Beyaz Perde Yaratıkları

||ѕ¢σяριση||

ѕєα υя¢нιη
Katılım
14 Ağu 2006
Mesajlar
777
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
32
Konum
♀+♂=♥
Sinema tarihi, Frankenstein’dan E.T.’ye, Godzilla’dan Dracula’ya kadar birbirinden iğrenç, birbirinden korkunç ama bazen de birbirinden sevimli yaratıklarla karşılaştı. Bazıları akıllarda kaldı, bazıları da unutulup gitti. İşte o enlerin “enlerini” sizin için listeledik.

Godzilla: Sinema, Godzilla’dan daha görkemli, daha güçlü bir canavar görmemiştir. King Kong’a karşı olan yenilgisi, taraflı yazılmış senaryodan başka bir şey değildir. Hiçbir canavar, popüler kültüre filmleriyle, oyuncaklarıyla, çizgi romanlarıyla ve binbir türlü ıvır zıvırıyla bu yeşil (ya da filmine göre gri) yaratık kadar malzeme olmamıştır. O rezil Hollywood versiyonuna bile yenilmediyse, neye yenilebilir söyler misiniz?

Dracula: Son günlerde verdiğimiz en zor karar, “bu listenin bir numarasına Godzilla’yı mı Dracula’yı mı koymalıyız” idi. Bram Stoker’ın 1897’de uydurduğu Dracula, sinema tarihindeki bütün karakterlerden daha fazla filme konu olmuştur. Bu arada vampir filmlerinin tümünü değil (hatta Nosferatu’yu bile değil) sadece Dracula’ları sayıyoruz. Bastırılmış cinsellik, göçmenlerin yarattığı sorunlar, Viktoryen kültürün problemleri gibi türlü alt metin bulanların aksine biz kendisinin sadece karizmasıyla ilgileniyoruz. Vampirlerin popüler olmasını, hatta tüm gotik hareketi bile ona bağlayabiliriz. Bu arada ilk Dracula filmi Türkiye’de yapılmıştır ama favorimiz Christopher Lee’dir.

Frankenstein: Aslında ortada bir yanlış tabir var, Frankenstein değil, Frankenstein’ın canavarı ya da Frankenstein’ın yaratığı demeliyiz. Çünkü Frankenstein, bu asla hayata geçmemesi gereken yaratığa can veren doktorun ismi. Bilim adamlarının gelecekte üreteceği tüm canavar fikirlerini etkileyecek Frankenstein’ı yazan Mary Shelly, o sırada sadece 19 yaşındaydı. Bir laboratuardan kaçıp ortalığa dehşet saçan her yaratığın, Mary’ye teşekkür borcu var. Aslında kitap, 19 yaşındaki bir kızın yazmasını bekleyeceğinizden daha teknik filan değil, ama o vasat anlatımın arkasındaki fikirler muhteşem. Bu arada yaratığa can veren o elektrikli alet edevat, bu fikirlerden biri değil, 1931 yapımı ilk filmin marifeti. Boris Karloff, bu film sırasında bacaklarını kırmış ama metal destekler kullanarak çekimlere devam etmiş. Yalnız lütfen, Robert De Niro’lu Frankenstein’dan itinayla kaçınalım.

Alien:
HR Giger’ın Alien’ı, hiç şüpheye yer bırakmayacak şekilde tüm zamanların en korkunç görünüşlü yaratığıdır. Bakın, “en korkunç görünüşlü film yaratığıdır” demiyoruz farkındaysanız. Şu an zaten dünya üzerinde ondan daha şekilsiz, daha korkunç bir canlı bulamazsınız. Hiçbir tasarımcının Giger kadar hasta olamayacağı da hesaba katılırsa... Ayrıca en kötü niyetli canavarlardan biri olduğu da kesindir. Fazla yaklaşırsanız yumurtalarının yüzünüzü kapması ve yavruların göğsünüzden dışarı fırlaması, bizim nezaket anlayışımıza sığmıyor doğrusu.

Jaws: Mutlaka hayali yaratıklar mı olmalı? Pekala, öyle olsun.

Zombiler: Spesifik olarak şu zombi bu zombi demek istemiyoruz. Kalpleri kırılmasın diye değil tabii. Hepsinin aynı derecede korkutucu olması ve beyinsiz yaratıklar olduklarından sinema tarihinde özellikle bir zombi karakteri olmaması sebebiyle. Zombi efsanesi, voodoo büyücülerinin yarı ölü hizmetkârları ile başladı ama modern zombiler (işte başka yerde kolay kolay duyamayacağınız bir tanımlama) diğer zombilerin ısırması ile doğar (bu da yaşayan ölülere bir gönderme). Voodoo zombileri amaçları olan birer paralı askerken; bizim zombiler insan eti, özellikle de beyin yemeye meraklı (yemeseler ne olacak, açlıktan ölecekler mi?). Ayrıca yürürken çürümeye devam eden yaratıklar. Bir zombi tarafından yakalanıp yenirseniz ya da ısırılırsınız siz de zombi olacaksınız demektir. Yani bir zombi görürseniz kaçın. Neyse ki en fazla marul görmüş heyecanlı bir kaplumbağa kadar hızlı kovalayabiliyorlar.

Michael Jackson: Bu da mı sayılmıyor? Pekala, bu sefer de kabul ediyoruz.

Regan: Zombi diye bir şey yoktur diyerek geçiştirebilirsiniz, ancak “Şeytan yoktur” demek işleri bir miktar daha zorlaştıran bir telkin. İçine şeytan giren Regan’ı, yani “Exorcist”i, özellikle de genç yaşta izlediyseniz, iki gün boyunca uyuyamamanız olası.

Predator: Kendisinin şöyle bir avantajı vardı; uzaylı olduğu için her türlü pisliği yapabiliyor, kimse de “ama bu kadarı da fazla” diyemiyordu. Görünmez olabiliyor, saçları ile canınıza okuyabiliyor, termal bakışlarıyla yerinizi bir çırpıda tespit edebiliyordu. Ancak yaratıcılarına, bir kurt adama, bilinen tipte uzaylıya, vampire, zombiye ve benzerlerine özenmeyip bambaşka bir tasarımla ortaya çıktıkları için kızmamız mümkün değil. Maskeli ayrı kötü, maskesiz bambaşka kötüydü. Canavar içinde canavar... Üstelik filmde Arnold Schwarzenegger ile savaşıyordu, daha ne olsun?

Jason, Leatherface, Norman Bates, Freddy Krueger, Hannibal Lecter: Mızıkçılık yapacağınızı adımız gibi bildiğimizden böyle oldu işte. Doğaüstü ya da değil, bunlar aslen birer insan olduklarından tam olarak canavar kriterimize uymuyorlar. Öte yandan canavarlıklarının bir Frankenstein’den aşağı kalır yanı yok.

Hal9000: Frankenstein ile insan yapımı canavarları listemize almaya başladığımıza göre bir bilgisayarı da listeye alabiliriz. İnsan yapımı mı? Evet. Canavar mı? Evet. Eee, o halde? “A Space Odyssey”in bilgisayarı HAL’i kıyaslamak için en uygun makine, Matrix’teki sanal zekâ olacaktır. Çünkü HAL de onlar kadar kötü, onlar kadar soğukkanlıdır. Bir makine “Dave, rüya görebilir miyim” ya da “Dave, korkuyorum” demeye başladıysa yakında fena bir şeyler olacak demektir.

Crypt Keeper: EC Comics’in 1950’lerde yayınladığı “Tales from the Crypt” çizgi romanı o kadar korkutucuydu ki gençleri kötü etkileyecek diye durduruldu. Meşhur “Comics Code” kuralları, sırf bu diziyi durdurmak için çıkmıştı. Tabii o sıralarda rap, metal müzik ya da bilgisayar oyunları yoktu. Freddy’nin bilmiş yorumlarının, Crypt Keeper’dan esinlendiğini düşünebiliriz. Kendisi korku hikâyelerinin açılışını ve kapanışını yapan ukala bir iskeletti. Derken HBO işe el attı ve 1986 ile 1996 arasında enfes bir dizi hazırladı. DVD’leri çıktı, diğer dizilere göre de epey ucuz. Tavsiye ederiz.

(Ç)alıntıdır
 
Michael i bu konuya dahil etmen hiç hoş olmamış
 
Geri
Üst