Aşkmeran ~

Acemi Şef

Moderatör
Moderatör
Katılım
26 Ağu 2008
Mesajlar
6,396
Reaction score
0
Puanları
0


Yıllar canidir.
Ki ben felçliyim el’den aşağım tutmuyor.
Uykum da bu yüzden firari.
Uykum kan.
Uykum kir.
Uykum kum.
Hepsini gözlerime kaçır!
Gel dudaklarının arasında salla beni!
Uyurum belki.

‘‘Sus!’’ deyip sustu…
‘‘Dur!’’ deyip durmayan ve giden,
Gelip giderken tökezleten,
Sallanırken ‘‘düşer miyim?’’ endişesi gibi…
Ölürken dirilmenin mucizevî beklentisi kadar düşsel,
Delil yetersizliğiyle yetinen,
Kendi aklının dar geliriyle geçinen,
‘‘Kimlik kadar gerekli bir kadın…’’

İşte bu yüzden,
Eşidir kan, yaranın,
Bir gün mutlak kabukla aldatılan.
Kan yaranın kusma durumudur.
‘‘Öyle ki tüm yaralar kan kusar.’’
‘‘Beni kan tutar’’ diyen bir yaraya denk gelemezsiniz!
Kan tutmaz yarayı, akar!
Pıhtıdır yaranın tek yoldaşı, sargıdan önce yarayı kendisi sarar.
Kan yaranın ağlama durumudur.
‘‘Öyle ki tüm yaralar kan ağlar.’’
Yara, izinin ceddidir ve geçmeyen bir geçmiş kadar ciddidir.

Dün, an’ladığındır.
Gider anlamadan, üzerine gün örttükçe.
Ki gün gelir birlikte içilen şaraplar bile bir şarapnel parçası kadar can acıtabilir böylece.
Geçmiş, geçmeyen yaraların tekil adıdır.
Akar.
Ağlar.
Kusar.
Kabuk olur bağlar.
Sulanır göz göz, bunu en iyi gözü ardında kalanlar anlar.




Emre Gökçe
 
Fal ~



Dost ağızlarında hep aynı söz:
‘‘Bir yolun var!’’
‘‘Bir kısmetin var!’’
‘‘Bir kapı açılacak üç vakte kadar!’’

‘‘Ne büyük acın var!’’ diyenini duymadım.
Anlamadım.

Ya fallar gerçek bir yalan ya da benim acım,
Geçmişe ve geleceğe dair çok şeyin görüldüğü fincana sığmayacak kadar…
 
Kayıp ~



‘‘Belki bir gün…’’ lü cümleler bile
İnanmaz kavuşmamıza artık farkındasın!

Yek başına söz ver!

Ben,
‘‘Yokluğunun anlamına benzetme ararken’’ buralarda,
Sen,
‘‘Beni yokluğuna benzetme!’’ oralarda.
 
Vefanın Yüzü ~



Bedeli, kirasından ucuz olunca vefanın,
Geleceğe dair düş kanamaları başladı.

Ve bu yüzden,
Uzaksın artık ‘‘bu yüzden.’’

Artık yokluğuma ‘‘sensizlik’’ değil de
‘‘Kendi eksikliğim’’ de!


 
Talep ~



Arada bir kanar, yarada bir alaz sancı.
Bir işe yarasan, kabuk bağlasan mesela!
Hiç değilse yaralara yaransan!

Olur.
Olabilir.
Yaralarım ‘‘Geçmiş’’ rolü de yapabilir.

Ama sıhhat midir?
Yoksa ardımda kalan sen dolu hakikat midir?
Bu ‘‘Geçmiş’’ neye göre geçmiş?
O’nu sen seç!

Sensiz kalan yüreğimin talepleri artık daha tedarikli.
Mesela madem artık yoksun;
Hayatımı kurtar!
Öldür beni!


 
Karanlık Odanın Yangını ~



Yokluğun, varlığımı açık bırakan kundak oldu sevgilim.
Üşüdüm.
Üşürüm.
Umarım gelirsin.

Hâlâ canımı acıtmak için yokluğunu kullanıyorsan,
Sarp ve güçlüsündür bilirim.
Ama umarım gelirsin...



 
Geçmiş Zaman ~



İzine giz düşmüş gece yarılarında,
Dizine yeni yaralar ekledin diye mi hizasız gidişlerin?

Terzisi kayıp söküklerdik seninle biz.
Terazisi hep eksik tartan döküklerdik kimi zaman da.

Gözlerimiz ayıpları örttü sandık kapadığımızda
Farkında mısın?

Ben şimdi yeni bir zaman eki arıyorum!
‘‘Ne sev‘‘miş’’tim!’’
Diye geçmişle hatırlamalı,

Ne de ‘‘Gel’ecek’’ bir gün.’’
Diyerek seni aklımda yaşatmalıyım!


 
Beklenmedik Anlar Seni Anlatırken ~



Gelir ve çarpar.
Yürek de kabahatsizdir,
Durduramaz.
Siz, o freni boşuna aramaya kalkmayın!
Şizofrenidir, algılamaz ve durmaz ‘‘Aşk.’’
Gelir ve çarpar!

 
Ad ~



Biliyorum!
Düzensizliklerimi düzeltmeye çalışmaktan çıkamadım düze.

Çünkü sorgular ağır,
Yazgım, azaptı.

Yokluğun, acının soyadı olacak kadar beynimi tamlar hâlâ.
Şer vaktinde iki gözüm önüme aktı.
Duvarları ısıttım tenin sanarak.

Uyruğu, gözlerin kadar siyah bu yalnızlığın.
‘‘Gel!’’ demeye ses kalmadığından,
Başkasıyla gülmene bile göz yumdum artık.

 
Ayrı Yol ~


Geceleri yastıklar,
Sabahları aynalar öptü en sevdiğinin ölüsünü.

Hissetmedin mi?

 
Mimozaya Konan Yusufçuk ~



Yaralarımızın payına kalan,
Kin davasıdır artık sevgilim.

Gönül geçince ‘‘Gelme beklemem!’’ ve ‘‘Bekleme gelmem!’’ dediğin o çoraktan,
Yaradaki kan da benim gibi kurudu çoktan.

‘‘Yalnızlık, âşıkların içindeki acının Türkçesidir.’’

Ben yazdım...
Sen de yazdır yüreğine bir yere!

Ben okudum...
Sen de okut gözlerine gecelerce!

Ben ezberledim...
Sen de ezberlet bedenine sessizce!

Bir daha görememek için seni,
Kurtulursam dönememek için sana,
Ayak bileklerimi kestim ben az önce...

Ya öldü de!
Ya da artık süründüğümü düşün ömrünce.
Ama emin ol bundan böyle sana geri dönmeyeceğime!

 
Lavinya ~



Damağıma şerbet oluyorsa senden gelen şer,
Darağacı dediğin de kolyedir bana.
Önadımızı yok yere ‘‘biz’’ koymadı yüreğim.
Çok sevdim seni,

Anlasana!
 
Üç Harfli Engel Bulmaca ~



Sonra, çengel bulmacalarda çıkıyorsun karşıma.
Üç harf,
‘‘Hayati sıvı’’ diyor.

Ellerimi, yüreğimi, kalemimi kanata kanata,
‘‘Sen’’ yazıyorum.
O’nlar ‘‘kan’’ diyor.

Ben zaten kanıyorum!
Bilmiyorlar, kanıyorum diye, ‘‘sen’’ yazıyorum.

Kan gibiyim…
Ömrüm öldürmeye,
Hayatım yaşatmaya çalışırken,
Uyuşmuyorum artık kendime bile.

 
Öz ~



Şüphe yok ki hiç kimsenin teni,
Unutturmayacaktır seni.
Şüphelenme ömrünce!
Ve şimdi git gidebildiğine gönlünce!
 
Ayrılık Gecesi ~



Yatağın ayak ucunda ayak izlerin,
Başucumda, ‘‘aşk’’ın boğazına dizdiğin gözlerin...

Geç uyandır beni yarın sabah!
Gidecek bir ‘‘aşk’’ım yok artık benim.
 
|| Ötesi, Berisi, Dahası… || ~



Aşkın, seninle ödüllenemeyen yanıydı yalnızlık.
Ardı, nefes kesiği.
Ötesi yara, berisi bere, dahası izdir.

Geldiğim kadar gitmenin,
Hatırladığım kadar unutmanın,
Susturan ve üşüten avazlarıma, libas bulmanın vaktidir şimdi.

Çoğalmaya gelmişken, azalarak kaldım cehenneminde.
Benim için,
Öldüğünü görmemek için ölmek oldu artık hayat.
Yalnızlığın aşkla ödüllenemeyen yanısın, sen.

Ardı, biz.
Ötesi yâr, berisi ben, dahası anıdır.

Acının ve ağrının kentidir,
Hayatın hep arka odası.
Zamanın arka bahçesidir biraz da ve sadece hep ‘‘bir gün’’ olarak verilir, dün.
Benim yalnızlıkla cezalandırılmamdı, aşk.

Ardı, ruh âlemi.
Ötesi şer, berisi ecel, dahası kalptir.

Yüzdüğüm kadar boğulmanın,
Tanıdığım kadar yabancılaşmanın,
Eriten ve meleten kelimelere, deyiş bulmanın vaktidir şimdi.

Var olmaya gelmişken, yok olarak yakıldım ateşlerinde.

Benim için,
‘‘Unuttuğunu bilmemek için gitmek’’ oldu artık yollar.
Aşkın yalnızlıkla cezalandırdığıyım, ben.

Ardı, dua.
Ötesi ibret, berisi av, dahası cinnettir.

Hep kendi kendimi ıskalayan bir ahmağım sandım.
Yokluğunda kendimi bulamadığımı, aynadaki boşlukları gördükten sonra anladım.
Dudağındaki soğuk yatağa kıvrılan o sıcak nefesti, sessizlik.

Ardı, figan.
Ötesi dil, berisi şiir, dahası çığıltıdır.

Ben, sen, biz...
İç kanamaları durmayan üç ayrı hastayız şimdi. Hepimiz tekiliz.
Hepimiz aşk tarafından terk edileniz.

Yitirdiğim kadar bulmanın,
Uyuduğum kadar uyanmanın,
Can verdiğim saatlerin hesabından can almanın vaktidir, şimdi.
Yâr olmaya yüz tutmuşken, yârdan oldum kısmetlerin kıtlığında.

Ardı, boş.
Ötesi ömür, berisi karayazı, dahası yazgı hatasıdır.
Aşkın bir arada tutamadığı birbirini anımsatan iki ayrı yalandık, biz.
Buna sadece ayrılık kandı.
Ve o’nu bir yere,
Beni bir başka yere attı.

Ardı, azap.
Ötesi yok, berisi yokmuş, dahası yoktur.

 
Önadım ~



Kaçar gibi gittiğin günden beri,
Dizimin dibinde yaşlanıyorum.

Yalnızca, yalnızım hâlâ.

Bana ‘‘bir bardak su’’ ver!
Önadım yanıyor.

Ömrümün sadece tek gecesinde olsan...
Ölüm uykusu da olsan fark etmez.
Bir kere nefesinle uyuyayım!
Uyanmasam da razıyım.

 


‘‘Aşk’’tı insanın kendisini başkasının kalbine bağışlama şekli...

Aşk ‘‘tek’’ti.
Aşk sek içimlik bir zehirdi,
Çekmecelerden çok sonra çıkan bir beyaz kağıtla iç acıtan sebepti.

Aşk ‘‘hep’’ti,
‘‘Hep’’si geçti.
 
İhtimallerin İhmali ~



Şimdi,
Allah işlediğimiz bu ‘‘aşk’’ için, ikimizi de affetsin!

Sensizlik, benimde olmayışımdı.
Yalnızlık edecek kadar, çoğul değil yokluğun.
Aşkı ve aksi ispatlanana kadar herkes masumdur.

Bir gün nasıl da yalnız kalacak ‘‘sensizlik’’!
‘‘Bensiz’’ kaldı diye bir başına.

 
Fark Edilesi Mevzular ~



Yaptıklarımızı kendi içimizde maskeledik daima.
Yapılanların arkasından özür dileyerek geçer sandık.

Öyle anlar geldi ki,
Bir hak daha istedik yanlışın üzerine.
Bir şans daha ‘‘bir kez daha dene!’’ diyerek.

Yalanı, günahı, yanlışı, ayıbı, iftirayı gören varken,
Kuldan hak istedik.

Kulu yakar yalanlar.
Kulu yıkar haramlar, aldatmalar, iftiralar!
Bilmeliyiz ki,
Bu fanilik geçecek ve bitecek!

Onca yanlıştan sonra kul hak verse ne yazar?

Bilmek gerek,
Şu dünyada hepimizin zaten bir tek Hakk’ı var.

 
Geri
Üst