Buyrun Bizde Kalbimizi Açalım :)

Adı Dua Olan Sevgilim

Yedi Rekat Günah Kıldım Bedeninde

Dizlerinde Yedi Zikir Secdeye Vardım

İhmalin Uzak Meleğine Teninde Aldandım

Yapayalnızdım Kendi Kalabalığım İçinde

Tarih Kadar Yalnız,

Aşka Aşina, Acıya Unutkandım



Er Yüzlerde Tavaf Ettim Bunca Yıl Kalb Evini

Kırk Yemin Kurtulmuştur Sanırken İçimin Pınarlarını

İnanmadığım Allah’a

Senin Yüzünden İnandım

Adı Dua Olan Sevgilim

Yandım Yandım Yandım



Sessizliğe Borcum Var Birkaç Kelime,

Sessizliğe Borcum Var Birkaç Feryat,

Sessizliğe Borcum Var Birkaç Çığlık,

Sustum, Yıllarca Sustum Kan İçinde

Ödeyemedim Borcumu Onca Şiirle

Adı Dua Olan Sevgilim

Yandı Ruhumn Gömleği

Yedi Deryalar İçinde

Aştım Aştım Aştım



Aslında Sen Yoktun

Yalnızca Bir Duayı Sevdim Ben

Varlığın Yalanımdı

Aştım Aşktın Aşktı

Geçti Gitti Hepsi

Geçti Gitti İşte

Dudaklarım Kilitli

Yasin Yasin Yasin



Çok Şükür Ölmeden

Son Duamı Ettim Ben

Allah Beni Terk Etti

Kendi Dağımı Kazdım Defterime

Gün Geldi Buradanda Gittim


Murathan Mungan
 
Terastaki Havlu

Aynı terasa açılıyordu yan yanaydı kapılarımız kaldığımız pansiyonda.

Sabahları ya da akşamüzerleri karşılaşıyorduk, ortak düş, ortak mutfak,

çekingen bir selamlaşma. Aynı terasta yanyana kuruyordu çamaşırlarımız, bu

ürpertiyordu beni; acemi, tutuk birkaç sözcük eşliğinde beyaz şarap içerek

aynı terasta seyrediyorduk günbatımını, bu da ürpertiyordu beni. Işığın

azalan şiddetinde yan yanaydı terasa vuran gölgelerimiz ve karışıyordu

birbirine.

Elimizde olmadan gülümsemiştik bakışlarımız çarpıştığında, sahildeydik

ve aynı kitabı okuyorduk ilk karşılaşmamızda.

Sezon açılmamıştı, seyrekti sahiller, daha erken yaz gülümsüyordu.

Pansiyon önündeki sandalların kıpırtısı, çiçeklerin çekingen dirimi,

günbatımıyla gölgelenmiş alanların rengi kalmış aklımda. İkimiz de yalnızdık

ve birbirimize ilişmemeye çalışıyorduk adını kimselerin bilmediği o uzak

sahil kasabasında.

Oysa güneşin batışını izlemek gibi

kendiliğinden bir birlikteliğe dönüştü paylaştığımız şeyler

Birbirinden kamaşmaya başlamıştı tenlerimiz

dokunmasan da yanındaki gövdeyi duymanın şiddetine dönüşmüştü aramızdaki

çekim.

tenin çağrısı hazırdı kendine kurulan bütün tuzaklara

O akşam terastaydık gene. Gün çoktan batmıştı. Çamaşırlar asılıydı,

uzaktan şarkılar geliyordu ve kekik kokuları. Nedense her zamankinden başka

bakıyordun bana. Sonra usulca dedin ki:

"İlk kez bir erkeğin tenine dokunmak isteği duyuyorum içimde."



Benim için yaz başlamıştı.

"Dokun öyleyse" dedim.

Sustun. Uzun uzun baktık birbirimize. Kendine nasıl karşı koyduğun

okunuyordu yüzünün derinliklerinde. Sonra hiçbir şey söylemeden usulca

kalktın, odana gittin, yavaşça örttün kapını. Saatlerce orada, gecede ve o

terasta kaldım.

Sabah uyandığımda odanın kapısı açıktı, eşyalarını toplayıp gitmiştin

baktım. Yalnızca terasta unuttuğun havlu çırpınıyordu rüzgarda

Bir daha hiç rastlamadım sana, hiçbir yerde hiçbir yazda

Düşünüyorum aradan tam on üç yıl geçmiş

On üç yıl önce içinde uyanan o isteğin anısı saklı duruyormuş

sende?

Birden adını hatırlamadığımı fark ettim bu şiiri yazarken, ama

terasta çırpınan havlunun rengi hala gözlerimin önünde



On üç yıl sonra şimdi sevgilimden ayrıldığım bu derin, bu kavurucu günlerde

neden ansızın aklıma düştüğünü sordum kendime. Sonra anladım: Bir aşk birçok

aşktan yapılıyor ve ayrılınmıyor hiçbir seferinde


Murathan Mungan
 
Özletiyor Seni Bu Yağmurlar

Özletiyor Seni Bu Yağmurlar



Burada yağmur yağıyor
Aralıksız yağıyor günlerdir
Ama sen yine de şemsiyeni
Almadan gel ilk otobüsle

Buğulanan camlara usulca
Yüzünü çiziyorum ki yüzün
Bir yağmur damlası olup
Düşüyor yapraklarına gülün

Güller de bozamıyor bu uzun
Karanlık sessizliğini kentin
Anılarını yitiriyor sokaklar
 
Çocuksun Sen

Çocuksun Sen




Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte

Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum

Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
 
Akdua

AKDUA


ölülerin ak ayaklarında açar zambaklar
(zambaklar) yer kurtlarının tezgâhında dokunur
senin - kötüler kötüsü - yüreğin bunları bilmez

ölülerin ak soluklarıyla büyür zambaklar
(zambaklar) mahşerin ak bildirisidir okunur
senin -yetimler yetimi- aklın bunları almaz

şairlerin ölüm çiçeğidir zambaklar
(zambaklar) çocukların karbeyaz uykusudur
senin -mutrıplar mutrıbı- gönlün bunları çalmaz

zambaklar gün gelir şairlerin başucuna sokulur
 
Adi Kayip

ADI KAYIP

Deniz yok olursa diyor bir çocuk
Balık kaybolursa
Ne derim benden sonraki çocuklara
İnsanlar kaybolurken gözaltılarda
Çöllerde boğulan nehirler
Ey çocuk
Nasıl varır okyanuslara


Adı karanfil ki suçu rengidir
Özgürlük dilinde bir imge
Tutsaklık dilinde bir söylencedir
Karanlıkta bir el koparır dalından
Artık ölüme varmış bir işkencedir


Orman yok olursa diyor bir çocuk
Ağaç kaybolursa
Ne derim benden sonraki çocuklara
İnsanlar kaybolurken gözaltılarda
Dalından koparılan tomurcuk
Ey çocuk
Nasıl meyvelenir sana ve diğer çocuklara


Adı narçiçeği ki suçu patlamak
Birdenbire güneşe haykırmak
Ve güneş diliyle kıpkızıl çoğalmak
Karanlıkta bir el koparır dalından
Adı kayıptır artık
Daha meyveye bile durmadan


Aç gözlerini o çığlıklaraı çocuk
Kayıp analarının gözlerine bak
O gözler ki karanfil kıvrımında nar çokluğu
Sevda denizlerinde oğul ve kız yokluğudur
Her biri bir depremdir yüreklerde
Her biri açlık içinde zulüm tokluğudur


Sen ki bir badem dalısın baharda
Yüzünde solgun bir yeşil akşamı
Dalıyor gözlerin bir çağın artıklarına
Kazılardan yeni çıkmış gibisin
Bakışlarında düş fosilleri
Güneşli bir yeşili özler gibisin


İnsanlar kaybedilirken ey çocuk
İnsanlık adına
Nasıl başlar bu yeşil ve mavi yolculuk
Hangi gemi kalkar bu ülke limanlarından
Hangi mavilikler karşılar seni
Kıyılar zincir olmuş bileklerde
Dalgalar yargısız infaz
Al kalemi eline ey çocuk
Yeşilin ve mavinin şiirini yeniden yaz
 
kardeş yemin ederim gözlerim doldu.Teşekkür ederim.
 
Bunlar Leş kargalarının içinde bir tutam sevgi kokan gül kokan insanlaradır dostum
 
Kirdin Kalbİmİ CankÖrÜĞÜm

KIRDIN KALBİMİ CANKÖRÜĞÜM


Ne zaman yağmur yağsa
Bir buluşma yeri olurdun
İstanbul'da rüzgâr soluklara
Mavisi yasaklanmış deniz
Kızıl tufanı yaratmadan daha
Ne zaman yağmur yağsa
Tarihin şiir tanığı olurdun
Yağmurdan sonra
Toprak kokusu bakışlılara

Tam otuz yıl nasıl kıydım sana
Bin zehirli duman arasında
Islığınla besteledim hep
En pembe çocuk düşlerini
Pan'ın flütünden mi kalma
Babam'ın dilsiz kavalından mı
Hep rüzgârla bir tuttum seni
Hani yolu yakın
Aşkı sonsuz kılan rüzgârla bir

Ey can içre cankörüğüm
Hangi kentin temiz havası
Yetmez oldu ki soluğuna
Çıkardın kendini ölüm doruğuna
Ölmek kolay değil cankörüğüm
Kalbimde sevinç gözesi pınarlar
Kalbimde yaşamak aşkı çınarlar
Ve bir nice coşkular coşkular
Sende onlar gibi yaşayacaksın
Akıp ırmaklara karışacaksın
Sırılsıklam bütün sevişmeleri
Yine soluğunla kurutacaksın
 
YÜrek ÇaĞrisi

YÜREK ÇAĞRISI



Acılı yağmurlarla düşmüşüm yere
Tatlı su göllerine akamıyorum
Yüzüm yüreğim deprem dalgası
Bu gül kıyımlarına bakamıyorum
Her sevi bir türküdür bağrımda
Her öfke bir ağıt
Ağıtlar kuşatmış dört yanımı
Kendi türkülerimi haykıramıyorum

Şarkılarla bezeniyor ufuklar
Yüreğim patlıyor dağbaşlarında
Yüreğim
Sancımı duyar mısın yaralarında
Kuş seslerinde yas nağmeleri
Şarkılar sabır ve çile makamında

Mendilimde öfke çıkınımda bilinç
Uykusuz kalır mısın kitaplarıma
Dudaklarımda hüzün
Avuçlarımda sevinç
Kulak verir misin çığlıklarıma
Dağları aşarak gelmişim sana
Demir kapıları kırarak
Işık olur musun karanlıklarıma

İsterim ki senden
Yaylalarda otlak olasın
Ovalarda ırmak olasın
Yayılasın göğsümün kırlarına
Sarasın beni sarasın

Dalların sevdası düşmüş toprağa
Olgun meyvelere hasret gençliğimiz
Zamanın billur çağlayanı
Gürül gürül akarken avuçlarımızda
Bir damla yağmur adına
Yakarmış dağbaşlarında yüreğimiz
Gökyüzünde sanılmış bütün yaşam
Gökyüzüne çivilenmiş ellerimiz

Ateşler yine parlıyor dağlarda
Dolular yine kırıyor çiçekleri
Gecenin karnına inerken şafağın tekmeleri
Bulutları delen ışıklar
Ezik ve kinli
Aydınlık iri
Sanki kocaları işkencede kadın gözleri

Nasıl kapanır bu kanayan yara
Nasıl anlatılır ki sana bu hal
Terimde tuz gözyaşımda bal
Bağdaş kurar mısın soframa
Gözlerimde umut yüreğimde aşk
Ölümleri boşlayıp düşer misin sevdama

İsterim ki senden
İnancıma aşık olasın
Zindanıma ışık olasın
Yürüyesin gönlümün yollarına
Sorasın beni sorasın

İnce kabukları zorlanıyor zamanın
Gelecek damlıyor yorgun havuzlara
Damlalarla yılların gelin yüzü
Suların üstünde koskoca bir çağ
Umutlar sığmaz oluyor alanlara

Baharda gazel dökme bahçelerime
Ben yaşamayı bilmez miyim
Çocuklarım okul yollarında
Okullarım sabah kollarında
Sanki güzellikleri görmez miyim
Papatya beyazlığında ölüm sarısı
Karanfil kıvrımlarında kan
Bu çiçekler uğruna ölmez miyim
De gülüm ben seni sevmez miyim

Bahar değil acı yükleniyor dallarıma
Yapraklarımda ayrılık
Meyvelerimde gurbet
Vuslat olup gelir misin kollarıma
Ellerimde kış saçlarımda kar
Cemre olup düşer misin toprağıma

İsterim ki senden
Yılgınlıkta inanç olasın
Zulme karşı direnç olasın
Gömülesin aşkımın sularına
Göresin beni göresin

Göresin ki destan edesin
Söyleyesin dillerden dillere
Bir türkünün dizelerinde
Bir kavalın nağmelerinde
Alıp başını gidesin
Bağrı yanık yeller üstünde
Güneşin rengiyle düşesin ufuklarıma
Kırasın karanlıklarımı kırasın
 
önümü görmeyii basara bilseydim seven biseylerr daha yazıcaktımm ama kusura bakma dostummm cok tessekkürlerrr. iyi ki seni tanımısızz.
 
seven gerçekten paylaşımın çok güzel eline yüreğine sağlık dostum..
 
Güzal

Heheyt güzelmiş
 
Deltanyum tamda lafı yapıştıracaktım ama mesajı editledin teşekkürler :)
 
maydonoz senin için...

Kendini bir suyun akışında
Ve suları kendi bakışlarında
Bulabilenler bilir bu türküyü.
Sen ki anlarsın
Bir türkü uğruna
Çileler çektin yıllar boyu.
Soluğunda
Yaban menekşelerinin kokusu.
Gözlerinde
Serin pınarların uğultusu.
Dağlar seni yaşardı her gün
Ormanlar sıcak dostluğunu.

Ne zaman çatlasa bir kaya
Bir çığlık düşse sulara
Irmaklar
Adını çizer toprağa.
değil mi ki
Hep o yangınların adına
Adına belasına
Özlemi duyulunca özgürlüğün
Öfkesini göklere çalan
Bir şimşek gibi dalardın yaşama.

Sen ki anlarsın bu yaşamı
Aşklar şimdi hücrelerde tutsak
Düğünler kelepçeli
Doğumlar
Ve çocuklar zindanlarda.
Bunları nasıl anlatayım sana
Bu türküleri nasıl çağırayım
Bu ninnileri nasıl.
Ölüme
Kapkara bir kaygu değil artık
Bembeyaz
Bir kitap diyoruz koltuğumuzda.
Kitapların göğüslerinde kan
Bu kanı nasıl okuyayım sana.
Şimdi devleşen bir öfkenin
Ve sınırlar ötesi bir özlemin
Bildirisi okunurken her gün
Her saat, her dakika,
Can çekişen
Bir çağı yaşıyoruz dünyada.

Sen ki anlarsın bu yaşamı
Okul yolunda telaşlı bir öğrenci
Bir grev sözcüsü işyerinde
Okunan kitap
Yazılan defter
Yükselen bilinç
Ve eriyen cevher
Şimdi sabahın ala şafağında
Doludizgin
Bir at gibi giriyor sulara
 
Bu da senin için...

ACIYA KURŞUN İŞLEMEZ

Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır
Çığlıklarla parçalanmış uykularda
Buruşturulup atılmış aşklarda
Ve çalınmış mutluluklardadır
Ses ile yürek
Büyük rüzgârların o yanık şarkısı
Hâlâ yükselir içimizden dağılır
Coşkunun doruklarında sürer yankısı

İlk kurban adanırken bir nehire
Korkunun ilk nişanında başlamıştır
Gözyaşının ilk damlasından kalma
Yaslı baharlarla gelmiştir bugüne
Kanla yazılan yasalarla
Açlığın otağ kurduğu sabahlarla
Ve sonuçsuz kalan ahlarla gelmiştir
Acıya kurşun işlemez artık
Ölüm bile bu acıyı cellat bilmiştir

Yok bundan böyle ter yarası
Zincir tutsaklığı ve sabır
Kırbaç yalvartması sessizliğin
Can pazarı ve kahır yok
Her şey yaşanan şu gün gibi gerçek
Adımız halk olduğu günden beri
Bir direnç olmuştur bizde sevinçler
Şimdi acının her kuraklığında
Onlar
Yüreğimizin ovalarına çiselenirler


Boşuna değil bu ölürcesine sevmek
Ve ölürken bile yürümek
Boşuna değil
Hep yatağı olduk tarih ırmağının
Yenilgilerle durulmanın
Zaferlerle köpürüp kabarmanın
Ama hiç bir zaman
Anası olamadık geçmişi doğurmanın


Yıldızlar ve sular tanıktır bize
Aç ve kavruk bir memeden
Direnmeyi yudum yudum emen
Bir çocuk gibi öğrendik
Ve direndik
Ordular kurduk türkü renklerinden
Bütün ağıtları bir hücumda yendik
Acıya kurşun işlemez artık
Biz yaşamayı zulümsüz sevdik
 
Yıldızlar ve sular tanıktır bize
Aç ve kavruk bir memeden
Direnmeyi yudum yudum emen
Bir çocuk gibi öğrendik
Ve direndik
Ordular kurduk türkü renklerinden
Bütün ağıtları bir hücumda yendik
Acıya kurşun işlemez artık
Biz yaşamayı zulümsüz sevdik

Evet işte hayatın anlamı bu :) Ellerine yüreğine Sağlık
 
varrya sizz bugunn benii ceşmee yaptınızz yaaa muslukklarr fena akıtıyoo aşkımmm canımm benimm ekmeksizz susuzz sadecee sen olsandaa ben gene seninle olurdumm.seni çok seviyorummm aşkımm.
 
Senden Çok Uzaklardayim

Sensizim,
Senden çok uzaklardayım..

Tüm zamanların,
korkusu sinmiş...
Karanlık,
Üşüyorum.

Artık düşünmesem diyorum,
Düşümdesin...

Akıyorum sana doğru.

Ruhum ruhunla
Can bulmuştu...
Yaşam sebebimdin,
Heyecanım,
Aşkım...

Sevgiyi öğrettin,
Yaşamı,
Bir de kendi kanatlarımda
Uçmayı...

Biliyorum,
Gidişin zorunluydu...

Ölüm.

Ah ölümün sessizliği.
Gizlenmiş ruhuma,
Aynı karanlıkla örtüyor.

Karanlık,
Üşüyorum,
Yavaş yavaş,
Ben de ölüyorum
 
Geri
Üst