Bildiğimiz tek şey uçağımızın düştüğü, gerisi müteselsilen yalandan ibâret…

türk ocağı

serdengeçti
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
1,813
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Taceddin Dergahı
Bildiğimiz tek şey uçağımızın düştüğü, gerisi müteselsilen yalandan ibâret…



22 Haziran tarihinde düşen askerî uçağımızın ardından başlayan karanlık devam ediyor…

Ortalıkta dolaşan haber ve yorumların haddi hesâbı yok, ama bildiğimiz bir tek şey var, o da uçağımızın düştüğü, iki pilotumuzun şehit olduğu.

Bir ülkenin askerî bir uçağı düştüğünde / düşürüldüğünde gözler o ülkenin hükümetine çevrilir.

Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Genelkurmay Başkanı böyle bir krizin kilit isimleridir.

Şüphesiz hemen savaş çığlıkları atarak, elde kılıç düşmana savlet etmeleri beklenmez bu üçlünün, sâkin ve soğukkanlı olmaları icâb eder, devlet diliyle ve devletlerarası hukuku gözeterek açıklamalar yapmaları da vazifeleri icâbdır.

Buraya kadar anlaşılmayacak bir şey yok…

Fakat ardında binlerce yıllık devlet tecrübesine sahip Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin böylesi bir krizi yönetme biçimi akıllara sezâ…

Hükümet ‘uçak düşme krizi’ni adetâ bir ‘mahelle kavgası’nı halleder gibi hareket ediyor..

Güvenlik angajmanlarını değiştiriyor, sınıra yığınak yapıyor ve tehdit ediyor… Her gereği yapılamayan her tehdit gibi, hükümetin tehditleri de ‘zillet’e dönüşüyor Türkiye için.

Başbakan, 23 Haziran günü erken saatlerde yaptığı açıklamada, “İlgili kurumlarımızın sağladığı verilerin değerlendirilmesi ve Suriye ile yürütülen ortak arama kurtarma faaliyetleri çerçevesinde elde edilen bilgiler neticesinde uçağımızın Suriye tarafından düşürüldüğü anlaşılmıştır” diyor.

Aradan 19 gün geçiyor ve 12 Temmuz’da yine aynı Başbakan, “22 Haziran’da Akdeniz’de uluslar arası sularda bir test eğitim uçuşu yapan askerî eğitim uçağımız düştü, kendilerine ulaşana kadar düştü dedik, düşürüldü demedik” diyor..

Bu iki açıklamayı yapan da Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “Suriyeliler vurdukları uçağın Türk olduğunu biliyorlardı. Elimizde (Suriyelilerin) telsiz kayıtları var. Uçağın Türkiye'ye ait olduğu yönünde konuşmaları mevcut” diyor..

Genelkurmay Başkanı, “Rapora göre, malzemeler üzerinde petrol türevi yangın başlatıcı ve hızlandırıcı madde profiline, organik ve inorganik patlayıcı madde artığına ve herhangi bir mühimmata ait olduğu değerlendirilen bulguya rastlanmadı.” diyor.

Amerika ve Rusya, uçağın düşmesiyle ilgili bütün bilgilerin elerinde bulunduğunu ifade eden açıklamalar yapıyor.. Rusya, durumun ‘nezâketi’ sebebiyle açıklamayacağını söylüyor..

Türkiye Cumhuriyet Hükümeti bu arada ne yapıyor?

Tek kelime ile saçmalıyor…

Sanki ‘çuval hadisesi’nde prestijini kurtarmış gibi, sanki ‘karakol baskınları’nda prestijini kurtarmış gibi ‘uçak krizi’nde kurtaracakmış gibi mütemâdiyen ‘efeleniyor’. Bu efeliklerin sahte olduğunu kimsenin fark etmediğini sanıyor ya da ‘efelenmek ve kolpa yapmak’ gibi bir vazife yüklenmiş üzerine...

Yalnızca ‘uçak krizi’nde değil her meselede aynı saçmalık, aynı düzeysizlik, aynı devlet görgüsüzlüğü yapışıyor AKP Hükümetinin üzerine.

Samsun’da sel felâketi yaşanıyor, vatandaşlar canını kaybediyor, malını kaybediyor.

TOKİ ve Başbakana sorarsanız, sanki Samsun’da yaşanan bir “sel felâketi” değil, ‘sel olimpiyatları’ ve vatandaş bodrum kattan yüzerek dışarı çıkamadığı için suçlu ilan edilecek.

“Yüz yıllık âfetler yaşanıyor, 500 yılda bir görülecek şekilde sel geliyor” diyor Başbakan, yani işkembe-i kübrâdan sallıyor her zamanki gibi, adetâ bir Kasımpaşa kahvehânesinde az buçuk okumuş bir memurun, vatandaşlara salladığı bir okey masasında konuşuyor.

Fakat istatistikler Başbakanı yalanılıyor. 1967 yılında 24 saatte 245 kg, 2005’de 24 saatte 113 kg ve bu selde 24 satte sadece 68 kilogram yağmur düşüyor Samsun’a..

Başbakan eline tutuşturulan yalanları Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı olarak bütün ülkeye söylüyor..

Bunlar yazıldığında ise küplere biniyor.

“TOKİ bu salvolarla yıkılmaz” diyor..

TOKİ salvolara değil, sellere kapılıyor…

* * * * *

PKK, Tunceli-Erzincan karayolunda araçları durdurup 'kimlik kontrlü' yapıyor.. 150 vatandaşımızı araçlarından indiryor, propaganda yapıyor, kimlik kontrolü yapıyor ve bütün bunları da devletin polisi gibi eli,ni kolunu sallaya sallaya yapıyor.. Sanki 'Oslo anlaşması'(!) hayata geçmiş ve PKK bölgede(!) polis görevini üstlenmiş gibi.. Sanki o bölge(!) sınırlarımız dahilinde değilmiş gibi..

Ve içişleri Bakanı bu 'kepâzeliği' hiç ama hiç üzerine alınmıyor, tabii Başbakan da....

* * * * *

KPSS sınavının soruları bir dershânenin sitesinde yayınlanıyor, skandal patlayınca hemen kaldırılıyor.

Sicili bu konularda epey kabaran ÖSYM Başkanı eveleyip geveliyor.

Başbakan ona da sahip çıkıyor..

Başbakan artık nerede bir yalan var, nerede bir kötülük var, nerede bir hata var, ayıp var ona sahip çıkıyor..

“Burası Türkiye, Kasımpaşa değil…” diyecek kimse de yok..


ADNAN İSLAMOĞULLARI
40AMBAR


k:Bildiğimiz tek şey uçağımızın düştüğü, gerisi müteselsilen yalandan ibâret…
 
bence o uçağı haylaz bir çocuk sapanla düşürdü,amerikalılar da genelkurmayımız mahçup olmasın diye natilius "arızalı" deyip,çekip gittiler :)

diğer başlıklar zaten dini bütün iktidar desdekçileri için malum gelişmeler,

devletin en ön saflarına,üçkağıtçılıkla,kopyayla,sahtekarlıkla müslüman adamlar yerleştireceksin ki,ileride millet dinsiz olmasın :)

şu yol kesme ve kimlik hikayesi bana komşumuz olan bir ülkeyi hatırlatıyor,ama çıkaramıyorum?
 
e-bomb denilen bombayı T.C. bildiği halde kimse telaffuz etmiyor. (E-bomb bir virüstür) Bu bombayı attığınızda, bu bombanın patladığı yerden belirli mesafedeki elektrik ile çalışan herşey çalışamaz duruma OFF konumuna geçiyor. Yani sizin milyar dolarlık uçağınız da olsa :) ABD ırak'a girdiğinde ırak neden hiç bir uçağını kaldıramadı hiç bir tankı çalışmadı? :) Yahudi dünya ile dalga geçiyor. Sana benim için dinine küfretti annene küfretti diyor bana da senin için aynı şeyleri söyleyip dünyada bir sürü din oluşturup bunların başına da kendi adamlarını yerleştirip ülkeler arasında büyük kızışmalar yaratıp ülkelere korku salıp kendi yaptığı teknolojileri bilimi ilimi dünya ile dalga geçe geçe satıyor. KÖPEK KÖPEĞİ ISIRMAZ. Ülkelerdeki bu teknolojiler ile 3. Dünya savaşının çıkacağını bile düşünemiyorum. Dünyanın sonu olur sanırım.
 
Bütün bu çelişkilere bir de ekleme yapalım. cumhurbaşkanı suriye ile aramızda sorun yok derken, sayın başbakan suriye bizim iç meselemizdir diyor.
 
"ABD'de üst düzey bir yetkiliden emir geldi biz de pilotlarımızı gönderdik" dememek için yapmadıkları şey yok.
 
Saddama olanlar bize de olabilir.
Bakınız 1 körfez savaşı.
 
Geri
Üst