Baston ile darbe...

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
PAŞA’nın evinde tabanca da bulundu dediler.

Diyeceksiniz ki; evde fırın küreği bulunsaydı tuhaf olurdu da hiç Paşa’nın tabancası olmaz mı?..

Ben de kaç gündür bunu düşünüyordum; gazeteci Mustafa Balbay’ın masasında haber, üniversitedeki profesörde kitap, ATO Başkanı Sinan Aygün’ün kasasında para bulununca ben anladım, siz de anlamışsınızdır.

Ancak Paşa’nın silahı baston şeklinde.

O zaman iş değişiyor.

Yani, asıl darbe silahı bastondur belki.

Böylece baston ile darbe ilk kez bu memlekette yapılmış olacaktı.

Belki de Paşa topal numarası yapacaktı.

Bir ihtimal topal taklidi yaparak yanaşacaktı iktidardakilere, sonra bastonla kafalarına kafalarına...

*

Türkiye’nin yakın tarihinde bu olanlara tıpatıp benzeyen bir "Madanoğlu davası" vardır, hatırlamalısınız.

Madanoğlu, emekli korgeneral...

1970’lerin başında "darbe yapacaktı" denilerek bir sabah kapıya gelen polislerce (9 Mart) evinden alındı.

Onunla birlikte birçok subay suçlandı.

İlhami Soysal, İlhan Selçuk gibi muhalif gazetecileri, yazarları, kimi bilim adamlarını topladılar.

Sorgulamalar, eziyetler, suçlamalar sürüp gitti.

Sonra zaten boş dava düştü.

Ama bir şey başarılmıştı:

Sindirilmiş ve korkutulmuş yurtsever insanların gözleri önünde, Türkiye’nin bir yandan ABD eğemenliğine, bir yandan ABD yandaşı din-siyaset tüccarlarına teslim edilmesi eksiksiz sağlanmıştı.

*

Yine o dolap.

Kim ne derse desin, bu olup-bitenlerin arkasında iktidarın kendi adamları vardır.

Yandaş dinci basının tüm gizli sorgulamaları anında bilmesi, Başbakan’ın savcı gibi konuşmaya başlaması, demokrat (!) AKP’nin sabaha karşı ev baskınlarından mutlu olması elbette rastlantı değil.

Bir başka zamanın, bir başka Madanoğlu davasıdır bu.

Bu sefer, sindirilmiş, susturulmuş, korkutulmuş insanların gözleri önünde, bir başka aşamadadır sıra...

Kendi Türkiye’lerini kuruyorlar.

Paşa’nın baston şeklindeki tabancasından başlayarak..

Bekir COŞKUN
 
Malum medyanın mâsum hatta mâdur göstermeye çalıştığı, meşhur muhalefet liderinin de avukatlığına soyunduğu şu terör örgütünün neler yaptığını ve yapabileceğini iyi bellemek gerek.

Aksi takdirde vatandaş, binlerce sayfalık iddianamenin ‘kamu yararına çalışan bir çevre örgütü!’ aleyhine kaleme alındığını sanacak.

Ergenekon davası; Türkiye üzerindeki hâkimiyetini kaybetmek üzere olduğunu düşünen ve bunu hiçbir şart altında kabullenmek istemeyen, iç-dış kadroların derin illegal faaliyetlerini durdurmaya yönelik olarak açıldı.

Ucu devletin ve sözde sivil toplumun en hassas noktalarına kadar ulaşan bu yapının, amacına ulaşmak için giremeyeceği kılık, kullanmak istemeyeceği kesim, yapamayacağı eylem neredeyse yok gibi.

Bu yapı;
Siyasete yön verme çabası sergiliyor..
Yeni partiler kurduruyor..
Milletvekili seçtiriyor..
Kontrolündeki vekilleri partilerinden istifa ettirip, başka partilere geçiriyor.

Sendikalara yönetici atıyor..
Kullanamayacağını anladığı yöneticileri koltuklarından ediyor.

Sözde sivil toplum kuruluşları kuruyor..
Binlerce insanı “sivil” görünümlü mitinglerde toplayıp, kamuoyu oluşturuyor..

Yandaş hakim ve savcılar edinmeye çalışıyor..
İstenen yönde karar vermeyen yargı mensuplarının açıklarını tespit edip, şantaj yapıyor..

Silahlı kuvvetlerin komuta kademesini şekillendirmeye çalışıyor..
Amaçlarına hizmet etmeyen komutanların tasfiyesi yada yönetilebilir kılınması için bilgi ve belge topluyor..

Ergenekon yapılanması, gerektiğinde insan canına kıymaktan da hiç çekinmiyor;
“15 gün sonra ülkede darbe olacak, seni hapisten çıkartacağız” diye kandırdığı psikopat ruhlu tiplere, yargı organlarını tarattırıyor..

Dünyaya, 'Türkiye’de radikal dinciliğin arttığı ve bunun sonucunda da gayrı Müslimlere karşı düşmanca tavırlar geliştiği' izlenimini vermek için yazar, rahip öldürtüyor..
Daha fazla ses getirsin diye, misyonerlerin kafasını kestiriyor..

Yüksek Öğretim kurumlarını karıştırıyor.
Üniversitelerdeki ajan provokatörleri vasıtasıyla öğrencileri birbirlerine sokuyor..
Gencecik çocukların üstüne ateş açtırıyor..

Mezhepler arasında çatışma çıkması için elinden geleni yapıyor..
"Camide filan kişiyi öldürdüler" diye aspargaslar üretiyor.
Kahvehane tarattırıyor, otel yaktırıyor..

Bu yapı;
Asker öldürüyor..
Polis öldürüyor..
Şehit cenazelerine sızıp, vatandaşı sivil yöneticilere karşı tepki göstermeye yönlendiriyor.
Seçilmiş yönetimlerin güç kaybetmesini sağlayarak, halkın demokrasiye olan inancını, zafiyete uğratmayı hedefliyor.

Her biri, büyük fotoğrafın kanlı parçaları olan bu hunhar eylemleri planlayıp, uygularken, eli biraz olsun titremiyor, içi hiç sızlamıyor.

Bu arada farklı eylemleri, farklı maşalar kullanarak yaptırdığı için dışarıdan bakan bir insanın, olan biteni kavrayıp kanlı perdenin arkasındaki "karanlık yüzü" görmesi de mümkün olmuyor.

Ayrıca bu kat kat örtülü operasyonda, özellikle kontrol altındaki medyaya büyük görevler düşüyor. Hatta bu asimetrik savaşta belki de en önemli kısım, derin yapılanmanın medya ayağı tarafından gerçekleştiriliyor.

Olup bitenler halka; sağ-sol çatışması, alevi-sünni gerginliği, misyoner düşmanlığı, siyasi fikir ayrılıkları, etnik kökenli terör eylemleri, üniversite kavgaları, şeriatçı kalkışmalar vs. gibi tanımlamalarla sunuluyor.

Örgütün medya ayağı bazen gündem değiştirerek, bazen gerçekleri saptırarak, bazen görmezden gelerek ve bazen de “komik yada komplo teorisi” diyerek (bugünlerde olduğu gibi) gerçeklerin üstünü örtme işlevini tam hız devam ettiriyor.

Bu derin yapı -son bir iki asırlık tarihimizde- bugünlerde belki de en zorlu günlerini yaşıyor. Gücünün büyük bölümünü gizliliğinden alan karanlık oluşuma dair, her gün yeni belgeler ve yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Görevli üniteler gerçeklerin üzerini örtmek için telaşla çırpınadursun, iyice planlanmadan atılan bu adımlar perdede yeni yırtılmaların oluşmasına sebep oluyor.

İyiliğin yanında olanlar, her geçen gün biraz daha deşifre olan canavarın dehşetengiz görüntüsünden ürkmez ve hakikatin yenilmez gücüne sığınarak, mücadeleye devam edebilirlerse, asırlardır bu milletten kurban üstüne kurban isteyen "doymak bilmez canavar" yenilebilir.

Korkmak ve geri adım atmak ise beraberinde çok daha büyük kayıpları getirir.
 
Ergenekon diye bir olay yoktur.Emperyalist güdümünde bir AKP ve onun ihanetinde bir komplolar zinciridir Ergenekon'da,.Asıl çete suçlananlar değil perde arkasındaki yeni yaratılan AKP derin devletidir.Yarın Ergenekon'un bir komplo oldugunuzu anladığınızda,umarım geri dönülebilir bir yolda olursunuz.Bu Ergenekonla toplum aydınından kopartılıyor ve emperyalizmin köle kolonileri oluşturulmaya çalışıyorlar.Tüm mesele kolonilerin ağıllarına sürülüp,girip girmeyecegimiz.
 
Ergenekon diye bir olay yoktur.Emperyalist güdümünde bir AKP ve onun ihanetinde bir komplolar zinciridir Ergenekon'da,.Asıl çete suçlananlar değil perde arkasındaki yeni yaratılan AKP derin devletidir.Yarın Ergenekon'un bir komplo oldugunuzu anladığınızda,umarım geri dönülebilir bir yolda olursunuz.Bu Ergenekonla toplum aydınından kopartılıyor ve emperyalizmin köle kolonileri oluşturulmaya çalışıyorlar.Tüm mesele kolonilerin ağıllarına sürülüp,girip girmeyecegimiz.

gene avukatlıkla suçlanacam ama neyse sanki türkiye akp döneminde avrupa - amerka- imf - nato - vs gibi emparyalist güçlerin kucağına oturtuldu...

o zaman öyle bir başbakan seçelim ki bizi natodan çıkarsın islam konferansından çıkarsın avrupa birliğine girmekten vaz geçelim neyimiz var neyimiz yok verelim imf den kurtulalım

bir suikastla feto dediğiniz adamı öldürelim şuanki bütün milettvekili ve bakanları asalım cumhurbaşkanını köşkten indirelim yeni birini seçelim

emekli paşalara dokunulmazlık kanunu çıksın...

özelleştirmelerin hepsini geri alalım ve yabancı sermayeyi ülkemizden kovalım


sence bunları yapacak bir başbakan varmı ve yaparsa türkiyeye ne olur neler olmaz.. ?????????
 
gene avukatlıkla suçlanacam ama neyse sanki türkiye akp döneminde avrupa - amerka- imf - nato - vs gibi emparyalist güçlerin kucağına oturtuldu...

o zaman öyle bir başbakan seçelim ki bizi natodan çıkarsın islam konferansından çıkarsın avrupa birliğine girmekten vaz geçelim neyimiz var neyimiz yok verelim imf den kurtulalım

bir suikastla feto dediğiniz adamı öldürelim şuanki bütün milettvekili ve bakanları asalım cumhurbaşkanını köşkten indirelim yeni birini seçelim

emekli paşalara dokunulmazlık kanunu çıksın...

özelleştirmelerin hepsini geri alalım ve yabancı sermayeyi ülkemizden kovalım


sence bunları yapacak bir başbakan varmı ve yaparsa türkiyeye ne olur neler olmaz.. ?????????


Ben varım.Başkasına kefil olamam ama ben yaparım tabi biraz da diktatörce.Yalnız en az bir milyon kafayı kopartmak lazım.Tam bağımsızlık yörüngesine girebilmek için ve dediğin gibi şu andaki yöneticilerle başlamak lazım.
 
Ben varım.Başkasına kefil olamam ama ben yaparım tabi biraz da diktatörce.Yalnız en az bir milyon kafayı kopartmak lazım.Tam bağımsızlık yörüngesine girebilmek için ve dediğin gibi şu andaki yöneticilerle başlamak lazım.

valla o halde sen iki gün bile orda yaşayamazsın.... artık zehirlerlermi kim vurduya mı gelirsin darbe mi olur bilemem
 
Ergenokona inananlara bir soru sormak istiyorum :

Bu paşalar neden kopmutanken darbe yapmadılarda(emirlerinde onca asker ve silah varken) neden emekli olduktan sonra yapacaklardı?

Ve bu yaşlı kurtlar silahları olmadığı halde nasıl darbe yapacaklardı?Yumruklamı?


Bilader sen olaylardan çok uzaksın galiba biraz araştır. Adamlar Akp şeçildi şeçileri bir bahane bulup darbe yapma niyetindelerdi. Bu paşalar o zamanda görev yerlerindelerdi.

Özkök darbe toplantılarını Eruygur'a sahne sahne seyrettirdi

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=712468

Biraz haber oku tamam bende pek televizyon seyretmem haber dinlemem ama hiç değilse haber başlıklarına bakarım.
 
Şu iddanameyi bir görseydik artık tüm türk milleti rahatlıyacaktı ama yok yok yine yok ???
 
ya kapatma davasında yargıya karışmayın diyenler şimdi neden karışıyo bırakın sorun varsa yargı yargıç çözsün
 
Postal yalıyorum

TUTUKLU olduğu cezaevinde kansere yakalanan...

Kanserden ölünce de...

Cenazesini kaldıracak parası olmadığı anlaşılan...

Üstelik "Ergenekon’un kasası" diye takdim edilen...

Zavallı Kuddusi Okkır’ın içine çökmüş gözlerinden söz ettiğim için...

Ve o gözlere bakarak vicdanım kanadığı için...

Bana "Yuh! Postal yalayıcısı" diyecekseniz...

Size vereceğim karşılık şudur:

Evet birader, postal yalıyorum...

* * *

Türk tarihinin en önemli soruşturmasını yürüten...

Hakkında ketumiyet ve ciddiyet abidesi olduğuna dair sayısız masal dinlediğimiz...

Abdurrahman Bey’in zıddı olan savcı Zekeriya Bey’imiz...

İçeri tıkmak için yanıp tutuştuğu gazeteciyi sorgularken...

Masasının çekmecesinden çıkardığı en kıytırık faks metnine "kozmik belge" muamelesi çekerek...

Aziz Nesin’e rahmet okutuyorsa...

Ve ben de sırf bu nedenden dolayı...

Savcı beyimizi sarakaya alıyorsam...

Ve bu yüzden beni "Eruygur’un yalakası! Tolon’un adamı" olarak damgalayacaksanız...

Size vereceğim karşılık şudur:

Evet birader, adamıyım... Evet birader, yalakasıyım...

* * *

"Beş leşe sahip" bir Tophane kabadayısı muamelesine tabi tutularak...

Bileklerine kelepçe geçirilip götürülen gazeteciye...

Yüz binlerce "okkalı" belgenin arasından kafayı çıkarıp...

"Söyle bakalım gazeteci efendi... Telefonda konuşurken Başbakan’a neden küfrediyordun?" sorusu soruluyorsa...

Bu durum karşısında bana düşen...

"Ulan yoksa keleğe mi geliyoruz?" sualini patlatmak ve "okkalı belgeler" hakkında kuşkuya düşmektir...

Bunu yaptığım için...

"Darbe yanlısı" diyecekseniz...

Size vereceğim karşılık şudur:

Evet, darbe yanlısıyım.

* * *

Büyük bir gürültüyle gözaltına alınınca...

"Ulan gerçekten de karanlık işlere bulaşmış olabilir mi?" diye fısıldadığımız...

Ancak...

Gözaltından çıkınca...

"Oraya neden gittin? Telefonda neden böyle dedin? Falancayla neden fotoğraf çektirdin?" türünden sade suya tirit, tırışkadan sorulara muhatap olduğunu öğrendiğimiz Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay karşısında sergilenen "acıklı belgesizlik hali"ni eleştirdiğimiz için...

Ve Balbay gibi gazeteciden çok "misyon adamı" haline dönüşmüş birine, "en kahraman gazeteci" olarak caka satma fırsatı sunulmasına içerleyip ah çektiğimiz için...

"Darbeci" cenaha taş taşımakla suçlanacaksam...

Size vereceğim karşılık şudur:

Evet, taş taşıyorum...
Ahmet HAKAN
 
Falın Sonunu Gören Var mı?..
Hulki CEVİZOĞLU


Bu yazı, gençlerimiz için.
Ya da, yıllar sonra bugünün Türkiye’si için araştırma yapacaklar için.
Çünkü, biz bunları yazdık, kimse uyanmadı. Hiç olmazsa, yarının gençleri ve araştırmacılarına derli toplu bir “tarihe tanıklık belgesi” olur.



SÖYLENECEK NE KALDI?
Türkiye, son yıllarda çok sıkıntılı günler yaşıyor. Bunları tekrar etmek yerine, zaman içinde yazdığım yazılardan alıntılar yapmak istiyorum.
Bakın neler demişiz? Daha ne demek gerek?
5 Mart 2008:
“Hani fal baktırırken, iyi şeyler duymak istersiniz de, falcı bazen ’İyi şeyler görmüyorum. Ben bu fala bakmak istemiyorum. Hemen fincanı yıkayalım’der ya..
İşte ben de şimdi, bu fala bakmak istemiyorum.
Bu fincanı hemen yıkayalım!..
Fincanı hemen yıkayalım ve hayırlar dileyelim..”




“HAKEM OL, AMA BÜTÜN YOLLARI TIKA!..”
25 Aralık 2007:
“İçinden geçtiğimiz emperyalist süreçte, sömürgecilerin binbir taktiğini görüyoruz(...) ..yüzyıllar öncesinden bir örnekle onların değişmeyen taktiklerini açıklayayım.
Kral Büyük İskender, filozof Aristo’ya bir mektup yazar ve sorar:
- Zaptettiğim topraklardaki insanları baskı altında tutabilmek için neler yapmalıyım?
Sonra, aklına gelen yöntemleri sıralar:
1- Onları sürgüne mi göndereyim?2- Hapse mi atayım?3- Kılıçtan mı geçireyim?”
Filozof Aristo hepsine tek tek yanıt verir:
1- Onları sürgüne gönderirsen, sürgünde toparlanıp sana isyan ederler.
2- Hapsedersen, hapishaneleri militan yuvasına çevirirler, denetiminden çıkar.
3- Kılıçtan geçirirsen, sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, krallık tahtını sallar.
Büyük İskender’in aklına gelen hiçbir yönteme onay vermeyen Aristo, kralın gücünü koruması için şu öneride bulunur:
İnsanların arasına nifak(ayrılık) tohumları ekeceksin ki, birbirleriyle mücadele etsinler, savaşsınlar. Savaşınca, hakem olarak kendini kabul ettireceksin, ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın.
18 Mart 2008:
“Mustafa Kemal Atatürk’ün Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde uzun yıllar başyazarlık yapan Falih Rıfkı Atay, ’Atatürkçülük Nedir?’adlı kitabında bir olay anlatıyor:
Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra zaferi müjdeleyen Bursa Milletvekili Muhittin Baha’ya bir sarıklı hoca, ’Yunanlılardan kurtulduk, bakalım Mustafa Kemal’den nasıl kurtulacağız?’demişti.(A.g.e., s.179)
Herkes Atatürkçüyüm dese de bugünkü kavga işte bu kavga(nın devamı)!”




“KAFAMIZI KOPARACAKLAR!..”
20 Kasım 2007:
“İzmir’in işgalinden 6 gün sonra, Darülfünun’da (üniversitede) 21 Mayıs 1919 tarihli toplantıda konuşan Halide Edip’in sözlerine bakalım:
... bugün uyanmış olan heyecanı asla unutmayınız. Bizi birtakım gaflet eseri telgraflar ve haberlerle uyutmaya çalışacaklar, inanmayalım. Bunlar bizim heyecanımızı geçirdikten sonra, kafamızı parçalamak için verilmiş kurt yalanlarıdır.
Altı sene evvel, meşhur Balkan Muharebesi başlangıcında ’statüko korunacaktır’dediler; sonra döndüler. Tek dayanağımız kalbimizin kuvveti, örgüt ve sakinliktir.
Biz çok müsrif, cömert milletiz, çok şey israf ettik; paramızı, heyecanımızı, kanımızı verdik. Fakat şimdi elimizde israf edecek pek az şeyimiz kaldı. Davamızın doğruluğuna inancımız vardır.
... Türkler ne yapacaklar diye bakıyorlar, heyecanımızı boğmayalım, Yunan bayrağı İzmir üzerine dikilmeyecektir. Heyecanımızı öldürmeyelim.”
27 Kasım 2007:
“.. Atatürk’ün şair Şehrî’den alıntı yaparak söylediği şu söze ne demeli?. Herhalde yüzde 99,9’unuz bunu ilk kez duyuyor. (Ben ilk kez duydum!..)
’Kış geçirmiş yılana, Rabbim güneş göstermesin!..’(ABT, cilt 20, Nutuk, s.197-198)
İngilizler’in, Ali İhsan Paşa’yı oyuna getirerek (yenerek değil), Musul’u almaları üzerine söylüyor bunu.
Sözünün anlamı şu: Eski kurt olmuş, tecrübeli, kurnaz adama Rabbim fırsat vermesin!..
Amin..”
 
gene avukatlıkla suçlanacam ama neyse sanki türkiye akp döneminde avrupa - amerka- imf - nato - vs gibi emparyalist güçlerin kucağına oturtuldu...

o zaman öyle bir başbakan seçelim ki bizi natodan çıkarsın islam konferansından çıkarsın avrupa birliğine girmekten vaz geçelim neyimiz var neyimiz yok verelim imf den kurtulalım

bir suikastla feto dediğiniz adamı öldürelim şuanki bütün milettvekili ve bakanları asalım cumhurbaşkanını köşkten indirelim yeni birini seçelim

emekli paşalara dokunulmazlık kanunu çıksın...

özelleştirmelerin hepsini geri alalım ve yabancı sermayeyi ülkemizden kovalım


sence bunları yapacak bir başbakan varmı ve yaparsa türkiyeye ne olur neler olmaz.. ?????????


nasıl bu duruma geldik???? illa bu durumlara gelmemizmi gerekirdi?????

her şey yavaş yavaş oluyor?

sen bu gün tepki vermeyip prim verirsen senin torunların emperyalistlerin(sömürgecilerin) kucağında oynar!!

menderesin sayesinde Amerka dostumuz oldu ve artık düşmana ihtiyacımız kalmadı

şimdi avrupalılarla olan dostluk bağlarımız kuvvetlendiriliyor

sağına soluna önüne arkana bir bak geçmişten günümüze dini siyasi amaçları için kullananlar ülkemizi nerden nereye götürüyor(cennete değil tabii)

menderesin ülkemize yaptığı darbenin etkilerini onlarca yıl yaşadık yaşamaya devam ediyoruz.

şimdiki darbecilere prim veren hödükler emekli kuyruklarında sürünmeye mahkumdur...
 
nasıl bu duruma geldik???? illa bu durumlara gelmemizmi gerekirdi?????

her şey yavaş yavaş oluyor?

sen bu gün tepki vermeyip prim verirsen senin torunların emperyalistlerin(sömürgecilerin) kucağında oynar!!

menderesin sayesinde Amerka dostumuz oldu ve artık düşmana ihtiyacımız kalmadı

şimdi avrupalılarla olan dostluk bağlarımız kuvvetlendiriliyor

sağına soluna önüne arkana bir bak geçmişten günümüze dini siyasi amaçları için kullananlar ülkemizi nerden nereye götürüyor(cennete değil tabii)

menderesin ülkemize yaptığı darbenin etkilerini onlarca yıl yaşadık yaşamaya devam ediyoruz.

şimdiki darbecilere prim veren hödükler emekli kuyruklarında sürünmeye mahkumdur...

benim anlamadığım siz kimi kime şikayet ediyorsunuz(kendimden bahsetmiyorum)
devleti devlete şikayet edemediğin gibi milleti milette de şikayet edemessin
çok partili düzene geçer geçmez insanlar hemen menderesi seçti
menderes nerde ne diyeceğini ne yapacağını bilen bir politikacı olduğu için halk şuana kadar hiç bir partinin alamadığı kadar oy verdi hemde bu bir rekordu ve bu rakor hala aşılamdı (şuanda akp biraz yaklaştı)

********************************

eğer problem çok partili döneme geçmekteyse
eski sisteme geri dönelim
tek parti olsun (araplarda olduğu gibi)
o zaman atatürkün uyguladığı gibi tek partiyle türkiye yönetilir ama türkiyede
düktatörlük rejimi var diye yakınanları o zaman nasıl susturacaksınız ve diğer ülkelerden ne farkımız kalır onuda bilirsin heralde

***********************************

miletten şikayetçiysen onun elinden oynu alıcaksın yada yanlış adam seçiyorsun demiycek susacaksın..
ben araştırdığım bildiğim kadarını yazarım ama benim bildiğim atatürkten sonra gelen hiç bir devlat adamı türkiyeyi hiç bir noktaya taşıyamadı

demekki neymiş millet seçsede seçmesede sonuç aynı....
 
Anlayamadıklarım


BİZ Türk medyası olarak, terör olaylarında olsun, felaketlerde olsun ceset fotoğrafları kullanmama konusunda bir ilke kararı oluşturamadık.

Her olaydan sonra aramızda bunu konuşuruz ama gazeteler, televizyonlar bir araya gelip bu konuda bir karar alamazlar.

Batı medyası bunu uyguluyor ve bu tip olaylarda toplumsal morali olumsuz etkileyecek ceset fotoğraflarını kullanmıyor.

Türkiye’de ne yazık ki her konuda görülen ayrışma o kadar derin ki, gazete ve televizyonlar bu insani konuda bile anlaşamıyorlar.

Örneğin Amerikan medyası 11 Eylül olaylarında bir tek ceset fotoğrafı kullanmadı.

Bizde ise sokak ortasına serilmiş gepegenç insanların kan revan içindeki cesetleri TV ekranlarını ve gazete sayfalarını dolduruyor.

Bu görüntüler kanlı olayların toplumda yarattığı travmayı inanılmaz bir şekilde büyütüyor.

Bir gün Türk medyasının bu ilkel anlayıştan kurtulacağı konusunda da pek iyimser değilim.

Baksanıza bir dinci gazete saldırıyı Ergenekoncuların yaptığını ileri sürecek kadar pusulayı şaşırdı.

Bir başkası da Amerikan Başkonsolosluğu’nun altında Boğaz’a uzanan bir su tüneli olduğunu, Amerikalıların bir tehlike anında bu tünelden kaçacaklarını yazdı.

Bu kafalarla önemli bir ilke kararında nasıl buluşacaksınız?

* * *

Toplumdaki ayrışmadan söz edince aklıma Bülent Arınç’ın her zaman olduğu gibi o eşsiz mantığıyla döktürdüğü sözleri geldi.

Arınç, Baykal’a kızmış.

CHP liderinin Ergenekon soruşturmasında hukuk devletine uymayan uygulamalar yapıldığı için eleştirilerde bulunmasını kınıyor.

Baykal’ın "Başbakan savcı gibi konuşuyor. O savcı ise ben de Ergenekon’un avukatıyım" sözleri için "Cinnet geçirme halidir" diyor.

Arınç’ın eşsiz mantığına göre Ergenekon davasındaki sanıklar suçludur. Onları savunmak cinnettir.

Ama Arınç’ın o eşsiz mantığı kendi partisinin davasına gelince tam tersine işliyor.

Bu kez kendisi avukat oluyor.

"Hukuk çıldırmamışsa böyle bir iddianameyle parti kapatmak mümkün olmaz" diyor.

Yani yıllarca avukatlık yapmış olan Arınç Ergenekon soruşturmasının sanıklarının yargılanmaya bile gerek görmeden mahkûm edilmesinden yana oluyor.

Kendi partisinin ise yine yargılanmaya gerek kalmadan aklanmasını istiyor.

Arınç’a hukuk diploması veren hocalar eğer sağ iseler sanırım başlarını eğiyorlardır. Rahmetli olmuşlarsa yattıkları yerde kemikleri sızlıyordur.

* * *

Çankaya’nın partilerüstü olma gelenek ve kuralını cumhurbaşkanı seçildiğinden bu yana sürekli çiğneyen Gül’ün, emekli Orgeneral Özkök’le görüşme nedenini de anlayamadım.

Neden Özkök?

Kendisinin anayasal görevini yapmadığını ima ettiği için mi?

Eski genelkurmay başkanı söyleyeceklerini gazetecilere söyledi.

Devletin kurumları arasındaki uyumu sağlamanın cumhurbaşkanının anayasal görevi olduğunu anımsattı.

Bunun dışında cumhurbaşkanına ne söyleyecek?

Cumhurbaşkanı, bu konuşmalar sonunda partilerüstü görevini yapması gerektiğini anımsarsa bu yararlı olur.

Ama ben o koltuğa AKP tarafından seçilen Gül’ün bunu yapabileceğine inanmıyorum.


Tufan TÜRENÇ
 
Yargıya hukuka saygı diye bağıranlar simdi ne durumlara düşmüş görünce insan diyo ki demek kendisine yapılınca hukuk taraflı birilerinin güdümünde ama kendi istedigi gruplara kişilere yapılınca başlıyolar hemen hukuka saygınız yok yargı bagımsızdır falan fişmekan.

Güzel ülkem enfes Vatanımdan takiyecilik manzaraları seyret seyret ne hale geldiğimizi gör
 
Geri
Üst