terkettiği her yerden duyuluyor..
yalnız bu ihanet iyi çekmiyor..
çok az geliyor sesin..
lütfen daha sonra tekrar deneyin..
kadındım ben..
sordum!
-hemen gidiyor musun?
adamdın sen hep gururluydun..
-evet! kalamam diyordun..
kadındım ben yalvarıyordum..
-sevmedin biliyorum ama daha sevişecektik?
-nereye gidiyorsun be adam daha bileklerimizi kesecektik?

 
ocukmy6.jpg






Anlatsam anlar mısın bilmiyorum!
ama deneyeceğim!
dün gece tanrıyla konuştum!
o’na sordum?
tanrım sol yanı neden bomboş onun?
gülümsedi..
sadece her gece başka aşklara pazarlıyor yüreğini diyebildi..
bir alana bir bedava acılar satıyorum şimdi bu koca şehirde..
ceplerimde birkaç bakışın kalmış,
onları sürüyorum merhem niyetine tenime!
dokunsam anlar mısın bilmiyorum!
ama deneyeceğim!
sol yanımdaki acıyı acı ölçerle ölçtüm,
birinci dereceden yanıklar çıktı,
sen ise göremeyecek kadar kördün!
gülüşüme tecavüz eden birisinin gidişini tahrik etmek zorundaydım
üzgünüm!
gitmeliydin!
anlatsam anlar mısın bilmiyorum!
ama deneyeceğim!
üvey gözlerinde babasız aşk doğurmaktansa,
gerçek acıda adam gibi yalnızlık peydahlamayı seçtim ben!
sen kendini özel isim sanırken,
3.şahıs madalyanı boynuna çoktan asmıştım ben!
anlamadın sen anladım!
gözlerinden belli yalnızlığın!
iyi misin diye soracak olursan?
acı diyelim acı olsun!
tanrı’nın sol yanına bir yürek koymayı unutması gibi bende unutuldun!
 
Geri
Üst