BBP ve üçüncü yol

türk ocağı

serdengeçti
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
1,813
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Taceddin Dergahı
BBP ve üçüncü yol

Batı düşüncesi önemli ölçüde Aristo Mantığı ile şekillenmiştir. Aristo mantığı ise ikili mantıktır. Bu mantığa göre bir şey ya doğrudur ya yanlıştır, ya dosttur ya düşmandır, ya siyahtır ya beyazdır.

Batı düşüncesi ya yada mantığı ile bir ikilem oluştururken, Doğu düşüncesi hem hemde yaklaşımı ile bütünleştirici olmaktadır. Bu nedenle batının Dünyayı anlaması daha keskin ve radikal, doğunun anlayışı ise daha hoşgörülüdür.

Aristo mantığı sosyal meseleleri kavramada insan fıtratına uygun olmamakta, ayrıca bu mantığa dayanan bilimsel çalışmalar bazı sorunları yeteri güvenilirlikte tanımlayamamaktadır. Çünkü gerçeklik Aristo'nun sandığı gibi siyah/beyaz misali net konumların karşı karşıya gelmesini değil, siyahla beyaz arasındaki geniş gri alanı da kapsayan bir sürekliliği ifade etmektedir (1).

Aristo mantığı batının hayata bakışında keskinliklere, radikalizme, neden olurken aynı zamanda bunun üzerine şekillenen matematik bilimine bir mantık zorlaması getirmiş ve bu zorlamadan klasik küme teorisi doğmuştur. Anneni mi babanı mı seversin, Güzel mi çirkin mi gibi ikilemler klasik küme teorisinin zorlama mantığıdır.

Doğu kültürünün düşünce yapısını temsil eden ve 1965 yılında Azeri asıllı Türk Bilim adamı Lütfü Asker Zadeh tarafından ortaya konulan Bulanık Mantık (fuzzy logic), hayatı anlamanın yeni felsefesi olmuştur. Bulanık mantık klasik küme teorisinden farklı olarak keskinlikler içermemekte ve farklı üyelik dereceleri ile siyah-beyaz arasındaki geçişi yumuşatmaktadır. Bu konuda verilebilecek en iyi örneklerden biri Nasrettin hocanın davacıya ve davalıya ayrı ayrı haklısınız demesidir. Günümüzde otomobillerden uzak araçlarına, askeri sanayiden çamaşır makinelerine kadar on binlerce alanda kullanılan Bulanık Mantık Yapay Zeka çalışmalarında bir çığır açmıştır.

Batının hayatı anlama/anlayabilmedeki ikili mantığı Dünya'yı kan ve gözyaşına boğmuştur. Onlara göre devletler ve toplumlar ya dosttur ya düşmandır. Bu ikili aşırı mantık Batının yürüttüğü psikolojik operasyonların da günümüzde temelini oluşturmaktadır. Genelde tek merkezden kontrol edilen toplumsal eğilimlerin belirlenmesi ve kontrol edilmesi stratejisi, bir ikilem oluşturulması ve böylece toplumsal kutupların kontrol edilmesi, esasına dayanmaktadır.

Son yıllarda Ulusalcılık ve Küreselcilik kavramları ile toplum kesimleri birbirine zıt iki eğilime, itilmektedir. Görünürde Ulusalcılık milli menfaatleri ön plana çıkaran ve güvenlik kavramı etrafında şekillenen, Küreselcilik ise demokratik değerleri ön plana çıkaran ve özgürlük kavramı etrafında şekillenen eğilimler gibi görünmektedir. Ancak oluşturulan kutuplar sayesinde toplumunun bu eğilimlerin arka planlarını doğru irdelemesi önlenmektedir.

Küresel güçlerin ülkemizdeki ekonomik ve siyasi operasyonlarına karşı meydana gelebilecek milli bir refleksi kontrol edemeyeceği riski düşünülerek Ulusalcılık kavramı üretilmiş ve iki temel görev yüklenmiştir. Bunlardan ilki Küresel güçlerin operasyonuna karşı milli ve manevi değerlere sahip halkın tercihlerini, zıt kutup görevi görüp, Küresel sermayenin talepleri doğrultusuna yönlendirmek ve diğeri ise milli ve manevi değerler arasındaki bağı koparmaktır. Güç merkezlerinin engelleyemiyorsan kontrol et ve yozlaştır stratejisi bu iddiaları destekleyen temel argümandır. Bu açıdan bakıldığında toplum olarak bir tiyatro seyretmekteyiz, bu oyunun Hacivat-Karagözü Ulusalcılık ve Küreselcilik eğilimleri, Perde arkasındaki karanlık el ise Küresel Sermaye ve Güç odaklarıdır.

Ulusalcılık ve Küreselcilik eğilimlerinin aslında tek noktadan kontrol edildikleri iddiasını iki temel sav desteklemektedir. Bunlardan ilki Ulusalcılık kavramının Ülke gündemine girdiği zamandır. İkinci ise İşgalci güçlerin Irak üzerindeki bölgesel planlarına ortak bakış açısıdır.
Küresel sermayenin 1990'lı yılların sonlarına doğru antidemokratik süreçleri kullanarak yaptığı ekonomik çökertme operasyonuna eş zamanlı olarak Bebek katilinin rol arkadaşları Ulusalcı söylemler ile arz-ı endam etmeye başladılar. Kuzey Irak üzerindeki Küresel planlara ortak bakış açısı iddiasına verilebilecek en güncel delil ise “Tek Millet, Tek Devlet ve Tek Bayrak” söylemine gösterilen tepkidir. Bu tepki üzerine Milliyetçi-muhafazakar taban, hangi alanların Küresel Güçlere göre serbest siyaset alanı olduğu ve milletin uyanışına vesile olacak hangi alanlarda söylem geliştirmenin tepki aldığını, çok iyi anlamıştır.

Türkiye, birbirini beslemek amacıyla, oluşturulan yapay kutuplar arasında zaman kaybetmemeli ve bu girdaptan çıkabilmelidir. Üretime dayalı güçlü bir ekonomik alt yapıya sahip olabilmek, cari açığı kapatabilmek, her gün çığ gibi büyüyen işsizlik sorununu çözebilmek ve terör belasından kurtulabilmek ancak ve ancak bu kutuplardan beslenmeyen siyasi hareketlerin güçlenmesi ile mümkündür.

Bu eğilimin temsilcisi olan BBP 9 Kasım'da 7. Olağan kurultayını, inanılmaz bir coşku ve mükemmel bir organizasyon ile yaptı. Yapılan kurultayda iki temel husus dikkat çekiciydi. Bunlardan ilki Ankara Atatürk Spor salonunu ve bahçesini dolduran kalabalığın gözlerinden okunan azim ve kararlılık diğeri ise Yazıcıoğlu'nun Ülke meselelerine getirdiği ilgi çekici çözüm önerileri ve Üçüncü Yol olarak adlandırdığı siyasi açılımdı.

Yazıcıoğlu Ülke meselelerini Güvenlik, Özgürlük ve Refah ana esasları üzerinden değerlendirdi. Oluşturulan GÖR ve Şeffaf Süreç-Büyük Aile projeleri hakkında bilgiler verdi. GÖR projesinin üç ayağını oluşturan Güvenlik, Özgürlük, Refah toplumda biri olmayınca diğerlerinin anlamını yitirdiği kavramlar, dolayısıyla üçü bir arada anlamlı ve değerli. BBP bu gerçeği iyi tespit etmiş.

Yaklaşmakta olan yerel seçimler için ise Büyük Aile-Şeffaf Süreç projeleri hazırlanmış. Yerel yönetimlerden hizmet alan her vatandaş çağdaş yöntemler ile yönetim sürecine çeşitli şekillerde katılabiliyor ve Yerel Yönetimlerde her işe sistematik bir şekilde Şeffaflık getiriliyor.

Walter Berneis “Toplumun görünmeyen mekanizmasını işleten kişiler, görünmeyen hükümeti oluşturmaktadır. Adını hiç duymadığımız kişiler tarafından zihinlerimize şekil verildi, zihinlerimiz biçimlendirildi” diyor. Psikolojik operasyonlarla zihinlerimizi biçimlendirenler, zihinlerimizden en çok kendimize güveni kaldırdılar. Demokrasiyi ve ekonomik kalkınmayı batı ile eşdeğer gören, batısız bir değişimin olmayacağına inanan yığınlara karşı Sayın Yazıcıoğlu “Kendi zekanıza ve dehanıza güvenin. Sizin kaderiniz ve hakkınız geri kalmışlık değildir. Artık gelenekçi değil yenilikçi akla muhtaç olduğunuzu bilin. Yenilikçiliğin ve değişimin Soros'suz ve Fuller'siz olabileceğini inanın ve inandırın” sözleri milletin en çok ihtiyaç duyduğu özgüvene vurgu yaptı.

Türkiye, Berneis'in belirttiği gibi yürütülen psikolojik operasyonlarla Batının oluşturduğu ikilemler arasında, yıllarını kaybetti, ekonomimiz hiçbir zaman sağlam ve teknolojik bir alt yapıya sahip olmadı. Para politikaları ekonomik hayatın esası zannedilip orta ve yoksul kesim her dönemde ihmal edildi. Bunun en belirgin göstergesi işsizlik oranının ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin her iktidar döneminde artmasıdır. Hükümetlerin resmi rakamları bile bu durumu açıkça ortaya koymaktadır (2).

Türkiye'nin Küresel sermayenin kıskacında olduğunu gösteren en önemli parametrelerden biri de cari açıktır. Cari açığın Gayri Safi Milli Hasılaya oranı 2007 yılında %7.5 olmuş, 2008 yılında ise en iyi tahminlerle %10 civarında olacağı beklenmektedir. Dünyada kabul edilen risk sınırının %3 olduğu ve birçok ülkenin % 4 ile kriz yaşadığı bilinmektedir. Yıllık 50 milyar Doları bulan cari açık yabancı sermaye (sıcak para) ve özelleştirme kaynakları ile karşılanmaya çalışılmakta bu yöneliş ise kürsel sermayenin ülkemizdeki konumunu her geçen yıl daha güçlendirmektedir.

İçinde bulunduğumuz şartlar, Batının ikilemi dışında, yeni bir siyaset anlayışın ortaya konulmasını ve toplumda bir zihin devrimini gerekli kılmaktadır. BBP kurultayında Yazıcıoğlu “Ne ulusalcı ne de küreselci olmak zorundayız. Bu iki yol dışında başka bir yolda ilerlemek zorundayız. Bu üçüncü yol; Antiemperyalist, Demokratik, Yerli, Yenilikçi Çizgidir” sözleriyle bu yeni anlayışın ve zihin devriminin çerçevesini çizdi.

Yazıcıoğlu'nun “Yeni Bir Dünya Kurma İradesi” olarak belirlediği Üçüncü Yol anlayışının toplumda karşılık bulabilmesi iki temel hususa bağlıdır. Bunların ilki bu Zihin Devrimine toplumsal ihtiyacın bulunması ve diğeri ise bu anlayışı milletle buluşturacak kadroların sempati alanları ve temiz imajlarıdır.

Geri kalmışlık, yoksulluk, işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, terör ve inanç özgürlüğüne her dönem getirilen kısıtlamalar toplumsal ihtiyacı gösteren en temel parametrelerdir. Aslında toplum her dönem kendisine, görünürde, yakın olan siyasi hareketlere destek olmaktadır ve günümüzdeki muhafazakar açılımların temelinde bu gerçek yapmaktadır. Ancak her dönem toplumun kendisine yakın olarak gördüğü siyasi eğilimler mazlumların ve mağdurların omuzlarında yükselip Güç Odakları ile tokalaşmış, iktidar da muktedir olabilme becerisini gösterememiş ve yeni bir siyasi anlayış oraya koyamamıştır.

Üçüncü yol siyasi açılımı için gerekli olan toplumsal Zihin Devriminin fitilini ateşleyecek kadroların temiz olması, dirayetleri ve bu yöndeki imtihanlardan tertemiz çıkmaları çok önemlidir. Bu sorumluluğu üstlenebilecek olanların küçük kalma adına temiz olmayı tercih etmiş olmaları en temel şarttır. Geçen günlerde bir medya patronunun hangi tekliflerinin Sayın Yazıcıoğlu tarafından düşünülmeden reddedildiği gündeme gelmiştir. Temiz kalma konusundaki dirayetin en temel imtihanı budur ve bugün artık BBP dışındaki siyasi partilere oy veren seçmenler, acaba oy verdikleri siyasi parti liderleri olsa bu durumda ne yaparlardı konusunu ciddi bir şekilde sorgulamaktadır.

Alışıla gelen toplumsal değişim söylemleri, genellikle, milleti kendi değerlerinden uzaklaştırmak veya ülkemiz üzerinde planlanan kirli oyunlara altlık hazırlamak amacına matuftur. Artık bu anlayışı tersine çevirmenin zamanıdır. Batının oluşturduğu Ulusalcılık ve Küreselcilik eğilimleri ile bunların siyasi temsilcileri arasında tercih yapmak zorunda değiliz. Millet olarak bir Zihin Devrimi gerçekleştirmek zorundayız. Değişimin ve gelişmenin yeni adı Üçüncü Yoldur. Bu tercih işsizlik yerine iş, yoksulluk yerine zenginlik, geri kalmışlık yerine kalkınmıştır.

İnsanı Yaratılmışların en Şereflisi olarak gören hayat anlayışına sahip olan milletimizin bugün demokrasiyi ve insan haklarını Brüksel yollarında araması büyük bir ayıptır. Demokrasiyi kurumsallaştıracak, inanç özgürlüğünden ayrım yapılmadan herkesin faydalanmasını sağlamak en önemli öncelik olmalıdır. Bütün bunları ancak iktidarda muktedir olma becerisi gösterebilecek olanlar gerçekleştirebilir.

Türkiye siyasi önyargılar ve taassuplar nedeniyle çok şey kaybetti. Hissi duygularla siyasi hareketlerin bir parçası veya destekçisi olmak yerine Türkiye gerçekleri ile siyaset anlayışımızı şekillendirmenin zaman geldi. Bu nedenle Üçüncü yol siyasi anlayışının eşiği olan Toplumsal Zihin Devrimi bütün insanlarımızda karşılık bulmalıdır. Aydınlarımız artık, fikirleriyle, topraklarına dönmenin ve Anadolu'nun gerçekleri ile Dünya meselelerine bakmanın zamanı geldiğini anlamalıdır. Halkımız ve siyasetçilerimiz kendimize ait olmayan, Büyük Ortadoğu Projesi gibi, oluşumlarla zaman kaybetmemelidir. Dünya dengeleri değişiyor bu süreçte herkes milletten başka herhangi bir Güç Merkezinden icazet alınmadan da Türkiye'de etkili siyaset yapıldığını göstermelidir. Muhsin Yazıcıoğlu'nun fitilini ateşlediği Üçüncü Yol Ülkemizi Dünya'da güç merkezi yapacak yegane yoldur. Ekonomide, Bilimde ve Sanatta Dünyanın en gelişmiş toplumu olmamız ancak bu açılımın bizlere verdiği özgüven ile mümkündür.

Türkiye'nin artık kendi gerçeği ile Dünya meselelerine bakma zamanı gelmiştir. Batının oluşturduğu Ulusalcılık ve Küreselcilik kutupları arasında ömür harcamak insanlarımıza sefalet, yoksulluktan ve gözyaşından başka bir şey vermemiştir. Kendi gerçeğimize dönmemizi hiç kimse Dünya'ya ve Batı'ya kapılarımızı kapatmamız olarak anlamamalıdır. Dünya ile barışık ancak kendi halkımızın ve kültür coğrafyamızın mutlu ve müreffeh olması konusunda kararlı olmalıyız. İnsanlığa barış ve huzur ancak bu şekilde gelecektir.

Kendi Gerçeğimiz Sayın Yazıcıoğlu'nun ifade ettiği gibi Üçüncü Yol'dur. Güneşi ceplerinde kaybedip bilgiyi, demokrasiyi, kalkınmışlığı Batı ile özdeşleştirenlerin, Harun gibi gelip Karun gibi gidenlerin bu gerçeği anlaması kolay değildir. Ancak mazlumlar ve mağdurlar bu Toplumsal Zihin Devriminin katalizörü olacaktır. Çünkü onlar çok iyi bilmektedir ki IŞIK DOĞU'DAN YÜKSELİR…

Alperen TUNALI

Kaynaklar.
1- http://www.alevalatli.com
2- http://www.muhasebat.gov.tr/ekogosterge/index.php
3- Kasko, Bart. "Fuzzy Thinking". Hyperion, New York, 1st Edition, 1993
4- Möbeddin, S. “Dünya Dahilersiz Yaşayamaz”, Emre Yayınları, İstanbul, 2005.

K:http://www.habervaktim.com/haber/46305/bbp_ve_ucuncu_yol.html
 
tşkler reis araştırıp eklemen büyük düşünce! SAOL
 
Up Up

BBP Ye Basarılar...

Gop Mhp Ülkücüsü
 
ELİNE PAYLAŞIMINA TŞKRLER ,Yazıcıoğlu “Ne ulusalcı ne de küreselci olmak zorundayız. Bu iki yol dışında başka bir yolda ilerlemek zorundayız. Bu üçüncü yol; Antiemperyalist, Demokratik, Yerli, Yenilikçi Çizgidir”

İŞTE BÜTÜN ÖZ MESELE BU...
 
ben akp li olarak yani akp degilde tayyip erdogan diyelim oy veriyorum ama en cok sevdim oteki lider gercekten bunu cok samimi olarak yaziyorum MUHSIN YAZICIOGLU DUR ADAM GIBI ADAMDIR::::::
 
Geri
Üst