- Katılım
- 7 Kas 2006
- Mesajlar
- 26,181
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0

Bir dünyamız vardı. Yemyeşil ovaların boylu boyunca uzandığı, dağların ormanlarla kaplı, masmavi gökyüzünün pırıl pırıl parladığı… Tenimizi, içimizi ısıtan, ne kadar altında gezsek de kanser tehdidinden korkmadığımız bir güneşimiz vardı bizim. Yakıp kavurmayan, can veren hayat veren... Bahar aylarında toprağı doyuracak kadar yağan yağmurlarımız vardı. Her damlasında yaşam taşıyan, bereket taşıyan… Yağdığında felaketler doğurmayan, her şeyi önüne katıp savurmayan.
Şimdi öyle bir dünya var ki bizde; yeşile hasret kalmış çocuklar yetiştiren, tek bir toprak görebilmek için kilometrelerce yol gidilen. Orman denebilecek yerlerin gün geçtikçe yok olduğu, her adımın beton yığınlarıyla dolduğu bir dünya…
Neden? Evet, asıl soru bu belki de, neden?
Birleşmiş Milletlerin 2001 yılında düzenlediği raporuna göre küresel ısınmaya %70 oranında insan katkısı bulunmaktayken, son raporda %90 oranında insan katkısı olduğu tespit edilmiş. Peki, biz insanlar dünyaya neler yapıyoruz?
Bilimsel gelişmeler, yaşam şartlarının değişmesi insanların ömürlerini gün geçtikçe arttırıyor, ölümleri ileri çok daha ileri yaşlara taşıyor. Bunun yanında doğumlarla birlikte her geçen gün dünya nüfusu artış gösteriyor. İnsan nüfusundaki bu artış yeni yerleşim alanlarına gereksinim duyuruyor. Böylelikle doğal yaşamın sürdüğü ortamlarda azalmalar meydana geliyor. Dünyanın dengesini sağlayan ormanlar gün geçtikçe yok oluyor. Ormanların yok olmasıyla birlikte doğa zincirleme reaksiyon göstererek her geçen gün daha da kötüye gidiyor.
Kullanmış olduğumuz fosil yakıt olarak adlandırılan; kömür, petrol ve doğal gazın kullanımından dolayı karbondioksit gazının havaya karışması nedeniyle sera etkisi meydana geliyor. Özellikle 2. dünya savaşından sonra çok hızlı bir şekilde yükselişe geçen sanayileşme hava kirliliğini önemli ölçüde arttıran etmenlerin başında geliyor. Çünkü sanayiler enerji ihtiyaçlarını fosil yakıt olarak adlandırılan yakıtlardan elde ediyor. Bunun yanında gün geçtikçe trafiğe eklenen araç sayısının artması ve ısınmak için kullanılan kömür ve doğal gaz... Bu da dünyada sera etkisinin oluşmasını sağlıyor. Diğer bir değişle her geçen gün kendi elimizle dünyamızı yok ediyoruz.
Bu durumda ormanlar neden önemli?
Daha ilkokul sıralarından başlayarak öğrendiğimiz bitkilerin solunumları, yani fotosentez olayı… Ormanlar havada bulunan karbondioksiti alıp oksijen veriyor. Bu da dünyada oksijen seviyesinin istenilen, normal ölçülerde kalmasına olanak sağlıyor; ama ormanlar giderek azalıp, yeşil doğa örtüsü git gide yok olmaya başladığından dolayı havaya karışan karbondioksit oksijene dönüştürülemediğinden, havadaki oranı giderek artıyor ve bu da yukarıda bahsettiğimiz sera etkisinin gün geçtikçe canlıların hayatını olumsuz yönde etkilemesine neden oluyor.
Sadece bu kadar da değil. Güneşin zararlı etkisini dünyamıza direkt olarak gelmesini engelleyen ozon tabakasını da deliyoruz. Bu delik bizim bildiğimiz delik değil tabi ki. Tabakada bulunan gazların ciddi oranda azalması…
Ozon tabakasının incelmesine neler etken?
Bu da yine biz insanların neden olduğu bir sorun. Günlük yaşantımızda vazgeçemediğimiz buzdolapları, saç spreyleri, klimalar, deodorantlar, yangın söndürücüler, yalıtım maddeleri, yarı iletken maddeler. (Ki bu yarı iletken maddeler elektronik eşyaların yapımında çok fazla kullanılmakta.) gün geçtikçe teknolojinin ilerlemesi insanoğlunun yaşam kalitesini arttırıyorken doğayı geri dönülmez bir sona doğru yavaş yavaş sürüklüyor.
Dünyanın gün geçtikçe küresel ısınmanın etkisiyle canlıların yaşamlarını tehdit etmesinin sebebi sadece ve sadece insanlar mı? Elbette ki değil. Küçük bir neden olmuş olsa da bu kötü gidişatın başka bir sebebi daha var. O da doğal koşullar… Peki, bunlar neler?
Doğal koşullar;
Bunlardan en önemlisi, güneşte meydana gelen olaylar.
ESA bilim adamlarından Paal Brekke; “iklim bilimcilerinin uzun süredir Güneş beneklerinin 11 yıllık döngüsel hareketini ve Güneş'in yüzyıllık süreçler içinde parlaklık değişimini incelediklerini, bunun sonucunda Güneş'in manyetik alanı ve protonlar ile elektronlar biçiminde ortaya çıkan güneş rüzgarının, Güneş sisteminde kozmik ışımalara karşı bir kalkan görevinde olduğu belirtiyor. Güneş'in değişkenliğiyle zayıflayabilen bu kalkan, kozmik ışımaları geçirmekte, kozmik ışımaların fazla olması bulutlanmayı arttırmakta, Güneş'ten gelen radyasyon oranını değiştirerek küresel sıcaklık artışına neden olmaktadır.” diyor.
Bir diğer neden ise; dünyanın güneş çevresindeki döngüsel hareketi.
1930 yılında Sırp bilim adamı Milutin MİLANKOVİÇ Dünya'nın Güneş çevresindeki yörüngesinin her doksanbeş bin yılda biraz daha basıklaştığını göstermiş, bunun dışında her kırkbir bin yılda Dünya'nın ekseninde doğrusal bir kayma ve her yirmi üç bin yılda dairesel bir sapma bulunduğunu belirtmiştir. Günümüz bilim adamlarının birçoğu Dünya'nın bu hareketlerinden dolayı zaman zaman soğuk dönemler yaşadığını ve bu soğuk dönemler içindeyse yüz bin yıllık periyotlarda on bin yıl süreyle sıcak dönemler geçirdiğini belirtiyor. Bu da Dünyada küresel ısınma oluşumuna bir başka doğal neden…
Başka bir doğal neden ise; El Nino…
Birçoğumuz sadece adını duymuşuzdur, bazılarımızın ise hiçbir şekilde duymadığı bir isim belki de bu El Nino.
Nedir bu El Nino?
Kelime anlamı olarak İspanyolca “oğlan çocuğu” anlamına gelen El Nino, 1567 yılına kadar uzanan yazılı kaynaklarda görüldüğü kadarıyla, Güney Amerika’da yaşayan balıkçı köylüler tarafından Doğu Pasifik okyanusunda Ekvator ve Peru kıyıları boyunca uzanan sıcak su dalgasının varlığına dikkat çekiliyor. Normal koşullarda güneyden kuzeye doğru akan soğuk suyun 7 yılda iki defa tam tersi yönde ve ısınarak aktığı gözleniyor. (Bu olayı balıkçıların tespit etmesinin sebebi ise sudaki bu akış ve ısı değişiminin balıkları olumsuz yönde etkiliyor olmasıdır.) Bu doğa olayının, noelde en etkili seviyeye çıkması nedeniyle çevrede yaşayan köylüler tarafından bu olaya “küçük İsa” adı verilmektedir.
Günümüzde El Nino’nun neden meydana geldiği bilim adamları tarafından açıklanabiliyor. Bilim adamlarının açıklamalarına göre; okyanus üzerinde meydana gelen rüzgar sürkilasyonu, deniz yüzeyindeki sıcak suyu Endonezya ve Avustralya'ya doğru taşıyıp Güney Amerika’da okyanus dibindeki soğuk suyun okyanus yüzeyine çıkmasını sağlıyor. Yedi yılda 2 defa ise bu rüzgar sürkilasyonunda meydana gelen yavaşlamadan dolayı okyanus yüzeyindeki sıcak su Güney Amerika kıyılarına doğru hareket ederek soğuk suyun yüzeye çıkmasına engel oluyor ve iklimi olumsuz yönde etkiliyor. Bölgede ısı ve nemde artışlar meydana geliyor. Bu nedenle de Güney Amerika çok şiddetli yağışlar ve kasırgalarla mücadele ediyor.
Bir de El Nino’nun tersi bir doğa olayı yaşanıyor. La Nina… El Nino'nun tersine La Nina (kız çocuk) alışılmadık soğuk deniz suyu sıcaklıklarındaki farklılıkları ifade ediyor ve doğu tropikal Pasifik'te bulunuyor.
Şimdi ne olacak?
Dünyayı kendi haline mi bırakacağız? Gittiği yere kadar... Elbette ki hayır. Dünyamızı olumsuz etkileyen doğal olaylar için elimizden bir şey gelmeyebilir belki; ama biz insanların neden olduğu olayları engelleyebilmek elimizde. Geleceğimizi korumak çocuklarımıza içinde huzurlu mutlu yaşayabilecekleri bir dünya bırakmak… Bunu doğaya zarar veren geri, geri dönüşümü olmayan maddeleri kullanmayarak, ağacımızı, ormanımızı, koruyarak, yeşil alanlarımızı arttırarak yapabiliriz.
Mavi küremizi korumak için el ele verip hep birlikte çalışalım. Çok geç olmadan...