Giderim
Artik seninle duramam,
Bu aksam çikar giderim.
Hesabım kalsın mahşere,
Elimi yıkar giderim.
Sen zahmet etme yerinden,
Gürültü yapmam derinden,
Parmaklarımın üzerinden,
Su gibi akar giderim.
Artık sürersin bir sefa,
Ne cismim kaldı ne cefa,
Şikayet etmem bu defa,
Dişimi sıkar giderim.
Bozar mı sandın acılar,
Belaya atlar giderim,
Kurşun gibi mavzer gibi,
Dağ gibi patlar giderim.
Kaybetsem bile herşeyi,
Bu aşkı yırtar giderim,
Sinsice olmaz gidişim,
Kapıyı çarpar giderim.
Sana yazdığım şarkıyı,
Sazımdan söker giderim,
Ben ağlayamam bilirsin,
Yüzümü döker giderim.
Köpeklerimden kuşumdan,
Yavrumdan cayar giderim,
Senden aldığım ne varsa,
Yerine koyar giderim.
Ezdirmem sana kendimi,
Gövdemi yakar giderim,
Beeddua etmem üzülme,
Kafama sıkar giderim.
Ayrılğın Hediyesi
Şimdi saat sensizliğin ertesi
Yıldız doğmuş gökyüzü ay aydın
Avutulmuş çocuklar çoktan sustu
Birben kaldım tenhasında...
Gecenin avutulmamıs ben.
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
Ki bu yaşlar utangaç boynunun
kolyesi olsun
Buda benim sana
ayrılırken hediyem olsun.
Soytarılık etmeden
güldürebilmek seni
Ekmek çalmadan doyurabilmek
Ve haksızlık etmeden
doğan güneşe
Bütün aydınlıkları içine
sezebilmek gibi
Mülteci isteklerim oldu
arasıra biliyorsun
Şimdi iyi niyetlerimi bir bir
yargılayıp asiyorum
Bu son olsun, son olsun.
Şimdi saat yokluğunun belası
Sensiz gelen sabaha günaydın
İşi gücü olanlar çoktan gitti
Bir ben kaldım voltasında gecenin
Hic uyumamış ben
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
Ki bu yaşlar utangaç
boynun kolyesi olsun
Bu da benim sana
Ayrılırken hediyem olsun.
Kafamı duvara vurmadan
tanıyabilmek seni
Beyninin icindekileri anlıyabilmek ve
Yitirmeden yüzündeki anlık
tebessümü
Bütün saatleri öyleyce
Dondurabilmek için
Çıldırasıya paraladım kendimi
Lanet olsun
Artık sigarayı üç pakete
çıkarttım günde
Olsun gözüm olsun,
ne olacaksa olsun...
Vurdular Beni
Degirmen başında vurdular beni
Kilimli çarşafa sardılar beni
Vurma zalım vurma nar danesiyem
Anamın babamın bir danesiyem
Atımı bağladım nar ağacına
Yar goturdu beni dar ağacına
Vurma ragıp vurma nar danesiyem
Anamın babamın bir danesiyem
Amenna
Yaşayanlar bir gün ölür,
Bir gün ölür elbette
Ağaçlarla balıklarla,
Kuşlarla ben amenna
Ağlayanlar birgün güler,
Birgün güler elbette
Uyanmakla anlamakla,
Bilmekle ben amenna
Kısa çöp uzun çöpten
Hakkını alır elbette
Direnmekle kurtulmakla
Barışla ben amenna
Öyle bir yerdeyim ki
Öyle bir yerdeyim ki
ne karanfil ne kurbağa
Bir yanım mavi yosun
Dalgalanır sularda
Dostum dostum
Güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe
Öyle bir yerdeyim ki
Bir yanım çığlık çığlığa
Öyle bir yerdeyim ki
Anam gider Allah Allah
Kızım düşmüş sokağa
Dostum dostum
Güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe
Bahtiyar
Geçiyor önümden
Sirenler içinde
Ak eller ustunde
Çiçekler içinde
Dudaginda yarım
Birsevdanın hüznü
Aslan gibi gögsü türküler içinde
Rastlardım avluda
Hep volta atarken
Cigara içerken Yavuz coplanırken
Kimseyle konuşmaz
Dal gibi titrerdi
Çocukça sevdiği çiçeği sularken
Diyarbakırlıymış adı Bahtiyar
Suçu saz çalmakmış
Öğrendiğim kadar
Geçiyor önümden gül yüzlü bahtiyar
Yaralıyım yerde kalan sazı kadar
Benide saldılar o kaldı içerde
Çok sonra duydum ki
Yozgatta sürgünde
Ne yapsa ne etse üstüne gitmişler
Mavi gökyüzünü ona dar etmişler
Gazete çıktı üç satır yazıyla
Uzamış sakalı çatlamış sazıyla
Birileri ona ölmedin diyordu
Ölüm ilanında hüzünle gülüyordu...
Başkaldırıyorum
Cevap veriyorum
Eli böğründe analardan
Mahpuslardan ve acılardan
Çokça bahsediyorum
Çünkü başını kuma
Saklayanlardan tiksindim
Başkaldırıyorum
Yine söylüyorum
Kırmızı rujlu sokakların
Aşağılık pazarlıkların
Adı anılmayacak benle
Bir dalgayım halkdenizinde
Köpürdüm
Başkaldırıyorum
Ben bir namlu ağzıyım
Omuz vermiş halkına
Başkaldırıyorum hey
Varın benim farkıma
Yine söylüyorum
Gözü bağlanmış korkulardan
Yasaklardan baskılardan
Asla irkilmiyorum
Çünkü kan emici yarasadan
çıldırdım
Başkaldırdım
Ve söz veriyorum
Üç kağıtçının ve pezevengin
Teslimiyetin yolu
ugramayacak bana
Bir çiçeğim halk
ormanında fıskırdım
Başkaldırıyorum
Ben bir biçak ucuyum
kavga vermis halkına
Başkaldırıyorum hey
herkes varsın farkıma
Diyarbakır
Diyarbakır etrafında tanklar var
Kuşatmışlar dörtbiryandan
kenti ordular
Kalkacak nerdeyse ayağa surlar
İstemezler gün görmeden
öle sen aman
Namluları gögsümüze dayandı
Gece bastı gene zulum dadandı
Yağlı ilmik boynumuza dolandı
İsterler ki gün görmeden
öle sen aman
Doğum Günün
İnsanların yüzlerini
göremiyorum
Boğazım düğüm düğüm
çözemiyorum
İstesende yanına gelemiyorum
Tutsam şu karanlığı
Tutsamda yırtsam
Ah elim tutuşmasa elini tutsam
Susmasan konuşsan
sesini duysam
Tutsam güzel yüzünü
bağrıma bassam
Doğum günüm bugünüm
Doğum günüm gülüm
Doğum günüm diyorsun
Doğum günün kutlu olsun
Mutlu ol senelerce
Sana boncuktan kuş yaptım
Konacak pencerene
Karakollar beni alır
sorgular gecelerce
Hiç bekleme belki gelmem
gelemem senelerce
Geçmiyor Günler
Burda çiçekler açmıyor
Kuşlar süzülüp uçmuyor
yıldızlar ışık saçmıyor
Geçmiyor günler geçmiyor
Avluda volta vururum
Kah duşünür otururum
Türlü hayaller görürüm
Geçmiyor günler geçmiyor
Dışarıda mevsim baharmış
Gezip dolaşanlar varmış
Günler su gibi akarmış
Geçmiyor günler geçmiyor
Gönülde eski sevdalar
Gözümde dereler bağlar
Aynadan hayalin ağlar
Geçmiyor günler geçmiyor
Yanımda yatan yabancı
Her söz zehir gibi acı
Bütün dertlerin en gücü
Geçmiyor günler geçmiyor
Kara Yazımız
Geçmedi yare sözümüz
Yollarda kaldı gözümüz
Yere sürüldü yüzümüz
Böyleymiş karayazımız
Çiçekler açılmaz oldu
Pınarlar içilmez oldu
Yar bize gülmez oldu
Böyleymiş kara yazımız
Yalnız ona yar demiştik
Onda birşey var demiştik
O bizi anlar demiştik
Böyleymiş kara yazımız
Hey gönül gene bu gece
Kederim geceden yüce
Gel susalım beraberce
Böyleymiş kara yazımız
Lilimarlen Türküsü
Akşam olur mektuplar
hasretlik söyler
Zagrep radyosunda
Lilimarlen türküsü
Siperden sipere
Ateş tokuşturanlar
Karanlıkta dem tutan
ishak kusu
Biz insanlar yemin
ettik imanımız var
hürriyet için hürriyet aşkına
Savulacak dönem
Savulacak düşman
Dehrin cefasını cektik
Sefasını süreceğiz.
Metris
Metrisin önünde durdum
Hasretim yerlere vurdum
Dağlarda uçan kuştum
Kanatlarımdan vuruldum
Yıllar varki yorgunum ben
Gökyüzüne vurgunum ben
Mahpuslarda durgunum ben
Metrisin önü kahveler
Kahvede can annem bekler
Dağlar köyler türkü söyler
Yolumu gözler
Sabır Kalmadı
Her şarkının içinde
Ben seni görürüm
Sevdan bir nefes gibi
Çekmezsem ölürüm
Sabır kalmadı içimde
Dertler yaş oldu gözümde
Bu yoksulluk denizinde
Boğulmadan gel
Sensiz isyan ettim heran
Dünyam kahır, dünyam zindan
Yine başım duman duman olmadan gel
Yıllardir ne bir haber
Ne bir selamını aldım
Bu koskocaman dünyada
Sensiz yapayalnız kaldım
Sabır kalmadı içimde
Dertler yaş oldu gözümde
Bu hasretlik denizinde
Boğulmadan gel...
Sürmeli Koyun
Sürüler içinde sürmeli koyun
Şafaklar atıyor gel yarim soyun
Gencikken ettiler bana bir oyun
Ne yandasın sürmeli palazım ne yanda
Ellerim saz çalar gönlü ne yanda
Aşağıdan gelir gelinin göçü
Gelin mi ettiler canımın içi
Boynumda sakladım verdiğim saçı
Ne yandasın sürmeli palazım ne yanda
Ellerim saz çalar gönlüm ne yanda
Tedirgin
Sarı sıcak yazılar uzak
Dost uzanan eller uzak
Karanlıklar kurmuş tuzak
Benim sonum dünden belli
Haramiler sarmış yolumu
Güvercinler muhbir ucar
Telden tele fermanım gider
Benim sonum dünden belli
Gözlerim dolar kan sanırım
Betonlar boğar nefessiz kalırım
Şahidim yoktur
Perdeler örtük
İnanamassın ağlarsın
Geceler mi sen, benmi yorgunum
Mermiler mi sen, benmi yangınım
Düşlerim tutsak
Yüreğim sürgün
İçimde bir çocuk tedirgin
Suskunum vurgunum
tedirginim benim
haylanmaz uslanmaz
tedirgin...
Dağlarda kar yollar uzar
Yar belinden kollar uzar
Hasımlarım kurmuş tuzak
Benim sonum dünden belli
Müfrezeler sarmış yolumu
Menekşeler solgun açar
Dilden dile fermanım gider
Benim sonum dünden belli
Gözlerim dolar kan sanırım
Betonlar boğar nefessiz kalırım
Şahidim yoktur
Perdeler örtük
İnanamassın ağlarsın....
Üşür ölüm bile
Bir ormanda tutup onu
bağladılar ağaca
Yumdu sanki gözlerini
uyur gibi usulca
Bir soguk yel eser
üşür ölüm, ölüm bile
Anlatır akan kanı
beyaz sesiyle
Diz çöktüler karşısında
sonra ateş ettiler
Parçalanan yüreğine
yuva kurdu mermiler
Bir soguk yel eser
üşüm ölüm, ölüm bile
Anlatır akan kanı
beyaz sesiyle
Gelip kondu bir güvercin
ellerine o gece
Kırmızı bir çelenk oldu
bileğinde kelepçe
Bir soguk yel eser
üşüm ölüm, ölüm bile
Anlatır akan kanı
beyaz sesiyle
Ağlama Bebeğim
Ağlama bebek, ağlama sende
Umut sende herşey sende.
Yağmur gibi gözlerinden akan yaş niye
Bu kırgınlık bu dargınlık sıkıntın niye.
Çok uzakta öyle bir yer var
O yerlerde mutluluklar
Bölüşülmeye hazır
Bir hayat var.
Ağlama bebeğim ağlama sende
Yarın sende herşey sende.
Dalıp dalıp derinlere düşünmen niye
Bu suskunluk bu durgunluk kızgınlık niye.
Dost
Benim sevdalarım yeni filizlenir
Doymasa da toprak can can içinde
Şu kara günlerim yeni beyazlanır
Doymasa da yürek can can içinde.
Gül yüzlü gül destim
Pirim ben sana küstüm
İnan değil sana kastım
Cahille sohbeti kestim
Dost, dost.
Filizlerim kokar gül deste gibi
Bülbül figan eder sanki yasta gibi
Benim deli gönlüm yine hasta gibi
Artar eksilmiyor can can içinde
Gül yüzlü gül desti
Pirim ben sana küstüm
İnan degil sana kastım
Cahille sohbeti kestim
Dost, dost.
Dosta Düşmana Karşı
Zindanlardan taşa taşa kar beni
Mamak'lardan Metris'lerden sor beni
Diyarbekir'e kanla bastım mührümü
Ceset ceset kefen kefen sar beni
Bu türkü mor dağlarin emanetidir
Firari mahpuslara bir avuç su
Bir türkü dilimi içerdekine
Çeyiz sandığında oyalı yazma
Memeye süt
Ve baharın toprağa bereketidir
Sığmaz dört duvarın yanına dikenli tele.
Cesur bir mermidir mavzer yatağında bu
Önü kıtlık-kıran, zemheri
Ardı ateş gülü
Kizilcik
Ve menekşedir
Bir teli asuri vurur, bir keldani
Ve yeşile çalar her mevsim
Petrol mavisini
Kan kızılını
Kavruk dudakların tuzunda tadı
Firat'ı, Dicle'yi vurur
Heyy bree
Şahin gagasında can suretidir
Gül benizlim sevdiğim
Bu türkü
Mor dağların emanetidir
Gün kar yanığı yüze vuranda
Derbeşir gökçe yürek
Kasketi kederde gömleği kan
Sevdası bir uçurumdur
Gözleri kar tanesi, gözleri hançer
Gözleri cesarettir.
Krizantem çiçeğidir emeği gülüm
Elleri cesurdur ve de hünerli
Mor dağların ardında
Üç koca destan
Üç koca dünya, üç denklem
Üç şifre, üç atom çekirdeği ve
Bir Çakmak, bir kıvılcım bir de dinamit
Gün kar yanığı yüze vuranda.
Mor dagğların türküsü gelir
Onlar güneşin bağrında ateş
Yeryüzünde bir taze çiçektiler
Namluda namusun fişengi
İsyanda yürek
Kara düşte.
Bembeyaz gerçektiler
Bin yıllarin sevdası
Nazlım
Sabır kıyısında
Kin köpüğü al almada
Başaklarda gül dudaklarda hasret.
Söyle türkünü sen
Erinme nazlı bacım
Ağlamadan karalar bağlamadan
Kına gecelerinin sevincinde
Lurke'de, Goven'de
Temirağa'da.
Ölüm dörtlügü
Ölüm her aklına geldiğinde
Ah edip vah edip inleme
Bu halinde tanrıyı incitmiş olacaksın
Ecel kapını çaldığı zaman
Evi telaşa verme
O gelidiği zaman
Sen gitmiş olacaksın.
Demedim mi Haydar
Biz dağlarda keklik idik
Şimdi bu çöplükte bir karga olduk
Bizim de boyumuzu aştı bu sehir
Yerlere serildik madara olduk
Demedim mi Haydar demedim mi sana
Bu İstanbul yutar adamı
Demedim mi Haydar demedim mi söyle
Bu serefsiz geceler satar adamı
Biz umutlar yolcusuyduk
Rakı sofrasında bir meze olduk
Bizimde harcımız değildi sevmek
Yosmalar içinde kepaze olduk
Demedim mi Haydar demedim mi sana
Bu İstanbul yutar adamı
Demedim mi Haydar demedim mi söyle
Bu şerefsiz geceler satar adamı
Yetiş nerdesin
Ne daglar yıkılır ne de duvarlar
Of çeker ağlarım yetiş nerdesin
Kurumuş pınarlar gelmez baharlar eyvah eyvah...
Ah eder ağlarım yetiş nerdesin
Canım nerdesin sen gülüm nerdesin sen
Bekle ben öyleyim ki o zaman gelesen
Beyaz mintanına boş yastığına
Yüz sürer ağlarım yetiş nerdesin
Yandım atasına kul oldum yana Allah Allah!
Diz çöker ağlarım yetiş nerdesin
Diyarbakır Türküsü
Diyarbakır ortasında vurulmuş uzanırım
Ben bu kurşun sesini nerde olsa tanırım
Bu dağlarda gençligim cayır cayır yanarken
Ay vurur gözyaşına ben gecede kalırım
Üzülme sen üzülme başını öne eğme
Gün olur kavuşuruz dert etme Diyarbakır
Ağlama sen ağlama kanlı bezler bağlama
Bu yangın söner birgün ağlama Diyarbakır
Diyarbakır yolunda toz olmuş dağılırım
Bu hırçın depremlerle sarsılırım kanarım
Arkadaşların yüzü ağır ağır solarken
Gün doğar yaylalarda kahrımdan utanırım
Ey fırtınalı bayır ey mazlum Diyarbakır
Dağlarinda kızıl ateş alnında kızıl bakır
Çiğdemler solar gibi anneler yanar gibi
Dizlerine döküldüm ağlama Diyarbakır
Karlı Dağlar
Ilgaz dağlarında çocuk doğurdun sen
Memende süt yoktu
Karla doyurdun sen
Sardın sarmaladın anam
Sırtına vurdun anam anam
Terketmedin karlı yolları
Yolda çile çeker
Şerife bacım hey
Eller dönmüş gözler çekilmez acı
Çocuğuna değil
Yurduna sancın
Terketmedin karlı yolları
Hiç Bir Şeyimsin
Sen benim hiç bir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Lüzumundan fazla beyaz
Sen benim hiçbir şeyimsin
Varlığın anlaşılmaz
Galiba eski liman üzerindesin
Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
Dudaklarınla cama çizdiğin
En fazla sonbahar otellerinde
Üniversiteli bir kız uykusu bulmak
Yalnızlığı öldüresiye çirkin
Sabaha karşı öldüresiye korkak
Kulağı çabucak telefon zillerinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Hiçbir sevişmek yaşamışlığım
Henüz boş bir roman sahifesinde
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Ne çok cığlıkların silemediği
Zaten yok bir tren penceresinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yabancı bir şarkı gibi yarım
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Uykum arasında cağırdığım
Çocukluk sesimle ağlayarak
Sen benim hiçbir şeyimsin
Oy Havar
Yangınlar
Kahpe fakları
Korku cığlıkları
Ve irin selleri aç yırtıcılar
Suyu zehir bıçaklar ortasındasın
Bir cana bir başa kalmışsın vay vay
Pasatsız duldasız üryan
Bir cana bir de başa
Seher vakti leylim leylim
Cellat nişangahlar aynasındasın
Oy sevmişem ben seni
Üsküdar'dan bu yana lo kimin yurdu
He canim
Çiçek dağı kıtlık kıran
Gül açmaz çağla dökmez
Vurur çakmaktaşı kayalarıyla
Küfrünü medetsiz Munzur
Şahmurat suyu kan akar
Ve ben şairim...
Namus işçisiyim yani
Yürek işçisi
Korkusuz pazarlıksız
Kül elenmemiş
Ne salkım bir bakış
Resmin çekeyim
Ne kinsiz bir rüzgar
Mısra dökeyim
Oy sevmişem ben seni!
Ve sen daha demincek
Yıllarda geçse demincek
Bıcaklanmış dal gibi ayrı düştüğüm
Ömrümüm sebebi ustam, sevgilim
Yaram derine gitmiş
Fitil tutmaz bilirim
Ama hesap dağlarladır
Umut dağlarla
Düşün uzay cağında bir ayağımız
Ham carık kıl çorapta olsa da biri
Düşün olasılık, atom fiziği
Ve bizi biz eden amansız sevda
Atıp bir kıyıya bir zamanı
Yarının çocukları gülleri için
Herbirinin ayva tüyü için çilleri için
Koymuş postasını
Görmüş restini
He canım
Sen getir üstünü
Oy Havar
Muhammed, İsa aşkına
Yattığım ranza aşkına
Deeey dağları un eder ferhadın gürzü
Benim de boş yanım hançer yalımı
Ve zulamda kan ter içinde asi
He desem koparacak dizginlerini
Yediveren gül kardeşi bir arzu
Oy sevmişem ben seni!
Kaçak ve anne
Uçtum ateş üstüne
Dağlansın diye sızım
Sorma halim ne olur
Yoruldum anlamsızım
Yağmur doldu içime
Acım sigarasızım
Uyuyormusun anne
Ben geldim vefasızım
Suç oldu suç üstüne
Her şarkım her yazım
Vuruştum türkülerle
Kanla beslendi sazım
Bir rüzgarın önünde
Kaçağım kuralsızım
Duyuyormusun anne
Yalnızım çok yalnızım
Ah dağı vursam dizine
Uyusam doymaksızım
Sabah olmasa gece
Kaçmaktan dermansızım
Sür beni gül yüzüne
Ki sende kalsın sızım
Ağlıyormusun anne
Gidiyor hayırsızım.
Hani Benim Gençliğim
Hani benim gençliğim nerde
Bilyelerim topacım
Kiraz ağacında yırtılan gömleğimi
Çaldılar çocukluğumu habersiz
Penceresiz kaldım anne
Uçurtmam tel örgülere takıldı
Hani benim gençliğim nerde.
Ne varsa bu gençliği yakan
Ekmek gibi aşk gibi
Ne varsa güzellikten yana
Bölüştüm büyümüştüm
Bu ne yaman celişki anne
Kurtlar sofrasına düştüm.
Hani benim gençliğim nerde
Hani benim sevincim nerde
Akvaryumum kanaryam
Üstüne titrediğim kaktüs çiçeği
Aldılar kitaplarımı sorgusuz.
Duvarlar konuşmuyor anne
Açık kalmıyor hiç bir kapı
Hani benim gençliğim nerde
Yağmurları biriktir anne
Çağ yangınında tutuştum.
Hani benim gençliğim nerde.
Suskun
Rüya, bütün cektiğimiz
Rüya kahrım, rüya zindan.
Nasıl da yılları buldu,
Bir mısra boyu maceram.
Sus, kimseler duymasın.
Duymasın ölürüm ha.
Aymışım yarı gecede
Yağar bir yağmur sonra...
Yağıyor yeşil.
Bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
Bilmezler nasıl sevdik,
İki yitik hasret,
İki parça can.
Sus, kimseler duymasın
Duymasın ölürem ha
Aymışım yarı gecede
Seni bulmuşam sonra
Hikayemiz Bizim
Bir güneşti gördüğüm dağlar ardında
Uzanıp gittiğim yollar ateşti sanki
Tuttuğum ellerde dostluk saklı bağrımda
Yürüyüp gittiğim yollar ateşti sanki
Bir volkandı içimizde coşan nehirler
Coştukça umutlar hep taşardı sanki
Ne oldu bizim güneşe neden doğmuyor
Uzun uzak gecelerde sabah olmuyor
Işte bizim hikayemiz hep böyle gider
Umutlar hep gecelerde yol olur gider
Işte bizim hikayemiz burda biter
Aydınlıklar karanlıkta yol olur gider
Geçmiyor Günler
Gecmiyor Günler
Burda çiçekler açmıyor
Kuşlar süzülüp uçmuyor
Yıldızlar ışık saçmıyor
Geçmiyor günler geçmiyor
Avluda volta vururum
Kah düşünür otururum
Türlü hayaller görürüm
Geçmiyor günler geçmiyor
Dışarıda mevsim baharmış
Gezip dolaşanlar varmış
Günler su gibi akarmış
Geçmiyor günler geçmiyor
Gönülde eski sevdalar
Gözümde dereler bağlar
Aynada hayalim ağlar
Geçmiyor günler
Yanımda yatan yabancı
Her söz zehir gibi acı
Bütün dertlerin en gücü
Geçmiyor günler geçmiyor.
Karanlıkta
Akşam olur karanlıkta gezende
Devriyeler adım adım gezende
Kar kaplamış solmuş güller görende
Sarılıp dallarına öpesim gelir.
Sanki gökten kar yerine kan yağıyor
Kar altında üşümüş bir çocuk ağlıyor
Yaşlı gözleriyle bana bakıyor
Akan gözyaşını içesim gelir.
Iste böyle karanlıklar çökende
Devriyeler adım adım gezende
Yar uykuda ben yine penceremde
Doğacak güneşi göresim gelir.
Kimdi bunlar
Ne çıramız ne lambamız
Karanlık yollarda kaldık
Kor kor ateşlerde yandık
Çok uslandık, usanmadık.
Bir rüzgar gibi tarihten geçtiler
Neler görüp neler geçirdiler
Aç kaldılar yine dilenmediler
Kimdi bunlar, kimdi bunlar.
Kara perçemleri türkü türküdür
Hiç değilse onlar insan gülüdür
Dedilerki düsünmenin günüdür
Kimdi bunlar, kimdi bunlar.
Sel Dağ
Bu hasretlik kalir gitmez tenimden
Eksilmez acilar ezik yüreğimden
Alma başını nasırlı ellerinden
Sen istedin gültenimde yaralar
Bu ayrılık hem seni
Hem beni yaralar.
Sel dağda birleşince
Dağda güller ezilince
Yara açtı gültenimde
Ağlar dağlar
Dağlar ağlar
Yüreğimi sancı sarar.
Sel dağda kalır gitmez
Sel altında güller bitmez
Gültenimde yara geçmez.
Alnında Dağ Ateşi
Alnını dağ ateşiyle ısıtan dostum
Yüzünü kan ile yıkayan dostum
Senin uyurken dudağında gülümseyen bordo gül
Benim yüreğimi harmanlayan isyan olsun.
Simdi dingin gövdende büyüyen sessizlik
Ellerimde patlamaya sabırsız mavzer olsun
Başını omuzuma yasla
Göğsümde taşıyayım seni
Gövdem gövdene
Gövden gövdeme can olsun.
Kum Gibi
Martılar ağlardı çöplüklerde
Biz seninle gülüşürdük
Şehirlere bombalar yağardi her gece
Biz durmadan sevişirdik.
Acımasız olma simdi bu kadar
Dün gibi dün gibi cekip gitme
Bırakta sarılayim ayaklarına
Kum gibi kum gibi ezip geçme.
Sonbahar damlarda damlarımıza
Biz seninle sararırdık
Aydınlansın diye şu kirli yüzler
Biz durmadan savaşırdık
Acımasız olma şimdi bu kadar
Dün gibi dün gibi çekip gitme
Bırakta sarılayım ayaklarına
Kum gibi kum gibi ezip geçme.
Mavi'nin Türküsü
Şu dağdaki gezene bak
Gözlerinin rengine bak
Mavi gözler kan kan olmuş
Su feleğin işine bak
Seni vuran beni de vursun
Su feleğin işine bak
Dağlarda talan olurmu
Dosta hiç yalan
Ölürsem duyan olurmu
Su felegin işine bak.
Acılara Tutunmak
Acı cekmek özgürlükse
Özgürüz ikimizde
O yuvasız çalıkuşu
Bense kafeste kanarya
O dolaşmış daldan dala
Savurmuş yüreğini
Ben bölmüsüm yüregimi
Başkaldıran dizeler.
Aramakmış oysa sevmek
Özlemekmiş oysa sevmek
Bulup bulup yitirmekmiş
Düşsel bir oyuncağı.
Yalanmış hepsi yalan
Yalanmıs hepsi yalan
Sevmek diye bir şey varmış
Sevmek diye bir şey yokmuş
Acı çektim günlerce
Acı çektim susarak
Şu kısacık konuklukta
Deprem kargaşasında
Yaşadim bir kaç bin yıl
Acılara tutunarak
Acı çekmek özgürlükse
Özgürüz ikimizde
Acılardan arta kalan
İşte bu bakışlarmış
Buğu diye gözlerinde
Gün batımı bulutlarmış.
Şafak Türküsü
Beni burada arama
Arama anne
Kapıda adımı sorma
Saçlarına yıldız düşmüş
Koparma anne ağlama.
Kaç zamandır yüzün traşlı
Gözlerim şafak bekledim
Uzarken ellerim kulağım kirişte
Ölümü özledim anne.
Yaşamak isterseken delice
Ah.. verebilseydim keşke
Yüreği avcunda koşan herbir anneye
Tepeden tırnağa oğula
Ve kıza kesmiş
Bir ülkeye armağan
Düşlerimle sınırsız
Diretmişliğimle genç
Şaşkınlığımla çocuk devrederken sırdaşıma
Usulca acı verdi yanağımda tomurcuk
Pir Sultan'ı düşün anne, Şeyh Bedretinn'i
Börklüce'yi, Torlak Kemal'i
Insanları düşün anne
Düşün ki yüreğin sallansın
Düşün ki o an güzel günlere inanan
Mutlu bir Yusufcuk havalansın
Yani benim güzel annem
Ala şafağında ülkemin yıldız uçurmak varken
Oturup yıldızlar icinde kendi buruk kanımı içtim
Ne garip duygu şu ölmek
Öptüğüm kızlar geliyor aklıma
Bir açıklaması vardır elbet giderken dar ağacına
Geride masa üstünde boynu bükük
kaldı kağıt kalem.
Bağışlar beni güzel annem
Oğul tadında bir mektup yazamadım diye
Kızma bana.
Elleri değsin istemedim
Gözleri değsin istemedim
Ağlayıp kokluyacaktın
Belki bir ömür taşıyacaktın koynunda.
Yaşamak ağrısı asıldı boynumda
Oysa türkü tadında yaşamak isterdim
Ölmek ne garip şey anne
Bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı
Sedef kakmalı bir kutu içinde
Vermek isterdim çocukların ellerine
Sonra, sonra benim güzel annem
Damdan düşer gibi vurulmak isterdim bir kıza
Gecenin kıyısında durmuşum
Kefenin cebi yok
Koynuma yıldız doldurmuşum
Koşun çocuklar koşun
Sabah üstüme üstüme geliyor
Kısacası güzel annem
Bir çiçeği düşünürken ürpermek yok
Gülmek umud etmek özlemek
Ya da mektup beklemek
Gözleri yatırıp ıraklara.
Ölmek ne garip anne
Artik duvarlari kanatırcasına tırnağımla
Şaşkin umutlu şiirler yazamıyacağım
Mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamıyacağım
Baba olamıyacağım örneğin
Toprak olmak ne garip şey anne.
Uçurumlar ki sende büyür
Dagdır ki sende göçer
Ben bayram derim çiçek derim
Çam diplerine açmış kanatlarını kozalak derim
Gül yanaklı çocuğa benzer
Yinede oğlunu yitirmek ne garip şey anne
Her kavgada ölen benim
Bayrak tutan çarpışan
Her kadın toprağı tırnaklıyarak
Doğurur beni
Özlem benim kavga benim aşk benim
Bekle beni anne.
Bir sabah çıkagelirim
Bir sabah anne bir sabah
Acını süpürmek için açtığında kapıyı
Adı başka sesi başka
Nice yaşıtım
Koynunda çiçekler
Çicekler içinde yeni bir ülke getirirler.
Nerden Bileceksiniz
Üstüm başım toz içinde
Önüm arkam pus içinde
Sakallarım pas içinde
Siz benim nasıl yandığımı
Nerden bileceksiniz.
Bir fidandım deriildim
Fırtınaydım duruldum
Yoruldum çok yoruldum
Siz benim neler cektiğimi
Nerden bileceksiniz.
Taş duvarlar yıkıp geldim
Demirleri söküp geldim
Hayatımı yıkıp geldim
Siz benim neden kaçtığımı
Nerden bileceksiniz.
Gökte yıldız kayar şimdi
Annem beni anar simdi
Sevdiğim var kanar şimdi
Siz benim niye içtiğimi
Nerden bileceksiniz.
Bir pınardım kan oldum
Yol kenarı han oldum
Yanıldım ah ziyan oldum
Siz benim neden sustuğumu
Nerden bileceksiniz.
Ben ardımda yas bıraktım
Ağlayan bir eş bıraktım
Sol yanımı boş bıraktım
Siz benim kime küstüğümü
Nerden bileceksiniz.
Fosso Necdat
Elinde bir buz bağ şişe
Dolanıyor köşe köşe
Şimdi karakola düşe
Cop tirina nininomda
Hop tirina nirinam.
Sivri burun top yumurta
Nara atar uluorta
Bekçileri tarta tarta
Tir tinina nininom da
Tara tirina nininom.
Gene bir gün böyle zirzop
Gece bekcisi demis hop
Belinin ortasına cop
Cop tirina nininomda
Hop tiriina nininom.
Geçirmis bir siyah şalvar
Poz kesiyor gaddar gaddar
Tesbihi sarı kehribar
Şık tirina nininomda
Tık tirina nininom.
Gene bir gün böyle yanya
Hava basarak bir yandan
Karakolun sokağından
Pat tirina nininom da
Pataküte de nininom.
Şapkası tam sekiz köşe
Zevkten olmuş dokuz köşe
Güveniyor on kardeşe
Hot tirina nininomda
Zot tirina nininom.
Mahelleyi bezmiş ama
Çıkamıyor kimse cama
Adam değil sanki kazma
Host tirina nininomda
Fos tirina nininom.
Gene bir gün böyle çalım
Yürüyorken adım adım
Demişlerki gel bakalım
Şak tirina nininomda
Şakaşuka da tirina nininom.
Fosso Necdat demiş aman
Anlamış vaziyet yaman
Kafasından çıkmış duman
Fos tirina nininomda
Fis tirina nininom.
Söyle
Söyle yağmur çamur
Deymedi yüreğime
Söyle ben nerdeyim
Sen nerde
Söyle ay doğmadan
Düşmesin yaş gözüme
Söyle ben nerdeyim
Sen nerde
Dışarıda kar yağıyor
Benim içime yağmur
Ağlama göz bebeğim
Biraz daha dur
Yüreğime basa basa
Içimden yar gidiyor
Ağlama iki gözüm
Biraz daha dur.
Ay ay ay yanıyor ömrüm
Vallahi yağmur çamur
değmedi yüreğime
Söyle ben nerdeyim
Sen nerde.
Söyle ay doğmadan
Düşmesin yaş gözüme
Söyle ben nerdeyim
Sen nerde.
Söyle yağmur söyle
Değmeden yüreğime
Söyle gökyüzüne
O nerde
Söyle ay doğmadan
Düşmesin yaş gözüme
Söyle gökyüzüne
O nerde
Söyle baksın gece
Dağlardan hasretime
Söyle bilmesen de
O nerde
Söyle ay doğmadan
Düşmesin yaş gözüme
Söyle gökyüzüne
O nerde
Ay ay ay yanıyor ömrüm.
Vallahi yağmur çamur
Değmedi yüreğime
Söyle ben nerdeyim
O nerde
Söyle ay doğmadan
Düşmesin yaş gözüme
Söyle gökyüzüne
O nerde
Arka mahalle
Ağladm gözyaşlarım döndü denize
Ben derdimi kimseye söyleyemedim
Kurşunlara gelirken arka mahlede
Düştümde yerlere bir of demedim
Başıma neler geldi sana diyemedim
Beni kaç kere dövdüler
Adını söylemedim of of of of
Yıkılsın evin
Ağladım gözyaşlarım düştü ateşe
Yine de bu yangını söndüremedim
Bağıra bağıra yazdim seni içime
Bir kez olsun yüzünü güldüremedim
Başıma neler geldi sana diyemedim
Beni kaç kere dövdüler
Adini söylemedim of of of of
Yıkılsın evin.
Beni Bul Anne
Dün gece gördüm düşümde
Seni özledim anne
Elin yine ellerimde
Gözlerin ağlamaklı
Gözyaşlarını sildim anne
Camlar düştü yerlere
Elim elim kan içinde
Yanıma gel yanıma anne
İki yanımda iki polis
Ellerim kelepçede
Beni bul beni bul anne
Dün gece gördüm düşümde
Seni özledim anne
Gözlerinden akan bendim
Düştüm göğsüne
Söyle canın yandımı anne
Camlar düştü yerlere
Elim elim kan içinde
Yanıma gel yanıma anne
Beni Vur
Bir ince pusudayım
Yolumun üstü engerek
Bir garip akşamdayım
Sırtımı gözler tüfek
Ben senin sokağına
Ulaşamam dardayım
O mazlum gözlerine
Bakamam firardayım
Oysa ben bu gece yüreğim elimde
Sana bir sırrımı söyleyecektim
Su mermi içimi delmeseydi eğer
Seni alıp götürecektim
Beni vur beni onlara verme
Külümü al uzak yollara savur
Dağılsın dağlara dağılsın bu sevdamız
Ama sen ağlama dur!
Bir ince pusudayım
Bu gece zehir-zemberek
Bir yolun sonundayım
Sessizce tükenerek
Ah senin ellerine
Uzanamam yerdeyim
O masum hayallere
Varamam ölmekteyim
Senin derdindeyim
Kapıya vurdun ardımdan
Ölecektim ben kahrımdan
Beni vursalar anlımdan
Yine senin derdindeyim
Geçip karşımda dursan
Hem bağırsan hem de kızsan
Beni kales ile vursan
Yine senin derdindeyim
Kalesnikof ile vursan
Yine senin derdindeyim
Başım Belada
Bugün yine düsünemiyeceğin kadar başım belada
Köşe başları tutulmuş üstelik yağmur yağmada
İler-tutar yani yok
Fişlenmişim adım-eşkalim bilinmekte
Üstelik göğsümde yani tam şuramda
Kirli sakkalıyla bir eşkiya gezinmekte
Başım belada
Adamın biri vurulmuş sokakta
Cebinde adresim bulunmuş
Başım belada
Tabancamı unutmuşum helada
Nerden baksan tutarsızlık
Nerden baksan ahmakça
Sevdim inanamayacağın kadar seni esmer kız
Kirpiklerimde çırpınan şu tuzlu gözyaşımda
İhanetin adı yok
Neylersin ki çember daralmakta
Şimdilik hoşçakal yaban çiçeğim
Yasal mermisiyle bir komser yaklaşmakta...
Kaçakçı Kurban
Lele kurban ben olaydım
Ah göğsünde ben olaydım
Seni yerin sıcak kalsın
Ah yine giden ben olaydım
Lele kurban zor gelir
Dağlara giden zor gelir
Avcı yaralar kekliği
Altum'a giden zor gelir
Lele kurban boşa gider
Ne söylersen boşa gider
Çiğnelir ektiğin güller
Ah emeklerin boşa gider
Lele kurban gülü verin
Dönemsem de gül verin
Mayın tarlasına düştüm
Kan kırmızı gül verin.
Karayazı
Geçmedi yare sözümüz
Yollarda kaldi gözümüz
Yere sürüldü yüzümüz
Böyleymiş karayazımız hey.
Çiçekler acılmaz oldu
Pınarlar içilmez oldu
Yar bize gülmez oldu
Böyleymiş karayazımız hey.
Yalnız ona yar demiştik
Onda bir şey var demiştik
O bizi anlar demiştik
Böyleymiş karayazımız hey.
Hey gönül gene bu gece
Kederim geceden yüce
Gel susalım beraberce
Böyleymiş karayazımız hey
Hasretinden Prangalar Eskittim
Ard-arda bilmem kaç zemheri geçti
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç bahar leylim,
Hasretinden prangalar eskittim
Karanlık gecelerde kendimden geçtim
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yandan bir bu yandan
Elma yanaktan
Acar kankırmızı yedi verenler
Kar yağıyor bir yandan
Savrulur Karaca dagı savrulur Zozan
Bak bıyığım buz tuttu
Üşüyorum ben
Zemheri de uzadıkça uzadı
Seni baharmışsın gibi düşünüyorum
Seni Diyarbekir gibi düsünüyorum.
Öyle bir yerdeyim ki
Öyle bir yerdeyim ki
Ne karanfil ne kurbağa
Öyle bir yerdeyim ki
Bir yanım mavi yosun çalkalanır sularda
Bir yanım mavi yosun calkalanır sularda
Dostum dostum güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe
Öyle bir yerdeyim ki
Bir yanim çığlık çığlığa
Öyle bir yerdeyim ki
Anam gider Allah Allah
Kızım düşmüş sokağa
Anam gider Allah Allah
Dölüm düşmüş sokağa.
Tutuşur Dizelerim
Yiğidim yiğit olmasına yar
Yanık türkülere vurmayın beni
Tutuşur dizelerim sonra
Her biri yıldız kendi halinde.
Geceleri inen sessizlik
Umarsız açan eski yaradır
Işte yine yükseldi duvarlar
Etme gözlerin koru kendini
Sayıklasam dizelerimden
Acıyı ..... duvar nemini
Kirli gömleğimi koklarmış annem
Koklasın türkümü sıcak bir ekmek gibi.
Zeytin Karası
Gül diyorum
Yoksul acıların gölgesinde
Güllerin solsun istemiyorum
Ay diyorum sonra
Ay n'olur
Bir vaktinde gecenin
Hangi sevda vurmuş seni
Hangi delikanlı
Gönlüne
Salvo bakışlarla...
Soramam
Zeytin karası gözlerini
Yoluma yatırma
Dayanamam.
Yorgun Demokrat
Karanlık yollardan geçtik
Zehir gibi sular içtik
Bir yanımızda ölüm
Bir yanımızda yar sevdik
Bir değil bin bir kere
Sırat köprüsünden geçtik
Cehennem de ne milletin
Ta göğsünü deldik geçtik
Bu yolda dönemler oldu
Mum gibi sönenler oldu
Yar göğsüne bas koymadan
Vurulup düşenler oldu
Bir sen kaldın geride
Ah akıp gidiyor hayat
Yüreğim anlıyor seni
Artık susma Yorgun Demokrat
Şarkılar küsmüş dudağa
Ömründe gecikmiş hasad
Karışmış çoluk çocuğa
Geçim derdinde demokrat
İçlenir hatırladıkça
İzlerini o günlerin
Düşe kalka bata çıka
Yaşadığı o depremin.
Cinayet saati
Halic'te bir vapuru vurdular dört kişi
Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
Dört bıçak çekip vurdular dört kişi
Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu
Deli Cafer, İsmail, Tayfur ve Şaşı
Maktul'ün onbeş yıllık arkadaşı
Üç kamarot öteki aşçıbaşı
Dört bıçak vurdular dört kişi.
Cinayeti kör bir kayıkçı gördü
Ben gördüm kulaklarım gördü
Vapur kudurdu kuduz gibi böğürdü
Hiç biriniz orda yoktunuz.
Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
Onüç damla gözyaşını saydım
sövüp saydım
Şafak nabız gibi atıyordu
Sarhoştum Kasımpaşa'daydım
Hiç biriniz orda yoktunuz.
Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
Polis katilleri arıyordu
Deli Cafer, Ismail, Tayfur ve Şaşı
Üzerime yüklediler bu işi
Sarhoştum Kasımpaşa'daydım
Vapuru onlar vurdu ben vurmadım
Cinayeti kör bir kayıkçı gördü
Ben vursam kendimi vuracaktım.
Gayri Gider Oldum
Gayri gider oldum gardaslar
Ve de kizkardaslar
Gayri haram bu can bana
Bu toprak damlar bu yollar bana
Bu sevdalar bu agaçlar haram bana
Oğul uşak bir de karım
Kurt bana hastir ceker
Yılan bana çıyan bana
Hastir çeker yılan bana
Lan gardaş bu nasıl yara
Lan gardaş bu nasıl yara
Kanar her yerinden
Dövülmüşüm sövülmüşüm kovulmuşum ben
Hastir çekilmişim yani kendi öz yurdumdan
Çeker giderim.
Turuncu gemi
Gülüm gülüm, gülüm gülüm
Aksam oldu bugün yine
Gülüm gülüm, gülüm gülüm
Hava bozdu birden bire
Turuncu gemide yoldaşlar gidiyor
Tüfekleri ellerinde
Kalk gidelim evimize karlar yağacak
Bugünde böyle geçti sanma
Yarın neler olacak.
Gülüm gülüm, gülüm gülüm
Hava bozdu birden bire
Gülüm gülüm, gülüm gülüm
Gözündeki yaş niye
Turuncu gemi dönmeyecek geri
Gözündeki yaşlar niye.
Deniz kenarı soguk
Hemde karanlık basıyor
Havada tam kar havası ha
Gidilmesi zor yer var gidilmesi gereken
Hadi gülüm toparlan gidiyoruz
Yaşamak icin ölmek sırası bizde
Gitmeden yetişelim gemiye çabuk.
Acılara Tutunmak
Acı çekmek özgürlükse
Özgürüz ikimizde
O yuvasız çalıkuşu
Bense kafeste kanarya
O dolaşmış daldan dala
Savurmuş yüreğini
Ben bölmüşüm yüreğimi
Başkaldıran dizeler.
Aramakmış oysa sevmek
Özlemekmiş oysa sevmek
Bulup bulup yitirmekmiş
Düşsel bir oyuncagi.
Yalanmış hepsi yalan
Yalanmış hepsi yalan
Sevmek diye bir şey varmış
Sevmek diye bir şey yokmuş
Acı çektim günlerce
Acı çektim susarak
Şu kısacık konuklukta
Deprem kargaşasında
Yaşadım bir kaç bin yıl
Acılara tutunarak
Acı çekmek özgürlükse
Özgürüz ikimizde
Acılardan arta kalan
İşte bu bakışlarmış
Buğu diye gözlerinde
Gün batımı bulutlarmış.
Geleceğim
Gecici ayrılık benimkisi
İlkyaz çiçeğine gebeyim
Ağıtlar yakmayın adıma
Ben ölmedim ölmeyeceğim
Sıcak saklayın gecelerimi
Karlar altından çıkıp geleceğim
Düşlerinizin ateşinden
Ilık bir rüzgar gibi eseceğim
Demlice bir çay koyun üstüne
Aç çocuk gibi besleyin sobayı
Nasıl tutuyorsanız gözlerimde
Öylece tutsun buharı
Uzunca serin yatağımı
Boyunca uzansın ayağım
El aman deyince gece
usulca kıvrılır yatarım
Can canim canlarım
Hazır mı koynunuzdaki yerim
Gün olur gecikmiş çocuk gibi
Bağıra çağıra gelirim
Yaşamadın Sen
Sensiz geçmiyor bu günler biliyormusun
Yüreğine beni beni soruyormusun
Öyle yalnız kaldım biliyormusun
Türküler söyledim sana duyuyormusun
Yıllar oldu oralarda çıkamıyorsun
Bağlanmış elin ayağın çıkamıyorsun
Bir kuş oldun gökyüzünde
Ucamadın sen
Nehir oldun ırmak oldun
Taşamadın sen
Çocuk oldun sokaklarda
Oynamadin sen
Doğdunda büyüdün
Ama yaşamadın sen.
Ağladıkça
Dağlarda öfkeli başım
Serhat'ta hep akşam oluyor
Nasipsiz kıştan mı, yağmurdan mı yoksa aşktan mı
Ağladıkça, ağladıkça dağlarımız yeşerecek
Görecek, göreceksin
Ağladıkça, ağladıkça
Geceyi tutacağız göreceksin.
İlk yazda bitti telaşım
Alnımda hep kavga duruyor
Vakitsiz hırstan mı
Bahardan mı yoksa aşktan mı
Ağladıkça, ağladıkça bozkırlar yeşerecek
Görecek, göreceksin
Ağladikca, ağladıkca
Güneşi tutacağız göreceksin.
Kadınlar
Üç etekli ak pusulu türkü bakışlı
Kadınlar yürüyor dağlara doğru
Leylak moru gül kurusu dağlara doğru
Özlemlerle acılarla bir Anadolu
Sivas'lımı Urfa'lımı bilemem gayri
Kadınlar kadınlar dağlara doğru
Çalı çırpı sıla gurbet dağlara doğru
Sarı sıcak ak cibinlik dağlara doğru
Ordu ordu çekip gider ay çiçekleri
Bakma Turaç bakma bana bakma el gibi
Bilemezler avcının kim olduğunu
Sezmişler düşmanın kokusunu
Kadınlar kadınlar dağlara doğru
Özlemlerle acılarla bir Anadolu
Bu sıtmalı gecelere bu beşikleri
Bakma Turaç bakma bana bakma el gibi.
Ben Beni
Seyyah oldum pazar pazar dolaştım
Bir tüccara satamadım ben beni
Koyun oldum kuzum ile meleştim
Bir sürüye katamadım ben beni
Ben beni, kendimi, canımı özümü.
Dostlar beni bir kazana koydular
40 yıl yandım daha çiğdir dediler
Ölceğimi gram gram yediler
Bir kantarada tartamadım ben beni.
Ben beni, kendimi, canımı özümü.
Deli gönlüm aktı gitti engine
Çok boyandım çok çiçekler rengine
Bir Mahsuni demiş oldum kendime
Olmaz olsun atamadımbeni beni
Ben beni, kendimi, canımı özümü.
Adı Yılmaz
Dalyan gibi bir çocuktu
Benim gözümde küçüktü
Küstü de dağlara çıktı
İner mi inmez mi bilmem
Şimdi dağların tozudur
Belki isyanın sazıdır
Hala kalbimde sızıdır
Diner mi dinmez mi bilmem.
Adı Yılmaz kendi Yılmaz
Makamı yok dem tutulmaz
Dağlara soru sorulmaz
Döner mi dönmez mi bilmem.
Mavi gözleri boncuktur
Ölüm korkusu suncuktur
Azrail atı kancıktır
Biner mi binmez mi bilmem.
Parkasına kar yağmıştır
Bir kenarda ağlamıştır
Belki elleri yanmıstır
Söner mi sönmez mi bilmem.
Adı Yılmaz kendi Yılmaz
Makamı özgür dem tutulmaz
Dağlara hesap sorulmaz
Döner mi dönmez mi bilmem
Bize kalan
Bize kalan
İnsanlığa birakmak istediğimiz değildi
Binlerce fidan ektik halkın çölüne
Su vermediler, eğildi.
Bizim eskiden öfkelerimiz vardı
Kızaran yanakları öpmelere utandık
Sonra suç olmak girdi araya.
Bizim eskiden umutlarımız vardı
Yıkılan duvarların gövdesine yaslandık
Sonra yanılmak girdi araya.
Bize kir bize pas
Bize tortusu kaldı
Dostlar tükenip düştüler
Yok olma korkusu kaldı.
Bizim eskiden gülüşlerimiz vardı
Kırılan yüreklere öylesine dağıttık
Sonra ağlamak girdi araya.
Bizim eskiden öfkelerimiz vardi
Tutuşan dağların seherine yar olduk
Sonra vurulmak girdi araya,
Bize kan bize ter
Bize gözyaşı kaldı
Yıllar ciğneyip geçtiler
Yaşama telaşı kaldı.
Korkarım
Gencliğimi kimse bilmez
Sakallarımdan çocuk kokusu
Ağzımdan ayışığı fışkırır benim
Çeketimi yağmurlara astığımdan beri
Tehlikeli şiir okur Dünyaya sataşırım
Güzüm baharlara
Yüzüm yağmurlara
Hüznüm dağlara küs.
Gözüm sabahlara
Ömrüm topraklara
Hüznüm dağlara küs.
Geceden karanlık sebebim
Geceden mülteci kederim
Korkarim dönmez yüreğim
Korkarım güzelim korkarım
Beni vuracaklar
Beni bulacaklar
Beni yoracaklar yar.
Beni tutacaklar
Beni yakacaklar
Bana kıyacaklar yar.
Sorulur karanlık sebebim
Vurulur mülteci kederim
Korkarım dönmez yüreğim
Korkarım güzelim korkarım.
Özgür Çağrı
Sana yalan söyleyemem
Darılırsın yavrucağım
Abin bir gün dağdan döner
Sarılırsın yavrucağım
Giden gelmez geri dönmez
Bilmiyorsun yavrucağım
Sen üzülme sıra bende
Gideceğim yavrucağım.
Elverirki coşku
Haylaz cocuklarını boğazlamasın
Avunmak elbette kolaydır
Şehri yiğit bir türkü gibi dolaşmak
Dağlara destanlar düşünmek kolaydır
Hapislere bir sevinç çığlığı gibi düşmek
Kızların diri göğüslerinde
Matbaalarda ve kongre zabıtlarında
Dünyayı tazelemek
Yeryüzüne depremler düşünmek kolaydır
Çünkü binlerce militanın rüzgarlı macerası
Bir kurşun bile değildir namusun mavzerine
Gönlün kahpeliğine tutsaksın açıkcası
Asıl savaş alanı suskundur arkadaş
Sahipsizdir
Asıl savasçılar afyonlu, mütevekkil
Öyleyse
Şehrin girdabında çalkalanan zulüm
Halkın şanlı isyanına işaret değil
Bodrum duvarlarına öfkeli yazıları
Tırnaklarınla kazıyorsan da
Sana yalan söyleyemem
Darılırsın yavrucağım
Abin bir gün dağdan döner
Sarılırsın yavrucağım
Giden gelmez geri dönmez
Bilmiyorsun yavrucağım
Sen üzülme sıra bende
Gideceğim yavrucağım.
Bulvara dökülen bildiriler
Harcanan bunca emek bunca değer
Fokurdayan metal potası
İşleyen rotatifler
Cesetleri iğnelemek gibi bir şeydir
Ve zaman göz kırpıp usulca telaşına
Homurdanarak çekip gitmiştir.
Yani bu aşağılık bir dramdır artık
Çünkü jarjörüne
Boş kovanları dolduran adam
En azından kendinden utanmalıdır
Yani yetsin diyorum
Şarkılarınızı dağlarıma sürün diyorum
Uzatın ellerinizi diyorum
Uzatın, tanışalım
Helalleşelim!
Telgrafçı Akif
Hüseynik'ten çıktım seher yoluna
Can ağrısı tesir etti koluma
Yaradanım merhamet et kuluna
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem su feleğin bana cevri ne
Telgrafın direkleri sayılmaz
Atik hanim baygın düştü ayılmaz
Böyle canlar teneşire koyulmaz
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem su feleğin bana cevri ne
Lütfü gelsin telgrafın başına
Bir tel vursun Musul'da gardaşıma
Yazık oldu yazık su genç ömrüme
Bilmem su feleğin bana cevri ne
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem su feleğin bana cevri ne
Can Yoldaşım
Yağmur yağar sel olurum
Toprak döner
Toz olurum hey
Seni sevdim gam çekmeden
Gün ortasında ölürüm hey
Canım benim can yoldaşım
Gül tenimde kara benim hey
Gül tenimde belam benim hey
Gün doğarken meyhanede
Sağımda rakim benim hey hey hey
Çorbamda tuzum közde biberim
Belimde silahım benim hey
Canım benim can yoldaşım
Gül tenimde kara benim hey
Gül tenimde belam benim hey
Sen yanma diye
Ben çürümüs bir asayım
Zindanlara yol eyledi dert beni
Çarmıha gerilmiş bir İsa'yım
Çivilere zapteyledi dert beni
Pir Sultan'ı darda gördüm
Darağaca vur eyledi aşk beni
Hacı Bektaş'ı kırda gördüm
Bir ceylana pir eyledi aşk beni
Her yangına her ataşa
Köz eyledi dert beni
Bu dağlara bu yollara
Toz eyledi aşk beni
Ben yanarım aşk için
Ben yanarım gül için
Bu ateş sönmesin diye
Ben yanarım kim için
Ben yanarım sen için
Bari sen yanma diye
Ben yakılmış bir ozanım
Yangınlara kül eyledi dert beni
Kerbela çölünde bir Hüseyin'im
Damla suya kul eyledi dert beni
Ben Yunus'u nurda gördüm
Dergahına gül eyledi aşk beni
O Mecnun'u firarda gördüm
Bir Leyla'ya deleyledi aşk beni
Süryani
Bir alev çıktı kavından
Tutuşturdu her yanı
Bir o yani bir bu yanı
Heyyo savgan eg bu yani
Mahlemizde hoş süryani
Öpeydim sol yanağını
Bir o yani bir bu yani
Gel öpem sol yanağından
Koy çatlasin öbür yani
Bu alev yandırdı canı
Kül etti canı cananı
Ne kül kaldı ne dumanı
Heyyo savgan eg bu yanı
Mahlemiz dolu süryani
Öpeydim sol yanağını
Entel Maganda
Piposu agız kenarında
Bodrum'un entel barında
Herkesin yarğılamaktan
Kimse kalmamış yanında
Sakalları şarap tasında
Dikilmiş barın ortasında
Tanınsın diye bekliyor
Sanırsın dev aynasında
Bir eli televizyonda
Öteki eli basında
Birşeylerin tadı kalmış
Dişlerinin arasında
Başkalarına hümanist
Karısına karşı dayı
Nasil beceriyor bilmem
Ikisi birden olmayı
Konuşurken solcusun
Yaşarken karambolcusun
Oportunizme bulaşmış
Tipik bir orta yolcusun
Bir Allahcı bir kulcusun
Bir davulcu bir pulcusun
Ne kadar inkar etsen de
Hem jigolo hem dulcusun
O yandasın bu yandasın
Hovardasın hep bardasın
Artık rol yapmayı bırak
Sen bir entel magandasın
Behey sanat hırsızı
Behey üretme kabızı
Birazcık efendi ol
Birak elinden şu sazı
Kardelenler Açınca
Gökte yıldız kayınca
İçin yanınca
Gözlerin ıslanınca
Akşam olunca
Dön yüzünü dağlara
Bir mavzer gibi
Sabır zorlayınca
Akşam olunca
Kar tanesi uçunca
Çiğ tükenince
Kardelenler açınca
Otlar bitince
Avcumda ateşle
Dönerim sana
Toprak uyanınca
Bahar gelince.