Başbuğ'dan Laiklik Uyarısı

Albayrak

Can Feda
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
4,439
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Aydınlığın karanlıkla savaşından...
Kara Harp Okulu'nun 2007-2008 Eğitim-Öğretim yılının açılış dersini Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ verdi. Başbuğ Anayasa'ya yönelik tehditleri anlattığı konuşmasında ulus devlet üniter ve laik yapıyla ilgili konulara değindi ve terör örgütüyle ilgili ABD’ye sert mesajlar gönderdi.

İşte konuşmadan satırbaşları:

HEDEF ULUS DEVLET
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi, Türkiye devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün korunmasını hedeflemiştir. Bu kuruluş felsefesinin temel unsurlarını ise ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet oluşturmuştur.
Ne gariptir ki dün olduğu gibi bugün de laiklik karşıtı hareketlerin ve etnik milliyetçilerin öncelikli ve ortak bir hedefi vardır, o da ulus devlet yapısıdır.

TERÖR ÖRGÜTÜNÜN YAKLAŞIMI
Türkiye'de bir kısım insanlar 'terörün yok edilmesi güvenlik alanındaki mücadele ile olmaz başka alanlarda tedbirler alınması ve çözümler üretilmesi gerekmektedir' diye düşünmektedir. İlk bakışta doğru olarak düşünülecek bu yaklaşım aslında yanlış ve eksiktir. Elbette terörün yok edilmesi yalnız güvenlik alanındaki mücadele ile olmaz. Ekonomik sosyo-kültürel ve psikolojik harekat alanında paralel ve eşzamanlı olarak hareket edilmelidir. Ancak burada kastedilen 'güvenlik alanında mücadele etmeyelim diğer üç alanda mücadele edelim' ise bu zaten bölücü terör örgütünün savunduğu yaklaşımın ta kendisidir.

KÜRTÇE'NİN ÖĞRETİLMESİ FARKLI BİR DURUMDUR
Türkçe'nin dışında bazı etnik grupların kendi dillerini öğrenmek istemelerini kabul etmek ve saygı göstermek farklı bir durumdur. Bu dillerde eğitim ve öğretim yapılmasını kabul etmek ise çok başka bir durumu ifade eder. İkincisini ulus devlet anlayışı ile bağdaştırmak mümkün değildir. Elbette Türkiye Cumhuriyeti kültürel farkılıklara saygılıdır. Kültürel zenginliklerin yaşaması için gerekli düzenlemeleri de gerçekleştirmiştir.

KUTUPLAŞMA YARATIR
Kültürel alandaki düzenlemelerin 'daha fazla özgürlük' başlığı altında siyasal alana götürülmesi ve farklılıkların gereğinden fazla derinleştirilmesi ile bu konularun ülke gündemine yoğun bir şekilde sokulması korkarım ki bir gün ülkeyi kutuplaşmaya sürükleyebilir. Türkiye'de etnik kimliğin fark ettirilmesine, gelişimine ve kişilerin bu konuda bilinçlenmesine uluslararası boyutta neler etki etmiştir. Son dönemlerde dünyadaki toplumsal olayları yönlendiren özellikle postmodernite ve küreselleşme düşünce akımlarının ve Türkiye-AB ilişkilerinin bu olay üzerinde büyük bir etkisi olduğu da açıktır.

ABD SADECE SÖZ ÜRETİYOR
- Türkiye 1984'ten beri terörle adeta tek başına mücadele ediyor. Bu mücadelede yalnız bırakıldık. Bu mücadelede artık söz değil eylem bekliyoruz. Türkiye'nin Irak'la ilgili kaygı ve sorunları Türkiye-ABD ilişkilerini etkilemektedir. ABD zamanın söz söyleme değil eylem zamanı olduğunu görmelidir. Türkiye'nin desteğini almayan bir çözüm Irak için kalıcı bir çözüm olmayacağını ve Kuzey'deki bölücü terör örgütünün varlığının Türkiye için hayati bir tehdit oluşturduğunu, zamanın söz söyleme değil eylem zamanı olduğu anlamalı ve görmelidir.

DTP’YE SERT ELEŞTİRİ
- Türkiye'de bir kısım insanlar terörün yok edilmesi güvenlik alanındaki mücadele ile olmaz başka alanlarda tedbirler alınması ve çözümler üretilmesi gerekmektedir diye düşünmektedir. ilk bakışta doğru olarak düşünülecek bu yaklaşım aslında yanlış ve eksiktir. Elbette terörün yok edilmesi yalnız güvenlik alanındaki mücadele ile olmaz. Ekonomik sosyo-kültürel ve psikolojik harekat alanında paralel ve eşzamanlı olarak hareket edilmelidir. Ancak burada kastedilen güvenlik alanında mücadele etmeyelim diğer üç alanda mücadele edelim ise bu zaten bölücü terör örgütünün savunduğu yaklaşımın ta kendisidir.

KUZEY IRAK’TAKİ KÜRTLER TARİHİ GÜÇ KAZANDI
- Irak'ın kuzeyindeki oluşum ve gelişmelerin bu bölgedeki Kürtlere tarihte hiç olmadığı kadar siyasal, hukuki, askeri ve psikolojik güç kazandırdığı da diğer bir gerçektir. Ayrıca bu durumun vatandaşlarımızın bir kısmı üzerinde aidiyet modeli yaratabileceğine de dikkat edilmelidir.

ATATÜRK DEVRİMLERİ HATIRLATTI
- Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşu ve gelişimi bir devrimdir. Atatürk'ün gerçekleştirdiği bu devrimini ana hedefi bir ulus devletin Türk devletinin yaratılmasıdır. Atatürk'ün ulus devlet anlayışı dinsel ve etnik temellere bağlı değildir ve bağlanmaya da çalışılmamalıdır.

Hürriyet
 
15-20 yıl önce bize birifingler veriliyordu?Pkk'nın ve Fethullah Gülen gibilerinin ülkemiz,üzerine tehditleri üzerine ve bilinçsiz,oy avcısı siyasilerin tavizleriyle gelinen nokta ortada,maalesef ülkeyi bölmek amaçlılar baya bir yol aldılar.Tabi verilen tavizler karşılıgı vatan kaosa dogru giderken,siyasilerimiz zenginledi,öyle zenginledi ki bazıları 15-20 sene önce ormana gecekondu kuranlar,gemicikler bile alabildi ogullarına...Evet Ordu haklı çıktı ama hala halkın çogunlugu tehdit,mehdit gördügü yok ortada üstelik Ordu düşmanı oldu çogu...
 
Aslında herşey bir aldatmacadan ibaret.AKP hükümeti Cumhurbaşkanlığı seçiminde uyguladığı ''mazlum'' rolünü yeni Anayasa taslağında da sürdürüyor. Türkiye yeni gerginliklere itiliyor
5 yıllık iktidarlarında türban sorununu çözemeyen AKP hükümeti, bunu Anayasa taslağı ile halletmenin yollarını arar gibi gözüküyor. Başbakan , bir yandan ''Daha Anayasa taslağı gündemde yok'' derken diğer taraftan da partilere ve sivil toplum kuruluşlarına gönderileğini söylüyor. Erdoğan, türbanı savunur gözükürken ''Herkes Anayasa'ya bu konunun girmesine karşı çıktı. Biz de vazgeçtik'' demenin şartlarını hazırlıyor.
Erdoğan'ın senaryoları sürerken hükümete ''Anayasa'' konusunda her kesimden uyarılar geliyor. YÖK, Yargıtay'ın ardından son uyarı da işverenler sendikalarından geldi.
Herkes anayasa ile yatıp kalkıyor. 1982 Anayasasının bütünüyle savunucusu değilim. Zaten 1982’den bu tarafa çok değişiklik yapıldı. Ancak, anayasa değişiklikleri konuşulurken, anayasanın temel ilkeleri tartışmaya açtırılırken, anayasa çalışmalarının, Türksüz Anadolu ve Atatürksüz Türkiye peşinde koştukları eserleri ve gazete makaleleri ile ortada olan düşünceleri belli bir gruba teslim edilmesini de kim içine sindirebilirki.
Bazıları türban ve baş örtüsünü birbirine karıştırıp sadece bunlarda yoğunlaştılar. Türkiye Cumhuriyeti sadece laiklik ilkesine dayalı kurulmamıştır. Sürekli türbanın öne çıkarılması ve bundan medet umulması maksatlıdır; oy avcılığıdır. Sadece türbana karşı çıkılmakla da Cumhuriyete sahip çıkılmaz.
Ülkenin altı oyulurken, Anayasasının 42. Maddesi iki dilli eğitime açık hale getirilirken, TCK’nun 301. Maddesi kaldırılmaya çalışılırken, Türke saldırı serbest hale getirilirken, Türkiye’nin yapısını bozucu, federal yapıya döndürücü “açılımlar” ortaya atılırken, din dersleri karpuz seçer duruma sokulurken, icra ve iktidar güçlendirilip kuvvetler ayrılığı (yargı, yasama, yürütme) dengesi yürütme lehine bozulurken; tartışılan tek konu türban olamaz.
YÖK ve Yargı özellikle Anayasa Mahkemesi adeta iktidara bağlanmaktadır. Zaten yetersiz olan Yargı bağımsızlığı iyice zayıflatılmaktadır. TSK üzerinde oyunlar oynanmaktadır. Anayasa taslağında Milli Güvenlik Kurulu daha da etkisizleştirilmekte; nedense Jandarma dışlanmaktadır. Toplumun çeşitli kesimleri anayasa taslağında unutulmuştur. İşçi, çiftçi, esnaf, memur, kadın istekleri unutulmuştur. Kamu çıkarları ve ekonomik haklar, özelleştirme, mülk edinme gibi konular yok sayılmıştır. Türkiye’nin ekonomik bakımdan talan edilmesi nerededir? Türkiye’ye yön değiştirtme peşinde koşanlarca bu ısmarlama ve Brüksel’den “aferin” almak için hazırlanan taslak, özgürlükçü değildir. Anti-Türk ve anti-devlet anlayışı tasarıda hâkimdir.
Şu halde bu taslak, onu hazırlayan şaibeli isimler bir tarafa, millet için yapılmamıştır.bu anayasa AKP felsefesini taşıyacaktır. Artık iktidar gücünü elinde bulundurana göre anayasaların yapıldığı ve şekillendirildiği dönemleri geride bırakalım. Eğer gerçekten demokrat olmak istiyorsak!




Kaynak:Ortadoğu
 
Яħ.;2150385' Alıntı:
AKP Tek güç oLmaya çaLı$ıyoR. Ama KendiLerini ZorLasaLar da TSK,Jandarma 'yı etkisizleştiremez, dışlayamazLar... Sınırda bekLeyen askerleri etkisiz bıraksınlar istiyorLarsa. bakaLım o zaman nolur...
birgün Atatürk'ün ilkelerini eğitimden çıkarmaya kalkarlar, bi gün gelir kürtçeye izin vericek hareketler yaparlar, modası geçtimi türbanı, baş örtüsünü ağızlarına sakız yapıp puan kapmaya çalışırlar... nereye gidiyor bunun sonu bilemiyorum... / yolda yürürken türbanlısına türbansızına fakirine zenginine selam verip muhabbet etmeyi özledim...
Laik cumhuriyeti iktidar hırsı için maceraya atmak ne olursa olsun bu vatana yapılabilecek en büyük ihanettir.Umarım iktidarda kalsın ve icraat yapsın diye AKP’ye oy verenler, desteklerinin rejimle oynayan bir anayasa değişikliği için kullanıldığını fark eder.
Seçim kazanmanın iktidarlara kendi başına anayasa değiştirme hakkı tanımadığını artık herkesin görmesi gerekiyor.
Oy veren halkımızın beklentilerinden bir olan türban yasağıda bu toz duman içinde kaybolup gidecek.Bunu kaldırmanın yolunun bu olmadığını iktidar partiside çok iyi biliyor.Türban umurlarındada değil zaten biz denedik olmadı demenin bir başka yolu bu.Çünkü gerçekten iyi niyetli bir çözüm arayışı olsaydı toplumsal mutabakat aranırdı ve o zaman bu anlamsız yasak biraz sancılıda olsa kalkardı.Halbuki bunun yerine taslak oldu bittiye getirilip gerginlik had safhaya çıkarıldı.Yani bu bekletide bir kez daha çözümsüzlüğe mahkum edildi.Dileğim artık halkımızında bunu biran önce görmesi.
 
emperyalizme sırtımızı dayadı , sorun çözülecek sanan erdoğan . sınırımıza yakıt tankı düşüren abd köpeği israil . ve buna seyirci kalan galeyancı kendini dindar sanıp peçe savunucusu işbirlikçiler. :D
 
Başbuğ'un Sözleri Ne Anlama Geliyor?

Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ’un Kara Harp Okulu’ndaki açılış konuşmasında söylediği sözler Türkiye’yi ve dünyayı yerinden oynatacak kadar ağır sözlerdir. Bu sözler doğal olarak çok satan, güdümlü basınımızda hak ettiği ilgiyi göremedi. Biz şimdi sayın Başbuğ’un sözlerinin ne anlama geldiğini bulmaya çalışacağız.



Bu konuşmada Türkiye’yi bölmek isteyen güçlere ve başta DTP olmak üzere bu amaç için çalışan gruplara oldukça sert eleştiriler getirildikten sonra şunlar söyleniyor



“Türkiye bölgedeki gelişmeleri engelleyebilecek ve maliyetleri arttırabilecek güce sahiptir.”



Bu söz çok ciddi bir sözdür. İsmet İnönü’nün 1964 yılında söylediği



“Yeni bir dünya kurulur, Türkiye bu dünyada yerini alır” sözü kadar sert ve keskin anlamlar içeren bir sözdür.



Başbuğ bu sözlerle ne demek istemiş olabilir diye yorum yapmak gerekirse, sözlerinin pek fazla yoruma gerek bırakmadığı çok açık.



Paşa diyor ki, Türkiye üzerinde oyunlar oynanıyor, Türkiye’nin bölünmesi için demokrasi kılıfı altında, memlekete hançer sokan uygulamalar getirilmek isteniyor. Eğitim dilinin Kürtçe olması gibi, bölünmeye yol açması planlanan sözler söyleniyor. Amaç doğal olarak demokrasi değil, bazı entellerin ağzına demokrasi sakızı verilerek, sözde insan hakları bahane edilerek ülke bölünmenin eşiğine getirilmek isteniyor.



Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu planı bozabilecek, bozamazsa bile plan yapıcılar için maliyetleri katlanamaz boyutlara çıkarabilecek gücü olduğunu belirtiyor İlker Başbuğ.



Hafızamızı tazelersek, her NATO toplantısında, toplantıya katılan Türk subayların önlerine Türkiye sınırları içinde başka bir devletin yer aldığı haritalar konulmaktaydı. Bu haritalarda Türkiye’nin güneyi ile Irak’ın kuzeyini birleştiren garip bir devlet yer almaktaydı.



Amerikan Silahlı Kuvvetlerinin “Armed Force Journal” adlı internet sitesinde Ortadoğu’da sınırların kanla çizildiğini, Kürtlerin bu haritalarda yer almadıklarını ama onlarında devletlerinin olmasını hak ettiklerini, eğer Kürtlere devlet kurdurulmazsa kan dökülmelerinin artacağını, bölgenin daha kanlı ve vahşi çatışmalara sahne olacağını belirten temalar işlenmekte.



Son günlerde gazetelerde “Blackwater” isimli karanlık şirketin, terör örgütüne Amerikan malı silahlar sağladığı yönünde haberler yer almakta.



Bulmacanın bütün parçaları birleştiğinde, bunun ışığında Paşanın sözleri değerlendirildiğinde, şunu görürüz ki, Türkiye ile ABD arasında eskisi gibi yakınlık ortadan kalkmakta, güvensizlik tohumları ekilmeye başlamış bulunmaktadır.



TSK; ABD’nin Türkiye’yi bölmek için planlar yaptığından kuşkulanmakta, bunu Başbuğ’un son konuşmasında olduğu gibi dile getirmektedir.



Sonuç olarak, iki müttefik Irak üzerinde karşı karşıya gelmektedir. Ama karşı cephelerde yer alarak. Bir taraf Türkiye’yi parçalama planları yapmakta, diğer taraf buna engel olmaya çalışmaktadır. Yakında kötü neticeler çıkabilecek olaylar yaşanabilir.



Artık Türk milletinin Türk Silahlı Kuvvetleri yanında yer alması zamanı gelmiştir.
 
"Artık Türk milletinin Türk Silahlı Kuvvetleri yanında yer alması zamanı gelmiştir."

Türk Milletinin bir kısmı artık Türklügü kabul etmiyor.Onlar Abd ve Ab vatandaşı olmayı daha çok önemsiyorlar.Onun için o işe pek bakmazlar.
 
Bu ülkenin en güvenilir birimi TSK dır.
Bizim böyle kimseden korkmayan gözü kara komutanlarımız olduğu sürece sırtımız yere gelmez. TSK kendine güvenmeyen Türk Halkına canını feda etmek için dağda köpek kovalıyor.
 
Geri
Üst