icemen
New member
- Katılım
- 7 Şub 2007
- Mesajlar
- 20,136
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0

Seneye de giyersin diye alınan iki numara büyük ayakkabıyı Arefe gecesi yastığımın altına koyarak, sabah toplayacağım şekerleri, cep harçlıklarını düşünerek sabahı zor ettiğim günleri hatırlıyorum da, aradan 20 yıl geçmesine rağmen aynı heyecanı duyduğuma inanamıyorum.
Bir çoğumuza göre tatil anlamına geliyor bu bayramlar. Ne kesilecek kurbandan alına sürülecek kan ne de akraba ziyaretlerinde limon koloyası kokan ellerin öpülmesi geliyor akla. Hatırlarsınız ilk elini öptüğünüz insan mahalleden Alirıza amcadır çünkü bayram namazını hemen yanınızda kılmıştır, ilk onun eli öpülür harçlık alınır. Sonra sırasıyla baba, amca ve diğer komşulardır. Hasılat iyidir. Eve gelinir kahvaltı yapılır sonra bir telaş alır ev ahalisini siz iki numara büyük ayakkabınızdan çıkıp giren topuğunuzla yürürken, yaprak sarması kokan evinizde.
-oğlum/kızım bi çekil ayak ayak altından
- hanım satırı bileyciye vermiş miydin?
- tezgahın altındaki leğenleri al, hayvanı bahçedeki büyük ağaca bağladınız mı?
Bu telaş bayramın müjdecisidir.
Ercan, Selma, Adem, Begüm çalarlar kapını ellerindeki poşetle, hasılatı ikiye katlama zamanı gelmiştir çıkarsınız beş kafadar yola. tanıdık, tanımadık kim varsa kapısı çalınır. Daha önceki bayramlardan edinilen tecrübeyle ilk olarak para verilen kapılar çalınır. Sonra poşetler rengarenk şeker ve leblebiyle dolar. Sokakta kızkaçıran, torpil, füze seslerine karışmış çocuk seslerinden bir de "tut tut önüne geç bu tarafa gelsin ben yakalarım onu" diyen her bayram koyunu elinden kaçıran Ahmet amcanın sesinden başka ses yoktur.
Artık iki numara büyük ayakkabı alamıyorum çünkü yok o kadar büyük bi ayakkabı.
Özlüyorum be!
bayram var dediler geldik.