Adnan Menderes ve Demokrat Parti

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
Özdemir İNCE


Adnan Menderes ve Demokrat Parti


AYDIN ve bilim çevrelerinde kullanılan, kurşun gibi ağır iki sözcük vardır:

1. Mistifikasyon (mystification): Yutturma, aldatma; yalan, yutturmaca, aldatmaca; 2. Mistifikatör (mystificateur): Yutturmacı, kandırmacı, aldatmacı.

Karizma denen ve kestane ile karıştırılan "şey" de bunların ürünüdür günümüzde. Tarihte "karizmatik" sayılabilecek insanın sayısı bir düzineyle sınırlıyken, siyaset ve magazinin küçük dünyasının karizma karikatürleriyle dolması işte bu nedenledir.

Ben, yutturmaca, yalan ve aldatmaca kırıcılarına (demistifikatör) ve yaptıkları işe (demistifikasyon) büyük saygı duyarım. Tek ve biricik kıskançlığımdır, özentimdir!

Edebiyat yazarlığında bu işi yaptım, gazete yazıcılığında da bu işi yapmaya çalışıyorum!

* * *

Son yalan kırıcılardan biri: Şevket Çizmeli.

Yalan kırma eylemi: Menderes, Demokrasi Yıldızı?

Şevket Çizmeli’nin yıllardır yayınlanmasını beklediğim kitabı, "Menderes, Demokrasi Yıldızı?" sonunda birkaç gün önce, Arkadaş Yayınevi tarafından yayınlandı.

Ve demokrasi mimarı Menderes efsanesinin, demokrasi fatihi Demokrat Parti yutturmacasının sırça vitrini parçalandı. Adnan Menderes hakkında idam edilmiş olmasından başka bir şey bilmeyen genç kuşaklar, Türkiye’nin yaşadığı, yaşamakta olduğu her türlü olumsuzluğun kaynağında olan kişiyi, dönemini ve partisini artık öğrenebilecekler.

* * *

"Devletin anayasal kurumlarıyla kavga etme"nin marazlı geleneği sağcı hükümetlere, AKP hükümetine ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a Adnan Menderes’ten ve Menderes Dönemi’nden miras kalmıştır.

Başbakan Erdoğan, üniversite rektörlerine "Kendi işlerine baksınlar" mı dedi. Üniversite hocalarını "Kara cüppeliler" olarak tanımlayan Adnan Menderes de mutlaka böyle bir şey demiştir. Öğrenmek istiyorsanız, Şevket Çizmeli’nin kitabının Üniversite Muhtariyeti bölümünü (S. 668-678) okumak yeterli.

Bakın hükümetin antidemokratik uygulamalarını eleştiren üniversite hocalarına nasıl çemkiriyor: "Amma baytar Büyük Millet Meclisi’ni murakabe eder mi, etmez... Etse, derler ki, çizmeden yukarı çıkma!"

Menderes’in "Baytar" dediği, Veteriner Fakültesi profesörleri. Ama o, bu profesörlerden kendisine biat edenleri milletvekili ve bakan yapmıştır.

* * *

Besleme basın, besleme yazar, yanaşma düşünür mirası da büyük ölçüde Adnan Menderes’ten miras kalmıştır. Örneğin, Cumhurbaşkanı Gül’ün mürşidi Necip Fazıl Kısakürek 1951-1959 yılları arasında Adnan Menderes örtülü ödeneğinden 147 bin lira avanta almıştır (S. 683). Bu para ile o yıllarda Ankara Kavaklıdere’de 4-5 apartman dairesi alınırdı. Sendikacı babama rüşvet olarak önerildiği için biliyorum, o yıllarda beş tonluk bir Austin kamyon 5 bin lira idi.

Örtülü ödenek listesinde Burhan Belge de yer almakta (S. 680-681). Borçları ve ev kirası ödenmiş. Menderes’in sevgilisinin kocası Ferit Alnar da epeyce beslenmiş bu fondan. 1950-1960 arasının yalan ve palavralarını kıracak, hallaç gibi atacak bir kaynak var elimizin altında artık. Bu nedenle, Şevket Çizmeli’ye teşekkür ediyorum.
 
Özdemir İNCE


Örneğin, Cumhurbaşkanı Gül’ün mürşidi Necip Fazıl Kısakürek 1951-1959 yılları arasında Adnan Menderes örtülü ödeneğinden 147 bin lira avanta almıştır (S. 683). Bu para ile o yıllarda Ankara Kavaklıdere’de 4-5 apartman dairesi alınırdı. Sendikacı babama rüşvet olarak önerildiği için biliyorum, o yıllarda beş tonluk bir Austin kamyon 5 bin lira idi.

Örtülü ödenek listesinde Burhan Belge de yer almakta (S. 680-681). Borçları ve ev kirası ödenmiş. Menderes’in sevgilisinin kocası Ferit Alnar da epeyce beslenmiş bu fondan. 1950-1960 arasının yalan ve palavralarını kıracak, hallaç gibi atacak bir kaynak var elimizin altında artık. Bu nedenle, Şevket Çizmeli’ye teşekkür ediyorum.

Necip Fazıl Kısakürek , Menderes döneminde bir süre devletten ödenek almıştır. (Daha öncesinde bizzat Recep Peker tarafından kendisine yapılan rüşvet teklifini reddettiğini de hatırlayalım burada!..)

Üstad Büyük Doğu Dergisini çıkartabilmek için bir süre ödenek almıştır, bu ödenek de kısa süre içerisinde kesilmiştir. Malum nedenlerle! Yani, Necip Fazıl Kısakürek'e karşı takınılan tavır ve onun doğruları söylemedeki cesareti sebebiyle...

Dolayısıyla "İktidardan para alırdı" yerine "iktidardan para aldı" demek daha uygun bir kullanımdır.
Büyük Doğu Dergisi iktidarı mı desteklerdi, yoksa Menderes'e doğru yolu göstermeye çalışırken iktidarın icraatlerini ve DP'yi yerden yere mi vururdu? 1950 BD arşivlerini karıştırmaya hacet yok, sadece bir tanesi bile ikinci durumun doğruluğunu ispat etmeye yeterli olacaktır. DP kadrosunun sığlığı ve hükûmetin Büyük Doğu dergisine karşı takındığı tavır malum. Üstad da bunları 10 yıl hüküm süren DP iktidarı döneminde sürekli eleştirmiştir. DP kadrosu içerisinde kendisinde umut gördüğü birkaç kişiden birisi olan Adnan Menderes'e ise, gerektiğinde sert, gerektiğinde yumuşak yazılarla yol göstermeye çalışmıştır.
Üstadın, en çok DP iktidarı döneminde, saçma sapan sebeplerle hapiste yattığı tarihi bir gerçek. Bu konuda iktidarın Üstadı beslediğinden söz edebiliriz, evet!.. İktidar Necip Fazıl'ı hapislerde beslemiştir... Doğrudur...Bu arada eğer okumadıysanız Necip Fazıl'ın Benim Gözümde Menderes adlı kitabını okumanızı öneririm.

Konuyla ilgili Yassıadadaki yargılama aşamasında Kısakürek'inde ifadesine başvurulmuş.Kısakürek'le mahkeme reisi arasındaki diyaloğu aşağıda verdim.Sanırım bu metin çok daha doğru bir fikir verecektir.

Yassıada'daki dava konularından biri "Örtülü Ödenek" meselesiydi. Uygunsuz para dağıtıldığı iddiasıyla Menderes sanık sandalyesine oturtulmuştu. İddialardan biri Necip Fazıl'a örtülü ödenekten para aktarılmasıydı. Hitabeti ve kalemi güçlü olan Necip Fazıl, Yassıada Mahkemesi'nin başkanı Salim Başol'la ilginç bir diyaloğa girdi. Şahit olarak çağrılan Kısakürek'le Başol arasındaki konuşma şöyle gelişti:

Başkan: Ne iş yapıyorsunuz?

Kısakürek: Bir şey yapmıyorum.

Başkan: Evvelce Büyük Doğu'yu çıkarıyordunuz, başka bir şey çıkarıyor muydunuz?

Kısakürek: Hayır.

Başkan: Sanıkları tanıyor musunuz, akrabalık ve saire suretiyle şahitliğe mani bir haliniz var mı?

Kısakürek: Hayır.

Başkan: Örtülü ödenekten size muazzam yardım yapılmış, gerçi ceste ceste almıştınız. Hangi hizmete mukabil aldınız?

Kısakürek: Benim mevzu'uma talluk eden maddi ve manevi bütün faktörleri gösteren hususları not aldım. İzin verirseniz notlarıma bakayım gayet mücmel ve her şeyi belli edecek şekilde bir nottur.

Başkan: Bakın.

Kısakürek: Evet, ben örtülü ödenekten para aldım. Ne aldığımdan ziyade neden ne yüzden aldığım mühimdir. Ben örtülü ödenekten methiyeci, kasideci, Eski Roma cenazelerinde sahte ağlayıcıları gibi vicdan kiracısı olarak para almadım. Ve bunlardan hiçbirisini yapmadım. 1943'ten 1960'a kadar taştan taşa vurulan, zindandan zindana süründürülen mukaddesatçı, milliyetçi, Anadolucu, ahlâkçı bir idealin himayesi yolunda para aldım ve bunu bir fikir hakkında en tabii........

Başkan: Bu notları yazmışsınız, okuyorsunuz, burada not olarak kelimesi kelimesine okuyamazsınız öyle olmaz. Ara sıra oraya bakarsanız...

Başkan: Keza, A, B şeklinde yazmış olduğunuz yazılar çıktı, bu yazılar burada okundu.

Kısakürek: Bunlar safha safhadır.

Başkan: Bu yazılardan dolayı birçok çekler almışsınız. Yazı yazmak bu şekilde olmaz.

Kısakürek: Benim 8 seneyi bulan, devre devre aldığım paralar vardır. Bu kemiyetten ziyade keyfiyet meselesidir. Bu yazıları niçin yazmış olduğumu söyleyeyim.

Adnan Menderes ile ilk temasım 1951 senesinde İzmir'de verdiği bir beyanla başlar. Çünkü ben o zaman da muhaliftim. Zatı aliniz bana bir dava dolayısıyla 15 dakikada beraat kararı verdiniz. Adaletin ulvi simasını ben o zaman sizde gördüm. Şimdi muayyen maksadı takip eden...

Başkan: Malum beyanından bahsettiniz, bu ne idi?

Kısakürek: Bu İzmir'de müslümanlara karşı olan beyanı idi. O zaman ümidimizin mihrakı olarak gözümüzü Adnan Menderes'i getirdik.

Başkan: Bundan din istismarcılığı çıkıyor. Zaten hakkındaki iddialardan birisi de bu.

Kısakürek: Samimi bir adam istismarcı olamaz. Samimi olan her şeye istismardır demek mümkündür. Malumu aliniz Adnan Bey o zaman kendisini bir ümit olarak gösterdi ve biz kendisinde böyle bir hedef gördük. İlk temasım 1952 senesinde oldu. Ankara'ya giderek. Evvela Tevfik İleri ile temas ettim. Tavassut eden başta, ortada, sonda fikir arkadaşlığını kayıp ettiğim ve çok yakınlık hissettiğim Tevfik İleri'dir. Temas ettim ve 1952'de günlük Büyük Doğu'yu kurdum. Bana edilen yardımlar üç safha arz eder. Biri; 1952 başından sonuna kadar çıkan ilk Büyük Doğu gazetesi devri, 1956'daki günlük gazete devresi ve ondan sonra hiçbir organım olmadan 1959'a kadar bana verilen peşin paralar halindeki yardımlar...

Başkan: Cem'an ne kadar oluyor tahminen?

Kısakürek: 140 bin lira civarında.

Başkan: 147 bin lira yazıyor.

Kısakürek: Olabilir. 1952'de bana Osmanlı Bankası vasıtasıyla 30 bin liralık bir kredi açtılar. Bu krediyi ben alacağım resmi ilanlar ve temin edceğim satış kârıyla ödeyecektim.

Başkan: Sizden fazla alan gazeteci var mı, biliyor musunuz?

Kısakürek: Onu bilmem muhterem reisim. Şunu bilirim ki, ilk Türk gazetesi olan Takvim-i Vekayi'den bugüne kadar fikre müstenit bir tek gazete mevcut değildir ki, şu veya bu şekilde hükümetten yardım görmesin.

Başkan: Üniversite gençliği ki, süt gibi tertemizdir. Onlar sizin yazış istikametinizi beğenmiyorlar. Gerici buluyorlar. Zaman zaman protesto etmişlerdir.

Kısakürek: Üniversite gençliğinin bana gerici diyen kısmı, sesi fazla duyulan ve önde görünen kısmı. Üniversite gençliğinden onbinlerce gencin benim idealime bağlı olduğunu fakat sesini yükseltemediğini yakinen bilenlerdenim...

Başkan: İdealiniz nedir? Formüle edin.

Kısakürek: İdealimi arzedeyim: Garbın bütün müsbet bilgilerini rönesans anlayışı içinde olmak ve şarkın ruhunu aynen muhafaza etmek, bu inanca sahip etmek ve din aslına sahip etmek, bütün hakikat ve gerçeği idrak etmek, dinin paklığını ve saffetini, asaletini garbın büyük kafasında tekamül ettirmek ve bu ruha tatbik etmektir
 
Sedapınarı,iktidarların basını beslemesini,normal görüyormusun?
 
Sedapınarı,iktidarların basını beslemesini,normal görüyormusun?

Asla burda verilen parayı savunmuyorum.Anlatmak istediğim Kısakürek satılık bir kalem değildi.DP iktidarının sesi olmadı doğru bildiğini herzaman savundu.Kendi doğrularının savaşını verdi.Bu nedenlede Necip Fazıl'ın Benim Gözümde Menderes adlı kitabını okumanızı rıca ettim.
 
Kısakürek: Evet, ben örtülü ödenekten para aldım. Ne aldığımdan ziyade neden ne yüzden aldığım mühimdir. Ben örtülü ödenekten methiyeci, kasideci, Eski Roma cenazelerinde sahte ağlayıcıları gibi vicdan kiracısı olarak para almadım. Ve bunlardan hiçbirisini yapmadım. 1943'ten 1960'a kadar taştan taşa vurulan, zindandan zindana süründürülen mukaddesatçı, milliyetçi, Anadolucu, ahlâkçı bir idealin himayesi yolunda para aldım ve bunu bir fikir hakkında en tabii........

Başkan: İdealiniz nedir? Formüle edin.

Kısakürek: İdealimi arzedeyim: Garbın bütün müsbet bilgilerini rönesans anlayışı içinde olmak ve şarkın ruhunu aynen muhafaza etmek, bu inanca sahip etmek ve din aslına sahip etmek, bütün hakikat ve gerçeği idrak etmek, dinin paklığını ve saffetini, asaletini garbın büyük kafasında tekamül ettirmek ve bu ruha tatbik etmektir


Sedapinar kardeşim üstadın savunması nezdinde bizatihi sizin müthiş açıklamanız ve savunmanızı ayağa kalkarak alkışlıyorum. Allah sizden razı olsun..
 
Asla burda verilen parayı savunmuyorum.Anlatmak istediğim Kısakürek satılık bir kalem değildi.DP iktidarının sesi olmadı doğru bildiğini herzaman savundu.Kendi doğrularının savaşını verdi.Bu nedenlede Necip Fazıl'ın Benim Gözümde Menderes adlı kitabını okumanızı rıca ettim.

Sedapınarı;Her ne olursa olsun,eleştirmeniz gerekecek birinden para alınması,ahlaki olarak dogru degildir.Örnegin,Mehmet Akif Ersoy bunun em güzel örnegini vermiştir.
 
Üstad Necip Fazıl partiler üstüdür, ulvi gaye yolunda partiler bir araçtır, şahsı adına değil, davasını izah edeceği dergisi için almıştır o parayı ve gene o davası için para aldığı hükümetide eleştirmekten çekinmeyecek kadar da şahsiyet sahibidir.
Devlet opera ve bale için özel kurum yapılandırıp buna bir sürü para harcayabiliyorsa, Büyük doğu dergisi içinde kesenin ağzını açmış çokmu?
Veya şöyle diyelim yıllarca devlet neden kendi kesesinden günlük cumhuriyet gazetesi alıp hemen hemen tüm kurumlarına dağıtır acaba. Bunu sorguladınız mı?
 
Üstad Necip Fazıl partiler üstüdür, ulvi gaye yolunda partiler bir araçtır, şahsı adına değil, davasını izah edeceği dergisi için almıştır o parayı ve gene o davası için para aldığı hükümetide eleştirmekten çekinmeyecek kadar da şahsiyet sahibidir.
Devlet opera ve bale için özel kurum yapılandırıp buna bir sürü para harcayabiliyorsa, Büyük doğu dergisi içinde kesenin ağzını açmış çokmu?
Veya şöyle diyelim yıllarca devlet neden kendi kesesinden günlük cumhuriyet gazetesi alıp hemen hemen tüm kurumlarına dağıtır acaba. Bunu sorguladınız mı?

Bu tür saçma sapan yorumu nasıl yapıyorsun anlayamıyorum.
1.Necip Fazıl'ı Nasıl partilerüstü görebilirsin.Partilerüstü görebilmek için bir insanı bir siyasi grubun ve kanadın sembolü olmaması lazım oysa Necip Fazıl öyle degil.Ama sana hak veriyorum kendi görüşünü genel görüş kabul edip,diger görüşteki insanları yok sayarsan böyle düşünmekte haklı olabilirsin.
2.İktidar'dan örtülü ödenekten para alacak,dergi oluşturacak sonrada iktidarı eleştirdi diyeceksiniz.Satın alınabilen bir insanın eleştirisinin bence degeri yoktur.Böyle bir insanın övgüsüne baktıgım gibi,eleştirisinede şüpheyle bakarım.
3.Opera ve Bale bir sanattır ve yukarıdaki yazıyı yazabilen bir insanın da bunları anlaması mümkün degildir. Devlet her alanda oldugu gibi sanatı desteme kararı zaman zaman alabilir.Necip Fazıl eger örtülü ödenekten degil başka bir kaynaktan kredi şeklinde dergisini kursaydı işin rengi degişirdi.
4.Cumhuriyet'i yıllarca devlet nasıl almış da tüm kurumlara dagıtmıştır.Cumhuriyet okuyor diye insanlaron farklı gözle baktıgı ve bazı devlet kurumlarının ,memurları hakkında soruşturma açtırdıgı biliniyor ama bu kadarına pes diyorum.Cumhuriyet'in trajı hiç bir zaman 100 binleri geçmemiştir.Eger dedigin gibi olsaydı geçerdi.Sen Zamanla karıştırıyorsun galiba uzun yıllar bakkalların zorla her gelen müşterisine zaman gazetesi verdigi günleri.Ben boşuna demiyorum.Tarih yeniden yalanlarla yazılıyor diye Bu yalan olmakla birlikte adi bir iftiradır.İspatlayamayanda şerefsizdir.
 
:saskin:saskin:saskin paylasim icin sagol
 
Bu tür saçma sapan yorumu nasıl yapıyorsun anlayamıyorum.
1.Necip Fazıl'ı Nasıl partilerüstü görebilirsin.Partilerüstü görebilmek için bir insanı bir siyasi grubun ve kanadın sembolü olmaması lazım oysa Necip Fazıl öyle degil.Ama sana hak veriyorum kendi görüşünü genel görüş kabul edip,diger görüşteki insanları yok sayarsan böyle düşünmekte haklı olabilirsin.
2.İktidar'dan örtülü ödenekten para alacak,dergi oluşturacak sonrada iktidarı eleştirdi diyeceksiniz.Satın alınabilen bir insanın eleştirisinin bence degeri yoktur.Böyle bir insanın övgüsüne baktıgım gibi,eleştirisinede şüpheyle bakarım.
3.Opera ve Bale bir sanattır ve yukarıdaki yazıyı yazabilen bir insanın da bunları anlaması mümkün degildir. Devlet her alanda oldugu gibi sanatı desteme kararı zaman zaman alabilir.Necip Fazıl eger örtülü ödenekten degil başka bir kaynaktan kredi şeklinde dergisini kursaydı işin rengi degişirdi.
4.Cumhuriyet'i yıllarca devlet nasıl almış da tüm kurumlara dagıtmıştır.Cumhuriyet okuyor diye insanlaron farklı gözle baktıgı ve bazı devlet kurumlarının ,memurları hakkında soruşturma açtırdıgı biliniyor ama bu kadarına pes diyorum.Cumhuriyet'in trajı hiç bir zaman 100 binleri geçmemiştir.Eger dedigin gibi olsaydı geçerdi.Sen Zamanla karıştırıyorsun galiba uzun yıllar bakkalların zorla her gelen müşterisine zaman gazetesi verdigi günleri.Ben boşuna demiyorum.Tarih yeniden yalanlarla yazılıyor diye Bu yalan olmakla birlikte adi bir iftiradır.İspatlayamayanda şerefsizdir.
Anlayacağına ihtimal vermiyorum zaten.

1. Evet partiler üstüdür, hiçbir partinin propogandasını yapmadığı gibi bazı sağ partilere tavsiyelerde bulunmuştur, tavsiyesi üzerine siyaset yapan partileride tebrik etmiş desteklemiştir. Bir parti iktidar olupta (DP) " Türkiye müslümandır, müslüman kalacaktır " diye bir açıklamada bulunuyorsa bunun hakkını verecektir, madem bu ülke müslümandır bunu diyen iktidar islami basına destek vermeli, desteklemelidir. Söylediği lafın arkasında duramıyorsada eleştirilecektir. Kendi görüş, diğer görüş meselesi beni bağlamaz, kimliğimde yazan neyse görüşüm odur, kimliğinde müslüman-türk yazıp başka görüşleri hakim kılmaya çalışanları yok saymasamda karşısındayım.

2. Satın alınabilen değil, asla satın alınamayan... Satın alınan insan Aydın Doğan gibi para nerdeyse fikri orda olan insanlardır. Sen Necip Fazıla şüpheyle bakmazsan, ben sana şüpheyle bakarım zaten.

3.Opera ve bale sana göre sanattır bana göre değil. Devlet kültürümüzle hiç bir alakası olmayan bir sanat(!) için para harcıyorsa, döneminin tek islami gazetesi içinde örtülü ödenek çıkarmış, sen düyük doğuya karşıysan bende opera ve baleye karşıyım.

4. Özdemir İnce Necip Fazılı araştırmayı biliyor, biraz zahmet etsinde cumhuriyet gazetesinide araştırsın. Nasıl ispat istiyorsun? her gün masalarına gelen memurların sözlü itiraflarınımı kasetemi alayım, yoksa imzalı, noter tasdikli yazı alıp ifşamı edeyim. La Havle..
 
Boş geç biz senle tartışmıyalım.Senle tartışırsam ya günaha girecegim yada senin seviyene inecegim.Onun için gerek yok.
 
Anlayacağına ihtimal vermiyorum zaten.

1. Evet partiler üstüdür, hiçbir partinin propogandasını yapmadığı gibi bazı sağ partilere tavsiyelerde bulunmuştur, tavsiyesi üzerine siyaset yapan partileride tebrik etmiş desteklemiştir. Bir parti iktidar olupta (DP) " Türkiye müslümandır, müslüman kalacaktır " diye bir açıklamada bulunuyorsa bunun hakkını verecektir, madem bu ülke müslümandır bunu diyen iktidar islami basına destek vermeli, desteklemelidir. Söylediği lafın arkasında duramıyorsada eleştirilecektir. Kendi görüş, diğer görüş meselesi beni bağlamaz, kimliğimde yazan neyse görüşüm odur, kimliğinde müslüman-türk yazıp başka görüşleri hakim kılmaya çalışanları yok saymasamda karşısındayım.

2. Satın alınabilen değil, asla satın alınamayan... Satın alınan insan Aydın Doğan gibi para nerdeyse fikri orda olan insanlardır. Sen Necip Fazıla şüpheyle bakmazsan, ben sana şüpheyle bakarım zaten.

3.Opera ve bale sana göre sanattır bana göre değil. Devlet kültürümüzle hiç bir alakası olmayan bir sanat(!) için para harcıyorsa, döneminin tek islami gazetesi içinde örtülü ödenek çıkarmış, sen düyük doğuya karşıysan bende opera ve baleye karşıyım.

4. Özdemir İnce Necip Fazılı araştırmayı biliyor, biraz zahmet etsinde cumhuriyet gazetesinide araştırsın. Nasıl ispat istiyorsun? her gün masalarına gelen memurların sözlü itiraflarınımı kasetemi alayım, yoksa imzalı, noter tasdikli yazı alıp ifşamı edeyim. La Havle..


1-)Hükümet kendi kalemlerini kendisi yetiştirmeleridir.Hatta bu kalemleri özel olarak bir eğitime tabi tutmalı,eğer olmuyorsa örtülü ödenekten parasını vermelidir.Çünkü tarafsız gazetecilerin,yazarların,düşünürlerin ne yapacağı belli olmaz.Mustafa Kemal Atatürk'ün "sosyal devlet" ilkesi bir kaç farklı ideoloji içinde ölmeye mahkumdur.Bu ideolojinin yerini bir Demokrat parti manifestosu olan "besle kargayı,oligarşiye çabuk geçelim" almıştır.
Bunu da savunan bir kişinin veya partinin demokrasinin "d" harfini kullanmaya hakkı yoktur.Çünkü dükkana yakın duranlara "Ballı börek" yedirmenin demokrasi ile alakası olamaz.

2-)Para verse de satın alınamaz ama ücrette anlaşılırsa partiye yakın durabilir.Demokrasilerde "devletin doyurduğu kalem" olmaz! (Yasama yürütme yargı üçlüsü birbirinden ayrı basını da gayri resmi olan 4. güç olarak düşünün.)

3-)basit cevaba karşılık aynı şekilde:Necip Fazıl sana göre yazardır bana göre değildir.Necip Fazıl ı okumadım veya beğenmediğim için değil,
sanatı küçük gören zihniyete karşı olduğum için.
"Sanatsız kalmış bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir" Mustafa Kemal Atatürk
ha şunu da unutma Kimse Necip Fazıl'ı beğenmek zorunda değil

4-) Kanıt olmadan "La havle" çekmenin pekte bir anlamı yoktur.Olay veya durum hakkında net bir kanıtın yoksa insanlar söylediklerine inanmama özgürlüğüne(şüphe etme veya inanmama özgürlüğüne) sonuna kadar sahiptir.Özdemir İnce'nin köşesinde neyi inceleyeceği Özdemir İnce'yi ilgilendirir.

 
mix çekecem bu yazılara milleti hoplatıp zıplatıp kendinden geçirecem yaw gelin clubede biraz kafa dagıtalım :D
cakkıs cakkıs

mix çekecem bu yazılara milleti hoplatıp zıplatıp kendinden geçirecem yaw gelin clubede biraz kafa dagıtalım :D
cakkıs cakkıs:biggrin:biggrin
 
Özdemir İNCE


Millete mal olmuş olmamış devrimler


14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan ilk demokratik seçimi kazanan Demokrat Parti iktidarının uygulamalarının "karşı devrim" olarak tanımlanmasına ateş püskürürler.

Ve olayı saptırıp CHP’nin jakoben döneminin özlemini çeken jakoben-bürokrat-elit’in (!), halkın demokratik iradesinin Meclis’e yansımasını karşı devrim olarak aşağıladığını ileri sürerler.

14 Mayıs 1950 seçimleri, kuşkusuz, büyük bir halk hareketidir. Halk kendi kaderine sahip çıkmış ve CHP iktidarına son vermiştir. CHP’ye karşı oy veren halk, Cumhuriyet’e ve onun devrimlerine karşı oy vermemiştir. Ancak, CHP’nin içinden çıkmış ve o dönemden sorumlu kişilerin liderliğini yaptığı, seçimin galibi Demokrat Parti, halkın iradesini, planlı bir şekilde, Cumhuriyet devrimlerine karşı yönlendirme politikası uygulamıştır.

* * *

Adnan Menderes’in karşı devrim anlayışını kanıtlamak için gene Şevket Çizmeli’nin "Menderes, Demokrasi Yıldızı?" adlı kitabına başvuracağım ve yazarın, dokuz ciltlik "Menderes’in Konuşmaları, Demeçleri ve Makaleleri" başlıklı belgesel derlemeden yaptığı alıntıları tanık olarak kullanacağım:

"Millete mal olmamış, millet vicdanına değirmen taşı ağırlığıyla çökmüş olan bazı tedbirleri ortadan kaldıracağız. Millet vicdanına baskı yapmakta olan birtakım tedbirleri, 15-20 sene sonra üzerinde bekçi gibi duracağız, onları mutlaka muhafaza edeceğiz demek doğru mudur?"

"Gene seçim beyannamemizde yazıldığı üzere millete mal olmuş inkılaplarımızı mahfuz tutacağız (koruyacağız)" (S.238)

Adnan Menderes, iktidara gelişinin ilk ayından itibaren bu kararlarını yürürlüğe sokmuştur. Kendisinin ve arkadaşlarının içinde yer aldığı kadronun yaptığı devrimleri ikiye ayırmak karşı devrim değil midir? Karşı devrimci değil de devrimci olsaydı, millete mal olmamış (!) devrimleri millete mal etmeye çalışmaz mıydı?

* * *

Demokrasi fatihi, demokrasi yıldızı Adnan Menderes’in millet ve halk için neler düşündüğünü öğrenelim: "Biz at koşturmuyoruz. Buraya mikrofon koyalım bütün millet dinlesin, karar versin diyor. Millet maddeten her meselede karar veremez. Böyle olsa idi meclise lüzum kalmazdı. Millet dört seneliğine karar verir?" (S.155)

Hani "Yeter söz milletin!" idi? Millet CHP’ye karşı "Yeter söz milletin!" desin, ama kendisine, DP’ye karşı dört yılda bir gün konuşsun! İşte demokrasi yıldızının zihniyeti!

* * *

Sol ve özgürlükler için neler düşündüğünü, neler yaptığını kendi ağzından dinleyelim: "İrtica ve ırkçılık gibi ayırımcı cereyanlar, solculuk maskesi altında yürütülmektedir" (S.239). "Biz bugünün şartları içinde aşırı sol cereyanları fikir ve vicdan hürriyeti mevzuunda mütalaa etmek gafletinde bulunmayacağız" (S.220). "Dünyanın her tarafında hürriyet rejimleri, hürriyetleri ifrata götürmek suretiyle yıkılır" (S.166).

Menderes’in demokrasi ve özgürlük ilkesi: Sağ ve irticaın önünü açacaksın, solun önünü tıkayıp ümüğünü sıkacaksın! AKP’ye göre üç demokrasi yıldızından biri Adnan Menderes idi. Öteki ikisi ise Turgut Özal ile Recep Tayyip Erdoğan.
 
Geri
Üst