Artık Mustafa Kemal Gibi Olmak Şarttır.. Yani Devrimci olmak

|Dynamic|

Banned
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
171
Reaction score
0
Puanları
0
Türkiye’de seçim tarihleri bile ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin takvimine göre belirlenmektedir. 3 Kasım 2002 seçimleri, ABD’nin Irak’ı işgal planı gereği erkene alınmıştı. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde de, ABD’nin İran planlarına uygun bir zamanlama tutturulduğu görülüyor.

791.jpg


EŞBAŞKANLARA YAPTIRILABİLECEK GÖREVLERİN SINIRI
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Nicholas Burns’ün Türkiye ziyaretinin gündeminde, yaklaşan İran saldırısının dayattığı görevlerin sıralanması vardı. Ancak Türkiye, Tayyip Erdoğan değildir. ABD güdümlü Mafya-Cemaat rejiminin milletin önüne koyduğu sandıktan ne çıkartılırsa çıkartılsın, ABD’nin Türkiye’ye yaptıramayacakları
vardır. İşte İran politikası artık bu kadar hayati önemdedir. Tayyip Erdoğan’ın İran’la enerji anlaşmasının uygulanacağı yolunda 21 Eylül Perşembe günlü açıklaması, ABD’nin beklediği tavır değildir.

TÜRBAN BAYRAKLILAR İLE ANTİ-TÜRBAN BAYRAKLILARIN KAVGASI
Ortadoğu’da bir denklem oluşmuş bulunuyor. Bu denklemde, Türkiye ile İran’ın arasında artı bulunmaktadır; yani kader birliği. İran, denklemdeki nesnel yerini çoktan almıştır; ülkesinin bütünlüğünü ve egemenliğini savunmaya
kararlıdır. Ülkemiz, ABD’nin Irak’tan sonraki ilk hedefiydi. Çünkü İran’a saldırı öncesinde Ankara’nın tam anlamıyla avuca alınması gerekiyordu. Türkiye’nin yediği 22 Temmuz vurgununun tarihsel anlamı önümüzdeki yıllarda daha iyi anlaşılacaktır. Olayı bir türban kavgasına indirgeyenlerin bulunduğu mevziden görebileceğimiz bir vurgun
değildir bu. Çünkü onlar da, AKP ile aynı mevzidedir. ABD’nin Türkiye’de bir türban bayraklı bir de anti-türban bayraklı memurları var, programları aynıdır: ABD ile stratejik işbirliği, AB kapısına bağlanmak, hortumcu sistemlerini
sürdürmek.

ABD’NİN TERCİHİNİ SANDIKTAN ÇIKARAN EKONOMİK ZEMİN
Hortumcu mafyalar arasındaki taktik savaş, seçimden iki ay geçmiş olmasına rağmen, yeniden şiddetlendi. Hangisi ABD’nin tercihi olacak? ABD ikisini kızıştırarak, kendisi için en elverişli tercihi üretiyor. Türkiye’de bir süredir seçim, ABD’den ruhsat alabilme kavgasına dönmüştür. Bunun bir de ekonomik temeli bulunuyor. Varolan ağır borç yükü ve dış ticaret açığı karşısında, mafya sisteminin yüksek faizli sıcak para bulmak dışında bir seçeneği bulunmuyor. Bu nedenle Türkiye’de seçim, ABD’den sıcak parayı kimin alabileceği sorusunun cevabını belirliyor. Türbancı veya antitürbancı hortumcular arasındaki taktik savaş, bir yönüyle ABD’den sıcak para bulma ruhsatını alma
savaşıdır. Bu savaş, aslında Türk milletine karşı ABD’nin desteğini alma savaşıdır. Seçmen de öyle yönlendirilmekte, bu desteği kimin alacağına göre oy vermektedir. Sonunda ABD’nin tercihi, seçmenin tercihi oluyor.

VATAN DÜŞMANLIĞI YARIŞI
AKP ile TÜSİAD, kendileri için biricik çözümün peşindeler: ABD’nin desteğiyle rakibi bastırmak. Bu rekabet, bir vatan düşmanlığı çarpışmasıdır ve milletimiz açısından en tehlikeli dönemine girmiştir. Tayyip Erdoğan, 22 Temmuz öncesinde ABD’ye teslimiyette rakiplerine şans tanımadı. Ama ABD için, bu teslimiyetin somut ifadesi İran’a karşı Haçlı Seferi’nde gösterilecek başarıdır. Hainlik yarışına girenlerin başaramayacakları da budur. Çünkü Türkiye hortumculardan ibaret değildir. Kim iktidara gelirse gelsin, Türkiye’yi ve Türk Ordusunu İran’ın üzerine sürmeye kalkışmak, zorun da ötesinde imkansızı denemektir.

TÜRK ORDUSU NE YAPACAK?
Burada Türk Ordusu’nun tavrı Türkiye’nin geleceğini belirleyecektir. Komuta kademesi, AKP ile TÜSİAD merkezliler arasındaki kamplaşmanın tarafı mı olacaktır, yoksa ABD emperyalizmi ile Türk milleti arasında gündeme giren hesaplaşmanın mı? Türk Ordusunun vatanın bölünmesi planlarında rol üstlenmeyeceği açıktır; tam tersine vatan savunması mevzisinde olacağı kesindir. Ancak komuta kademesinin “ABD’den bağımsız olunamaz” gibi küresel safsataların etkilerinden arınması, bir dizi tecrübenin daha yaşanmasını gerektiriyor. ABD’nin İran’a karşı savaş hazırlığı, bu konuyu Türk Ordusu’nun gündemine oturtmuştur. Sonuç bellidir: Türk ordusu bazı bocalamalar geçirse bile, ABD denetiminden bütünüyle kurtulacaktır. Kurtulmayacak olsa, Türkiye ile birlikte Türk Ordusu da kalmaz; o nedenle kurtulacaktır. Umalım ki bu gerçeği, kafamızı sert kayalara fazla çarpmadan bulalım. Bunun için kararlılık, tutarlılık, çabukluk gerekiyor. Artık Mustafa Kemal gibi olmak şarttır. Yani devrimci olmak!

PRESTİJİ Mİ KURTARACAĞIZ, VATANI MI?
fiu anda Türkiye’nin geleceği, komutanların devrimciliğine bağlıdır. Artık devrimci olunmadan, vatan da savunulamaz, millet de birleştirilemez, ekonomi de kurtarılamaz. Komutanların hortumcu güçlerin AKP cenahı ile TÜSİAD cenahı arasında bir tercihe yönelmesi, vatan savunması görevinden vazgeçmek anlamına gelir. Burada Ordunun önüne bazı kolay “zaferler” şüphesiz konacaktır. ABD, Komuta kademesinin sarsılan prestijini tamir edecek çözümleri üretmiştir bile. Ancak kısa vadede kurtarılan prestij, Fenerbahçe Orduevi’nde sözde huzurlu bir emeklilik sağlasa bile, Türk vatanını karşılaştığı tehlikeden kurtaramayacak, önümüze çok daha ağır sorunlar yığacaktır. Bu nedenle Türk Ordusu’na kumanda edenler, tehdidin kaynağını cesaretle saptayan bir mevzilenmenin içine kararlı ve tutarlı olarak girmek durumundadırlar. “Savaşın kazanan tarafında olalım” gibi akıl yürütmeler, yanlıştır. Türkiye için bugün ya istiklal ya ölüm dışında bir taraf bulunmuyor. Doğru tavır, Türkiye tarafında olmaktır; vatanı savunmaktır. Kaldı ki, İran saldırısında rol almak, ABD’nin bozgununu paylaşmaktan başka sonuç vermez.
İran’ı vuran, Türkiye’yi vurmakta ve bölmektedir.
İran’a düşmanlık, Türkiye’ye düşmanlıktır. İran’la güçbirliği, vatan ve millet için biricik çözümdür.
Komuta kademesi, tarihî bir sınav vermektedir.


Doğu Perinçek
 
Bu Perinçek değil midir ki her on yılda bir görüş değiştirip her devrin adamı rolünü oynayan.Bir dönem Kıbrıstaki Türk askerine işgalci diyebilecek kadar asker düşmanı, bu Perinçek değilmidir ki bir dönemde dağda PKK kampında bebek katili Abdullah Öcalan ve eli kanlı adamlarıyla sarmaş dolaş ve çiçeklerle halay çekilerek karşılanan. Ve şimdide vatan millet edebiyatı nutukları çekerek sözde ulusalcı(milli olmayan) devrimci çorbacı mangalcı oduncu yani neidüğü belirsiz bir tipe bürünen kişi.....

İşte budur perinçek in kısa tarihi
 
PKKnin basiyla kolkola gezen
birisinin kendisi hakkinda GUYA guzel yorum yapmasi kemiklerini sizlatirdi
Atamin..

image006.jpg


Turkiyem_pkk_perincek1.jpg


Perinçek için artık, PKK bir cinayet şebekesi değil, “yasallaşması” gereken bir hareketti. 5 Eylül 1993 günü Sabah’ta yayınlanan röportajında, “PKK için Apocu cinayet çeteleri diye yayın yaptınız. Sonra onlar gerilla kardeşleriniz oldu ve PKK yasallaşsın dediniz. PKK’nın şimdiki cinayetleri halka karşı değil mi?” sorusuna, “Zaman zaman halka karşı oluyor, ama esas yönü halka karşı değil. Sonraki gelişmeler, PKK’nın emekçilerle birleşen bir damarı olduğunu ortaya koydu. Pratik içerisinde PKK’nın yoksul köylülerle birleşen bir atılımı olmuştur” cevabını veren de yine Doğu Perinçek’ti.

Vatan Haini birisinin Atamdan rant saglamaya calismasi, Ermeni meselesi ile Milli Kahraman olmaya calismasi beni rahatsiz ediyor..

 
Bu Perinçek değil midir ki her on yılda bir görüş değiştirip her devrin adamı rolünü oynayan.Bir dönem Kıbrıstaki Türk askerine işgalci diyebilecek kadar asker düşmanı, bu Perinçek değilmidir ki bir dönemde dağda PKK kampında bebek katili Abdullah Öcalan ve eli kanlı adamlarıyla sarmaş dolaş ve çiçeklerle halay çekilerek karşılanan. Ve şimdide vatan millet edebiyatı nutukları çekerek sözde ulusalcı(milli olmayan) devrimci çorbacı mangalcı oduncu yani neidüğü belirsiz bir tipe bürünen kişi.....

İşte budur perinçek in kısa tarihi

ewet lan keske hepınız dewrımcı dedıklerınız kadar durust olsanız adam coook haklı
 
PKKnin basiyla kolkola gezen
birisinin kendisi hakkinda GUYA guzel yorum yapmasi kemiklerini sizlatirdi
Atamin..

image006.jpg


Turkiyem_pkk_perincek1.jpg


Perinçek için artık, PKK bir cinayet şebekesi değil, “yasallaşması” gereken bir hareketti. 5 Eylül 1993 günü Sabah’ta yayınlanan röportajında, “PKK için Apocu cinayet çeteleri diye yayın yaptınız. Sonra onlar gerilla kardeşleriniz oldu ve PKK yasallaşsın dediniz. PKK’nın şimdiki cinayetleri halka karşı değil mi?” sorusuna, “Zaman zaman halka karşı oluyor, ama esas yönü halka karşı değil. Sonraki gelişmeler, PKK’nın emekçilerle birleşen bir damarı olduğunu ortaya koydu. Pratik içerisinde PKK’nın yoksul köylülerle birleşen bir atılımı olmuştur” cevabını veren de yine Doğu Perinçek’ti.

Vatan Haini birisinin Atamdan rant saglamaya calismasi, Ermeni meselesi ile Milli Kahraman olmaya calismasi beni rahatsiz ediyor..


Perinçek Abdullah Öcalan ile niçin görüştü?

DOĞU PERİNÇEK’İN
APO İLE GÖRÜŞMESİ

1. GÖRÜŞMENİN ZAMANI VE NEDENİ

Görüşme ne zaman oldu
Perinçek, 1989 Ekim ayında ve 1991 Nisan ayında Abdullah Öcalan ile iki kez görüştü. Perinçek, o zaman İP Genel Başkanı değil, 2000’e Doğru dergisinin Genel Yayın Yönetmeni idi. Türkiye’nin hemen hemen bütün önde gelen gazetecileri, Güneri Cıvaoğlu, Fatih Altaylı, Hasan Cemal, Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar ve diğerleri de, Apo ile görüşmeler yaptılar. En son MİT Müsteşarı Emre Taner’in Apo ile görüşmesi basına yansıdı (Hürriyet, ….2005).

Sistemin istihbarat servislerinin ve gazetecilerinin Apo ile görüşmesine ses çıkaran yok. Ama Batı işbirlikçisi sistemin denetimi dışında, Türkiye için, Türkiye halkı için, görüşme yapılınca, yıllardır sistemin bütün güçleri seferber edilerek kapsamlı bir propaganda kampanyası yürütülüyor. Görülüyor ki, bir tek Doğu Perinçek’in görüşmesi, ABD merkezli sistemi rahatsız etmiş. SüperNATO merkezli psikolojik savaşın boyutları, Doğu Perinçek’in mücadelesinin etkisini ve büyüklüğünü gösterir.

Perinçek, Apo ile niçin görüştü?
Perinçek’in amacı, Batı devletlerinin, özellikle ABD’nin Körfez Savaşı öncesi ve başlangıcında, Kürt sorununa müdahale zeminlerini daraltmaktı. Nitekim görüşme bu eksen üzerinde cereyan etmiştir. Görüşmeden sonra yayınlanan çeşitli yazılarda “Apo Perinçekçi olmuş” yorumları yapıldı. Apo’nun bu görüşmelerdeki vurguları şöyleydi: Bende Kürtlük aşkı yok. Türkiye’nin Aydınlanma hareketinin bir parçasıyız. Başlangıçta TC düşmanlığı yok. Bulgaristan’ın Türklere baskısı. Eski Genelkurmay Başkanı Üruğ’a suikast. Mustafa Kemal’in Kürtlere müracaatı. Avrupa bana tapulansa da... Amerika gitsin okyanusun ötesine. Tıpış tıpış Sevr’e yürüyorlar. Amerika varsa özgürlük olamaz. Sevr’in hortlatılmasında AT, Özal ve diğerler var. Evet Keloğlan’la birleşeceğiz, Özgürlüğe sarılan Türkiye özlem. Birliği devrimle gerçekleştirmek vb.

Özetle Perinçek, ABD’nin Yeni Dünya Düzeni projesiyle bölgemizde milliyetleri ve mezhepleri birbirine düşürmek istedikleri koşullarda, Türkiye’nin ve halkın birliğine hizmet eden bir çaba gösterdi. Abdullah Öcalan, yakalandıktan sonra verdiği ifadede görüşmeyi şöyle özetledi: Perinçek, bize ABD’nin ve Avrupa’nın peşinden gitmeyin. Bu yoldan bir yere varamazsınız. PKK’yi dağıtın, Türkiye’nin bütünlüğü içinde yer alın telkinlerinde bulundu (Apo’nun ifadeleri ve Hürriyet, 18 Mart 1999).

Perinçek, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki siyasetini uyguladı
Büyük Devrimci Önder Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı başlarında İngiliz emperyalizminin Kürt sorununu kullanmasına karşı hangi siyaseti izlediyse, Perinçek de o siyaseti izledi. Perinçek de Atatürk gibi, Kürtlerin “Kürdistan Teali Cemiyeti” gibi Batı güdümlü ayrılıkçı örgütlerde değil, Müdafaai Hukuk Cemiyeti gibi milli ve devrimci örgütlerde Türklerle birlikte örgütlenmesini savundu. Mustafa Kemal’in çeşitli Kürt liderleriyle ilişkilerinde ve yazdığı yazılardaki tavrı ne ise, Perinçek’in tavrı da, o’dur. Bu tutum, Amasya Tutanağı’nda, Erzurum ve Sivas Kongresi Nizamname ve Beyannameleri’nin birinci maddelerinde ifade edilen saptama ve politikalara dayanır. Türk ve Kürdü birleştirmek; Türkiye’ye yönelik tehditleri göğüsleme ve Cumhuriyet Devrimi’ni tamamlama görevinin gereğidir. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı aynı zamanda Kürtleri kazandığı için başarmıştır.

Ucuz değil doğru ve cesur politika
Bugün de izlenmesi gereken politika budur. Perinçek, halk kitlelerini avlamaya yönelik ucuz politikaların adamı değildir. Arkadaşlarıyla birlikte gereğinde tehlikeleri üstlenir ve çözüme yönelik doğru ve cesur politikaları üretir ve izler.

Erdal İnönü-Deniz Baykal’ın yönetimindeki SHP, PKK ile seçim ittifakı yaptı. Çeşitli partilerin başkanları, Apo’nun dört-beş kademe altındaki yöneticilerle görüşmeler yapar. Mehmet Ağar, “Abdullah Öcalan’a çok iş düşüyor” diyerek, Apo’yu federasyonlaşmada muhatap haline getirir. Devlet Bahçeli, İran’daki Azerileri kışkırtıp, ABD’nin Türkiye’yi İran ile karşı karşıya getirme ve Kürdistan’ı büyütme politikasında rol üstlenir. ANAP, DYP, CHP, DSP, MHP ve AKP, iktidar dönemlerinde Çekiç Güc’e oy verir,Habur kapısını açık tutar ve ABD ile birlikte Kukla Devlet’i kurarlar; Apo ile birlikte AB üyeliğini savunurlar. Bunlar sistem içindeki uygulamalardır ve hücuma uğramaz. Ama sistemin dışındaki girişimler, sistemin psikolojik savaş kampanyasının hedefidir.

Halkımızın her kesimi üzerindeki baskılara ve eşitsizliklere karşı mücadele etmek görevimizdir
Perinçek’in önderlik ettiği Parti’nin Güneydoğu bölgesi halkımıza yapılan baskılara karşı çeşitli düzlemlerde yürüttüğü mücadeleler de eleştiri konusu olmaktadır.

Partimiz, Körfez Savaşı öncesinde veya sonrasında, Kürt halk kitleleri üzerindeki baskı ve eşitsizliklere karşı kararlı olarak mücadele etti. Türkiye’nin birliğinin ve bağımsızlığının eşitlik ve özgürlük sağlanarak, sağlam bir temele oturtulacağını savunduk. Türkiye, Kürt kitlelerinin taleplerini karşılamalı ve kendi Kürdünü kazanmalıydı. Bu tavrımız doğrudur. Doğu Perinçek’in önderlik ettiği İşçi Partisi, her zaman halk kitleleri üzerindeki baskı ve eşitsizliklere karşı mücadele etti. Bu mücadeleyi, ABD emperyalizmine karşı bütün milletimizin birliği açısından yürüttü.

Eğer Türkiye Perinçek’in tutumunu benimseseydi
Eğer Türkiye Körfez Savaşı öncesinde Perinçek’in politikasını benimseseydi, Türkiye halkı birleştirilebilir, bölücülük etkisiz hale getirilebilir ve bugünkü bölünme ve parçalanma tehdidi çok daha zayıf olurdu. 1990 öncesinde Kürtlerin hak ve hukukunu tanımayan hükümetler, daha sonra ABD ve AB’nin dayatmalarıyla İkiz İhanet Yasalarını bile çıkardılar. Türkiye’nin vereceği demokratik hakları Batı devletleri sağlamış oldu. Kürt halk kitleleri böylece Türkiye’ye değil, Batı’ya bağlandı.


2. ÜÇ AYRI AKLAMA KARARI
Apo görüşmesinin 2000'e Doğru’da yayınlanması üzerine açılan ceza davalarında, iki ayrı aklama kararı ve bir takipsizlik kararı verilmiştir. (İstanbul 2 Nolu DGM’nin, 27. 6. 1990 tarih, E 1989/277, K 1990/148 ve 4.12.1991 tarih, E 1991/216, K 1991/454 tarihli kararları ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Hazırlık 1997/1777, K 1997/237 sayılı takipsizlik kararı)

3. PERİNÇEK APO’NUN SHP LİSTESİNDEN
DÖRT MİLLETVEKİLLİĞİ ÖNERİSİNİ REDDETTİ

SHP’nin PKK ile seçim ittifakı
1991 genel seçimlerinde Erdal İnönü-Deniz Baykal’ın yönetimindeki SHP, PKK ile seçim ittifakı yaptı. Ama hiç kimse bu konuda bir kampanya yürütmedi; yürütmez. Çünkü o ittifak, ABD merkezli sistemin içindeydi. Bu ittifakın içine 1991 seçiminde Doğu Perinçek’in genel başkanı olduğu Sosyalist Parti’yi de katmak istediler. Ancak Doğu Perinçek bunu reddetti.

Öneri nasıl yapıldı
PKK’nin Avrupa temsilcisi, 1991 genel seçimi öncesinde Perinçek’i Ankara’daki evinden telefonla arayarak, Apo’nun Perinçek’in Partisine, SHP’nin bir protokolla HEP’e verdiği 21 milletvekilliğinden dördünü önerdiğini belirtti. Hatta bu öneride, Diyarbakır, Şırnak ve Mardin gibi illerin birinci sıra adaylığı da belirtildi. Perinçek, öneriyi parti organlarında tartışmaya bile gerek görmeden anında reddetti.

Perinçek açısından bu öneriyi kabul etmenin herhangi bir tehlikesi de yoktu. Perinçek ve arkadaşları, SHP listelerinden milletvekili olacaklardı. Ama Perinçek’ler için mesele, milletvekili veya bakan olmak değil, Türkiye’nin bağımsızlığına, bütünlüğüne ve emekçilere bağlı bir çizgide ısrar etmekti.

Öcalan’ın Milliyet, Sabah’a ve Gündem gazetelerine açıklaması
Bizzat Apo, 1991 yılı sonunda, Milliyet ve Sabah gazetelerine yaptığı açıklamalarda, Perinçek’e dört milletvekili önerdiğini ve parlamentoya girerek, SHP listesinden seçilecek 21 milletvekilinin başına geçmesini rica ettiğini açıklamıştır (Milliyet ve Sabah, 7 Aralık 1991).

Apo: “Perinçek tenezzül etmedi”
Apo, Perinçek’e dört milletvekili önerisini, 3 Mayıs 1993 tarihli Gündem gazetesinde de anlatmış ve bu öneriyi reddettiğimi birkaç kez vurgulayarak dile getirmiştir:

“Sayın Doğu Perinçek de buraya geldi. İlk pratik politika önerim şu oldu. Dedim ki, bir devrim merkezi var, onun parlamenter sözcüsü ol. Bu güzel bir şey. Eğer bir parlamenter sözcüsü olsaydı, Kürt-Türk birlikteliği de çok iyi gelişebilirdi. Kim kardeşlik istemiyor. Bize ikide bir milliyetçi diyorsunuz. Seni kendi ülkesinde ve devrimin bir merkezinde milletvekili adayı önerecek kadar Enternasyonalizme yatkınlık gösteren bir hareket mi milliyetçidir, yoksa buna tenezzül etmeyen, kendini çok üstte gören bir anlayışın sahibi mi milliyetçidir? Ve ben fazla anlamlı bulamadım...Tenezzül etmediler.” (Gündem, 3 Mayıs 1993)

Öcalan, Hasan Cemal ile söyleşisinde de gerçeği söyledi
Yine Öcalan, Hasan Cemal’e 14 Nisan 1993 günü yapılan söyleşide, Doğu Perinçek’in SHP listesinden milletvekilliği önerisini reddettiğini belirtmektedir (Hasan Cemal, Kürtler, s.39)

Perinçek, SHP-PKK seçim ittifakına niçin katılmadıklarını Anayasa Mahkemesi’nde anlattı

Apo’nun SHP listesinden dört milletvekilliği önerisini niçin reddettiğimizi ve PKK ile SHP arasındaki seçim ittifakına niçin katılmadığımızı, 12 Mayıs 1992 günü Anayasa Mahkemesi’nde yaptığım savunmada anlattım. Anayasa Mahkemesi tutanağından aynen aktarıyorum:

“Bugün koalisyonu paylaşan Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin listeleri içinde milletvekillikleri bize teklif edilmiştir. Bakın şimdi çok önemli bir şeyi açıklayacağım. PKK Genel Sekreteri Abdullah Öcalan, Milliyet ve Sabah gazetelerine açıkladığı için ve gazetelerde yazıldığı için bunu söylüyorum. Orada diyor ki, ‘Sosyalist Parti’ye, bize SHP’den verilen milletvekilliklerinden 4 tanesini vermek istedik. Reddettiler bizi.’ Demek ki, SHP seçimlere girerken PKK’ya 21 tane milletvekilliği vermiştir. PKK da bunun 4 tanesini Sosyalist Parti’ye önermektedir. ‘Gelin 4 tane de size verelim, ayrı parti olarak girmeyin, hepimiz SHP olarak girelim’ demiştir. Sosyalist Parti bunu reddetmiştir. Demiştir ki, ‘ben ayrı, bağımsız bir partiyim, fikirlerim var, hiç kimsenin sırtından da Meclis’e girmem, ayrı kimliğimle ve kişiliğimle toplumun karşısına çıkarım’. Ben bunu niçin söyledim?... Bunu şunun için söyledim: En yasadışı olan PKK bile Türkiye’de yasal politik hayatın içine girmiştir. O kadar içine girmiştir ki, Parlamentoda sandalye pazarlığı yapabilmektedir. İktidar partileriyle anlaşmalar yapabilmektedir. İktidar partisi olacaklardan milletvekillikleri alabilmektedir ve o aldığı milletvekilliklerini sağa sola dağıtabilmektedir. Teklif de edebilmektedir.”


4. REKOR KIRAN FOTOĞRAFLAR

Perinçek’in Abdullah Öcalan ile görüşme fotoğrafları
Bu fotoğrafların gizli saklı bir tarafı yoktur. Perinçek, 2000’e Doğru Genel Yayın Yönetmeni olarak Apo ile görüşme yaptı ve görüşme dergide yayımlanacağı için fotoğraflarla da görüntülendi. Görüşme sırasında hem 2000’e Doğru muhabiri hem de PKK görevlileri fotoğraf çektiler. 2000’e Doğru, kendi çektiği fotoğrafları yayımladı. Basında kampanya halinde çıkan fotoğraflar ise, ilginçtir PKK’nin çektiği fotoğraflar.

Perinçek, ne zaman Türkiye’yi savunan bir meseleyi kamuoyu önüne getirse, ne zaman ABD emperyalizminin planlarını bozsa, Apo ile görüşme fotoğrafları, basında boy gösterir. Bu görüntüler, son on yılda en çok yayımlanan fotoğraf ünvanını kazanmış bulunuyor.

MİT fotoğraflar karşılığında PKK’ya ne verdi?
Daha önemlisi, fotoğrafların MİT’e PKK tarafından teslim edilmiş olmasıdır. Perinçek’in Apo ile görüşmesinin fotoğrafları 2000'e Doğru dergisinde çıkmıştı. Hatta Apo’nun Perinçek’e karanfil uzatan bir fotoğrafını derginin kapağında yayınlanmıştı. Bu fotoğraflardan utanılsa, herhalde yayınlanmazdı. Nitekim bütün gazeteciler, Güneri Cıvaoğlu, Fatih Altaylı, Hasan Cemal, Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar ve diğerleri kendilerinin Apo ile görüşme fotoğraflarını yayımladılar. Ancak Şeriatçı-Ülkücü gazetelerde yayınlanan fotoğraflar, 2000’e Doğru’nun çektikleri değil. Bunlar, PKK’nin MİT'e gönderdiği fotoğraflar. Bu fotoğraflar karşılığında MİT’in PKK’ye ne verdiği araştırılmalıdır.
Fotoğraf bombardımanının arkasında MİT içindeki CIA ekibinin bulunması, yapılan işin karakteri gereğidir. Türkiye düşmanı güçler, Sevr tehdidine karşı en kararlı tavrı alan İşçi Partisi’ni yıpratabilmek için ne yapacaklarını şaşırmışlardır.

Yüzlerce kez yayınlanan bu fotoğraflar, İşçi Partisi’nin ve Doğu Perinçek’in hiçbir açığının, hiçbir lekesinin bulunmadığının en güzel kanıtıdır. Bütün MİT dosyaları karıştırılmış, CIA’dan yardım istenmiş, İşçi Partisi’nin bir açığını bulmak için özel araştırma birimleri kurulmuş, telefonlar yıllarca dinlenmiş, ancak bir şey bulunamamış ve bir dergi röportajında çekilip, benzerleri yayımlanmış fotoğraflara muhtaç kalmışlardır.

bunları anlata anlata dilimizde tüy bitti
 
Perinçek: (PKK Hakkında) Zaman zaman halka karşı oluyor, ama esas yönü halka karşı değil.
 
ŋǾŵ;2160858' Alıntı:
Perinçek Abdullah Öcalan ile niçin görüştü?

DOĞU PERİNÇEK’İN
APO İLE GÖRÜŞMESİ

1. GÖRÜŞMENİN ZAMANI VE NEDENİ

Görüşme ne zaman oldu
Perinçek, 1989 Ekim ayında ve 1991 Nisan ayında Abdullah Öcalan ile iki kez görüştü. Perinçek, o zaman İP Genel Başkanı değil, 2000’e Doğru dergisinin Genel Yayın Yönetmeni idi. Türkiye’nin hemen hemen bütün önde gelen gazetecileri, Güneri Cıvaoğlu, Fatih Altaylı, Hasan Cemal, Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar ve diğerleri de, Apo ile görüşmeler yaptılar. En son MİT Müsteşarı Emre Taner’in Apo ile görüşmesi basına yansıdı (Hürriyet, ….2005).

Sistemin istihbarat servislerinin ve gazetecilerinin Apo ile görüşmesine ses çıkaran yok. Ama Batı işbirlikçisi sistemin denetimi dışında, Türkiye için, Türkiye halkı için, görüşme yapılınca, yıllardır sistemin bütün güçleri seferber edilerek kapsamlı bir propaganda kampanyası yürütülüyor. Görülüyor ki, bir tek Doğu Perinçek’in görüşmesi, ABD merkezli sistemi rahatsız etmiş. SüperNATO merkezli psikolojik savaşın boyutları, Doğu Perinçek’in mücadelesinin etkisini ve büyüklüğünü gösterir.

Perinçek, Apo ile niçin görüştü?
Perinçek’in amacı, Batı devletlerinin, özellikle ABD’nin Körfez Savaşı öncesi ve başlangıcında, Kürt sorununa müdahale zeminlerini daraltmaktı. Nitekim görüşme bu eksen üzerinde cereyan etmiştir. Görüşmeden sonra yayınlanan çeşitli yazılarda “Apo Perinçekçi olmuş” yorumları yapıldı. Apo’nun bu görüşmelerdeki vurguları şöyleydi: Bende Kürtlük aşkı yok. Türkiye’nin Aydınlanma hareketinin bir parçasıyız. Başlangıçta TC düşmanlığı yok. Bulgaristan’ın Türklere baskısı. Eski Genelkurmay Başkanı Üruğ’a suikast. Mustafa Kemal’in Kürtlere müracaatı. Avrupa bana tapulansa da... Amerika gitsin okyanusun ötesine. Tıpış tıpış Sevr’e yürüyorlar. Amerika varsa özgürlük olamaz. Sevr’in hortlatılmasında AT, Özal ve diğerler var. Evet Keloğlan’la birleşeceğiz, Özgürlüğe sarılan Türkiye özlem. Birliği devrimle gerçekleştirmek vb.

Özetle Perinçek, ABD’nin Yeni Dünya Düzeni projesiyle bölgemizde milliyetleri ve mezhepleri birbirine düşürmek istedikleri koşullarda, Türkiye’nin ve halkın birliğine hizmet eden bir çaba gösterdi. Abdullah Öcalan, yakalandıktan sonra verdiği ifadede görüşmeyi şöyle özetledi: Perinçek, bize ABD’nin ve Avrupa’nın peşinden gitmeyin. Bu yoldan bir yere varamazsınız. PKK’yi dağıtın, Türkiye’nin bütünlüğü içinde yer alın telkinlerinde bulundu (Apo’nun ifadeleri ve Hürriyet, 18 Mart 1999).

Perinçek, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki siyasetini uyguladı
Büyük Devrimci Önder Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı başlarında İngiliz emperyalizminin Kürt sorununu kullanmasına karşı hangi siyaseti izlediyse, Perinçek de o siyaseti izledi. Perinçek de Atatürk gibi, Kürtlerin “Kürdistan Teali Cemiyeti” gibi Batı güdümlü ayrılıkçı örgütlerde değil, Müdafaai Hukuk Cemiyeti gibi milli ve devrimci örgütlerde Türklerle birlikte örgütlenmesini savundu. Mustafa Kemal’in çeşitli Kürt liderleriyle ilişkilerinde ve yazdığı yazılardaki tavrı ne ise, Perinçek’in tavrı da, o’dur. Bu tutum, Amasya Tutanağı’nda, Erzurum ve Sivas Kongresi Nizamname ve Beyannameleri’nin birinci maddelerinde ifade edilen saptama ve politikalara dayanır. Türk ve Kürdü birleştirmek; Türkiye’ye yönelik tehditleri göğüsleme ve Cumhuriyet Devrimi’ni tamamlama görevinin gereğidir. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı aynı zamanda Kürtleri kazandığı için başarmıştır.

Ucuz değil doğru ve cesur politika
Bugün de izlenmesi gereken politika budur. Perinçek, halk kitlelerini avlamaya yönelik ucuz politikaların adamı değildir. Arkadaşlarıyla birlikte gereğinde tehlikeleri üstlenir ve çözüme yönelik doğru ve cesur politikaları üretir ve izler.

Erdal İnönü-Deniz Baykal’ın yönetimindeki SHP, PKK ile seçim ittifakı yaptı. Çeşitli partilerin başkanları, Apo’nun dört-beş kademe altındaki yöneticilerle görüşmeler yapar. Mehmet Ağar, “Abdullah Öcalan’a çok iş düşüyor” diyerek, Apo’yu federasyonlaşmada muhatap haline getirir. Devlet Bahçeli, İran’daki Azerileri kışkırtıp, ABD’nin Türkiye’yi İran ile karşı karşıya getirme ve Kürdistan’ı büyütme politikasında rol üstlenir. ANAP, DYP, CHP, DSP, MHP ve AKP, iktidar dönemlerinde Çekiç Güc’e oy verir,Habur kapısını açık tutar ve ABD ile birlikte Kukla Devlet’i kurarlar; Apo ile birlikte AB üyeliğini savunurlar. Bunlar sistem içindeki uygulamalardır ve hücuma uğramaz. Ama sistemin dışındaki girişimler, sistemin psikolojik savaş kampanyasının hedefidir.

Halkımızın her kesimi üzerindeki baskılara ve eşitsizliklere karşı mücadele etmek görevimizdir
Perinçek’in önderlik ettiği Parti’nin Güneydoğu bölgesi halkımıza yapılan baskılara karşı çeşitli düzlemlerde yürüttüğü mücadeleler de eleştiri konusu olmaktadır.

Partimiz, Körfez Savaşı öncesinde veya sonrasında, Kürt halk kitleleri üzerindeki baskı ve eşitsizliklere karşı kararlı olarak mücadele etti. Türkiye’nin birliğinin ve bağımsızlığının eşitlik ve özgürlük sağlanarak, sağlam bir temele oturtulacağını savunduk. Türkiye, Kürt kitlelerinin taleplerini karşılamalı ve kendi Kürdünü kazanmalıydı. Bu tavrımız doğrudur. Doğu Perinçek’in önderlik ettiği İşçi Partisi, her zaman halk kitleleri üzerindeki baskı ve eşitsizliklere karşı mücadele etti. Bu mücadeleyi, ABD emperyalizmine karşı bütün milletimizin birliği açısından yürüttü.

Eğer Türkiye Perinçek’in tutumunu benimseseydi
Eğer Türkiye Körfez Savaşı öncesinde Perinçek’in politikasını benimseseydi, Türkiye halkı birleştirilebilir, bölücülük etkisiz hale getirilebilir ve bugünkü bölünme ve parçalanma tehdidi çok daha zayıf olurdu. 1990 öncesinde Kürtlerin hak ve hukukunu tanımayan hükümetler, daha sonra ABD ve AB’nin dayatmalarıyla İkiz İhanet Yasalarını bile çıkardılar. Türkiye’nin vereceği demokratik hakları Batı devletleri sağlamış oldu. Kürt halk kitleleri böylece Türkiye’ye değil, Batı’ya bağlandı.


2. ÜÇ AYRI AKLAMA KARARI
Apo görüşmesinin 2000'e Doğru’da yayınlanması üzerine açılan ceza davalarında, iki ayrı aklama kararı ve bir takipsizlik kararı verilmiştir. (İstanbul 2 Nolu DGM’nin, 27. 6. 1990 tarih, E 1989/277, K 1990/148 ve 4.12.1991 tarih, E 1991/216, K 1991/454 tarihli kararları ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Hazırlık 1997/1777, K 1997/237 sayılı takipsizlik kararı)

3. PERİNÇEK APO’NUN SHP LİSTESİNDEN
DÖRT MİLLETVEKİLLİĞİ ÖNERİSİNİ REDDETTİ

SHP’nin PKK ile seçim ittifakı
1991 genel seçimlerinde Erdal İnönü-Deniz Baykal’ın yönetimindeki SHP, PKK ile seçim ittifakı yaptı. Ama hiç kimse bu konuda bir kampanya yürütmedi; yürütmez. Çünkü o ittifak, ABD merkezli sistemin içindeydi. Bu ittifakın içine 1991 seçiminde Doğu Perinçek’in genel başkanı olduğu Sosyalist Parti’yi de katmak istediler. Ancak Doğu Perinçek bunu reddetti.

Öneri nasıl yapıldı
PKK’nin Avrupa temsilcisi, 1991 genel seçimi öncesinde Perinçek’i Ankara’daki evinden telefonla arayarak, Apo’nun Perinçek’in Partisine, SHP’nin bir protokolla HEP’e verdiği 21 milletvekilliğinden dördünü önerdiğini belirtti. Hatta bu öneride, Diyarbakır, Şırnak ve Mardin gibi illerin birinci sıra adaylığı da belirtildi. Perinçek, öneriyi parti organlarında tartışmaya bile gerek görmeden anında reddetti.

Perinçek açısından bu öneriyi kabul etmenin herhangi bir tehlikesi de yoktu. Perinçek ve arkadaşları, SHP listelerinden milletvekili olacaklardı. Ama Perinçek’ler için mesele, milletvekili veya bakan olmak değil, Türkiye’nin bağımsızlığına, bütünlüğüne ve emekçilere bağlı bir çizgide ısrar etmekti.

Öcalan’ın Milliyet, Sabah’a ve Gündem gazetelerine açıklaması
Bizzat Apo, 1991 yılı sonunda, Milliyet ve Sabah gazetelerine yaptığı açıklamalarda, Perinçek’e dört milletvekili önerdiğini ve parlamentoya girerek, SHP listesinden seçilecek 21 milletvekilinin başına geçmesini rica ettiğini açıklamıştır (Milliyet ve Sabah, 7 Aralık 1991).

Apo: “Perinçek tenezzül etmedi”
Apo, Perinçek’e dört milletvekili önerisini, 3 Mayıs 1993 tarihli Gündem gazetesinde de anlatmış ve bu öneriyi reddettiğimi birkaç kez vurgulayarak dile getirmiştir:

“Sayın Doğu Perinçek de buraya geldi. İlk pratik politika önerim şu oldu. Dedim ki, bir devrim merkezi var, onun parlamenter sözcüsü ol. Bu güzel bir şey. Eğer bir parlamenter sözcüsü olsaydı, Kürt-Türk birlikteliği de çok iyi gelişebilirdi. Kim kardeşlik istemiyor. Bize ikide bir milliyetçi diyorsunuz. Seni kendi ülkesinde ve devrimin bir merkezinde milletvekili adayı önerecek kadar Enternasyonalizme yatkınlık gösteren bir hareket mi milliyetçidir, yoksa buna tenezzül etmeyen, kendini çok üstte gören bir anlayışın sahibi mi milliyetçidir? Ve ben fazla anlamlı bulamadım...Tenezzül etmediler.” (Gündem, 3 Mayıs 1993)

Öcalan, Hasan Cemal ile söyleşisinde de gerçeği söyledi
Yine Öcalan, Hasan Cemal’e 14 Nisan 1993 günü yapılan söyleşide, Doğu Perinçek’in SHP listesinden milletvekilliği önerisini reddettiğini belirtmektedir (Hasan Cemal, Kürtler, s.39)

Perinçek, SHP-PKK seçim ittifakına niçin katılmadıklarını Anayasa Mahkemesi’nde anlattı

Apo’nun SHP listesinden dört milletvekilliği önerisini niçin reddettiğimizi ve PKK ile SHP arasındaki seçim ittifakına niçin katılmadığımızı, 12 Mayıs 1992 günü Anayasa Mahkemesi’nde yaptığım savunmada anlattım. Anayasa Mahkemesi tutanağından aynen aktarıyorum:

“Bugün koalisyonu paylaşan Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin listeleri içinde milletvekillikleri bize teklif edilmiştir. Bakın şimdi çok önemli bir şeyi açıklayacağım. PKK Genel Sekreteri Abdullah Öcalan, Milliyet ve Sabah gazetelerine açıkladığı için ve gazetelerde yazıldığı için bunu söylüyorum. Orada diyor ki, ‘Sosyalist Parti’ye, bize SHP’den verilen milletvekilliklerinden 4 tanesini vermek istedik. Reddettiler bizi.’ Demek ki, SHP seçimlere girerken PKK’ya 21 tane milletvekilliği vermiştir. PKK da bunun 4 tanesini Sosyalist Parti’ye önermektedir. ‘Gelin 4 tane de size verelim, ayrı parti olarak girmeyin, hepimiz SHP olarak girelim’ demiştir. Sosyalist Parti bunu reddetmiştir. Demiştir ki, ‘ben ayrı, bağımsız bir partiyim, fikirlerim var, hiç kimsenin sırtından da Meclis’e girmem, ayrı kimliğimle ve kişiliğimle toplumun karşısına çıkarım’. Ben bunu niçin söyledim?... Bunu şunun için söyledim: En yasadışı olan PKK bile Türkiye’de yasal politik hayatın içine girmiştir. O kadar içine girmiştir ki, Parlamentoda sandalye pazarlığı yapabilmektedir. İktidar partileriyle anlaşmalar yapabilmektedir. İktidar partisi olacaklardan milletvekillikleri alabilmektedir ve o aldığı milletvekilliklerini sağa sola dağıtabilmektedir. Teklif de edebilmektedir.”


4. REKOR KIRAN FOTOĞRAFLAR

Perinçek’in Abdullah Öcalan ile görüşme fotoğrafları
Bu fotoğrafların gizli saklı bir tarafı yoktur. Perinçek, 2000’e Doğru Genel Yayın Yönetmeni olarak Apo ile görüşme yaptı ve görüşme dergide yayımlanacağı için fotoğraflarla da görüntülendi. Görüşme sırasında hem 2000’e Doğru muhabiri hem de PKK görevlileri fotoğraf çektiler. 2000’e Doğru, kendi çektiği fotoğrafları yayımladı. Basında kampanya halinde çıkan fotoğraflar ise, ilginçtir PKK’nin çektiği fotoğraflar.

Perinçek, ne zaman Türkiye’yi savunan bir meseleyi kamuoyu önüne getirse, ne zaman ABD emperyalizminin planlarını bozsa, Apo ile görüşme fotoğrafları, basında boy gösterir. Bu görüntüler, son on yılda en çok yayımlanan fotoğraf ünvanını kazanmış bulunuyor.

MİT fotoğraflar karşılığında PKK’ya ne verdi?
Daha önemlisi, fotoğrafların MİT’e PKK tarafından teslim edilmiş olmasıdır. Perinçek’in Apo ile görüşmesinin fotoğrafları 2000'e Doğru dergisinde çıkmıştı. Hatta Apo’nun Perinçek’e karanfil uzatan bir fotoğrafını derginin kapağında yayınlanmıştı. Bu fotoğraflardan utanılsa, herhalde yayınlanmazdı. Nitekim bütün gazeteciler, Güneri Cıvaoğlu, Fatih Altaylı, Hasan Cemal, Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar ve diğerleri kendilerinin Apo ile görüşme fotoğraflarını yayımladılar. Ancak Şeriatçı-Ülkücü gazetelerde yayınlanan fotoğraflar, 2000’e Doğru’nun çektikleri değil. Bunlar, PKK’nin MİT'e gönderdiği fotoğraflar. Bu fotoğraflar karşılığında MİT’in PKK’ye ne verdiği araştırılmalıdır.
Fotoğraf bombardımanının arkasında MİT içindeki CIA ekibinin bulunması, yapılan işin karakteri gereğidir. Türkiye düşmanı güçler, Sevr tehdidine karşı en kararlı tavrı alan İşçi Partisi’ni yıpratabilmek için ne yapacaklarını şaşırmışlardır.

Yüzlerce kez yayınlanan bu fotoğraflar, İşçi Partisi’nin ve Doğu Perinçek’in hiçbir açığının, hiçbir lekesinin bulunmadığının en güzel kanıtıdır. Bütün MİT dosyaları karıştırılmış, CIA’dan yardım istenmiş, İşçi Partisi’nin bir açığını bulmak için özel araştırma birimleri kurulmuş, telefonlar yıllarca dinlenmiş, ancak bir şey bulunamamış ve bir dergi röportajında çekilip, benzerleri yayımlanmış fotoğraflara muhtaç kalmışlardır.

bunları anlata anlata dilimizde tüy bitti

Kimi kandırıyorsunuz siz.Gazeteci sıfatıyla görüşmüş falan.Resimlerdeki görüntü hiç öyle gazteci görüşmesine benzemiyor. Aksine kırk yıllık dost ggöüşmesini yansııtıryor.
 
Bu Perinçek değilmidir ki bir dönemde dağda PKK kampında bebek katili Abdullah Öcalan ve eli kanlı adamlarıyla sarmaş dolaş ve çiçeklerle halay çekilerek karşılanan.

Apo bebek katili.Peki ya abd?

Irağa girdiginden beri kaç tane masum ölmüş?Kaç tane bebeği yok etmişler?

Apoyu can düşmanımız sayıyoruz şimdi.abd ye niye kölelilk yapıyoruz.Niye ülkemize geldiğinde paşalar gibi ağırlıyoruz?

Bırakın öyle böyle kıvırtmayı.İşimize gelince katil gelemeyince ittifak!
 
ishynum846 dostum seni o goruntuleri verdigin için kutluyorum su an vatansever havasında milliyetci havasında dolasan vatan haininin ne mal oldugunu gosterdigin için...
sakın Ataturk'u boyle salak sacma adamlarla yanyana koymayın eger onu biraz seviyorsanız bunu yapmayın...
 
erdoğanda sayın öcalan diye hitap ediyor. öcalanın vurduğu şehitlerimize ise kelle diyor. siz kimi savunuyorsunuzki? . şu anda mecliste tayyip sayesinde kaç pkk lı var biliyormusunuz?
 
siz doğu perinçek'i bebek kAtiLi iLe görüşmekLe suçLuyorsunuz,peki AmA yıLLArdır bizi böLmeye birbirimize düşürmeye çALışAn Abd ve Ab'yi ziyAret etmek için kApıLArındA yALvArAn siyAsiLere neden Aynı şeyLeri söyLemiyoruz.eğer doğu perinçek Apo iLe görüştüğü için bu kAdAr suçLu ise siyAsiLer ondAn 20 kAt dAhA suçLudur.keşke onun gösterdiği cesAreti ve duyArLıLığı zAmAnın siyAsiLeride gösterseydi bugün bu durumLArA düşmezdik.sen yıLLArcA AdAmLArLA sadece dAğdA mücAdeLe edersen,psikoLojik sAvAştA,mAsA bAşındA bAşArıLı oLAmAzsAn bugün bu sonuçLArA kAtLAnırsın....!
 
Apo bebek katili.Peki ya abd?

Irağa girdiginden beri kaç tane masum ölmüş?Kaç tane bebeği yok etmişler?

Apoyu can düşmanımız sayıyoruz şimdi.abd ye niye kölelilk yapıyoruz.Niye ülkemize geldiğinde paşalar gibi ağırlıyoruz?

Bırakın öyle böyle kıvırtmayı.İşimize gelince katil gelemeyince ittifak!


KATILIYORUM...!
 
arkadaşlar doğu perinçek li işçi partisinin bana çağrıştırdığı fikri açıdan düşüncelerini irdelediğim zaman aklıma gelen soru şu oluyor: takkiye yi sadece akp yapmıyor, bana göre işçi partisi de şu an takkıye yapmaktadır. neden diye sorarsanız hemen yanıtlamak isterim. ama ilk önce bu sorumu yanıtlamadan kendimi tanımlamak isterim, ben kemalizme inanmış bir insanım ve kemalist ideolojinin şu an türkiyenin ihtiyaçlarına uygulanabilrliği tamamlandığı zaman cevap verebileceğine inanıyorum. şimdi sorumuza dönecek olursak. işçi partisi de atatürkçü kemalist bir parti görüntüsü çizmektedir. ancak işçi partisinin parti programını dikkatle okuduğunuz zaman bilimsel sosyalizm i görmektesiniz. yani şu anda perinçek ve partisi kemalizm i kullanarak ve kemalist olarak gözükerek ülkedeki atatürkçü vatansever sosyal-demokrat kesimin oylarını almak peşinde olduğuna inanıyorum. kemalizm i basamak olarak kullanıp bilimsel bir sosyalizm amacı işçi partisi gibi mao cu bir partiye uygun bir stratejidir. ve yayınlarını takip ediyorsanız faşizan eğilimlere sahip bir parti olduğunu açık bir şekilde görebilirsiniz.
 
Geri
Üst