fulldot
New member
- Katılım
- 6 May 2008
- Mesajlar
- 450
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
DSP’li Süleyman Yağız, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevaplayamadığı soruyu Başbakan Tayyip Erdoğan’a yöneltti. O da duvar oldu!
10 aydır bekliyorum
Emnİyet Genel Müdürlüğü’nün geçen yıl verdiği brifingde “ulusalcılığı aşırı sağ faaliyet olarak değerlendirdiği ve tehdit olarak algıladığı” yönündeki iddiaları Meclis’e taşıyan DSP’li Süleyman Yağız, “10 aydır bekliyorum. Cevap alana kadar takipteyim” dedi.
Katılıyor musunuz?
YaklaŞIk 6 ay Bakan Atalay’ın, 4 aydır da Başbakan Erdoğan’ın cevap vermesini bekleyen Yağız, “Sessiz kalmaları, bu görüşe katıldıkları anlamına mı geliyor acaba?” diyor.
DSP’Lİ SÜLEYMAN YAĞIZ SORUYOR, KABİNE ÜYELERİ KAÇIYOR
O soru Başbakan’ı da susturdu
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevap veremediği “Emniyet Genel Müdürlüğü brifinginde ulusalcılık tehdit olarak değerlendirildi mi?” sorusuna Başbakan Erdoğan da
sessiz kaldı
Haber:Macit SOYDAN
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün geçen yıl hazırladığı kurum brifinginde, ”ulusalcılığı aşırı sağ faaliyet “ kapsamında değerlendirdiği ve ” tehdit “ olarak algıladığı yönündeki iddialar bir türlü aydınlatılamadı. Konuyla ilgili haberlerin basında yayımlanmasının ardından iddiaları TBMM gündemine taşıyan DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız, 10 ay geçmesine rağmen bir cevap alamadı. Atalay, Yağız’ın önergesini görmezden gelmişti. Atalay’ı susturan soruları daha sonra Başbakan Erdoğan’a yönelten Yağız, yine sonuç alamadı.
Eğer doğruysa durum vahim
Kabine üyelerinin sorularını ısrarla görmezden geldiğini dile getiren Süleyman Yağız, suskunluğa bir anlam veremediğini söyledi. Yağız şunları kaydetti:” Sayın Bakan gibi Sayın Başbakan’ın da önergemi yanıtlamaması “Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ulusalcılığı tehdit olarak kabul ettiği ve kendisinin de bu görüşe katıldığını mı gösteriyor yoksa? Eğer zımni de olsa böyle bir durum varsa vahim demektir. Oysa önergemde de vurguladığım gibi, çeviri diliyle konuşup yazan ve kavram kargaşasına yol açan bazı kiselerin iddia ettiği gibi ”ulusalcılık“ kesinlikle tehdit olarak algılanaz. Zira ulusalcılık bir ideolojik hareket değildir, ırkçılık değildir. Yurtseverliktir, ulusal bütünlükten yana olmaktır ve hiç kimsenin tekelinde değildir. Durumun açıklığa kavuşturulması için Sayın Başbakan’ı süresini geçirmiş olsa da önergemi yanıtlamaya davet ediyorum.”
Bu sorular cevap bekliyor
DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız, Beşir Atalay’ın yanıtlamadığı şu soruları Başbakan Erdoğan’a yöneltmişti:
1- Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ulusalcılığı aşırı sağ faaliyetler kapsamında ele aldığı ve tehdit algılaması içinde gösterdiği yolundaki iddialar doğru mudur?
2- Doğruysa bunun getireceği olumsuz sonuçlar düşünülmüş müdür? Örneğin, bu algılama, ulusumuzu ulusal duyarlılıkları dile getirme konusunda endişeli olmaya yöneltmeyecek midir?
3- “Ulusal” sözcüğüne karşı bir önyargınız var mıdır? Bazı konuşmalarınızda gerektiği hâlde “ulusal” sözcüğünü kullanmamanız bu önyargınızdan mı kaynaklanıyor?
4- Ulusal duyarlılıkların zayıflatılması, kültürel değerlerin de zayıflatılması anlamına gelmez mi?
5- Bir ulusu, kültürel değerlerden uzaklaştırmak, o ulusun, bütün değerlerine karşı duyarsızlaştırılması sonucuna yol açmaz mı?
6- “Ulusalcıların kullandığı aşırı yaklaşımların amacını aştığı ve propaganda amaçlı önemli bazı gelişmeleri tetiklediği” iddiası, toptancı bir suçlama değil midir?
7- Böyle bir algılama, antidemokratik uygulamalara yol açmaz mı?
8- Bazı değerler için biri bir suç işliyorsa, suçlunun şahsiliği ilkesine göre, yapılması gereken sadece o kişiyi suçlu göstermek ve sadece o kişiyle ilgili gerekeni yapmak değil midir?
9- Ulusalcılığı bir duygu, bir duyarlılık ve bir refleks olarak gören yurtseverleri, bir ya da birkaç kişinin suç işlemesinden yola çıkarak suçlamak, onları terör algılaması içinde göstermek de bir suç değil midir?
10- Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ulusalcılığı terör kapsamında ele alması, asıl büyük tehdit olarak ortada duran irtica ve bölücülük risklerinin daha da büyümesine neden olmaz mı?
11- Emniyet’in değerlendirmesinde yer alan, “Ulusalcı kesimler, devlet egemenliğinin özellikle AB sürecindeki yasal değişiklikler ile zedelendiği ve ülkenin bağımsızlığını yitirdiği varsayımını temel almaktadır” ifadesi de yine toptancı bir suçlama değil midir?
12- Kaldı ki, bu endişeyi bütünüyle yanlış olarak değerlendirmek, hele hele terör dosyası kapsamında ele almak ne kadar doğrudur?
13- Bu endişenin asıl kaynağı, AB’ye, AB’nin bile taleplerinin ötesine geçen ödünlerin verilmesi değil midir?
14- Her görüşün serbest olması gerektiği demokratik bir ülkede özellikle ulusalcılığın tehdit olarak algılanması, AB ölçütlerine de uygun mudur?
İşte brifingdeki tanımlama
Yeniçağ konuyu manşetine taşıyarak, bunun “AB faşizmi” olduğunu duyurmuş, siyaset ve iş dünyasının tepkilerine yer verilmişti.
Emnİyet Genel Müdürlüğü’nün (EGM), geçen yıl hazırladığı kurum brifinginde, “ulusalcılık” akımını, “aşırı sağ faaliyetler” kapsamında değerlendirdiği belirtilmişti. Basında çıkan haberlerde, değerlendirmede, “Ulusalcıların kullandığı aşırı yaklaşımların amacını aştığını ve propaganda amaçlı önemli bazı gelişmeleri tetiklediği” iddia edilmişti. Brifingde, “Ulusalcı kesimler, devlet egemenliğinin özellikle AB sürecindeki yasal değişiklikler ile zedelendiği ve ülkenin bağımsızlığını yitirdiği varsayımını temel almaktadır” denildiği belirtilmişti. Brifing metninde, “Bu söylem etrafında geçmişte sol, sağ ve dinsel arka plana sahip gruplar söylem, propaganda ve eylem birliğine dayanan bir manevra alanı oluşturmakta, bu kapsamda 50’den fazla dernek ve vakıf, 100’den fazla internet sitesi ve medya organı faaliyet göstermektedir” ifadesinin yer aldığı duyurulmuştu.
kaynak
10 aydır bekliyorum
Emnİyet Genel Müdürlüğü’nün geçen yıl verdiği brifingde “ulusalcılığı aşırı sağ faaliyet olarak değerlendirdiği ve tehdit olarak algıladığı” yönündeki iddiaları Meclis’e taşıyan DSP’li Süleyman Yağız, “10 aydır bekliyorum. Cevap alana kadar takipteyim” dedi.
Katılıyor musunuz?
YaklaŞIk 6 ay Bakan Atalay’ın, 4 aydır da Başbakan Erdoğan’ın cevap vermesini bekleyen Yağız, “Sessiz kalmaları, bu görüşe katıldıkları anlamına mı geliyor acaba?” diyor.
DSP’Lİ SÜLEYMAN YAĞIZ SORUYOR, KABİNE ÜYELERİ KAÇIYOR
O soru Başbakan’ı da susturdu
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevap veremediği “Emniyet Genel Müdürlüğü brifinginde ulusalcılık tehdit olarak değerlendirildi mi?” sorusuna Başbakan Erdoğan da
sessiz kaldı
Haber:Macit SOYDAN
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün geçen yıl hazırladığı kurum brifinginde, ”ulusalcılığı aşırı sağ faaliyet “ kapsamında değerlendirdiği ve ” tehdit “ olarak algıladığı yönündeki iddialar bir türlü aydınlatılamadı. Konuyla ilgili haberlerin basında yayımlanmasının ardından iddiaları TBMM gündemine taşıyan DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız, 10 ay geçmesine rağmen bir cevap alamadı. Atalay, Yağız’ın önergesini görmezden gelmişti. Atalay’ı susturan soruları daha sonra Başbakan Erdoğan’a yönelten Yağız, yine sonuç alamadı.
Eğer doğruysa durum vahim
Kabine üyelerinin sorularını ısrarla görmezden geldiğini dile getiren Süleyman Yağız, suskunluğa bir anlam veremediğini söyledi. Yağız şunları kaydetti:” Sayın Bakan gibi Sayın Başbakan’ın da önergemi yanıtlamaması “Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ulusalcılığı tehdit olarak kabul ettiği ve kendisinin de bu görüşe katıldığını mı gösteriyor yoksa? Eğer zımni de olsa böyle bir durum varsa vahim demektir. Oysa önergemde de vurguladığım gibi, çeviri diliyle konuşup yazan ve kavram kargaşasına yol açan bazı kiselerin iddia ettiği gibi ”ulusalcılık“ kesinlikle tehdit olarak algılanaz. Zira ulusalcılık bir ideolojik hareket değildir, ırkçılık değildir. Yurtseverliktir, ulusal bütünlükten yana olmaktır ve hiç kimsenin tekelinde değildir. Durumun açıklığa kavuşturulması için Sayın Başbakan’ı süresini geçirmiş olsa da önergemi yanıtlamaya davet ediyorum.”
Bu sorular cevap bekliyor
DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız, Beşir Atalay’ın yanıtlamadığı şu soruları Başbakan Erdoğan’a yöneltmişti:
1- Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ulusalcılığı aşırı sağ faaliyetler kapsamında ele aldığı ve tehdit algılaması içinde gösterdiği yolundaki iddialar doğru mudur?
2- Doğruysa bunun getireceği olumsuz sonuçlar düşünülmüş müdür? Örneğin, bu algılama, ulusumuzu ulusal duyarlılıkları dile getirme konusunda endişeli olmaya yöneltmeyecek midir?
3- “Ulusal” sözcüğüne karşı bir önyargınız var mıdır? Bazı konuşmalarınızda gerektiği hâlde “ulusal” sözcüğünü kullanmamanız bu önyargınızdan mı kaynaklanıyor?
4- Ulusal duyarlılıkların zayıflatılması, kültürel değerlerin de zayıflatılması anlamına gelmez mi?
5- Bir ulusu, kültürel değerlerden uzaklaştırmak, o ulusun, bütün değerlerine karşı duyarsızlaştırılması sonucuna yol açmaz mı?
6- “Ulusalcıların kullandığı aşırı yaklaşımların amacını aştığı ve propaganda amaçlı önemli bazı gelişmeleri tetiklediği” iddiası, toptancı bir suçlama değil midir?
7- Böyle bir algılama, antidemokratik uygulamalara yol açmaz mı?
8- Bazı değerler için biri bir suç işliyorsa, suçlunun şahsiliği ilkesine göre, yapılması gereken sadece o kişiyi suçlu göstermek ve sadece o kişiyle ilgili gerekeni yapmak değil midir?
9- Ulusalcılığı bir duygu, bir duyarlılık ve bir refleks olarak gören yurtseverleri, bir ya da birkaç kişinin suç işlemesinden yola çıkarak suçlamak, onları terör algılaması içinde göstermek de bir suç değil midir?
10- Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ulusalcılığı terör kapsamında ele alması, asıl büyük tehdit olarak ortada duran irtica ve bölücülük risklerinin daha da büyümesine neden olmaz mı?
11- Emniyet’in değerlendirmesinde yer alan, “Ulusalcı kesimler, devlet egemenliğinin özellikle AB sürecindeki yasal değişiklikler ile zedelendiği ve ülkenin bağımsızlığını yitirdiği varsayımını temel almaktadır” ifadesi de yine toptancı bir suçlama değil midir?
12- Kaldı ki, bu endişeyi bütünüyle yanlış olarak değerlendirmek, hele hele terör dosyası kapsamında ele almak ne kadar doğrudur?
13- Bu endişenin asıl kaynağı, AB’ye, AB’nin bile taleplerinin ötesine geçen ödünlerin verilmesi değil midir?
14- Her görüşün serbest olması gerektiği demokratik bir ülkede özellikle ulusalcılığın tehdit olarak algılanması, AB ölçütlerine de uygun mudur?
İşte brifingdeki tanımlama
Yeniçağ konuyu manşetine taşıyarak, bunun “AB faşizmi” olduğunu duyurmuş, siyaset ve iş dünyasının tepkilerine yer verilmişti.
Emnİyet Genel Müdürlüğü’nün (EGM), geçen yıl hazırladığı kurum brifinginde, “ulusalcılık” akımını, “aşırı sağ faaliyetler” kapsamında değerlendirdiği belirtilmişti. Basında çıkan haberlerde, değerlendirmede, “Ulusalcıların kullandığı aşırı yaklaşımların amacını aştığını ve propaganda amaçlı önemli bazı gelişmeleri tetiklediği” iddia edilmişti. Brifingde, “Ulusalcı kesimler, devlet egemenliğinin özellikle AB sürecindeki yasal değişiklikler ile zedelendiği ve ülkenin bağımsızlığını yitirdiği varsayımını temel almaktadır” denildiği belirtilmişti. Brifing metninde, “Bu söylem etrafında geçmişte sol, sağ ve dinsel arka plana sahip gruplar söylem, propaganda ve eylem birliğine dayanan bir manevra alanı oluşturmakta, bu kapsamda 50’den fazla dernek ve vakıf, 100’den fazla internet sitesi ve medya organı faaliyet göstermektedir” ifadesinin yer aldığı duyurulmuştu.
kaynak