Novace
New member
Belgrad Ormanı
İstanbul Boğazı’nın batısında, Büyükdere iskelesine 6 km uzaklıkta, 5 bin 300 hektarlık orman. En yüksek noktası Kartaltepe’dir (230 metre). Ormanda gürgen, kayın, meşe ve kestane ağaçları çoğunluktadır. Kanunî Sultan Süleyman’ın, Belgrad seferi dönüşü beraberinde getirdiği esirleri burada bir köye yerleştirmesinden dolayı, orman bu adı almıştır. Ormanın sınırları içerisinde İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için Osmanlı Devleti döneminde yaptırılmış yedi bent bulunur. Orman Fakültesi’nin araştırma ve inceleme bölgesi olan orman, İstanbul’un önemli gezinti yerlerinden biri.
Belgrad Ormanları'ndaki en güzel mesire alanlarındandır. Osmanlı imparatorluğu döneminde şehrin su ihtiyacını karşılamak amacıyla birbiri ardına inşa edilen, Topuzlu Bendi (1750) Valide Bendi (1796) ile 2. Sultan Mahmut Bendi (1839) burada. Belgrad Ormanı, Osmanlı zamanında şehrin belki de en önemli su deposu konumunda. 1719'da Büyük Bent, 1722'de Topuzlu Bent'in yapımıyla önemi daha da artıyor. Bu ikisine ek olarak, yaklaşık zamanlarda inşa edilen Valide Bendi, II. Mahmut Bendi, Kömürcü Bendi, Kirazlı ve Karanlık Bentleri günümüzde de kullanılabilir durumda. Ancak günümüz şartlarında ne bu bentlerin, ne de ormanın, su üretimi konusunda şehir için hayati bir önemi kalmamış. Çünkü buradan bir yılda sağlanan su, bugünün metropolünün yalnızca iki-üç günlük su tüketimine karşılık geliyor. Ormanın 16. yüzyılda kazandığı koruma statüsü, tarihimizde pek az yere nasip olan bir şansla Cumhuriyet dönemine kadar devam ediyor. Hatta 1894 yılında çıkarılan bir ‘irade-i seniye’ ile ormana ismini veren ‘Belgrad Köyü’ yarattığı çevre kirliliği yüzünden kaldırılıyor ve her ne sebeple olursa olsun ağaç kesimi de yasaklanıyor. Belgrad Ormanı'nı bir mesire yeri olarak ilk kullanmaya başlayanlar ise özellikle Fransız ve Ermenilerin başını çektiği azınlıklar oluyor. Yaz sıcaklarının bastırmasıyla Beyoğlu'nun (Pera) bulaşıcı hastalıklarla cebelleşmeye başladığı dönemde, elçiliklere bağlı çalışan birçok yabancı, Karadeniz rüzgârlarına açık, bu bol ağaçlıklı sayfiyeye akın edermiş. 1956 yılında Neşet Suyu ve Bentler Mıntıkası’nda kurulmaya başlanan piknik alanlarının sayısı bugün yediye ulaşmış durumda.
İstanbul Boğazı’nın batısında, Büyükdere iskelesine 6 km uzaklıkta, 5 bin 300 hektarlık orman. En yüksek noktası Kartaltepe’dir (230 metre). Ormanda gürgen, kayın, meşe ve kestane ağaçları çoğunluktadır. Kanunî Sultan Süleyman’ın, Belgrad seferi dönüşü beraberinde getirdiği esirleri burada bir köye yerleştirmesinden dolayı, orman bu adı almıştır. Ormanın sınırları içerisinde İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için Osmanlı Devleti döneminde yaptırılmış yedi bent bulunur. Orman Fakültesi’nin araştırma ve inceleme bölgesi olan orman, İstanbul’un önemli gezinti yerlerinden biri.

Belgrad Ormanları'ndaki en güzel mesire alanlarındandır. Osmanlı imparatorluğu döneminde şehrin su ihtiyacını karşılamak amacıyla birbiri ardına inşa edilen, Topuzlu Bendi (1750) Valide Bendi (1796) ile 2. Sultan Mahmut Bendi (1839) burada. Belgrad Ormanı, Osmanlı zamanında şehrin belki de en önemli su deposu konumunda. 1719'da Büyük Bent, 1722'de Topuzlu Bent'in yapımıyla önemi daha da artıyor. Bu ikisine ek olarak, yaklaşık zamanlarda inşa edilen Valide Bendi, II. Mahmut Bendi, Kömürcü Bendi, Kirazlı ve Karanlık Bentleri günümüzde de kullanılabilir durumda. Ancak günümüz şartlarında ne bu bentlerin, ne de ormanın, su üretimi konusunda şehir için hayati bir önemi kalmamış. Çünkü buradan bir yılda sağlanan su, bugünün metropolünün yalnızca iki-üç günlük su tüketimine karşılık geliyor. Ormanın 16. yüzyılda kazandığı koruma statüsü, tarihimizde pek az yere nasip olan bir şansla Cumhuriyet dönemine kadar devam ediyor. Hatta 1894 yılında çıkarılan bir ‘irade-i seniye’ ile ormana ismini veren ‘Belgrad Köyü’ yarattığı çevre kirliliği yüzünden kaldırılıyor ve her ne sebeple olursa olsun ağaç kesimi de yasaklanıyor. Belgrad Ormanı'nı bir mesire yeri olarak ilk kullanmaya başlayanlar ise özellikle Fransız ve Ermenilerin başını çektiği azınlıklar oluyor. Yaz sıcaklarının bastırmasıyla Beyoğlu'nun (Pera) bulaşıcı hastalıklarla cebelleşmeye başladığı dönemde, elçiliklere bağlı çalışan birçok yabancı, Karadeniz rüzgârlarına açık, bu bol ağaçlıklı sayfiyeye akın edermiş. 1956 yılında Neşet Suyu ve Bentler Mıntıkası’nda kurulmaya başlanan piknik alanlarının sayısı bugün yediye ulaşmış durumda.